DÜNYA - 08 Nisan 2025 Salı 19:16 | Son Güncelleme : 08 Nisan 2025 Salı 19:19

Bakan Memişoğlu: "Biz Türkiye olarak son 20 yılda esasında sağlıkta büyük bir değişim süreci yaşadık

A
A
A

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Türk Devletleri Teşkilatı Ülkelerinde Sağlık Alanına Yatırım Çekme ve Teşvik konulu panelde gerçekleştirdiği konuşmada "Biz Türkiye olarak son 20 yılda esasında sağlıkta büyük bir değişim süreci yaşadık. Bu değişim sürecini yaşarken de özellikle ulaşılabilir sağlık sistemini kurmaya çalıştık" dedi.

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Astana programının ikinci gününde Kazakistanlı mevkidaşı Akmaral Alnazarova ile bir araya geldi. Ardından Türk Devletleri Teşkilatı Sağlık Bakanları Toplantısına katılan Bakan Memişoğlu, öğleden sonra da Türk Devletleri Teşkilatı Ülkelerinde Sağlık Alanına Yatırım Çekme ve Teşvik konulu panele konuşma yaptı. Bakan Memişoğlu, "Biz Türkiye olarak son 20 yılda esasında sağlıkta büyük bir değişim süreci yaşadık. Bu değişim sürecini yaşarken de özellikle ulaşılabilir sağlık sistemini kurmaya çalıştık. Çünkü 2002 yılında bizler, bu dönüşümden önce her bir vatandaşımız yılda sadece iki kez sağlık sisteminden hizmet alabiliyordu. Şu anda her bir vatandaşımız 11'in üzerinde sağlık hizmeti alabiliyor ve bunu tamamen sağlık güvencesi kapsamında yapabilir hâle gelmiş durumda. Bunun yanında bugün 3-4 milyar doları rahatlıkla bulan bir sağlık turizmini başarabilir hâle geldik. Peki bunu yaparken nasıl bir yapılanmaya gittik ve ne yaptık? Sadece kamu eliyle bunu yönetme şansınız yok. Bir girişimcinin de olması, risk sermayesinin olması gerek, onu düşündük" dedi.

Bakan Memişoğlu:

İkinci olarak insan faktörünün çok önemli olduğunu kaydeden Bakan Memişoğlu, "Bu insan faktörünün eğitiminin kalitesinin çok iyi hâle gelmesi gerektiğini biliyoruz. Türkiye'de özellikle hekim grubu, Türkiye'nin en çalışkan, en hedef odaklı, en zeki insanlarından oluşan, Türkiye'deki esasında en zeki insanların çalıştığı grup. Bu bizim büyük avantajımız oldu. Bunun yanında sağlıkla ilgili yıllardan beri tecrübeyle bu grubu da aktive etmeye başladık. Neyle? Bunun esasında performansa dayalı ödeme sistemi getirdik. Fazla çalışanını çalışmayanı ayırdık esasında sistemimizde. Ve bunların hepsini de daha başlangıçtan itibaren standardize ettik. Ödeme sisteminden tanı yöntemlerine, tedavi yöntemlerine bunların faturalandırmasına kadar her şeyi elektronik sisteme taşıdık. Kontrol edebilir ve yönetilebilir hâle getirdik" ifadelerini kullandı.
Bakan Memişoğlu:

"Yaşadığımız tecrübeleri bütün üye ülkelerle paylaşmaya hazırız, desteğe de hazırız"

Kamu özel ortaklıklarla, şehir hastaneleri gibi veya ilaç sektörünün teşviki gibi uygulamalarla esasında sağlık sektörünü kendine neredeyse yetebilir hâle getirildiğini kaydeden Bakan Memişoğlu, "Şimdi COVID-19'dan sonra dünya bunu esasında fark etmeye başladı. Kendi kendine yetebilir sağlık sistemleri kurmamız lazım. Ve acil durumlarda bunun müdahale edilip koordine şekilde birlikte çalışabilmesi lazım. Ben demin toplantıda söyledim; esasında Türk Devletleri Teşkilatı hepimiz için bir şans. Çünkü bizim birlikte hareket etmemiz, birlikte bu işleri yönetebilmemiz, 250 milyona yaklaşmış bu devletlerin ve milletin, tek bir millet olarak düşündüğümüz topluluğun sağlık sistemini kendi kendine yönetebilir hâle getirmemiz lazım. Bunun için yaşadığımız tecrübeleri bütün üye ülkelerle paylaşmaya hazırız, desteğe de hazırız. Bunu sadece ekonomik ve finansal olarak düşünmemek lazım. Bunu insani olarak düşünmek lazım, sosyal olarak düşünmek lazım. Çünkü bugün insanların mutluluğunun en önemli sebebi sağlığı. Yüzde 75-80 oranında insanlar mutluluğu sağlıkla eşleştiriyorlar. Yani bugün sağlığınız yoksa, sağlıkla ilgili bir sıkıntınız varsa istediğiniz kadar zengin olabilirsiniz, istediğiniz kadar makamınız olsun ama sağlığınız yoksa mutlu değilsiniz. Fakir olursanız mutlu olabilirsiniz veya bir makamda oturmuyorsanız yine mutlu olabilirsiniz, köyde yaşayan insanlar da mutlu olabilir ama sağlığı olmayan bir insan mutlu olamaz. Onun için bizler yöneticiler, en önemli şey insanların sağlıklı kalmasını sağlamak veya sağlığını temin edecek imkânları vermektir. Ve bunu zengin, fakir veya makamı var makamı yok diye ayırmadan insan olduğu için vermemiz gerekir. Onun için biz bu 250 milyonluk kendi aynı kandan gelmiş, aynı yerden gelmiş insanların sağlığını öncelikli olarak düşünüyoruz. Onun için elde ettiğimiz bütün tecrübeleri paylaşmaya hazırız" ifadelerini kullandı.
Bakan Memişoğlu:

"Temel sağlık sistemimizi aile hekimliği ile güçlendirdik"

Bakan Memişoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunun yanında, biz sağlığın ulaşılabilirliğinin yanında özellikle temel sağlık, koruyucu sağlık sistemimizi aile hekimliği ile güçlendirmiş durumdayız. Bunu nasıl yaptık? 1960'ların sonunda esasında bölge bazlı sağlık sisteminden 2008-2009'larda toplum bazlı, nüfus bazlı, kişi bazlı sağlık sistemine geçtik ve bunu aile hekimliği ile yaptık. Böylece her bir vatandaşımızın kendisinin primer hekimini tespit ettik ve onunla hekimi eşleştirdik. Böylece sadece koruyucuyu değil, aynı zamanda önleyiciyi de yapmaya çalıştık. Ne gibi? Anne çocuk sağlığını, bebeklerimizi -daha hamile kalındığından itibaren- bu sistemin içine dahil ederek takiplerini sağlattık ve böylece esasında hem anne ölümlerinde hem de bebek ölümlerinde, enfeksiyon oranlarında aynı zamanda toplumun sağlık kültürünün artması konusunda büyük bir yol katettik."

"Birlikte hareket edersek sağlıkla ilgili çok önemli yol kat ederiz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde yeni bir politika oluşturulduğunu kaydeden Bakan Memişoğlu, "Sağlıklı Türkiye Yüzyılı diyoruz. Bu hedefimizde ne var? Koruyan, geliştiren ve üreten sağlık sistemini oluşturacağız dedik. Neden dedik? Çünkü siz üretmezseniz, siz bilgiyi, fikri üretecek bir model geliştirmezseniz bugün dünyada sağlıkla ilgili kendi kendinizi yönetemezsiniz. O nedenle biz Türk toplumları olarak kendi kendimize yeterli üretim ve teknolojiyi sağlamak durumundayız. Bugün dünya globalizmden bölgesel kutuplara dönüşüyor. Bu dönüşmeyi biz Türk toplumları olarak bir araya getirip bizim güçlü bir yapıya dönüştürmemiz gerekir. Bu fırsat hepimizin önünde duruyor. Onun için Türk toplumları olarak bu fırsattan hep beraber yararlanmamız gerekir. Birbirimizin güçlerini birleştirip birlikte hareket edersek bu işin sonunda sağlıkla ilgili çok önemli yol kat ederiz" açıklamasını yaptı.

"Sağlığın seni beni yok bizi olması gerektiğini düşünüyorum"

"Biz şu anda özellikle nadir hastalıklardan genoma kadar, moleküler tedavilerden CRISPR tedavilerine kadar, kanser tedavilerinden mRNA aşılarına kadar her türlü teknolojik gelişim için ‘fikirden ürüne' diye bir model geliştirmeye başladık" diyen Bakan Memişoğlu, "Bu modelde ne var? Hepiniz sektördesiniz. Bugün baktığınız zaman bilim insanları bilim üretirler, bilim söylerler. Bu bilimi eğer siz bir ticari ürüne, bir teknolojik ürüne, bunu finansal gelire dönüştürmediğiniz zaman sadece bilim olarak kalır. Bilim insanlarını da ticaretle uğraştırmamanız lazım. Bilim insanı bilimini yapacak, ticaret adamı ticaretini yapacak, bunun ekosistemini de devlet oluşturacak. Bizim ‘üçlü sarmal' dediğimiz bir sisteme dönüşüyoruz şu anda. Bu nedir? Fikri olanın o fikrini değerlendirip ürün hâline getirmek bir ekosistemle alakalı bir şeydir. Yoksa siz bunu ne yaparsanız yapın orada fikir olarak kalır veya yatırımcı nereye yatıracağını bilemediği için yanlış yönlendirilirse de o yatırım heba olur. Onun için bizlerin neye yatıracağımızı, nasıl bir sistem kuracağımızı iyi organize etmemiz lazım. Biz ülkemizde şu anda üçlü dediğimiz sarmal yapı oluşturuyoruz" ifadelerini kulandı.

"Sağlık, insan gücünün fazla olduğu, yönetsel kabiliyetlerin iyi olması gereken bir yerdir"

Hastanelerde Transfer Ofisleri'nin oluşturulduğunu kaydeden Bakan Memişoğlu sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu Teknoloji Transfer Ofislerindeki bilgiyi, fikri hukuki olarak da ona kişinin fikri mülkiyetini koruyarak eğer işimize yarayacak bir ürün varsa buna finansal olarak destek verecek yatırımcıyı bulmaya çalışıyoruz. Aynı şehir hastanelerimizi yaptığımız gibi. Biz kamu özel ortaklığıyla hastanelerimizin yüzde 84'ünü yeniledik. Bugün ülkemizde 177 bin yatak var, bunun 120 bini tek kişilik, çift kişilik. İnanılmaz otel konforunda hastaneler oluşturduk ve bunun sürdürülebilirliğini sağlıyoruz şu anda. Onun için sağlık maliyetli bir iştir. Sağlık, insan gücünün fazla olduğu, yönetsel kabiliyetlerin iyi olması gereken bir yerdir. Yoksa hem paranız hem de insanınız israf olur. Onun için bunu iyi planlamanız lazım. Bunu planlamanız için de iyi bir ekosistem oluşturmanız lazım. Yani siz bir yerden bir yeri alıp da bu çok iyiymiş deyip de sisteminize adapte etmeye çalışırsanız o sizde çalışmayabilir. Siz o ekosistemi, o altyapıyı oluşturmazsanız veya o bilgiyi bilmiyorsanız, nedenini gerekçesini bilmiyorsanız, hedefini bilmiyorsanız sağlıkta hüsran yaşarsınız. Onun için biz diyoruz ki, sağlıkta bu kadar insan gücü olan, bu kadar hevesli, üstelik de bu dünya üzerinde gerçekten iyi niyetli, düzgün çalışan insanlar olarak, toplum olarak, aynı kan bağı taşıyan insanlar olarak birlikte hareket edebiliriz. Bu konuda yatırımcıyı da bilim insanını da onun sistemini kuracak yönetimi de hep beraber oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum. Yazılı olarak söyleyeceklerimden çok sözlü olarak söyledim, kusuruma bakmayın. Ama bu çok önemli stratejik bir konudur sağlık. Sağlığın seni beni yok, bizi olması gerektiğini düşünüyorum."

"Çünkü maalesef sağlıkta bazen kullanılabilirsiniz" diyen Bakan Memişoğlu, "Bugün bir tedavi yönteminin 3 milyon 200 bin dolar olduğu sistemlerden bahsediyoruz, bir tedavi küründen. Eğer siz onu üretmezseniz sürdürülebilir bir sağlık sisteminiz olmaz. Üretebilmeniz için de gücümüzü birleştirmemiz gerekir diye düşünüyorum" dedi.

Bakan Memişoğlu, Astana temasları kapsamında Kazakistan Cumhuriyeti Başbakanı Oljas Bektenov ile bir toplantı gerçekleştirecek. Bakan Memişoğlu, toplantının ardından Cumhuriyet Hastanesini ziyaret edecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Mudanya Belediyesi’nin taşınmaz satış ilanına AK Parti’den tepki AK Parti Mudanya İlçe Başkanı Arif Bayrak, Mudanya Belediyesi’nin bazı taşınmazları satışa çıkarmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Bayrak, belediyenin daha önce yaptığı açıklamalarda taşınmaz satışına yönelik iddiaları yalanladığını hatırlatarak, bugün gelinen noktada satış ihalesinin resmen ilan edildiğini söyledi. Arif Bayrak, Mudanya Belediyesi’nin resmî sosyal medya hesapları üzerinden 9 Ekim 2025 tarihinde yapılan açıklamada, taşınmaz satışlarına yönelik iddiaların ’yalan ve asılsız’ olarak nitelendirildiğini ifade etti. Ancak Mudanya Belediyesi’nin resmî internet sitesinde yayımlanan ilana göre Çayönü, Yörükyenicesi, Balabancık, Dereköy ve Tirilye mahallelerinde bulunan toplam 8 adet taşınmazın, 5 Ocak 2026 tarihinde satış ihalesine çıkarılacağının duyurulduğunu belirtti. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 35. maddesi kapsamında kapalı teklif usulüyle yapılacağı açıklanan ihalede, toplam 328 bin 588 metrekare büyüklüğündeki taşınmazların satışa sunulacağının bildirildiğini, ilan edilen muhammen bedellerin milyonlarca lirayı bulduğunu kaydeden Bayrak, söz konusu satışların kamuoyundan gizlenemeyecek bir noktaya geldiğini söyledi. Bayrak açıklamasında, "Daha düne kadar yalan denilen iddialar, bugün belediyenin kendi ilanlarıyla doğrulanmıştır. Mudanya’nın değerli arazileri, bütçe açıklarını kapatmak amacıyla satışa çıkarılmaktadır. Ancak bu satışların karşılığında vatandaşın yaşamına doğrudan dokunan somut bir hizmet ortaya konmamıştır" ifadelerini kullandı. Satış kararlarının şeffaflıktan uzak alındığını savunan Bayrak, vatandaşların görüşlerinin dikkate alınmadığını öne sürdü. Söz konusu satışların yalnızca bir taşınmaz devri olmadığını belirten Bayrak, "Bu süreç Mudanya’nın geleceğinin ipotek altına alınması anlamına gelmektedir" dedi. AK Parti olarak sürecin takipçisi olacaklarını dile getiren Bayrak, taşınmaz satış ihalelerinin iptal edilmesi çağrısında bulundu.
Erzincan Terzibaba Camii’nde miniklerin "üç aylar" coşkusu Erzincan’ın sembol ibadethanelerinden Terzibaba Camii, anlamlı bir şenliğe ev sahipliği yaptı. 4-6 yaş arası çocuklar için düzenlenen "Üç Aylar Çocuk Şenliği" ile minikler, mübarek günleri neşe içerisinde karşıladı. Erzincan İl Müftülüğü tarafından organize edilen ve Terzibaba Camii’nde gerçekleştirilen "Üç Aylar Çocuk Şenliği", renkli görüntülere sahne oldu. Programa İl Müftü Vekili Medet Şahin, İl Müftü Yardımcısı Semiha Keleş, din hizmetleri uzmanları, Kur’an kursu öğreticileri ve çok sayıda veli katıldı. Kur’an tilaveti ve manevi mesajlar Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda, çocukların manevi dünyasına yönelik önemli mesajlar verildi. İl Müftü Yardımcısı Semiha Keleş, çocukluk dönemindeki manevi gelişimin önemine dikkat çekerek, ailelere bu değerleri çocuklarıyla birlikte yaşama ve paylaşma çağrısında bulundu. "Sevgi ve kardeşlik duyguları aşılanıyor" İl Müftü Vekili Medet Şahin ise çocuklara ve ailelerine hitap ederek mübarek üç ayların ve kandillerin önemini anlattı. Şahin, "Çocuklarımıza bu yaşlarda sevgi ve kardeşlik duygularını aşılamak en büyük görevimiz. Bu tür etkinlikler, yavrularımızın cami ve ibadet bilincini sevgiyle pekiştirmelerine vesile oluyor" diyerek emeği geçen hocalara teşekkür etti. Hediyeler ve balonlarla renkli final Şenlik kapsamında; Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Kadın Kolları, Aile ve Dini Rehberlik Bürosu ile Kur’an kursu hocaları tarafından özenle hazırlanan hediyeler çocuklara takdim edildi. Programın sonunda dağıtılan renkli balonlarla cami avlusu adeta bir bayram yerine döndü. Miniklerin neşesiyle son bulan etkinlik, velilerden de takdir topladı.
Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde akademik tören gururu Akdeniz Üniversitesi öğretim üyelerinin gurur günü olan akademik tören, yoğun katılım ve büyük bir coşkuyla gerçekleştirildi. Törende konuşan Rektör Özkan, kongre merkezinden yeni otoparka 2026 yılında hayata geçirilecek yeni projelerin müjdesini verdi. Akdeniz Üniversitesi’nde 2025 yılında akademik ünvan alan, ünvanı yükseltilen ve kadroya atanan öğretim üyeleri için "Akdeniz Üniversitesi Akademik Töreni" gerçekleştirildi. Müzik dinletisiyle başlayan törende Akdeniz Üniversitesinde bir yılda gerçekleştirilen çalışmaların yer aldığı video izlenildi. Rektör Özkan’ın açılış konuşmasını yaptığı törende 111 akademisyen binişini giydi. "Önemli bir vasiyeti yerine getiriyoruz" Akademik ünvan alarak biniş giyen tüm öğretim üyelerini tebrik eden Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, "111 akademisyenimiz bugün emeğin, sabrın, nitelikli üretimin ve akademik sorumluluğun bir nişanesi olarak cübbelerini giyecek. Ancak bu cübbeler, omuzlarımıza bir ünvanın ağırlığı kadar, aynı zamanda tarihi bir mirası da yüklemektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, uygar düşüncelerin yayılmasını ve çağdaş ilerlemeyi bilim insanları için ‘namus ödevi’ olarak tanımlamıştı. İşte bu yüzden bizler için bu görev, bir meslek olmanın ötesinde bu topraklara, bu halka ve geleceğe karşı ödenmesi gereken en temel borcun adıdır. Ve bugün sınıflarımızda yankılanan her fikir, laboratuvarlarımızda dökülen her damla alın teri, aslında bu kutsal vasiyeti yerine getirme kararlılığımızın birer yansımasıdır" dedi. "İkinci otopark hayata geçirilecek" 2025 yılında hayata geçirilen 900 yataklı Yeni Hastane Binası, Nöroloji Polikliniği, üniversiteler arasındaki en büyük kapasiteli Güneş Enerji Santrali, Antalya’yı tarımın ve inovasyonun üssü hale getirecek Tarım Teknokentinden bahseden Rektör Özkan, 2026 yılında yeni hayata geçirilecek projelerin de müjdesini verdi. Halkın hizmetine açılan yeni otoparka ilave olarak ikinci bir otoparkı daha üniversiteye kazandıracaklarının müjdesini veren Rektör Özkan, yaklaşık 600 araçlık ikinci otoparkı da çok kısa bir süre içinde 2026 yılında bağış sayesinde hayata geçireceklerini söyledi. Kongre merkezi müjdesi Üniversitenin büyük ihtiyaçlarından olan yeni bir kongre merkezinin de müjdesini veren Rektör Özkan, "Çok uzun zamandan beri Akdeniz Üniversitesi’nin bir kongre merkezine ihtiyacı vardı. Bu salonlara sığmıyoruz. Hatta bazen törenlerimizi başka yerlerde yapıyorduk. Bu anlamda 2026 yılı içinde de 3 bin kişilik şahane bir kongre merkezimizi inşallah hayata geçireceğiz. Çok estetik, belki Antalya’nın simgesi olacak kadar estetik bir kongre merkezini bir hayırseverimizle beraber hayata geçireceğiz. Hakikaten üniversitemiz için çok önemli bir kazanım olacak" diye konuştu. "Lazerle göz tedavisi başlıyor" Sağlık yatırımlarını ve alt yapısını sürekli olarak geliştirdiklerini ifade eden Rektör Özkan, "Gelecek hafta itibarıyla da göz polikliniğimizde lazerle göz tedavisi yapmaya başlayacağız. Sağlık altyapımızı daha da güçlendirerek yatırımlarınızı kararlılıkla sürdürüyoruz" dediğ. "Büyük hayaller Türkiye’yi kurtaracak" Bazı buluşların insanlık tarihinde dönüm noktası olduğunu ifade eden Rektör Özkan,"Johannes Gutenberg’in matbaası sadece bir baskı makinesi değil, bilginin demokratikleşmesi oldu. Alexander Fleming’in penisilini milyonlarca insanın hayatını kurtardı. Tim Berners-Lee’nin World Wide Web’i insanlığı dijital bir köye dönüştürdü. Bu buluşlar sadece icat eden bireyleri değil, onları destekleyen ekosistemleri, üniversiteleri ve ait oldukları milletleri tarihin öncü sahnesine taşıdı. Peki biz, bu coğrafyada, insanlığın ortak iyiliği için hangi dönüm noktası buluşlara imza atmayı hayal ediyoruz? Kendi adıma Ömer Özkan hocayla uzun zamandır nakillerle uğraşıyoruz. Dünyanın ilk rahim naklini gerçekleştirdik. 15 yıldır bu alanda hizmet veriyoruz. Hâlâ çok büyük hayalimiz var umuyorum gerçekleşir. Gerçekleşirse çok büyük bir çığır açacak o proje de. Büyük hayaller Türkiye’yi, insanlığı kurtaracak. Lütfen büyük hayal kurmaktan vazgeçmeyin. Yaptığımız bilim çok güçlü bir enstrüman. Bunun farkında olalım" ifadelerini kullandı. "Dönüşüm, insan ve doğa merkezli olmak zorunda" Teknolojiyi geliştirmek kadar ahlak, etik ve çevresel sorumluluğun da bu sürecin ayrılmaz parçası olması gerektiğinin altını çizen Rektör Özkan, "Her devrim bir öncekinden daha hızlı geliyor. Sanayi devrimine toplum uyum sağladı, bilgisayar devrimi geldi, ardından dijital çağ. Şimdi ise yapay zekâ çağındayız. Teknolojinin hızına eğitim yetişemezse, geride kalırız. Ama şunu da unutmamalıyız. Bu dönüşüm yalnızca teknoloji merkezli olamaz. İnsan ve doğa merkezli olmak zorunda. Ahlak, etik ve çevresel sorumluluk bu sürecin ayrılmaz parçası olmalı. Şuan su krizi kapımızda. Su olmadan tarım olmaz, su olmadan sağlık olmaz, su olmadan teknoloji de olmaz. Medeniyetin temelinde su vardır. Biz bu bilinçle, öğrencilerimizi yetkin bir meslek sahibi olmanın yanı sıra toplumsal sorumluluk bilinciyle donatmak zorundayız" dedi. "Geleceği inşa etme sorumluluğumuz var" Giyilen cübbelerin büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirdiğini vurgulayan Rektör Özkan "Tarih bize şu gerçeği tüm açıklığıyla gösteriyor. Bilimde ön almayan, teknolojide bağımsız üretemeyen, inovasyonda söz sahibi olmayan milletler, siyasi bağımsızlıklarını korusalar dahi, ekonomik ve stratejik bağımlılık girdabından kurtulamazlar. Bugün giydiğimiz bu cübbeler, bize sadece akademik bir statü değil, aynı zamanda milletimizin geleceğini inşa etme sorumluluğu yüklemektedir. Bizim görevimiz, ulusal sınırlar içinde başarılı olmak kadar, insanlığın ortak sorunlarına evrensel ölçekte çözüm üretmektir. İklim krizi, salgın hastalıklar, enerji darboğazı, yapay zeka etiği, su ve gıda güvenliği gibi küresel meydan okumalar, bizim neslimizin ödevidir" diye konuştu. "Üniversitelerin değişen evrensel rolünü iyi okumamız gerekiyor" Rektör Özkan sözlerini şöyle sürdürdü: "Yüzyıllar boyunca üniversiteler, yüksek duvarlar ardında bilginin üretildiği kapalı kalelerdi. Ancak devir değişti. Bilgi artık sadece kampüslerde üretilmiyor; dijital platformlarda, teknoparklarda ve hayatın her alanında yeniden var ediliyor. Bu nedenle Akdeniz Üniversitesi olarak biz, kapalı bir bilgi kalesi olmayı reddediyoruz. Bizim vizyonumuz sanayiyle, kamuyla ve şehirle iç içe geçen, duvarları olmayan bir açık inovasyon merkezi olmaktır." Konuşmaların ardından 111 akademisyene binişleri giydirildi. Tören, Gastronomi Topluluğu tarafından yapılan pastanın kesimi ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi. Akdeniz Üniversitesi Atatürk Konferans Salonu’nda düzenlenen törene Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Orhan Özdemir, Eski Antalya Milletvekili Gökçen Özdoğan Enç, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Ayşe Gülbin Arıcı, Prof. Dr. Cengiz Toker, Prof. Dr. Şükrü Özen, Antalya Gençlik ve Spor İl Müdürü Yavuz Gürhan, Genel Sekreter Dr. Ali Evren İmre, dekanlar, müdürler, akademisyenler ve aileleri katıldı.
Malatya Malatya’da 78 kişinin öldüğü Hakimbey Apartmanı davasında 4 sanığa hapis cezası Malatya’da 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Hakimbey Apartmanı davasında karar çıktı. 2 sanık 17 yıl 6 ay, 2 sanık ise 10 yıl hapis cezasına çarptırılrken, 2 sanık hakkında da beraat kararı verildi. Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde, Malatya’nın Battalgazi ilçesi Zafer Mahallesi’nde bulunan ve 2. Ordu Karargahı karşısındaki Hakimbey Apartmanı yıkılmış, enkaz altında kalan 78 kişi hayatını kaybetmişti. Apartmanın yıkılmasına ilişkin açılan davada, projede ve yapım sürecinde görev aldıkları belirtilen teknik sorumlular ile belediye personelleri "taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçlamasıyla yargılandı. Davanın karar duruşması Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada bazı sanıklar SEGBİS aracılığıyla hazır bulunurken, depremde hayatını kaybedenlerin yakınları ile taraf avukatları salonda yer aldı. Mağdur yakınları, binanın Elazığ depremi sonrası hasarlı olduğuna dair dilekçelerin dikkate alınmadığını, ilgili kurum yetkilileri hakkında soruşturma yapılmamasının eksik yargılama olduğunu ileri sürdü. Sanık avukatları ise binanın Elazığ depreminde hasar gördüğünü, buna rağmen gerekli incelemelerin yapılmadığını ve ilgili kurumların mahkemeye yeterli belge sunmadığını savundu. Mahkeme heyeti, yapılan yargılama sonunda sanıklardan B.Y. ve A.Y.’ye 17 yıl 6 ay, M.B. ve A.Ö.’ye ise 10 yıl hapis cezası verdi. Diğer iki sanık hakkında ise beraat kararı verildi. Mahkeme, ceza alan sanıklar hakkında tutuksuz yargılama şartlarının devamına adli kontrol ve yurt dışı çıkış yasağı uygulanmasına da hükmetti.