GÜNDEM - 14 Nisan 2015 Salı 17:33

Abdurrahman Kurt: 'Çözüm süreci AK Parti'siz olmaz'

A
A
A
Abdurrahman Kurt: 'Çözüm süreci AK Parti'siz olmaz'

AK Parti eski Diyarbakır Milletvekili ve Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Üyesi Abdurrahman Kurt, çözüm sürecinin birlikte yaşam projesi olduğunu ve sürecin AK Parti'siz devam edemeyeceğini söyledi.

AK Parti eski Diyarbakır Milletvekili ve Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Üyesi Abdurrahman Kurt, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’ndeki çözüm süreci konulu konferansta üniversiteli gençlerle buluştu.

Kürt sorununu, tarihsel süreç bağlamında çıkış noktasından çözüm süreci aşamasına kadar çok yönlü olarak ele alan Abdurrahman Kurt, “Çözüm süreci demek Türklerin bölünme korkularıyla Kürtlerin adalet isteğinin dengelenmesi demektir” dedi. Bu sürecin bir birlikte yaşam süreci olduğunun altını çizen Kurt, “AK Partisiz çözüm süreci olmaz. Çözüm süreci bir birlikte yaşam projesidir. Bize Ankara’da güçlü bir hükümet lazım. Bunu hiçbirimiz aklımızdan çıkarmayalım” dedi.

Üniversitelerde gençlerin çözüm sürecine karşı inançlı ve kararlı olduğunu görmenin kendisini umutlandırdığını söyleyen Kurt, “Gençlerimizin talebi üzerine buraya geldik. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi de bu konuda çok duyarlı. Bu halka mal olmuş toplumsal barış sürecini en ufak tehlikelerden korumak, buna ilişkin toplumsal bilinci ve dayanışmayı da yükseltmek adına buradayız. Gençlerimizde de bu heyecanı, inancı ve kararlılığı görmek beni umutlandırıyor. Bu anlamda barış için durmak yok yola devam diyeceğiz” dedi.

“ÇÖZÜM SÜRECİ YÜZLEŞME DÖNEMİDİR”

Kürt sorunun çıkış noktası olarak 19. yüzyılda Batı’nın ürettiği tek tip ulus devlet politikasına geçilmeye çalışılmasını gösteren Kurt, “Muasır medeniyet kavramının üzerinden benzeşmeye çalıştığımız o ülkelerde, o günlerde aslında faşizm vardı. İşte biz onlara benzemeye başlayınca dillerin tek dile indirgenmesi ve Batı’da yapılanların aynısını yapmak gibi argümanlar da bize taşındı. Ortaya çok kültürlü Osmanlı toplumunda tek tipe ulaşmak için birilerinin üzerine basılması gereken biz yüzyıl çıktı. O yüzyıl hep kavgayla geçti. İşte çözüm süreci bununla yüzleşmenin dönemidir” ifadelerini kullandı. 

“ÇÖZÜM SÜRECİ RESMİ İDEOLOJİNİN DIŞINA ÇIKMANIN ADIDIR”

Kürtler açısından çözüm sürecinin bir varlık sorunu olduğunu anımsatan Kurt, şimdi ise Kürtlerle ilgili sorunun bir eşitlik sorununa evirildiğini, varlık sorununun aşıldığını ve bunu Milliyetçi Hareket Partisi’nin dâhi kabul ettiğini söyledi. Çözüm sürecinde örgütün “Ben burada siyasal hegemonyamı nasıl korurum?” diye düşündüğünü, hükümetin ise “Bölünmeden, taviz vermeden ve üniter yapımızı bozmadan bu çatışmalı ortamdan nasıl çıkarız?” arayışı içerisinde olduğunu ifade eden Kurt, şöyle konuştu: “Çözüm sürecinin yerli yapısı ülkenin menfaatleri için çok büyük bir avantaj. Çünkü bunu bizim dışımızda ele alan uluslararası güçler bizim lehimize almıyor. Yeniden şekillenecek olan Orta Doğu’da enerji yollarından, doğalgaz kaynaklarına kadar kendi dominant etkileriyle yönetebilecekleri bir düzlem arıyorlar. Bunun içinde güçlü bir Türkiye olmaması gerekiyor. O açıdan da biz bu süreci ne kadar yerli hale getirirsek onların aleyhine olacak. Çözüm sürecinin uluslararası boyutu da bu yönde ele almamız gereken bir konu.”

“CHP VE MHP SÜRECE HAZIR DEĞİL”

Muhalefet partilerinin çözüm sürecine yaklaşımlarını da değerlendiren Kurt, “Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu sürece hazır olduklarını göremiyorum. En azından eski baraj ve bariyer oluşturma psikolojisinde olmadıklarını da kabul etmek gerekiyor. Özellikle Devlet Bahçeli’nin bu süreçte en olumlu tavrı sokak çatışmalarına mahal vermeyecek bir MHP yönetimi sağlamış olmasıdır. Bu bence topluma yapabileceği en büyük iyiliklerden biriydi. Bu anlamda kendisini tebrik ediyorum. Ama CHP ön açamıyor ve geriden geliyor ama en azından bariyer oluşturma noktasında bir etki gösteremiyor” şeklinde konuştu. 

“BİR KÜRDÜN KÜRT SORUNUNA BAKIŞIYLA YOZGATLININKİ FARKLI”

“Sosyolojik olarak istesek de istemesek de her birimizin yetiştiği cenahın bizi birbirimizden uzaklaştırdığını kabul etmeliyiz” diyen Kurt, sözlerine şöyle devam etti: “Bir Kürdün, Kürt sorununa bakışıyla, bir Yozgatlınınki aynı değil. Oysa biz aslında aynı bahçenin çiçekleri olduğumuzu iddia ediyoruz. Bu farklılaşma birilerinin korkuları üzerinden beslenmiş karşıtlık, öbürlerinin de adalet arayışıyla beslenmiş karşıtlık üzerinden derinleşmiş. Bunları dengelemekle ilgili birbirimizi dinlemeye olan ihtiyacımız çok fazla. Özü itibariyle biliyoruz ki aslında halklarda ırkçı, ötekileştirici duygu yok. Örneğin MHP cenahındaki kardeşlerimiz daha çok bir bölünme fobisi ile tetiklenmişler, bu bölünme fobisi sorunu onun çözüm sürecini Doğu’daki insan gibi anlamasına engel olmuş. Aslında Kürtler bunları yaşadı dediğin zaman hak veriyor. Ama ‘Bunu devlet yaptı’ dediğin ve ortadan kalkmasını sistem haline dönüştürdüğün zaman korkuyor. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’ndan küçülmüş Türkiye coğrafyasına dönüşmüş bir ülkenin varisleri olduklarından kaynaklanan bir korku var. Bu korku vesayet sistemi üzerinden bizi yönetenler tarafından yıllarca tetiklenmiş.”

“BU TOPRAKLARA YAKIŞAN BARIŞTIR”

Konferansın açılış konuşmasını yapan İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, bu topraklara yakışanın barış olduğunu ifade ederek, “30 yıldır ilk defa Türkiye’de bir umut doğdu. Bu umut bu toprağın çocuklarının yeşerttiği bir umut. Biz hiçbir evi, diğer eve düşman kılmadan kardeşlik hukukumuzu tekrar hatırlayarak, aynı inancın aynı kültürün, kurduğumuz aile kurumunun bugün yaşayan evlatları olarak kavgayı değil barışı tercih ediyoruz. Bu topraklara yakışanın barış olduğunu ispatlamak üzere bir büyük sürecin içindeyiz” dedi.

“SÜREÇ HER TÜRLÜ PROVOKASYONA AÇIKTIR”

Büyümesi istenmeyen bir ülkenin kendi haline bırakılmayacağının altını çizen Hacısalihoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Ben uluslararası ilişkilerle uğraşan bir hoca olarak çok iyi biliyorum ki düzelmesi, büyümesi istenmeyen hiçbir ülke yalnız bırakılmaz. Uluslararası sistem bir bilek güreşi sahnesidir. Dolayısıyla onun önünü kesebilecek her türlü denklem düşünülür ve sahaya sürülür. İşte ilk defa bu barış umudunun en kuvvetli yanı bu toprağın evlatlarının buna sahip çıkması ve yerli olmasıdır. Bu süreç aynı zamanda her türlü provokasyona da açıktır. Kör iyimserliğe lüzum olmadığının da bilincinde olmalıyız. O yüzden bu meselenin baltalanması için oyun oynayan bütün karanlık çevrelerin oyunlarını bozmak istiyorsak öncelikle bu meseleye hepimizin sahip çıkmalıyız.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Eskişehir cezaevlerinde 5 bin 742 hükümlü ve tutuklu bulunuyor Adli Kolluk Değerlendirme Toplantısı’nda, 24 Aralık 2025 tarihi itibariyle Eskişehir Ceza İnfaz Kurumları’nda 5 bin 26 hükümlü ve 716 tutuklu olmak üzere toplam 5 bin 742 kişi bulunduğu bilgisi paylaşıldı. Eskişehir Adliyesi Yunus Emre Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantı, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. "Güçlü bir adli kolluk yapısı, güçlü bir hukuk devleti anlayışının en önemli teminatlarındandır" Ardından, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Üzeyir Karakülah tarafından açılış konuşması yapıldı. Karakülah, adli kolluğun, ceza adalet sisteminin temel unsurlarından biri olduğunu belirtti. Başsavcısı Üzeyir Karakülah, "Suçun aydınlatılması, delillerin hukuka uygun şekilde toplanması, mağdurun korunması ve şüphelinin haklarının gözetilmesi noktasında gösterilen her titiz çalışma, adaletin doğru ve zamanında tecellisine doğrudan katkı sağlamaktadır. Bu çerçevede, soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan kararlar, ancak sizlerin titizlikle yürüttüğünüz çalışmalar ile verilebilir. Unutulmamalıdır ki; güçlü bir adli kolluk yapısı, güçlü bir hukuk devleti anlayışının en önemli teminatlarındandır. Bu noktada, kurumlarımız arasındaki koordinasyonun artırılması, suçla mücadelede daha etkin olma yolunda büyük önem taşımaktadır. Adli kolluk ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki koordinasyonun güçlenmesi, hem soruşturmaların hızını hem de hukuki güvenliği artırmaktadır. Elbette değerlendirme toplantıları, yalnızca başarıların konuşulduğu değil; eksikliklerin, yaşanan sorunların ve geliştirilmesi gereken alanların da samimiyetle ele alındığı toplantılardır. Gerçekleştirdiğimiz bu toplantıyla da yargı hizmetlerinin daha etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesini amaçlamaktayız" şeklinde konuştu. Adli kolluk birimlerinin bir yıl boyunca yürüttüğü çalışmalar hakkında istatistikler paylaşılması sonrası basına kapalı şekilde devam eden programda, karşılaşılan sorunlar ve gelecek döneme ilişkin hedeflerle ilgili değerlendirmeler yapıldı. Programa; Eskişehir Cumhuriyet Başsavcısı Üzeyir Karakülah’ın yanı sıra İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Erhan Demir, İl Emniyet Müdürü Tolga Yılmaz, Gümrük Müdürü Muhammet Uçar, Orman Bölge Müdürü İsmail Çetin, Uludağ Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürü Vekili Mustafa Aşıcı, Cumhuriyet Başsavcı Vekilleri, Cumhuriyet Savcıları ve kolluk amirleri katıldı.
Erzurum ETÜ’de "Erzurum’daki kütüphaneleri tanımak ve tanıtmak" söyleşisi düzenlendi Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Merkez Kütüphanesi ev sahipliğinde "Erzurum’daki Kütüphaneleri Tanımak ve Tanıtmak" başlıklı söyleşi programı gerçekleştirildi. Erzurum’daki kütüphanelerin mevcut durumu, sundukları imkânlar ve kütüphanelerin kültürel hayattaki yerini konuşmak amacıyla düzenlenen programa ETÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Naim Ürkmez, akademisyenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. Moderatörlüğünü ETÜ Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Süleyman Yıldız’ın üstlendiği programda, Atatürk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkan Vekili Murat Üstündağ, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Daire Başkanı Mustafa Keleş ile İsmail Saib Sencer İl Halk Kütüphanesi Müdür Vekili Hatice Doğulu konuşmacı olarak yer aldı. Konuşmacılar kendi kurumlarında yürütülen kütüphane hizmetleri, kullanıcı odaklı uygulamalar ve kütüphanelerin sosyal yaşam içindeki rolüne ilişkin görüş ve deneyimlerini paylaştı. Programda konuşan ETÜ Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Yıldız ise Erzurum’un tarih boyunca ilim ve irfanın önemli merkezlerinden biri olduğuna dikkat çekerek, kütüphanelerin yalnızca kitapların saklandığı mekânlar olmadığını, aynı zamanda geçmiş ile gelecek arasında köprü kuran, bireyin kendini ve dünyayı anlamasına katkı sağlayan canlı kültür merkezleri olduğunu vurguladı. 2025 Yılı YÖK Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda Erzurum Teknik Üniversitesi’nin, kütüphane hizmetlerinden duyulan memnuniyet oranında yüzde 80,86 ile Türkiye genelinde zirvede yer aldığını hatırlatan Yıldız, bu sonucun nitelikli hizmet anlayışı ve kullanıcı odaklı çalışmaların önemli bir göstergesi olduğunu ifade etti. Programı, kütüphanelerin dijital çağda nasıl daha etkin kullanılabileceği, gençlerin kütüphanelere ilgisinin artırılmasına yönelik çalışmalar ve kurumlar arası iş birliğinin önemi gibi konular çerçevesinde gerçekleştirilen değerlendirmelerin ardından soru cevap bölümü ile sona erdi.
Denizli Denizli için kapsamlı turizm yol haritası belirlendi Denizli’nin 2026-2030 turizm vizyonu dijitalleşme, gastronomi, kültür, sürdürülebilirlik ve deneyim odaklı projelerle şekilleniyor. Denizli Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Serkan Bertan, kentin sahip olduğu güçlü turizm potansiyelini daha etkin ve sürdürülebilir biçimde değerlendirmek amacıyla Denizli Turizm Yol Haritası’nı kamuoyuyla paylaştı. 2026-2030 yıllarını kapsayan yol haritası; dijital turizm, gastronomi, kültürel miras, doğa turizmi ve ulaşım başlıkları altında çok sayıda somut öneri içeriyor. Prof. Dr. Bertan, Denizli’nin Pamukkale ve antik kentler başta olmak üzere önemli değerlere sahip olmasına rağmen, bu potansiyelin bütüncül bir planlama ile desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Hazırlanan yol haritasının temel yaklaşımının sürdürülebilirlik, dijital entegrasyon ve deneyim odaklı turizm olduğu ifade edildi. Hop-On Hop-Off ve dijital rehber ön planda Yol haritasında, Denizli Sesli Rehber Mobil Uygulaması temel alınarak şehir merkezini ve ören yerlerini kapsayan Hop-on Hop-off tur sistemi önerildi. Pamukkale, Karahayıt, Hierapolis, Laodikya ve şehir merkezini kapsayan bu tur kapsamında DenizliCard ile müze, teleferik ve alışverişte indirimli kombine bilet uygulamaları öngörüldü. Turizm noktalarına 118 adet karekodlu dijital levha, antik kent girişlerine ve toplu taşıma alanlarına karekodlu bilgilendirme panoları yerleştirilmesi planlandı. Havalimanı, Pamukkale ve Hierapolis girişlerinde dijital tanıtım merkezleri kurulması da öneriler arasında yer aldı. Gastronomi, doğa ve kültür rotaları Denizli mutfağının turizmle daha güçlü entegrasyonu için Gastronomi Yolu, Yöresel Lezzetler Yolu, Coğrafi İşaretli Ürünler Yolu, Karanlık Gökyüzü Park Yolu ve Sakin Şehir Rotaları gibi tematik turizm yolları planlandı. Elmalı Köyü’nün Gastroköy olarak konumlandırılması, Karataş Mesireliği’nin Gastropark haline getirilmesi ve Yeryüzü Pazarları’nın yaygınlaştırılması hedeflendi. Ayrıca, Denizli mutfağının korunması ve tanıtımı amacıyla Gastronomi Müzesi/Evi kurulması, kadın kooperatifleri aracılığıyla yöresel yemeklerin sunulması ve unutulmaya yüz tutmuş lezzetlerin yeniden canlandırılması önerildi. Yaşayan müzeler, çarşılar ve deneyim alanları Yol haritasında; tarihi konakların ve yapıların deneyim odaklı yaşayan müzeler haline getirilmesi, el sanatları ve somut olmayan kültürel mirasın ziyaretçilerle buluşturulması da önemli yer tuttu. Kaleiçi Çarşısı, Peynirciler Çarşısı ve Babadağlılar Çarşısı’nın yaşayan kültür alanları olarak yeniden düzenlenmesi önerildi. Ulaşım, sürdürülebilirlik ve termal turizm Ulaşım başlığında; uluslararası uçuşların artırılması, charter seferler, hızlı tren hattı, şehir merkezi-Pamukkale arasında nostaljik tren projesi gibi öneriler yer aldı. Termal turizm için ise Termal Turizm Master Planı hazırlanması, "Termal Kent Denizli" markasının güçlendirilmesi ve wellness odaklı tesislerin desteklenmesi gerektiği belirtildi. Denizli için ortak turizm vizyonu Prof. Dr. Serkan Bertan tarafından hazırlanan Denizli Turizm Yol Haritası; kamu kurumları, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörün ortak hareket etmesini hedefliyor. Yol haritasının hayata geçirilmesiyle Denizli’nin yalnızca günübirlik ziyaret edilen bir destinasyon olmaktan çıkarak, konaklama süresi uzun, marka değeri yüksek bir turizm kenti haline gelmesi amaçlanıyor.
Adıyaman ADIMEK’in yıl sonu sergisi açıldı Adıyaman Belediyesi Kadın ve Gençlik Merkezi (ADIMEK) kursiyerlerinin yıl boyunca hazırladığı el emeği göz nuru eserler, ‘Üreten Kadın Güçlü Kadın’ sergisiyle vatandaşların beğenisine sunuldu. Adıyaman Belediyesi’nin kadınların sosyal ve ekonomik hayata katılımını artırmak amacıyla sürdürdüğü eğitim çalışmaları meyvelerini veriyor. Kadın ve Gençlik Merkezi bünyesindeki usta öğreticiler ve kursiyerler tarafından hazırlanan ürünler, düzenlenen görkemli bir sergiyle kapılarını açtı. Açılış törenine Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere’nin yanı sıra Adıyaman Baro Başkanı Av. Bilal Doğan, STK ve siyasi parti temsilcileri ile çok sayıda vatandaş katıldı. Programda yöresel kıyafetli çocukların müzik eşliğinde sunduğu çiğköfte yoğurma gösterisi katılımcılardan büyük alkış aldı. Serginin açılış konuşmasını yapan Başkan Tutdere, Adıyaman’ın her geçen gün daha dirençli ve modern bir kent haline geldiğini vurguladı. 2025 yılının son günlerinde umut dolu mesajlar veren Tutdere, "Belediye olarak şehrimizi yeniden ayağa kaldırmak için mesai mefhumu gözetmeksizin çalışıyoruz. Gün geçtikçe iyileşiyor, çocuklarımız ve halkımız için daha güzel bir Adıyaman’ı hep beraber inşa ediyoruz. Zor günler geride kalıyor; artık geleceğe tüm farklılıklarımızla ve umutla bakıyoruz. 2026 yılının, sorunlarını büyük ölçüde aşmış bir Adıyaman’ın yılı olacağına inanıyorum. Bir taraftan altyapı seferberliği yürütürken, diğer taraftan halkımızı kültür ve sanatla buluşturuyoruz. ‘Halkın belediyesi’ olarak her platformda vatandaşımızla iç içe olmak en büyük mutluluğumuz. Bugün burada sadece bir sergi değil, büyük bir felsefeyi ve emeği görüyoruz. Kadınların ne kadar üretken ve büyük bir güç olduğunun en somut kanıtı bu stantlardır" diye konuştu.