EKONOMİ - 20 Haziran 2018 Çarşamba 06:45

Altyapı tamam sıra sanayide

A
A
A
Altyapı tamam sıra sanayide

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, muhalefetin “Parayı betona yatırdılar” iddiasına cevap verdi. “Yol olmazsa nereye fabrika kuracaksınız?” diye soran Özlü, yeni dönemin dev projelerini anlattı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, 16 yıllık AK Parti iktidarı döneminde 26 bin kilometre bölünmüş yol, havalimanları ve limanlar inşa ettiklerini belirterek “Altyapı yatırımlarını gerçekleştirdik. Yeni dönemde sıra bu yolların sonunun sanayi bölgelerine çıkması olacak” dedi. Bakan Faruk Özlü, gazetemizin yazı işleri toplantısına katılarak, iktidarın Türkiye’ye bilim, teknoloji ve sanayi alanında çağ atlatacak çalışmalarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Muhalefetin “Parayı betona yatırdılar’ iddiasına cevap veren Özlü “Yıkmaya, yakmaya gelen bir zihniyet bunu anlamaz. Her iş sırasıyla yapılır. Köprü ve yol olmazsa, nereye fabrika kuracaksınız? Nereye sanayi, endüstri bölgesi inşa edeceksiniz? Biz aslında AK Parti olarak, önce yollarımızı tamamladık. Havalimanları ve limanlar inşa ettik. Altyapı yatırımlarını gerçekleştirdik. Şimdi bugün yapmamız gereken şey bu yolların sonunun sanayiye, mega endüstri bölgelerine çıkması olacak. Yeni dönemde bilim, sanayi ve teknoloji konusuna ağırlık vereceğiz” diye konuştu.

İNCE, KAHVEHANE MUHABBETİ YAPIYOR
CHP’nin açıkladığı seçim beyannamesindeki vizyon eksikliklerini kıyaslarıyla ortaya koyan Özlü, şunları kaydetti: AK Parti seçim beyannamesinde bilim tanımına 50 atıf var, CHP’de ise 22 atıf var. Bizde teknolojiye 241 atıf var, CHP’de 72 atıf. Biz sanayiye 140 atıfta bulunuyoruz, CHP’de 27 atıf var. Açık ara öndeyiz. Hatta bazı alanlar söyleyeyim. Savunma sanayiide bizim beyannamemizde 14 atıf var, CHP’de hiç atıf yok. Herhâlde savunma sanayii ile ilgili hiçbir düşünceleri yok. Yine bakın havacılık ve uzay konusunda bizim 33 atıf var, CHP’de sıfır. İnsanlar artık kaç dil bildiğinizi değil, ne kadar yazılıma ve kodlamaya sahipsiniz onu soruyorlar. Kodlama konusunda bizim beyannamemizde 5 yerde atıf var, CHP’de sıfır. Muharrem Bey dersine çalışmıyor. Nasıl öğretmen olmuş bilmiyorum ama dersine çalışmıyor. Tüm söylemleri yüzeysel kahvehane muhabbeti.

Altyapı tamam sıra sanayide

TÜRK SANAYİİNİ 2’YE KATLAYACAĞIZ
Türkiye’de 2017 yılında sanayi cirosunun GSMH içerisindeki payının 147 milyar dolar olduğunu belirten Bakan Özlü, 5 bölgeye kuracakları mega sanayi bölgeleri ile bu rakamı 350 milyar dolara taşıyacaklarını ve 100 bin kişiye iş imkânı sağlayacaklarını vurguladı. Özlü, şöyle devam etti: Türkiye’nin mali kaynakları bu kadar çok değil, ülkemizin odaklanması lazım. Odak sektörler programı oradan çıktı. İkinci önemli husus ise mega endüstri bölgeleri. Türkiye’nin OSB ölçeğinin üstünde mega endüstri bölgeleri kurması gerekir. Mülkiyetin yani sanayi parselinin devlete ait olduğu, bütün altyapı imkânlarının hazırlandığı, sanayicinin gelip işe başlayacağı bir proje. Bunun bir örneği Singapur’da var. 3 bin 200 hektarlık bir endüstri bölgesi oluşturmuşlar. 40 binden fazla çalışan mevcut. 66 milyar dolar ciro yapıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin denizlerine, limanlarına entegre olacak şekilde 5 mega endüstri bölgesi kurup, sanayimize sıçrama yaptıracağız. Bakın biz Türk sanayisinin cirosunu 5+5 olacak şekilde yani iki dönemde dengeli bir senaryo ile 147 milyar dolardan iki katına, 350 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. 5 bölgeye kurulacak mega sanayi bölgeleri ile 100 bin kişiye iş imkânı sağlayacağız.

19,6 milyar $’lık ithal ürüne neşter
Türkiye’nin 102 ila 106 milyar dolar düzeyinde ithal sanayi ürünü olduğunu, söz konusu portföyle ithalatın ihracatı karşılama oranının yüzde 70 seviyesinde bulunduğunu aktaran Bakan Özlü “Bu anlamda önemli düzenlemelere gittik. Kalem kalem araştırıp, 2 bin 730 ithal ürün tespit ettik. 3 yıl içinde 19,6 milyar dolar tutarındaki ithal ürünü yerlileştireceğiz” ifadelerini kullandı.

Genç yatırımcı ölüm vadisinden fonların fonuyla kurtulacak
Bakan Faruk Özlü, geçtiğimiz günlerde Hazine Müsteşarlığı ve TÜBİTAK arasında imzalanan anlaşma ile genç yatırımcıları ölüm vadisinden kurtaracak ‘fonların fonu’nu devreye aldıklarını açıkladı.Özlü, ilk etapta toplam 500 milyon lira olacak fonun büyüklüğünü 5 yıl içinde 10 milyar liraya çıkaracaklarının altını çizerek “Hani hep duyarsınız ya Türkiye’de bir araştırmacı çalışma yapmış, ortaya teknolojik bir ürün çıkmış, fakat bunu ticarileştiremiyor, pazara süremiyor. Ürün değer zincirinde piyasaya girişte hep sıkıntı olur. Pazara girmeden ortadan kaybolur. Buna ölüm vadisi diyorlar. Genç yatırımcıya bu vadiyi aştıracak bir fon oluşturduk. İlk defa sizlerle paylaşıyorum. Buradaki amacımız TÜBİTAK tarafından yüksek teknolojili faaliyetlere erken aşamada 2 milyon lira ila 20 milyon lira arasında hibe desteği yapmak. İkincisi yine Hazine Müsteşarlığınca mevcut fonlara yüzde 30, yeni kurulacak fonlara da yüzde 50 oranında doğrudan katkı sağlamak” dedi.

Yerli otomobil küresel pazarda boy gösterecek
Faruk Özlü, Türkiye’nin yerli marka otomobilinin orta ve üst sınıfa hitap edeceğini belirterek “Beş modelli bir yapı olacak. İlk önce spor modelini, SUV modelini göreceğiz. Otomobilimiz aynı segmentteki emsallerinden daha ucuz ve kaliteli olacak” diye konuştu. Yerli otomobilde maliyetin yüzde 70’inin elektronik ve yazılımlardan oluştuğunu anlatan Özlü, şöyle konuştu: Akıllı sürüş sistemi olan bir otomobil planladık. Yeri otomobil ile hedef küresel bir başarı yakalamak. İç pazar hedefimiz yüzde 15.

İzmir’e 20 milyar lira ciro yaptıracak üs
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 8 mega projeden biri olan İzmir Teknoloji Üssü’ne ilişkin bilgi veren Bakan Özlü “Bu yatırım için 1,5 yıl çalıştık. İçerisinde 800 firma, 40 bin çalışan olacak. Yaklaşık 20 milyar liralık ciro yapacak bir merkezden bahsediyoruz” şeklinde konuştu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 13’üncü Çalışma Meclisi’nin kapanış toplantısı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapıldı "Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği" temasıyla düzenlenen 13. Çalışma Meclisi’nin kapanış toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda yapıldı. "Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği" temasıyla düzenlenen 13’üncü Çalışma Meclisi, 29-30 Nisan tarihlerinde gerçekleşti. 4 oturumda düzenlenen Çalışma Meclisi’nde “Çalışma Hayatında İnsana Yakışır İş, Yeşil ve Dijital Dönüşümün İşgücü Piyasasına Etkileri ve Adil Geçiş, Sendikal Örgütlenmede Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Toplu Pazarlık Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Yolları” başlıkları ele alındı. İki gün boyunca devam eden programda, işçi, kamu görevlileri ve işveren sendika konfederasyonlarının başkanları, oda ve borsa birliklerinin başkanları, sivil toplum kuruluşlularının başkanları ile akademisyenlerin katılımıyla çalışma hayatına ilişkin istişarelerde ve çözüm önerilerinde bulunuldu. İkinci gününde de devam eden program, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle düzenlenen yemekle sona erdi. Burada konuşma yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, çalışma hayatında; sosyal diyalog mekanizmalarının etkin bir biçimde işletilmesinin Bakanlık açısından çok önemli ve faydalı gördüklerine vurgu yaparak, “Geçtiğimiz yıl içerisinde çalışma hayatında katılımcı sosyal diyalog anlayışının en önemli temsil mekanizmalarından olan; Üçlü Danışma Kurulu’nu, Kamu Personeli Danışma Kurulu’nu ve Ortak Paylaşım Platformu’nu gerçekleştirdik. Çalışma Meclisi ise bu platformlar arasında, en kapsamlı ve en kritik öneme sahip istişare mekanizmalarından biridir. Bu çerçevede; ilgili bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, işçi, işveren, ve kamu görevlileri sendikaları/konfederasyonları, akademisyenler, iş dünyası, uluslararası ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan geniş katılımlı yapısı ile; Çalışma Meclisi toplantılarımızı, sosyal diyalogun hayata geçirilmesi vizyonuyla gerçekleştirmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. “İşçi, işveren ve kamu ilişkilerinin düzenlenmesi noktasında; ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi, çalışma meclislerinin en önemli hedefleridir” Işıkhan, Türkiye Yüzyılı’nın ilk Çalışma Meclisi olan bu seneki programın ‘Türkiye Yüzyılı’nda Çalışma Hayatı: Emeğin, Sendikal Örgütlenmenin ve İstihdamın Geleceği’ temasıyla gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadıklarına dikkati çekerek, “İşçi, işveren ve kamu ilişkilerinin düzenlenmesi noktasında; ortak işbirliği alanının oluşturulması, mevcut durum hakkındaki değerlendirmelerin yapılması, sorunların karşılıklı olarak, tartışılarak, ortak çözüm önerilerinin geliştirilmesi, Çalışma Meclislerinin en önemli hedefleridir. Dün ve bugün gerçekleştirilen toplantı ve panellerimiz ile çalışma hayatına dair güncel konular yanında, geleceğe dair fırsatlar ve zorluklarla ilgili istişarelerde bulunduk. İki gün boyunca gerçekleştirilen panelde; çalışma hayatının geleceği, insana yakışır iş, ikiz dönüşüm ve adil geçiş konuları yanında; sendikal örgütlenmede ve toplu pazarlık süreçlerinde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerini kapsamlı olarak ele aldık” diye konuştu. “Temel hedefimiz, refahtan herkesin pay alabildiği, insanı merkeze alarak büyüyen bir Türkiye’dir” Bakanlıkların, sosyal tarafların, sivil toplum kuruluşlarının ve uluslararası kuruluşların temsilcileri ile akademisyenlerin katkıları doğrultusunda etkin ve verimli bir Çalışma Meclisi toplantısını gerçekleştirdiklerini aktaran Bakan Işıkhan, şu ifadelere yer verdi: “Temel hedefimiz, sadece üreterek büyüyen ve istihdamı arttıran bir Türkiye değil; aynı zamanda; ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ temel değeriyle; refahtan herkesin pay alabildiği, hakkın ve adaletin korunduğu, insanı merkeze alarak büyüyen bir Türkiye’dir. Bu noktada; Çalışma Meclisi gibi çözüm odaklı platformlar; çalışma hayatının hem yapısal hem de fonksiyonel sorunlarının çözüme kavuşturulabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu meclisin çıktıları, özellikle; kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ücret, çalışma koşulları, iş sağlığı ve güvenliği gibi çalışma hayatının öncelikli sorun alanlarının kalıcı olarak çözüme kavuşturulması için bizlere, geleceğe ait önemli fırsatlar sunacaktır.” “Emeğe ve onun müdafaasına verdiğimiz değerin en net kanıtı yarın kutlayacağımız 1 Mayıs Emek Ve Dayanışma Günü’dür” Işıkhan, Türkiye’nin 21 yılda sosyal güvenlikten sendikal örgütlenmeye kadar çalışma hayatını ilgilendiren her alanda çok büyük mesafeler kat edildiğini belirterek, “Geçmişte; hak ettiği ilgiyi göremeyen sendikacılık ile işçi, memur ve işveren ilişkilerini düzenleyen sosyal diyalog mekanizmaları son 21 yılda etkin bir şekilde işletilmiştir. Özellikle; örgütlü emek mücadelesinin kendine en rahat yaşam alanı bulduğu dönem, hükümetlerimiz, dönemidir. Çünkü; emek ve alın teri bizim hem maddi hem de manevi dünyamızda derin karşılıkları olan kavramlardır. Emeğe ve onun müdafaasına verdiğimiz değerin en net kanıtı yarın kutlayacağımız 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’dür. Daha önce kanlı olaylarla anılan ve toplumda büyük endişelere yol açan 1 Mayıs; Başbakanlığı döneminde; Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından 2009 yılında resmi tatil ilan edilmiştir. 1 Mayıs resmi tatil yapıldıktan sonra hem kutlamalar tüm Türkiye’ye yayılmış; hem de toplumun tüm kesimlerince kutlanmaya başlanmıştır” dedi. Işıkhan, Türkiye’nin her yerinde 1 Mayıs’ın barışçıl gösterilerle, anlamına uygun olarak kutlandığını söyleyerek, “Daha önce belli başlı marjinal gruplar tarafından sahip çıkılan 1 Mayıs; günümüz itibariyle tüm emekçilerimize bir bayram olarak teslim edilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde; işçimizin, memurumuzun ve tüm emekçilerimizin hakkının korunması, her zaman öncelikli meselemiz olmaya devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu. Programda Jandarma Genel Komutanlığı’nda temizlik işçisi olarak çalışan evli ve iki çocuk sahibi Saadet Tom da bir konuşma yaptı. Tom, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutlayarak, “Bugün burada, 2018 yılında taşeron işçi olarak çalışırken kadroya geçirilmiş bir kardeşiniz olarak bulunuyorum. Hepiniz çok iyi biliyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanımız bizlere kadro verdi. Emekçiler olarak istediğimiz hastanelere gidemediğimiz günlerden, SSK hastanelerinde ilaç kuyruklarında beklemekten bugün istediğimiz hastanelerde muayene olacak bir sosyal güvenlik sistemine sayenizde sahip olduk. Çocuklarının ve ailesinin geleceği adına büyük kaygılar içerisinde evine helal lokma götürebilmenin telaşı içerisinde olan biz emekçiler olarak sizlere teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Bursa Ormanlık alanda gezintiye çıkan 3 genç mahsur kaldı, ekipler seferber oldu Bursa’nın Orhangazi ilçesinde dağlık arazide gezintiye çıkan ve dere kenarında mahsur kalan 3 genç, ekiplerin yaklaşık 3 saatlik çalışmasıyla kurtarıldı. Olay, Orhangazi’ye bağlı Sölöz mahallesi ile Bayırköy yolu üzerinde dağlık bir bölgenin içinde yer alan vadide meydana geldi. Alınan bilgilere göre, motosikletler ile Sölöz köyüne gelen Beyzanur A., Ali K., Ahmet Arda Ş. isimli 3 genç, yanlarına hiçbir koruyucu ve güvenlik malzemesi almadan yaya olarak ormanlık alanda gezintiye çıktı. Geldikleri yerden yaklaşık 1 kilometre uzaklaşan ve orman içindeki vadide yollarını kaybeden 3 genç, 112’den yardım istedi. Gençlerin bulunduğu bölgeye ihbar üzerine ilk olarak Orhangazi İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri sonrasında ise çok sayıda AFAD, JAK ve itfaiye personeli sevk edildi. Sölöz Mahallesi ile Bayırköy Mahallesi arasındaki yol üzerinden başlatılan çalışmayla ekipler yaklaşık 500 metre mesafeden aşağı indi. Yoğun akan bir derenin karşı tarafından yerleri tespit edilen 3 genç, ilk olarak derenin karşı tarafına alındı ve sonrasında ekiplerinde yardımı ile yukarı çıkarıldı. 3 saatlik bir çalışma ile mahsur kaldıkları yerden alınan ve sağlık durumları iyi olduğu öğrenilen gençler daha sonra yol üzerinde hazır bekletilen sağlık ekipleri tarafından tedbir amacıyla Orhangazi Devlet Hastanesine kaldırıldı.
Elazığ Eğitmeninden ’astroloji’ vurgusu, ’medyum’ yanılgısı Astrologların medyum olarak görüldüğünü, astroloji denince insanların aklına fal, büyü ve cadılık gibi yanlış bilginin geldiğini ifade eden astroloji eğitmeni Yüsra Öztürk, astrolojinin, M.Ö. 4000’li yıllara dayandığını söyledi. Astroloji eğitmeni Yüsra Öztürk, gökyüzü bilimi ve astroloji hakkında toplumda doğru olarak kabul edilen yanlışlar konusunda açıklamalarda bulundu. Öztürk, astrolojinin, gökteki gezegenlerin hareketleriyle, dizimleriyle, güneş sisteminin varlığı ve yokluğuyla, dereceleriyle alakalı bir bilim dalı olduğunu kaydetti. Özellikle astrologların, medyum, falcı ve cadı olarak tanımlanmasının yanlış olduğunu ifade eden Öztürk, yaşam koşullarını, hayat kalitesini ve yaşamın sürdürebilirliği için evrenle sürekli bağlantı halinde olunması için insanlara, astrolojiyi araştırma ve öğrenme önerilerinde bulundu. ’’Gezegenlerin hareketleri ile dünyadaki sarsılmalar eş zamanlı’’ Astrolojinin tarihsel gelişimine değinen astroloji eğitmeni Yüsra Öztürk, ’’Astrologlar medyum olarak görülüyor. Batıya göre doğu tarafında astroloji hiç gelişmemiş. Astroloji denince insanların aklına fal, büyü ve cadılık geliyor. Bizim yaşadığımız toplumda bizlere çok garip bir gözle bakılıyor. Batıda astroloji, bir ilim bir bilim olarak kabul edildi ama doğuda bu şekilde değil. Astroloji, haram bir şey olarak görülüyor. Aslında astroloji, Kur’an’da da geçen, fizikte de kanıtlanmış ve matematik hesapları ile ortaya çıkan bir bilim dalıdır. Astroloji, M.Ö. 4000’li yıllara dayanan, en büyük gelişimini İslamiyet sayesinde gerçekleştiren bir bilim dalıdır” dedi. Astrolojinin yıldızları inceleyen gökyüzü bilimi olduğunu belirten Öztürk, “Biz de uzman astrologlarımız gibi sürekli, depremleri, heyelanları, doğa olaylarını, insanların ruh halini ve hastalıklarını anlatıyorlar. Astroloji, yalan değildir. Astroloji, gökteki gezegenlerin hareketleriyle, dizimleriyle, güneş sisteminin varlığı ve yokluğuyla, dereceleriyle alakalı bir bilim dalıdır. Örneğin, pandemi döneminde balık burcu dolunayı etkisi altındaydı. Balık burcu astrolojide sağlık demektir. Pandemi döneminde balık burcu dolunayı komple Türkiye ve dünyanın sağlığını derinden etkiledi. Depremlerin hepsi önceden gökyüzünde biliniyor. Çünkü gezegenlerin hareketleri ile dünyadaki sarsılmalar eş zamanlı” şeklinde konuştu. ’’Evrenin hareketleri bizi etkiler’’ Astrolojinin araştırılması ve doğru bilinmesi gerektiğini vurgulayan Öztürk, “Bizim yaşam koşullarımız, hayat kalitemiz ve yaşamımızı sürdürebilmemiz için evrenle sürekli bağlantı halinde olmamız gerekmektedir. Evrenin hareketleri bizim günlük hayatımızı, duygularımız, düşüncelerimizi, ruh halimiz ve sağlığımızı çok derinden etkiler. Astrolojiyi, araştırmaktan öğrenmekten çekinmeyin. Astroloji, bir fal değildir veya medyumlarla alakalı bir şey değildir. Astroloji tamamen yıldız bilimidir, gökyüzü ile alakalıdır. İnsanlar, astrolojiyi araştırmaya, öğrenmeye daha çok meylederse doğuda da batıda da astroloji hayatımızın her alanında kolaylıklar sağlayacak bir ilimdir” diye konuştu.