GÜNDEM - 12 Aralık 2013 Perşembe 09:56

28 Şubat Davasında yargılanan İsmail Hakkı Karadayı savunmasını yaptı

A
A
A
28 Şubat Davasında yargılanan İsmail Hakkı Karadayı savunmasını yaptı

28 Şubat Davasında yargılanan Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı savunmasını yaptı.

28 Şubat davasının 48. duruşması Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlandı. 103. sanıklı davanın 1 numaralı sanığı tutuksuz yargılanan dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, ”Şubat süreci bir darbe süreci asla değildir. Ülke genelinde ciddi bir gerginlik dönemi yaşanmıştır. Bunun temelinde ne vardır, neden bu süreç oluşmuştur çok iyi değerlendirmek, sebep sonuç ilişkisine bakmak gerekir” dedi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 28 Şubat davası Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı avukatı Erol Aras ile birlikte duruşma salonuna geldi. Sanık ve müşteki yoklamasının ardından Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, “Rahatsız olduğunuz da ya da oturmak istediğiniz zaman bize bildirin. Gerekirse beyanınızı oturduğunuz yerden alırız. Yoksa biz durumunuzun ne olduğunu bilemeyiz” dedi. Mahkeme Başkanı Köksal daha sonra Karadayı’nın kimlik tespitini yaptı.

Başkan Tayyar Köksal, emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’ya iddianameyi okuyup okumadığını sordu. Karadayı hastalığı sebebiyle tam olarak okuyamadığını ama yeniden okunması talebinin olmadığını söyledi. Bunun üzerine Başkan Köksal, iddianamenin önce özetleneceğini suçlamaları hatırlatacağını daha sonra savunmaya geçileceğini belirtti. İddianameden suçu ve suç tarihini okuyan Köksal, Genelkurmay, MGK, Cumhurbaşkanlığı, Bakanlıklar ve Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu tarafından gönderilen belgelerin, Ergenekon ve Balyoz davalarınki belgelerin, ev aramaları sırasında elde edilen belgeler ile şüpheli ve müdafilerin ifadelerinin delil olarak konulduğunu bildirdi. Kürsüye gelen Karadayı savunmasına başladı.

“28 ŞUBAT SÜRECİ BİR DARBE SÜRECİ ASLA DEĞİLDİR”
Olayları iyi anlamak için 28 Şubat’ı anlamak gerektiğini ifade eden Karadayı, şunları dedi:
“28 Şubat süreci bir darbe süreci asla değildir. Ülke genelinde ciddi bir gerginlik dönemi yaşanmıştır. Bunun temelinde ne vardır, neden bu süreç oluşmuştur çok iyi değerlendirmek, sebep sonuç ilişkisine bakmak gerekir. Olay iyi incelenmez ise hatalarla dolu olacak, gerçek ortaya çıkmayacaktır. Anayasamızın belirttiği gibi Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Toplumun yasası bu esaslara dayanır. Bu ilkelerin özellikle siyaset ve yönetim kademesinde uygulanması temel olan esaslardır. 28 Şubat bu esaslara ters düşen uygulamaların ortaya çıktığı tablodur. Huzursuzluktur. Anacak bunun kaynağı silahlı kuvvetler olmamıştır. Ancak bazı çevreler bunu böle yansıtmıştır. Bu iftiradır. Bu darbe söylemi saçmadır.”

“SÜRECİ BU SİYASİ GERGİNLİK BAŞLATMIŞTIR”
54. Hükümet koalisyon hükümeti olarak kurulduğunu belirten Karadayı şunları söyledi:
“Kuruluşundan bir süre sonra biraz önce söylediğim temel prensiplerin dışına kaymak suretiyle özellikle dini siyasete alet ederek ciddi huzursuzluklar yaratmış, bazı çevreleri buna teşvik etmiş, olumsuz tavır ve hareketlerle ciddi huzursuzluklar yaratmıştır. Bu gelişmeler sürecin başlangıcı olmuştur. Süreci bu siyasi gerginlik başlatmıştır. Kışkırtma siyasi boyuttadır. Toplumda huzursuzluk yaratan bu hareketlerin bir kısmını hatırlatalım. Erbakan kürsüye çıkıp ‘Şeriyat gelecek kanlı mı olacak kansızn mı olacak’ demesi, Başbakanın lüks araçlarla takkeli sarıklı şalvarlı tarikat mensuplarına verdiği iftar yemeği, Erbakan’ın ülkemizin itibarını düşüren yurt dışı gezileri, cihat çağrıları, toplu namaz gösterileri, ‘ Şeriat isteriz yaşasın Hizbullah’ sözleri, Susurluk kazasının ortaya çıkardığı karışıklıklar, Güneydoğu’da çıkmaya başlayan örgütler, örgüt cinayetleri vardır.”

“ACABA ERBAKAN’IN DİLEKÇESİ KABUL EDİLSEYDİ VE TANSU ÇİLLER GÖREVİ TESLİM ALSAYDI BUGÜN BU DAVA AÇILACAK MIYDI?”
Bugün ortaya konan bir iddianame ile ben bir numaralı sanık olarak hükümeti yıkmak suçlaması gibi ağır ve haksız bir iftirayla muhatap olduğunu vurgulayan Karadayı, şöyle devam etti:
“50 yılı aşkın meslek hayatımda ilk defa mahkemeye çıktım. Bu suçlama hangi maddi delerle göre yapıldı anlamak mümkün değil. Teşhis yanlış olursa tedavi doğru olur mu? İddianame iki temel yanlış üzerine kurulmuş. O günlerde ortada cebir ve şiddetle yıkılan hükümet yoktur. O günün gerçeklerine bakarsak istifa eden Başbakan Erbakan’ın istifa mektubu dosyada. Orada istifa ettiğini açıkça yazmaktadır. Hangi mantıkla iddianamede bu suçlama olur. Acaba Erbakan’ın dilekçesi kabul edilseydi ve Tansu Çiller görevi teslim alsaydı bugün bu dava açılacak mıydı? Ayrıca bu dava neden Erbakan hayattayken açılmadı da uzun süre beklendi. Bu bekleyişin sebebi ne? Şuna inanıyorum. Erbakan hayattayken açılsaydı Erbakan taşıyacağı vicdani sorumluluk gereği TSK’nın karşısında olmayacaktı. TSK’nın hiçbir rolünün olmadığını gayet iyi biliyordu.”

“DİĞER DELİLERE HİÇ GİRMEDEN BU DAVANIN KAPATILMASI GEREKİR”
"Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel görevi, Mesut Yılmaz’a vermiş ve yeni bir hükümet kurulmuştur. Gerçekler bu kadar açıkken acaba bunların içinde benim rolüm ne oldu. Bunu anlamak mümkün değil. Benim o dönemde idam cezası gerektiren bir eylem yapıp sonra yönetime el koymayıp birinin başbakan olmasını göze almam akla mantığa sığmaz . Diğer delilere hiç girmeden bu davanın kapatılması gerekir. İkinci yanılgı BÇG ile ile ilgili ortaya konulan belgeler. MGK toplantılarında istihbarat birimlerinin verdikleri bilgiler çerçevesinde hükümetin koyduğu gündem maddeleri konuşulur. Herkes fikrini söyler. Heyetin görüşleri maddeler hallinde MGK Genel Sekreterine not ettirilir. Yani kimse toplantıdan önce hangi kararların çıkacağını bilemez.”
54. hükümetle ilişkilerinde hiçbir problem olmadığını kaydeden Karadayı, şunları ifade etti:
“Hükümetinde gerektiğinde Silahlı Kuvvetlere vermiş olduğu her türlü desteği de inkar etmemiz mümkün değildir. Kişisel düzeyde de, hiyerarşik yapı içindeki sağlıklı ilişkiler, her zaman aynen devam etmiştir. Bunlara herkes şahittir, aksini kimse söyleyemez. Resmi görevimin gerektirdiği kişiler dışında, iddianamede adı geçen ve mağdur olarak ortaya çıkan hiç kimse ile de hatırladığım kadarıyla, herhangi görüşmem bahis konusu değildir.”
İddianamenin omurgasını teşkil eden, cebir ve şiddet kullanarak Hükümetin görevini yapmasına engel olan hiçbir icraatımızın olmadığını söyleyen Karadayı, “Bunu asla ve asla kabul etmiyorum. Böyle bir olaya şahit olanlar varsa gelip açıklasınlar. Çoğu bu gün hayattalar” diye konuştu.

“BU DÖNEMDE ORTAYA ÇIKAN OLUMSUZ OLAYLARIN HİÇBİRİ SİLAHLI KUVVETLERİMİZE YÜKLENEMEZ”
Karadayı, şöyle devam etti:
“Silahlı Kuvvetlerimiz, bu süreçte, hükümetin hangi görevine mani olmuş, nerede ne şekilde bir cebir şiddet kullanmış veya teşebbüste bulunmuştur, bunun kesinlikle açıklanması, ortaya konması gerekir.Böyle bir iftiranın iddianameye konması, bu iddianameyi çürüttüğü gibi, farklı hedeflere ve yorumlara da yönlendirir . Bunları, yüce halkımız asla affetmeyeceği gibi, tarihe de bir hukuk rezaleti olarak geçer. Bu dönemde ortaya çıkan olumsuz olayların hiçbiri Silahlı Kuvvetlerimize yüklenemez, bunları ve sebeplerini yukarıdaki bölümlerde kısmen açıkladım.”
Karadayı savunmasını şu cümleler ile son verdi:

“50 yıllık hizmet süremde, mesleğimle ilgili pek çok olaylara şahit oldum, darbeler gördüm, sıkıntılar yaşadım. Ancak şuna inandım ki, asker her zaman siyasetin dışında kalmalıdır, buna bütün gönlümce inanıyorum.Görevim süresinde bu inanca kesinlikle bağlı kaldım. Aksini düşünseydim veya bir ihtirasım olsaydı,Sayın Cumhurbaşkanının, görevimi bir yıl daha uzatma teklifine olumlu bakabilirdim, ama zamanı gelince, 30 Ağustos 1998 de Ordudan ayrıldım. Ayrılırken, Cumhuriyet tarihinde ilk defa, Devlet Şeref Madalyası ile taltif edilen kişi oldum.Bu madalyanın veriliş sebebi, Sayın Cumhurbaşkanınca imzalı belgede açıklanmaktadır.Bunu, hizmetlerimi daima yasalar çerçevesinde yaptığımın bir belgesi olarak kabul ediyor ve onur duyuyorum.

Hayatın cilvesine bakınız ki, bugün 17 yıl sonra, gazete kupürlerine dayanan garip bir hayali darbe iddianamesi karşısında, burada savunma durumunda bulunmaktayım. Burada madalya konusunu , savunma kavramı içinde söylemek istediğimi belirtmek istiyorum. Mahkemenin başladığı 2 Eylül tarihinden itibaren, burada bulunmayı son derece arzu etmeme rağmen, ameliyat olmam ve ortaya çıkan sıkıntılı hastalığım için, doktorların acil tedaviyi zaruri görmeleri sebebiyle, maalesef duruşmalara sürekli katılmam mümkün olamadı.Bu benim için de ayrıca bir üzüntüdür. Genelkurmay Karargahındaki bütün arkadaşlarım yasalara uygun davranmışlardır, bu haksızlığa uğrayan bütün silah arkadaşlarıma da geçmiş olsun diyorum, onlar asla darbeci değildir.Adalet er geç tecelli edecektir”.

Karadayı'nın savunmasının ardından mahkeme duruşmaya ara verdi. Avukatının koluna girerek salondan çıkan Karadayı ögle yemegi için adliyeden ayrıldı. 13.30'da devam edilecek duruşmada Karadayı'nın çapraz sorgusu yapılacak.

ÖMER ÇETİN
ANKARA

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Meclis üyesini sıkıştırıp, aracı yumrukladı… O anlar kamerada Bursa’da Osmangazi Belediyesi Meclis Üyesi Özlem Bodur, trafikte yol verme tartışması sonrası saldırıya uğradı. İddiaya göre yol vermediği gerekçesiyle öfkelenen şüpheli sürücü, Bodur’u takip ederek aracına saldırdı. O anlar kameraya yansırken, şüpheli çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Edinilen bilgiye göre, Hamitler Mahallesi Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı üzerinde seyir halinde olan Özlem Bodur, yol verme meselesi nedeniyle tanımadığı bir sürücünün tepkisiyle karşılaştı. İddiaya göre şüpheli sürücü, bu nedenle trafikte Bodur’u sıkıştırarak sinkaflı el hareketlerinde bulundu. Sıkıştırma nedeniyle durmak zorunda kalan Bodur, bu sırada araçtan inen şahıs A.G.’nin saldırısına uğradı. Şüpheli önce aracın aynasını kırdı, ardından araca yumruk atıp olay yerinden uzaklaştı. O anlar kameraya yansırken, şüphelinin "Seninle görüşeceğiz, seni öldürürüm" şeklinde tehditlerde bulunduğu iddia edildi. Olay sonrası polis merkezine başvuran Osmangazi Belediyesi Meclis Üyesi Özlem Bodur, maddi zarar oluşmadığını ancak hakaret ve tehditlere maruz kaldığını belirterek şikâyetçi oldu. Yapılan araştırmada söz konusu aracın sahibinin A.G. olduğu tespit edildi. Şüpheli A.G.’nin ifadesinde suçlamaların bir kısmını kabul ettiği öğrenildi. Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda adliyeye sevk edilen şüpheli A.G., çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan, olayın ardından AK Parti ve MHP’li milletvekillerinden ve Meclis üyelerinden Özlem Bodur’a destek mesajları geldi. Milletvekilleri, trafikte şiddetin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak sürecin yakından takip edileceğini ifade etti.
Aydın Bir kişinin öldüğü kaçak define olayında 1 tutuklama Aydın’ın Efeler ilçesinde iddiaya göre define aramak için kaçak kazı yaparken girdiği tünelde mahsur kalan şahıs ekiplerin saatler süren arama çalışmasının ardından ölü olarak bulunurken, tünelin dışında bekleyen diğer şahıs ise jandarmadaki işlemlerinin ardından sevk edildiği adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay, sabaha karşı Kalfaköy Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, define aramak için kaçak kazı yaptıkları iddia edilen şahıslardan biri açtıkları tünele girdi. Dışarıda kalan T.Y. (44) içerideki Sezer Ayhan (32) isimli arkadaşından uzun süre haber alamayınca durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine bölgeye jandarma, AFAD, UMKE, Jandarma Arama Kurtarma Ekibi (JAK) yönlendirildi. Kısa sürede bölgeye gelen ekipler tünel içerisindeki Ayhan’a ulaşmak için çalışma başlattı. Yaklaşık 20 metre uzunluğundaki tünelin uzun ve dar olması ekiplerin çalışmalarını güçleştirirken, saatler süren kurtarma çalışmalarının ardından Ayhan ölü olarak bulundu. İzmir İl Afet Müdürlüğü’nden getirilen temiz hava besleme sistemi ile mahsur kaldığı tünelden ölü olarak çıkarılan Ayhan’ın cansız bedeni hastane morguna kaldırılırken, kesin ölüm nedeni yapılacak olan otopsinin ardından belli olacak. Tutuklandı Tünel dışında kalan T.Y. isimli şahıs jandarma ekipleri tarafından gözaltına alındı. Jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen T.Y. çıkartıldığı adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi.
İstanbul Emre Belözoğlu: "Minimum 7-8 oyuncuyla beraber değişmesi gereken bir takımımız var" Kasımpaşa Teknik Direktörü Emre Belözoğlu, minimum 7-8 transfer yapılması gerektiğini söyledi. Trendyol Süper Lig’in 17. haftasında Kasımpaşa deplasmanda oynadığı Galatasaray’a 3-0’lık skorla yenildi. Mücadelenin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Kasımpaşa Teknik Direktörü Emre Belözoğlu, "Galatasaray’a karşı yapabileceğimiz net bir şekilde detaylandırdığımız yerler vardı. Oyunu tutmak adına bence elinden geldiğince uygulamaya çalışan bir oyuncu grubum var. Oyunu 1-0 tuttuk. Galatasaray geçiş yaparken, topu kaptırdığınızda geçişe geçişte güçlü bir takım. Set hücumunda güçlü bir takım. İki tarafı da çok iyi oynayabilen bir takım. Bunun hazırlığını yapmıştık. 1-0 giderken 65-70’te hamle yaptık. Hamlenin karşılığında da biraz daha cüretkar oynamaya çalıştık. Böyle olunca da biraz daha onların daha rahat alan bulmasını vesile oldu. Hücum anlamında isteklerimizi yapamadık. Defans anlamında belli alanlarda Galatasaray’ı sıkıştırdık. Oyuncularımın isteğini, arzusunu görebiliyorum. Devreyle beraber değişmemiz gerekiyor. Kasımpaşa ilk defa sahasında maç kazanmadan devreyi bitirdi. O yüzden takımımızda değişim kaçınılmaz gibi duruyor. Hemen yarından itibaren 3 gün antrenman yapacağız. 2 Ocak’ta kampa gideceğiz. Minimum 7-8 oyuncuyla beraber değişmesi gereken bir takımımız var. İnşallah bunu yaparız" diye konuştu. Gelmeden önce kadroyla ilgili ekibiyle değerlendirme yaptığını ifade eden Belözoğlu, "Buna rağmen en iyisini yapmak için buradayız. Kadroyu güçlendireceğimizi düşündüğümüz bir devre arası var. Bence Kasımpaşa’nın bunu yapması gerekiyor. Kerem (Demirbay) iyi bir oyuncu. İsmi geçen oyunculardan biri de o. Topu tutmada, yönlendirmede o benim istediğim oyunu ortaya çıkabilecek bu tarz oyunculara ihtiyaç var gibi görünüyor. Ceyhun Bey’le görüştük, başkanlarımızla görüştük. Takımın güçlenmesi adına bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum. 17 maçın minimum 8-9 galibiyet çıkarabilecek bir takım inşa edeceğiz. Şikayet edecek durumda değilim. Şikayet etmemeliyim bu kadroya geldiysem. Bugün planlarımızın bazıları tuttu, bazıları tutmadı. Karşımıza güçlü bir takım vardı" şeklinde konuştu. "Elimde peynir, domates varken, kimse benden sucuklu ya da sosisli pizza beklememeli" Elindeki kadroyla iyi işler çıkarmaya çalıştığını vurgulayan Emre Belözoğlu, "Elindeki malzemeyle en iyi lezzeti çıkarabilecek oyunu yapmak durumundayım. Elimde peynir, domates varken, ben sadece peynirli domatesli en güzel pizzayı yapmalıyım. Kimse benden sucuklu ya da sosisli pizza beklememeli. Bu işin gerçeği budur. Teknik adamlar bir şeyleri konuşurken biraz daha gerçekçi yaklaşmalılar. Ben burada elimdeki mevcutla bile en iyi neyi yapabilirim, bunun derdindeyim. Ofansif anlamda kesinlikle değişmemiz gereken, gelişmemiz gereken yerler var" ifadelerini kullandı. Her çalıştırdığı takımın kendisine tecrübe olduğunu aktaran Belözoğlu, "Elimizdeki güce göre en lezzetlisini yapmak zorundasınız. Ankaragücü’yle yaşadığımız süreç tamamen bence hakemlerin organize ettiği bir süreçti. Antalyaspor, geçen sene bence yine ligin en sıkıntılı kadrolarından bir tanesiydi ama bence iyi iş çıkardık. Lige çok iyi başladık. 4 maçta 9 puan aldık. Camia mutsuz, 4 maçın 4’ünü de kazanmamız gerekiyor diyorlardı. Ben o yüzden bıraktım. Çünkü bazen ülkede gerçeklerle karşılaşmak istemeyen bir grupla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Gerçekçi bakacağız. Bunları tecrübe olarak görüyoruz. Teknik adamlık kariyerimde iyi de gitse kötü de gitse hedeflerimden vazgeçmeden yoluma devam edeceğim. Bu bir tecrübe. Hep böyle bakarım" diyerek sözlerini tamamladı.