GENEL - 13 Temmuz 2018 Cuma 21:15

15 Temmuz gözyaşlarıyla anıldı

A
A
A
15 Temmuz gözyaşlarıyla anıldı

Erzurum Atatürk Üniversitesince düzenlenen 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü programında izleyiciler gözyaşlarını tutamadı.

Erzurum Atatürk Üniversitesince düzenlenen 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü programında izleyiciler gözyaşlarını tutamadı.


Demokrasi ve Milli Birlik Günü nedeniyle Atatürk Üniversitesi 15 Temmuz Milli İrade Salonu’nda düzenlenen programa Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Eyüp Tavlaşoğlu, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı ve çok sayıda vatandaş katıldı. Program öncesinde 15 Temmuz’un simge kahramanlarından şehit Ömer Halisdemir adına yapılan rölyefin açılışı yapıldı. Ardından Vali Azizoğlu ve vatandaşlar Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğrafçılık Bölümü tarafından 15 Temmuz’da çekilmiş olan “15 Temmuz Fotoğraf Sergisi"ni gezdi. Salonda 15 Temmuz temalı sinevizyon gösterimi yapıldığı sırada ise izleyiciler gözyaşlarını tutamadı.


Programın açılış konuşmasını yapan Vali Azizoğlu, 15 Temmuz’un dosta ve düşmana en güzel cevabı verdiğini ifade ederek“ Bütün tarihimiz boyunca meşru hükümetlere karşı, meşru iktidarlara karşı, hukuk düzenine karşı anayasanın, devletin hakim düzenine karşı yapılan tüm isyan, darbe ve ihtilal teşebbüsleri hep ihtilalin değişmesiyle sonuçlanmış, millet ancak kafa sallamıştır. İlk defa böyle bir ihtilal, isyan teşebbüsüne karşı topyekün bir millet ayaklandı, güneş doğmadan önce bu ihtilali tarihin karanlıklarına gömme başarısını gösterdi. Bu tarihimizde bir ilkti. Bu bize şunu gösterdi artık bundan sonra milletin iradesinin üzerinde hiçbir güç yoktur, millet kime yönetme hakkını vermişse süresi içerisinde anayasal hak olarak onlar bu hakkı kullanacaktır ve hiç kimse, hiçbir grup milletin iradesini ortadan kaldırmaya bundan sonra cesaret edemeyecektir. Esas almamız gereken derste, öğrenmemiz gereken konu da budur. Bu dosta ve düşmana verdiğimiz en güzel cevap, en büyük derstir. İnanıyorum ki bundan sonra bu büyük ülkenin geleceği parlaktır. Bu ülke büyüdüğü, geliştiği, değiştiği müddetçe de çevremizdeki bütün mazlum ve mağdur milletler de huzur bulacak, barış bulacak ve bu ülkenin çevresindeki mağdur insanlar da rahata, huzura erecektir” diye konuştu.


Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı ise, “O gece ayağa kalkıp sömürgecilere ve işbirlikçilere, birliğimizi tehdit eden tüm güçlere karşı durduğumuz bu günü unutmayacağız ve unutturmayacağız. Başkomutanımızın seslenişi ile milletimiz tek yürek olup o hain saldırıyı püskürtmüştür. Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne, bayrağa sahip çıkan Türk milleti hain katillere aman vermemiştir. Bu millet binlerce yıl esaret altına girmedi ve girmeyecektir” dedi.


Açılış konuşmalarının ardından ünlü iletişimci Prof. Dr. Yusuf Kaplan, “15 Temmuz Destanı” adlı söyleşide bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Ahırların havasız kalması kuzuların ölümüne neden oluyor Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hayvan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Abdurrahman Takcı, hayvan üreticilerini uyarılarda bulunarak Sivas’ta kuzu ölümlerinin ciddi seviyelere ulaştığını ifade etti. Yeni doğan kuzuların bakımlarının yeteri seviyede olmaması yetiştiricileri maddi anlamda oldukça zora sokuyor. Son yıllarda hayvancılık sektöründe sıklıkla karşılaşılan bir sorun ise havasız ahırlar. Özellikle büyük çiftliklerde kullanılan kapalı sistem ahırlar, yeterli havalandırma sağlanmadığında hayvanlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Takcı, “Sivas’ta kuzu ölümleri artık ciddi seviyelere ulaştı. Yetiştiricilerimiz ahırları tam anlamıyla havasızlaştırıyorlar. Soğuğu kesmek adına havanın az bir sirküle edilebileceği noktaları bile kapatıyorlar. Bu noktada da ahırda çok ciddi bir şekilde amonyak kokusu hâkim oluyor ve enfeksiyon oluşturuyor” diye konuştu. “Sivas’ta kuzu ölümleri artık ciddi seviyelere ulaştı” Abdurrahman Takcı, kuzuların ishallerden ve solunum sistematiği problemlerinden öldüklerini ifade ederek, “ Kuzu ölümleri Sivas’ta önemli bir seviyeye ulaştı. Normalde kuzu ölümlerinde yüzde 2 ila yüzde 5 arasında olan bir sınır var. Aslında yüzde ikilik oran normal kabul edilen seviye ancak yüzde beş, maksimum tolere edilebilir üst sınır. Sivas’ta genel manada süt üretiminde tamamıyla vazgeçmiş bir yetiştiricimiz var. Koyun yünü uzun yıllardır zaten maddi anlamda bir değer taşımıyor. Buna bağlı olarak da koyun yetiştiricilerinin yegâne geliri kuzu üretimi. Sivas’ta kuzu ölümleri artık ciddi seviyelere ulaştı. Bu noktada da yetiştiricilerimiz hayvan hastanelerimize geliyorlar veya hastalıklar genel manada çok üst sınırlara ulaşınca bizlere ulaşıyorlar. Ama kuzu kayıplarını bahsettiğimiz seviyelerin üstüne çıkmadan hemen önemsemeleri gerekiyor. Uzmanlara sormaları, bu konuda yapılan yanlışlarını bir an önce düzeltmeleri gerekiyor. Genel manada baktığımız zaman kuzu ölümleri doğumdan sonraki ilk bir aylık evrede oluyor. Sivas’ta genel itibariyle kuzularla, koyunlar bir arada tutuluyor. Bu noktada da ahırın genel havası da istenilen seviyede hava dolaşımı sağlanmıyor. Ve bu kayıpların nedenlerini iki başlık altında toplayacak olursak kuzuları ishallerden ve solunum sistematiği problemlerinden kaybediyoruz” dedi. “Ahır havasız bırakılıyor, amanyok kokusu zehirliyor” Takcı, ahırların havasızlaştırılmasının kuzular üzerinde olumsuz etkilerinin olduğunu ifade ederek, “ Hayvanların üşüme kaygısıyla ahırlarda yeterince havalandırma yapılmıyor. Aslında yanlış bir kaygı bu. Hayvanlarımız üşümez. Yeter ki düzgün besleyelim. Hem büyükbaş için hem de koyun ve keçiler düzgün beslenildiği takdirde onlardan doğan oğlak ve kuzular üşümez. Yetiştiricilerimiz bu noktada ahırları tam anlamıyla havasızlaştırıyorlar. Soğuğu kesmek adına havanın az bir sirküle edilebileceği noktaları bile kapatıyorlar. Bu noktada da ahırda çok ciddi bir şekilde amonyak kokusu hâkim oluyor. Bunlar da daha akciğer kapasitesi yeni gelişen kuzularda ciddi şekilde enfeksiyon yapıyor ve kuzularda daha tedavi aşamasına geçilmeden kaybediyoruz. Bugün baktığımız zaman kuzu ölümleri Sivas’ta belki de yüzde yirmilerin üstünde bir seviyede. Çünkü bize gelen hastanemize gelen koyun yetiştiricileri bu şekilde bir oran veriyor. Bu çok ciddi bir kayıp. Çünkü nihayetinde koyunlardan koyun yetiştiricileri bir yılda bir kere kuzu alabiliyorlar. Ekstradan kuzu almak farklı uğraşlar gerektiriyor. Yetiştiricilerimiz de bunu yapmıyor. Kuzuları da kaybettiğimiz takdirde yetiştiricinin bir yıllık emeği boşa gitmiş oluyor” şeklinde konuştu.
Osmaniye Evladını öldürmeyen yılan sokması anneyi öldürdü Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde hayvan otlattığı esnada yılan sokması sonucu hayatını kaybeden Cennet İnci(60) gözyaşları arasında toprağa verildi. Yaşlı kadının oğlunun da aynı bölgede yılan saldırısına uğradığı ve 1 aylık tedaviyle sağlığına kavuştuğu öğrenildi. Düziçi ilçesinin Gümüş köyünde inek otlatırken, yılan sokması sonucu yaralan ve kendi imkanlarıyla ana yola çıkarak çevredeki vatandaşlardan yardımıyla hastaneye kaldırılan 7 çocuk annesi Cennet İnci, hastanede kurtarılamayarak vefat etmişti. Yaşlı kadının cenazesi, otopsinin ardından götürüldüğü köyünde toprağa verildi. Hayatını kaybeden Cennet İnci’nin oğlunu da aynı bölgede yılan soktuğu ve 1 aylık tedavi gördükten sonra sağlığına kavuştuğu öğrenildi. Yılan sokması sonucu hayatını kaybeden Cennet İnce’nin oğlunu da aynı yerde yılan tarafından sokulduğunu söyleyen Gümüş Köyü Muhtarı Ramazan Yakut, ’’Köyümüzün Çirişlikaş Mahallesi’nde bulunan ormanlık alana inek otlatmaya gidiyor yılan sokması sonucu kendini ormandan yol kenarına atarak çevredeki vatandaşlardan yardım istiyor. Yoldan geçen bir vatandaş yardım etmeye gittiğinde kendisini yılan soktuğunu söylüyor. Yardıma gelen vatandaş durumu, İnce’nin akrabalarına bildiriyor. Kendi arabalarıyla hastaneye götürmeye çalışırken Böcekli beldesinin ilerisinde ambulans karşılıyor bunları kadını alıp hastaneye götürüyorlar orada hayatını kaybediyor. Hayatını kaybeden oğlunu da yılan sokmuştu ama o kurtulmuştu annesi kurtulamadı" dedi. "Bu kadının oğlunu da yılan sokmuştu aynı yerde ama o kurtuldu" Köylerinde yılan sokma vakalarının pek yaşanmadığını kendi annesini de yılan soktuğunu ama kurtulduğunu söyleyen Selver İnce, "Kadın ineğini otlatmaya gidiyor, ineğini çözerken otların arasında yılan sokmuş. Yola çıkıp yardım istemiş bir adam yardıma gelmiş ona beni yılan soktu demiş son sözleri bu olmuş. Akrabalarına haber veriyorlar hastaneye götürürken kadının ağzından köpükler geliyor. Benim annemi de yılan soktu annem beni yılan soktu dedi gittik baktık yılanı öldürmüş hemen bacağına turnike yapıp hastaneye götürdük orada tedavi gördü iyileşti. Bu kadının oğlunu da yılan sokmuştu aynı yerde ama o kurtuldu. Şu zamana kadar yılan sokma olayı 3 defa oldu başkada olmadı" dedi.