GÜNDEM - 17 Temmuz 2023 Pazartesi 09:22

Evcil hayvanıyla birlikte seyahat etmeyi düşünenler bu prosedürlere dikkat etmeli

A
A
A
Evcil hayvanıyla birlikte seyahat etmeyi düşünenler bu prosedürlere dikkat etmeli

Eskişehirli veteriner hekim Tuğçe Kara, tatil sezonunda evcil hayvanıyla birlikte seyahat etmek isteyen vatandaşların mikroçip ve kuduz aşısı uygulaması başta olmak dikkat etmeleri gerektiği bazı prosedürleri anlattı.


Okulların kapanmasının ardından vatandaşların tatil hazırlığı başladı. Bu süreçte evcil hayvanı olan bazı vatandaşlar can dostlarını da tatile götürmeyi planlarken, seyahate çıkmadan önce belli prosedürlerle ilgili bilgi sahibi olunması gerekiyor. Bu prosedürler hakkında bazı detayları aktaran veteriner hekim Tuğçe Kara, kendi aracıyla seyahat eden vatandaşlar için denetim yapılmadığını ancak toplu taşıma araçlarında bazı zorunlu kontrollerin bulunduğuna dikkat çekti. Özellikle mikroçip ve kuduz aşısı uygulaması başta olmak üzere gerekli aşılarla birlikte seyahat raporu istendiğinin altını çizen Kara, yola çıkmadan önce hayvanların mide bulantısını önlemek ve stresini azaltmak için bazı ürünlerin kullanılabileceğini söyledi.



“Özellikle mikroçip uygulaması ile kuduz aşısına dikkat ediliyor”


Eskişehir’de veteriner hekimlik yapan Tuğçe Kara, evcil hayvanını yurt içerisinde başka bir yere götürecek vatandaşların dikkat etmesi gerektiği detaylara değindi. Özellikle toplu taşıma araçlarında sıkı denetimler yapıldığından bahseden Kara, “Evcil hayvanı olan vatandaşlar kendi araçlarıyla seyahat ediyorlarsa bu pek denetlenmiyor. Ancak yolculuğa çıkmadan önce hayvan için alınabilecek bazı önlemler var. Belli ürünler ile hayvanlardaki mide bulantıları önlenebilir ve stresleri azaltılabilir. Toplu taşıma araçlarında ise evcil hayvan taşınmasıyla ilgili bazı prosedürler uygulanır. Eskiden otobüslerde hayvan taşımak daha problemliydi. Yeni yasayla birlikte yolcunun oturduğu kısımlarda belirlenen standartlara uyulduğu sürece hayvan taşınmasına müsaade ediliyor. Taşıma kutusuyla birlikte hayvanlar sahibinin yanında durabiliyor. Başka şehirlere götürülen hayvanlarda özellikle mikroçip uygulaması ile kuduz aşısına dikkat ediliyor ve diğer aşılarla birlikte seyahat raporu istiyorlar. Muayene sonrasında hayvan pasaportlarına ‘bulaşıcı hastalığı yoktur, seyahat etmeye uygundur’ şeklinde kaşe mühür basılması gerekiyor. Eğer hayvan kuduz aşısı yapılamayacak ve mikroçip takılamayacak durumdaysa ya da çok küçükse bir ön muayene yaptıktan sonra onun için dilekçe yazıyoruz. Seyahat ve sağlık raporu ile onlar da sahipleriyle birlikte başka şehirlere gidebiliyorlar” dedi.



“Uçak prosedürleri otobüs ve trenlere göre biraz daha ağır”


Hayvanlarla ilgili prosedürlerin bazı toplu taşıma araçlarına ve firmalara göre değişiklik gösterebileceğini dile getiren Kara, “Otobüs ve trenlerde prosedürler hemen hemen aynı ancak uçaklarda durum biraz daha farklı. Uçakla seyahat edilmeden önce firmaların önceden aranması ve hayvan bileti alınması gerekiyor. Her kabine 8 kiloyu geçmeyecek şekilde en fazla 2 hayvan alınabiliyor. Tabii bu her firmaya göre değişiklik gösterebiliyor. Diğer toplu taşıma araçlarında da hayvanlara bilet alınıyor ama uçaklarda daha sıkı prosedürler var” şeklinde konuştu.



Yolculuk esnasında nelere dikkat edilmeli?


Kedilerin stresli hayvanlar olması sebebiyle kısa yolculuklarda gerekmediği sürece götürülmemesini ve geçici olarak iyi yerlere emanet edilmesini tavsiye eden veteriner hekim Tuğçe Kara, şunları söyledi:


“Açıkçası 1-2 günlük kısa bir seyahat için kedilerin başka yerlere götürülmesini tavsiye etmiyorum. Kediler stresli hayvanlar. Ev ortamının değişmesini ve yolculuk ortamını çok sıcak karşılamazlar, ekstra strese girerler. Kısa yolculuklarda kedilerin ev ortamında kalması ve başka birinin ona bakması daha uygundur. Ancak köpekler için durum böyle değil. Onları yanımızda götürmemiz daha sağlıklı. Hayvanlarınızı gideceğiniz yere götüremiyorsanız alternatif bir yol olarak pansiyonlar var. Ancak buralar da çok fazla hayvan bulunduğu için bulaşıcı hastalık riski yüksek oluyor. Pansiyon sahiplerinin bu konuda titiz olması gerektiği kadar hayvan sahiplerinin de iyi bir tercih yapması gerekiyor. Evde pansiyon hizmeti veren vatandaşlarla çalışmak bu konuda daha sağlıklı olabilir. Bazı otobüs firmaları seyahat öncesinde hayvanların uyutulmasını talep ediyor. Uyutma dediğimiz olay, bizim operasyon ya da başka bir işlem öncesinde uyguladığımız anestezi oluyor. Bu çok riskli, hayvanı öyle bir riske sokup yolculuk yapmasına göz yumamayız. Aslında bu hayvanın uyanana kadar bizim gözetimimizde olması gerekiyor. Yolculuk öncesinde hayvanı rahatlatan ve bulantısını önleyen bazı ürünler var, onları kullanmak daha uygun. Vatandaşlar da bu şekilde hayvanlarını uyutmayı talep etmemeli.”



Seyahat sırasında nelere ihtiyaç var?


Yola çıkmadan önce hayvanların yiyecek, içecek ve tuvalet ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması gerektiğini dile getiren Kara, “Hayvanların konulduğu kutular kendilerinden en az 2 kat daha büyük olmalı. Köpekler bir yerde durduğunuz zaman tuvalet ihtiyaçlarını giderebilir ama kediler stresli hayvanlar oldukları için yanınızda kum taşısanız bile orayı tercih etmeyebilir. Bunun için onların idrarlarını emen ve kutularını temiz tutan pedler kullanılabilir. Ayrıca ara sıra mama ve su ihtiyaçları giderilebilir. Mesela 3-4 saatlik bir yolculuk için buna pek gerek yok ama daha uzun süreli yolculuklarda mutlaka hayvanların mama ve su kapları yanında olmalı. Beslemeleri ihmal edilmemeli” ifadelerini kullandı.



Yurt dışı seyahatlerinde ne gibi prosedürler uygulanıyor?


Gezmek için yurt dışına çıkarken evcil hayvanlarını yanlarında götürmek isteyen vatandaşların ağır prosedürlerden geçmesi gerektiğini belirten veteriner Hekim Tuğçe Kara, konuşmasına şöyle devam etti:


“Avrupa Birliği ülkelerinde kuduz gözükmediği ve bizim ülkemizde de tam tersi olduğu için buna çok dikkat ediyorlar. Ülkemizden giden hayvanlarda mutlaka kuduz titrasyon testi istiyorlar. Bu test için hayvandan kan alınıyor ve Ankara’daki resmi bir kuruluşa gönderiliyor. Orada da kandaki kuduz titresine bakıyorlar ve uygunsa hayvanı ancak o şekilde yurt dışında çıkarıyorlar. Avrupa Birliği dışındaki çoğu ülkede de bu prosedür uygulanıyor. Kuduz aşısı için hayvanın en az 3 aylık olması lazım. Aşıdan 1 ay sonra kan alıyoruz çünkü yaptığımız bunun kana geçme süresi var. Titre sonuçlarının gelmesi de yaklaşık 1 ay sürüyor. Yurt dışına çıkmadan önce tarım bakanlığına bağlı veteriner hekimlerden onaylı bir sağlık belgesi alınıyor. Bu belgenin uçuştan 48 saat önce alınması gerekiyor. Şimdi ufak bir hesap yaparsak; 3 aylıkken aşı yaptırdığımız hayvandan 1 ay sonra kan alıyoruz ve titre sonucu için 1 ay daha bekliyoruz. Ondan sonra da 3 ay daha beklememiz gerekiyor. Yani bu süreçte zaten hayvan 7-8 aylık oluyor. Dolayısıyla biz yurt dışına gitmeyi planlayan hayvan sahiplerine bu tür işlemleri çok erkenden yapılmasını öneriyoruz. Tabii ki her ülkenin prosedürü farklı ancak Avrupa Birliği ülkelerinde durum bu şekilde. Yurt dışına yerleşmek isteyen hayvan sahiplerinin zaten bu prosedürlerden geçmek zorunda ancak turistik geziler için biz bu kadar uğraşılmasını önermiyoruz.”


Evcil hayvanıyla birlikte seyahat etmeyi düşünenler bu prosedürlere dikkat etmeli

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri KUMSmall Kitap Fuarı açıldı 100’den fazla yazar ve 250 yayın evinin katılımıyla yapılacak KUMSmall Kitap Fuarı açıldı. KUMSmall AVM’de düzenlenen Kitap Fuarı’nın açılışında konuşan KUMSmall AVM Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Sarıkaya, insanların sosyal ve kültürel hayatına dokunmak için organizasyonlar düzenlediklerini ifade ederek; "Gördüğünüz devasa yapı; yerelde büyükşehir belediyemizle başladı, başkanlarımız hiçbir zaman desteğini bizden esirgemediler. Kitap Fuarı büyükşehir belediyemizin eseri. Büyükşehir belediyemizin büyüttüğü fuarı, biz de bu yıl sonbaharda burada yapıyoruz. Şehrimizin kültür ve sanat şehri olması lazım. Bu koskoca AVM’de sanayicilerimizle ürettiğimiz, kendi ürünlerimiz olan mobilyalarımızı vitrine çıkarıyoruz. Şehrimizin değerini alışveriş merkezimizde satmaya çalışıyoruz. Kayseri ve bölgede perakende olarak son derece iyi konumdayız. Özellikle hafta sonları otoparklarımızın yaklaşık yüzde 50’si bölgeden gelen araçlarla dolu. İnşallah bu dönemden itibaren hem uluslararası anlamda hem de ulusal anlamda mobilyamızın toptan ticaretiyle ilgili de çok büyük faaliyetlere imza atacağız. İnşallah KUMSmall AVM; insanlarımızın sosyal ve kültürel hayatına dokunmak adına da bu tür organizasyonları çok daha iyi yapacak. Destek veren herkese çok teşekkür ediyorum" dedi. Organizasyonda emeği geçenlere teşekkürlerini ileten Kayseri Valisi Gökmen Çiçek ise, kitap fuarının Türkiye’de artık tanınan bir etkinlik olduğunun altını çizerek; "KUMSmall AVM; başkanı ve yönetimiyle beraber şehrin her yerindeler. Sadece bu AVM içerisinde değil şehrimize değer katacak, şehrimizin gençlerini ilgilendirecek her alanda ellerini değil gövdelerini taşın altına koyduklarına bizzat şahidim. Bu kitap fuarı çok kıymetli. Büyükşehir belediyemiz, Sun Fuarcılıkla beraber çok güzel organizasyonlar yaptı, Türkiye’de tanınan ve tarihi beklenen bir kitap fuarı haline geldi. Bu sene KUMSmall AVM’deyiz. Avrupa’nın en büyük, dünyada Çin’den sonra en büyük mobilya AVM’si KUMSmall AVM’de olması beni ayrıca mutlu ediyor. Burası çocuklarımızla, öğrencilerimizin cıvıl cıvıl sesleriyle dolup taşacak. Kitap kokularıyla, velilerle, öğretmenlerle bambaşka bir hal alacak bir hafta boyunca. Çok kıymetli bir düşünce" ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından törene katılan protokol üyeleri tarafından kitap fuarının açılışı gerçekleştirildi. Fuara Türkiye’nin en önemli yayın evlerinin de aralarında olduğu yaklaşık 60 stantta 250 yayın evi katılıyor. Mete Yarar, Mehmet ali Bulut, Zekeriya Efiloğlu, Engin Alan, Oytun Erbaş, İslam Memiş, Saniye Bencik Kangal, Cihat Yaycı, Sıtkı Aslanhan, Dilek Cesur, Serhat Yabancı, Murat Akan, Altay Cem Meriç, Sinan Yağmur, Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, Melih Tuğtağ, Kum Sanat gösterisiyle Tarkan Köylü, Prof. Dr. Serhat Fındık, Andosirvan Miandji ve Hatice Nur Ege’nin de aralarında bulunduğu 100’den fazla yazarın katılacağı KUMSmall Kitap Fuarı 28 Aralık tarihine kadar devam edecek.
Ankara Kahramankazan Belediye Başkanı Çırpanoğlu: "Türkiye ana arı üretimini yüzde 65’ini Kahramankazan sağlıyor" Kahramankazan Belediye Başkanı Selim Çırpanoğlu, "Türkiye ana arı üretimini yüzde 65’ini Kahramankazan sağlıyor ve bu noktada Türkiye’deki aracılığı da bir nebze ışık tutma eğilimi içerisinde" dedi. Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde arıcılık paneli gerçekleştirildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Aile Yaşam Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen programa; Kahramankazan Belediye Başkanı Selim Çırpanoğlu, Başkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, Ankara Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler Daire Başkanlığı yetkilileri, akademisyenler ve çok sayıda arıcı katıldı. Kahramankazan, Kızılcahamam, Çamlıdere ve Ayaş ilçelerinden gelen arıcıların yoğun ilgi gösterdiği panel, iki ayrı oturum halinde düzenlendi. İlk oturumda bal üretimi, ikinci oturumda ise balda gıda güvenliği konuları ele alındı. Alanında uzman akademisyenler tarafından yapılan sunumların ardından arıcıların soruları yanıtlandı. "Türkiye ana arı üretimini yüzde 65’ini Kahramankazan sağlıyor" Arıcılığın gelişmesinde vatandaşlara büyük iş düştüğünü ifade eden Kahramankazan Belediye Başkanı Selim Çırpanoğlu, "Kahramankazan sadece bir sanayi şehri değil Kahramankazan aynı zamanda tarım ve hayvancılık noktasında da Ankara’nın en ileri gelen ilçesi. Bugün de arıcılık ve ana aracılığı, aracılığın en önemli ilçesi olan Kahramankazan’da gerçekleşmesinin gururunu yaşıyoruz. Türkiye ana arı üretimini yüzde 65’ini Kahramankazan sağlıyor ve bu noktada Türkiye’deki aracılığı da bir nebze ışık tutma eğilimi içerisinde. Arıcılığın gelişmesi sadece devlet ve yerel yönetimlerle değil vatandaşlarımıza da büyük iş düşüyor" açıklamalarında bulundu. "Hepimiz birbirimize sahip çıkmak durumundayız" Arıcılık alanında birlikte hareket etmenin önemini belirten Başkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Profesör Dr. Mehmet Haberal, "Görevini yaptığın zaman illa biri bize sahip çıksın diye bir şey yok hepimiz birbirimize sahip çıkmak durumundayız. Dolayısıyla hepimiz önce ülkemize sahip çıkacağız ve bilelim ki bu ülkede yapılamayan çok az şey var" şeklinde konuştu. "Ankara’da yapılan arıcılıkla alakalı çalışmaları aktardık" Arıcılık panelinin alanında uzman akademisyenlerle gerçekleştirildiğini vurgulayan Ankara Büyükşehir Belediyesi Kırsal Kalkınma Daire Başkanlığı Arıcılık Bölümü Sorumlusu Suat Musa Beşeoğlu, "Bugün arıcılarımıza iki farklı oturum düzenlendi ve birinde bal üretimi üzerine diğerinde ise ballı gıda güvenliği konuları ele alındı. Alanında uzman akademisyen hocalarımız ve katılımcılarımız panelimizde mevcut. Bizler burada bal üretme kısmında Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Araştırma Üretim Eğitim Merkezi’nin faaliyetlerini ve Ankara’da yapılan arıcılıkla alakalı yaptığımız çalışmaları aktardık" diye konuştu. "Arıcılarımız sorunlarını uzman hocalara anlatmış oldular ve çözüm istediler" Panelde arıcılık sorunları hakkında çözümlerin konuşulduğunu aktaran Ankara Kültürünü Tanıtma Vakfı Başkanı Seyfettin Aslan, "Panelde Başkent Üniversitemizin yetkilileri, Tarım Bakanlığı Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü yetkilileri, ilçe belediyemiz ve büyükşehir belediyemizden yetkililerin bulunması sebebiyle arıcılarımız, sorunlarını konusunda uzman hocalara anlatmış oldular ve çözüm istediler" dedi. "Arının ürünler üretebilmesi için temiz su kaynaklarına ihtiyaç var" Arıcılıkta su kullanımın öneminden bahseden ana arı üreticisi Sibel Utlu, "Gittiğimiz yerde su olmazsa biz zaten hiçbir işimizi yapamayız çünkü arının diğer ürünleri üretebilmesi için de temiz su kaynaklarına ihtiyacı var bunların giderilmesi gerekiyor" diye konuştu Panelde konuşan başka bir arıcı ise, "Arı konusunda çok eksiklerimiz var onları zaman içerisinde öğrenmeye çalışıyoruz. Yeni şeyler öğreniyoruz bilmediğimiz şeyleri öğreniyoruz. Bu tür toplantılar daha çok olursa üreticiye daha faydalı olur. Bundan dolayı da bu paneli düzenleyenlere teşekkür ediyoruz" dedi. Panelin sonunda Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından katılımcı arıcılara arıcı maskesi ve eldiven hediye edildi. Programın kapanışında ise Kahramankazan Belediye Başkanı Selim Çırpanoğlu tarafından Prof. Dr. Mehmet Haberal ile konuşmacı ve panelistlere plaket takdim etti.
İstanbul Kartal Belediyesi’nden okul ve kamu binalarında deprem güvenliğini artıran önleyici adım Kartal Belediyesi tarafından deprem anında oluşabilecek riskleri azaltmak amacıyla ilçede bulunan ilkokul, ortaokul ve liseler ile bazı kamu binalarında kapsamlı bir güvenlik çalışması gerçekleştirildi. Çalışmalar kapsamında; belediyeye bağlı tüm hizmet birimleri, eğitim kurumları ile Kaymakamlık binasında devrilme ve savrulma riski taşıyan eşyaların sabitlenmesine yönelik çalışmalar hayata geçirildi. Kartal Belediyesi’ne bağlı hizmet binaları ile Kaymakamlık binasında yürütülen çalışmalarda, dolap, raf, kitaplık, arşiv üniteleri ve benzeri sabit olmayan mobilyalar, teknik kriterlere uygun şekilde güvenli hale getirilirken, ilçede bulunan ilkokul, ortaokul ve liseden oluşan 75 okulda ise çalışmalar aralıksız devam ediyor. Çalışmaların teknik sürecinde, her bina için ayrı alan tespiti ve risk değerlendirmesi yapıldı. Sabitleme işlemleri; eşyanın ağırlığı, yüksekliği, kullanım sıklığı ve bulunduğu mekanın yapısal özellikleri dikkate alınarak planlandı. Belediyeye bağlı okullarda devam eden çalışmalar kapsamında ise, sınıf ve ortak kullanım alanlarında bulunan dolap, raf, kitaplık, laboratuvar ekipmanları ve benzeri mobilyaların sabitlenmesi işlemleri; yapı güvenliği ve deprem mühendisliği kriterleri doğrultusunda gerçekleştiriliyor. Her okulda uygulamaya geçilmeden önce Kartal Belediyesi’nin uzman ekipleri tarafından alan tespiti ve risk analizi yapılırken, eşyaların ağırlığı, kullanım sıklığı ve bulunduğu mekânın özellikleri dikkate alınıyor. Sabitleme işlemleri; öğrencilerin hareket alanını kısıtlamayacak, acil tahliye güzergâhlarını engellemeyecek eğitim faaliyetlerini aksatmayacak şekilde planlanıyor. Uygulama sürecinde, özellikle devrilme ve savrulma riski taşıyan yüksek ve modüler mobilyalara öncelik veriliyor. Montaj sonrası ise tamamlanan her çalışmanın kontrolü gerçekleştiriliyor. İlçe genelinde yürütülen çalışmayla, kamu binalarında; vatandaş ve çalışanların, okullarda ise öğrenci ve eğitimcilerin güvenliğinin artırılması hedeflenirken; muhtemel bir deprem anında meydana gelebilecek yaralanmaların ve maddi hasarın önüne geçilmesi amaçlanıyor. Kartal Belediyesi tarafından yapılan açıklamada, deprem gerçeğini dikkate alarak; risk azaltmaya yönelik önleyici çalışmaları, kamu kurumlarıyla koordinasyon içinde, planlı ve teknik esaslara dayalı biçimde sürdürmeye devam edeceği aktarıldı.
Antalya AKTOB Başkanı Kavaloğlu: "2026 yılı turizmde bir geçiş yılı olacak" Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Kaan Kavaloğlu, Antalya turizminde 2026 yılını bir geçiş dönemi olarak değerlendirdiklerini belirterek, "Büyük sıçramalar beklemiyoruz, çift haneli büyümelerin kolay olmadığı bir süreçten geçiyoruz. Kolay geçmeyecek bir 2026 yılı var" dedi. Ekonomi Muhabirleri Derneği Antalya üyelerini ağırlayan Kaan Kavaloğlu, Antalya turizm sektörünün mevcut durumu, pazar dinamikleri ve 2026 yılına yönelik beklentilere ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. "Antalya 17 milyon eşiğine yaklaşıyor" Antalya turizminin mevcut durumu hakkında konuşan Kavaloğlu, kente gelen ziyaretçi sayısının 16 milyon 800 bini geçtiğini belirterek, bu rakamın geçen yıla göre yaklaşık yüzde 1,5’lik artış anlamına geldiğini söyledi. 17 milyon seviyesinin önemli olduğunu vurgulayan Kavaloğlu, Rusya-Ukrayna Savaşı ile İsrail-Filistin geriliminin devam etmesinin yüksek oranlı büyümeleri zorlaştırdığını ifade etti. Kavaloğlu, "Bu şartlar altında 18-20 milyon gibi hedeflere kısa vadede ulaşmak kolay değil. 2026 yılına baktığımızda da benzer bir tablo görüyoruz. Yüzde 1-2’lik artı ya da eksi değişimler olabilir ancak büyük sıçramalar beklemiyorum" dedi. "2026 yılı bir geçiş dönemi olacak" Pazar dinamiklerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kavaloğlu, önümüzdeki yıla yönelik rezervasyonların önceki yıllara benzer seviyelerde seyrettiğini, tur operatörlerinin de çift haneli büyüme hedeflemediğini aktardı. 2026 yılının sektör açısından bir geçiş yılı olacağını belirten Kavaloğlu, Kış aylarındayız, yılbaşı yaklaşıyor. Ama önümüzdeki sene ile ilgili rezervasyonların da bir önceki seneki gibi geldiğini görüyoruz. Çok büyük artışları gözlemlemiyoruz. Demek ki bu rakam sabit bir şekilde devam edecek. Jeopolitik konumumuz nedeniyle şu anda bir dezavantaj yaşıyoruz. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona erme ihtimali durumunda, turizm açısından bambaşka bir sezona evrilme ihtimali de bulunuyor. Bunu özellikle vurgulamak isterim. Rusya, uzun bir aranın ardından 2019 yılında Antalya için yaklaşık 6 milyon seviyesine yaklaşmıştı. Bu yıl ise ilk kez yeniden 4 milyon seviyesinin yakalanması bekleniyor. Bu rakamın aşılmasının ardından, ikinci sıradaki Almanya, üçüncü sıradaki İngiltere ve dördüncü sıradaki Polonya pazarlarında çift haneli büyüme ihtimali artık oldukça sınırlı görünüyor. Tur operatörleriyle yaptığımız görüşmelerde de, planlanan uçuş kapasitelerinde çift haneli bir büyümenin ne beklendiğini ne de hedeflendiğini görüyoruz. Bu çerçevede 2026 yılının, 2025 yılına benzer bir seyir izleyeceğini öngörüyoruz. 2026 yılının bizim açımızdan temel özelliği ise bir geçiş yılı olmasıdır. Çünkü sıçrama beklenmeyen dönemlerde, en küçük makro ya da mikro olumsuzlukta, risklerin çok daha belirgin hale geldiği ve sektörün zorlandığı süreçler yaşanabiliyor" diye konuştu. "Krizleri yönetmeyi bilen bir sektörüz" Sektörün geçmişte yaşadığı zorluklara da değinen Kavaloğlu, 2019 yılında Thomas Cook’un iflasının ve ardından yaşanan pandemi sürecinin turizm sektörü üzerinde ciddi etkiler oluşturduğunu hatırlattı. 2024 yılında yaşanan tur operatörü iflasları ve uluslararası organizasyonların yüksek sezona denk gelmesine rağmen sezonun başarılı geçtiğini belirten Kavaloğlu, 2025 yılının ise ekonomik şartlar nedeniyle zor bir yıl olduğunu söyledi. Kavaloğlu, "Deprem sonrası yaşanılan finansal kriz, enflasyon baskısı, kur sabitlemesinin oluşturduğu baskı, bizi çok zorlayan bir döneme neden oldu. 2025 yılını da çok kolay atlattık diyemeyeceğim. Sektör için uzun zamandır bu kelimeyi kullanıyorum, dirayet kelimesini çok seviyorum. Dirayetin altında krizi yönetmeyi bilen, zor şartlarda bir araya gelmeyi bilen özellikle kamu, özel sektör endeksinde çok doğru işleri doğru zamanda yapabilen bir sektörüz. Dolayısıyla bu dirayetle 2025 yılını da atlattık. 2026 yılına da olumlu bakmaya çalışıyoruz ama önümüzde yine bizi çok zorlayacak, kolay geçmeyecek bir 2026 yılı var" dedi. "2026’nın ilk ayları zor geçebilir" Mevsimsellik konusuna da değinen Kavaloğlu, kış aylarının Antalya turizmi açısından en zor dönem olduğunu belirtti. Aralık ve ocak aylarında doluluk oranlarının düştüğünü, yılbaşı ve Noel dönemlerinde kısa süreli bir hareketlilik yaşandığını aktaran Kavaloğlu, 2026 yılında özellikle nisan ve mayıs aylarının iklim geçişi nedeniyle zor geçmesini beklediğini söyledi. Kavaloğlu, "Haziran itibarıyla yüksek sezon başlıyor. Kurban Bayramı ile birlikte 2026’da tam anlamıyla yüksek sezona girileceğini öngörüyoruz" ifadelerini kullandı. "İlk dört pazar değişmeyecek" Antalya’nın ana kaynak pazarlarının Rusya, Almanya, İngiltere ve Polonya olduğunu belirten Kavaloğlu, bu sıralamanın önümüzdeki dönemde değişmesini beklemediğini ifade etti. Ukrayna pazarında savaş sonrası yeniden toparlanma yaşandığını belirten Kavaloğlu, Avrupa’da yaşayan Ukraynalıların tatil tercihlerinde Antalya’nın öne çıktığını söyledi. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Antalya turizmi için önemli bir kaynak olduğunu vurgulayan Kavaloğlu, bu grubun uzun süreli konaklamalarıyla sektöre ciddi katkı sağladığını ifade etti. İç pazarın da giderek daha bilinçli hareket ettiğini belirten Kavaloğlu, erken rezervasyon alışkanlığının iç pazarda yaygınlaştığını söyledi. "Rekabetçi kalmak zorundayız" Fiyat politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kavaloğlu, Türkiye’nin artık düşük fiyatlı bir destinasyon olmadığını, hem yabancı hem de yerli turistten hak ettiği geliri elde etmeyi hedeflediğini belirtti. 2026 yılında çift haneli fiyat artışlarına gitmediklerini vurgulayan Kavaloğlu, "Farklı ülkelerle karşılaştırmalar yapılıyor, özellikle Yunanistan ile kıyaslamalar gündeme geliyor. İç pazarın Yunanistan’a kayıp kaymadığı yönünde değerlendirmeler oluyor. Ancak elmayla elmayı kıyasladığımızda ve ülkemizde fayda-maliyet analizi yapıldığında, tüketicinin durumu belirleyici oluyor. Türkiye artık eskisi kadar indirimli bir ülke değil. Avrupalıya, Rusya pazarına ve iç pazara yönelik olarak hak ettiği geliri elde etme sürecinde olan bir ülkeyiz. Fiyatların sürekli çift haneli oranlarda artırılması halinde rekabetçi olma özelliğinin kaybedilmesi riski ortaya çıkıyor. Bu riski yaşamamak için dikkatli hareket ediyoruz. Bu nedenle 2026 yılında çift haneli bir fiyat artışı yapmamayı tercih ettik. 2025 yılının kolay geçmemiş olması ve kur dezavantajı da bu kararda etkili oldu. Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da alım gücünün azaldığı bir dönemde, fiyatları gereğinden fazla artırmanın dengeleri bozacağını görüyoruz. Bu nedenle fiyat artışlarını sınırlı tuttuk. 2026 yılına daha umutlu bakabilmemizin nedenlerinden biri de rekabetçi olma özelliğimizi korumaya yönelik bu yaklaşımımızdır" dedi. Geceleme gelirlerinin son dört yılda 85-87 dolardan 110 dolar seviyelerine yaklaştığını belirten Kavaloğlu, rakip ülkeler Fransa ve İspanya’nın bu alanda daha yüksek seviyelerde olduğunu ifade etti. "Turizm milli bir sektördür" Turizmin milli bir sektör olduğunun altını çizen Kavaloğlu, sektöre yönelik finansal desteklerin artırılması gerektiğini belirtti. Özellikle restorasyon ve yenileme yatırımları için uygun maliyetli kredi imkanlarının önemine dikkat çeken Kavaloğlu, "Kamu ve özel bankalar ile finans kuruluşlarının turizm sektörüne yönelik kredi imkânlarını artırmasını bekliyoruz. Özellikle otellerde restorasyon ve yenileme çalışmalarına yönelik finansmana ihtiyaç var. Turizm, ülkemiz için milli bir sektör ve yatırımların büyük bölümü öz kaynaklarla yapılıyor. Bu nedenle sektörün daha güçlü şekilde desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Rakip ülkeler bu tür kredilere çok düşük maliyetlerle ulaşabilirken, kur politikası nedeniyle kârlılıkların azaldığı bir dönemde bu durum sektörü zorluyor. Bu süreçte özellikle kış aylarında finansal olarak desteklenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Fonlar, indirimler ve teşvikler bu açıdan önem taşıyor. Milli bir sektörün rekabetçi olabilme özelliğini kaybetmemesi için, geçiş yılı olarak gördüğümüz 2026’yı ilave bir vergi yükü altında kalmadan tamamlamamız gerekiyor. Sektör, ekstra bir vergi yükünü kolaylıkla kaldıramaz. Paramızın değerli olmasını elbette isteriz. Enflasyonist bir baskı olmadığı bir dönemde bizim için kurun hiç artmasına ihtiyacımız yoktur. Dolayısıyla yeter ki enflasyon olmasın. Ancak enflasyonun sürdüğü ve istihdam maliyetlerinin arttığı bir dönemde fiyatları aynı oranda artırmak mümkün olmuyor. Turizm sektörü kazandığını yine sektör içinde değerlendiren, yatırımlarını büyük ölçüde kendi kaynaklarıyla yapan yapısıyla gerçek anlamda milli bir sektördür" ifadelerini kullandı. "COP31 ve Dünya Uzay Kongresi önemli fırsat" Antalya’nın 2026 yılında ev sahipliği yapacağı Dünya Uzay Kongresi ve COP31’e de değinen Başkan Kavaloğlu, bu organizasyonların Expo alanının yeniden değerlendirilmesi açısından önemli olduğunu ifade etti. Expo alanının COP31’e hazırlanması gerektiğini belirten Kavaloğlu, ilgili bakanlıklardan bu konuda geri dönüş beklendiğini söyledi. "Bir Damla Bir Dünya bir farkındalık çağrısıdır" AKTOB’un sürdürülebilirlik kampanyası "Bir Damla Bir Dünya" hakkında da bilgi veren Kavaloğlu, su tasarrufuna dikkat çekerek, tarım ve turizm politikalarının dengeli yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Kavaloğlu, doğal kaynakların korunmasının gelecek nesillere karşı bir sorumluluk olduğunu ifade etti.
Malatya Fırat Kalkınma Ajansı ve Malatya MEM’den öğretmenlere yönelik ortak proje Fırat Kalkınma Ajansı ile Malatya İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında "Öğretmenlerde Psikososyal İyileşme Programı: TSM Temelli Psikodrama Müdahaleleri" projesi için imzalar atıldı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda faaliyetlerini sürdüren Fırat Kalkınma Ajansı, bölgedeki kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve üniversitelerle güçlü iş birlikleri kurarak yerel kalkınmayı desteklemeye devam ediyor. Bu doğrultuda uygulanan 2025 Yılı Yönetim Danışmanlığı Teknik Destek Programı kapsamında destek almaya hak kazanan projelerden biri olan, Malatya İl Milli Eğitim Müdürlüğünün "Öğretmenlerde Psikososyal İyileşme Programı: TSM Temelli Psikodrama Müdahaleleri" projesinin imza töreni gerçekleştirildi. Fırat Kalkınma Ajansı toplantı salonunda düzenlenen imza töreninde konuşan Fırat Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Mehmet Şirin Budancamanak, "Kurum olarak yerel kalkınmanın sağlanması amacıyla ilgili paydaşlarımızın teknik kapasitesinin artırılmasına ve beşeri sermayenin geliştirilmesine yönelik projeler hayata geçiriyor, bu anlamda önemli işbirlikleri gerçekleştiriyoruz. Bölgesel gelişmenin en temel kaynağı olan nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi amacıyla ilgili kurumlarımızı destekliyoruz. Bu projemizde bu anlamda oldukça değerli. Kadın öğretmenlerin öncelikli olduğu gruplara sağlanacak danışmanlık ve eğitim hizmetleriyle öğretmenlerimizin, öğrenci, veli ve okul topluluklarının travmalara karşı duyarlılık ve dayanıklılık kapasitelerinin artırılmasını sağlamayı hedefliyoruz" dedi. Malatya İl Milli Eğitim Müdürü Behçet Bakır ise projeye verdikleri destek dolayısıyla Fırat Kalkınma Ajansına teşekkür etti. Bakır, afet sonrası dönemde öğretmenlerin psikososyal iyilik halinin güçlendirilmesini, eğitim hizmetlerinin sürdürülebilirliği açısından öncelikli bir alan olarak değerlendirdiklerini ifade ederek öğretmenlerin travma sonrası stres belirtilerini tanıma, psikolojik dayanıklılıklarını artırma ve okullarda travmaya duyarlı uygulamaların yaygınlaştırılmasına yönelik bu tür destek programlarının sahada önemli bir karşılık bulacağını vurguladı. Konuşmaların ardından projenin imzaları atıldı.