EKONOMİ
Paribu, CoinMENA’yı 240 milyon dolara çıkabilecek bir anlaşma ile satın aldı 05 Aralık 2025 Cuma - 09:42:51 Paribu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesinin önde gelen yerel kripto varlık işlem platformlarından CoinMENA’yı 240 milyon dolara kadar çıkabilecek bir anlaşmayla satın aldığını duyurdu. Blokzincir tabanlı yenilikçi ürün ve hizmetler geliştiren Paribu, Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesinin önde gelen yerel kripto varlık işlem platformlarından CoinMENA’yı 240 milyon dolara kadar çıkabilecek bir anlaşmayla satın aldı. Platform, CoinMENA’nın çoğunluk hissesinin satın alınmasını kapsayan anlaşmayla Türkiye birleşme ve satın alma tarihinin en büyük fintech satın almalarından birini gerçekleştirdi. "Paribu’nun büyüme yolculuğunda yeni bir dönem başlıyor" Anlaşmaya ilişkin görüşlerini paylaşan Paribu Kurucu ve CEO’su Yasin Oral, "Anlaşma, yalnızca şirketimiz için değil, Türkiye ve MENA kripto varlık ve finans ekosistemi için de dönüm noktası niteliği taşıyor. Şirket olarak, Türkiye’nin finansal teknoloji sektöründeki en büyük, kripto dikeyindeki ilk uluslararası anlaşmasına imza attığımız için gururluyuz. MENA bölgesinin önde gelen kripto varlık platformu CoinMENA, şirketimizin bölgesel genişleme hedefleri için stratejik bir seçim. Paribu’nun teknoloji altyapısını ve CoinMENA’nın bölgesel içgörülerini bir araya getiren bu anlaşma, MENA bölgesindeki milyonlarca kullanıcıya regüle, hızlı ve güvenli finansal hizmetlere erişim sunarak bölgenin dijital varlık ve finans ekosisteminde yeni bir standart oluşturacak" dedi.
05 Aralık 2025 Cuma - 09:10 CANiK, ABD’de "Yılın Türk Şirketi" seçildi Türk savunma sanayiinin uluslararası alandaki güçlü temsilcisi Samsun Yurt Savunma, CANiK USA yatırımıyla I AmChamPion Ödülleri’nde "Yılın Türk Şirketi" seçildi. CANiK USA’nin ödülünü Samsun Yurt Savunma Yönetim Kurulu Üyesi Nafia Didem Aral aldı. Türk savunma sanayiinin uluslararası alandaki güçlü temsilcisi Samsun Yurt Savunma, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) gerçekleştirdiği CANiK USA yatırımıyla I AmChamPion Ödülleri’nde "Yılın Türk Şirketi" seçildi. Türkiye ekonomisine 60 milyar dolardan fazla yatırımı bulunan 150’ye yakın ABD merkezli şirketi temsil eden AmCham Türkiye (Amerikan Şirketler Derneği), Türkiye-ABD ikili ticaret ve yatırımına katkı sağlayan şirketleri ödüllendirdi. Türk-Amerikan ekonomik ilişkilerinde iş dünyasının önemli odak temsilcilerinden olan AmCham Türkiye, geleneksel hale gelen ve bu yıl 7. kez düzenlenen "I AmChamPion Ödülleri" ile ekonomik iş birliğinin en başarılı örneklerini açıkladı. Türkiye-ABD ticaretine ve yatırım ilişkilerine katkı sunan şirketleri bir araya getiren törende, TCMB Başkanı Fatih Karahan, Dışişleri Bakan Yardımcısı Levent Gümrükçü, ABD İstanbul Başkonsolosu Michael Lally ile kamu, diplomasi ve iş dünyasından 300’ün üzerinde temsilci yer aldı. I AmChamPion Ödülleri kapsamında şirketler, jüri tarafından "ABD’ye Türk Yatırımı", "Bölgesel Merkez", "Sürdürülebilir İnovasyon", "Yetenek Gelişimine Katkı" ve "Yılın Türk Şirketi" olmak üzere 5 ayrı kategoride ödüllendirildi. Türkiye-ABD ekonomik ilişkilerine katkı sağlayan iş insanı ödülü (Onur Ödülü) de ayrı bir kategori olarak takdim edildi. CANiK USA, "Yılın Türk Şirketi" CANiK USA törende, "Yılın Türk Şirketi" ödülüne layık görüldü. Diğer kategorilerde ABD menşeili veya ortak girişim olarak Türkiye’de yatırım yapmış ve istihdam sağlayan firmalara da ödül verilirken, CANiK USA ise ABD’de yatırım yapan ve Türkiye’den ödül alan tek şirket oldu. CANiK USA’nin ödülünü Samsun Yurt Savunma Yönetim Kurulu Üyesi Nafia Didem Aral aldı. Didem Aral, ödül töreninde yaptığı konuşmada, jüri üyelerine ve AmCham Türkiye’ye teşekkür etti. CANiK USA yatırımları ve geleceğine ilişkin bilgiler paylaşan Aral, önümüzdeki 2 yıl içinde CANiK USA’e yapılacak toplam yatırımın yüz milyon doları aşacağını belirtti. Ayrıca 2026 başından itibaren mevcutta 100 kişi olan kadronun 135 kişiye çıkarılacağını, fabrikanın üç vardiya üretim yapacak şekilde faaliyet göstereceğini ifade etti. Aral, "Güney Florida’daki tesisimiz sadece tabanca değil ağır makineli tüfek ve orta kalibre üretimine hazır, teknolojik altyapıya sahip bir sanayi ve teknoloji üssü olarak üretime devam edecek. CANiK USA, Samsun Yurt Savunma ve Century Arms’ın eşit ortaklığıyla, 60 milyon dolarlık yatırım ile tesis yapım aşaması 3 sene süren ve 2024 yılında tamamlanan, Güney Florida’da West Palm Beach’te tamamen yerel üretim yapan bir teknoloji üssü olarak kuruldu. Aralık 2024 tarihinde üretime başlayan tesisimiz, ilk olarak sadece ABD’de ürettiğimiz METE MC9 Prime modelinin lansmanını Ocak ayında gerçekleştirdi. Bu, bizim için yalnızca bir üretim değil, iki ülke arasındaki savunma sanayi iş birliğini destekleyen bir yatırım projesidir" ifadelerini kullandı. 2026’da 100 bin adetlik tabanca kapasitesi "ABD’deki tesisimiz 2026 yılında 100 bin adetlik tabanca kapasitesi ile sınırlı olmayan, aynı zamanda orta kalibre sistemlere yönelik ileri üretim alt yapısını da barındıran, güçlü bir teknoloji ve sanayi üssü konumundadır" diyen Aral, ödüle ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu: "CANiK USA olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptığımız yatırımın, AmCham Türkiye ve değerli jüri üyeleri tarafından ’Yılın Türk Şirketi’ ödülüne layık görülmesi, Türk savunma sanayinin uluslararası alandaki gücünü ve kararlılığını bir kez daha tescillemiştir. Bu anlamlı ödül, sadece şirketimiz için değil, aynı zamanda yurt dışına açılarak küresel ekonomiye katkı sağlayan tüm Türk firmaları için büyük bir gurur kaynağıdır. Türkiye-ABD ikili ticaret ve yatırım ilişkilerini güçlendirme vizyonumuzla çalışmaya devam edeceğiz. Ödülümüzü burada takdim eden Fatih Durmaz ve Türk Hava Yolları başta olmak üzere, CANiK USA’yı bu ödüle layık gören çok değerli jüri üyelerine ve Türk savunma sanayisinin başarı hikayesine katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum."
04 Aralık 2025 Perşembe - 23:50 Michelin Rehberi 2026 seçkisi açıklandı Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ‘‘Bir sonraki MICHELIN Rehberi tüm Türkiye’yi kapsayacak. Bu gelişme Türk mutfağının tarihsel köklerini ve bölgesel çeşitliliğini daha görünür kılacak’’ dedi. Dünyanın en prestijli restoran değerlendirme sistemlerinden biri olan Michelin Rehberi’nin 2026 Türkiye seçkisi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımıyla düzenlenen ödül töreninde açıklandı. 2026 Michelin Rehberi Türkiye seçkisinde toplam 171 restoran yer aldı. Bu restoranlardan 2’si iki Michelin Yıldızı, 15’i bir Michelin Yıldızı, 13’ü Yeşil Yıldız, 39’u Bib Gourmand ile ödüllendirildi. Ayrıca 115 restoran, Michelin Rehberi tarafından tavsiye edilen işletmeler arasında yer aldı. Ödül töreninde konuşan Ersoy, "Kapadokya’mızın da listede yer almasının sevincini ve haklı gururunu yaşıyoruz" dedi. MICHELIN Rehberi’nin Türkiye’deki kapsamının bu yıl genişletildiğini belirten Ersoy, "MICHELIN Rehberi’nin ülkemizdeki dördüncü yılında ise büyüleyici peribacalarıyla her gezginin seyahat listesinde yer alan Kapadokya’mızın da MICHELIN listesinde yer alacak olmasının sevincini ve haklı gururunu yaşıyoruz" şeklinde konuştu. Kapadokya’nın yalnızca doğal güzellikleriyle değil, tarihî ve kültürel mirasıyla da ön plana çıktığını anlatan Ersoy, bölgenin Hristiyanlığın erken dönemlerine ışık tutan yer altı şehirlerinden çömlekçilik geleneğine, sıcak hava balonu turlarından mağara otellerine kadar birçok benzersiz deneyim sunduğunu vurguladı. Ersoy, Orta Anadolu mutfağının en seçkin örneklerini içinde barındırmasını da Kapadokya’yı gastronomi alanında değerli bir destinasyon hâline getirdiğine dikkat çekti. Bölgenin sahip olduğu killi toprağın özgün pişirme tekniklerine ve özel bağcılık kültürüne katkı sağladığını belirten Ersoy, bunun Kapadokya’nın kendine has bir gastronomi kimliği kazanmasına olanak tanıdığını ifade etti. Ersoy konuşmasını şöyle sürdürdü: "MICHELIN Rehberi’nin de gözünden kaçmayan bu zengin miras, Kapadokya’daki yetenekli şeflerimiz tarafından dünya standartlarındaki restoranlarda, yöresel ürünlerin özel dokunuşlarla yorumlanması sayesinde ziyaretçilere eşsiz bir lezzet yolculuğu sunuyor. Artık MICHELIN seçkisiyle daha da görünür hale gelecek bu zengin gastronomi kültürünün Kapadokya’yı gezginler için çok daha güçlü bir çekim noktasına dönüştüreceğine yürekten inanıyoruz." Yıldızlı restoran sayısı 17 oldu Michelin Rehberi 2026 Türkiye seçkisinde, üç restoran ilk kez bir Michelin Yıldızı almaya hak kazandı. Muğla’dan ’Mezra Yalıkavak’ şef Serhat Doğramacı, İstanbul’dan ’Araf İstanbul’ şefler Pınar Korgan Çetinkaya ve Kenan Çetinkaya ile Nevşehir’den ’Revithia’ şef Duran Özdemir, 2026 seçkisinde birer yıldızla ödüllendirildi. İki Michelin Yıldızı kategorisinde ise İzmir’den ’Vino Locale’ şef Ozan Kumbasar listeye bu yıl dâhil oldu. İstanbul’dan TURK Fatih Tutak ise mevcut iki yıldızını koruyarak seçkideki yerini pekiştirdi. Böylece Türkiye’nin Michelin Yıldızlı restoran sayısı 17’ye ulaştı. ‘‘MICHELIN Rehberi Türkiye’yi kapsayacak’’ Bakan Ersoy, konuşmasında önemli bir gelişmeyi de kamuoyuyla paylaşarak, bir sonraki MICHELIN Rehberi seçkisinin artık Türkiye’nin tamamını kapsayacağını açıkladı. Bu genişlemenin, Türk mutfağının tarihsel köklerini ve bölgesel çeşitliliğini daha görünür kılacağına işaret etti. Güçlü bir geleneğin, Anadolu’nun binlerce yıllık tarihi ve kültürel mozaiğiyle birleşerek saray mutfağında rafine hâle geldiğini vurgulayan Ersoy, "Türk mutfağı, ülkemizin 7 bölgesinde farklı ve eşsiz lezzetler sunuyor" ifadelerini kullandı. Türkiye’nin gastronomik zenginliğinin yalnızca yemek yapmaktan ibaret olmadığını dile getiren Ersoy, bunun aynı zamanda bir yaşam felsefesi ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir bilgelik olduğunu belirtti. Gastronomide elde edilen başarıların sadece geçmişe değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir vizyonla şekillendiğini dile getiren Ersoy, geleneksel tariflerin modern sunumlarla buluşturulduğunu, yerel ürünlerin ön plana çıkarıldığını ve sürdürülebilir bir anlayışla hareket edildiğini kaydetti. MICHELIN Rehberi’nin Türkiye genelindeki bu zenginliği değerlendirmeye alacak olmasının, yerel ustaların ve lezzetlerin uluslararası tanıtımına katkı sağlayacağını ifade eden Ersoy, bu adımın illerin gastronomi turizminden aldığı payı da artıracağına dikkat çekti. MICHELIN Rehberi’nin Türkiye’yi kapsayacak olmasının önemine de değinen Bakan Ersoy, "Her yöremizin, her şehrimizin kendine has tarifleri, özel pişirme teknikleri ve unutulmaz lezzetleri vardır. MICHELIN Rehberi’nin Türkiye’nin tamamını kapsayacak olması, bu binlerce yıllık kültürel birikimimizin, yerel lezzetlerimizin ve mutfak sanatımızın dünya çapında takdir görmesi anlamına gelmektedir. Bu, sadece restoranlarımız için değil, tüm mutfak kültürümüz ve gastronomi mirasımız için gurur verici bir gelişmedir. MICHELIN Rehberi’nin İstanbul, İzmir, Muğla ve son olarak da Kapadokya için hazırladığı seçkiler yalnızca bu destinasyonlarımızın marka değerini arttırmakla kalmıyor; aynı zamanda gurme gezginleri Türkiye’ye çekerek ülkemizin dünyanın önde gelen lezzet merkezleri arasında hak ettiği yeri almasına da katkı sağlıyor. Üstelik MICHELIN Rehberi’nin ülkemizdeki varlığı, sürdürülebilirliği, yerelliği merkeze alan Türk gastronomi anlayışının daha iyi tanınmasına da destek oluyor. Türk mutfağı doğal yapısı itibariyle sürdürülebilir geleneklere bağlı olsa da sürdürülebilirlik bizim için sadece gastronomi sektörüyle sınırladığımız bir strateji değil. Bugün odağımız her ne kadar Türk gastronomisi olsa da sürdürülebilirliğin turizm sektörümüzün bel kemiğini oluşturduğunu belirtmek ve bu konuda gerçekleştirdiğimiz en önemli adımın altını bir kez daha çizmek istiyorum" dedi. ‘‘İstanbul, dünyanın en iyi gastronomi şehri seçildi’’ Türk mutfağının uluslararası tanıtımı için Bakanlık olarak yürütülen iletişim stratejilerinin somut sonuçlar verdiğini belirten Ersoy, İstanbul’un kazandığı önemli bir unvana da değindi. Bakan Ersoy, "İstanbul, konuklarına sokak lezzetlerinden esnaf lokantalarına, fine dining restoranlardan Michelin Yıldızlı restoranlara uzanan beş duyuya hitap eden bir seçki eşliğinde; Asya, Orta Doğu, Akdeniz ve Avrupa mutfaklarının da en iyi örneklerini sunan gastro-şehrimiz olarak, yeni dünyanın en iyisi seçildi. Mastercard Ekonomi Enstitüsü tarafından, uluslararası yeme-içme harcamaları analiz edilerek hazırlanan Seyahat Trendleri 2025 Raporu’na göre İstanbul, dünyanın bir numaralı gastronomi şehri" ifadelerini kullandı. MICHELIN Key listesinde Türkiye’den 26 otel yer aldı Bakan Ersoy, Türkiye’nin sürdürülebilir turizm alanında attığı öncü adımlara dikkat çekerek, 2022 yılında Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyi (GSTC) ile imzalanan iş birliği anlaşmasının bu alanda bir ilke işaret ettiğini söyledi. Bakan Ersoy, bu adımla Türkiye’nin, hükümet düzeyinde sürdürülebilirlik sertifikasyon çerçevesi geliştiren dünyadaki ilk ülke olduğunu hatırlattı. Bu girişimin diğer ülkelere de ilham verdiğini belirten Ersoy, yalnızca üç yıl içinde uluslararası tanınırlığa sahip GSTC Sertifikasını almaya hak kazanan konaklama tesislerinin sayısının 2 bini aştığını ifade etti. Ersoy, bu çerçevede tüm konaklama tesislerinin sertifikasyon sürecini 2030 yılına kadar tamamlamayı hedeflediklerini kaydetti. Konaklama sektöründe gerçekleşen bu sürdürülebilir dönüşümün ve hizmet kalitesinin MICHELIN Rehberi’nin dikkatinden kaçmadığını söyleyen Ersoy, konaklama alanında hayata geçirilen yeni değerlendirme sistemi MICHELIN Key seçkisinde Türkiye’nin önemli bir yer edindiğini bildirdi. Michelin Rehberi’nin ilk küresel Anahtar seçkisinde, Türkiye’de 22 otel ‘1’; 3 otel ‘2’ ve 1 otel ise ‘3’ Michelin Key’e sahip oldu. "Önümüzdeki dönemde MICHELIN Key ile ödüllendirilen tesislerimizin sayısının hızla arttığına tanıklık edeceğiz" diyen Ersoy, gastronomi destinasyonlarında olduğu gibi konaklama tesislerinde de bu başarının artarak süreceğine inandığını dile getirdi. Ersoy, "MICHELIN Rehberi seçkisinde yer almaya hak kazanan tüm restoranlarımızı ve şeflerini emeklerinden ötürü tebrik ediyorum. Bu başarının hem restoranlarımızın hem destinasyonlarımızın hem de ülkemizin turizmindeki yükselen konumunu daha da güçlendireceğine inanıyor ve MICHELIN Rehberi’nin artık tüm yurdumuza yayılıyor olmasındaki ivmeden duyduğum memnuniyeti sizlerle paylaşmak istiyorum’’ diyerek sözlerini tamamladı.
04 Aralık 2025 Perşembe - 23:36 Türk Telekom’a ’Dijital Erişilebilirlik’ ödülü Türk Telekom, Dünya Engelliler Günü dolayısıyla düzenlenen ’Engelsiz Türkiye Yüzyılı Dünya Engelliler Günü Buluşması’ kapsamında ’Dijital Erişilebilirlik’ ödülüne layık görüldü. Kültür-sanattan eğitime, sosyal hayattan gönüllülük projelerine kadar erişilebilirlik odaklı çözümler sunan Türk Telekom, AK Parti Kongre Merkezi’nde Dünya Engelliler Günü kapsamında ’Engelsiz Türkiye Yüzyılı Dünya Engelliler Günü Buluşması’ programında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ödüle layık görüldü. Türk Telekom CEO’su Ebubekir Şahin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan ’Dijital Erişilebilirlik’ kategorisinde ödül aldı. Türk Telekom CEO’su Ebubekir Şahin, açıklamasında "Şirket olarak herkes için erişilebilir bir yaşam hedefi doğrultusunda attığımız adımlarla, bilgiye erişimi kolaylaştıran çözümlerden kültürel hayata katılımı artıran uygulamalara kadar pek çok alanda engelleri azaltmayı amaçlıyoruz. Herkes için erişilebilir bir yaşam hedefiyle çıktığımız yolda, ’Engelsiz Türkiye Yüzyılı’ vizyonuna katkı sunmaktan gurur duyuyoruz. AK Parti Sosyal Politikalar Başkanlığı tarafından düzenlenen Dünya Engelliler Günü Buluşması’nda şirket olarak ’Dijital Ürünler’ kategorisinde erişilebilirlik ödülünü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın takdimleriyle teslim almak, hem kurumumuz hem de sürdürülebilir dijital dönüşüm vizyonumuz adına büyük bir onurdur. Şirket olarak; teknolojinin herkes için erişilebilir olması gerektiğine inanıyor, daha kapsayıcı ve daha güçlü bir geleceği birlikte inşa ediyoruz. Engelsiz Türkiye Yüzyılı vizyonuna öncülük eden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, bu gaye için canla başla değer üreten tüm kurumlarımıza ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Kapsayıcı ve sürdürülebilir dijital dönüşüm hedeflerimiz doğrultusunda çalışmalarımıza kararlılıkla devam edeceğiz.
Garanti BBVA, sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredisi anlaşması imzaladı
04 Aralık 2025 Perşembe - 10:02 Garanti BBVA, sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredisi anlaşması imzaladı Garanti BBVA, uluslararası piyasalardan farklı vadelerde sürdürülebilir borç finansmanı çerçevesiyle uyumlu sendikasyon kredisi sağladı. Garanti BBVA, yurtdışı borçlanma programı kapsamında toplam 1 yıl, 2 yıl ve 3 yıl vadeli dilimlerden oluşan sürdürülebilirlik temalı sendikasyon kredisi anlaşması imzaladı. Yoğun uluslararası talep gören işlemde üç yıllık yeni dilim de yer aldı. Toplam büyüklük, 367 gün vadeli dilimler için 97 milyon 750 bin dolar ve 61 milyon euro, 736 gün vadeli dilimler için 157 milyon dolar ve 28 milyon euro, bin 103 gün vadeli dilim için ise 75 milyon dolar olarak duyuruldu. Bankanın 367 gün vadeli dilimlerinin toplam maliyeti ABD doları için SOFR + yüzde 1,50, euro için Euribor + yüzde 1,25 seviyesinde gerçekleşti. 736 gün vadeli dilimde toplam maliyet ABD doları için SOFR + yüzde 1,90, euro için Euribor + yüzde 1,65 oldu. 1.103 gün vadeli dilimin toplam maliyeti ise ABD doları için SOFR + yüzde 2,15 oldu. İşleme 22 ülkeden 49 finansal kurum katılım sağladı. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Garanti BBVA Genel Müdürü Mahmut Akten, şunları söyledi: "Aralık döneminde gerçekleştirdiğimiz sendikasyon işlemine gösterilen yoğun ilgi, uluslararası yatırımcıların Garanti BBVA’ya ve ülkemize duyduğu güveni bir kez daha teyit ediyor. Sektörde bu yıl pek çok banka tarafından üç yıllık dilimlerin de açılması ve katılım sağlayan finansal kurumların tahsis ettiği tutarlar, bu güvenin en somut göstergelerinden biri oldu. Sürdürülebilirliği odağına alan bu yapı sayesinde reel sektörün dış ticaret finansmanına katkı sağlarken, çevresel ve sosyal alanda pozitif etki oluşturan projelerin desteklenmesine devam edeceğiz. Garanti BBVA’nın uluslararası piyasalardaki güçlü konumu ve sürdürülebilir finans vizyonuyla ülkemizin ekonomisine uzun vadeli değer katmayı sürdüreceğiz." Kredi, Haziran dönemindeki işlemde olduğu gibi bankanın sürdürülebilir borç finansmanı çerçevesi kapsamında kullandırılacak. Banka, bu yapı sayesinde çevresel ve sosyal alanlarda olumlu etki oluşturan projelerin finansmanına katkı sağlamayı sürdüreceğini duyurdu.
En Yakıt, Aralık ayında mil dönüşüm oranını arttırdı
04 Aralık 2025 Perşembe - 09:58 En Yakıt, Aralık ayında mil dönüşüm oranını arttırdı En Yakıt ve Miles&Smiles iş birliğiyle Aralık ayında miller yüzde 20 daha değerli olacak. Daha değerli mil dönüşüm oranıyla elektrikli araçlarla daha uzun yolculuklar yapılabilecek. Türkiye’nin önde gelen şarj işletmecilerinden En Yakıt, Miles&Smiles ile yaptığı Shop&Miles mil harcama iş birliği kapsamında Aralık ayında Mil-Enerji dönüşümlerinde özel avantaj sunacağını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre, ay boyunca geçerli kampanyayla Miles&Smiles üyelerinin milleri yüzde 20 daha değerli hale gelecek. Böylece kullanıcılar, mil dönüşümüyle En Yakıt istasyonlarından daha uzun menzile erişebilecek ve rotalarını daha ekonomik şekilde planlayabilecek. Esneklik, tasarruf ve yüksek seyahat konforunu bir arada sunan kampanya kapsamında artırılmış değerle mil dönüşümü yapan üyeler, bu avantajlı dönüşümleri ilerleyen dönemlerde diledikleri zaman kullanabilecek. Kampanya kapsamında yeni değerler şu şekilde olacak: İstanbul-İzmir (480 kilometre) 3 bin 500 mil karşılığı 89 kWh İstanbul-Ankara (445 kilometre) 3 bin mil karşılığı 76 kWh İstanbul-Antalya (695 kilometre) 5 bin mil karşılığı 127 kWh "Amacımız kullanıcılarımıza avantajlı, kesintisiz ve yüksek konforlu bir sürüş deneyimi sunmak" Kampanya hakkında bilgi veren En Yakıt Genel Müdürü Tayfun Şenses, "Aralık boyunca sağladığımız bu özel değer artışı, elektrikli seyahati teşvik eden önemli bir adım. Amacımız kullanıcılarımıza avantajlı, kesintisiz ve yüksek konforlu bir sürüş deneyimi sunmak. Miles&Smiles ile geliştirdiğimiz güçlü iş birliği sayesinde miller artık çok daha verimli bir şekilde enerjiye dönüşecek" dedi.
Şap mağduru üreticiler destek bekliyor
04 Aralık 2025 Perşembe - 09:48 Şap mağduru üreticiler destek bekliyor Bursa’nın Yenişehir ilçesinde hayvancılıkta derin yaralar bırakan şap hastalığı sönmeye başlarken, üreticiler yaşadıkları zararın giderilmesini, destek verilmesini bekliyor. Yenişehir’in kırsal Marmaracık Mahallesi’nde hayvancılık yapan Aytaç Avşar, küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yaptığını söyledi. Şap hastalığının binlerce üreticide olduğu gibi kendi ahırlarında da büyük zararlara yol açtığını dile getiren Avşar, "Şap sönmeye başladı ama ağır hasar bıraktı. Ölü doğumlar, buzağı ve atmaları, kilosuna ulaşmadan kesime giden hayvanlar, damızlık özelliğini yitirdiği için kesilen büyükbaşlar oldu." dedi. Hayvanlarının gözlerinin önünde adeta eridiğini anlatan Avşar, "Ahırımda 10 hayvanım vardı 4 kaldı. Büyükbaş ve küçükbaştan zararım 1,5 milyon liraya ulaştı. Kırsalda hayvancılıkla geçimimizi sağlamaya çalışırken şap pandemisi yıktı geçti, herşeyi alt üst etti." diye konuştu. Şapın sönmeye başladığını dile getiren Avşar, şunları söyledi: "Halen topallyaan, süt vermeyen hayvanlar var. Annesiz kalan buzağılar, kuzularımız bulunuyor. Hayvanların tırnaklarındaki yaraları temizliyoruz, mineral ve vitamin takviyeleriyle elimizde kalanla devam etmeye çalışıyoruz. Hayvancılıkla uğraşıp şap nedeniyle zarar gören biz üreticiler destek bekliyoruz. Et ve süt üreticileri ciddi zarar içindeler ve ayağa kalkmaları için desteğe ihtiyaçları var. Biz elimizdekilerle mücadele etmeye çalışıyoruz ama yalnız kalıyoruz."
Yerin 700 metre altında zorlu mücadele: Karanlıklar içinde hem kendilerinin hem de ülkenin geleceği için mesai yapıyorlar
04 Aralık 2025 Perşembe - 09:25 Yerin 700 metre altında zorlu mücadele: Karanlıklar içinde hem kendilerinin hem de ülkenin geleceği için mesai yapıyorlar Adana’nın Feke ilçesinde yerin 700 metre altında zorlu mesai yapan maden işçileri, savunma sanayinde de kullanılan çinko üreterek hem kendilerinin hem de ülkenin geleceği için alın teri döküyor. Feke ilçesinde dünyanın en zor meslekleri arasında yer alan maden işçiliğini yerin yüzlerce metre altında mesai yaparak ülke ekonomisine katkı sunan işçiler 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde de çalışmalarını sürdürüyor. Ülke ekonomisine katkı sunmak için 550 milyon yıllık fay dokuları arasında çinko cevheri çıkaran madenciler, zorlu şartlara rağmen kasklarındaki fenerler ve maden ocağı içindeki aydınlatma ile dayanışma içinde zorlu mesailerini sürdürüyor. Günlerini karanlık galerilerde geçiren madenciler, hazırlanan kontrol listelerini tamamlayıp tüm güvenlik tedbirlerini aldıktan sonra üretime başlıyor. Yaklaşık 50 kişilik ekip, yer altı ve yer üstünde oluşturulan güvenlik zinciri ile özellikle son yıllarda savunma sanayisinde yoğun kullanılan çinko madenini aylık 500–750 ton arası cevher üreterek ülke ekonomisine kazandırılıyor. İhlas Haber Ajansı muhabirleri, yerin 700 metre altındaki bu zorlu mesaiyi yerinde görüntülerlerken maden işçilerinin aldığı tedbirler ve zorlu mesaileri de kameralara yansıdı. Depremler nedeniyle güvenlik seviyesini en üst düzeyde tutan madenciler, çatlak ve gevşemeleri titizlikle kontrol ederek galerileri adeta ilmek ilmek işliyor. Maden mühendislerinin incelemesine göre cevher üretilen bölgedeki fay dokularının yaşı 550 milyon yıl olarak tespit edildi. "Sevdiğimiz iş olduğu için zorluk yok" 30 yıllık madenci ve ocak çavuşu Sıtkı Özcan, yerin altında çalışmanın disiplin gerektirdiğini belirterek "Yaklaşık 300–400 metre derindeyiz. Sevdiğimiz için bize zor gelmiyor. Tahkimata, çatlaklara ve kavlaklara dikkat ettiğimiz sürece burası da güvenlidir. Dalgınlık en büyük risktir. Daha önce kömürde çalıştım, çok zordu. Atletle 30 derecede çalışıyorduk. Şu an bu maden onlara göre cennet" dedi. "Zincirin bir halkası koparsa sistem yürümez" H2O2 Peroksit Enerji ve Üretim A.Ş. İşletme Müdürü Raşit Kemal Sönmez ise, üretim süreçlerini titizlikle ve üst düzey tedbir ile ilerlediğinin altını çizerek " Adana’nın Feke ilçesinde çinko madenciliği yapıyoruz. Eski ocaklar 400–450 metreye kadar iniyor fakat bizim üretim kotlarımız 740–750 bantlarında. Cevheri tesisimizde işleyip ülke genelinde sevk ediyor ve İran’a ihraç ediyoruz. Toplam 55 kişiyiz, 40’ı yer altında çalışıyor. Günlük 500–750 ton cevher üretiyoruz. Çinko, savunma sanayisinden telefon üretimine kadar birçok alanda kullanılıyor. Bu işin temeli samimiyet ve ekip çalışmasıdır. Zincirin bir halkası koparsa sistem yürümez" diye konuştu. 12–13 yıldır madencilik yapan Ali Altınsoy ise " 600–700 metrelerde çalışıyoruz" derken 7 yıllık madenci Abdullah Topuz da" yer altı da güzel, yer üstü de. Çatlak ve patlamalara karşı dikkatliyiz, tedbir olduktan sonra çalışmalara devam ederken çok severek yaptığımız bir iş" diye konuştu. 15 yıllık madenci ve ateşçi Emrah Köken, ailesinin yer altında çalıştığı için kaygı duyduğunu belirterek "Deprem ve kaza ihtimali nedeniyle tedirgin oluyorlar. Ama biz içeri girdiğimiz anda dışarıdaki her şeyi bırakıp işe odaklanırız. Emekli oldum ama devam ediyorum. İşin zorluğu var ama alışınca kolaylaşıyor "ifadelerini kullandı. "Biri zarar görse bize olmuş gibi üzülüyoruz" 22 yıllık baş çavuş Oruç Ergen, yer altı psikolojisinin farklı olduğunu kaydederek " Tüm ekibin can güvenliğinden sorumluyuz. Nizami yapılmazsa tehlikeli bir iştir. Metal madenlerinde de göçük ve su baskını riski vardır. Çalışanlarla bir can bağı oluşuyor, biri zarar görse bize olmuş gibi üzülüyoruz. Bu yüzden önce dikkat ve güvenlik" diye bilgi verdi.
Köprübaşı’nda kış çileği 200 TL’den alıcı buluyor
04 Aralık 2025 Perşembe - 08:27 Köprübaşı’nda kış çileği 200 TL’den alıcı buluyor Manisa’nın Köprübaşı ilçesinde dört mevsim devam eden çilek üretimi, Aralık ayında da yoğun talep görüyor. Kilosu 200 liradan satılan çilekler, hem pazarlarda hem de tarladan kendi toplamak isteyen vatandaşlar tarafından büyük ilgi görüyor. Köprübaşı ilçesinde yaklaşık 4 bin dekar alanda gerçekleştirilen çilek üretimi, kış mevsiminde de aralıksız sürüyor. İlçede yetiştirilen çilekler, bahar ve yaz sezonlarının ardından Aralık ayında da hasat edilerek Manisa’nın yanı sıra çevre il ve ilçelere gönderiliyor. Kış ayında da üretime devam ettiklerini söyleyen çilek üreticisi Rahim Özcan, örtü altında 6 dekar alanda üretim yaptığını belirterek, "Köprübaşı çileği hem açık arazide hem de sera altında yetişiyor. Fiyatlar sezonuna göre gayet iyi. Kilosu 200 liradan başlıyor, toptancı ilgisi güzel. Hatta bazı alıcılar kendileri tarlaya girip topluyor. Yüzümüz gülüyor, cebimiz para görüyor. İlçemizde dört mevsim çilek hasadı yapılabiliyor. Köprübaşı çileği artık markalaşmış bir ürün" dedi. Köprübaşı çileğinin Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından coğrafi işaret ile tescillendiğini hatırlatan Özcan, ürünün her mevsim aranır hale geldiğini vurguladı. Köprübaşı İlçe Tarım ve Orman Müdürü Alptekin Sağıroğlu ise çilek üretiminin ilçe ekonomisi için önemine değinerek, "Toplam 4 bin dekarda yaklaşık 500 üreticimiz çilek yetiştiriyor. Kış sezonunda üretimi artırmak için tünel sera çalışmalarını genişletiyoruz. Köprübaşı çileği tadı, aroması ve kalitesiyle fark oluşturuyor. Çiftçilerimize teknik desteği sürdürüyoruz. Allah kazançlarını bereketli eylesin" ifadelerini kullandı.
Samsun’un dört tarımsal havzası, Türkiye Yüzyılı’nın üretim gücüne yön veriyor
03 Aralık 2025 Çarşamba - 22:04 Samsun’un dört tarımsal havzası, Türkiye Yüzyılı’nın üretim gücüne yön veriyor Samsun’da yürütülen tarımsal faaliyetler, ilin sahip olduğu dört tarımsal havzanın sunduğu büyük potansiyel doğrultusunda yeniden ele alındı. Samsun Valisi Orhan Tavlı başkanlığında yapılan toplantı ile ildeki tarımsal faaliyetler değerlendirildi. Toplantıya Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı kurumların bölge ve il müdürleri ile ilçe ziraat odası başkanları katıldı. Vali Tavlı toplantıda yaptığı konuşmada, "4 tane tarımsal havza üzerindeyiz. 3’ü Çarşamba, Bafra ve Vezirköprü, 4.’sü de Karadeniz. Balıkları, su ürünlerini temin ettiğimiz Karadeniz de tarımsal havzamız. Yakakent’te Su Ürünleri İşleme İhtisas OSB kuruyoruz. 20’ye yakın firma kültür balıkçılığı yapıyor. Bir taraftan da Türkiye’nin balık avcılığında marka firmalarımız, kooperatiflerimiz var. O anlamda da çok şanslı bir ildeyiz" dedi. Tavlı organize sanayi bölgelerinden söz ederek, "Organize sanayi bölgelerimizde tarımsal işletmelerimiz var. 11 tane OSB’miz var şu anda, 7’si faal. Terme ve Yakakent’te de inşallah Ocak ayında tahsislere başlarız diye değerlendiriyoruz. Organize Teknoloji Bölgeleri diyoruz, sağ olsun Büyükşehir Belediye Başkanımız ekibiyle beraber bu projelerin altyapısının inşasında bizlere destek oluyor. Tabii Organize Teknoloji Bölgeleri dediğimizde en az yüzde 50-60’ında tarımsal işletmeler var. Sanayi deyince hep fabrika, kimya, savunma sanayii akla geliyor ama bizim buradaki OSB’lerimizin içinde tarımsal üretimden gelen katma değeri işleyen ve gıda olarak Türkiye’ye, dünyaya sunan işletmeler var" diye konuştu.
Yozgat’ta 927 bin onsluk altın tespit edildi
03 Aralık 2025 Çarşamba - 20:52 Yozgat’ta 927 bin onsluk altın tespit edildi Yozgat’ta tespit edilen 927 bin onsluk altın hakkında Ahlatcı Holding yetkilileri açıklamalarda bulundu. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ahlatcı ve beraberindeki heyet, Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan’ı ziyaret etmesinin ardından düzenlenen basın açıklamasında altın rezervi hakkında bilgiler verdi. Ahmet Ahlatcı, Kanada merkezli Eldorado Gold Corporation’ın Türkiye’deki şirketi Tüprag Madencilik’ten Sarıkaya’daki yedi sahayı aldıklarını ifade ederek, "Şirketimizi kurduk. Ekiplerimizi oluşturduk. Burada ne kadar ne var, diye araştırmaya başladık. Bize devrederken burada 250-300 bin ons gibi bir miktar var denildi. İki şirket arasında pazarlık yaparak aldık. 7 sahanın yalnızca bir tanesinde, bir tanesinin de bir kısmında 927 bin ons altın tespit ettik. Sondaj yapmadığımız bir bölüm var, yapınca artacağını düşünüyoruz. İnşallah 1 buçuk milyon onsa gider" dedi. "İlk altını 2027’nin başında alırız diye düşünüyoruz" Altını çıkartma çalışmalarında bin kişinin çalışacağını söyleyen Ahlatcı, "Altın bu halde ise 4 milyar dolar civarında. Ekonomimize büyük bir destektir. Her çıkarılan altının yüzde 71’i devletimize dönüyor. Çalışmalarımız başladı. Şu anda 50 kişiyle sahadayız. Sondajlar yapılıyor. İlk altını 2027’nin başında alırız, diye düşünüyorum. 3 buçuk milyon ons altın çıksın istiyoruz. Müspet tespit 927 bin onstur. Bu 4 milyar dolar, Türk Lirası olarak da 170 milyar Türk Lirası yapar" dedi.
SSB Başkanı Görgün: "Savunma sanayiinde ürettiğimiz her teknoloji günlük hayatta karşılık bulacak bir dönüşümün parçası haline gelmiştir"
03 Aralık 2025 Çarşamba - 18:26 SSB Başkanı Görgün: "Savunma sanayiinde ürettiğimiz her teknoloji günlük hayatta karşılık bulacak bir dönüşümün parçası haline gelmiştir" Savunma Sanayii Başkanı (SSB) Haluk Görgün, "Savunma sanayiinin kalbinde ürettiğimiz her teknoloji, sadece cephede değil; hastanede, fabrikada, metro hattında, enerji tesisinde, afet alanında, hatta günlük hayatın içinde karşılık bulacak bir dönüşümün parçası haline gelmiştir" dedi. ASELSAN tarafından Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğüne bağlı hastanelerde kullanılması amacıyla ve tamamen milli imkanlarla ‘HealthView ADR-M100 Mobil Dijital Röntgen Cihazları geliştirildi. Medikal görüntüleme alanında ilk ürün olma özelliği taşıyan ASELSAN Mobil Dijital Röntgen Cihazları, ASELSAN ile Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş. (USHAŞ) arasında imzalanan sözleşmeyle hastanelere teslim edildi. Programda açılış konuşması gerçekleştiren Savunma Sanayi Başkanı Haluk Görgün, savunma sanayinin, yalnızca güvenlik ihtiyaçlarını karşılayan bir alan olmaktan çıktığını ve insan kaynağı, teknoloji ve sürdürülebilir kalkınmanın ana itici güçlerinden biri haline geldiğini dile getirdi. "Savunma alanında geliştirdiğimiz mühendislik birikimini optimize ederek toplumsal faydaya dönüştürmek zorundayız" Bugün teslim edilen mobil röntgen cihazlarının savunma sektörünün teknik birikimini sivil üretimle buluşturan somut bir örnek olduğunu dile getiren Görgün, "Savunma projelerinde elde ettiğimiz modüler tasarım yetkinliği, elektronik ve yazılım ekosistemimiz, yüksek hassasiyet isteyen üretim kabiliyetlerimiz ve milli test-sertifikasyon altyapımız, sivil ihtiyaçlara yönelik ürünlerin hem çok daha hızlı geliştirilmesine hem de küresel pazarlarda rekabet edebilecek düzeyde maliyet avantajı kazanmasına imkan vermektedir. Bu noktadan hareketle, savunma alanında geliştirdiğimiz karmaşık platform ve alt sistemlerin ardındaki mühendislik birikimini; tıbbi cihazlardan endüstriyel sensörlere, akıllı enerji altyapılarından ulaşım sistemlerine uzanan geniş bir yelpazede yeniden optimize ederek toplumsal faydaya dönüştürmek zorundayız" açıklamasında bulundu. "Savunma sanayiinde ürettiğimiz her teknoloji günlük hayatta karşılık bulacak bir dönüşümün parçası haline gelmiştir" Görgün, maliyetleri düşüren ölçek ekonomisini, ortak tedarik modellerini, çok daha kolay erişilebilen yerli alt bileşenleri ve hızlı saha kurulumuna imkan veren modüler üretim stratejilerini sivil alanlara taşımanın hem kritik teknolojilerde dışa bağımlılığı azaltacağını hem de Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artıracağını belirtti. Görgün, "Hiç şüphesiz yüksek hacimli sivil kullanım, savunma odaklı sistemlerde de birim maliyetleri aşağı çekecek; böylece daha sürdürülebilir bir üretim modeli oluşacak, tedarik zinciri yönetimi çok daha dayanıklı bir yapıya kavuşacaktır. Bugün savunma sanayiinin kalbinde ürettiğimiz her teknoloji, sadece cephede değil; hastanede, fabrikada, metro hattında, enerji tesisinde, afet alanında, hatta günlük hayatın içinde karşılık bulacak bir dönüşümün parçası hâline gelmiştir" ifadelerine yer verdi. "Ortaya koyduğumuz yaklaşım, Türkiye’nin bir teknoloji sağlayıcısına dönüşmesine zemin hazırlıyor" Savunma sanayi sektörü olarak, ‘kolay temin edilen, gecikme ve tedarik problemi yaşatmayan, doğrudan sahaya indirilebilen hızlı üretim stratejileri’ geliştirme konusunda kararlı olduklarının altını çizen Görgün, "Türkiye’nin yerli mühendislik gücünü yalnızca güvenlik alanında değil, toplumun tüm ihtiyaçlarında seferber edecek bu vizyon; bizi savunma ağırlıklı bir ekosistemden, yüksek teknoloji ihracatını çeşitlendiren, sivil-sanayi dengesini güçlendiren, küresel ölçekte rekabet eden bir teknoloji devletine taşıyacaktır. Bugün ortaya koyduğumuz bu yaklaşım, Türkiye’nin yalnızca ürün ihraç eden bir ülke olmasının ötesine geçerek, küresel değer zincirlerini şekillendiren bir teknoloji sağlayıcısına dönüşmesine de zemin hazırlıyor" dedi. Görgün, ASELSAN’ın sahip olduğu vizyon bilinci ile sadece savunma sanayii alanında teknolojiler geliştirilmediğini, kent güvenliği, yapay zeka destekli video analiz, raylı sistem sinyalizasyonu, elektrikli tren çekiş sistemleri, afet ve acil durum uyarı sistemleri, enerji altyapısı yazılımları gibi çeşitli alanlarda da önemli teknolojik çalışmalar yaptığını ifade etti. ASELSAN’ın sivil alanda gerçekleştirdiği teknolojilere de değinen Görgün, "Şehir güvenliği projeleriyle 25 ilde 38 bin kamerayı yöneten sistem altyapısı kuran ASELSAN, raylı sistemlerde bin kilometrelik sinyalizasyon tecrübesi ve elektrikli tren çekiş sistemleriyle 4 farklı hattın modernizasyonunu üstlenmiştir. Ayrıca 20 bin kilometre boru hattı boyunca kurulan akıllı ikaz ve alarm sistemleri ile afet risklerine karşı erken uyarı kapasitesi oluşturulmuştur. Bu alanlarda geliştirilen çözümler, sadece yurt içinde değil, yurt dışında da etkin olarak kullanılmaktadır" şeklinde konuştu. "26 farklı ülkeye sağlık sistemleri ihraç eder duruma geldik" Görgün, ASELSAN’ın sağlık teknolojileri alanında geliştirdiği özgün ve yenilikçi çözümlerle, Türkiye’nin medikal cihazlarda dışa bağımlılığını azalttığının altını çizerek, "Firmamız, mobil dijital röntgen cihazından kalp-akciğer makinesine, ventilatörden Heartline OED cihazına kadar pek çok sağlık sistemini yerli imkanlarla geliştirmiş ve bugün 26 farklı ülkeye sağlık sistemleri ihraç eder duruma gelmiştir. EC sertifikası sayesinde Avrupa Birliği içerisinde serbest dolaşıma sahip olan ASELSAN sağlık sistemleri, bugüne kadar yaklaşık 70 milyon dolarlık teslimat başarısına ulaşmıştır. Firmamız sağlık teknolojileri alanında sahip olduğu 20 patent, 5 uluslararası tasarım ödülü ve 8 faydalı model ile bu alandaki öncü kimliğini pekiştirmektedir" ifadelerine yer verdi. "Geliştirilen röntgen cihazı, ASELSAN’ın patentli ürünleri arasına katılan altıncı özgün teknolojidir" Teslimatı gerçekleştirilen röntgen cihazlarına ilişkin de bilgilendirmelerde bulunan Görgün, şunları kaydetti: "Bugün teslimatı yapılacak 30 adetlik, HealthView ADR-100M Mobil Dijital Röntgen Cihazı, ASELSAN tarafından geliştirilen, kompakt yapısı, yüksek çözünürlüklü dijital dedektörü, 16-bit görüntü işleme kapasitesi, yapay zekâ destekli görüntü analizi ve düşük radyasyon dozuna sahip yapısıyla öne çıkan bir sistemdir. Radyoloji hekimleri ve teknikerleriyle yakın iş birliği içinde geliştirilen bu cihaz, ASELSAN’ın patentli ürünleri arasına katılan altıncı özgün teknolojidir. EC sertifikası ve taşınabilirliği sayesinde afet alanları, sahra hastaneleri ve kırsal bölgelerde kullanım imkanı sunan bu cihaz, yüksek yerlilik oranı ve modüler yapısı ile teknolojik bağımsızlığımızı da güvence altına almaktadır." Görgün, Sağlık Bakanlığına teslim edilen röntgen cihazlarının, kamu sağlık altyapısının yerli ve milli sistemlerle güçlendirilmesi adına atılmış önemli bir adım olduğuna dikkati çekerek, "Ülkemiz genelindeki hastane, seyyar klinik ve acil müdahale birimlerinde yaygın biçimde kullanılacak olması, hem teşhis süreçlerini hızlandıracak hem de ülkemizin sağlık teknolojilerinde dışa bağımlılığını azaltarak stratejik bir kazanım sağlayacaktır" dedi. Program, SSB Başkanı Haluk Görgün’ün konuşmasını ardından, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun konuşmasıyla devam etti.