GENEL - 16 Temmuz 2019 Salı 11:13

Kur’an Kursları öğrencileri, “15 Temmuz’u Anmak ve İhaneti Anlamak” temalı gösteriler sergiledi

A
A
A
Kur’an Kursları öğrencileri, “15 Temmuz’u Anmak ve İhaneti Anlamak” temalı gösteriler sergiledi

Erzincan’da Kur’an Kurslarında öğrenim gören öğrenciler, “15 Temmuz’u Anmak ve İhaneti Anlamak” temalı gösteriler sergiledi.

Erzincan’da Kur’an Kurslarında öğrenim gören öğrenciler, “15 Temmuz’u Anmak ve İhaneti Anlamak” temalı gösteriler sergiledi.


15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında Erzincan il Müftülüğü tarafından kız ve erkek yatılı Kur’an Kursu talebelerinin katılımı ile İl Müftülüğü konferans salonunda “15 Temmuz’u Anmak ve İhaneti Anlamak” temalı program düzenlendi.


Erzincan İl Müftülüğü tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan acı hatıranın anısına o gün yaşananları dimağlarda daima canlı tutmak, yaşananlardan ibret almak ve hiç tereddüt etmeden canlarını vatana feda etmek üzere yollara dökülen aziz milletin gösterdiği kahramanlık destanlarını sonraki nesillere aktarmak adına Kur’an Kursu talebelerinin hazırladığı program yoğun katılımla gerçekleştirildi.


15 Temmuz Demokrasi ve Milli birlik Günü etkinlikleri, Saygı duruşu ve İstiklal Marşının ardından Kur’an Kursu öğrencisinin okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başladı.


Erzincan İl Müftüsü Mehmet Emin Çetin, “Türk milleti tarih boyunca pek çok badireler atlatmıştır. Zaman zaman ihanetler yaşamış, zaman zaman dış düşmanların topluca baskısı altında kalmış, ama hiçbirine boyun eğmemiştir. Bundan sonra da inşallah bu yetiştirdiğimiz evlatlarımız sayesinde geleceğe umutla bakacağız, o yavrularımızın vatanımıza, mukaddesatımıza sahip çıkması konusundaki inancımız tazelenmiş olacaktır inşallah.


Bundan 3 yıl önce, din kisvesi altında üzülerek söylüyorum, bir din hizmetlisi olarak din hizmeti sunan bir müessesenin temsilcisi olarak üzülerek ifade ediyorum ki, dini kullanarak insanları aldatan, dinle aldatan bir şer odağı, terör odağı bir şebeke tarafından kandırılan birtakım insanlarımızın kalkışmasını yaşadık. Acı olan, kendi ellerimizle beslediğimiz imkânlar ve fırsatlar verdiğimiz, kendi çocuklarımızı bize karşı kullanmalarıdır. Dış güçlerin tezgâhına gelip ülkemizin geleceğine, İslam ümmetinin geleceğine kast etmeleridir. Bize düşen böyle meş’um olaylarla karşılaşmamak için, nesillerimizi doğru dini bilgiler, sahih dini bilgiler ışığında yetiştirmek ve onları geleceğe hazırlamak, geleceğimizde söz sahibi kılmaktır.


Şüphesiz bu hususta Diyanet İşleri Başkanlığına, Milli Eğitim Bakanlığı’na, Gençlik Spor Bakanlığı’na Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı’na işler düşmektedir. Benzeri kurumlara da işte düşmektedir. Ama öncelikle her birimize veliler olarak, anneler babalar olarak büyük sorumluluklar düşmektedir. Çocuklarımızın neler öğrendiğini, kimlerle arkadaşlık yaptığını, kimlerin yanında olduğunu görmemiz, bilmemiz gerekiyor. Onların öğrendiği bilgilerin doğru bilgi olup olmadığını görmemiz, bilmemiz ve onlara doğru bir şekilde rehberlik etmemiz gerekiyor. Bu konuda her birimizin sorumluluğu vardır” diyerek konuşmalarını sürdüren İl Müftüsü Çetin, “3 yıl önce 2016 yılının 15 Temmuz’unda gerçekten her şeyin güzel gittiğini düşündüğümüz bir anda, gece yarısına doğru bir vakitte televizyonda gördüğümüz bir takım olaylar hepimizi şaşkına çevirdi. Yani ne oluyordu? Türkiye’de neler eksik, peki niçin böyle bir şeye kalkıştı birileri? Türkiye’nin dünya kamuoyunda hızla yükselen bir değer olmasını istemeyenler mi vardı? Şüphesiz böyle bir şey vardı ortada. Çünkü her gün dünyanın gidişatından söz sahibi olmak istediğini beyan eden bir ülke ve temsilcileri vardı. Bunların sesini kesmek isteyen bir takım güruhlar vardı. Bunu batılı güçlerin yapması ya da doğru kişilerin yapması anlaşılabilir, dışarıdaki düşmanların böyle bir isteğinin olması anlaşılabilir, kabul edilmez ama anlaşılabilir. Ama asıl içimizdekilerin böyle bir düşünce içerisinde olmasını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. İşte burada eksiklerimizi gördük, hatalarımızı gördük, uygulamadaki yanlışlıklarımızı gördük. Bu tablodan herkesin ciddi dersler alması lazım” dedi.


Müftü Çetin’in konuşmalarının ardından Kur’an Kursu öğrencileri sırasıyla, “Bu Vatan Bizim” şiiri ve Türkiye’m şarkısını seslendirdiler. Bilal-i Habeşi Kur’an Kursu talebelerinin hazırladığı İstanbul Boğazı köprüsünde o gece yaşanan olayları sahneleyen öğrencilerin gösterisi ayakta alkışlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın hazırladığı sinevizyon gösterisi sonrasında Dede Paşa Hafızlık Kur’an Kursu talebeleri tarafından hazırlanan Şehit Ömer Halisdemir gösterisi, İşaret Dili Öğrencileri gösterisi ve Tekinler Kız Kur’an Kursu talebeleri “gülümse anne” adlı şarkıyı seslendirdiler. Program süresince izleyiciler arasında duygu dolu anlar yaşandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Hak-İş Genel Başkanı Arslan: "1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, "1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" dedi. Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş), 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kapsamında Kocaeli’de bulunan Seka Park’ta bir miting gerçekleştirdi. Mitingde konuşan Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, tüm dünyadaki mazlum ve mağdurların yanında olduklarını belirterek, "Gözyaşı, dili ve vicdanı olmak zorundayız. Onun için savaşın acılarını yaşayanlara, iklim değişikliği, açlık ve yoksulluğun pençesinde çırpınanlara, mültecilere, göçmenlere merhamet elimizi uzatıyoruz. Filistin’de, Gazze’de, Kudüs’te, Yemen’de, Mısır’da, Suriye’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Afganistan’da ve dünyanın neresinde olursa olsun yapılan zulüm, soykırım ve vahşete karşı çıkıyoruz. Dünyanın tüm mazlum ve mağdurları için barış, özgürlük, demokrasi ve adalet talebimizi güçlü bir şekilde haykırıyoruz. 1 Mayıs, işçi iradesinin ve insan olma onurunun yükseldiği gündür" diye konuştu. "Kişi başına düşen milli gelirin artması, daha iyi ücret seviyelerinin belirlenmesini talep ediyoruz" Arslan, dayanışma için birlik ve beraberlik mesajı vererek, 1 Mayıs’ta Kocaeli’den sendikal taleplerini şöyle sıraladı: "Sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Toplu pazarlık kapsamının genişletilmesini, sendikal hak ve özgürlüklerin daha ileriye taşınmasını, sendikalara üye olduğu için işçilerin işten çıkarılmasının doğru bulmuyoruz, son bulmasını istiyoruz. Bugün, bu alanda ücretler üzerindeki ağır vergi yüküne bir kez daha dikkat çekiyoruz. Vergide adalet sağlanmasını, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz. Aile yükümlülüklerini dikkate alan, adil bir vergilendirme sistemi, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik modeli ve vergi denetiminde etkinliğin artırılmasını talep ediyoruz. Artan hayat pahalılığına karşı emekçileri koruyacak daha etkin politikaların hayata geçirilmesini istiyoruz. Enflasyon rakamlarının aşağı seviyelere inmesi, kişi başına düşen milli gelirin artması, daha iyi ücret seviyelerinin belirlenmesini talep ediyoruz. Ücretlilerin milli gelirden aldığı payın artırılmasını, ekonomik büyümeden ve refah artışından hak ettiğimiz payı istiyoruz. Büyüyen, gelişen Türkiye’den emekçiler daha fazla pay alsın istiyoruz. İnsanı merkeze alan, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya ve Türkiye ekonomisi istiyoruz. Kayıt dışı istihdamın azaltılması, insan onuruna yakışmayan, güvencesiz çalışma sisteminin sona erdirilmesi, iş kazalarının son bulması ve daha iyi bir sosyal güvenlik sistemi için alanlardayız. İstihdamda kadın ve gençlere daha çok yer verilmesini istiyoruz. Annelik hakkının korunmasını, kreş ihtiyacının karşılanmasını istiyoruz. Gençlerin eğitim, staj, işe giriş ve istihdam imkanlarının geliştirilmesini istiyoruz. Çocuk işçiliği ile daha etkin mücadele edilmesini istiyoruz. Engellilerin toplumsal yaşama etkin bir şekilde katılımının sağlanmasını istiyoruz. Asgari ücret tespit komisyonunun yapısının katılımcı bir anlayışla yeniden belirlenmesini istiyoruz. 4857 sayılı iş kanunun, işgücünün değişen şartlarına uygun olarak iş güvencesi kapsamının genişletilmesini ve sendikal hak ve özgürlüklerin güçlendirilerek korunmasını talep ediyoruz. Kapsam dışında kalan emekçiler için kadro istiyoruz. 696 sayılı KHK ile kadroya geçen emekçiler için tayin, becayiş ve nakil hakkı istiyoruz. Mevsimlik ve geçici işçilerin sorunlarını da yakından biliyor ve tam çözümü için mücadele ediyoruz. Çaykur başta olmak üzere mevsimlik, geçici kamu işçileri ile kampanya işçilerinin sorunlarının çözülmesini istiyoruz. Kamu çerçeve protokolüne belediyelerin ve özel idarelerin de dahil edilmesini istiyoruz. Mahalli idarelerin iştiraklerinde/ şirketlerinde çalışan işçilere yılda 52 günlük ilave tediye ödenmesini istiyoruz. Belediyeler, belediyelere bağlı kuruluşlar ve belediye şirketlerinde çalışanların da enflasyon farkı, ilave artışlar ve iyileştirmelerden istisnasız olarak yararlanmasını istiyoruz. Ev işçileri ve bakım işçilerinin iş kanunu kapsamına alınarak sendikal haklarının sağlanmasını istiyoruz." Hastane Bilgi Yönetim Sistemi Çalışanlar Derneği yöneticilerinden Tamer Kızılgün, 1 Mayıs’ta haklarını savunmak için buraya geldiklerini ifade ederek, "Bizler buraya 1 Mayıs’ta haklarımızı savunmak için geldik. 1 Mayıs işçiler için her ne kadar bayram olsa da biz taşeron çalışanlar için bayram olarak geçmiyor. Bizler 696 sayılı kanunda kadro dışı kalan taşeron kesimiz. Hastanede yaptığımız görev çok kritik ve önemli. Seçimlerden önce bakanımız Vedat Bilgin müjde verdi. Bu müjdeyi hala bekliyoruz. Bakanımız değişti ama hala müjde gerçekleşmedi. Şu an da hiç kimse bundan bahsetmiyor. Bize her seçim öncesi sözler verildi. Bizler artık bu sözlerin yerine getirilmesini istiyoruz" dedi.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi ekibinden öğrencilerin eğitim hedefleri için TÜBİTAK projesi Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Büyük’ün yürüttüğü ’Türk Yükseköğretim Sisteminde Mikro-Yeterliliklerin Kredilendirilmesi İçin Gereksinimlerin Belirlenmesi’ projesi TÜBİTAK tarafından desteklenmeye hak kazandı. Projeleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Köksal Büyük, “Mikro-yeterlilikler ya da diğer bir ismi ile mikro krediler öğrenme kazanımlarını, iş yükünü ve kredi değerini içeren kısa süreli eğitim programlarıdır. Öğrenciler, kendi eğitim hedeflerine uygun yeterlilikleri seçebilir ve alacakları krediyi önceden bilebilirler. Yüksek öğretim kurumları, öğrenme kredisi karşılığı olmayan okul dışı eğitim faaliyetlerini akademik krediye dönüştürmek için bugüne kadar yeterince çaba sarf etmediler. Ancak, geleceğin başarılı üniversitelerinin okul dışı öğrenmeye imkan tanıyan kurumlar olacağını net bir şekilde ifade etmeliyim. Bu açıdan, mikro-yeterlilikler büyük bir fırsattır. Konu ile ilgili olarak Avrupa Komisyonu, mikro-yeterlilikler için ortak tanımlar ve standartlar geliştirmeyi hedeflerken, Avrupa Birliği Konseyi ise hayat boyu öğrenme ve istihdam edilebilirlik adına bu yaklaşımı destekleyen kararlar almıştır. Türkiye’de ise, son zamanlarda bu yeterliliklerin yükseköğretim sistemine entegrasyonu ve uygulanması üzerine yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu süreçler, uluslararası öğrenci hareketliliğini destekler ve öğrenenlere kişisel ve profesyonel gelişimleri için esnek eğitim imkanları sunar" dedi. “Daha etkin bir uygulama modeli tasarlanabilecek” Projenin kapsamına da değinen Prof. Dr. Köksal Büyük, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki mikro-yeterlilik uygulamalarının mevcut durumunu ve modellerini belirlemek, farklı ülkelerdeki benzer uygulamalarla karşılaştırmalı analiz yapmak, Türkiye’nin eğitim sistemi özellikleri ve ihtiyaçlarına uygun mikro-yeterlilik ilke ve esaslarının oluşumuna katkı sağlamak önemli çıktılarımız arasındadır. Bu süreçte öğrencilerin, öğretim elemanlarının ve iş dünyasının mikro-yeterliliklere bakış açıları ve beklentileri araştırılacak, böylece daha etkin bir uygulama modeli tasarlanabilecektir. Yükseköğretimdeki tüm paydaşların yani Yükseköğretim Kurulu, üniversite yönetimleri, öğretim elemanları, idari personel, öğrenciler ve sektör temsilcilerinin mikro-yeterliliklere ilişkin hazır bulunma düzeyleri belirlenecek ve bu konudaki potansiyel direnç noktaları tespit edilecektir. Ayrıca, mikro-yeterliliklerin kredi değerlerinin belirlenmesi, kontrol edilmesi ve kabul süreçlerini içeren bir sistem tasarımı yapılacak, bu süreçlerin yükseköğretime entegrasyonu sağlanarak sistemin uygulanabilirliği arttırılacaktır. Son olarak hem eğitim sistemimize hem de öğrencilerimize katkı sağlayacak olan proje ekibimizde Anadolu Üniversitesi’nden değerli araştırmacılarımız Prof. Dr. Zafer Asım Kaplancıklı, Doç. Dr. Murat Akyıldız, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nurcan Deniz ve ASBÜ’den Doç. Dr. Ahmet Yusuf Yılmaz yer almaktadır.”