EKONOMİ - 05 Eylül 2016 Pazartesi 12:55

Fındık rekoltesindeki düşüş ihracata da darbe vuracak

A
A
A
Fındık rekoltesindeki düşüş ihracata da darbe vuracak

Fındıkta bu ihracat sezonunda Türkiye’nin kaybının bir önceki sezona göre ortalama 500 milyon dolar civarında olduğu iddia edildi.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Giresun Ziraat Odası Başkanı Nurittin Karan, fındık ihracatçılarının evdeki hesabının çarşıya uymadığını ve 2015-2016 fındık ihracat sezonunda Türkiye’nin bir önceki yıla göre 500 milyon dolar zararda olduğunu söyledi.
“Geçen sezon ürün bazında ihracat atarken, döviz girdisinde önemli bir düşüş yaşadı” diyen Karan, “Bunun tek sorumlusu üreticinin alın terini ucuza kapatmaya çalışanlardır. 2014-2015 ihracat sezonuna baktığımızda Türkiye 217 bin ton iç fındık ihracat ederek karşılığında 2 milyar 900 milyon dolar gelir sağladı. O dönem ’yaklaşık 3 milyar dolar fındık ihracatı gerçekleştirdik’ diye övündüklerini de unutmayalım. Geride bıraktığımız sezonda ise 250 bin ton iç fındık karşılığı 2 milyar 290 milyon dolar gelir elde edildi. Rakamlar apaçık ortada ihracat arttı, gelir azaldı. İhracat artarken gelir niye azaldı? Çünkü geçen sezon üreticinin ürününü pula çevirdiler. Bundan kim kayıp etti? Üretici ve ülke ekonomimiz. 2014-2015 sezonunda fındık fiyatı 20 liraya kadar yükseldi. Buda fındıktan sağlanan döviz girdisine yansıdı. Geçen sezon ise fındık fiyatını 8 liraya kadar düşürdüler ve buda döviz girdisinin düşmesine sebep oldu. Biz dünyaya ucuz fındık yedirdik ama onlar bize fındıklı çikolata ve kremalarını aynı fiyat ve daha üzerinden yedirdiler. Bu zihniyetle fındık ihracatından 4-5 milyar dolar gelir hedefleyenler bu hedefine biraz zor ulaşır” diye konuştu.
İhracatçılar stok rakamını revize etti
2016 tahmini fındık rekoltesi açıklandıktan sonra “geçen yıldan 150 bin ton stok devir var” diye açıklama yapanların bu rakamı revize ederek 60 bin tona kadar düşürdüğünü vurgulayan Karan, “90 bin ton fındık buharlaştı mı? Yoksa fareler mi yedi? diye sordu.
Karan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Rekoltenin açıklanan rakamında altında gerçekleşeceğini anlayan alivreciler hemen spekülatif bir manevrayla ’geçen yıldan yok 150 bin ton, yok 120 bin ton stok var’ yönünde açıklamalarda bulunarak piyasa üzerinde bir baskı kurmaya çalıştı. Ama burada da, evdeki hesap çarşıya uymadı. İddia edilen 150 bin stok eriye eriye 60 bin tona kadar düştü. Bize göre ise en başından beri iddia ettiğimiz gibi geçen sezondan 70-80 bin ton devir var. Rakamlar ortada geçen sezon Türkiye 250 bin ton iç fındık ihraç etti, buda 500 bin ton kabuklu fındık demek. 50 bin tonda iç piyasada tüketilse buda 100 bin ton kabuklu fındık demek. Etti 600 bin ton kabuklu fındık. Türkiye’nin 2015 tahmini fındık rekoltesi neydi? 680 bin ton. Demek ki, fındıkta spekülasyon yapmakla suçlanan Ziraat Odalarının hesabı doğruymuş. Ne diyelim yanlış hesap Bağdat’tan döner.”
Fındık fiyatında baskı sürüyor
Karan, yeni sezona 11-12 liraya seviyesinden başlayan fındık fiyatının hızlı bir yükselişle 15 lirayı hatta el atından 16 liraya kadar alınıp satıldığını ama birnden yine düşmeye başladığını vurgulayarak "Buda şunu göstermektedir ki, birileri fiyat üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyor. Üreticinin ürününü dalın ucundayken satan alivreciler geçen sezon yazdığı senaryoyu yine oynamaya çalışıyor. Yapılmak istenilen yüksek fiyatı gösterip ucuz fiyata kapatmak. Üreticilere çağrımız bir kez daha bu oyuna gelmemeleridir. Bu yıl zaten ürün yok. Hiçbir üreticimiz kesinlikle emanete bir kilo fındık vermemeli ve kafalarındaki fiyat oluşuna kadar pazara ürün indirmemelidir. Biz ürünümüze ve alın terimize sahip çıkarsak karşılığını alırız. Üreticinin üreticiden başka dostu yok” şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sinan Güler tecrübesini gençlere aktarıyor Aktif basketbol kariyerini sonlandıran Sinan Güler, tecrübesini genç sporculara aktararak onları profesyonel hayata hazırlıyor. Basketbol Süper Ligi’nde Beşiktaş, A. Efes, Galatasaray, Fenerbahçe ve Darüşşafaka formaları giymiş olan eski milli basketbolcu Sinan Güler, aktif basketbol hayatını sonlandırmasının ardından gençlerin spora ulaşması noktasında da önemli rol oynuyor. Güler ailesi olarak basketbol birikimlerini ve basketbolun içinde bulunan değerleri insanlarla paylaşacak ortamlar oluşturmak istediklerini aktaran Sinan Güler, “Çeşitli alanlarda sosyal etkisi olan ve normal basketbol yeteneklerini ön plana çıkarmaya çalıştığımız etkinlikler yapıyoruz. Aslında belli bir noktada bu basketbol kariyerim devam ederken başladığımız bir proje oldu. Ağabeyimle beraber çocukken gittiğimiz yaz kamplarından örnek alarak, ülkemizdeki sporcuların hem spora erişimini sağlayabilecek hem de sporun içerisinden alabilecekleri derslerle kendi hayatlarında kullanabilecekleri öğeleri paylaşabileceğimiz ortamlar oluşturuyoruz. Bu da basketbol sayesinde biriktirdiğimiz tecrübeyi ve imkanları ulaşabildiğimiz herkesle paylaşacak etkinlikler düzenlemekle bağlanabiliyor” ifadelerini kullandı. “Esas misyonumuz sporun güzelliklerini insanlarla paylaşmak” Güler Legacy oluşumundan ve bu oluşumun amacından da bahseden eski milli basketbolcu, “Esas misyonumuz sporun güzelliklerini, takım oyunu içerisinde bulunan değerleri, teknolojik imkanları da en üst seviyede kullanarak insanlarla paylaşmak. Aslında bir sosyal girişim. Burada ilk senemizden itibaren ülkemizin spor imkanlarının kısıtlı olduğu bölgelerden sporcuları davet ettiğimiz ve onları, imkanları olan çocuklarla bir araya getirdiğimizde basketbolun evrensel dilini, birleştirici gücünü ortaya koymalarını ve bunu keşfetmelerini sağladığımız etkinlikler düzenliyoruz. Basketbol kamplarımızda da temel basketbol eğitimiyle alakalı bilgileri 5 günlük bir paket program içerisinde verip, bu programla kendi kariyerlerini devam ettirebilecek ortamlara girebilsinler istiyoruz. Hedeflerimizin en önemli noktalarından bir tanesi de genç sporcuların, profesyonel kariyer hırslarına girmeden kendi hayatlarında fayda sağlayabilecek, bunu basketbolun içerisinde yapabileceklerse bundan tabii ki de beslenecek” şeklinde konuştu. “Kamplarımızda ailecek bilgi ve birikimlerimizi paylaşacağımız ortamlar oluşturuyoruz” Sinan Güler, Güler Legacy olarak bu sene 12. kamplarını düzenlediklerine dikkat çekerek, “Bu sene 1-6 Temmuz ve 7-12 Temmuz tarihlerinde iki ayrı seansımız olacak. Bizim kamplarımız için en özel olan taraf, spor imkanı olmayan yerlerden sporcuları davet etmek. Bu sene de iki kampa toplam 30 sporcuyu İstanbul’a davet ediyoruz, ücretsiz şekilde. Ama aynı zamanda İngiltere’den de sporcunun katıldığı, muhtemelen Fransa’dan da bir sporcunun katılacağı ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden sporcuların katıldığı bir basketbol kampı yapıyoruz. Kamplarımızın birinci önemli özelliği ailecek bilgi ve birikimlerimizi paylaşacağımız ortamlar oluşturuyoruz. Aynı zamanda kendi ağımızdaki antrenörlerin ve sporcuların dahil olup kendi tecrübelerini paylaştığı imkanlar oluyor. Diğer bir özelliğimiz, hem velilerle hem sporcularla bir araya gelerek onların kariyer tasarlama sürecinde karşılaşabileceği zorluklarla alakalı sohbetler düzenliyoruz. Bu sohbetleri düzenlerken hem basketbol endüstrisinde tecrübeli bireyleri kullanmaya çalışıyoruz hem de bizim ekibimizden yetişmiş, kampımıza burslu bir sporcu olarak gelip, daha sonra spor psikolojisi alanında uzmanlaşmış arkadaşlarımızı kullanıyoruz. Yine sporculara beslenme, farkındalık gibi sporun içerisinde faydalanabilecek alanları kullanabilecek eğitimler veriyoruz. Son olarak da ABD’li bir performans antrenörünü kampımızda belli bir süre bulunduruyoruz. Orada da çocukların en çok yorulduğu ama aynı zamanda en sevdiği anları yaşatıyoruz. Önümüzdeki 1-2 hafta içinde burs başvurularını kapatıyoruz. Şu anda 30 burs başvurusuna, 80’i aşan burs başvurusu gelmiş. Toplamda kampımıza 100 sporcu katılıyor. Kayıtlarımız da hızlı şekilde devam ediyor. Temmuz ayının başında biz zaten ailecek Özyeğin Üniversitesi’ndeyiz” ifadelerini kullandı. “Basketbolu ve gelişen 3x3 basketbolu düşünerek hareket ediyoruz” Boly uygulamasıyla ilgili de konuşan Güler, “Boly aslında oyunlaştırma derneği GamFed’in bir etkinliğinde ortaya çıkmış ve genç üniversiteli arkadaşlarla bir araya gelip bir fikir üzerinden, sporun erişimini destekleyebilecek, aynı zamanda da profesyonel olmayan sporları, bir çatı altında, kitlelerin bir araya gelebileceği bir ortamda buluşturmak amacıyla yola çıktı. Burada basketbolu ve büyüyüp gelişen 3x3 basketbolu düşünerek hareket ediyoruz. Dijital bir ortamda sahadaki maçı, etkileşimi bira daha kayda alabilecekleri ortamlar oluşturmak istiyoruz kitlemiz için” cümlelerine yer verdi. “Profesyonel kariyerde yol alabilmek, ciddi bir özveri ve adanmışlık gerektiriyor” Sinan Güler, profesyonel bir spor hayatı hedefleyen gençlere ise şu mesajla seslendi: “Herhangi bir profesyonel kariyerde yol alabilmek, ciddi bir özveri ve adanmışlık gerektiriyor. Ardından o özverinin peşinde koşmak, meraklı olmak.. Bunu basketbol odaklı düşündüğümüzde de benim kariyerim adına en çok faydalandığım şeylerden bir tanesi, beğendiğim oyuncuların bana yarayabilecek özelliklerini çalışarak belli yeteneklere ulaşabildim. Rekabete girmekten kaçınmamak gerekiyor. Rekabet ortamlarında kazanmak kadar kaybetmek de olduğu için ve kaybetmek de en büyük öğreticilerimizden biri.. Hem kaybetmek hem de hatalardan öğrenmeye başlamak bireyin konfor alanından çıkması için faydalı bir ortam.”
Niğde Kentsel dönüşümlerde yaşanan sorunlara yazılımla çözüm geliştirildi Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslı Bozdağ’ın ’Kentsel Dönüşümde Katılımcı Yaklaşımla CBS Tabanlı Sezgisel Bir Karar Destek Sisteminin Geliştirilmesi’ projesi ile bugüne kadar kentsel dönüşümlerde yaşanan problemlerin ortadan kaldırılması hedefleniyor. ’TÜBİTAK 1001 Cumhuriyetimizin 100. Yılı Özel Çağrısı’ çerçevesinde 450 proje içerisinden seçilerek desteklemeye değer görülen yazılım sayesinde kentsel dönüşümlerde süreç hem daha hızlı ilerleyecek hem de yerel yönetimler ve vatandaş arasında yaşanan sorunların da önüne geçilebilecek. ’Kentsel Dönüşümde Katılımcı Yaklaşımla CBS Tabanlı Sezgisel Bir Karar Destek Sisteminin Geliştirilmesi’ başlıklı proje TÜBİTAK ARDEB 1001 ’Cumhuriyetimizin 100. Yılı Özel Çağrısı’ çerçevesinde destek almaya hak kazandı. Kentsel dönüşümün doğası gereği pek çok aktörün yer aldığı dönüşüm süreçlerinde halk, yerel yönetim ve yatırımcının istek ve beklentilerinin bir arada ele alınması sağlanarak dönüşüm süreçlerinin sürdürülebilir nitelikte yürütülmesinin hedeflendiği projede; Türkiye’deki kentsel dönüşüme yönelik artan taleplerin hızlı bir şekilde ele alınabilmesi, müzakere süreçlerinin kısaltılması ve afet risklerine karşı halkın katılımcı planlamaya teşvik edilmesinde önemli katkılar sağlaması bekleniyor. Proje hakkında bilgi veren Doç. Dr. Aslı Bozdağ; halkın kentsel dönüşüm süreçlerine yönelik önyargılarının değiştirilmesi, ikna sürecinin daha şeffaf hale getirilmesi, mülkiyete yönelik endişelerin önlenmesi, dezavantajlı grupların sürece dahil edilmesi ve fikirlerinin açık bir platformda paylaşılması ve haklarının korunması açısından yazılımın önemli olduğuna değindi. Bozdağ; "Üretilecek yazılım, yerel yönetimler için yüksek maliyetle katılım tekniklerinin aksine düşük maliyetle ve teknolojik bir hizmet sağlayarak ihtiyaçları karşılamalarına katkı sağlayacak. Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planına uygun olarak kamu kurumlarıyla vatandaşlar arasındaki mesafenin azaltılmasına yönelik önemli bir hizmet oluşturacak. Ayrıca planlama süreçlerinin toplum odaklı bir yönetişim anlayışına dönüşmesi sağlanacak. Dönüşüm uzun ve meşakkatli bir süreç. Bu sürecin kısaltılmasında toplumun doğrudan sürece dahil olarak endişelerinin azaltılmasında oluşturulacak sistem önemli katkı sağlayacak" ifadelerine yer verdi. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Aslı Bozdağ’ın yürütücü olduğu projede; Dr. Öğr. Üyesi Kadir Şahbaz ile Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Emin Karkınlı, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Ünal ve İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden Doç. Dr. Fatih Eren’in araştırmacı ve İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Tahsin Yomralıoğlu danışman olarak görev alıyor.
Kayseri Özel çocuklara "QR kodlu" koruma Kayseri’de bir özel eğitim uygulama okulundaki engelli öğrenciler için okutulduğunda öğrenci ve velilerinin bilgilerinin bulunduğu QR kodlu bileklik tasarlandı. Kayseri’de 1. kademe ağır derece otizmli ve zihinsel engelli öğrencilerin eğitim aldığı Özkar Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda geliştirilen proje, velileri sevindirdi. Okutulduğunda öğrenci ve okul bilgileri ile veli numarasının öğrenildiği QR kod bulunan bileklik tasarlayan okul, her öğrencisine bu bilekliklerden verdi. Özkar Özel Eğitim Uygulama Okulu Müdürü Bülent Köseoğlu, “Okulumuzda, özel öğrencilerimizin sosyal ortamlarda kaybolma riskine karşı ailelerin o panik halini önleme adına QR kodlu akıllı bileklik tasarladık. Bu bizim TÜBİTAK 4006 bilim projesinde geliştirdiğimiz projelerden bir tanesi. Gerçekten çok işlevsel bir proje olduğunu düşünüyoruz. Bunun kanıtı da TÜBİTAK tarafından onaylanması. Gelen misafirlerimiz de projeyi çok beğendiler. Kayseri’deki bir STK’mız da bunu bedelsiz olarak çoğaltacağını ve bunu çocuklara bedelsiz olarak vereceğini söylemişti. Bunu yaptık ve bütün çocuklarımız için bu bileklikler hazırlandı. Öğrencilerimizin bileklerine takacağız ve evlerine göndereceğiz. Kullanımını da velilerimize anlatacağız. Normal bir saat şeklinde tasarlandı. Çocuğumuz herhangi bir yerde kaybolduğu zaman, vatandaşımız bulduğunda akıllı telefonları ile QR kod kısmını okuttukları zaman okulumuzun ismi, adresi, velinin ve çocuğun ismi ve velinin cep telefonu numarasına varana kadar bütün bilgiler çıkmaktadır. Sosyal sorumluluk ve insanlık namı adına bu telefonu çevirdiğinde bu çocuğumuzu bulduğunu söyleyecek" ifadelerini kullandı. Köseoğlu, bu projenin diğer okullara da örnek olacağını söyleyerek, "Bunun ülkemizde yaygınlaştırılmasını bekliyoruz. Özel çocuklarımızın hayatını kolaylaştıracak bir adım olarak düşünüyoruz" dedi.
İstanbul Plastik geri dönüşüm ödülleri sahiplerini buldu Plastik atıkların geri kazanımı ve yeniden değerlendirilmesine yönelik çözümlerin ele alındığı plastik geri dönüşüm yarışmasnda 7 farklı kategoride ödüller sahiplerini buldu. Her ürün ve projenin, Türkiye plastik geri dönüşüm endüstrisinin son on yıldır sektöre yaptığı yatırımların açık bir sonucu olduğunu vurgulayan Yeşil Dönüşüm ve Teknoloji Derneği Başkanı Yavuz Eroğlu, “Finalistlerimizin çeşitliliği, plastiklerin döngüsel ve sürdürülebilir kullanımı konusunda Türkiye plastik endüstrisi olarak kaydettiğimiz kayda değer ilerlemenin bir kanıtıdır. Yeni mevzuatlar oluştururken bunu unutmamalıyız” dedi. Finale kalan tüm yarışmacıları kutlayan Eroğlu, ’’Ödüller, plastiklerin döngüsel kullanımında yenilikçiliğin ödüllendirilmesi bakımından ulusal bir standart haline gelecek, sektör oyuncularını geri dönüştürülmüş plastiklerin kullanımını daha da arttırmaya ve geri dönüşüm hedeflerine ulaşılmasını motive edecek. Ödüle aday gösterilenlerin karşılaması gereken bir dizi kriter arasında; ürünlerin ve yeniliklerin Türkiye’de tasarlanmış, geliştirilmiş veya üretilmiş olması, ürünlerin en yüksek oranda geri dönüştürülmüş içeriğe sahip olması ve tüm başvuruların sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi ile sıfır atık politikasını teşvik etmesi yer aldı’’ dedi. Jüri sözcüsü Ömer Benli ise “Kıymetli jüri üyesi arkadaşlarımla her biri birbirinden kıymetli projeleri değerlendirirken zorlandık ama temel maksadımız Türkiye’de plastik atıklardan geri dönüştürülmüş ham maddelerin, ürünlerde daha fazla kullanılmasını özendirmek ve başarılı uygulamaları ödüllendirmekti. Tüm başvuran katılımcılara döngüsel ekonomiye katkıları için teşekkür ediyorum. Ödül alan firmalarımızı da öncü oldukları için ayrıca teşekkür ediyorum” dedi. Plastik geri dönüşümü alanında ham madde ve teknoloji üretenlerin yanında, geri dönüştürülmüş ham maddeden yapılan ürünlerin de ödüllendirildiği bir platform olan plastik geri dönüşüm ödülleri, geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı, ürün tasarımı ve üretim alanında güncel gelişmelere dair de fikir verirken, geniş kitlelere de ilham kaynağı oldu.