GÜNDEM - 18 Temmuz 2014 Cuma 11:37

6 asırlık Dede Sultanın türbesi, odunluğa çevrildi

A
A
A
6 asırlık Dede Sultanın türbesi, odunluğa çevrildi

Kastamonu’da, altı asır önce yaşadığına inanılan ve adını taşıdığı hamamın arkasında bulunan Dede Sultan’ın türbesi, odunluk ve kazan dairesine çevrildi.

Kastamonu’nun İsfendiyar Mahallesi’ndeki Sinanbey Camisi karşısında 532 yıllık olduğu tahmin edilen Dede Sultan Hamamının arkasında bulunan Dede Sultan’ın kabrinin bulunduğu oda, kazan dairesine çevrildi.

Tarihi öneme sahip ve bir dönem Candaroğulları Beyliği tarafından Kastamonu’da şehrin yönetildiği dergah, zamanla kaderine terk edildi. Bakımsızlıktan çürümeye yüz tutan hamam ve türbe, yakın bir zamanda birkaç defa restorasyonu için ihale aşamasına gelmesine rağmen restorasyonu başlatılamadı. Bakımsızlıktan dolayı şehrin içerisinde harabe bir görüntüyü andıran ve adını Dede Sultan’dan alan türbe, kazan dairesine dönüştürüldü. Türbenin yanında, odun ve kömürler bulunuyor. Kazan dairesine atılan kömür ve odunlar nedeniyle oluşan yoğun dumandan dolayı etrafı is bastı. Türbenin yakınında oturan komşular, türbenin bu halde olmasından dolayı üzüldüklerini belirterek, içerisinin son derece kötü olduğunu ve kısa sürede restore edilmesi gerektiğini söyledi. Evliyalar Şehri olarak bilinen Kastamonu’da vatandaşlar, türbenin kazan dairesine çevrilmesine tepki gösterdi.

Dede Sultan hamamı ve türbesinin daha önce yıkıldığını belirten Hamdi Nar (70), şöyle konuştu: “Daha sonra temsili olarak bu mezarı buraya koydular. Bazen buraya tarihi olarak gelenler oluyor, bakıyorlar buraya. Burasının bu şekilde olması hoş değil. Berbat içerisinde bulunuyor. Buralar canlandırılsın. Bu, temsili olarak kondu ama nerede yattığını bilmiyoruz, belki de mezarı buradadır. Burası hamam, küllük. Burasını bakımlı olmasını istiyoruz. Bu dumanın, isin içerisinde olmamasını istiyoruz.”

Bir rivayeti de paylaşan Hamdi Nar, sözlerini şöyle tamamladı: “Rivayete göre, burayı işleten adam, zarar ediyormuş. Daha sonra buraya birisi gelmiş ve çalışmaya başlamış. Odun yakmadan adam kâr elde etmeye başlamış sonra adama sen burada ne yapıyorsun diye soruyorlar. Fakat adam bu sırrını saklamış ama yoğun baskı görünce sırrını açıklamış. Suyu mum ışığıyla ısıttığını söylüyorlar. Ondan sonra da ölünce burada kalmış diyorlar.”

“DEDE SULTAN ALTI ASIR ÖNCE KASTAMONU’DA YAŞADI”

Kastamonu’nun tarihi, kültürel ve siyasi noktalarında çok önemli kahramanları, liderleri ve bir takım manevi değerleri bulunduğunu belirten Kastamonu Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Doç.Dr. Cevdet Yakupoğlu, “Bunlardan birisi de Candaroğulları döneminde yaşamış Dede Sultan’dır. Dede Sultan, yaklaşık 6 asır önce Kastamonu’da faaliyet göstermiştir. İmam Hatip Lisesi’nin bulunduğu mekanda kendi adına tekke, diğer bir ifadeyle bir zaviye inşa ettirmiştir ve hemen yakınına da bir hamam yaptırmıştır. Bu hamamın gelirleri de, bu zaviyenin ve hamamın işletilmesine harcanmıştır” dedi.

Dede Sultan’ın tam olarak doğum ve ölüm tarihinin bilinmediğini ifade eden Doç.Dr. Yakupoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak, Candaroğulları döneminde Süleymanpaşa’nın yaptırdığı bir külliyenin, bir müştemilatın içinde Dede Sultan faaliyet gösterdiği için buralarda bir takım tesisler yaptırdığı için Candaroğulları Beyliğiyle çağdaş birisi olduğunu tahmin ediyoruz. Bazı kaynaklarda Dede Sultan’ın bir mezar kitabesine dayanarak 1514 tarihinde öldüğü iddia ediliyor. Mezar kitabesisin Dede Sultan’a ait olup olmadığı belli olmayan bir kitabedir. 1925 yılında Kastamonu Asar-ı Kadimesi adlı eserini kaleme alan Mehmet Behçet, bu kitabeden bahsetmiştir. Ama kendisinin de görmediğini söylüyor. Dolayısıyla 1514 tarihinden çok önce yaşayan Kastamonu’nun önemli manevi mimarıdır. 1487 tarihli Kastamonu Tapu Tahrir defterinde Dede Sultan Tekkesi Mahallesi, Dede Sultan Zaviyesi Mahallesi olarak bir kayıt geçmektedir. Yani Dede Sultan, 1514 tarihinden önce yaşayan birisidir."

Dede Sultan'ın günümüzden çok önce yaşayan Kastamonu’nun kahramanı olduğunu anlatan Yakupoğlu, şöyle konuştu: "Burada bir zaviye inşa edilmiştir, ayrıca yanına bir hamam yaptırılmıştır. Kendi adına bir mahalle kurulmuştur. Yani birkaç evden müteşekkil Kastamonu’nun nehrin veya çayın iki yakasında mahalleleşmesi, iskan hadisesinin gerçekleşmesini sağlayan bir hizmette bulunmuştur. Yani Dede Sultan, Kastamonu için hem manevi mimarımız olmuş hem de fiziki açıdan gerçekten bir mimar olmuştur. Bu noktada Dede Sultan’ın bize bırakmış olduğu mirasa bizlerin sahip çıkması gerekiyor. Aslında ortada çok büyük bir miras maalesef yoktur fakat Dede Sultan’dan bugüne tekke ve zaviyesi ulaşmamıştır. Dede Sultan’dan bugüne sadece bir hamam kalmıştır. Burası da Dede Sultan hamamı olarak bilinmektedir. Bu hamam halen faal ve işletiliyor. Hamamın bitişiğinde de Dede Sultan’ın kabri olduğuna inanılan bir mezar, bir türbe bulunmaktadır. Ancak burasının bakımsız olduğu ortadadır. Biran önce Dede Sultan hamamı ve çevresinin bir düzenlenmeye ihtiyacı vardır.”

Kastamonu’da inanç turizmi açısından da bu tür mekanların ayağa kaldırılmasının büyük bir önemi olduğunu aktaran Yakupoğlu, şunları söyledi: “Buralar ziyarete açılmalı ve büyüklerimiz insanlarımız tarafından tanınmalıdır, dualar etmelidir. Ayrıca, buraların çevresinde oturulabilecek ve dinlenebilecekleri yerler oluşturulmalı. Bu hamam, Kastamonu’nun merkezi bir yerinde bulunuyor. Bu zatın türbesi, şehrin en işlek yerinde yer almaktadır. Ancak bu yeterli değil ve bu hamamın restorasyonunu yaparak daha da dikkat çekici ve daha da estetik hale dönüştürülmesinde fayda var. Ayrıca, burada çalışanların mağdur edilmemesi lazım”

“DEDE SULTAN’IN KABRİNİN ÇEVRESİNİN TEMİZLENMESİ GEREKİYOR”

Dede Sultan’ın adını taşıyan hamamla türbenin daha önce Mevlevi dergahı olduğunun bilindiğini anlatan Doç.Dr. Yakupoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu Mevlevi dergahı, Candaroğulları Beyi 1. Süleyman Paşa zamanında faaliyete geçirilmiştir. Hz. Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi, Kastamonu’ya birkaç sefer ziyarette bulunuyor. Candaroğlu Süleyman Paşa, bu büyük zatı saygıyla karşılıyor, izzeti ikramda bulunuyor ve Ulu Arif Çelebi’nin de telkin ve teşvikleriyle Kastamonu’da bir Mevlevihane inşa ediliyor. Dede Sultan zaviyesi, Dede Sultan hamamı da, bu Mevlevi dergahına hizmet ediyor. Aslında Kastamonu’da Mevlevihane’nin yayılması için çaba göstermiştir. Bu yüzden Dede Sultan’ın Mevlevi dergahına hizmet eden bir gönül eri olarak da kabul edebiliriz. O halde manevi mimarlarımız arasında bulunan Dede Sultan’ın kabri ve çevresinin temizlenmesinde ihtiyaç bulunmaktadır.”

“DERGAH, CANDAROĞULLARI BEYLİĞİNİN MERKEZLİĞİNİ YAPTI”

Dede Sultan dergahının Candaroğulları Beyliğinin merkezliğini yaptığını ifade eden Yakupoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Candaroğlu Süleyman Paşa, Kastamonu’yu Çobanoğulları Beyliğinden aldıktan sonra merkezini bu dergahta kurmuştur. Candaroğlu İsfendiyar Bey de, Kastamonu Müzesi karşısında bulunan camiyi inşa ediyor. Buraya bir zaviye yaptırıyor. Bu şekilde kalenin karşısında çayın karşısındaki mekanlar Candaroğulları Beyliği zamanında imara yani yerleşime açılıyor."

Kastamonu'nun gerçek kimliğini Çobanoğulları Beyliği zamanında daha da önemlisi Candaroğulları Beyliği zamanında kazandığını anlatan Yakupoğlu, şöyle bilgi verdi: "Candaroğulları Beyliği döneminde faaliyet göstermiş önemli hükümdarlardan birisi Candaroğlu 1’inci Süleyman Paşa olarak bilinmektedir. Dolayısıyla bu zat, beyliğin kurucusudur. Ama bugün kabri bilinmemektedir. Eski araştırmacılar tarafından Kastamonu Asar-ı Kadimesi adlı eserini kaleme alan Mehmet Behçet, Candaroğlu Süleyman Paşanın kabrinin, Mevlevi dergahı bünyesinde olduğunu söylüyor ve bu kabri bizzat gördüğünü belirtiyor. Dolayısıyla bugün Candaroğlu Süleyman Paşaya ithafen buraya sembolik bir türbe yaptırılmalıdır. Selçuklu mimari tarzında buraya Dede Sultan’a ithafen ve Candaroğlu Süleyman Paşaya ve Candaroğlu İbrahim beye ithafen üç küçük mütevazi, çok temiz ve sade türbe inşa edilirse Kastamonulular olarak biz, büyüklerimize olan vefa borcumuzu ödemiş oluruz. Şu anda işletilmekte olan hamamın çevresindeki bazı evlerinde satın alınmak suretiyle açılması da mümkün olabilir. Dolayısıyla hamam ve türbenin çevresi biraz daha rahatlatılmış olur. Bu sayede türbelerde ortaya çıkarılmış olur. Mevlevi dergahının ağırlığı da Kastamonu halkı tarafından yeniden böylece hissedilir.”

Kastamonu Belediyesi ile Konya Belediyesi arasında kardeş belediye ilan edilmesi gerektiğine işaret eden Yakupoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Kastamonu Belediyesi ile Konya Belediyesi arasında böyle bir irtibat kurulabilir. Bu Mevlevi dergahı ile ilgili bilimsel çalışmalar yaptırılabilir üniversitedeki hocalara. Bu noktada hem Dede Sultan hem de Candaroğlu Süleyman Paşa hem de Kastamonu’da Mevlevi dergahı yad edilmiş olacaktır.” 

VEDAT YUNUS İKİZOĞLU
KASTAMONU

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Bıçaklı cinayetin zanlısı kendini böyle savundu; "3 kişi bana saldırdı, yoksa ben ölecektim" Zonguldak’ta aralarında çıkan küfürlü konuşma tartışmasının kavgaya dönüşmesi üzerine Serkan Akdal’ın hayatını kaybettiği bıçaklı olayın şüphelisi Murat Dereli, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Dereli, adliye önünde gazetecilere, üç kişinin kendisine saldırdığını ve kendisini savunmak amacıyla bıçak kullandığını söyledi. Olayla ilgili yürütülen soruşturmada, taraflar arasında alacak verecek meselesi bulunduğu, olay öncesinde tartışma yaşandığı ve karşılıklı küfürleşme olduğu öne sürüldü. Şüpheli Murat Dereli’nin (44), Serkan Akdal (44) tarafından aşağılandığı öne sürüldü. Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği tarafından Dereli’nin emniyetteki sorgusu tamamlandı. Gazetecilere, "Yoksa ben ölecektim" dedi "Kasten Öldürme" suçlamasıyla sabah saatlerinde geniş güvenlik önlemleri altında Zonguldak Adliyesi’ne getirilen Dereli, gazetecilerin sorusu üzerine "3 kişi saldırdılar, kendimi savunmak için vurdum. Yoksa ben ölecektim" dedi. Şüphelinin adliyedeki işlemleri sürüyor. Dereli’nin, 2004 yılında eniştesini öldürdüğü gerekçesiyle hapis cezası aldığı, 2012 yılında cezasını tamamlayarak serbest kaldığı öğrenildi. Anavatan Partisi’nin ilçe başkanlığını yapmış Ayrıca Murat Dereli’nin geçmişte Anavatan Partisi’nde Zonguldak Merkez İlçe Başkanlığı görevinde bulunduğu, yakın dönemde ise farklı bir siyasi parti adına il başkanlığı görevine getirildiğini duyurduğu sosyal medya paylaşımlarının bulunduğu belirlendi. Olay Olay, akşam saatlerinde Zonguldak Valiliği önünde meydana geldi. Serkan Akdal (44) ile Murat Dereli (44) arasında çıkan tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. Yaşanan olayda Murat Dereli’nin bıçak kullandığı, Serkan Akdal’ın vücudunun çeşitli yerlerinden ağır yaralandığı tespit edildi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Ağır yaralı olarak Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Serkan Akdal, hastanede yapılan müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Olayın ardından kaçan Murat Dereli, Yayla Mahallesi’nde saklandığı ağaçlık alanda kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. Olayla ilgili adli soruşturma devam ediyor.
Kayseri Başkan Büyükkılıç’tan genç girişimcilere tam destek Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde düzenlenen Kayseri Girişimcilik Zirvesi’nde gençlerle bir araya geldi. Başkan Büyükkılıç, Kayseri’yi girişimciliğin merkezi haline gelmiş bir şehir olarak tanımlayarak, girişimci gençlere tam destek verdi. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde Girişimci ve Yöneticiler Derneği tarafından hayata geçirilen ‘Girişimci Kütüphanesi’ projesi kapsamında düzenlenen Kayseri Girişimcilik Zirvesi’ne katıldı. İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen programa, Başkan Büyükkılıç’ın yanı sıra Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, AK Parti İl Başkanı Hüseyin Okandan, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu, Girişimci ve Yöneticiler Derneği Başkanı İbrahim Anıl Taşdemir, İl Kültür ve Turizm Müdürü Şükrü Dursun ile çok sayıda davetli ve genç girişimci katıldı. Zirvede, geleceğe umutla bakan gençlerle buluşan Başkan Büyükkılıç, girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasının önemine dikkat çekti. Programda konuşan Başkan Büyükkılıç, anlamlı ve önemli olarak nitelendirdiği bu zirveyi düzenleyen Girişimci ve Yöneticiler Derneği’ne teşekkür ederek, "Bu güzel organizasyonlara fırsat veren sayın bakanımıza da selamlarımızı, saygılarımızı iletiyorum" dedi. Büyükkılıç, Kayserililere hizmetleri ile layık olmaya çalıştıklarını ifade ederek, "Bize her zamanki yapıcı yaklaşımı bulunan sayın bakanımız ve çok değerli genel müdürümüze de bu iş birliğini sağlayıp, bu kütüphanemizin içini şenlendirip Kayseri’mize böyle güzel bir hizmeti kazandırdıkları için ayrıca teşekkür ediyorum" diye konuştu. "Kütüphaneler şehri" Büyükşehir Belediyesi olarak kütüphaneler şehri söylemini hayata geçirdiklerine vurgu yapan Başkan Büyükkılıç, "15’inci kütüphanemiz. Kayseri Büyükşehir Belediyesi olarak kütüphaneler şehri diye bir nitelendirmemiz var, bunu laf olsun diye söyleyen değil hayata geçiren bir yaklaşım sergiliyoruz. Makarr-ı ulema diye tanımlarız Kayseri’yi, yani âlimler şehri. Dolayısıyla bu âlimlerimiz Seyyid Burhaneddin Hazretleri’nden, Mimar Sinan’ımızdan ya da girişimciliğin merkezini oluşturan Kayseri’mizde girişimciliğin kurallarını koyan Ahi Evran’dan söz edebiliriz" ifadelerini kullandı. Kayseri’yi girişimciliğin merkezi haline gelmiş bir şehir olarak tanımlayan Büyükkılıç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile zaman zaman bir araya geldiklerinde ve kendilerinden talepte bulunduklarında "siz yaparsınız, siz girişimci ruha sahipsiniz" dediğini, sonrasında da yine katkı sağladığını paylaşarak, "Üretmek için bir şeyler bilmek lazım, kendimizi geliştirmemiz lazım. Bulunduğumuz yerin kadir kıymetini bilmemiz lazım. Biz Kayseri olarak aidiyet duygusu dediğimiz, şehrimize, işimize, ailemize, ülkemize, değerlerimize sahip çıkmayı sağlamamız ve onu olmazsa olmaz olarak görmemiz lazım" dedi. Gençlere fırsat vermek ve ortam hazırlamanın önemine işaret eden Başkan Büyükkılıç, "Kayseri’yi de bu şehir başka, bu şehrin imkânları başka şekliyle tanımlayan yaklaşımları sık sık duymayı amaçladığımızı da elbette buradan hatırlatmak istiyorum" diyerek destekleri için Vali Gökmen Çiçek’e teşekkür etti. Büyükkılıç, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kayseri teşriflerinin 106’ncı yıl dönümünü hep beraber idrak ettiklerini de belirterek, anlamlı bir günü hep birlikte yaşadıklarına işaret etti ve birlik beraberlik duygusuna vurgu yaptı. Çiçek’ten Büyükkılıç’a ‘kütüphane’ teşekkürü Vali Gökmen Çiçek de İl Halk Kütüphanesi’ni Kayseri’ye kazandıran Başkan Büyükkılıç’a teşekkür ederek, "Böyle bir eser için çok teşekkür ediyorum, Allah razı olsun" dedi. Büyükkılıç da bu eseri kazandırmak için büyük gayret gösterdiklerini, bütçesinin tamamını Büyükşehir Belediyesi’nin karşıladığını belirterek, "Bu eseri üretmek yetmiyor, bu eserler sizlerle anlamlı oluyor. Bakanımızın ve değerli genel müdürümüzün bizlere sahip çıkıp, burayı canlı hale getirip, yaşanılabilir konuma hale getirmesi önemli, şehrimize yakıştı" diye konuştu. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu ile Girişimci ve Yöneticiler Derneği Başkanı İbrahim Anıl Taşdemir de birer konuşma gerçekleştirerek, "Girişimci Kütüphanesi" projesi ve Kayseri Girişimcilik Zirvesi hakkında önemli bilgiler paylaştılar. Girişimcilik Zirvesi, Kayseri’de girişimcilik kültürünü derinleştirmek, gençlere ilham vermek ve onları yerel potansiyeli güçlü iş modelleriyle buluşturmak amacıyla, vizyon, deneyim ve ilhamın bir araya geldiği özel bir buluşma sunuyor.
Antalya Aysel öğretmen, köy okullarında başladığı mesleğinde, eğitim dünyasının Nobel’ine aday oldu Çocukluğunda her gün 4 kilometre yol yürüyerek zor şartlar altında eğitimini tamamlayan 22 yıllık sınıf öğretmeni Aysel Şener, birincilik ödülü olan 1 milyon doları kazanması durumunda ödülü kanser hastaları ve kız çocukları için kullanacağını söyledi. Antalya’nın Aksu ilçesinde bir köy okulunda öğretmenlik yapan Aysel Şener eğitim dünyasının Nobel’i olarak değerlendirilen 139 ülkeden 5 binden fazla öğretmenin başvurduğu örnek eğitim çalışmalarının görünür kılınması amacıyla Amerikan Varkey Vakfı tarafından düzenlenen Global Teacher Prize’da tek Türk öğretmen olarak 50 finalist arasına girdi. Önümüzdeki günlerde seçici kurul tarafından yapılacak değerlendirmenin ardından ilk 10’a kalan eğitimcilerin belirleneceği yarışmada birinciye ise 1 Milyon Dolar para ödülü verilecek. Şener, Global Teacher Prize ödülünü kazanması durumunda verilecek olan ödülü kanser hastaları ve kız çocuklarının eğitimine harcayacağını belirtti. 139 ülkeden binlerce öğretmen arasında ilk 50’de yer aldı Eğitimine kız çocuklarının okula devamının sınırlı olduğu bir köyde başlayan ve en yakın okula ulaşmak için her gün 4 km yürüyerek gittiği ortaokuldan sınıf birincisi olarak mezun olan Aysel Şener, Lise ve üniversiteyi dereceyle tamamladıktan sonra 2003 yılında ilk görev yeri olan Adıyaman’ın Kahta ilçesinin Kavaklı köyüne atandı. Ardından 22 yıllık meslek hayatında Van, Muğla, Hatay ve Antalya’da köy okullarında görev yapan Şener, Aksu ilçesi Aksu Solak İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak öğretmenliğe devam ediyor. Meslek hayatı boyunca görev yaptığı okullarda hayata geçirdiği projelerle adından söz ettiren Aysel Şener, dünyanın çeşitli ülkelerinden binlerce öğretmenin başvurduğu yarışmada tek Türk eğitimci olarak ilk 50 finalist arasına girmeyi başardı. Onlarca projenin kurucusu Uluslararası bir jüri tarafından yapılan değerlendirmenin ardından ilk 50’nin belirlendiğini ve finalistlerde birisi olarak Türkiye’yi temsil etmekten gurur duyduğunu söyleyen Şener, "Vakıf’ın amacı fark oluşturan çalışmaları olan öğretmenleri onurlandıran, onları itibarını arttıran ve örnek uygulamalarını tüm dünyaya duyurmayı amaçlayan bir kuruluş. Mesleğe başladığım ilk yıldan buyana kız çocuklarının okuması için sahada aktif bir şekilde mücadele ettim. Birçok projenin kurucusuyum. Okuma kültürünü geliştirmeyi amaçladığım ‘Okumak Yaşamaktır’ projesi, Etik Değerlerimiz projesiyle 37 bin 100 proje arasından ilk 100’e girdim ulusal konferansa davet edildim. Hayvanların ve toprağın çığlığını duyurmak adına ‘Çığlık Projesi’, Yine Yeniden, Nezaket Bulaşıcıdır, İyilikte Yarışalı Sevgide Buluşalım Projesi, afet bilicini kazandırmak için ‘Mühendis Ellerim Sağlam Temellerim’ e-Twinning projesini kurdum" dedi. "İyilik bulaşıcıdır, iyilik dünyayı güzelleştirir" Projelerinin konularında iyiliği merkeze alan çalışmalar olduğunu belirten Şener, "Ben dünya sorunlarını kendime dert edindim. Sürdürülebilir çevre, ekosistemin korunması, susuzluk, sıfır atık ve toplumsal sorunları ele alarak projeler yürütüyorum. Projeleri de yürütürken Türkiye Yüzyılı Maarif modelimiz doğrultusunda, Erdem Değer Eylem çerçevesinde ve Türkiye Yüzyılı Maarif modelimizin nihai amacı olan üretken ve erdemli bireyler yetiştirmek doğrultusunda projelerimi planlıyorum. Çocuklarımı hem üretken hem de onlar bilimsel bilgi edinirken aynı zamanda da duygusal ve sosyal yönden erini sağlayarak bütüncül bir yaklaşım uyguluyorum. İyilik bulaşıcıdır, iyilik dünyayı güzelleştirir, iyilik insanı iyileştirir, sevgi dolu bir dünya için hep birlikte adım atalım" şeklinde konuştu. 10 tane hikaye kitabı yazdı Sadece projeler değil sosyal sorumluluk projeleri ulusal ve uluslararası projelerinde aynı zamanda kuruculuğunu yaptığını söyleyen Aysel Şener, "Projelerle belli sayıda kişiye ulaşıyordum. Sonra dedim ki, çocuğun kendini en güvende hissettiği yer olarak görüyorum ben hikayeleri ve hikaye kitapları yazmaya başladım. Bu hikaye kitaplarıyla daha çok çocuğa ulaşmayı hedefledim. Yazmış olduğum 10 tane hikaye kitabı var. Bu hikaye kitaplarımda doğaya nezaket, hayvanlara nezaket, yaşlılara nezaket gibi konuları işledim. Ve bu hikayelerle çocukların gönlünde taht kurmaya çalıştım. Tüm bu çalışmalarımın sonucunda 2023 yılında Yılın Öğretmeni seçildim. Eğitimde fırsat eşitliği ile ilgili çalışmalar yürüttüm. Dezavantajlı çocuklar eğitimde fırsat eşitliğine sahip olsunlar diye onlarla ayrıca ilgilendim. Konferanslara davet edilmem, yürütmüş olduğum projeler, yazmış olduğum hikaye kitapları, velilerle yürütmüş olduğum projeler bu başarının ödülü olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Kazanırsa ödülü kanser hastaları ve kız çocukları için kullanacak Yarışmada 1 Milyon Dolarlık bir ödül var. Ben bu ödülü alırsam yüzde ellisini öncelikle kanser hastalarına, onlar için mücadele eden vakıf ve derneklere bağışlamak istiyorum. Yüzde ellisini ise kimsesiz kız çocuklarının okuması için kullanmak istiyorum. Şu an ilk 50’deyim, ilk 50 içerisinde olmak zaten benim için büyük bir onur ve gurur. Çünkü orada Türkiye’yi temsil edeceğim. Aklıma bile gelmezdi bir gün böyle bir yarışmada birinci olmak. Ama ben hep inanarak çalıştım ve yaptım. Bu inancın, emeğin, azmin, yılmamazlığın öyküsü olduğunu düşünüyorum. Elbette her öğretmen birinci olmak ister. Ama benim için önemli olan eğer ben öğrencilerin kalbinde kalıcı da olsa küçük bir iz bıraktıysam en büyük mutluluk benim için o olacaktır" dedi. Öğrencilik yılları zor şartlarda geçti Benim öğrencilik yıllarım çok zor şartlarda geçtiğinin altını çizen Şener, "Ben bir köyde dünyaya geldim ve birleştirilmiş sınıfta okudum. İmkansızlıkların olduğu bir yerdi ve ortaokul yoktu benim yaşadığım köyde. Her gün ortaokula gitmek için 4 km yol yürüdüm, zor şartlarda okudum. Bu durum beni yıldırmadı, hep ben hayal ettim. Benim bebeklerim yoktu arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde küçükken ben öğretmen olurdum, biz öğretmencilik oyunu oynardık. Bu beni pes ettirmedi, hayal ettirmeyi, öğretmeyi öğretti. Zorluklar bana nasıl baş edebileceğimi öğretti. Hikaye kitaplarımda, yürütmüş olduğum projelerde yaşamış olduğum hayatında etkisi var. Ben şunu düşünüyorum hep, iyilik dünyayı güzelleştirir. İyilik insanı iyileştirir. Ben iyilik bulaşıcıdır mottosuyla çalışmaya devam edeceğim. Bana hep annem ‘Kızım her gün de olsa da iyilik yap’ demişti. ‘Ceketimi satarım, yine seni okuturum’ diyen babama ve en önemlisi benim ilham kaynağım olan öğrencilerime teşekkür ediyorum. Bu ödül hepimizin, bu ödül Türkiye’nin ödülü" ifadelerini kullandı.
Manisa Sarıgöl’de zemheri papatyaları açtı Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle aralık ayında papatyalar açtı. Zemheri soğuklarının başlamasına rağmen doğada yaşanan bu sıra dışı durum, çiftçileri endişelendirdi. Kış aylarının en soğuk dönemlerinden biri olarak bilinen zemheri günlerinde, bir yandan bağlarda örtü altı üzüm hasadı devam ederken, diğer yandan çevrede papatyaların açması Sarıgöl’de adeta "yalancı bahar" yaşanmasına neden oldu. Gündüzleri güneşli, geceleri ise soğuk geçen havaların, erken açan bitkiler açısından risk oluşturduğunu belirten çiftçiler, ilerleyen günler için tedirgin olduklarını dile getirdi. Çiftçi Mücahit Saraç, yaşanan durumu endişe verici olarak nitelendirerek, "Bir yandan bağlarda örtü altı üzümler hasat edilirken, bir yandan da ılık havaya aldanan papatyaların açması ilginç ve düşündürücü. Önümüzdeki günlerde meyve ağaçları da çiçek açarsa, ileride meyve almamız zor olur. Bu bölgede ocak ayından mart sonuna kadar şiddetli kış yaşanır. Erken açan ağaçlar soğuklara aldanır. Papatyaların açmasına biz ‘yalancı bahar’ deriz" dedi. Aralık ayında açan papatyalar, vatandaşların da dikkatini çekti. Güneşli günleri fırsat bilen Sarıgöllüler, yalancı baharın tadını çıkardı. Sarıgöl Yeni Sanayi Bölgesi’nde açan papatyalar ise sanayi esnafının ilgisini çekti. Sanayi esnafından Serkan Yılmaz, papatya demetleriyle bu durumu ilginç bulduğunu belirterek, "Gerçekten şaşırtıcı bir durum" diye konuştu.