KÜLTÜR SANAT - 29 Kasım 2025 Cumartesi 09:04

Asırlık lambalara yeniden ışık veriyor

A
A
A

Giresun’da yaşayan 43 yaşındaki Mesut Fırtına, çocukluk yıllarında başlayan lamba merakını bugün bir restorasyon ustalığına dönüştürdü. Gündelik işinden arta kalan zamanlarda kendi atölyesinde çalışan Fırtına, en eskisi 80 yılın üzerindeki gemici fenerleri, gaz lambaları ve Karadeniz’e özgü idare lambalarını titizlikle restore ederek yeniden kullanılabilir hale getiriyor.

Lamba tutkusunun çocukluk yaşlarında başladığını anlatan Mesut Fırtına, "Çocukluk hobim olan lamba restorasyonunu hala sürdürüyorum. İşimden arta kalan zamanlarda küçük bir atölyemde tarihi lambaları ufak dokunuşlarla hayata kazandırıyorum. Bu tam 33 yıllık bir heves. Henüz 10 yaşlarındayken bölgede bu işlerle uğraşan sayılı ustalardan Yakup Çakır Usta’nın yanına bir lamba tamir etmek için gönderildim. Onunla tanışmam bu işe sempati duymamı sağladı. Sonra sık sık ziyaret ettim, bir abi-kardeş ilişkisi oluştu ve bu mesleğe böyle adım attım" dedi.

Asırlık lambalara yeniden ışık veriyor

Unutulan gaz lambaları onun ellerinde yeniden parlıyor

Restorasyona ilgisinin özellikle son yıllarda arttığını belirten Fırtına, eski lambalara olan talebin de giderek çoğaldığını belirterek, "Bu tarihi lambalar artık sadece bir aydınlatma aracı değil. Kamplarda, hobi alanlarında, evlerde ve ofislerde dekoratif amaçla çok kullanılıyor. Eskiye özlem duyan insanlar bu objeleri saklamayı seviyor. Atölyemde restore edilen lambalar arasında eski Alman üretimi gemici fenerleri, fırtına fenerleri, köylerde kullanılan klasik isli gaz lambaları, gaz basınçlı lambalar ve Karadeniz’e özgü idare lambaları bulunuyor. Birçoğu 80 ila 100 yıllık. Bazı lambaların restorasyonu ise oldukça zahmetli" şeklinde konuştu.

Nostalji korunarak elektrikli lambaya dönüşüyor

Fırtına, kullanım kolaylığı isteyenler için tarihi lambaları elektrikli sisteme dönüştürdüğünü de belirterek, "Bazı insanlar gaz yağıyla uğraşmak istemiyor ama yanmasını da görmek istiyor. O zaman lambaları elektrikli hale getiriyorum. Böylece hem tarihi görünüm korunuyor hem de günlük kullanım kolaylaşıyor" diye konuştu.

Asırlık lambalara yeniden ışık veriyor

Tarihi lamba koleksiyoncularının ve nostalji tutkunlarının uğrak noktası haline gelen atölye, geçmişin ışığını bugünün yaşamına taşımaya devam ediyor.

Ahmet Bilge

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.