YEREL HABERLER - 21 Mart 2012 Çarşamba 10:35

BAŞKAN KARAKAN, KKTC BAŞBAKANI İRSEN KÜÇÜK İLE GÖRÜŞTÜ

A
A
A
BAŞKAN KARAKAN, KKTC BAŞBAKANI İRSEN KÜÇÜK İLE GÖRÜŞTÜ

KKTC`de hokey sporunun geliştirilmesi yönünde federasyon kurulması çalışmalarıyla ilgili KKTC Başbakanı ve Milli Eğitim Bakanıyla temaslarda bulunmak üzere yavru vatana giden Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan, Kıbrıs`a uygulanan spor ambargosunun kaldırılması için Avrupa federasyonları nezdinde lobi çalışması yürüttüklerini belirtti.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere KKTC`ne giden Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan KKTC Başbakanı İrsen Küçük ve Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst`e ayrı ayrı görüşerek yapılacak olan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Görüşmelerde, "KKTC`ye uygulanan spor ambargolarını yorumlamak mümkün değil" diyen Başbakan İrsen Küçük, spor ile siyasetin aynı kefeye konmasının yanlış olduğunu kaydetti ve uygulanan spor ambargolarının KKTC`li gençlerin gelişmelerini engellediğini vurguladı. Başbakan İrsen Küçük, Kıbrıs`ta hokey konusunda neler yapılabileceğini görmek ve bu sporu KKTC`ye tanıtmak amacıyla adada bulunan Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan ile Kıbrıslı Türk Başkan Yardımcısı Sertaç Özinal`ı kabul etti.
Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan, Türkiye ve Türkler için Kıbrıs`ı kutsal topraklar olarak gördüklerini ifade ederek, ``Her Türk`ün Kıbrıs`a karşı sorumluluk duyması ve Kıbrıs Türk halkına her konuda destek olması gerekir. Spor adamı kimliğimle hokey konusunda neler yapılabileceğini görmek ve KKTC`ye hokeyi tanıtmak amacıyla adaya geldik. Tüm dünyada ve olimpiyatlarda önemli bir spor dalı olan hokeyi KKTC`de de yaymak ve geliştirmek istiyoruz. Bu konuda KKTC`ye her türlü desteği vereceğiz. Bu ziyaretimiz sözde kalmayacak sözlerimizin arkasında olacağız. Türkiye Hokey Federasyonunda yardımcım Sertaç Özinal bir Kıbrıslı Türk olup kendisi Avrupa Hokey Federasyonu finans komitesine seçildi. Bu durum hem Kıbrıslı Türkler hem de Türkiye için büyük bir şanstır`` dedi.
KKTC`ye uygulanan spor ambargosunun kaldırılması yönünde Avrupa Federasyonları nezdinde lobi faaliyetleri yaptıklarını kaydeden Karakan, ``KKTC`ye uygulanan siyasi ve ekonomik ambargolar bir tarafa spor alanında uygulanan ambargoları içimize sindiremiyoruz ve bu durumu anlamakta güçlük çekiyoruz. Sporun, ırkı, milliyeti, dili, dini olamaz. Aksine spor bütün dünya milletlerini ve gençlerini birleştiren bir araçtır. Ancak KKTC söz konusu olunca bunun görmezden gelinmesi hepimizi üzmektedir. Bu konuyu gerek Avrupa Federasyonları nezdinde gerekse olimpiyat komiteleri düzeyinde dile getiriyoruz. Büyük bir lobi faaliyeti yürütmekteyiz`` diye konuştu.
Yapılan görüşmelerin ardından Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan KKTC Başbakan`ı İrsen Küçük`e hokey konusunda KKTC`de yapılabilecek çalışmayla ilgili bilgiler vererek bazı belgeler sundu. KKTC Başbakanı İrsen Küçük de, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve bu tür temasları desteklediklerini, daha sık olmasını arzu ettiklerini ifade ederek, ``Hükümet olarak Anavatan Türkiye- KKTC ilişkilerini sıcak tutan bir yapı içerisindeyiz. Her geçen gün bu ilişki daha yüksek düzeye ulaşmaktadır. Bu ilişkiler KKTC halkına her zaman olumlu yansımaktadır. Hokeyin yeni yayılmaya başlayan güzel bir spor dalıdır. Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan ve Kıbrıslı bir Türk olan Sertaç Özinal`ın yardımlarıyla KKTC`de de bu sporun yayılacağına inanıyorum. KKTC`ye uygulanan spor ambargolarını yorumlamanın ve anlamanın imkanı yoktur. Yetenekli gençlerimiz Türkiye takımlarında ya da ferdi şekilde katılarak yarışmaktadırlar ancak, bu gençlerimizin dış temasları olmadığı müddetçe kendilerini geliştirmeleri mümkün değildir. Siyaseti spordan ayırmak gerekir. FIFA (Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği) gibi kurumlar dünya gençlerini bir araya getirme ve kaynaştırma uğraşı içindeyken, KKTC`ye spor ambargosu uygulanması adil değildir`` dedi.
Başbakan Küçük Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan`dan desteklerini sürdürmelerini de isteyerek gününe anısına Karakan`a bir plaket verdi. Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan da KKTC Başbakanı Küçük`e üzerinde ismi yazan bir milli takım forması armağan etti.
KKTC Başbakanı İrsen Küçük`le yapılan görüşmenin ardından Türk heyeti, KKTC Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst`ü de makamında ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi verdi. Görüşmelere Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan ve Başkan Yardımcısı Sertaç Özinal KKTC Milli Eğitim Bakanlığı Spor Dairesi Müdürü Hüseyin Cahitoğlu ve Spor Dairesi Koordinatörü Süleyman Göktaş da katıldı. KKTC Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst`le yapılan görüşmelerde Başkan Karakan hokey hakkında bilgi verirken, ``Dünyada futboldan sonra en fazla takip edilen sporlardan birisi hokeydir. Bu sporun KKTC`ye getirilmesi için elimizden gelen bütün katkıları sağlayacağız. KKTC`ye uygulanan ambargonun arık spor konusunu içermemesi konusunda lobi çalışmaları yürütmekteyiz" dedi.
KKTC Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst de Türkiye`den bir federasyonun KKTC`de olmayan bir spor branşını hayata geçirme isteği ve her türlü desteği vermeye hazır olmasının kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Hokeyin henüz KKTC ile buluşmuş bir spor olmadığını belirten Dürüst, bu sporun adaya getirilerek okul seviyesinden erken yaşta eğitimle başlatılmasının önemli olduğunu vurguladı. Bakan Dürüst, Türkiye Cumhuriyeti Hokey Federasyonu`nun girişimci ve destek veren yaklaşımıyla birlikte Bakanlığın katkısı ve gerekli yasal yapının hazırlanmasıyla en erken zamanda hokeyin KKTC halkıyla buluşturulacağını söyledi.
Bakan Dürüst, Türkiye Cumhuriyeti`nin her alanda olduğu gibi burada da desteğini verdiğini görmenin kendisini mutlu ettiğini kaydederek, Federasyon yetkililerinin görüş ve önerilerinin kendileri için değerli olduğunu sözlerine ekledi.
Yapılan görüşmelerin ardından Türkiye Hokey Federasyonu Başkanı Sadık Karakan Bakan Dürüst`e üzerinde ismi yazılan bir milli takım forması armağan etti. Federasyon kurma çalışmalarına KKTC`de hız verileceği ve en kısa zamanda işlemlerin tamamlanacağı da öğrenildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara AK Parti Sözcüsü Çelik: "Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz" AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "SDG tarafından zaman zaman şu yönde talepler gelmektedir; ‘biz blok hâlinde, özel bir güç olarak sistemin parçası olalım.’ Ancak bunu daha önce de söyledik; bunun ne anlama geldiğini başka ülkelerde görüyoruz. Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz" dedi. AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında partinin kongre merkezinde gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun ‘Terörsüz Türkiye’ çerçevesinde yürüttüğü çalışmalarda çok önemli bir aşamanın tamamlandığını ve gelinen noktada siyasi partilerin raporlarını teslim ettiğine dikkati çekerek, "Cumhur İttifakı üyeleri olarak hem bizim hem de Milliyetçi Hareket Partisi’nin verdiği raporlarda ortaya koyulan ilkeler ortaktır ve benzerdir. Yaklaşımlar ve değerlendirmeler konusunda büyük bir oranda uyum vardır. Bu da Cumhur İttifakı açısından, böylesine büyük bir meselenin çözümü için Türkiye’yi terörsüz günlere ve bağlantılı olarak bölgemizi terörsüz bir ortama kavuşturmak amacıyla takip edilen bir iradeyi ifade etmektedir. Şimdiye kadar yol haritası işlemiştir" dedi. AK Parti olarak sunulan raporda görüşlerinin çok açık bir şekilde ifade edildiğini belirten Çelik, "Arkadaşlarımız da aynı şekilde, bu bütçe vesilesiyle yapılan konuşmalarda bunu net bir biçimde ortaya koymuşlardır. Önümüzdeki dönemde şimdiye kadar boşaltılan mağaralar vardır, sembolik düzeyde bırakılan silahlar vardır. Önümüzdeki dönemde silahların bırakılması, silahların yakılması konusunda atılacak adımlar; terör örgütünün fesih sürecinin fiilî olarak görülebildiği, tespit ve teyit edilebildiği birtakım raporların ve gözlemlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bu durum, birçok konuyu son derece kolaylaştıracaktır" diye konuştu. "Cumhurbaşkanımızın koyduğu şaşmaz irade 17-25 Aralık’ta ve 15 Temmuz gecesinde girişimlerin bertaraf edilmesini sağlamıştır" FETÖ terör örgütü tarafından Türkiye’nin milli egemenliğine yönelik gerçekleştirilen 17-25 Aralık yargısal darbe teşebbüsünün yıl dönümüne de değinen Çelik, "Cumhurbaşkanımızın o gün ortaya koyduğu şaşmaz irade, hiçbir tereddüt göstermeden sergilediği güçlü duruş; hem 17-25 Aralık’ta hem de 15 Temmuz gecesi bu girişimlerin bertaraf edilmesini sağlamıştır. Dolayısıyla burada, belki de Türk devlet hayatının, siyasi hayatımızın ve toplumsal hayatımızın en büyük tehlikelerinden biri bu şekilde savuşturulmuş oldu" ifadelerini kullandı. "İsrail Genelkurmay Başkanı’nın ‘Sarı Hat yeni sınırdır’ demesi, aslında ateşkesin tam zıttına bir açıklamadır" Varılan ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye dönük olarak İsrail tarafından her gün yeni bir eylem ve saldırganlık üretildiğini vurgulayan Çelik, "Şu ana kadar Gazze’nin yüzde 58’i fiilen işgal altındadır. Burada tabii birtakım hatlar oluşturulmuştur. Bunlardan biri ‘Sarı Hat’tır. Aslında ‘Sarı Hat’, ateşkese ulaşmak için gerekli askerî önlemlerden biri olarak ortaya konulmuştur. Ancak İsrail Genelkurmay Başkanı’nın ‘Sarı Hat yeni sınırdır’ demesi, aslında ateşkesin tam zıttına bir açıklamadır. Bu, ateşkese hizmet eden değil; tam tersine Sarı Hat’ı bir ilhak olarak konumlandıran bir açıklamadır. Bu durum, ateşkesin bütün mekanizmalarına ve ateşkese ulaşmak için işletilmesi gereken yol haritasının tüm dinamiklerine aykırıdır. Dolayısıyla burada, ‘Sarı Hat’ başta olmak üzere bütün bu hatların aslında geçici bir askerî önlem olduğunu ve ateşkese ulaşmak amacıyla oluşturulduğunu unutmamak gerekir" dedi. AK Parti Sözcüsü Çelik, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. "Galip bey bugün bir açıklama yapmış, açıklamasında herhangi bir bakanımızı kastetmediğini ifade ediyor" Bir gazeteci tarafından AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı hedef aldığı iddia edilen sözlerinin sorulması üzerine Çelik, "Cumhurbaşkanımızın, devletimizin başı olarak çizdiği dış politika çizgisi; hem kabinedeki bütün arkadaşlarımız tarafından hem de genel başkanımız olarak partimiz tarafından aynen takip edilmektedir. SDG konusunda da bakanlarımız arasında ya da parti yetkililerimiz arasında herhangi bir görüş ayrılığı ya da görüş farklılığı yoktur. Aynı şekilde, kabinedeki hiçbir arkadaşımızın Cumhurbaşkanımızın iradesi dışında bir faaliyeti ya da söylemi söz konusu değildir. Bu konuda görüşümüzü baştan beri söylüyoruz. Bu çerçevede Dışişleri Bakanımızın söyledikleri de Cumhurbaşkanımızın iradesinin bir neticesidir. Millî Savunma Bakanımızın ve Millî İstihbarat Teşkilatımızın yürüttüğü faaliyetler de bu iradenin ve bu çerçevenin içerisindedir. Bizim burada yaptığımız açıklamalar da aynı şekilde bu iradenin kapsamındadır. Bütün bunlar, siyaset yapıcı kurumlar tarafından olgunlaştırılarak Cumhurbaşkanımıza; çeşitli güvenlik ve değerlendirme toplantıları vesilesiyle arz edilmektedir. Konular en stratejik ayrıntılarına kadar ele alınmakta, bir çerçeve oluşturulmakta ve en sonunda devletimizin başı olarak Cumhurbaşkanımızın verdiği talimatlar yerine getirilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla burada bakanlarımız arasında ya da parti ile kabine arasında bir çelişki aramak doğru değildir. Zaman zaman bazı yorumlar görüyoruz; ’şu kişi sert konuşuyor, bu kişi yumuşak konuşuyor’ deniliyor. Böyle bir durum söz konusu değildir. Tutumumuz nettir. Bu nedenle; Dışişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı arasında, bu konuda herhangi bir ayrım ya da farklı bir yöne bakma söz konusu değildir. Biraz önce bahsettiğim mekanizma çerçevesinde, devletimizin başı olan Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade ve verdiği talimatlar yerine getirilmektedir. Galip bey bugün bir açıklama yapmış, kendisinin başka bir şeyi kastederek bu sözleri söylediğini, burada herhangi bir bakanımızı kastetmediğini ifade ediyor" cevabını verdi. "Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz" Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in SDG’nin entegrasyonuna yönelik ifadelerinin sorulması üzerine Çelik, "SDG tarafından zaman zaman şu yönde talepler gelmektedir; ‘biz blok hâlinde, özel bir güç olarak sistemin parçası olalım.’ Ancak bunu daha önce de söyledik; bunun ne anlama geldiğini başka ülkelerde görüyoruz. Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz. Ordu düzeyinde iki silahlı güç olacağı düşünülüyorsa bunun sonu iç savaş senaryosudur. Böyle bir senaryoda Araplar kaybeder, Türkmenler kaybeder, Kürtler kaybeder; Aleviler, Sünniler, Nusayriler, Ezidiler, Şiiler herkes kaybeder. Bizim arzu ettiğimiz ise Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın birlikte kazandığı; kardeşçe, onurlu, refah ve barış dolu bir geleceğin bölgemizde inşa edilmesidir. Dolayısıyla ‘10 Mart mutabakatını kabul ediyorum ama bunu bloklar hâlinde uygularım’ demek, aslında ordu içinde yeni bir ordu olarak faaliyet göstereceğim demektir ki bunun ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu sözlerin söylenmesinin sebebi maalesef bir yanlışlıktır" dedi. "Türkiye’nin milli güvenliğini sağlamak için askeri ve diğer alanlardaki hazırlığı her zaman var" Çelik, 10 Mart Mutabakatı’na uyulmadığı takdirde bir operasyonun söz konusu olup olunmayacağı sorulması üzerine şu cevabı verdi: "Türkiye’nin milli güvenliğini sağlamak için askeri ve diğer alanlardaki hazırlığı her zaman var, bunda bir problem yok. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iki-üç gün, iki-üç hafta ya da iki-üç ay beklemesine bile gerek yok. Şu anda Cumhurbaşkanımız ‘başkomutan’ olarak emir verdiği anda silahlı kuvvetler, bunu yerine getirecek hazırlıklara sahiptir. Biz, bunlara ihtiyaç kalmamasını istiyoruz. Bunlara ihtiyaç duyulduğu zaman bu tereddütsüz yerine getirilir" ifadelerini kullandı. "DEM Parti tarafından Cumhurbaşkanımızdan randevu isteyeceği ifade edildi, henüz onunla ilgili bir takvim yok" DEM Parti tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşme talebinin gelip gelmediğinin sorulması, DEM Parti’nin AK Parti grubuyla hafta sonu gerçekleştirdiği görüşmenin hatırlatılması üzerine Çelik, "Cumhurbaşkanımızdan randevu isteyeceklerini ifade ettiler, henüz onunla ilgili bir takvim yok. Biz, bu tip görüşmelerde bir araya geldiğimizde gerçekten nezaket içerisinde herkes görüşlerini en kapsamlı bir şekilde söylüyor. Bu seferde aynı şekilde onlar da biz de görüşleri nezaketli bir şekilde söyledik. Ortak düşündüğümüz noktalar, ortak düşünmediğimiz noktalar var. Komisyona verdiğimiz raporda ortaya koyduğumuz ilkeler doğrultusunda, eğer orta yollar bulunabilirse, bunun önümüzdeki dönemde ilerlemeyi kolaylaştırabileceğini düşünüyoruz" diye konuştu. "İshak arkadaşımıza yönelik gerçekleştirilen bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz" TBMM’de 2026 yılı bütçe görüşmelerinin tamamlanıp oylama sürecine geçileceği sıra milletvekilleri arasında yaşanan arbedenin sorulmasının ardından Çelik, "Siyasette zaman zaman tansiyon yükselebiliyor. Keşke bu tansiyon hiçbir zaman fiziki şiddete dönüşmese ama dün maalesef İshak arkadaşımıza yönelik çok açık bir şiddet eylemi gerçekleştirildi. Sözün cevabı sözle verilir. Bir kişi beğenmediği bir durumu sözle ifade edebilir. Ancak İshak arkadaşımıza yönelik gerçekleştirilen bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz. Akşam kendisiyle beraberdik. İshak bey, ortamı yatıştırmak ve tarafları ayırmak amacıyla oradayken, ismini anmak istemediğim bir kişi tarafından saldırıya uğramıştır. Sonrasında CHP Grup Başkanvekilleri gelerek üzüntülerini ifade ettiler. Bunu önemli buluyoruz. Ancak esas olan, İshak beye yapılan bu saldırının hiçbir şekilde kabul edilemez bir barbarlık ve vandallık. Bunun için açık bir özür dilenmesi son derece önemlidir. Ayrıca bu barbarlığı ve vandallığı gerçekleştiren kişiyle ilgili olarak CHP tarafından bir ceza sürecinin işletilmesi de Meclis’in itibarı ve mehabeti açısından son derece kıymetli olacaktır" ifadelerini kullandı. "Her tartışmada AK Parti sıralarına dönerek ‘Atatürk düşmanısınız’ şeklinde istismar siyaseti yapmak meseleyi çözmemektedir" Siyasi alanda birçok tartışmanın yaşanabileceğini ve siyasi akılla cevap verilemeyecek bir konu olmadığını kaydeden Çelik, sözlerine şöyle devam etti: "Sık sık tartışma şu noktaya getirilmektedir: Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşanlar, ’Biz Atatürk’ün partisiyiz, Cumhuriyet’i kuran partiyiz’ demektedir. Atatürk’ün genel başkanlığını yaptığı bir partinin devamı olmak ki bunun da ayrıca tartışılması gereken boyutları vardır bugünkü yöneticilerin ya da siyasi faaliyette bulunanların bütün yanlışlarını örtmek için bir gerekçe olamaz. Biz bugün yapılan bir yanlıştan, yanlış bir politikadan, yanlış bir davranıştan söz ediyoruz. Ancak hemen konu buraya çekiliyor. Dün grup başkanımız da sordu; ‘eğer Atatürk’ün partisiyiz diyorsanız ve bizi suçluyorsanız, ikinci genel başkanınız Cumhurbaşkanı olduğunda neden Atatürk’ün ismini ve resmini paradan kaldırdı?’ Bu açık bir sorudur. Demek ki her alanda, pür bir şekilde ‘Atatürk’ün partisiyiz’ demek, CHP’nin bütün eylemlerini temize çekmiyor. Ben de buradan bir soru sorayım; Atatürk, vasiyetinde kendisine ait olan İş Bankası hisselerinden elde edilen temettülerin Türk Dil Kurumu’na ve Türk Tarih Kurumu’na verilmesini istedi. Ancak CHP bunu defalarca yerine getirmemiş, Atatürk’ün vasiyetine uymamıştır. Bu kurumlar, Atatürk’ün vasiyeti gereği kendilerine verilmesi gereken temettüleri, CHP Atatürk’ün vasiyetine uymadığı için mahkeme kararıyla almak zorunda kaldı. Cep telefonundan ’CHP İş Bankası hisseleri temettü Atatürk’ şeklinde arama yapabilir; bu konuda çok uzun bir yargı süreci çıkıyor. Bu nedenle her tartışmada ’Atatürk’ün partisiyiz’ demek ya da AK Parti sıralarına dönerek ’Siz Atatürk düşmanısınız’ şeklinde bir istismar siyaseti yapmak meseleyi çözmemektedir. Bu sağduyulu bir yaklaşım da değildir."
Kırıkkale Kadın cinayeti davasında mütalaa açıklandı: Sanıklar için ağırlaştırılmış müebbet talebi Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Sevgi Gülden Yalçıner davasında, duruşma savcısı tutuklu sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ederken, mahkeme heyeti tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı başka bir tarihe erteledi. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz sanıklar maktulün kardeşi Y.G. ile D.U., G.F.G. ve H.U. ile taraf avukatları salonda hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan kadının kardeşi Ş.G. ile K.U. ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin mütalaasında tutuklu sanıklardan Ş.G. hakkında "iştirak hâlinde tasarlayarak akrabayı kasten öldürme", K.U. ile D.U. hakkında ise "iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti. Savcı ayrıca bu sanıkların "konut dokunulmazlığının ihlali" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından da cezalandırılmasını istedi. Tutuksuz sanıklardan Y.G. hakkında "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan ceza talep edilirken, G.F.G. ile H.U. hakkında beraat istendi. Sanıklar savunmalarında önceki beyanlarını yineleyerek beraat ve tahliye talebinde bulundu. Sanık avukatlarının savunma hazırlamak üzere süre istemesi üzerine mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına karar verdi. Duruşma, 19 Ocak 2026 tarihine ertelendi. Olayın geçmişi Çelebi ilçesine bağlı Karaağıl köyünde yaşayan Sevgi Gülden Yalçıner’den 25 Eylül 2024 tarihinde haber alınamaması üzerine ailesi tarafından güvenlik birimlerine kayıp ihbarında bulunuldu. İhbarın ardından jandarma ekipleri koordinesinde AFAD ve dalgıçların da katılımıyla köy çevresi ile Kızılırmak hattında geniş çaplı arama çalışması başlatıldı. Yürütülen çalışmalar kapsamında Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Timi tarafından 13 Ekim 2024 tarihinde Yalçıner’in cansız bedenine, Karakeçili ilçesi Çeşnigir Köprüsü yakınlarında Kızılırmak içerisinde ulaşıldı. İlk incelemelerde cesedin vücuduna tel örgü ve taş bağlanarak suya bırakıldığı belirlendi. Soruşturma kapsamında Yalçıner’in kardeşleri Ş.G. ve Y.G. ile yeğeni G.F.G. ve K.U., H.U. ile D.U. gözaltına alındı. Şüphelilerden Ş.G., Y.G., K.U., H.U. ve D.U. tutuklanırken, G.F.G., D.U., Y.G. ve H.U. daha sonra adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklar Ş.G. ve Y.G. hakkında "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek", G.F.G., K.U. ve D.U. hakkında ise "tasarlayarak öldürmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Hazırlanan iddianame, Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek yargılama süreci başlatıldı.