GÜNDEM - 11 Mart 2023 Cumartesi 12:34

Avukat Duman, 7. Yargı Paketi hakkında konuştu

A
A
A
Avukat Duman, 7. Yargı Paketi hakkında konuştu

7. Yargı Paketi hakkında bilgilere veren Avukat Cem Duman, yapılan değişiklikler hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerin ardından çalışmalara ara verilen TBMM’de mesai tekrar başladı. Yargı sistemindeki yeni düzenlemeleri içeren, bazı kanunlarda da değişikliklerin yapıldığı 7. Yargı Paketi, meclise sunuldu. Haciz işlemleri, uyuşturucu madde bağımlısı mahkumların tedavisi, kadın mahkumlara ayrıcalık, kira anlaşmazlıkları gibi konuların yargı sistemindeki değişiklikleri bulunduran 7. Yargı Paketi hakkında konuşan Avukat Cem Duman, konu başlıkları halinde detaylı bilgi verdi.

“Kanun düzenlemesi haciz işlemlerinin düzenlenmesini hedefliyor”

7. Yargı Paketi ile haciz işlemlerinde de düzenlemelerin olacağını belirten Avukat Cem Duman, “Halihazırda yürürlükte olan özellikle 2004 sayılı İcra İflas Kanunu, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu üzerlerinde değişiklik öngörülmesini sağlayan ve de basın yayın organlarında 7. Yargı Paketi olarak bilinen kanun değişikliğini sağlayacak olan Kanun Teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından kabul edilmiş olup Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Söz konusu kanun teklifi özellikle İcra İflas Kanununda haciz ve diğer konu başlıklarında ağırlıklı olarak halihazırda yürürlükte olan 2004 Sayılı İcra İflas Kanunundaki maddeleri değişikliği ile söz konusu haciz aşamalarının varlığı ve taşınmaz içerisinde yer alan haciz işlemlerinin düzenlenmesini hedeflemektedir” dedi.

“Dosya borçlusunun mahrem mekânı korunabilecek”

Ansızın eve giderek haciz işleminin yapılmasının artık mümkün olmayacağını belirten Duman, “Bilindiği üzere, konut içerisinde yapılan fiili haciz işlemleri sonucunda icra müdürlüğünün kararı ile tutanak, resmi belge sıfatına haiz olmaktaydı. Fakat söz konusu kanun değişikliği ile beraber 2004 Sayılı Kanun’un 79/a ‘Konutta Haciz’ başlıklı maddesinin ilk cümlesi ‘İcra müdürü, haciz yapılması talep edilen yerin konut olduğunu tespit ederse, bu yerde haciz yapılmasına karar verir ve bu kararı derhal icra mahkemesinin onayına sunar’ şeklinde değiştirilmesi öngörülmektedir. Yapılan bu değişiklik ile söz konusu haciz yapılacak yerin konut sıfatına haiz olup olmamasına göre icra müdürlüğü tespit yapacak akabinde de icra mahkemesi tarafından da haciz yapılması için karar alınması gerekecektir. Dolayısıyla dosya borçlusunun hayatının ikamesi bakımından mahrem mekânının korunabilmesi amacıyla getirilmiş olacaktır. Diğer yandan aynı Kanunun 82. Maddesinin 1 ve 2. Fıkralarında yapılacak değişiklikler ile dosya borçlusunun ve de dosya borçlusuyla aynı çatı altında yaşayan aile bireylerine ait kişisel ve tüm ev eşyalarının haczi de yasaklanmış olmaktadır. Bu hususa ilişkin söylenmesi gereken bir diğer husus da taşkın haciz kavramının önüne geçilmesi amacıyla yapılan değişiklik ile birlikte sadece ve sadece malın değeri değil, borç değeri de dikkate alınarak haciz işlemleri yapılabilecektir” diye konuştu.

“Uyuşturucu ve uyarıcı madde kavramının genişlemesi amaçlanmıştır”

Paket çerçevesinde daha önceki kanunda yer alan uyuşturucu maddelerin daha detaylı şekilde ele alındığını söyleyen Cem Duman, “Kanun teklifinde yer alan diğer madde de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 188. Maddesi ve devamına konu olan Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti suçuna ilişkindir. Söz konusu kanun değişikliği ile caydırıcılık unsuru daha da arttırılmış diğer yandan da uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kapsamı da genişletilmiştir. Nitekim Kanunun 188. Maddesinin dördüncü fıkrasının a bendinde yer alan ‘Sentetik kanmabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması’ ibaresi yerine ‘bazmorfin, sentetik kanmabinoid ve türevleri, sentetik katinon ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri veya amfetamin ve türevleri olması’ şeklinde değiştirilerek uyuşturucu ve uyarıcı madde kavramının genişlemesi amaçlanmıştır. Bu maddelerin türevleri nitelikli uyuşturucu madde kabul edilerek cezası yarı oranda arttırılacak ve sentetik uyuşturucu maddelere ilişkin imal ve ticaret suçunun cezasının alt sınırı 15 yıl olarak kabul edilecektir. Ayrıca kanun teklifinin 22. Maddesinde uyuşturucu madde imal ve ticareti suçu bakımından görevlendirilen gizli soruşturmacıya işyerlerinde ve kamuya açık yerlerde ses ve görüntü kaydı yapabilmesine yönelik karar alınabilecektir” dedi.

“Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararlarına karşı etkin bir itiraz sistemi getirilecek”

7. Yargı Paketi ile hukuka aykırı durumlarda dosyaların mahkemelere tekrar gönderilebilmesine olanak sağlandığını belirten Avukat Cem Duman, “Ayrıca söz konusu 7. Yargı Paketi ile mahkemelerce verilen ‘Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması’ kararlarına karşı etkin bir itiraz sistemi getirilerek kanun yollarına başvurma sürelerinde ve usuli konularda çeşitli düzenlemeler yapılmaktadır. İtiraz mercii, usule ve esasa ilişkin hukuka aykırılık nedenlerini, deliller veya işlemlerdeki eksiklikleri ve ispat bakımından mahkemece yapılan değerlendirmenin yerindeliğini inceleyecektir. İtiraz mercii, yaptığı inceleme sonucunda herhangi bir hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde, gerekçesini de göstererek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ve bu kararın dayanağını oluşturan hükmü kaldıracak ve gereğinin yapılması için dosyayı mahkemesine gönderecektir” dedi.

“Mahkumlar uyuşturucu madde tedavisi görecek”

Uyuşturucu madde bağımlısı mahkumların tedavi edilmesi için de pakette madde bulunduğunu söyleyen Duman, “Ayrıca söz konusu 5237 sayılı Kanun münasebetiyle cezalarını infaz eden mahkumlar için ise infazın hem cezaevi aşamasında hem de denetimli serbestlik aşamasında söz konusu uyuşturucu madde etkisini tamamen ortadan kaldırmak amacıyla tedaviye tabi tutulacaktır. Buradaki amaç mahkumların infazı devam etmesi sonrasında topluma sağlıklı birey olarak katılabilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca söz konusu yukarıda bahsedilen suç dışında herhangi bir suç hasebiyle cezalandırılmasına karar verilen mahkumlar için de yapılacak tetkikler sonrasında sağlık kurulu tarafından vücutlarında uyuşturucu ve uyarıcı madde varlığı tespit edilirse infazın hangi aşamasında olursa olsun Sağlık Kurulu kararıyla Sağlık Bakanlığının bünyesinde olan sağlık kuruluşunda ya da Ceza İnfaz Kurumları içerisinde kurulacak olan sağlık kuruluşlarında tedavileri yapılacaktır” diye konuştu.

“Göçmen kaçakçılığında cezanın alt sınırı yükseltiliyor”

Göçmen kaçakçılığındaki alt ceza sınırının yükseltildiğini belirten Duman, “Diğer değişiklik ise 5237 sayılı Kanunun 79. Maddesinin 1’inci Fıkrasıyla ilgilidir. Bilindiği üzere söz konusu madde Göçmen Kaçakçılığı suçunu irdelemektedir. Yapılacak değişiklik ile “3 yıldan” ibaresi “5 yıldan” şeklinde değiştirilerek söz konusu suçun ceza marjı bakımından alt sınırı yükseltilmiştir” dedi.

“Kadın mahkumların cezası 1 yıl ertelenebilecek”

Geçerli sebepleri bulunan, 18 yaş altı çocuğu olan kadın mahkumların cezasının 1 yıl ertelenebilmesi için olanak bulunduğunu söyleyen Duman, “5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16. Maddesinden sonra gelmek üzere yapılan değişiklik ise “Kadın Mahkumları” ilgilendiren maddelerde yapılan değişikliklerdir. Yapılan değişiklik sonrasında on yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan veya adli para cezası hapis cezasına çevrilen kadın mahkumlar için 18 yaşından küçük çocuklarının bakıma muhtaç veya ağır bir hastalığa sahip olması nedeniyle ceza infazlarının 1 yıl ertelenmesi öngörülmektedir. Söz konusu kadın mahkumun cezaevi dışarısında bulunması toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı ve çocuğunun bakıma muhtaç veya ağır hastalığa yakalanmış çocuğunun bulunması halinde cezanın infazı 1 yıla kadar Cumhuriyet Başsavcılığınca ertelenebilecektir. Söz konusu erteleme süresi ise her seferinde altı ayı geçmemek üzere en çok dört kez uzatılabilecektir” dedi.

“Kira konusundaki anlaşmazlıklar ilk önce arabuluculara gidecek”

Günümüzde sıkça yaşanan ev sahibi ile kiracı arasındaki anlaşmazlıkların mahkemeye taşınmadan önce arabuluculara sevk edileceğini belirten Avukat Cem Duman, şu ifadeleri kullandı:
“Son olarak değinilmesi gereken husus ise 6235 sayılı Arabuluculuk Kanununda yapılacak değişikliklerdir. Bilindiği üzere 6235 sayılı Kanun; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri kanunundaki hükümlerin Dava Şartı arabuluculuğa sevkini öngörmekteydi. Yapılacak olan kanun değişikliği ile birlikte hem 6235 sayılı Kanun hem de 7036 sayılı Kanun kapsamında yer alan uyuşmazlıkların genişletilerek zorunlu dava şartı arabuluculuğu kapsamına alınacaktır. Diğer yandan da 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar da dava şartı zorunlu arabuluculuk kurumuna tabi tutulacaktır. Bu bakımdan kanun değişikliğinin 40. maddesi 6325 sayılı Kanuna yollama yaparak 18/A maddesinin sonuna ‘Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar. Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar. 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar. Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar’ şeklindeki metin eklenerek kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar için dava yoluna gidilmeden önce arabuluculuk kurumuna başvurma zorunluluğu getirilmiştir. Burada önemli olan husus ise yaşanan enflasyonist durumdan dolayı ev sahipleri ile kiracılar arasında yer alan uyuşmazlıkların artması sebebiyle arabuluculuk kurumu vasıtasıyla yargı mercilerinde yaşanacak iş yoğunluğunun önüne geçilmesi ve de taraflar arasında anlaşmaya varılmasına teşvik edilmesidir.”

Ali Furkan Çetiner

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."