YEREL HABERLER - 06 Mart 2012 Salı 12:22

TÜRKİYE YEŞİLAY DERNEĞİ SALİHLİ ŞUBE BAŞKANI İLYAS AKÇA:

A
A
A
TÜRKİYE YEŞİLAY DERNEĞİ SALİHLİ ŞUBE BAŞKANI İLYAS AKÇA:

Türkiye Yeşilay Derneği Salihli Şube Başkanı İlyas Akça, “Çocuklarımızla ilgilenmek suretiyle başka arayışlara girmesine fırsat vermeyelim” dedi.
1-7 Mart Yeşilay Haftası dolayısıyla açıklamalarda bulunan Akça, “Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gittikçe hızlandığı ve teknolojinin aynı hızla günlük yaşamımıza girdiği düşünüldüğünde cep telefonları, bilgisayarlar ve internet teknolojilerinin hayatımızdaki yeri vazgeçilmez hale gelmiştir. Ancak istenilen bilgiye anında ulaşabilme, bilgi paylaşımını sağlayabilme gibi getirdiği kolaylıklar yanında çok sık kullanımından kaynaklanan bir çok problemi de beraberinde getirmektedir. İnternet, bir bilgi ve iletişim kaynağı olmanın ötesinde, bazı kişiler için ’bağımlılığa’ dönüşmüş durumdadır. Birçok kişi, gerçek dünyada karşılığını bulamadığı tutkuları ve tutsaklığı sanal dünyada yaşamaktadır. Sadece ülkemiz gençliğini değil, dünya gençliğini tehdit eden zararlı alışkanlıklarla mücadelemizi, halkımızdan aldığımız güç ve destekle uluslararası arenaya taşıma gayretlerimizi de artırmış bulunmaktayız." dedi.
Bölgesel çalışmalarla başarıya ulaşamayacaklarının farkında olduklarını dile getiren Akça, sözlerine şöyle devam etti: "Dünyada benzer çalışmaları yapan örgütlerle bir araya gelip daha da güçlenme hedefindeyiz. İnsanlığı zararlı alışkanlıklarla felakete uğratmayı hedefleyen bütün şer odaklarıyla yılmadan mücadeleye devam edeceğimizi, bütün zorluklarına rağmen gençliğimizi aydınlık ve bağımsız yarınlara taşıma azmimizi kaybetmeyeceğimizi, geleceğe umutla bakan ve sorunlarına çözüm üretebilen dinamik gençlerin yetişmesi için her türlü zemini hazırlayacağımızı ve bütün bunları yaparken de halkımızın desteğini yanımızda hissetmenin bize daha büyük bir güç vereceğini kamuoyunun bilmesini isteriz. Kuruluşumuzun 92. Yıldönümü vesilesi ile tüm halkımızın 1-7 Mart Yeşilay haftasını kutlar, saygılar sunarız.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Eczacıdan bağışıklık sistemini güçlendirmek için tavsiyeler Eskişehir’de Eczacı Necmi Yılmaz, kış aylarında artan viral enfeksiyonlara karşı bağışıklığı güçlendirmenin önemine dikkat çekerken, sınav dönemindeki öğrencilere odaklanma ve hafıza için takviye önerilerinde bulundu. Mevsim geçişleri ve kış aylarının gelmesiyle birlikte viral enfeksiyon vakalarında artış yaşanırken, uzmanlar bağışıklık sisteminin korunması konusunda vatandaşları uyardı. Özellikle güneş ışığından yeterince yararlanılamayan bu dönemde vitamin takviyelerinin önemi bir kez daha ön plana çıkıyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Eczacı Necmi Yılmaz, hem hastalıklardan korunma yollarını anlattı hem de yaklaşan sınav dönemi öncesi öğrencilere kritik tavsiyeler verdi. "Enfeksiyonlardan korunmak için bağışıklığımızı güçlendirmemiz gerekiyor" Eczacı Necmi Yılmaz, bağışıklık sistemini destekleyen vitaminlerin kullanımına değinerek şunları söyledi: "Bu aylarda özellikle viral enfeksiyon durumlarından kendimizi korumamız, bunun için de bağışıklığımızı kuvvetlendirmemiz gerekiyor. Bağışıklık için ne kullanabiliriz dersek; C vitamini, çinko, D vitamini, karamürver ya da beta glükan içeren vitamin ürünleri var. Bu ürünleri kullanarak bağışıklığımızı güçlendirebiliriz. Türkiye’de genel olarak D vitamini düşüklüğü mevcut, güneş ışınlarından yeterince alamıyoruz. Özellikle D vitamini takviyesi alınması, bağışıklığımızı kuvvetlendirmek için önem arz ediyor. D3 vitamini, K2 vitamini ile birlikte alınırsa emilimi daha yüksek olur. Bunun için genelde dilaltı damla ya da sprey formlarını öneriyoruz." "Mevsimsel yorgunluk için multi vitamin kullanmalıyız" Kapalı havaların insan psikolojisi ve enerjisi üzerindeki etkilerine de değinen Yılmaz, "Bu aylarda mevsim geçişlerinden, havaların kapalı olmasından ve duygusal durumlardan kaynaklı yorgunluklarımız da artıyor. Bunun için multi vitamin kullanmalıyız. Enerji içeren ürünlerimiz var; herhangi bir kalp rahatsızlığı yoksa bu ürünler de tercih edilebilir" ifadelerini kullandı. "Omega 3 ve sitikolin kazanılmış bilgiyi geri çağırmada faydalı oluyor" Sınav dönemine hazırlanan öğrenciler için dikkat ve hafıza güçlendirici takviyelerin önemine vurgu yapan Yılmaz, şu tavsiyelerde bulundu: "Sınav dönemleri yaklaşıyor, bu öğrenciler için çok önemli bir durum. Herkes iyi şartlar altında yaşamak, belli yerlere ve mesleklere ulaşabilmek için bu sınavlara çokça çalışıyor. Öğrencilere Omega-3 balık yağı ve sitikolin etken maddesini içeren ürünleri tavsiye edebilirim. Bu ürünler kazanılmış bilgiyi geri çağırmada, aynı zamanda dikkat ve algıyı toparlamada faydalı oluyor. Özellikle sınav dönemlerinde bu ürünlerin kullanılmasını öneriyorum." "Kan tahlili sonuçlarına göre destek oluyoruz" Unutkanlık sorunu yaşayanlara B12 vitaminini işaret eden ve vitamin kullanımının bilinçli yapılması gerektiğini hatırlatan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: "Sıkça unutkanlık durumu yaşanıyorsa bunun için de B12 takviyesi alınmalı. Vitamin değerlerimizi öğrenmek için en yakın sağlık kuruluşuna, aile hekimlerine ya da hastanelere gidip kan tahlili verebiliriz. Tahlil sonuçlarında hangi değerlerin düşük olduğu zaten belli oluyor. Biz de o tahlili değerlendirerek, vitamin takviyeleri ile değerlerin normal düzeyin üzerine çıkması için yardımcı oluyoruz."
Antalya Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’tan Antalya Kütüphanesi’ne 2000 kitaplık değerli bağış Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden emekli olan Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, akademik hayatı boyunca büyük bir titizlikle oluşturduğu 2 bin kitaplık kişisel koleksiyonunu Antalya Kütüphanesine bağışladı. Bu anlamlı katkı, Kepez Belediyesi’nin yürüttüğü Akdeniz Kültür ve Edebiyat Başkenti Kepez vizyonu kapsamında önemli bir kültürel kazanım oldu. Zengin arşiviyle dikkat çeken Antalya Kütüphanesi, Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’ın bağışladığı 2 bin kitapla koleksiyonunu daha da genişletti. Prof. Dr. Tızlak, Antalya Kütüphanesi’nde misafir edilerek koleksiyon alanlarını gezdi ve kütüphanede yürütülen çalışmalar hakkında bilgi aldı. Akademik hayatı boyunca büyük bir titizlikle oluşturduğu kişisel koleksiyonunu Antalya Kütüphanesi’ne bağışlayan Prof. Dr. Tızlak’a, ziyareti kapsamında Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz tarafından teşekkür plaketi takdim edildi. Plaket takdiminde konuşan Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’ın bağışının yalnızca sayısal bir kitap kazanımı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayarak; "Bu bağış, bir akademisyenin yıllar boyunca emek vererek oluşturduğu bilgi birikimini toplumla paylaşma sorumluluğunun somut bir göstergesidir. Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, hocamızın bu örnek davranışı, yalnızca kütüphanemiz için değil; tüm aydınlarımız ve kitapseverler için de güçlü bir çağrı niteliği taşımaktadır. Evlerde ve özel koleksiyonlarda sınırlı kalan kitapların kamusal alanda herkesin erişimine açılması, bilgi üretimini ve kültürel sürekliliği güçlendiren en önemli adımlardan biridir. Bu bağışın, Akdeniz Kültür ve Edebiyat Başkenti Kepez vizyonu doğrultusunda, tüm aydınlarımızın ve kitap dostlarının koleksiyonlarını kütüphanemize kazandırmaları açısından örnek teşkil etmesini temenni ediyoruz" dedi. Prof. Dr. Fahrettin Tızlak ise bağışa ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Bu kitapları evime götürmüş olsaydım, büyük ihtimalle bir odada kapalı kalacak ve belki yalnızca benim istifade edebildiğim bir koleksiyon olarak varlığını sürdürecekti. Bugün ise bu eserler, nitelikli ve yaşayan bir kütüphane ortamında; araştırmacıların, akademisyenlerin, öğrencilerin ve tüm kullanıcıların erişimine açık hale gelmiştir. Bilginin paylaşım yoluyla değer kazandığına inanıyorum. Bu kitapların farklı zihinlerde yeni çalışmaların ve fikirlerin doğmasına vesile olacağını bilmek benim için büyük bir mutluluk kaynağıdır." Plaket takdimine Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Diren Çakılcı da katıldı. Bağışla Antalya Kütüphanesi koleksiyonuna kazandırılan 2000 eser, tarih, sosyal bilimler, kültür araştırmaları ve beşeri bilimler alanlarında nitelikli bir kaynak çeşitliliği sunarak; öğrencilerden akademisyenlere, araştırmacılardan tüm okurlara kadar geniş bir kullanıcı kitlesine hitap edecek.
İzmir İzmir’in verimli tarım arazilerinde ’yeşil altın’ hasadı Türkiye’nin kışlık sebze üretim merkezlerinden biri olan İzmir’in Menemen Ovası’nda brokoli hasadı başladı. İzmir genelinde 60 bin tonu aşan rekolte beklentisi üreticinin yüzünü güldürürken, tarlada 10 ile 15 lira arasında alıcı bulan ’yeşil altın’, pazar tezgahlarına ulaşana kadar fiyatını üçe katlıyor. Verimli toprakları ve uygun iklim şartlarıyla Türkiye’nin önemli tarım havzalarından biri olan Menemen Ovası’nda, kış sofralarının vazgeçilmezi brokolinin hasat yolculuğu başladı. Sabahın ilk ışıklarıyla tarlalara giren tarım işçileri, zorlu hava şartlarına rağmen ürünleri toplamak için yoğun mesai harcıyor. İzmir genelinde kışlık sebze üretiminde yaşanan artış dikkat çekerken, bu yılki brokoli rekoltesinin geçen yılların ortalamasını koruyarak 65 bin ton seviyelerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü verilerine göre, ülke genelindeki brokoli üretiminin yaklaşık yüzde 50’lik kısmı İzmir’den karşılanıyor. Özellikle Menemen, Torbalı ve Ödemiş havzaları üretimde başı çekerken, tarlalarda toplanan ürünler kamyonlarla İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki hallere sevk ediliyor. Menemenli üreticiler, bu yıl hava şartlarının brokoli için uygun gitmesi nedeniyle verimden memnun olduklarını, ancak artan mazot, gübre ve işçilik maliyetlerinin kar marjlarını baskıladığını belirtiyor. Tarlada kilogramı kalitesine göre 10 ile 15 TL arasında tüccara satılan brokoli, aracı komisyonları ve nakliye eklendiğinde semt pazarlarında ve marketlerde 40 ile 50 TL arasında değişen fiyatlarla tüketiciye ulaşıyor. "Çiftçi düşük fiyatlar altında eziliyor" Yanıköy’de baba mesleği olan tarımla yaklaşık 20 yıldır uğraştığını aktaran üretici Turgay Yıldırım, "Türkiye’nin kışlık sebzesinin üretim merkezlerinden biri olan İzmir’in Menemen ilçesinde üretim yapmaktayız. Kış sebzesi olarak başta ıspanak olmak üzere brokoli, karnabahar, lahana, pancar, kereviz ve pırasa üretimi gerçekleştiriyor; bunları İstanbul, Ankara, Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin birçok noktasına gönderiyoruz. Bugün brokoli hasadına başladık ve ilk günümüz. Brokoli dikimi için önce toprağı fideye hazırlıyor, karık açıp suladıktan sonra fideleri özenle dikiyoruz; onlara adeta çocuğumuz gibi bakıyor, zamanında ilacını ve gübresini vererek kaliteli ve zahmetli bir ürün yetiştiriyoruz. Sanayiden uzak, temiz havalı bir bölgede üretim yaptığımız brokolide hasada Aralık ayında başlıyor, duruma göre Ocak, Şubat ve bazen Mart ayına kadar devam ediyoruz. Brokoliyi hale 10 liradan götürmemize rağmen halde pazarcı ve marketçiler üzerine ekleme yaparak fiyatları 40 ile 50 lira civarında satışa sunuyor; bu nedenle hem halk hem de çiftçi mağdur oluyor, biz düşük fiyata ezilirken tüketici yüksek fiyata almak zorunda kalıyor ve bu denge bir türlü sağlanamıyor" dedi. "Yeşil altın olarak bilinen brokoli, çok güzel bir ürün" Kadın işçiler tarafından sapından kesilip kasalara konulan brokolileri taşıyan kertelci Arif Budak, Ekim ayında brokoli fidelerini toprakla buluşturduklarını belirterek, "Çapalama, ilaçlama gibi işçilik süreçleri oluyor ve Aralık ayının ilk ya da ikinci haftasında kesime giriyoruz. Bu kesim mahsulün durumuna göre bazen 1 ay, bazen 3 ay sürüyor. Sabah saat 6’da kalkıp tarlaya geliyoruz ve 7.30 gibi kesime başlayarak toplayıp, kasalıyoruz. Gerçekten çok zor; çamurun içindeyiz ve bu üzerimizden de belli oluyor. Halk arasında ’yeşil altın’ olarak bilinen brokoli çok güzel ve zahmetli bir ürün. Herkesin güvenle tüketebileceği, gayet sağlıklı bir sebze. Bağırsaklara ve genel olarak insan sağlığına çok iyi geliyor. Ben haftanın her günü haşlayıp limon sıkarak yiyorum ve gerçekten çok güzel oluyor. Herkese de tavsiye ediyorum" ifadelerini kullandı.
Mersin 7. Uluslararası Mersin Maratonu başladı Mersin Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde bu yıl 7’ncisi düzenlenen Uluslararası Mersin Maratonu, Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer tarafından verilen startla başladı. ‘Tarih ve doğaya, spora ve dostluğa, attığın her adımda Mersin koşar arkanda’ mottosuyla gerçekleştirilen organizasyon, renkli görüntülere sahne oldu. Dünya Atletizm Birliği tarafından ’Elite Label’ kategorisinde sınıflandırılan maraton kapsamında ilk olarak 10 kilometre koşusu start aldı. 2 bin 141 sporcunun katıldığı 10K yarışının tamamlanmasının ardından sporcular, finiş noktası olan Özgecan Aslan Meydanı’na ulaştı. Organizasyonun en uzun parkuru olan 42 kilometrelik maratonun startı saat 10.00’da verilirken, Mersin halkının yoğun ilgi gösterdiği halk koşusu ise saat 10.15’te başladı. Aralık ayında olunmasına rağmen Mersin’de adeta ilkbaharı andıran bir havada koşulan maraton, sporcular için ideal koşu şartları sundu. Sahil şeridi boyunca uzanan parkur, hem düşük rakımı hem de iklim avantajıyla dikkat çekti. Etkinlik alanında kurulan yılbaşı pazarı ve çeşitli aktiviteler de maratona ayrı bir renk kattı. Bu yılki organizasyona Türkiye’nin 55 farklı ilinden ve toplam 34 ülkeden 2 bin 601 sporcu katıldı. Katılımcıların 2 bin 417’sini Türk sporcular oluştururken, 184 yabancı sporcu da Mersin’de yarıştı. 42 kilometre maratonunda 365 Türk, 95 yabancı sporcu start alırken, elit kategoride milli atletlerin yanı sıra uluslararası derecelere sahip isimler de yer aldı. Maraton parkuru Adnan Menderes Bulvarı’ndan başlayarak sahil hattı boyunca devam ederken, sporcular belirlenen noktalardan dönüş alarak finişe ulaşıyor. Organizasyonun yaklaşık 2-2,5 saat içinde tamamlanması bekleniyor. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in de takip ettiği maraton, sporseverlerin yoğun ilgisiyle devam ediyor. 7. Uluslararası Mersin Maratonu, sporun birleştirici gücünü ve Mersin’in ev sahipliği potansiyelini bir kez daha gözler önüne serdi.
Elazığ Yurtdışından dönüp, memleketine çiftlik kurdu Almanya’da 4 yıl yaşayan 3 çocuk babası Murat Varan, memleketi Elazığ’a dönerek 10 dönüm arazi üzerine kurduğu hindi çiftliğiyle kendi işinin patronu oldu. Elazığ’da yaşayan 3 çocuk babası Murat Varan (35), 2020 yılında Almanya’ya gitti. Varan, Almanya’da geçirdiği 4 senenin ardından ülkesine dönmeye karar verdi. Memleketi Elazığ’a geldiğinde iş fırsatları için araştırma yapan Varan, bir yakınının hindi çiftliği kurduğunu ve işlerinin de güzel olduğunu öğrendi. Yakınından ve çevresinden çiftlik hakkında bilgiler alarak işe koyulan Varan, merkeze bağlı Kıraç köyünde 10 dönüm alan üzerine hindi çiftliği kurdu. Fiyatları bin 800 ile 3 bin 500 lira arasında değişen hindiler Elazığ’da hindi severleri bekliyor. Çevre illere sipariş gönderemediklerini belirten işletme sahibi Murat Varan, "Nasip olursa eğer ilerleyen zamanlarda da çevre illere açılmak istiyoruz" ifadelerini kullandı. Çiftlik hakkında bilgiler veren işletme sahibi Murat Varan, "Yurtdışında 4 buçuk sene kadım. Orayı beğendik güzel fakat memleketimiz gibi değil. Yatırımımızı buraya yaptık. Ondan dolayı da temelli olarak dönüş sağladık. Bütün iş hayatımızı buraya odaklanmış şekilde devam ettiriyoruz. Hindi satışlarımız devam ediyor. Talep ve ilgi olursa seneye de bu işe devam edeceğiz. Hindi çiftliği hakkında herhangi bir bilgimiz yoktu. Sıfırdan başladık. Bir işi severek yaptığın zaman inanılmaz derecede o işten kazanç sağlıyorsun. Biz işimizi severek yaptık. Çok şükür fazla bir zayiat vermeden hindileri yetiştirdik meyvesini de yemeye başlayacağız inşallah. Nasip olursa seneye daha çok sayıyı arttırarak halkımıza sunmayı planlıyorum. Elazığ’da yılbaşından dolayı hindiye talep olmadı. Ortalama 500 tane hindimiz var. Her bütçeye uygun hindilerimiz var. Fiyatlar bin 800 ile 3 bin 500 lira arasında değişiyor. Çevre illere yeni olduğumuz için pek gönderim yapamıyoruz. Nasip olursa ilerleyen zamanlarda düşünüyoruz" dedi.
Gaziantep Akupunktur tedavisiyle sağlıklarına kavuştular Gaziantep’te geçirdiği kaza sonrası sürekli omuz ağrısı çeken ve eklem bölgelerinde ödem oluşan Ertuğrul İrfan Tunalar ile el uyuşması, uyumama ve sinir sıkışması gibi rahatsızlıkları olan Hacer Kurt, akupunktur tedavisiyle sağlığına kavuştular. Sağlık Bakanlığı, Aile Hekimliği Kanunu’nda yapılan son değişiklikle 15 Haziran 2025’te yürürlüğe giren düzenleme kapsamında aile hekimleri, hafta sonları ve genel tatil günlerinde akupunktur ve fitoterapi hizmeti verebilecek. Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerine katkı sağlayacak bu yenilik sayesinde vatandaşlar modern tıpla birlikte geleneksel ve tamamlayıcı tıp imkanlarından da birinci basamakta faydalanabilecek. Ağrı tedavisi, sigara bırakma ve çeşitli rahatsızlıkların destekleyici tedavisinde etkili olan akupunktur, eğitimli aile hekimleri tarafından uygulanıyor. Tamamlayıcı tıp yöntemlerinden akupunktur tedavisi ile sağlıklarına kavuştular Özellikle kronik ağrı, kas-iskelet sistemi sorunları ve stres yönetimi sorunu yaşayan vatandaşlar, Şehitkamil ilçesi Seyrantepe Mahallesi’ndeki 28 Nolu Aile Sağlığı Merkezi’nde başlayan akupunktur tedavisi için ilgili hekimlere başvuruyor. 2 ay önce geçirdiği kaza sonrası sürekli omuz ağrısı çeken ve eklem bölgelerinde ödem oluşan Ertuğrul İrfan Tunalar (29) ile ellerinde sinir sıkışması ve sürekli baş ağrısı çeken Hacer Kurt (61), tamamlayıcı tıp yöntemlerinden akupunktur tedavisi ile sağlığına kavuştu. Aile Hekimi Uzmanı Doktor Abdurrahman Seyda, akupunktur tedavisinin normal medikal tedavilerle birlikte yapılabilen bir tedavi olduğunu ve herhangi bir yan etkisinin bulunmadığını söyledi. Hem modern tıbbın hem de geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın entegrasyonuna vurgu yapan Seyda, Gaziantep’te Aile Sağlığı Merkezlerinde uzun süredir sunulan koruyucu ve birinci basamak sağlık hizmetlerine akupunktur uygulamalarının da eklendiğini bildirdi. Aldığı eğitimler ve tamamladığı sertifikasyonlar doğrultusunda akupunkturu bilimsel temellere dayalı ve güvenilir bir yöntem olarak gördüğünü belirten Seyda, akupunkturun özellikle ağrı kontrolü, stres yönetimi, uyku düzeninin desteklenmesi ve bazı kronik hastalıkların semptomlarının hafifletilmesinde etkili olduğuna dikkat çekerek, Dünya Sağlık Örgütü’nün bu konudaki önerilerine işaret etti. "Sağlık hizmetlerine yaklaşık 3 ay önce akupunktur uygulamaları da eklendi" Vatandaşların akupunktur için doğrudan ilgili hekime başvurabildiğini ifade eden Seyda, hafta sonları ve resmi tatil günlerinde de uygun görülmesi halinde hizmetin sürdürülebildiğini söyledi. Her hastayı bütüncül bir yaklaşımla değerlendirdiklerini belirten Seyda, tüm tedavi planlarının kişiye özel oluşturulduğunu vurgulayarak, "Aile Sağlığı Merkezlerinde uzun süredir yürüttüğümüz koruyucu ve birinci basamak sağlık hizmetlerine yaklaşık 3 ay önce Akupunktur uygulamaları da eklenmiş bulunmaktadır. Bu alanda aldığım eğitimler ve tamamladığım sertifikasyonlar doğrultusunda hem modern tıbbın hem geleneksel tıbbın hem de tamamlayıcı tıbbın uygulamalarının güçlü yönlerini bir arada kullanarak vatandaşlarımıza daha kapsamlı ve uygun hizmet sunmayı amaçlıyoruz. Akupunktur ağrı kontrolü, stres yönetimi, uyku düzeninin desteklenmesi ve hastaların hastalıklarındaki birçok semptomun gerilemesinde ve sağlığına kavuşmasında desteklemesi amacıyla birçok konuda etkili bir yöntem olduğu için uygulamaları yapıyoruz. Uzun süre ilaca bağlı hastalık veya semptomların tedavisinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından tekrardan akupunktur önerilen bir yöntemdir. Tabi bizim için önemli olan her hastayı bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmek, ihtiyaçlarını doğru belirlemek ve bilimsel temellere uygun olarak güvenli bir tedavi süreci oluşturmaktır. Bu nedenle tüm uygulamalar kişiye özel yapılır ve akupunktur ile ilgili randevu almak için önceden akupunktur uygulayan hekime gidip hekimin kendisinden randevu alması gerekmektedir" dedi. "Akupunktur ile daha iyi ve hızlı bir şekilde iyileşme sürecim oldu" Akupunktur tedavisiyle sağlığına kavuşan hastalardan Ertuğrul İrfan Tunalar, "İki ay kadar önce omuzumdan bir darbe almıştım. Daha öncesinden de bir spor sakatlığım vardı. Sol omuzumda ağrı düzenli olarak devam ediyordu. Yıllardır çektiğim bir acıydı. İki ay önce de sağ omuzumdan bir darbe sonucu sorun yaşadım. Fizik tedavi denedim. Ortopedi doktorunda ilaçlı tedaviler denedim. Sonrasında egzersizleri denedim. Hiçbirinde fayda göremedim. Sonrasında tavsiye üzerine doktor Abdurrahman Seyda ile tanıştım ve akupunktur tedavisi yaptığını öğrendim. Şu ana kadar 9 seans tedavi gördüm. 9 seansın ortalama 5-6 seansından sonra omuz ağrılarım yüzde 60-70 civarında azaldığını hissettim. Daha efektif bir şekilde omuzlarımı kullanabilmeye başladım. Bunun öncesinde hiç omuzlarımı kullanamıyordum. Bir ağırlığı ve en ufak bir kitabı bile kaldıramıyordum. Akupunktur ile tanıştıktan sonra daha iyi bir şekilde, hızlı bir şekilde iyileşme sürecimi gerçekleştirdim. Bu 9 seansı bir ay kadar kısa süre içerisinde aldım ve şu an neredeyse yüzde 100’e yakın bir iyileşme söz konusu diyebilirim" şeklinde konuştu. "Akupunktur ile çektiğim rahatsızlıkların hepsinden kurtuldum" Yıllardır çektiği sıkıntılarından akupunktur tedavisi sayesinde kurtulduğunu belirten Hacer Kurt ise, "7 seneden beri elimin içi ağrıyordu. Gitmediğim, hastane ve doktor kalmadı. Abdurrahman bey bana akupunktur tedavisini önerdi. Ben de kabul ettim. Akupunktur tedavisinin ben çok faydasını gördüm. Kulağımda çınlama vardı, geçti. Ateşim çıkıyordu, çok terliyordum. Yatağa yattığım zaman huzursuz oluyordum. Elimin ağrısından namazı bile kılamıyordum. Hiç rahat değildim. Çektiğim rahatsızlıkların hepsinden kurtuldum. Allah Abdurrahman beyden razı olsun" diye konuştu.