KÜLTÜR SANAT - 27 Aralık 2023 Çarşamba 14:06

1939 Erzincan Depremi ve sonrası

A
A
A
1939 Erzincan Depremi ve sonrası

Sosyal ve Beşeri Bilimler, Tarih ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi hakkında araştırma ve yayınları bulunan Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Erdem Yavuz, çıkardığı kitapta 1939 Erzincan depremi ve sonrasını kaleme aldı.


Kitabında 1939 depremi, Erzincan ve bölgeye etkisini anlatan Doç. Dr. Erdem Yavuz, şu bilgilere yer verdi:


“Büyük deprem kuşağı içerisinde bulunan Erzincan Ovası en şiddetli depremlere maruz kalmıştır. Erzincan’ın bu kuşak üzerinde bulunan diğer yerlere nazaran özel bir durumu vardır. Bu özel durum ülkemizi doğudan batıya keteden Kuzey Anadolu Fayına bağlı en genç ve geniş ölçülü tektonik hareketlerdir. Erzincan Ovası’ndaki çökmeler bitmemiştir ve devam edecektir. Sık sık meydana gelen depremler bunun en bariz delilidir.


Erzincan’da meydan gelen bu depremler yüzünden şehir ve çevresi zaman zaman yıkıntı haline gelmiş, tarihi eserlerin çoğu yok olmuş, bir kısmı ise harabe halini almıştır. X. yüzyıldan itibaren birçoğu şiddetli olmak üzere 36 kadar depremin meydana geldiği tespit edilmiştir. Farklı kaynaklarda tarihi süreç içerisinde Erzincan veya yakın çevresinde çok sayıda can ve mal kaybına neden olan depremlerin meydana geldiğine işaret edilmektedir. 967, 1045, 1168, 1287, 1422, 1576, 1666 depremleri can kaybının olduğu yazılı kayıtlara geçen en önemli doğal afetlerdendir. Tarihi belgeler ışığında Erzincan’ın son bin yılda 11 kez tümüyle yıkıldığı belirtilmektedir.


1135 yılında Erzincan’da yaşanan büyük deprem, başta Erzurum olmak üzere çevredeki illerde de etkili olmuştur. 1236’da Erzincan iki ayrı büyük deprem daha yaşamıştır. 1268’de Erzincan ve civarındaki bölgede meydana gelen depremde 15.000, 1457’de 32.0007 ve 1482’de de 15.000 kişi hayatını kaybetmiştir. 1584’de Erzincan ve Erzurum’da yaşanan büyük depremde Erzincan’ın tamamen yıkıldığı 15.000 insan kaybının yaşandığı belirtilmektedir.


Erzincan’daki en büyük depremlerden biri olan kayıtlara geçen ve çeşitli eserlerde ayrıntılı olarak incelenen 19 Temmuz 1784 depreminde yaklaşık 10.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Deprem sonrası halkın önemli bir kısmının Erzurum’a göç ettiğine işaret edilmektedir. İncelemelerde bulunmak üzere şehre gelen Erzurum Valisi Süleyman Paşa ve beraberindekiler artçı depremde hayatlarını kaybetmiştir.


Cumhuriyet Dönemi’nde ise ilk şiddetli deprem, 10 Aralık 1930 Çarşamba günü öğle vakti meydana gelmiştir. Deprem civar illerde de hissedilmişse de tahribatını Erzincan’da yapmıştır. 1930 depreminde İzzet Paşa Camiinin kubbesi çökmüş, pek çok resmi ve sivil bina hasar görmüştür. Bu depremle tüm binalar direncini yitirmiştir.


1930’lu yılların sonuna kadar gerek ülke içinde gerekse ülke dışında siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal alanlarda pek çok önemli hadise cereyan etmiştir. İçeride ve dışarıda cereyan eden ve ülke ekonomisini derinden sarsan tüm bu gelişmeler esnasında 1939’da, II. Dünya Savaşı patlak verdi. Türkiye her ne kadar fiili olarak savaşa girmemiş olsa da, ülke ekonomisi artan askeri harcamaların yüküyle ezilmeye ve gerilemeye devam etti. II. Dünya Savaşı’nın olumsuz etkisi Türkiye’de de her alanda özelliklede ekonomide kendini gösterdi. Savaşın başlamasından yaklaşık üç ay sonra insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kabul edilen 1939 depremi meydana geldi. 1939 depremi; Amasya, Yozgat, Çorum, Tokat, Sivas, Erzurum, Elazığ, Tunceli, Gümüşhane, Giresun, Ordu, Samsun, Trabzon gibi çok geniş bir alanda yıkıcı etkisini gösterdi. Depremden en çok etkilenen yer ise şüphesiz Erzincan’dı.


Tarih boyunca doğal afetler, savaşlar, muhacirlik, salgın hastalıklar ve yokluklar gören ve ekonomik anlamda pek çok sıkıntıya maruz kalan Erzincan halkı, II. Dünya Savaşı’nın neden olduğu zor şartlarla mücadele etmek zorunda kaldı. Üstelik savaşın hemen akabinde insanlık tarihinin en büyük doğal afetleri arasında kabul edilen deprem felaketi yaşandı. Depremin yıkıcı etkisi Erzincan’ın siyasi, sosyal ve kültürel alanlarında olduğu gibi ekonomik alanda da hissedilir derecede kendini gösterdi. Yıllarca süren savaşlara ve depremlere karşı fedakârlık gösteren Erzincanlılar, 1940’lı yılların başında yeniden fedakârlık yapmak zorunda kaldı. Savaş döneminin zor şartlarında Erzincan’da yaşanan sıkıntılı süreç, 1939 depremi ile katbekat arttı.


1939 Erzincan Depremi


Kandilli Rasathanesi’ne göre deprem, 27 Aralık 1939 Çarşamba günü gece yarısı saat 1’i 57 dakika 30 saniye geçe başlamış ve 2-3 dakika sürmüştür. Rasathane Müdürü Prof. Fatin Gökmen, depremin şiddetinden rasathanedeki birçok cihazın bozulduğunu ifade etmiştir. Depremin konumu 39 80 kuzey enlemi ve 39 51 doğu boylamı, odak derinliği 20 km ve şiddeti ise 7,9’dur. Hasara uğramış bölgelerin uzunluğu 400 km. (Erzincan’ın doğusundan Amasya’ya kadar), genişliği ise (güneyde Sivas’tan Kuzeyde Karadeniz’e kadar) 200 km’dir. Bununla birlikte birinci derecede yıkım ve hasar Erzincan Ovası’ndan Kelkit Vadisi’ne kadar olan bölgededir. Depremin meteorolojik şartlarla da paralellik gösterdiği, mevsim için normal olmayan ve uzun süren bir yüksek basınç safhasından sonra şiddetli alçak basınç dalgalarının geldiği ve depremin alçak basıncın yoğun olduğu bir dönemde yaşandığına işaret edilmektedir. Türkiye’nin en büyük deprem felaketlerinden biri olan 1939 Erzincan Depremi’ni, dünya rasathanelerinin birçoğunun tespit ettiği ve depremin şiddetinin etkisinden bazı yerlerde sismograf iğnelerinin kırıldığı gazetelerde yer almaktadır. Deprem, ulusal basında büyük yankı bulmuş ve felaketin acı yüzü tüm yurtta derin üzüntüye sebep olmuştur.


Erzincan Valisi Osman Nuri Tekeli ve Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı General Muharrem Mazlum İskora, depremden ancak saatler sonra Kemah Dumanlı İstasyonu’na ulaşarak durumu Ankara’ya bildirmişlerdir. Depremin haberi alınır alınmaz TBMM, 27 Aralık günü olağanüstü olarak toplanmıştır. Dönemin İçişleri Bakanı ve Sosyal Yardım Bakanı ilk yardım malzemelerinin olduğu trenle aynı gün deprem bölgesine hareket etmişlerdir. 14 vilayeti etkisi alan depremin en çok etkilendiği yer ise Erzincan’dır.


Kuzey Anadolu Fayı’nın doğu-batı doğrultusunda kat ettiği Erzincan’da, depremin en büyük yıkıcı etkileri ova üzerinde görülmektedir. Öncelikle alüvyal dolgu depremin yıkıcı etkilerini artırmaktadır. Bunun yanında tarihi devirlerden beri yaşamaya elverişli Erzincan Ovası kalabalık nüfus kitlelerini barındırdığından depremlerdeki kayıplarda doğru orantılı olmaktadır. 1939 Depremi’nde, Erzincan’da meydana gelen yıkımlar şehir merkezi ile sınırlı değildir. Ova üzerindeki köyler başta olmak üzere çevre ilçelerde de can ve mal kayıpları yaşanmıştır. Neredeyse ilkel denilebilecek binaların tamamı yıkılmış ve Erzincan’da hayat durmuştur. Öte yandan depremin yıkıcı etkisi yanında, depremle birlikte çıkan yangınlar da fevkalade tesirli olmuştur. Depremin ardından yaklaşık iki hafta sonra Ekşisu mevkiinde büyük çöküntüler meydana gelmiş ve kırıklardan sular fışkırmıştır.


Enkaz altından sağ kurtulmayı başaran felaketzedeler, çetin kış şartları ve deprem neticesinde çıkan yangınlarla da mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Depremle birlikte Erzincan’ın dış dünya ile olan tüm haberleşme ve ulaşım imkânları kesintiye uğramıştır. Deprem bölgesinde birçok yerde demiryolu hatları bozulmuş, karayollarında ise kar ve tipi nedeniyle ulaşım sağlanamamıştır. Dolayısıyla depreme ilk müdahale edenler, askerler ve ha-pishanenin duvarlarının yıkılması sonucu açıkta kalan mahkûmlar olmuştur. Mahkûmların, askerlerin emrinde kurtarma çalışmalarına katıldıkları ve depremden 6 gün sonra 500’ün üzerinde vatandaşı sağ olarak kurtarmışlardır. 5 Nisan 1940 tarihli ve 1/358 numaralı “Zelzele Felaketine Uğrayanların Kurtarılması Hususunda Fevkalade Hizmetleri Görülen Bazı Mahkûmların Affı Hakkında Kanun Layihası” ile arama ve kurtarma çalışmalarına katılan 241 mahkûmun 187’sinin cezası tamamen, 54’ünün cezası ise kısmen affedilmiştir. Bir yıl sonra 31 mahkûmun cezası daha affedilmiş, para cezası olanların cezaları ve bunların her türlü mahkeme masrafı ve borçları silinmiştir.


Deprem sonrası dönemin kısıtlı imkânlarına rağmen, devlet tarafından azami bir gayret gösterildiği, Erzincan’a ilk etapta Kızılay aracılığıyla yardım gönderildiği ve imdat trenlerinin yola çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Ancak haberleşme ve ulaşımın kesintiye uğraması, depremin çok geniş bir alanda yıkıcı etkisini göstermesi ve Erzincan dışında çok sayıdaki vilayette de arama ve kurtarma çalışmalarının yapılması gibi nedenlerden dolayı Erzincan’daki ilk yardım çalışmaları olumsuz olarak etkilenmiştir. Bu olumsuzluklar Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından alınan tedbirlerle en aza indirilmeye çalışılmıştır.


Depremden sağ olarak kurtulanlar ise çok meşakkatli günler geçirmişlerdir. Yiyecek ve giyecekleri enkaz altında kalan depremzedeler, günlerce süren artçı depremlerle birlikte dondurucu soğuk ve karla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Depremden sonra yaklaşık bir ay açıkta kalan Erzincan halkı, bir ay sonra gönderilen çadırlarda ve kendi imkânlarıyla yaptıkları barakalarda hayatlarını idame ettirmeye çalışmışlardır. Kurulan çadırlar, sahra hastaneleri ve aş evleri ile halkın yaraları sarılmaya çalışılmıştır. Kısıtlı imkânlarla, Kızılay aracılığıyla un, ekmek, şeker, çay, yağ, kavurma, gaz yağı, kuru sebze, konserve, tuz, sabun, giyim eşyası, battaniye, kilim, çadır gibi temel ihtiyaç maddeleri dağıtılmıştır. Depremin ilk şokunun atlatılmasından, yaralılara müdahale edilmesinden sonra enkaz kaldırma ve enkaz altında kalan ölülerin naaşlarının çıkarılmasına başlanmıştır. Ulaştırma Bakanlığı tarafından, enkaz kaldırma ve ölülerin naaşlarının kaldırılması, şehirdeki asayiş ve genel sağlığın korunması için ikinci bir karara kadar Erzincan’a girişlerin ve demiryolu ile yolcu naklinin yasaklanmasına dair yapılan teklif, Bakanlar Kurulunca 03.01.1940 tarihli ve 12616 sayılı kararname ile kabul edilmiştir. Enkaz kaldırma çalışmalarının ilkbahara kadar sürdüğü, şehrin güvenliğinin Ankara’dan gelen polisler tarafından sağlandığı anlaşılmıştır.


Bunun yanında deprem sonrası halkın bir kısmının, soğuk hava şartlarından etkilenmemeleri düşüncesiyle, Hatay, Mersin, Tarsus, Seyhan, Malatya, Gaziantep, Kayseri, Sivas, Şanlıurfa ve Kahramanmaraş’a nakledilmiştir. Depremzedelerin bir kısmının da, belirlenmiş yerlerin dışındaki şehirlerdeki akrabalarının yanına yerleştikleri tespit edilmiştir. 1 Temmuz 1940 tarihinden itibaren kendi rızasıyla Erzincan’a geri dönmek isteyenlerin yol masraflarının karşılanarak Erzincan’a gönderilmişler, dönmek istemeyenlere ise herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır.


Savaşlar yüzünden yakılıp yıkılan Erzincan’ın imarı konusunda acele edilmesi ve yapılarda depreme dayanıklılığın göz ardı edilmesi ve 1930’da meydana gelen depremle birlikte Erzincan’daki tüm binaların direncini yitirmesi gibi sebepler, 1939 depreminin aşırı yıkım yapmasına neden olmuştur. Deprem sırasında binaların pek çoğu kısmen ya da tamamen yıkılmış, pek çoğu da hasar görmüştür. Enkaz yığını haline gelen Erzincan’da birçok kişi hayatını kaybetmiş ya da yaralanmıştır. Erzincan’da depremden en çok etkilenen yer, şehir merkezi olmuştur. Şehir merkezinin az nüfus barındırması, can ve mal kaybının daha da artmasının önüne geçmiştir. Depremin etkilerini ortaya koyan farklı kaynaklarda farklı verilere ulaşılsa da verilerin hemen hemen aynı olduğu görülmektedir. Depremde Erzincan’da 15 bin civarında insan hayatını kaybederken, 4 bin civarında yaralanan olmuştur. 30 bin civarında bina tamamen yıkılmış, 8 bin civarındaki bina da oturulmayacak derecede hasar görmüştür. 50 bin civarında büyük ve küçükbaş hayvan ile binek hayvanı telef olmuştur.


Felaketzedelere yardım amacıyla TBMM Başkanı’nın başkanlığında 29 Aralık 1939 tarihinde kurulan Milli Yardım Komitesi aracılığıyla tüm yurt genelinde yardım seferberliği başlatıldığı anlaşılmaktadır. Bağış kampanyasını ilk olarak TBMM Başkan ve üyelerinin, Başbakan ve bakanların başlattığı ve daha sonra da tüm genel müfettişlere ve valilere gönderilen tebligatla bağış kampanyasının ülke genelinde yayıldığı sonucuna varılmıştır. Felaketzedeler için yapılan yardımlar sadece yurt içiyle sınırla kalmamış, yurt dışından da birçok yardımlar yapılmıştır. Pek çok ülkenin katıldığı yurt dışından yapılan bağışlarda en dikkat çekici ülkeler İngiltere ve Fransa olmuştur. Yardımların uluslararası acil insani yardımlar kapsamında olmakla birlikte, II. Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi bir müttefik olarak kendi yanına çekme endişesiyle yapılmış olma ihtimali de oldukça kuvvetlidir. Bunun yanında yurt dışı kaynaklı yapılan yardımlarda öne çıkan başka bir hususta Son Halife Abdülmecid Efendi’nin felaketzedeler için Hindistan’da bir yardım kampanyası başlatmış olmasıdır. Nakdî ve aynî olmak üzere, yurt içinden yapılan yardım miktarı 8.350.124,62 TL, yurt dışından yapılan yardım miktarı da 2.556.602,76 TL olmak üzere Erzincan’a toplam 10.906.727,38 TL yardım yapıldığı görülmektedir. Toplanan bu yardımların yalnızca 1.282.493,29 TL’si Erzincan’a harcanmış, geri kalan 7.101.240,65 TL’lik kısmı depremden etkilenen diğer şehirlere aktarılmıştır. Ayrıca toplanan paraların bir kısmının da Ankara’daki Saraçoğlu Mahallesi ve Ankara Cebeci Hastanesi’nin ihtiyaçları için kullanılmıştır.


Depremin, Erzincan dışında Erzurum, Sivas, Gümüşhane, Tunceli, Amasya, Tokat, Yozgat, Niğde, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun gibi Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerindeki pek çok şehirde yıkıcı etkisini gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Can ve mal kaybının yaşandığı ve yaralıların olduğu bu şehirlere de devletin kısıtlı imkânlarla da olsa yardım elini uzattığı görülmektedir. Bu şehirlerin genelinde 17 bin civarında insanın hayatını kaybettiği, 5 bin civarında yaralının olduğu, 33 bin civarında binanın tamamen yıkıldığı ve 27 bin binanın ise kullanılamaz hale geldiği tespit edilmiştir.


Depremden sonra Erzincan’ın “Yasak Şehir”, “Muvakkat Şehir” ve “Yenişehir” olarak adlandırılan üç sahaya bölünmüştür. Deprem sonrası muvakkat şehir ve Yenişehir alanında bayındırlık ve imar faaliyetleri ile tespit edilen ev tipleri, elektrik, su ve kanalizasyon gibi alt yapı çalışmaları aynı anda devam etmiştir.


Netice olarak depremin yıkıcı etkisinin Erzincan’ın siyasi, sosyal, ekonomik, sağlık, eğitim ve kültürel gibi pek çok alanında hissedildiği sonucuna varılmıştır. Deprem, Erzincan’ın siyasi hayatını derinden etkilemiş, deprem ve siyaset olgusu uzun süre iç içe varlığını devam ettirmiştir.


Depremin bir başka etkisi de eğitim ve kültür hayatında olmuştur. Deprem neticesinde, Erzincan genelinde 95 adet okul binası yıkılmış, ağır hasarlı okul binalarında ise uzun bir süre eğitim verilememiştir. Deprem neticesinde, pek çok öğretmen ve öğrenci hayatını kaybetmiş, sağ kurtulan öğretmenlerin bir kısmı başka illere tayin edilmiş, bir kısım öğrenciler ise zorunlu olarak aileleriyle birlikte başka illere göç etmek ya da eğitimlerine ara vermek zorunda kalmışlardır. Erzincan Askeri Lisesi, Jandarma Okulu, Ziraat Okulu, Askeri Ortaokul gibi birçok eğitim kurumu başka şehirlere nakledilmiştir.


Deprem, Erzincan ekonomisini de derinden etkilemiş, şehrin ekonomik dinamiklerini canlandıracak olan iplik fabrikası, şeker fabrikası, hidroelektrik santrali gibi pek çok önemli proje depremden ötürü ertelenmek zorunda kalmıştır. II. Dünya Savaşı’nın olağanüstü şartlarında şehirde yaşanan sıkıntılı sürecin, 1939 depremi ile birlikte daha da artmıştır. Erzincanlılar, savaş ekonomisi ve depremin neden olduğu tüm olumsuzluklara aynı anda fedakârlık yapmak zorunda kalmıştır. Bu gelişmeler eşliğinde uzun bir dönem Erzincan’da yapılanma ve toparlanma mümkün olamamıştır.


Deprem sonrası vaat edilen birçok proje ya hayata geçirilememiş ya da yarım kalmıştır. En önemli aksaklıklar ise muvaffak şehir alanı ile yeni şehir alanının imarında yaşanmıştır. Yanlış tercihler ve uygulamalar ile muvaffak şehir, zaman içerisinde geçici vasfını kaybetmiş ve yeni şehir ile iç içe girmiştir. İlerleyen dönemlerde, muvakkat şehirde yaşayan halka tapuları verilmiş ve gecekondu yapılanmanın önü açılmıştır. Bu durum halkın yeni şehir bölgesine yerleşmesini uzun bir süre geciktirmiştir. Bu nedenlerden ötürü yeni Erzincan şehrinde uzun bir süre yapılanma gerçekleşmemiştir.”



1939 Erzincan Depremi ve sonrası

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Yılmaz’dan öğrencilere 3 ayrı destek Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik desteğini artırdı. Gaziantep Valisi öncülüğünde imzalanan protokollerle eğitimden spora, kültürden gençliğe birbirinden önemli proje ve destekler hayata geçirilecek. Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine yönelik desteklerini artırarak eğitim ve spor alanlarında önemli projeleri hayata geçirmeye devam ediyor. Gaziantep Valiliği öncülüğünde imzalanan 3 ayrı protokolle çocukların ve gençlerin akademik, sportif ve sosyal gelişimlerine katkı sağlayacak çok sayıda proje uygulanacak. Gaziantep Valiliği’nde düzenlenen protokol imza törenlerine Gaziantep Valisi Kemal Çeber, Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, İl Milli Eğitim Müdür Vekili Tacim Durmuş ve Gençlik ve Spor İl Müdürü Numan Nafiz Şahin katıldı. "Çocuklar oyunlar oynayarak öğrenecek" Gaziantep Valiliği, Şehitkamil Belediyesi ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında imzalanan Spor Festivali Projesi ile ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik çeşitli oyunlar ve fiziki etkinlikler düzenlenecek. Proje sayesinde çocukların hareket yetkinliğinin artırılması, aktif yaşam alışkanlıklarının erken yaşta kazandırılması ve sağlıklı bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlanması hedefleniyor. Şehitkamil Belediyesi’nin destekleriyle gerçekleştirilecek etkinliklerde öğrenciler, eğlenceli aktivitelerle sporla iç içe olacak, fiziksel gelişimlerinin yanı sıra sosyal becerilerini de geliştirme fırsatı bulacak. Yüzme bilmeyen kalmayacak Gaziantep Valiliği, Şehitkamil Belediyesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü arasında imzalanan "Minik Kulaçlar Şehitkamil’e Renk Katsın" projesi ile ilçe genelindeki tüm ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin yüzme ile tanışması sağlanacak. Yüzme eğitimi sayesinde çocukların hem fiziksel gelişimlerine katkı sunulacak hem de sosyal, kültürel ve sportif yönleri desteklenecek. Aynı zamanda erken yaşta yüzme öğrenilmesiyle çocukların su güvenliği konusunda bilinçlenmeleri amaçlanıyor. LGS ve YKS öğrencilerine kitap desteği Başkan Yılmaz’dan bir destek de eğitim alanında geldi. Gaziantep Valiliği, Şehitkamil Belediyesi, İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında imzalanan protokol çerçevesinde, Şehitkamil ilçesinde 8. ve 12. sınıfta öğrenim gören, LGS ve YKS’ye hazırlanan öğrencilerine yönelik hazırlık kitapları dağıtılarak, öğrencilerin akademik başarılarının artırılması hedefleniyor. "Şehitkamil Belediyesi her daim yanınızda" Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz, öğrencilerin her alanda desteklenmesinin geleceğe yapılan en büyük yatırım olduğunu belirterek, "Ne zaman küçük kardeşlerimizle buluşsak bizden talepleri oluyordu. En önemli talepleri LGS ve YKS sınav setleriydi. Bugün buna sağlayacak protokolü imzalamanın mutluluğunu yaşıyoruz. İnşallah çocuklarımız geleceğe hazırlanmasında Şehitkamil Belediyesi de onların yanında yer alacak. Spor alanında her zaman olduğu gibi çocuklarımızın yanındayız. Tüm tesislerimizi çocuklarımıza açıyoruz. Bu, bizim için çok önemli bir şey. Çünkü minik çocuklarımızın keşfedilmesi gerekiyor. Gaziantep, sporcu bir memleket. Biz de çocukları havuza götürüp, basit bir yüzme eylemi gerçekleştirmek istemiyoruz. Çocuklarımıza disiplinli bir şekilde eğitim vermek istiyoruz. Şehitkamil için, gençlerimiz için, yarınlarımız için durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Tüm imkânlarımızla yarınlarımızın en büyük teminatı olan öğrencilerimizin her zaman yanındayız" dedi. "Umut Başkan her daim çocukları düşünüyor" Gaziantep Valisi Kemal Çeber de Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz’ın harika bir işe imza attığını ifade ederek, "Kıymetli başkanıma çok teşekkür ediyorum. Her daim çocuk ve gençleri düşünmesi, bizim için çok kıymetli. Umut Başkanımı can-ı gönülden tebrik ediyorum. Desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum" diye konuştu. İl Milli Eğitim Müdür Vekili Tacim Durmuş ve Gençlik ve Spor İl Müdürü Numan Nafiz Şahin de imzalanan protokollerin önemine değinerek, Başkan Yılmaz’a desteklerinden dolayı teşekkür etti.
Muğla Muğla’da yeni yıl coşkusu buz paten pistiyle başladı Muğla Büyükşehir Belediyesi Menteşe ilçesi Kent Meydanı’na yılbaşında vatandaşların keyifli vakit geçirmesi için buz paten pisti kurdu. Kış sporlarını Muğlalılarla buluşturmayı amaçlayan pist, yıl boyunca hizmet verecek. Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin 2025 yılında vatandaşlarla ilk kez buluşturduğu ve vatandaşlardan yoğun ilgi gören buz paten pisti, 2026’nın yeni yıl hazırlıkları kapsamında tekrar Kent Meydanı’nda Muğlalıların hizmetine sunuldu. Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan buz paten pisti, 2 Ocak 2026 tarihine kadar ücretsiz olarak vatandaşların kullanımına sunulacak. Her yaştan vatandaşın faydalanabileceği pist, özellikle çocuklar ve gençler için önemli bir spor ve sosyal alan oluşturuyor. Büyükşehir Belediyesi ayrıca yeni yıl hazırlıkları kapsamında Muğla genelinde sokak, park ve meydanları kendi üretimi olan yeni yıl süslemeleriyle de aydınlattı. Kurslar ücretsiz olacak Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Meydanı’nda vatandaşlarla buluşturduğu buz paten pistinde 5-15 yaş arası çocuklara yönelik ücretsiz buz paten kursları da verilecek. Kurslar, hafta içi 14.00-21.00, hafta sonu ise 09.00-21.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek. Alanında uzman eğitmenler eşliğinde verilecek eğitimlerle çocukların hem eğlenmesi hem de buz pateni sporunu öğrenmesi hedefleniyor. Çelebi: "Arkadaşlarımla aktivite yapmak için güzel oldu" Uzay Nur Çelebi "Muğla için gerekli bir şeydi. Arkadaşlarımla zaman geçirmek için güzel bir alan. Arkadaşlarla hep birlikte eğlendik. Belediyemize teşekkür ederiz." dedi. Pala: "Pist gerçekten güzel olmuş" Üniversite öğrencisi Cihangir Pala "Buz pistinden çok memnun kaldık. Herkese tavsiye ediyorum. İlk defa geliyorum. Pist gerçekten güzel olmuş. Büyükşehir Belediyesi’ne yapmış olduğu bu hizmetten dolayı teşekkür ediyorum." dedi. Başkan Aras: "Herkes için erişebilir, mutlu ve yaşanabilir bir kent hedefliyoruz" Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, Kent Meydanı’na kurulan buz pistini ziyaret etti. Başkan Aras: "Muğla’mızda herkes için erişebilir, mutlu ve yaşanabilir bir kent hedefimiz doğrultusunda kent yaşamını canlandıran çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu anlayışla Menteşe Kent Meydanı’nda hayata geçirdiğimiz buz paten pisti ile vatandaşlarımıza kent merkezinde dört mevsim boyunca spor yapma ve sosyalleşme imkânı sağlamak istedik. Buz paten pistimizin çocuklarımızdan ailelere, gençlerden yetişkinlere kadar tüm hemşehrilerimize keyifli, güvenli ve nitelikli bir sosyal ortam sunacağına inanıyorum. Tüm vatandaşlarımızı Menteşe Kent Meydanı’ndaki buz pistimize davet ediyorum. Vatandaşlarımızın yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum" dedi.
Muğla MUSKİ’den 281 milyon liralık araç yatırımı Muğla Büyükşehir Belediyesi ve MUSKİ, kentin altyapı hizmetlerini hızlandırmak amacıyla bir yatırıma imza attı. 281 milyon TL bedelle alınan 108 yeni hizmet aracı törenle hizmete girdi. Başkan Ahmet Aras törende personele seslenerek, "Bu araçlar halkın vergisiyle alındı, kendi malınızdan daha iyi bakacaksınız" uyarısında bulundu. Muğla Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MUSKİ) Genel Müdürlüğü, 2025 yılını dev bir hizmet hamlesiyle kapatıyor. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın vizyonu doğrultusunda hizmet kapasitesini artıran MUSKİ, filosuna kattığı 108 yeni araçla sahada daha etkin bir döneme girdi. Şengül: "2026 yılında hedeflerimiz daha büyük" Törenin açılış konuşmasını yapan MUSKİ Genel Müdürü Yılmaz Şengül, kurumun teknik kapasitesinin her geçen gün arttığını vurguladı. Şengül, "Başkanımız Ahmet Aras’ın liderliğinde, 281 milyon liralık yatırımla 108 yeni aracı Muğla’nın hizmetine sunmanın gururunu yaşıyoruz. Bu araçlar; etkin, hızlı ve kent dostu hizmet anlayışımızın sahadaki en güçlü temsilcileri olacaktır. Göreve geldiğimizden bu yana kaynaklarını doğru kullanan, yatırım açığını kapatan ve hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla 7/24 sahadayız. 2026 yılında çok daha büyük hedeflerle şehrimize layık olmaya devam edeceğiz" dedi. Başkan Aras’tan "emanet" vurgusu: "Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var" Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, törende yaptığı konuşmada kamu kaynaklarının korunmasına dair net mesajlar verdi. Büyükşehir bünyesine katılan 1miyar 170 milyon TL’lik araç yatırımının ardından MUSKİ’ye de 281 milyon TL’lik ek filo kazandırdıklarını belirten Aras, şunları söyledi: "Bu araçlar kutsaldır; çünkü halkın boğazından kestiği vergilerle alınmıştır. Şoföründen daire başkanına kadar herkes bu araçlara kendi malı gibi, namusu gibi sahip çıkmak zorundadır. Bu araçları bize babamız bahşetmedi. Yağından suyuna, temizliğinden arızasına kadar titizlikle takip edeceğim. İhmal sonucu zarar verene gereğini yaparım" "Bölge daire başkanlıkları ile hızlı çözüm" Başkan Aras, hizmetin yerinden yönetilmesi adına kurulan bölge daire başkanlıklarının yetkilerini artırdıklarını ifade ederek, "Fethiye’den Bodrum’a kadar dağınık bir coğrafyadayız. Artık merkezden talimat beklemenize gerek yok. Bölge başkanlarımız tam yetkilidir. Bir okulun, bir hastanenin veya bir muhtarın ihtiyacı mı var? Hemen koşacaksınız. Bizim sizden tek beklentimiz, halkın şikayetini bitirmeniz ve bir litre suyun bile israfına izin vermemenizdir" dedi. Yeni vidanjörlerle uygun fiyatlı hizmet Filoya katılan 20 yeni vidanjörün önemine değinen Aras, kanalizasyon altyapısı henüz tamamlanmamış mahallelerde ekonomik zorluk yaşayan vatandaşa MUSKİ güvencesiyle daha uygun fiyatlı hizmet sunulacağını müjdeledi.
Kayseri Kayseri Serbest Bölge’de 2025 yılının son yönetim kurulu toplantısı gerçekleşti Kayseri’nin üretim ve istihdamda yükselen yıldızı Kayseri Serbest Bölge’de 2025 yılının son yönetim kurulu toplantısı gerçekleşti. Kayseri Serbest Bölge Yönetim Kurulu Başkanı ve Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu’nun başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda, 2025 yılında yapılan hizmetlerin değerlendirilmesi ile 2026 yılında yapılacak olan hizmetlerin istişaresi gerçekleşti. Başkan Palancıoğlu: "2026 yılı da Kayseri Serbest Bölge ve Kayseri açısından en iyi şekilde geçecek" Kayseri Serbest Bölge Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu, Kayseri Serbest Bölge’nin rol model işler yaptığını belirterek şunları söyledi: "Kayseri Serbest Bölge olarak 2025 yılının son toplantısını gerçekleştirmiş oluyoruz. Bir yıl boyunca Kayseri’nin ihracatına yön veren, Kayseri’nin yaklaşık dörtte bir ihracatının ortaya çıktığı Kayseri Serbest Bölge’de çok şükür işler yolunda gidiyor. Birçok yatırımlar hayata geçiyor. Özellikle Serbest Bölgemizin son yıllarda yapmış olduğu en büyük altyapı çalışmasını son aşamaya getirmiş bulunuyoruz. Gerekli yolların kilit parke ve asfalt yapımı ile birlikte 2026 yılında altyapı çalışması tamamlanmış olacak. Geçtiğimiz dönemde güneş enerjisi santralleri kurduk, kiralanabilir hangarlar yaptık, açılabilir yolların tamamını açmış olduk, altyapı çalışmalarının %70 oranında tamamı bitmiş oldu. Bunlarla birlikte giriş kapımız yapılmış oldu, kantarlarımız yapılmış oldu, yeni tesislerimizin tamamı bitmiş oldu. Kayseri Ticaret Odası Başkanımıza, Sanayi Odası Başkanımıza, yönetim kurulu üyelerimize ve mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Biz burada emanetçi olarak tüm hissedarların haklarını korumak, Kayseri’nin ihracatının ve üretiminin gelişmesi için çalışmak durumundayız. Kayseri Serbest Bölge şu anda 19 serbest bölge içerisinde rol model olan, en önde olan bir bölge haline gelmiştir. İnşallah 2026 yılı da Kayseri Serbest Bölge ve Kayseri açısından en iyi şekilde geçecek. Altyapı çalışmalarımızın hepsinin hazırlığını yaptık. Yaptığımız çalışmalar hayırlı, uğurlu olsun inşallah." Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mehmet Büyüksimitci ise Kayseri Serbest Bölge’nin ihracat konusunda önemli bir yere sahip olduğunu belirterek, "Kayseri Serbest Bölge son dönemlerde inanılmaz bir atakla altyapısını oldukça iyi hale getirdi. Arıtma tesisinden kanalizasyon sistemine, elektrik altyapısından suyuna kadar bütün altyapısı hemen hemen bitmiş durumda. 2026 yılında sanayicilere daha iyi hizmet vermek, aynı zamanda KAYSER A.Ş.’nin hissedarları ile ilgili iyi haberler vermek için çalışmaya devam edeceğiz. Serbest Bölge ihracat konusunda önemli bir noktamız Kayseri’de. İnşallah bu vesileyle ihracatın artmasına bir katkımız olur" diyerek Yönetim Kurulu Başkanı Palancıoğlu’na ve yönetim kuruluna teşekkür etti. Kayseri Ticaret Odası Başkanı Ömer Gülsoy da, "Sanayicilerimize daha rahat iş yapabilme kolaylığı sağlamak, konfor alanını geliştirmek için yıl boyunca bütün eksiklikler tamamlanmış durumda. 2026 yılının daha çok ihracat, daha çok istihdam, daha çok ekonomiye kazanç verilebilecek bir yıl olmasını diliyorum. Başkanımız Mustafa Palancıoğlu’na ve yönetimine teşekkür ediyorum" dedi.