EKONOMİ - 29 Mayıs 2020 Cuma 10:14

Normalleşmeyle ikinci el araç piyasası hareketlendi

A
A
A
Normalleşmeyle ikinci el araç piyasası hareketlendi

Korona virüs (Covid-19) ile mücadele kapsamında tüm yurtta normalleşme sürecine girilirken, salgın sürecinde fiyatları artan ikinci el araç piyasası hareketlendi.

Korona virüs (Covid-19) ile mücadele kapsamında tüm yurtta normalleşme sürecine girilirken, salgın sürecinde fiyatları artan ikinci el araç piyasası hareketlendi.


Korona virüs sürecinin başında otomobil markaları tarafından açıklanan üretimi durdurma kararları Türkiye’deki sıfır otomobillerin fiyatlarının artmasına neden olmuştu. Bu dönemde sıfır otomobilde yaşanan fiyat artışları ikinci el otomobile olan talebi artırdı ve ikinci el araç fiyatları da yükseldi. İki ayı geçen salgın sürecinin ardından Eskişehir’de otomobil alacak olan vatandaşlar normalleşme süreci ile birlikte ikinci el araç piyasasında oluşan son durumu araştırmaya başladı. Salgın sebebiyle durgun halde bulunan ikinci el araç piyasası normalleşmenin ilk adımları ile birlikte yeniden canlılık kazandı. İkinci el otomobil piyasası tedbirlerin yumuşatılmasıyla yeniden hareketlendi.



"Telefonlarımız çalmaya başladı, hareket var"


Konuyla ilgili konuşan galerici Yılmaz Yalçınkaya, fiyatların yüksek olduğunu ve piyasanın hareketlendiğini söyledi. Yalçınkaya, "Korona virüs ilk çıktığında, işlerimiz çok durgundu ama şu anda hareket var. O da sıfır araçların üretimi azaldığı için. Bu nedenle sıfır ayarındaki araçların fiyatları yükseldi. Şu anda 2017-2018 model arabalar revaçta. Düzgün araba bulunmuyor, bir de bu şehir dışına çıkışlar yasaklandığı için Eskişehir içinde düzgün arabaların bitmesi haliyle fiyatların yükselmesine neden oluyor ama bir, iki haftadır hareketlilik var. Bizim satışlarımızdaki düşüşleri şuradan biliyoruz; karşımızda eksperler var. Onların hareketli olup olmadığından, oto centerdaki arabaların satışlarından anlıyoruz. Ancak şu anda fiyatlar yüksek, hareket de var. Şehirlerarası yasaklar bizi etkilemedi. Bizim yetki ve satış belgelerimiz olduğundan bizim için sorun yok. Şehir dışında çıkıp araba getirebiliyoruz ama riske atmamak için de kurtarıcılarla getiriyoruz. Yani nakliye yoluyla da getirebiliyoruz. İşlerimizde başlangıçta yüzde 80 düşüş oldu ama şu an hareket var. Yüzde 70’lere vurdu, yani bu oranda satış oluyor. Düzgün araba olsun, durmuyor yani. Bir iki ay öncesi telefonlarımız çalmıyordu ama şu anda maşallah telefonlarımız çalmaya başladı. Şehir dışından arayanlar çok. Fiyatlar yüksek, havaların ısınması ve insanların artık toplu taşımalara binememesi arabayı cazipleştirdi. Herkes elinde olan 30-40 bin, 100 bin lira olanlar araba alma çabasında. Bir de, insanlara güven de geldi, hükumetin ekonomik durumuyla ilgili. Millet beklemedeydi ve şu an o bekleme sürecini bitirmiş durumda" diye konuştu.



"İşler yavaş yavaş açıldı"


Bir başka galerici Mutlu Saygın da, virüs sürecinin başında neredeyse hiç satış yapamadıklarını belirtti. Şu an işlerinin biraz düzeldiğini aktaran Saygın, "Korona başladığı zaman, 1-2 ay neredeyse hiç satış yapamadık, dükkana pek gelmedik. Şu anda işler yavaş yavaş açıldı ama yine eski işlerimiz yok. Satışlarda bayağı düşüş var ve araç fiyatları çok arttı. Şimdi şehir dışına çıkmaya yasak geldiği için pek çıkamıyoruz. Sıfır arabaların üretimi durdu. Ondan dolayı fiyatlar bayağı bir yükseldi. Şehir dışına araba satıyoruz ama bu şehir dışı yasağından dolayı, müşteriye arabayı satıyoruz, anlaşıyoruz ancak gelemiyorlar. Çekiciyle gönderelim diyoruz, bu sefer onlar da haklı olarak bir sürü para bağlayacaklar o yüzden arabayı almadan canlı görmek istiyorlar. Bu yüzden işler yüzde 50-50 düştü. Şu an ayda 5 araba satıyoruz, iki ay önce hiç satamadık. Önceden ayda 10-12 araba satıyorduk. Yine bayağı bir etkiledi. Fiyatların yükselmesiyle biz de araba bulamıyoruz. Sıfır üretimin devam etmesi ve şehir dışı yasağı kalkarsa iki el otomobil fiyatlarının daha iyi olacağına inanıyoruz" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”