YEREL HABERLER - 23 Şubat 2017 Perşembe 10:55

Kadınlarda regl dönemine dikkat

A
A
A
Kadınlarda regl dönemine dikkat

Bir kadının düzenli adet görmesinin hormon salgılanmasını kontrol eden endokrin sistemine, beyin ve genital organlar arasındaki uyuma bağlı olduğunu belirten Op.Dr. Aslı Alay, bu döneme dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Aslı Alay, "Sistemdeki en ufak bir sorun adet düzensizlikleri, adet görememe, sık adet görme, ağrılı adet görme, kilo alma, ciltte sorunlara yol açabilir.Kadınlar genellikle cinsel aktif oldukları dönemde adet dönemlerini ve adet süresini dikkatlice takip eder. Ancak bilinmelidir ki üreme organlarında yaşanılan birtakım hastalıklar, endokrin sistemde ki sorunlar adet siklüsünde değişikliklere yol açabilir. Adet görmeye başlayan her kız çocuğu da dahil olmak üzere genç kızlar ve erişkin kadınlar siklüslerini takip etmelidir. Beyinde yer alan hipotalamus-hipofiz bezi yumurtalıklardan salgılanan hormonları kontrol eder. Yumurtalıkların salgıladığı hormonların rahim duvarında yaptığı değişiklikler ise adeti oluşturur. Adet dönemi vajinal kanama ile başlar ve her siklüs ortalama 28 gün sürer" dedi.
Kadın bedeninin her ay embriyonun rahim duvarına yerleşebileceği bir ortam yaratmaya çalıştığını ifade eden Op.Dr. Alay, "Yumurtlama dönemi ortalama 14. Gün olup, bu dönemde ilişkinin olmaması veya korunma nedeni ile gebelik oluşmaması durumunda, rahim duvarında embriyonun yerleşmesi için yapılan hazırlıklar durur. Rahim duvarı kanama ile dökülür. Bu döngü menopoza kadar her ay devam eder . Kadınlar adet döngüsünü yakın takip etmelidir. Adetli iken kullandıkları ped sayısı, adetin kaç gün sürdüğü, adette eşlik eden sancı varlığı dikkatle izlenmeli ve değişikliklerde mutlaka jinekoloğa başvurulmalıdır" diye konuştu.
Op.Dr. Aslı Alay, kadınlarda sık olarak görülen adet düzensizliklerini ve özelliklerini şöyle sıraladı:
"1-Adet görememe: Beklenilen adet tarihinden 7-10 günlük gecikme sıklıkla gebelik belirtisi olabilir. Ancak cinsel aktif olmayan ve gebelik testi negatif çıkan bir kadında yaşadığı fiziksel ve psikolojik stres, egzersiz, kilo değişikliği de bu duruma neden olabilir. 3 siklüs devam eden adet gecikmesi durumunda detaylı araştırma yapılmalı, kadınlar hormonal açıdan değerlendirilmelidir. Ancak unutulmaması gereken ilk adet görmeye başlayan genç kızlarda 1-2 yıl düzensizlikler olabilir.
2-Ara kanama: Bu bir sonuç olup, birçok hastalığın belirtisi olabilir. Bunlar arasında hormonal düzensizlikler, miyomlar, polipler, enfeksiyonlar sayılabilir. Ancak bazen doğum kontrol ilaçları, korunma iğneleri ara kanama yapabilir, her durumda mutlaka araştırılmalıdır.
3-Yoğun adet kanamaları: Adet kanamalarının yoğun geçmesi ve uzun sürmeside araştırılması gereken bir durumdur. Özellikle 7 günden uzun süren, 2 saatten daha kısa sürede kirlenen, gece pedi kullanımını gerektiren, yoğun pıhtı içeren vajinal kanama mutlaka araştırılmalıdır. Adet düzensizliği nedenleri: ilk adet görmeye başlanılan yıllarda ve menapoza yakın fizyolojik olarak görülebilir. Fizyolojik düzensizliklerin dışında polikistik over sendromu( Kıllanma, kilo artışı, kısırlık), enfeksiyonlar, gebelik, dış gebelik, düşük, myom, polip, çikolata kistleri, aşırı gerginlik, üzüntü, yoğun egzersiz programı, kilo değişikliğide adet düzensizliğine yol açabilir."
Düzenli adet gören kadınlarda adet döneminin ilk 1-2 günü sancı olabileceğini kaydeden Op.Dr. Alay, "Bu ağrı genellikle kadınların yüzde 50’sinde görülmekte çoğunlukla hafif geçmektedir. Bazı kadınlarda ise ağrı şiddetli olabilir. Rahim kas dokusu içerir, adet döneminde rahim kaslarındaki kasılma ağrıya ve kramplara yol açmaktadır. Birçok ağrı kesicinin hedefi olan prostoglandin adet döneminin başlangıcında salgılanır, rahimde kasılmaya, kasılmada ağrıya yol açar. İlk günlerde yüksek olan prostoglandin düzeyi daha sonra azalır ve ağrıda azalır.Dismenore tanısı konulmadan önce ağrının ne zaman geldiği, eşlik eden şikayetler, ağrı geçmesi için neler yapıldığı, ağrının seyri önemlidir. Dismenore başlangıç şekline göre 2 grupta incelenilir. 1-pirimer dismenore: ilk adeti takip eden 1-2 yıl içinde başlar.Sancı çoğunlukla adetten 1-2 gün önce başlar, adetin ilk günü şiddetlenir. Alt karın bölgesinde başlayan ağrı ve kramplara eşlik eden bulantı-kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, kabızlık, ishal, bacakların iç yüzünde hassasiyet olabilir. Çoğunlukla altta yatan bir hastalık yoktur. Nedeni prostoglandinlerin doğal salınımı olup tedavide ağrı kesici özelliği olan ilaçlar kullanılır.Bu ilaçlar adet kanaması başlamadan alınırsa dahada etkili olur. 1-2 günlük kullanım çoğunlukla yeterlidir. İlaçlarla birlikte alkol almamaya dikkat edilmelidir. Ayrıca karaciğer hastalığı, kanama bozukluğu ve ülseri olan kadınlarda ilaç dikkatli kullanılmalı, doktor önerisi ile ilaç alınmalıdır. Kontrol edilemeyen şiddetli ve iş gücü kaybına yol açan, sosyal yaşantıyı etkileyen adet sancılarında daha etkin bir tedavi gerekebilir. Bu durumda hormonal tedavi yöntemleri kullanılabilir" ifadelerini kullandı.
Op.Dr. Aslı Alay, Dismenore tedavisinde geleneksel yöntemleri şöyle sıraladı:
"1-Masaj, sıcak uygulama:Sıcak banyo, ayaklara sıcak uygulama kadını rahatlatır. Dikkat edilmesi gereken sıcak uygulama direk olarak karın bölgesine yapılmamalıdır. Çünkü karın içi mevcut olan ve bilinmeyen iltihabi bir durumu arttırabilir.
2-Kadında adet dönemi:Önce karında şişlik, memelerde gerginlik, baş ağrısı görülüyor ise adetten yaklaşık 1 hafta önce tuzu kısıtlamak, kafeinli gıdalardan uzak beslenmek, maydanoz tüketmek, ıhlamur, rezene çayı içmek bir miktar ödemi azaltır. Ayrıca vit B ve magnezyum içeren gıdaların tüketimi de ağrıyı azaltabilir. B vitamini et, karaciğer, balık, yeşil sebzelerde bolca bulunur. Magnezyum ise fındık, fıstık, kepek, çiğ tüketilen koyu yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. Meditasyon ve yoga gibi uygulamalar , düzenli uyku, kas tonusunu arttıracak egzersizler ve nefes egzersizleri de yaralıdır."
Sekonder dismenore rahim ve yumurtalıklardaki herhangi bir hastalık nedeni ile olduğunu ifade eden Op.Dr. Alay, "Sık nedeni çikolata kisti ve myomlardır. Ağrılar adetten önce başlayabilir ve adet bitiminde devam edebilir. Ağrı adet dışındaki dönemlerde ve ilişki sırasında da olabilir.Tedavide hastalığın boyutuna göre bazen ilaç tedavisi, bazı durumlarda ise cerrahi tedaviden yararlanılır. Premenstrual sendrom (Pms) (adet öncesi gerginlik: 30-45 yaş arası kadınlarda daha sık görülen, adetten 5-10 gün önce başlayan fiziksel, duygusal, davranışsal değişikliklerdir. Pms de ailesel bir yatkınlık vardır.Her kadında adet öncesinde birtakım değişiklikler olabilir. Ancak yüzde 5 kadında belirtiler şiddetli olup yaşam standartlarını bozmaktadır. Kadın ruh halindeki değişiklikler bazen mutlu, bazen melankolik davranışları değişen hormonlarından kaynaklanabildiği düşünülse de Pms’nin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Sadece kadınlar değil aynı zamanda erkeklerde kadın ruhunu anlayabilmeleri için premenstrual sendromu bilmeli ve öğrenmelidir.Pms tanısı konmadan önce detaylı inceleme yapılmalıdır" açıklamalarnıda bulundu.
Op.Dr. Aslı Alay, Pms tanı kriterlerini şöyle sıraladı:
"1-adet başladıktan sonra belirtilerin kaybolması
2-belirtilerin adet başlangıcından yaklaşık 14 gün sonra başlaması
3-her ay en az 10 gün süren rahat bir dönemin geçirilmesi
4-belirtilerin 3 ve daha fazla siklüsde tekrar etmesi
5-belirtilerin sosyal yaşamda sorunlara yol açabilecek düzeyde olması gerekir.
Pms belirtileri oldukça çeşitli olup belirtiler fiziksel, duygusal ve davranışsal olarak sınıflandırılır. Sık görülen pms belirtileri karında şişkinlik, gaz, memede hassasiyet, kabızlık, ishal, yorgunluk, baş dönmesi, baş ağrısı, sırt ağrısı, eklem ağrılarıdır. Bazı kadınlar ışığa karşı hassasiyet, çarpıntı, terleme, akne, yağlı bir cilt gibi fiziksel belirtilerden şikayet edebilirler. Pms de görülen duygusal ve davranışsal belirtiler ise; gerginlik, endişe hali, umutsuzluk, üzüntü, ağlama krizleri, sinirli ve agresif davranışlar, uyku sorunları, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü, cinsel istekte artıştır. Pms belirtileri yaşayan kadınlar bu dönemlerde aşırı bir tatlı istekleri olduğunu ve çokça kafeinli gıdalar tükettiklerini ifade ederler. Pms tedavisinde hafif ve orta derecede şikayetleri olan kadınlarda yaşam tarzında değişiklikler yeterli olmaktadır. Pms belirtilerini şiddetli yaşayan kadınlarda ise ilaç tedavisi zorunludur" dedi.
"Pms de etkili İlaç dışı tedaviler"
Op.Dr. Alay, "Öncelikle kadınlar bu konuda bilgilendirilmeli, bedeninin hormonal değişime bir tepkisi olan pms’ nin yaş ilerledikçe azalacağını, dünyada sık görülen bir sorun olduğu anlatılmalıdır. Kahve, çikolata, çay, kola, alkol pms belirtilerini arttıracağından tüketilmemelidir. Ayrıca meditasyon, yoga, egzersiz, yüzme vücutta endorfin salınımını artırdığından oldukça yararlıdır. Endorfinin vücudumuzun salgıladığı morfin olduğu unutulmamalıdır" şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İletişim Başkanı Altun: "TRT, Batılı medya organlarının görmezden geldiği her konuda, uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor" İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "TRT, Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor” dedi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ATO Congresium’da düzenlenen TRT 60. Yıl Gala Programında konuştu. Altun, Türkiye’nin en güçlü, en etkili yayın organın TRT’nin kuruluş dolasıyla aranızda olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Türkiye’nin modernleşme tarihi ile medya tarihi iç içe geçtiğini ifade eden Altun, “Kitle iletişim araçlarının gelişimi ile devletin, toplumun, siyasetin serencamı arasında çok ciddi geçişlilikler vardır. Tanzimat’tan bugüne iletişim tarihimiz içerisinde 4 önemli dönemden bahsedebiliriz. Gazete yayıncılığı, radyo yayıncılığı, televizyon yayıncılığı, ve dijital yayıncılık. Bu tarihi seyir içinde Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu asli bir rol oynamıştır” ifadelerini kullandı. TRT’nin 60 yıl önce, 1 Mayıs 1964 yılında kurulduğunu ve 1990’lı yılların başına kadar televizyon ve radyo yayıncılığı yükünü tek başına sırtlandığını hatırlatan Altun, “TRT, bu süreçte alternatifi olmayan bir okul işlevi görmüştür. Özel radyo ve televizyonlar ilk kuruldukları yıllarda, ihtiyaç duyduğu insan kaynağını ve meslek kültürünü TRT’den karşılamıştır. Yayıncılık faaliyetlerine ek olarak, eğitim ve araştırma alanında TRT’nin önemli katkıları olmuştur. 2000 sonrasında ise, TRT hem kanal sayısını artırmış hem de yayın faaliyetlerini çeşitlendirmiştir. TRT’nin yarım asrı aşan yayınları, aslında Türkiye’nin son 60 yıllık siyasal, toplumsal ve kültürel serencamını da gözler önüne sermektedir. Bu kapsamda, TRT Türkiye’nin sevinçlerine olduğu kadar, darbelere, sıkıyönetim dönemlerine, ulusal ve uluslararası krizlere de şahitlik etmiştir. Şahitlik etmekle kalmamış, çalkantılı süreçlerden etkilenmiştir” şeklinde konuştu. TRT’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde büyük bir atılım içerisine giren ülkemizin yeni konumuna uygun olarak milletin, gönül coğrafyanın ve insanlığın yararına önemli adımlar attığına dikkat çeken Altun, “TRT, büyük ve güçlü Türkiye’nin bir kurumu olarak habercilik, belgeselcilik, dizi ve film sektörlerinde güçlü içerikler ve markalar üretmiştir. TRT bunu yaparken, sadece ulusal alanda ve konvansiyonel medyanın sınırları içinde kalmamış, aynı zamanda yetkin bir uluslararasılaşma ve dijitalleşme sürecini de hayata geçirmiş ve yönetmiştir. Uluslararasılaşma ve dijitalleşme. Bana göre bu iki kavram TRT’nin son dönemine damgasını vuran iki önemli kavramdır. Bugün TRT, TRT World başta olmak üzere, geçen hafta açılışını yaptığımız TRT İspanyolca Dijital Haber Platformu, TRT Arapça, TRT Rusça, TRT Afrika, TRT Balkan, TRT Fransızca’nın da aralarında olduğu 41 dil ve lehçede yaptığı yayınlarla küresel bir içerik üreticisidir” diye konuştu. “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır” Küresel alanda medya emperyalizmini destekleyen başlıca unsursa uluslararası haber ağları ve onların anlatı mekanizmaları olduğunu belirten Altun, “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır. Fakat dünya kamuoyunun algısını yönetmek noktasında belki de en sinsi güç, medyanın söylem ve anlatı oluşturma gücüdür. Batı dünyası bugün bu güçten kendi emperyal amaçlarını kamufle etmek için faydalanmaktadır” açıklamalarında bulundu. "Uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan haber ajanslarının basınla birlikte sömürgeciliğin keşif kolunu oluşturduğunu bildiren Altun, "İletişim ve medya alanında Batı tahakkümünün tartışma konusu olması ancak 1970’lerle birlikte mümkün olmuştur. 1970’lerde çok sesli ve çok kültürlü enformasyon akışı talepleri yükselmeye başlamıştır. Türkiye, o dönemde bu taleplere cevap vermeye çalışmış, ne var ki bu gücü ancak 2010’lardan sonra kendisinde bulabilmiş ve TRT World başta olmak üzere uluslararası medya markalarını bünyesinden çıkarabilmiştir. Buradaki en temel amaç, uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” ifadelerini kullandı. "Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız" TRT’nin Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri yerinde ve zamanında ulaştırma mücadelesi verdiğine dikkat çeken Altun, “Örneğin bugün Amerikan üniversitelerinde yaşanan İsrail protestoları Batılı medya tekelleri tarafından görmezden gelinmektedir. TRT bu olayları en başından itibaren yerinde izlemekte ve böylelikle uluslararası alanda bir hakikat mücadelesi vermektedir. TRT gibi kurumlarımız, üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin İsrail’in soykırımına karşı uluslararası ayaklanmasını bütün dünyaya aktarmaya çalışmaktadır. Bu çok önemli bir çabadır. Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız” diye konuştu. “Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi” Günümüzdeki iletişim ekosisteminin bir ayağı uluslararasılaşma ise diğer bir ayağı da dijitalleşme olduğunu belirten Altun sözlerini şu şekilde konuştu: “Dijitalleşme öncesi medya ekosisteminde tek yönlü iletişim sözkonusuydu. Gazeteler, televizyonlar, dergiler yayınlarıyla özne durumundaydı; hedef kitlenin ise bunları okumak veya izlemek dışında bir seçeneği yoktu. Günün sonunda dijitalleşme olgusunun hayatımıza girmesiyle birlikte medya kuruluşları, kitleyi pasif bir tüketici değil, aynı zamanda bir özne olarak kabul etmek zorunda kaldı. Bununla birlikte dijitalleşme kuşkusuz yeni meydan okumaları beraberinde getirdi. Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi. Bu yönüyle dijitalleşme medya sektöründe hem yeni imkanları beraberinde getirdi, hem de ciddi risklerin gün yüzüne çıkmasına yol açtı. TRT bu süreçte, dijitalleşmenin hem imkanlarından yararlanmayı hem de risklerini yönetmeyi tercih etti. TRT gerek habercilik alanında gerekse de dizi ve film yayıncılığı alanında birçok yeni dijital marka üretti. Bu itibarla, TRT, tabii başta olmak üzere dijital platformları, çok yönlü ve çeşitli iletişim kanallarıyla dijital medya konusunda öncü bir kuruluş olmuştur.” “TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” TRT’nin bugün Türkiye İletişim Modeli’nin en önemli taşıyıcı unsurlarından biri olduğuna dikkat çeken Altun, “Bu vasfıyla TRT, öyle inanıyorum ki hak ve adalet eksenli iletişim ve medya kültürümüzü en doğru şekilde Türkiye Yüzyılı’nda taşımayı sürdürecektir. Son yıllarda hayata geçirdiği çalışmalarla ve yaptığı atılımlarla TRT, bu kapasiteye, bu birikim ve tecrübeye ziyadesiyle sahiptir. İnanıyorum ki TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” şeklinde konuştu. “Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız” Dünyada itibarlı şekilde sözünü söyleyecek, değişime duyarlı ve fakat ona yön veren bir yayıncılık anlayışını temsil etmenin gerekliliğine ifade eden Altun, “Televizyon dizisi ve sinema yapımlarını daha da nitelikli hale getirmeli, bunları kültürel diplomasinin ve Türkiye’nin yumuşak gücünün etkili birer enstrümanı dönüştürmeliyiz. Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız. Küresel medya dilini, imtiyazlı elitlerin dayattığı ezber tanımlardan, kavramlardan ve hakikat nazarında karşılığı olmayan söylemlerden arındırmalıyız. Hakikat kriziyle ve bunun en önemli ayaklarından birisi olan dezenformasyonla mücadele etmeyi sürdürmeliyiz; bu mücadelede, hızlı ve etkin çözümler sunacak araçlar geliştirmeliyiz” dedi. Altun, kamuoyunu ‘tüketim toplumu’, yayıncılığı ise ‘tüketim metası’ olarak kayıtlayan çarpık anlayışa karşı, medya içeriklerini toplumun kültürel ve entelektüel derinliğini artıracak şekilde üretmeye devam etmesi gerektiğine dikkat çekti. Altun konuşmasının sonunda 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı tebrik etti. Altun, Nisan ayında Beşiktaş’ta bir gece kulübünün inşaatı esnasında çıkan yangında can veren 29 işçi kardeşi de bu vesileyle rahmetle andı. Altun, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı vesile kılarak taşkınlık oluşturmak isteyen, provokasyon peşindeki kimi marjinal çevrelerin bu işçi kardeşlerimizin hatırlamamasına elbette şaşırmadıklarını ve bu ikiyüzlü duruşu kabul etmediklerinin altını çizdi. Altun, ideolojik saplantılar, siyasi aidiyetler hakikatle olan ilişkimizi asla perdelememesini sahici olmalı, hakikat için mücadele edilmesini belirtti.