SAĞLIK - 16 Nisan 2025 Çarşamba 10:14

Erkeklerde daha sık görülüyor

A
A
A
Erkeklerde daha sık görülüyor

DÜZCE(İHA) – Hematoloji Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Hasan Göze, "Hemofili A yaklaşık her 5 bin erkek doğumda bir görülürken, Hemofili B ise her 30 bin erkek doğumda bir görülür" dedi.


Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Hasan Göze, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü dolayısıyla önemli açıklamalarda bulundu. Hemofili hastalığını; kanın pıhtılaşma sürecinde rol alan bazı proteinlerin (Faktör VIII veya Faktör IX) eksikliği nedeniyle ortaya çıkan kalıtsal bir kanama bozukluğu olarak açıklayan Göze, belirtilerini ise; "Herhangi bir yaralanma ya da çarpma olmaksızın eklem ve kas içinde oluşan kendiliğinden kanamalar ile diş çekimi, doğum veya cerrahi işlemler sonrasında durdurulması güç kanamalar yer alır. Ağır vakalarda, iç organlarda veya beyinde hayatı tehdit eden kanamalar gelişebilir" şeklinde sıraladı.



Hemofilinin temelde iki ana tip olarak ortaya çıktığını söyleyen Dr. Hasan Göze, "Hemofili A, faktör VIII’in eksikliğinden; Hemofili B ise faktör IX’un eksikliğinden kaynaklanır. Hemofili A, vakaların yaklaşık yüzde 80’ini oluşturur ve en sık görülen hemofili türüdür. Hemofili B ise daha nadir görülür ve klinik olarak Hemofili A’ya benzer şekilde seyreder. Her iki tip hemofili de faktör düzeyine göre hafif, orta ve ağır olarak sınıflandırılır. Faktör düzeyinin yüzde 1’in altında olduğu durumlar ağır hemofili olarak tanımlanır ve bu hastalarda ciddi kanama eğilimi söz konusudur" dedi.



Kadınlara oranlara erkeklerde daha sık görülüyor


Hemofilinin kadınlara oranla erkeklerde daha sık olduğunun bilgisini veren Dr. Hasan Göze, "Hemofili A yaklaşık her 5 bin erkek doğumda bir görülürken, Hemofili B ise her 30 bin erkek doğumda bir görülür. Hemofiliye neden olan genetik bozukluk X kromozomu üzerinde yer aldığı ve çekinik şekilde aktarıldığı için, erkeklerde hastalık çok daha sık görülür. Erkeklerde tek X kromozomu olduğundan, bu kromozomdaki bozukluk doğrudan hastalığa yol açar. Kadınlar ise genellikle taşıyıcıdır ve nadiren hafif belirtiler gösterebilir" şeklinde konuştu.


Hemofili hastalığının ekseriya kalıtsal olduğunu ifade eden Hasan Göze, hastalığın genellikle bozuk gen taşıyan anneden çocuğa aktarıldığını söyledi. Taşıyıcı bir annenin erkek çocuğuna hastalığı aktarma riskinin yüzde 50 olduğunun bilgisini veren Dr. Göze, ancak hemofili vakalarının yaklaşık yüzde 30’unda ailede hiçbir öykü bulunmadığını, bu durumun o hastada yeni gelişen gen mutasyonlarıyla açıklandığını dile getirdi.



Hemofili tanısı nasıl konur


Hemofili tanısında kendiliğinden ya da cerrahi girişim sonrası gözlemlenen beklenmedik kanamalar ile aile öyküsünde benzer vakaların bulunmasını; hemofili açısından dikkat çekici ipuçları olarak değerlendirilebileceğini söyleyen Hasan Göze, "Tanı koymak için bazı laboratuvar testleri yapılır. Trombosit sayısı, PT testi ve von Willebrand faktör aktivitesi normalken, aPTT testinde pıhtılaşma süresi uzamış olarak tespit edilir. Karışım testi sayesinde bu aPTT uzamasının düzeltilebilir olduğu, yani eksik olan bir pıhtılaşma faktörüne bağlı olduğu anlaşılır. Ardından Faktör VIII veya IX aktivite düzeyleri ölçülerek eksiklik belirlenir. Genetik testler, hastalığın tanısında tamamlayıcı bir rol üstlenir" dedi.



Hemofili tedavi edilebilir mi, yoksa yalnızca yönetilebilir mi


Şu anda hastalığı tamamen ortadan kaldıran bir tedavi bulunmasa da etkili bir şekilde yönetildiğinin altını çizen Göze, "Temel tedavi, eksik olan pıhtılaşma faktörünün damar yoluyla hastaya verildiğini yerine koyma tedavisidir. Özellikle ağır hemofili hastalarında, kanamaları önlemek amacıyla düzenli olarak uygulanan düşük doz faktör tedavisine ’koruyucu tedavi’ denir. Aktif bir kanama meydana gelmesi veya cerrahi bir müdahalenin planlanması durumunda, faktör tedavisi daha yüksek dozlarda uygulanır" şeklinde konuştu.



Uluslararası standartlara uygun biçimde yapılıyor


Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde bu hastalığın yönetiminin uluslararası standartlara uygun biçimde titizlikle yapıldığını vurgulayan Dr. Göze, "Standart tedavide eksik faktörün düzenli enjeksiyonları kullanılır. Hafif Hemofili A’da Desmopressin kanama kontrolüne yardımcı olur. Kanamayı durdurmaya yardımcı olmak için, traneksamik asit gibi antifibrinolitik ilaçlar destek tedavi olarak kullanılabilir. Son yıllarda, uzun etkili faktör ilaçları ve faktörün etkisini taklit eden yeni nesil ilaçlar da kullanılmaya başlanmıştır" diyerek hemofili ile mücadelede yeniliklerin altını çizdi.



Hemofili hastaları nelere dikkat etmeli


Hastaların, özellikle boks ve futbol gibi temas içeren sporlar başta olmak üzere, travmaya yol açabilecek aktivitelerden kaçınması önerisinde bulunan Hasan Göze, "Ağrı kesici ya da ateş düşürücü amaçla sık kullanılan aspirin ve ibuprofen gibi ilaçlar, kanama riskini artırabileceğinden tercih edilmemelidir. Eklem sağlığının korunması ve kas gücünün desteklenmesi için düzenli egzersiz yapılması önerilmektedir. Acil durumlarda sağlık personelinin hızlı şekilde bilgilendirilmesi amacıyla hemofili kartı taşınması gerekmektedir. Ayrıca, kan ürünleriyle bulaşma riski taşıyan hepatit gibi enfeksiyonlara karşı gerekli aşıların yaptırılmış ve bağışıklamanın tamamlanmış olması da büyük önem taşımaktadır" dedi.



Sağlıklı bireylerle benzer sürede ve kalitede yaşam sürdürülebilir


Yaşam boyu izlem gerektirse de, doğru tedavi ile hemofili hastalarının sağlıklı bireylerle benzer sürede ve kalitede bir yaşam sürdürebileceğini vurgulayan Öğretim Üyesi Hasan Göze, "Toplum olarak bu hastalığın farkında olmalı, damgalama ve önyargılardan kaçınmalıyız. 17 Nisan Dünya Hemofili Günü’nde, erken tanının ve tedaviye erişimin önemini bir kez daha vurgulamak isterim. Son yıllarda, gen tedavisi ve kök hücre alanındaki araştırmalar sayesinde hemofili hastaları için geleceğe dair umutlar artmaktadır. Unutmayalım: Hemofili, engel değil yönetilebilir bir durumdur" diyerek açıklamasını sonlandırdı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana Adana’da neredeyse durdurulan her iki motosikletliden biri ceza yedi Adana’da trafik polislerince yapılan denetimlerde bin 64 motosiklet kontrol edilirken, 433 sürücüye idari para cezası uygulandı, 62’si trafikten men edildi. Alınan bilgiye göre, İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi ekipleri, kent genelinde motosikletlere yönelik geniş kapsamlı uygulama gerçekleştirdi. Denetimlerde bin 64 motosiklet kontrol edildi. Kurallara uymadığı tespit edilen 433 sürücüye idari para cezası uygulanırken, 62 motosiklet trafikten men edildi. Ceza maddelerine göre en fazla işlem kask kullanmamak ve ehliyetsiz araç kullanmak nedeniyle yapıldı. Uygulama sırasında polisin ’dur’ ihtarına uymayarak kaçmaya çalışan motosiklet sürücüleri de yakalanarak cezai işlem uygulandı. "Garsonluk yapıyorum cezayı ödeyemem" Motosikletin önünü kaldırdığı gerekçesiyle polis tarafından yakalanıp uygulama noktasına getirilen genç sürücü Mehmet Kargı, "Ben motosikletin önünü kaldırmadım. Ters yönden geldiğim için ceza yedim. Garsonluk yapıyorum ve cezayı ödeyebilecek maddi durumum yok" dedi. Motosikletlerin kapsamı dışında kullanıldığını belirten vatandaşlardan Fatih Yıldız ise "Çoluk çocuk motosikleti çok kötü kullanıyor. Kazaya sebebiyet veriyorlar. Adana düz bir yer o nedenle herkes motor kullanıyor. Çin motosikleti de piyasaya girdi. Ucuz olduğu için herkesin altında motosiklet var" diye konuştu. Kadın sürücü Beyda Sevinç ise "Bir kadın olarak trafikte çok fazla sıkıştıran var. Daha kibar olunabilir. Sonuçta biz de sürücüyüz, sadece erkeklere özel değil. Sıkıştırmayı geçtim, çok fazla argo kelimeye de maruz kalıyoruz. Umarım daha kibar bir Adana görebiliriz" ifadelerini kullandı.
Kocaeli Kocaeli’de toplu taşıma kurallarını ihlal eden 160 şoföre yaptırım Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Encümeni tarafından toplu taşımada düzeni bozan, yolculara kötü muamelede bulunan ve trafik kurallarını ihlal eden 160 şoföre idari para cezası ve araç bağlama yaptırımı uygulandı. Gerçekleştirilen encümen toplantısında ulaşım ve şehircilik gündemli 166 madde görüşülerek karara bağlandı. Denetimler kapsamında, vatandaşların huzurunu bozan ve trafik güvenliğini tehlikeye atan sürücülere yönelik ağır yaptırımlar uygulanması kararlaştırıldı. Ulaşım Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde; yolcularla tartışan, kötü muamelede bulunan veya fiziksel müdahalede bulunduğu tespit edilen 3 şoförün araçları 3 ila 30 gün arasında değişen sürelerle trafikten men edildi. Ayrıca kendi çalışma alanı dışında faaliyet gösteren bir ticari taksinin de 3 gün süreyle trafiğe çıkması yasaklandı. 156 şoföre 460 bin lira para cezası Vatandaşlardan gelen şikayetler ve yapılan denetimler sonucunda; tehlikeli araç kullanma, sefer saatine uymama, güzergah ihlali, ruhsatsız çalışma, yolcu almama, araç içinde sigara içme ve bandrol eksikliği gibi nedenlerle 156 şoföre toplam 460 bin 668 lira idari para cezası kesildi. Taksi durakları ihaleye çıkarıldı Toplantıda ayrıca mülkiyeti belediyeye ait iki taksi durağı için ihale düzenlendi. Başiskele Yeniköy Merkez Mahallesi’ndeki 4 araçlık durak için 1 milyon 10 bin 60 lira, İzmit Alikahya’daki 5 araçlık taksi durağı için ise 1 milyon 265 bin 75 lira teklif sunulduğu kaydedildi.
Bursa Besin tüketiminden sonra ilk 90 dakikaya dikkat Halk arasında kurdeşen olarak bilinen ürtiker, en çok bahar aylarında görüldüğünü belirten Dermatoloji Bölümü Uzm. Dr. Gülbiye Güler, çeşitli uyaranlara bağlı olarak gelişen bir rahatsızlık olan ürtiker kısa sürdüğü gibi uzun bir süre de devam edilebileceğini söyledi. Bahar aylarında özellikle solunum yollarıyla vücuda alınan polenlerinürtikere yol açtığını belirten Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Bölümü Uzm. Dr. Gülbiye Güler, "Ürtiker daha derin dokuları tutarsa buna anjiyoödem denir. Bunda dudaklarda, göz kapaklarında, el ve ayak tabanlarında şişmeler meydana gelir. Deri dışında sindirim sistemi ve solunum yolları tutulumu olursa karın ağrısı, midede dolgunluk hissi gelişir. Solunum yollarında ise seste çatallanma hissi, yutkunurken takılma hissi, nefes darlığı ve hastada panik hali görülür. Anjiyoödemde hayati tehlike olabildiğindenacil müdahale gerektirir. Çok nadiren de anafilaksi ve hipotansiyon oluşabilir’’ dedi. Bazı antibiyotiklerin, ağrı kesici, antiinflamatuvar ve kas gevşeticiler ile radyo kontrast maddelerin en sık ürtiker yapan nedenler arasında yer aldığını aktaran Uzm. Dr. Gülbiye Güler, "Özellikle ileri yaşta olan kişilerde sık gelişir ve ürtikerde ilaçlar mutlaka sorgulanmalıdır. Çocuk ve genç yaş gurubunda daha sık görülür. Besin alındıktan 90 dakikalık süre içinde genellikle gelişir. Paketli gıdalar, süt ve süt ürünleri, balık ve deniz ürünleri, yumurta, fındık, fıstık, çilek, muz, kivi, domates, çikolata ve baharatlar ürtiker yapan en sık karşılaştığımız gıdalardır’’ diye konuştu. Akut ürtiker tedavisinde temel ilacın antistaminikler olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Gülbiye Güler, "Akut atak sebebi belirlenebilirse, bu tetikleyici faktör uzaklaştırılmalıdır. Antistaminik tedaviye yanıt vermeyen ürtikerlerde sistemik kortikosteroidler genellikle etkili olabilmektedir. Bazı olgulardahistamin 2 blokerleri kullanılabilir. Nadiren fototerapi ve kalsiyum kanal brokerleri kullanılabilir. Plazmaferez, İVİG ve kronik immünospresif tedavi verilebilir. Anjiyoödem tablosu varsa ve larinks tutulumu belirgin olan hastalarda antihistaminik ve sistemik kortikostoroid tedavisine cevap alınamıyorsa, anafilaktik şok riski nedeni ile sistemik adrenalin kullanılması gerekebilir. Fiziksel ürtikerlerin tedavisinde sürtünme, sıcak, soğuk, su ve güneş gibi etkenlerin uzaklaştırılması ile ürtiker kontrol altına alınabilir. Gıda ve gıda katkı maddelerinin ürtikeri tetikleyeceği belirtilerek diyet günlüğü tutması önerilebilir. Şüpheli besinlerin uzaklaştırılması diyeti yararlı olabilir. Uyku bozukluğu ile giden ürtikerlerde antidepresanlar da kullanılabilir. Yerel tedavide ılık veya soğuk banyo, duşlar, soğuk yaş pansuman sınırsız önerilir. Mentol vb. içeren ferahlatıcı, kaşıntı dindirici losyonlar kullanılabilir" şeklinde konuştu.