YEREL HABERLER - 30 Nisan 2012 Pazartesi 17:49

FERROKROM ÇEVRE DOSTU ENERJİ SANTRALİ PROJESİNİN TEMELİNİ ATTI

A
A
A
FERROKROM ÇEVRE DOSTU ENERJİ SANTRALİ PROJESİNİN TEMELİNİ ATTI

Elazığ-Yarımca`da yapılan Çevre Dostu Enerji Santrali Projesi ile bölgede bir ilk gerçekleştirilecek. Ferrokrom Tesisleri`nde temeli atılan baca gazından elektrik üretimi projesinin yatırım bedelinin 30 milyon Euro olacağı belirtildi.
Yıldırımlar Ferrokrom AŞ Yönetim Kurulu Başkanı R. Yüksel Yıldırım Eti Krom AŞ Ferrokrom Fabrikası`nda kurulu iki adet ark ocağının baca gazlarının ısısından faydalanarak elektrik üretecek olan, 5,5 MW kapasiteli elektrik üretim tesisinin temeli 21 Nisan 2012 tarihinde atıldığını söyledi. Yıldırım," Teknik olarak karşılığı `Proses Isısı Kojenerasyon Tesisi` olan proje ile 600°C sıcaklığındaki ark ocağı baca gazları, proses ısısı kojenerasyon tesisi üzerinden sağlanacak, elektrik üretiminden sonra
200°C`nin altına düşürülecek ve elektrostatik filtrelerden geçirildikten sonra, hava kalitesi kontrol yönetmeliği kriterlerine uygun emisyonlardaki gazlar, atmosfere tahliye edilecektir. Ark ocaklarında, ferrokrom temini maksadıyla yapılan ergitme işlemi sırasında toz halinde kaçan ham madde parçacıklarının üretime kazandırılması amacıyla da yürütülen bu projede; soğutma işleminin atık ısı kazanı (buhar üreticisi) üzerinden buhar elde edilmesiyle yapılması ve buharla tahrik edilen buhar türbini üzerinden
de 5,5 MW elektrik enerjisi üretilmesi planlanmakta, böylelikle de enerji geri dönüşümü ve tasarrufu da hedeflenmektedir" dedi.
R.Yüksel Yıldırım, "Projenin kendini amorti etme süresinin kayda değer bir uzunlukta olması ve yüksek yatırım maliyeti gibi durumlar söz konusu olsa da Yıldırım Holding AŞ olarak yapılan bu yatırımın memleketimize olan manevi borcumuzun bir karşılığı olduğunu düşünmekteyiz. Aynı zamanda bu proje; tesisteki tüm çalışanlarımıza, yörede yaşayan vatandaşlara, tüm canlılara ve doğaya, kısaca ifade etmek gerekirse tüm çevreye olan sorumluluğumuzun gereğidir. Çevresel etkilerin en düşük seviyeye indirilmesi;
büyüme ve kalkınma ekseninde hızla ilerleme hedefindeki ülkemiz sanayicilerinin `önce çevre, önce insan` felsefesi doğrultusunda her zaman, ilk sırada gözetmeleri gereken temel gayelerden biri olmalıdır" dedi.
"DOОAYI KORUYACAK TEKNOLOJİYİ KULLANIYORUZ"
Yıldırım ve Malazgirt, yapımına başlanan projeyle hem çevrenin korunması hem de üretim kalitesinin artırılması ve teknolojinin en üst düzeyde kullanılmasının planlandığını belirterek şöyle dedi:
"Ferrokrom üretiminde kullanılan ham maddelerin uygulanan üretim yöntemleri ile ergitilmesi sonrasında ortaya çıkan ark ocağı baca gazları, işlemin doğası gereği ham madde parçacıklarını da içermektedir. Ark ocağı bacaları ile atmosfere bırakılan üretim sonrası oluşan gaz ise bu ham madde tozunu taşımaktadır. Bu durum ise gerekli önlem ve düzenlemelerin yerine getirilmemesi halinde doğaya olumsuz etki oluşturmaktadır. Böylesi bir durumun söz konusu olduğunun bilindiği gerçeği göz önüne alındığında,
üretimin doğa ile barışık bir yolla yapılması kaçınılmaz olmaktadır. Eti Krom AŞ`de ülkemizin ve üretim tesislerinin yer aldığı Elazığ bölgesinin doğal dengesinin korunması adına yapılması gerekenlerin tümünü yerine getirmek adına tüm konsantrasyonu, bilgi birikimi ve sermaye gücü ile üretim kalitesi ve teknolojisini arttırmayı amaç ve görev olarak görmektedir. Gerçekleştirilmekte olan proje de bu amaç ve görev ile paralellik taşımaktadır. Ferrokrom üretimi sonrasında oluşan ve ham madde tozu ihtiva eden
ark ocağı baca gazlarının filtrelenmesi projenin ana amaçlarından birini oluşturmaktadır. Proje öncesinde hali hazırda çevre koruma standartlarını yerine getirmekte olan ferrokrom üretimi, projenin tamamlanmasından sonra toz salınımında en düşük noktaya ulaşmayı hedeflemektedir. Böylelikle hem ülke hem de bölge nezdinde insan ve doğa sağlığının korunması adına yapılması gerekli tüm uygulamaları yerine getirmiş ve diğer sanayi kuruluşları için de örnek bir üretim süreci oluşturmuş olacaktır.
Bu proje ile aynı zamanda, enerji verimliliği ile ilgili de önemli bir adımın atılması hedeflenmektedir. Ferrokrom temininde en büyük maliyet kalemlerinin başında elektrik tüketimi gelmektedir. Ark ocaklarının çalışma prensibi gereği yüksek düzeyde enerji tüketiminin olması, ülkemizin kaynaklarının daha verimli kullanılmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bahsi geçen proje, kullanılan en son teknoloji ile beraber sarf edilen enerjiden olabilecek en yüksek düzeyde geri dönüşümü sağlayarak, ülkemizin enerji
arz/talep dengesinde sınırlı ölçüde de olsa bir katkı sağlayacaktır.
Diğer taraftan bu proje, Türkiye`nin gelişmişlik ve kalkınma ekseninde geldiği ileri medeniyet ve sürdürülebilir kalkınma seviyesine de örnek oluşturmaktadır. Ancak, bu türden projeler, salt ticari hesaplarla hareket eden girişimciler için örnek teşkil etmeyebilir ve bu türden yatırımların teşviklerle desteklenmesinde yarar görmekteyiz. Enerji sektörü yatırımlarına uygulanan KDV ve gümrük vergisi muafiyetlerinin yarar sağladığını da belirtmeden geçemeyiz. Ancak bunun ötesinde de 15 yıllık geri ödeme
sürelerini 10 yılın altına çekecek şekilde, bir destek sağlanabilirse, bu nevi yatırımların artacağı kanaatindeyiz. Sağlanan teşviklerin dönemsel olmaması ve geliştirilerek Türkiye`nin daha güçlü bir ekonomik yapıya ulaştırılmasının amaçlanması da önümüzdeki dönemde mevcut projelerin üstüne bir tuğla daha konulması adına umut olmakta ve önümüzde ışık tutmaktadır. Mevzubahis proje aynı zamanda, dünya gündeminde son yıllarda daha da önem kazanan enerji kaynaklı riskler ve enerji yönetimi konusunda da müspet
adımlar atmayı amaçlamaktadır. Ülkemizin doğal enerji kaynaklarının daha verimli kullanılması aynı zamanda dış enerji bağımlılığını azaltıcı etki yaratmaktadır. Ülkemizin makro ekonomik temelleri arasında dış enerji temininin son derece önemli bir yere sahip olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ilgili projenin hayata geçirilmesi ile beraber hem dış enerji temininde avantajlı bir konuma geçilmiş olunacak hem de diğer enerji girdisi yüksek sanayi kuruluşları için bir emsal teşkil ederek ülkemizin orta ve uzun
vadede dış enerji bağımlılığında daha bağımsız politikalar izlemesine zemin hazırlayacaktır".
Projenin, öncelikle yatırım dönemi, daha sonra da işletme sürecinde bölgede istihdam yaratılmasına vesile olacağını söyleyen R.Yüksel Yıldırım, Tesisin kuruluş süresi boyunca yaklaşık 200-230 işçi/mühendis kadrosu ile Elazığ bölgesinin istihdamına olumlu bir katkı yapılmakta ayrıca projenin tamamlanmasını takiben de istihdam ihtiyacı devam etmekte olacaktır dedi. Yıldırım," Projenin tamamlanmasının planlandığı 2013 yılı ile beraber de tam zamanlı bir işçi/mühendis kadrosunun 26 kişi düzeyinde olması
öngörülmektedir. İşçi ve mühendis kadrosunun istihdamı ile hem ülkemizin işgücüne olumlu bir katkı sağlanırken, uygulanan projenin çevresel geri dönüşüm ve tasarruf ekseninde olması, istihdamın bu konuda uzmanlaşmasına ve ülkemizin önümüzdeki dönemde çevresel verimlilik konusunda bilgi birikimi üst düzeyde, tecrübeli uzman kadrolarının oluşmasına ön ayak olmaktadır. Projemiz, diğer yandan, Kyoto Protokolü`nün karbon emisyonu hedeflemeleri ile de eşlenik bir amaca sahip bulunmaktadır. Yılda yaklaşık
33,7 milyon kWh elektrik üretimi ve bu sayede yaklaşık 21 bin ton karbondioksit (CO2) emisyon salınımının önüne geçilmesi kapasitesi ile `Gold Standard` (Altın Standardı) sertifika programına başvurulmuş ve temin süreci devam ettirmektedir. Proje sayesinde, Kyoto Protokolü`nün `Clean Development Mechanism` (Temiz Kalkınma Düzeneği) çerçevesinde, gönüllü sertifika pazarından 10 yıl süreyle 4 milyon Avro (€) finansman sağlanması hedeflenmektedir. Projenin toplam yatırım tutarı 30 milyon € ve sağlayacağı
elektrik tasarrufu ise yıllık yaklaşık 2 milyon €`dur. Böylelikle projenin kendini amorti etme süresi 15 yılı bulacaktır. Hedeflediği konuların ve planladığı projelerin gerçekleşebilmesi adına tüm emek, tecrübe, bilgi birikimi ve yeteneklerini ortaya koyan Yıldırım Holding AŞ, hem faaliyette bulunduğu bdeölgelerin hem de tüm ülkenin menfaatlerini gözeterek tüm gayretini ortaya koymaktadır. İlk adımı atılan bu projede de aynı amaç ve kararlılıkla hareket edilmektedir. Bu projenin gerçekleştirilmesinin en
başta yöre halkına ve doğaya ardından da tüm ülkeye olumlu katkılar sağlaması da umut edilmektedir" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Göztepe devreyi Avrupa hattında tamamladı Göztepe, Trendyol Süper Lig’in ilk devresini 4. sırada tamamlayarak Avrupa hattında yer almayı başardı. Göztepe, Trendyol Süper Lig’in ilk devresini hedeflediği konumda tamamlamayı başardı. 17 haftalık periyotta 9 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 mağlubiyet alan İzmir temsilcisi, 32 puan toplayarak 4. sıraya yerleşti. Sarı-kırmızılı ekip, bu sonuçla sezonun ilk yarısını Avrupa hattında bitirirken, en yakın takipçisi Beşiktaş’ın da 3 puan önünde yer aldı. Stanimir Stoilov yönetimindeki Göztepe, geçen sezondan bu yana hedeflediği Avrupa kupalarına katılma başarısını bu sezon gerçeğe dönüştürmeyi amaçlıyor. Bu hedef doğrultusunda kadrosunu güçlendirme çalışmalarına başlayan Göztepe, ilk olarak 2000 doğumlu hücum oyuncusu Alexis Antunes’i kadrosuna kattı. İzmir ekibinin en az 2-3 takviye daha yapması bekleniyor. Geçen sezonu geride bıraktı Göztepe, bu sezon ortaya koyduğu performansla geçen yılın üzerine çıkmayı başardı. Sarı-kırmızılı ekip, 2024-2025 sezonunun ilk 17 haftasında 8 galibiyet, 4 beraberlik ve 5 mağlubiyet alarak 28 puan toplamıştı. Bu sezon ise çıtayı daha da yukarı taşıyan İzmir temsilcisi, 2025-2026 döneminde aynı periyotta 9 galibiyet, 5 beraberlik ve yalnızca 3 mağlubiyetle 32 puana ulaştı. Stanimir Stoilov yönetimindeki Göztepe, bu sonuçlarla geçen sezonki performansını geride bırakarak önemli bir gelişim gösterdi. Bu sezon sadece 3 maçta kaybetti Trendyol Süper Lig’de ilk 17 haftada etkili bir performans ortaya koyan Göztepe, bu süreçte yalnızca 3 maçta mağlubiyet yaşadı. İzmir temsilcisi; Çaykur Rizespor, Karagümrük, Beşiktaş, Başakşehir, Gençlerbirliği, Kasımpaşa, Antalyaspor, Gaziantep FK ve Samsunspor karşılaşmalarından galibiyetle ayrılırken, Fenerbahçe, Konyaspor, Kayserispor, Eyüpspor ve Kocaelispor ile berabere kaldı. Sarı-kırmızılı ekip sadece Alanyaspor, Galatasaray ve Trabzonspor’a mağlup oldu. Bu sonuçlarla Stanimir Stoilov yönetimindeki Göztepe, ligin ilk yarısında en az kaybeden takımlar arasında yer aldı.
Sivas Sosyal medya yuva yıkıyor Psikolojik danışman Dilara Arslan, bilinçsiz sosyal medya kullanımının kıskançlık, güvensizlik ve aldatma algısını tetikleyebileceğini belirterek, çiftler arasında sosyal medyadan kaynaklı çok yönlü aldatmaların meydana geldiğini ifade etti. Akıllı telefonların hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmesiyle birlikte sosyal medya, her yaş grubundan bireyin günlük hayatında önemli bir yer edinmeye başladı. İletişim kurmanın ötesine geçen sosyal medya platformları, günümüzde kendini ifade etme, duyguları paylaşma ve sosyal süreçleri şekillendirme aracı olarak da kullanılıyor. Ancak bu yoğun kullanım, ikili ilişkiler üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri beraberinde getiriyor. Uzmanlara göre sosyal medyanın doğru ve bilinçli kullanımı, çiftler arasında iletişimi güçlendirebiliyor. Gün içinde atılan kısa mesajlar, paylaşılan gönderiler ve karşılıklı etkileşimler, birlikte eğlenme ve üzülme duygusunu pekiştirerek ilişkileri olumlu yönde etkileyebiliyor. Buna karşı olarak paylaşımların yanlış algılanması, beklentilerin değişmesi ve sürekli karşılaştırma hali, zamanla ilişkilerde sorunlara yol açabiliyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Psikolojik Danışman Dilara Arslan, sosyal medyanın olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu belirterek, "Doğru kullanımda ilişkiler pozitif şekilde etkilenirken, bilinçsiz kullanımda maalesef güvensizliğe ve uzaklaşmaya neden oluyor" dedi. Arslan, sosyal medyadan kaynaklı çok yönlü aldatmaların meydana geldiğini söyleyerek, bu durumun sosyal medyanın en olumsuz etkilerinden biri olduğunu ifade etti. "Farklı yönlere kayılabiliyor" Paylaşılan gönderilerin algılanma şekli veya beklentilerin sosyal medyadan dolayı değişimi, çiftler arasında bazen kıskançlığa ve anlaşmazlığa yol açabildiğini söyleyen Dilara Arslan, "Akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla sosyal medya hayatımızda büyük bir yer edinmeye başladı. Hem yaş grupları arasında daha yaygınlaşmaya başladı hem de kullanım olarak daha çok arttı. Sosyal medya eskisi gibi iletişim kurmak için kullanılmıyor diyebiliriz. Bazen kendimizi ifade etmek, başkalarıyla karşılaştırmak veya süreci şekillendirmek için kullanabiliyoruz aslında. Sosyal medya ilişkileri üzerindeki etkisi azımsanmıyor maalesef. Çünkü bu etkiler bazen olumlu, bazen olumsuz olabiliyor. Doğru kullanımda ilişkiler pozitif şekilde etkilenirken, bilinçsiz kullanımda maalesef güvensizliğe ve uzaklaşmaya neden oluyor. Bazen gün içerisindeki ufak tefek mesajlaşmalar ya da birbirine atılan ufak tefek gönderiler, birlikte eğlenmek, birlikte üzülmek iletişimi güçlendiriyor aslında. Ancak bazen paylaşılan gönderilerin algılanma şekli veya beklentilerin sosyal medyadan dolayı değişimi, çiftler arasında bazen kıskançlığa ve anlaşmazlığa yol açabiliyor. Böyle durumlarda da işte farklı yönlere kayma gibi şeyler ortaya çıkabiliyor" dedi. "Kıskançlık en büyük etki" Bazen kadınlarda ve erkeklerde yetersizlik algısının ortaya çıkabildiğini belirten, "Bahsettiğim gibi kıskançlık aslında en büyük etki. Bazen bu kadınlarda ve erkeklerde yetersizlik algısını ortaya çıkartabiliyor. Sosyal medyada çok yakışıklı erkekler var. ‘Acaba sevgilim veya erkek arkadaşım ya da eşim benden soğur mu ya da onları daha mı çok beğeniyor’ diye düşünüyor olabilirler. Ya da tam tersi kadınlarda ‘Dışarıda ne kadar bakımlı kadınlar var, ben de böyle gözüküyor muyum’ gibi algılar aslında çiftler arasında güvensizlik meydana getirmeye başlayabiliyor. Bence sosyal medyanın en olumsuz etkilerinden biri de bu diyebiliriz. ‘Bu kadın daha güzel ben yazayım zaten eşimin ruhu duymaz’ ya da ‘Erkek arkadaşımın ruhu duymaz bir konuşayım, ‘Baktım oluyor belki bu kişiyi bırakırım’ gibi böyle çok yönlü şekilde aldatmalar meydana geliyor. Pek çok kişi aslında neyse ufak bir konuşma diye aldatma olarak düşünmeyebiliyor" diye konuştu.
Antalya Ambulans helikopter kazasında hayatını kaybeden sağlık çalışanı ATT’nin eşinden şehitlik talebi Muğla’da geçtiğimiz yıl göreve gittikten sonra Antalya’ya dönüş için havalandığı sırada hastane binasına çarparak kaza kırıma uğrayan ambulans helikopterde hayatını kaybeden ATT Selçuk Saykal’ın eşi, aradan geçen 1 yılda eşinin şehit sayılmadığını belirterek "Üç çocuğum var ben de şehit eşi olmak istiyorum" dedi. Muğla’da 22 Aralık 2024 tarihinde meydana gelen olayda Sağlık Bakanlığı’na ait bir ambulans helikopter, havalandıktan kısa bir süre sonra yoğun sis dolayısıyla Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne çarparak kaza kırıma uğradı. Antalya’ya dönmek için havalanan ve hastane binasına çarparak boş alana düşen ambulans helikopterde bulunan Pilot Tamer Gönül, Pilot Bayram Çiçek, Dr. Cengiz Coşkun ve ATT Selçuk Saykal hayatını kaybetti. Kazanın üzerinden geçen 1 yılda düşen helikopterde hayatını kaybeden ATT Selçuk Saykal’ın eşi Ayşe Saykal İHA’ya konuştu. Düşen helikopterde eşini kaybetti Görevli olarak gittiği Muğla’da meydana gelen kazada hayatını kaybeden eşinin sözleşmeli personel olması nedeniyle şehit sayılmadığını belirten Ayşe Saykal, "Eşim cuma günü sabah Cumhurbaşkanlığı görevi için Muğla’ya gitmişti. 22 Aralık 2024 tarihinde Muğla’dan dönüş için hareket ettiklerinde meydana gelen Sağlık Bakanlığı’na bağlı helikopter ambulans kazasında eşim ile birlikte 4 şehit verdik. Ancak, eşim Selçuk Saykal prosedür gereği Sağlık Bakanlığı tarafından şehit sayılmıyor. 3 çocuğum var ve çocuklarımın şehit çocuğu sayılmasını istiyorum" dedi. Eşinin şehit sayılmasını istedi Ambulans helikopterde ATT olarak görev yapan eşinin şehit sayılmasını istediğini belirten Ayşe Saykal, "Görev dönüşünde helikopter kaza yaptı ve şehit oldular. CİMER’e yazdım ancak ret cevabı geldi. Dava süreçlerimiz var, fakat şehitlik için kaza kırım raporu bekleniyor. 1 yıldır bekliyorum, eşim devlet nezdinde şehit sayılmadı. Bizim ve Allah katında şehit sayılan eşim devlet nezdinde şehit sayılmıyor. Eşim Sağlık Bakanlığı’na bağlı TUSAŞ helikopterinde sözleşmeli olarak çalışıyordu. Eşim 11 yıldır helikopter ambulansta Acil Tıp Teknisyeni olarak görev aldı. 3 tane çocuğum var, eşimin devlet nezdinde de şehit sayılmasını ve bakanlığın buna bir çözüm bulmasını istiyorum" ifadelerini kullandı.
Diyarbakır TGA seçimlerinde zafer Diyarbakır’ın Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un başkanı olduğu Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Yönetim Kuruluna (TTGA) Güneydoğu Anadolu Bölgesinden Diyarbakır adayı Deniz Güler seçildi. Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini kapsayan Güneydoğu Anadolu Bölgesinde gerçekleştirilen seçimlerde, bölgedeki turizm işletmelerinin temsilcileri oy kullandı. Diyarbakır ve Gaziantep’te kurulan sandıklarda, Diyarbakır Adayı Deniz Güler ile Şanlıurfa Adayı Muhammet Harun Küçük yarıştığı seçimde oy verme işlemi tamamlandı. Toplam 354 oyun geçerli olduğu seçimde Deniz Güler 184, Muhammet Harun Küçük ise 170 oy aldı. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) öncülüğünde kentteki turizm paydaşlarının ortak hareket ettiği bu seçimde güçlü bir birliktelik sergilendi. DTSO koordinasyonunda yürütülen süreçte, Diyarbakır merkezli turizm meslek örgütleri ve sektör temsilcileri tek aday etrafında birleşerek güçlü bir dayanışma gösterdi. Bu birliktelik, yalnızca Diyarbakır’da değil, Batman, Mardin, Siirt, Gaziantep ve Şırnak illerindeki otelciler ve turizm işletmecileri tarafından da karşılık buldu. Bölge genelinde kullanılan oyların önemli bir bölümünü alan Diyarbakır adayı Deniz Güler, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni TGA Yönetim Kurulu’nda temsil edecek. Seçim sonuçlarının ardından değerlendirmelerde bulunan Diyarbakır Otelciler Derneği Başkanı Deniz Güler, elde edilen sonucun kurumsal bir başarı olduğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı: "Bu sonuç sadece şahsımın değil, Diyarbakır’ın ve bölgenin ortak başarısıdır. Başta Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası olmak üzere, sürece destek veren tüm turizm paydaşlarımıza teşekkür ediyorum. Ortaya konulan bu birliktelik, Diyarbakır’ın turizm vizyonunun bir yansımasıdır. Bu bir Diyarbakır zaferidir. Ayrıca bu seçimlerde bizlere destek veren Gaziantep Otelciler Derneğine ve Yönetimine teşekkür ediyorum." TGA Yönetim Kurulunda Güneydoğu Anadolu Bölgesi adına Diyarbakır’dan bir ismin yer almasının, bölgenin turizm potansiyelinin ulusal ölçekte daha güçlü temsil edilmesi açısından önemli bir kazanım olduğu ifade edildi. DTSO’nun uzun süredir sürdürdüğü turizm odaklı çalışmaların ve kurumlar arası iş birliğinin, bu sonucun elde edilmesinde belirleyici rol oynadığı vurgulandı. Turizm Geliştirme Ajansı, Kültür ve Turizm Bakanının başkanlığında faaliyet gösterirken, ajansın yönetim kurulu 11 kişiden oluşuyor. Ajans, Türkiye’nin yurt içi ve yurt dışı turizm tanıtımı ile turizm politikalarının geliştirilmesinde stratejik görev üstleniyor.