ASAYİŞ - 17 Ekim 2022 Pazartesi 15:24

’Başbağlar Katliamı’ davasında ilk duruşma görüldü

A
A
A
’Başbağlar Katliamı’ davasında ilk duruşma görüldü

Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde 29 yıl önce 33 sivilin PKK’lı teröristlerce öldürüldüğü Başbağlar Katliamı’na ilişkin 20’si firari 21 sanığın yargılanmasına başlandı.

Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde 29 yıl önce 33 sivilin PKK’lı teröristlerce öldürüldüğü Başbağlar Katliamı’na ilişkin 20’si firari 21 sanığın yargılanmasına başlandı. Davaya bakan Avukat Kadir Kartal, “PKK terör örgütünün kurucusu, yöneticisi, başkanı olan ve bugün İmralı Adası’nda yatan zevatın bu davada yargılanmasını talep ediyorum. Adaletin tecellisi adına Abdullah Öcalan’ın bu davaya gelmesi gerekir” dedi.


Erzincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Başbağlar Köyü Derneği Başkanı Mehmet Ali Dikkaya, Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akarpınar, katliamın tanıkları ve mağdurlar ile avukatları hazır bulundu. Adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanan sanık S.T. ise duruşmaya İstanbul Adliyesi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi aracılığıyla katıldı. Adliye çevresinde polisin geniş güvenlik önlemi aldığı duruşmada mahkeme başkanı, kimlik tespitinin ardından iddianameyi okuyup sanıktan "devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını, devlet idaresinden ayırmaya çalışmak" suçundan dava açıldığını hatırlatarak savunma yapmasını istedi. Sanık S.T. ise suçlamaları kabul etmediğini ve Başbağlar’daki saldırıya katılmadığını belirtti. Mahkeme heyeti, sanıklardan S.T.’nin adli kontrol şartıyla yurt dışına çıkma yasağı konularak serbestlik halinin devamına karar vererek, bir sonraki duruşma tarihini 19 Aralık olarak belirledi.



"Adaletin tecellisi adına Abdullah Öcalan’ın bu davaya gelmesi gerekir"


Duruşma sonrası Erzincan Adliyesi önünde gazetecilere açıklama yapan Avukat Kadir Kartal, “21 sanığın süratle tutuklanmasını bekliyoruz. Şu anda 109/3’e göre yurtdışına çıkma yasağıyla sanıklardan S.T.’nin hemen tutuklanması lazım. Tutuklandığı zaman birçok zevat ortaya çıkar. Şu anda kaçıyor. Mevcut ifadeler bile bu işin içerisinde. En önemlisi Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi 1999/21 esas sayılı dava dosyasının bu dava içerisine girerek, çünkü PKK terör örgütünün kurucusu, yöneticisi, başkanı olan ve bugün İmralı Adası’nda yatan zevatın bu davada yargılanmasını talep ediyorum. Adaletin tecellisi adına Abdullah Öcalan’ın bu davaya gelmesi gerekir. Çünkü zaten adada bunu ifade ettiği gibi, Şemdin Sakık’ın da iddianamedeki ifadesi bu durumu açık ve net ortaya koyduğu gibi PKK terör örgütünün zaten kurucusu, yöneticisi, başkanı, halen başkanlığı devam etmektedir. Ve orada korunmaktadır emperyalistler tarafından. MOSSAD ve CIA tarafından bize teslim edilmiştir. Korunma altındadır. Bu durum kabul edilemez. Dünyanın hangi hukuk sistemine gidilirse gidilsin idamı mutlaka zorunludur.” diye konuştu.



"Katiller bulunsun, cezaları verilsin"


Katliama 12 yaşındayken şahit olan ve olaydan yara almadan kurtulan Mehmet Kaya ise, “29 sene sonra gelen geç kalınmış bir adalet içerisinde biz kendi savaşımızı vermeye devam ediyoruz. Katiller bulunsun, cezaları verilsin. Bizim içimiz hiçbir zaman soğumayacak. Hâlâ dünkü gibi acısını yaşıyoruz” dedi.


Başbağlar Köyü Dernek Başkanı Mehmet Ali Dikkaya da, “O tarihte açılan dava 1997 Ekim ayında Erzincan’dan İzmir’e alındı. İzmir’de de kurgulanmış bir mahkemeyle hukuk skandallarıyla dolu bir şekilde kapatılmıştı. O gün devletimizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayet etmek bize zül geldiği için o gün acımızı da, o skandalları da içimize gömmüştük. Bugün 2019 yılından itibaren incelenen yürekli savcılarımızın iddianamesi, onları kutluyorum, teşekkür ediyorum. Mahkeme heyetinin iddianameyi kabul etmesi, onları da ayrıca kutluyorum. O gün akamete uğrayan umutlarımız bugün tekrar yeşermiş vaziyette. Umuyoruz ve diliyoruz ki adalet hakkıyla tecelli eder. Katliama katılan her kim varsa hain terör örgütü mensuplarının tamamı cezasını bulur. Türkiye’de özellikle 1993’te o kadar faili meçhul olay var ki, inşallah failler bulunur. Bir daha da ne Sivas Madımak ne Başbağlar hadiseleri yaşanmaz” ifadelerini kullandı.



"Türkiye’yi, Türk milletini bölemeyeceksiniz, böldürmeyeceğiz"


Kemaliye Belediye Başkanı Mehmet Karaman ise, “29 yıl önce yaşanan katliam hâlâ bugün olmuş gibi, hiç değişen bir şey yok. Gönlümüzde yaşıyor şehitlerimiz. Bugün kangren olan davamıza neşter vurulması için yetkililere teşekkür ediyorum. Biz Türk adaletine inanıyoruz. Ben bebek katillerine sesleniyorum, emperyalist güçlere Türkiye’yi, Türk milletini bölemeyeceksiniz, böldürmeyeceğiz. Biz 29 yıl önce dedik ki ’Başbağlar’ı unutmayacağız, unutturmayacağız’. 29 yıl sonra tekrar gündeme geldi” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon "Neden olmasın" dedi, 45 yaşında üniversite hayaline kavuştu Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde eğitim gören 45 yaşındaki Gönül İnan, yıllar boyunca içinde büyüttüğü üniversite hayalini ertelemesine rağmen vazgeçmedi. 3 çocuk annesi İnan, 45 yaşında girdiği sınavı kazanarak üniversite sıralarındaki yerini aldı. Trabzon’da yaşayan 3 çocuk annesi 45 yaşındaki Gönül İnan, bir arkadaşının "Neden olmasın" sözüyle cesaret buldu. Bu teşvikle üniversite sınavına girmeye karar veren İnan, zorlu hazırlık sürecini ev ve çocuk sorumluluklarıyla birlikte yürüttü. "Kadın isterse her yaşta başarır" sözünü yaşayarak gösteren Gönül İnan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı. Birinci sınıfta eğitime başlayan Gönül İnan, genç arkadaşlarıyla aynı sırayı paylaşmaya başladı. Derslere olan ilgisi, disiplini ve kararlılığı takdir toplayan İnan, yarım kalan hayalini tamamlayarak pek çok kadına umut oldu. Yıllarca çocuklarının okul heyecanını yaşayan Gönül İnan, şimdi kendi sınav stresini, ders telaşını ve başarı sevincini yaşıyor. "Çocuklarım çok büyük destekçim oldu" Çocuklarından birinin Ankara’da psikoloji, diğerinin Samsun’da makine mühendisliği en küçük çocuğunun ise ilkokulda eğitimine devam ettiğini belirten Gönül İnan, "Televizyonda yaşı büyük hanımların bir girişimde bulundukları gördüğüm zaman hayranlık duyuyordum. Tekrar üniversite sınavlarına girmeme vesile olan aslında arkadaşım Gülcan. Deneyelim bence yapabiliriz dedi. Bende çok ümitle olmayarak deneyelim dedim. Sonuçlar açıklandığında kazandığımı gördüm. Asıl hedefim aslında Almanca öğretmenliğiydi. Almanya geçmişim olduğu için bir şeyler başarırım diye düşündüm. Maalesef Trabzon’da Almanca öğretmenliğine dair bir bölüm olmadığı için İngilizce’yi tercih ettim. Bir baktım ki sıradayım. Nasip oldu şu anda İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyorum. Çocuklarım çok büyük destekçim oldu. Kızım Ankara’da psikoloji okuyor, oğlum Samsun’da makine mühendisliği okuyor. Onlarla istişare ediyorum. Aslında onlar biraz benim velim gibi oldular. Kayıt işlerini hep kızım yaptı. Normalde veliler çocuklarını kaydeder bizde ters oldu. Artık üniversite hayatından bahsediyoruz. Vizyonu açık gençlerle tanışmak benim için çok güzel bir duygu. Hep çok saygılılar. Güzel anlaşıyoruz, ben hepsini ayrı ayrı seviyorum. Çocuklarım uzakta olduğu için hepsini evladım yerine koydum. Onların da beni sevdiğini görüyorum" dedi. "Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum" Sınıf arkadaşlarının motive edici cümleler kurduğunu kaydeden İnan, "İlk sınıfa girdiğim an biraz sessizdim analiz ettim ama sonra günler geçtikçe baktım gençlerde benim için ‘Bu yaştan sonra nereden geldi’ şeklinde bakmadılar. Bir ara ümitsizliğe kapıldım; ’Acaba yapabilecek miyim?’ ’Her şeyi unuttum tekrar baştan hatırlayamıyorum’ gibi baktım motive edici cümleler kurdular. ’Olur mu abla devam et iyi gidiyorsun’ şeklinde bu bana çok iyi geldi. Benim de çocuklarım uzakta olduğu için empati yapıyorum. Bir anne olarak düşünüyorum. Her zaman bir sıkıntınız olduğunda beni arayabilirsiniz diyorum. Öğrenmenin ve eğitimin yaşı yoktur. Hiçbir zaman geç değil. Ev hanımlarına sesleniyorum tabii ki evi toparlamak düzeltmek güzel şey ama her gün aynı iş aynı hiç kimse madalya takmıyor. Bu işler bitmiyor, kendi kültürünüzü geliştirin. Mutlu olduğunuz şeyleri yapın. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır derler en azından çabalıyorum. Henüz bir plan yapmadım ama tercümanlık veya öğretmenlik yapabilirim. Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum. Benim için bu bile yeterli" şeklinde konuştu. "İyi ki benim annem" Gönül İnan’ın Ankara’da Psikoloji eğitimi gören kızı Cemre İnan ise "Çok gururlu ve mutluyum. İyi ki benim annem. Başaracağını biliyordum. Güveniyordum o yüzden şaşırmadım. Her zaman yanında bulunacağım. Sınıf arkadaşları ile diyaloglarına şahit oldum. Bu beni çok mutlu etti. Hepsi çok değerli ve kıymetli insanlar. İyi ki annemin yanındalar. Aynı sınıfta annemle eğitim görseydik eğlenceli olabilirdi" diye konuştu. "Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor" Gönül İnan’ın sınıf arkadaşı Arda Akgün de, "Bu kadar genç öğrencinin arasında bizim iki katımız yaşa sahip bir öğrencinin olması elbette alışagelmiş bir durum değil. Hepimiz bu duruma şaşırmıştık ancak Gönül ablanın bize olan tutumu, bize yaptığı ablalık görevi gerçekten bizim için çok değerli. Kendisi tüm sınıf tarafından sevilen çok önemli bir insan. Kendisini çok seviyoruz. Derslerde de çok aktif. Buraya bir öğrenci bilincinde gelmiş. Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor. Öğrenme hırsı bizimki gibi kendisini çok taktir ediyorum" ifadelerini kullandı.
Samsun Dünya halıları bu koleksiyonda Samsun’da görev yapan bir öğretmen, 25 farklı ülkeden topladığı 150 duvar halısından oluşan koleksiyonuyla dikkat çekiyor. Müzik öğretmeni olarak görev yapan Seçkin Esen (55), şimdiye kadar edindiği kazanımını farklı bir amaç uğrunda kullanıyor. Dünyanın birçok kıtasına giderek kültürel değeri olan duvar halılarını toplayan Esen, 25 farklı ülkeden onlarca halı satın aldı. Halıları koleksiyon hâline getiren Seçkin Esen, yurt içi ve yurt dışından topladığı 150 halıdan 40’ına hikâye yazarak proje oluşturdu. Geçen yıl 120 halısını Mersin’de sergileyen Esen, koleksiyonuna dünyadan birçok halı daha ekledi. Esen ayrıca göz bebeği olarak gördüğü halıların satılık olmadığını ancak sürekli olarak koleksiyonunu genişlettiğini sözlerine ekledi. Müzik Öğretmeni Seçkin Esen, "Koleksiyonumuzu imkânlar dâhilinde genişletmeye çalıştık. Yine yurt dışından bulduk, yurt içinden bulduk, yurt dışından gelenleri bulduk ve koleksiyonumuz genişledi. 25 tane daha koleksiyonumuza halı kattık. 150’ye yakın halımız var. Çok değerli duvar halılarımız mevcut. Bu halıları ülkemize yakışan bir şekilde sergiye çıkaracağız. Koleksiyonu gelecek kuşaklara aktarılacak bir miras olarak değerlendiriyoruz. Yani bir araba olsa, ev olsa, tarla olsa değer verebiliriz. Bizim için ülkemizde böyle bir çeşitliliğin olması, böyle bir koleksiyonun olması her şeyden daha değerli" dedi. "Japonya’dan Almanya’ya, Çin’den İspanya’ya birçok ülkenin halısı bu koleksiyonda" Doğudan başlayarak birçok kıtadan o yöreye ait duvar halılarını topladığını dile getiren Esen, "Halı koleksiyonuna doğudan başladık biz. Öncelikle Türk cumhuriyetlerinden, Çin’den, Japonya’dan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan oralardan duvar halıları aldık. Daha sonra İran, Irak kısmından aldık. Savaştan önce gittiğimizde Ukrayna’dan aldık. İtalya’dan var, İspanya’dan var, Hindistan’dan var, Almanya’dan var. Yaklaşık 25 ülkeden halı topladık. Koleksiyondaki halılarda değişik güzellikte ve ender olan halılar var. Türkmenistan’dan ipek dokuma halılar ender halılardır. Bizi bilenler çeşitli ülkelerden önce halının fotoğrafını atıyor. Kriterlerimize uyuyor mu, ender mi bunlara bakıp sonra da gidip alıyoruz" diye konuştu. "Koleksiyondaki tüm halılar benim göz bebeğim" Tüm halılarını göz bebeği olarak gördüğünü de sözlerine ekleyen Esen, "Tüm halılar benim göz bebeğim. Oğlum da tüm bu eserlere, mirasıma sahip çıkacak" dedi. Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda lisans, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde de yüksek lisans yapan Seçkin Esen, en büyük hobisinin duvar halılarını izlemek olduğunu sözlerine ekledi.