GÜNDEM - 06 Kasım 2014 Perşembe 11:27

AFAD’ın arama ve iz sürme köpekleri asker gibi eğitiliyor

A
A
A
AFAD’ın arama ve iz sürme köpekleri asker gibi eğitiliyor

Zonguldak’ta AFAD Müdürlüğü'nün arama kurtarma çalışmalarında kullandıkları Afet ve Ayaz isimli Molinois cinsi köpekler, hem aldıkları eğitimleriyle hem de fiyatlarıyla görenleri şaşkına çeviriyor.

Zonguldak Valiliği AFAD İl Müdürlüğü kurtarma ekibine ait Afet ve Ayaz isimli Molinois cinsi köpekler, arama kurtarma ve iz sürme konularında uzmanlaştırılıyor. 3 yıldır temel eğitimle başlayan ve iz sürme konusunda büyük bir aşama kaydeden Afet ile arama kurtarma konusunda 8 aydır eğitimi süren Ayaz her gün eğitim alıyor.

Adeta komando gibi eğitilen Afet ile Ayaz, Zonguldak bölgesinde meydana gelen olaylarda büyük rol oynuyor. AFAD Arama Kurtarma Teknisyenleri İbrahim Çelik ve Onur Dikmen, Afet ve Ayaz’ın eğitilmesine büyük katkı sağlıyor.

Eğitim sürecinin uzun olduğuna dikkat çeken Teknisyen İbrahim Çelik, “İz takip olanın ismi Afet, Enkaz Arama kurtarma köpeğimizin adı ise Ayaz, İz takip köpeğimiz Afet 3 yıldır bizimle temelden başladık. Burada eğitimini verdik. Ve göreve hazır hale getirdik. Ayaz isimli köpeğimizi en kaz köpeği yaklaşık 8 aydır enkaz yapıyoruz. Tam bitmiş değil. İnşallah 3 aya kadar tamamen hazır hale getireceğiz. Düzenli olarak her gün pentatlon eğitimi, güç engel eğitimi arama eğitimi yapılıyor. Bir iz takip köpeği göreve hazır hale gelebilmesi için gerçek bir göreve gitmesi gerekiyor. Gerçek bir göreve gittiğinde netice aldığın zaman bu iz takip köpeği görev yapıyor. Bu şekilde yetiştirdiğimizde gerçek bir görev geldi. Görevde hayatını kaybeden şahsa ulaştık. Ve dedik ki köpeğimiz gerçekten bu işi yapıyor. İz takip köpeği yetiştirmek kolay değildir. En kaz köpeği gibi değildir. Bunu aşamaları çoktur. Uzun bir süreç kaybolan kişinin nereden kaybolduğu belli olmadığını için daha zordur. Ama en kaz yeri bellidir o yüzden iz takip daha zordur. Bu zamana kadar 15 kaybolma görevlerine katıldı. Bunların dördünü bulduk. Diğer görevler asılsız oluyor. Bize 2 ay sonra 3 ay sonra haber veriyorlar. Bize hemen haber verilirse daha iyi olur” dedi.

TÜRKİYE’NİN EN İYİLERİ
AFAD Zonguldak İl Müdürü Ahmet Güngör ise, Afet ve Ayaz’ın Türkiye’deki en iyi köpeklerden olduğunu ifade ederek, “Valiliğimiz arama kurtarma ekibine ait 2 adet köpeğimiz var köpeklerimizi birisini 3 yıldır diğerini 1 yıldır eğitiyoruz. Köpeklerimiz ilimizde ve çevre illerde meydana gelen olaylara katılıyor. Afet Acil durum yönetimi Başkanlığının görevlendirmesi halinde de diğer illerde ki arama kurtarma faaliyetlerine katılıyorlar. Köpeklerimiz şuan Türkiye’deki en iyi köpeklerden birisi iki tane köpek eğitim uzmanı var arkadaşlarımız her sabah bunları çıkartıyor ve eğitimlerini yaptırıyor. Hem Derede, denizde ve arazide hem de müdürlüğümüzde bulunan eğitim sahasında bu şekilde olaylara müdahale ediyorlar" diye konuştu.

FİYATLARI 22 BİN DOLAR
AFAD Müdürlüğü'nün arama kurtarma çalışmalarında kullandıkları Afet ve Ayaz isimli köpekler aldıkları eğitimleriyle ve fiyatlarıyla adeta dudak uçuklatıyor. Her iki köpeğin toplam fiyatı ise 44 bin doları buluyor. Eğitmenleri İbrahim Çelik ve Onur Dikmen’in biran bile sözünden çıkmayan Afet ve Ayaz ile ilgili bilgi veren AFAD Müdürü Ahmet Güngör, “Ayaz ve Afet isminde iki köpeğimiz var. Acil durumlarda kaybolan vatandaşlarımızın aranmasında ikisini de kullanıyoruz. Birisi takip diğeri enkaz köpeği. Bu iki köpeğimizi bu gibi durumlarda hizmete sunuyoruz. İki tanede eğitmenimiz var. Bunların her gün bakımlarını, eğitimlerini, temizliklerini yapıyorlar” şeklinde konuştu.  

MURAT KÜÇÜK - SERTAÇ ÖZDEMİR
ZONGULDAK

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nden bir başarı daha Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi THE Asya Üniversite sıralamasına girdi. Dünyanın en saygın uluslararası üniversite sıralama kuruluşu Times Higher Education (THE) tarafından yapılan 2024 Asya Üniversiteleri Sıralamasına ilk kez girmeyi başaran Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, sıralamaya göre tüm Asya kıtasındaki yükseköğretim kurumları arasında 601+ bandında yer almayı başardı. Türkiye’den 75 üniversite sıralamaya girebildi THE’nın Asya kıtasından 1127 üniversiteyi Araştırma Kalitesi, Endüstri, Uluslararası Çıktı, Araştırma Ortamı ve Eğitim Öğretim göstergelerine göre değerlendirdiği sıralamaya Türkiye’den 75 üniversite girebildi. Sıralamada ilk kez yer alan Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, Türk üniversiteleri arasında ise ilk 50 içindeki yerini korudu. Konuyla ilgili açıklama yapan Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hasan Uslu, üniversitenin 32 yıllık tarihinde ilk kez dünyanın en saygın kuruluşu THE’nın Dünya Üniversite Sıralamasında yer almasının ardından şimdi de aynı kuruluşun Asya Üniversite Sıralamasına ilk kez girebilmeyi başarmış olmasının çok önemli bir gelişme olduğunu ve çalışmaların meyvelerini birer birer toplamanın çok mutluluk verici olduğunu kaydetti. Özellikle son iki yıllık süreçte ciddiyet ve kararlılıkla yürütülen çalışmalarla birçok alana ilişkin toplanan verilerin bundan sonraki sıralamalarda Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesini daha üst sıralara taşıyacağını belirten Rektör Uslu, “Bu kararlılıkla araştırma ve geliştirme faaliyetlerimiz hız kesmeden devam edecek ve inanıyorum ki üniversitemiz dünya sıralamalarında hak ettiği üst sıralarda yerini alacaktır.” ifadelerini kullandı. “Yakın zamanda QS ve ARWU’nun sıralamalarında da yerimizi alacağız” Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi olarak uluslararası düzeyde marka değerini artırmaya yönelik çalışmaların sürdüğünü ve bu çerçevede üniversitenin bir uluslararasılaşma modeli olduğunu belirten Rektör Uslu, “Bundan sonraki süreçlerde de Üniversitemizin QS ve ARWU gibi dünyada prestijli diğer kuruluşların sıralamalarında da yer alma hedeflerimizi en kısa zamanda gerçekleştireceğiz. Bu başarıda emeği geçen tüm Üniversitemiz akademisyenlerine ve idari personeline teşekkür ederim” dedi.
İzmir EÜ, 2024 THE Asya Üniversiteleri Sıralamasında dünyada 301-350 bandına yükseldi Dünyada yükseköğretim kurumlarının başarılarını değerlendiren en saygın kuruluşlardan biri olan Times Higher Education’ın (THE) 2024 Asya Üniversiteleri Sıralaması açıklandı. Sıralamada dünya genelinde 301-350 bandına çıkan Ege Üniversitesi yükselişini sürdürerek Türkiye devlet üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Ege Üniversitesinin en iyiyi hedefleyerek, güçlü ekosistemi ile bilim ve teknoloji üretmeye devam ettiğini ifade eden Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Alanında uluslararası ölçekte saygınlığa sahip olan yükseköğretim derecelendirme kuruluşu THE - 2024 Asya Üniversiteleri Sıralamasında tam akredite, öğrenci odaklı, araştırma üniversitemiz, önceki yıl 501-600 olan dünya sıralamasını 301-350 bandına, 21 olan Türkiye sıralamasını ise 8’inci sıraya çıkardı. Güçlü fiziki ve dijital altyapısı ile öğrencilerini küresel standartlarda bilim ve teknoloji öncelikli ekosistemiyle buluşturan üniversitemiz; bir önceki yıla göre ulusal ve uluslararası alanda büyük bir ilerleme gösterdi. Ege Üniversitesinin bu başarısında nitelikli araştırma ve öğrenme ortamı ile sanayi geliri ve patente dayalı endüstri göstergeleri etkili oldu. Bu başarıları daha yukarılara taşımak, Cumhuriyetin ikinci asrını Türk bilim yüzyılı yapmak için tam bir adanmışlık ruhu ile bugüne kadar çalıştık, bundan sonra da aynı azim ve kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz. Bu ve benzer sıralamalarda önümüzdeki yıllarda daha yüksek sıralarda yer bulmayı hedefliyoruz. Ege Üniversitesine Vefa Yılı ilan ettiğimiz bu yılda, uluslararası marka değerimizin güçlenmesi için akıl ve alın terini akıtan tüm mensuplarımıza teşekkür ediyorum” dedi. “Öğretim, endüstri ve uluslararası görünüm başlıklarında öne çıktı” 2024 THE Asya Üniversiteleri Sıralamasında, üniversiteler araştırma ortamı, endüstri (sanayi geliri ve patent), uluslararası görünüm, araştırma kalitesi ve öğretim (öğrenme ortamı) başlıklarında toplam 18 performans göstergesine göre değerlendirildi. Ege Üniversitesi endüstri (sanayi geliri ve patent) başlığında Türkiye devlet üniversiteleri arasında 6’ncı ve öğretim (öğrenme ortamı) başlığında Türkiye devlet üniversiteleri arasında 4’üncü sırayı elde etti. “EÜ, alan bazında da yükselişini sürdürdü” THE 2024 Asya Üniversiteleri Sıralamasına göre Ege Üniversitesi, alan sıralamalarında da yükselişini sürdürdü. Ege Üniversitesi, Türkiye devlet üniversiteleri arasında tarım ve ormancılık, coğrafya alanlarında 3’üncü, tıp ve diş hekimliği, spor bilimleri ve arkeoloji alanlarında 4’üncü, muhasebe ve finans, sanat, gösteri sanatları ve tasarım, psikoloji ve diğer sağlık alanlarında 5’inci, kimya mühendisliği, iletişim ve medya çalışmaları, tarih, felsefe ve teoloji, diller, edebiyat ve dilbilim, sosyoloji alanlarında 6’ncı, biyolojik bilimler, iş yönetimi, kimya, ekonomi ve ekonometri, eğitim, matematik ve istatistik, fizik ve astronomi, politika ve uluslararası çalışmalar alanlarında 7’nci, inşaat mühendisliği, bilgisayar bilimi, elektrik ve elektronik mühendisliği, genel mühendislik, jeoloji, çevre, yer ve deniz bilimleri, makine ve uzay mühendisliği alanlarında 8’inci sırayı elde etti.
İstanbul Hac kurası bekleyenler önce bu türbeyi ve camiyi ziyaret ediyor Osmanlı Cihan Devleti Dönemi’nde İslam dininde kutsal sayılan, cennetten indirildiğine inanılan ve ana parçası Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved taşının 5 parçası İstanbul’a getirildi. Hacer-ül Esved’in Türkiye’deki en büyük parçası Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nde, 4 parçası ise Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul Türbeler Müzeler Müdürü Vekili Ebuzer Gümüş, "16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu taşlar İstanbul’a getirilmiş. Bugün Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved orijinal ve Kabe’nin en eski parçası. Bugün ondan düşen 5 parça da onun gibi dünyada özgün olan tek Hacer-ül Esved” dedi. İslam dininde kutsal sayılan, cennetten geldiğine inanılan ve ana parçası Kabe’de yer alan Hacer-ül Esved taşının 1 parçası Fatih’teki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nde, 4 parçası ise Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nde yer alıyor. Kabe’de 16. yüzyılda gerçekleştirilen bakım ve onarım çalışmaları sırasında Hacer-ül Esved taşından düşen 5 parçayı bir harem ağası İstanbul’a getirdi. Tarih boyunca çeşitli nedenlerden dolayı parçalanan Hacer-ül Esved taşı birleştirilerek aynı haline getirilirken, kopan taşları İstanbul’a getiren harem ağası bu nedenle cezalandırıldı. Kabe’ye tekrar gönderilmesine karar verilen Hacer-ül Esved, Mimar Sinan’ın uzun uğraşları sonucunda İstanbul’da kaldı. Mimar Sinan tarafından bu taşlardan 4’ü, dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa adına yaptırılan Sokullu Mehmet Paşa Camii’ne konuldu. Altın çerçeve ile kaplanan parçalar, caminin giriş kapısı üzerindeki mermer taşların ortasında, mihrabın üst kısmında, minbere giriş kapısının üzerinde ve minber kubbesinin altında yer alıyor. Türkiye’deki en büyük parçası ise Mimar Sinan tarafından Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin girişindeki kemerin kilit taşına yerleştirildi. “Kabe dışında sadece İstanbul’da parçaları bulunuyor" Hacer-ül Esved taşıyla ilgili bilgi veren Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul Türbeler Müzeler Müdürü Vekili Ebuzer Gümüş, “Hacer-ül Esved, İslam alemi için önemli bir yere sahip olan bir taş. Arapça ‘kara taş’ anlamına gelmektedir. Bu adı da renginin siyaha yakın, koyu kırmızı rengi olması nedeniyle almıştır. İslam’da ‘cennetten indirildiğine’, ‘Nuh Tufanı’nda Mekke’deki Ebu Kuveys Dağı’nda saklanılan daha sonra Kabe’nin yeniden inşası sırasında Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından getirilerek, Kabe’nin güney doğu köşesine yerleştirilen bir taş. Hem şu an Kabe’nin en eski parçası olması hem de cennetten indirildiğine inanılan bu taşın İslam alemi için mukaddes bir yeri var. Bugün bu taşın, Kabe dışında sadece İstanbul’da parçaları bulunuyor. Kabe’deki özgün parçasının dışında kalan diğer özgün parçalar sadece Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde ve Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi’nin girişinde bulunan kemerin kilit taşında” dedi. “16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu bunlar İstanbul’a getirilmiş” Hacer-ül Esved taşlarının Kabe’den, İstanbul’a getirilmesini anlatan Gümüş, “Kabe’de tarih boyunca çeşitli dönemlerde bakım-onarım çalışmaları oluyor. Bu esnada Hacer-ül Esved taşı da onarılıyor. Tabii sel, yangın, savaş gibi çeşitli nedenlerle zarar gördüğü de olmuş. Bu nedenle birkaç parçaya ayrılmış. Ancak her defasında bu parçalar birleştirilerek tekrar yerine koyulmuş. Osmanlı Dönemi’nde 16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında Hacer-ül Esved’den düşen 5 parça, bir harem ağası tarafından İstanbul’a getiriliyor. Bu harem ağası cezalandırılmış ve taşların Kabe’ye gönderilmesi istenmiş. Ancak Mimar Sinan’ın uzun uğraşları sonucunda bu taşlar İstanbul’da kalmış. Mimar Sinan bu taşlardan 4 tanesi Kadırga’daki Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde, 1 tanesini de bugün bulunduğumuz Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi’nin girişindeki kemerin kilit taşına yerleştirmiştir. 16. yüzyılda yapılan onarımlar esnasında 5 parçanın düşmesi sonucu bunlar İstanbul’a getirilmiş. Bugün Kabe’de bulunan Hacer-ül Esved orijinal ve Kabe’nin en eski parçası. Bugün ondan düşen 5 parça da onun gibi dünyada özgün olan tek Hacer-ül Esved” ifadelerini kullandı. “Onu ziyaret edenlerin, manevi kamerasıyla çekime girdiği ve bize şahitlik edeceğine inanıyoruz” Sokullu Mehmet Paşa Camii cemaatinden Kemal Gözsüz, “Bu camide uzun yıllar görev yapmış müezzinin oğluyum. Babam şu anda hayatta değil. Babamın emekli olduktan sonra da burada toplam 52 yıl bir görevi oldu. 1 Haziran 1963 yılından beri babam burada görev yapıyordu. Yine buraya geliyoruz. Buradaki resmi kadronun dışında en kıdemlisi benim diyebilirim. Hacer-ül Esved taşı Müslümanlarca kutsal sayılan, önemli bir taş. Biz onu ziyaret edenlerin, manevi kamerasıyla çekime girdiği ve bize şahitlik edeceğine inanıyoruz. Düşüncemiz bu yönde. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de elini sürdüğü için ondan sonra da diğer halifeler döneminde olsun özellikle de Hz. Ömer ona daha bir ihtimam göstererek ehemmiyetini ortaya koymuştur. Hacer-ül Esved taşının Sokullu Mehmet Paşa Camii’ne gelmesinin en önemli sebebi, bu camiyi Sokullu Mehmet Paşa adına 2. Selim’in kızı İsmihan Sultan’ın yaptırmış olmasıdır. Bundan dolayıdır diye düşünüyorum. Sarayda da kalabilirdi ama Mimar Sinan tarafından buraya koyulması uygun görülmüş. Her gün Hacer-ül Esved’i görüyoruz. Her içeriye girişimizde gözümüz onlara takılıyor. Ziyaretçilerimiz geldiği zaman ona el sürme gibi bir hasletleri var ama burada Kabe’deki gibi sünnet olan vazife olmuyor. Selamlamak bir gerekmiyor. Sadece ona bakılacak ve salavat getirilecek. İnsanlar el sürmek istediği için tedbirler alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü bir camekan koydu” şeklinde konuştu.