TEKNOLOJİ - 13 Şubat 2018 Salı 11:29

Bakan Özlü: 'Antarktika'da danışman ülke statüsü elde edeceğiz'

A
A
A
Bakan Özlü: 'Antarktika'da danışman ülke statüsü elde edeceğiz'

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Antarktika’ya ikinci kez bilimsel sefere çıkacak ekibi kabul etti.

Bakanlıkta gerçekleşen kabulden konuşan bakan Özlü, 2. Antarktika Bilim Seferinde yer alacak bilim heyetini uğurlamak için, bir araya geldiklerini belirterek, “2017 yılında, 26 Şubat - 4 Nisan tarihleri arasında, toplam 9 bilim insanımızdan oluşan bir heyet, birinci ulusal Antarktika seferimizi başarıyla tamamlamıştı. Birinci seferde yer alan bilim insanlarımız, bizim için nihai hedef olan Antarktika Türk Üssü’nün kurulması için gerekli çalışmaları yerine getirmişlerdi. 10 gün kadar sonra başlayacak 2. seferimiz de ise bilim üssümüzün fizibilite çalışmalarını tamamlayacağız. Ulusal Kutup Programımız çerçevesinde, çeşitli bilimsel çalışmalara imza atacağız. 2. Antarktika seferimizin liderliğini, kadın bilim insanımız, Doç Dr. Burcu Özsoy yapacak” dedi.
Antarktika Kıtası, 1 Aralık 1959 tarihinde imzalanan Antarktika Andlaşması ile yönetildiğini hatırlatan Bakan Özlü şunları söyledi:

“Antarktika Andlaşması’na bugün itibari ile 53 ülke taraf olup, bunların 29’u danışman, 24’ü danışman olmayan, gözlemci ülke statüsündedir. Türkiye, şimdilik gözlemci ülkedir. Şimdilik diyorum, çünkü bilimsel seferlerimizden ve bilimsel çalışmalarımızın ardından, biz de danışman ülke statüsü elde edeceğiz. Antarktika’da yapılacak bilimsel çalışmaların sürdürülebilir olması ve ulusal çıkarlara hizmet etmesi için, uluslararası bilim camiasında kabul görecek,ulusal kutup bilim programını oluşturmuş bulunuyoruz.
Yaklaşık 40 farklı kurumdan, 100 civarında katılımcının katkılarıyla hazırlanan Ulusal Kutup Bilim Programı’mız yürürlüğe girmiştir.

Ulusal Kutup Bilim Programımız; dünyaca kabul gören yer bilimleri, fiziki bilimler, canlı bilimleri ve sosyal ve beşeri bilimler başlıklarından oluşmakta olup, 2018 - 2022 yıllarını içeren 5 yıllık dönemi kapsamaktadır.”
2018 yılında TÜBİTAK’ın, Ulusal Kutup Programı araştırmalarını desteklemek için, yeni bir çağrı açacağını vurgulayan Bakan Özlü şunları kaydetti:

“Açılacak çağrının toplam tutarı, 1 milyon Avro, Türk lirası karşılığı olacaktır. Böylece, kutup alanındaki araştırma çalışmaları, sadece sefer projeleriyle sınırlı olmayacaktır. Projeler, ülke geneline yayılacak ve Danışman ülke olma sürecimiz hızlanacaktır. “

“2. Antarktika seferimiz, bizim vizyon projelerimizden biridir” diyen bakan Özlü şöyle devam etti:
“Bu proje ve program; Tük bilim dünyasının, bilim insanlarımızın ve bilimsel tecrübemizin kat ettiği büyük mesafeyi göstermektedir. Bilimin ve bilimsel gelişmelerin sınırı yoktur. Bilim; ülke sınırlarını ve kıta sınırlarını aşan bir karaktere sahiptir. Türkiye, her alanda olduğu gibi, bilim ve teknolojide de, kendini aşan, dünya ile yarışan bir ülke olmaya kararlıdır. Bilim insanlarımız; Türk’ün bilim bayrağını, dünyanın her yerinde gururla dalgalandırmaya devam edeceklerdir. 2. Antarktika seferimizi, sadece bilimsel bir sefer olarak değerlendirmek, eksik bir bakış açısı olacaktır. Antarktika seferimiz, bizim vizyonumuzu, gücümüzü, bilimsel tecrübemizi, bilim insanlarımıza olan güvenimizi ve kararlılığımızı ortaya koyan, büyük bir adımdır. Bugün, aynı zamanda Türk Bilim Tarihi açısından da, çok özel bir gündür.”

15 bin kilometre uzağa gidip, zor coğrafi şartlar altında, uzun haftalar boyunca sevdiklerinden uzak kalarak, bilimsel çalışmalar yapmak ve üs kurmak kolay bir iş olmadığına dikkat çeken Bakan Özlü, “Eminim ki, bilim insanlarımız zoru başaracaklardır. Türkiye’nin gücü, bilim heyetimizin arkasında olacaktır. 2. Antarktika Seferine çıkan, Türk Bilim Heyetimize başarılar diliyorum. Antarktika projemizi, en başından beri himaye eden, destekleyen ve bizlere güç veren Sayın Cumhurbaşkanımıza, teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum.

Antarktika Kıtası

Antarktika Kıtası, 14 milyon km2'lik alanı ile dünyanın beşinci büyük kıtasıdır. Kıta, bilim insanları tarafından deniz bilimleri araştırmaları, iklim değişikliğinin canlılar ve deniz seviyesi üzerindeki etkileri, balıkçılık, jeoloji, tıp, astronomi gibi alanlarda önemli araştırmaların yapıldığı ve bununla birlikte zengin maden rezervlerinin bulunduğu değerlendirilen bir bölgedir.

Antarktika Andlaşmalar Sistemi

Kıta, 1 Aralık 1959 tarihinde imzalanan Antarktika Andlaşması ile yönetilmektedir. Türkiye’nin, 18 Eylül 1995 tarihinde imzaladığı Antarktika Andlaşması’na bugün itibari ile 53 ülke taraf olup, bunların 29’u Danışman, 24’ü Danışman Olmayan statüdedir.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 10 Nisan 2017 tarihli Yetki Belgesi ile Türkiye'nin Antarktika alanında uluslararası arenada temsili ve işbirliği potansiyelinin hayata geçirilebilmesi için yapılacak iş ve işlemlerin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde yürütülmesine karar verilmiştir. Çalışmalar İstanbul Teknik Üniversitesi teknik koordinasyonunda yürütülmektedir.

Antarktika Projesi ile Hedeflenenler

Antarktika Andlaşmalar Sisteminde Danışman Ülke statüsüne geçebilmek için; Ulusal seferlerin düzenlemesi, Ulusal bir Bilim Programının hazırlanması, İkili işbirlikleri kapsamında Türk bilim adamlarının diğer ülkelerin üslerinde bilim faaliyetleri gerçekleştirmesi, Antarktika’da Türk bilim üssünün kurulması gerekmektedir.

Birinci Ulusal Antarktik Bilim Seferi

Şubat-Nisan 2017 tarihleri arasında İTÜ koordinatörlüğünde Karadeniz Teknik Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Hitit Üniversitesinden toplam 9 bilim insanımızdan oluşan bir heyet ile BirinciUlusal Antarktik Bilim Seferi düzenlemiştir. Sefer kapsamında bilimsel araştırmalar ile birlikte Türk Bilim Üssünün kurulumuna yönelik ön fizibilite çalışmaları yapılmıştır.

Çevre Koruma Protokolü’nün Kabulü

Antarktika Andlaşmalar Sistemi’nin Çevre ile ilgili Protokolü olan Madrid Protokolü TBMM’de kabul edilerek, 24.05.2017 tarih ve 30075 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

İkili İşbirlikleri

2017-2018 Antarktik sezonunda İstanbul Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Hakkari Üniversitesi ve Bern Üniversitesi’nden toplam 8 Türk bilim insanının Polonya, Belçika, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan üslerine gönderilmesi sağlanmıştır.

Ulusal Kutup Bilim Programı

Antarktika’da yapılacak bilimsel çalışmaların sürdürülebilir olması ve ulusal hedeflere hizmet etmesi için Dünya’da kutup bilimleri konusunda yaptığı özgün bilimsel çalışmalar ile öncü ülkeler arasında yer alma vizyonu ileUlusal Kutup Bilim Programı hazırlanmış, 29 Aralık 2017 tarihinde Sayın Bakanımız tarafından imzalanmış ve uygulama süreci başlamıştır.
Program kapsamında fiziki bilimler, yer bilimleri, canlı bilimleri ile sosyal ve beşeri bilimler alanlarında bilimsel çalışmalar gerçekleştirilecektir.

İkinci Ulusal Antarktik Bilim Seferi

İkinci Ulusal Antarktik Bilim Seferi’nin Şubat-Nisan 2018 döneminde gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. İkinci Sefer kapsamında, kurulması planlanan Antarktik Bilim Üssü ile ilgili fizibilite çalışmalarının tamamlanarak kıtada özgün bilimsel araştırmaların gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir.

Sefer kapsamında bilim insanlarımız ve uzmanlardan oluşan 28 kişilik ekip kıtaya seyir yapacaktır. Sefer kapsamında bilimsel araştırmalara ve fizibilite çalışmalarına katkı sağlamak üzere 32 üniversitenin ve 83 araştırmacının paydaş olduğu 18 proje yürütülecektir. Bahsi geçen tarihlerde gerçekleştirilmesi planlanan ikinci sefer kamp ve gemi seferinden oluşmaktadır. Ekibin bir kısmı fizibilite çalışmalarını ve bilimsel araştırma projelerini gerçekleştirmek üzere gemi ile seyir ederken, 9 kişilik sefer ekibi de Robert Adası’nda bilimsel kamp kurarak araştırmalarını gerçekleştirecektir.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bartın Kazada ölen kızlarının cenazesinin getirildiği evleri 6 yıl sonra kendilerine mezar oldu Bartın’da 9 gün önce engelli Tevfik Çetinbağ’ın hayatını kaybettiği yangında ağır yaralanan eşi de hayatını kaybetti. Çiftin 6 yıl önce evlat acısı yaşadıkları ortaya çıkarken, kazada ölen 9 yaşındaki kızlarının son kez cenazesinin getirildiği ev kendilerine mezar oldu. Bartın’ın Kayadibikavlak köyü Örencik Mahallesi’nde bedensel engelli Tevfik Çetinbağ’ın evinde tüpten çıkan gaz nedeniyle yangın çıkmış, evde yatalak halde bulunan Tevfik Çetinbağ alevlerin arasında kalmıştı. Dışarı çıkarak yardım isteyen Seher Çetinbağ ve kaynı Selim Çetinbağ, Tevfik Çetinbağı kurtarmak için yeniden alevlerin arasına dalmıştı. Olay yerine sevk edilen itfaiye, sağlık ve jandarma ekipleri tarafından müdahale edilen yangın kısa sürede söndürülürken, feci olayda Tevfik Çetinbağ hayatını kaybetmiş, Seher Çetinbağ ve Selim Çetinbağ ağır yaralı olarak kurtarılmıştı. Ağır şekilde yaralanan Seher ve Selim Çetinbağ 112 ekiplerince yapılan ilk müdahalenin ardından önce Bartın Devlet Hastanesine ardından ise İstanbul Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesine sevk edilerek tedavi altına alınmıştı. Selim Çetinbağ’ın hayati tehlikesi sürürken, Seher Çetinbağ ise 9 gün süren yaşam mücadelesini kaybetti. Seher Çetinbağ’ın cenazesinin İstanbul’dan Bartın’ın Kayadibikavlak köyüne getirilerek, aynı yangında hayatını kaybeden kocasının mezarının yanına defin edileceği öğrenildi. 6 yıl önce ölen kızlarının tabutunun getirildiği ev kendilerine mezar oldu Yangında hayatını kaybeden bedensel engelli Tevfik Çetinbağ ve eşi Seher Çetinbağ’ın 6 yıl önce evlat acısı yaşadıkları ortaya çıktı. 6 Nisan 2018 yılında Bartın Sipahiler Şehit Gürdal Çakır İlkokulu bahçesinde meydana gelen kazada, özel eğitim alan 9 yaşındaki Emine Çetinbağ’a servis aracı çarpmış, kazada hayatını kaybeden küçük kızın tabutu son kez evlerine götürülmüştü. Bedensel engelli baba tekerlekli sandalye ile evin dışına çıkarılan acılı baba Tevfik Çetinbağ, son kez evlerinin önüne getirilen kızının tabutu başında gözyaşı dökmüş, anne Seher Çetinbağ ise, "Benim kınalı kuzum, babaannene selam söyle" diyerek ettiği feryat yürekleri dağlamıştı. Küçük kızın tabutunun getirildiği ev, olaydan 6 yıl sonra çıkan yangında tamamen kül olurken, küçük kızın evde yaşayan anne ve babası Tevfik ile Seher Çetinbağ yangında hayatını kaybetti.
Ankara İletişim Başkanı Altun: "TRT, Batılı medya organlarının görmezden geldiği her konuda, uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor" İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "TRT, Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor” dedi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ATO Congresium’da düzenlenen TRT 60. Yıl Gala Programında konuştu. Altun, Türkiye’nin en güçlü, en etkili yayın organın TRT’nin kuruluş dolasıyla aranızda olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Türkiye’nin modernleşme tarihi ile medya tarihi iç içe geçtiğini ifade eden Altun, “Kitle iletişim araçlarının gelişimi ile devletin, toplumun, siyasetin serencamı arasında çok ciddi geçişlilikler vardır. Tanzimat’tan bugüne iletişim tarihimiz içerisinde 4 önemli dönemden bahsedebiliriz. Gazete yayıncılığı, radyo yayıncılığı, televizyon yayıncılığı, ve dijital yayıncılık. Bu tarihi seyir içinde Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu asli bir rol oynamıştır” ifadelerini kullandı. TRT’nin 60 yıl önce, 1 Mayıs 1964 yılında kurulduğunu ve 1990’lı yılların başına kadar televizyon ve radyo yayıncılığı yükünü tek başına sırtlandığını hatırlatan Altun, “TRT, bu süreçte alternatifi olmayan bir okul işlevi görmüştür. Özel radyo ve televizyonlar ilk kuruldukları yıllarda, ihtiyaç duyduğu insan kaynağını ve meslek kültürünü TRT’den karşılamıştır. Yayıncılık faaliyetlerine ek olarak, eğitim ve araştırma alanında TRT’nin önemli katkıları olmuştur. 2000 sonrasında ise, TRT hem kanal sayısını artırmış hem de yayın faaliyetlerini çeşitlendirmiştir. TRT’nin yarım asrı aşan yayınları, aslında Türkiye’nin son 60 yıllık siyasal, toplumsal ve kültürel serencamını da gözler önüne sermektedir. Bu kapsamda, TRT Türkiye’nin sevinçlerine olduğu kadar, darbelere, sıkıyönetim dönemlerine, ulusal ve uluslararası krizlere de şahitlik etmiştir. Şahitlik etmekle kalmamış, çalkantılı süreçlerden etkilenmiştir” şeklinde konuştu. TRT’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde büyük bir atılım içerisine giren ülkemizin yeni konumuna uygun olarak milletin, gönül coğrafyanın ve insanlığın yararına önemli adımlar attığına dikkat çeken Altun, “TRT, büyük ve güçlü Türkiye’nin bir kurumu olarak habercilik, belgeselcilik, dizi ve film sektörlerinde güçlü içerikler ve markalar üretmiştir. TRT bunu yaparken, sadece ulusal alanda ve konvansiyonel medyanın sınırları içinde kalmamış, aynı zamanda yetkin bir uluslararasılaşma ve dijitalleşme sürecini de hayata geçirmiş ve yönetmiştir. Uluslararasılaşma ve dijitalleşme. Bana göre bu iki kavram TRT’nin son dönemine damgasını vuran iki önemli kavramdır. Bugün TRT, TRT World başta olmak üzere, geçen hafta açılışını yaptığımız TRT İspanyolca Dijital Haber Platformu, TRT Arapça, TRT Rusça, TRT Afrika, TRT Balkan, TRT Fransızca’nın da aralarında olduğu 41 dil ve lehçede yaptığı yayınlarla küresel bir içerik üreticisidir” diye konuştu. “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır” Küresel alanda medya emperyalizmini destekleyen başlıca unsursa uluslararası haber ağları ve onların anlatı mekanizmaları olduğunu belirten Altun, “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır. Fakat dünya kamuoyunun algısını yönetmek noktasında belki de en sinsi güç, medyanın söylem ve anlatı oluşturma gücüdür. Batı dünyası bugün bu güçten kendi emperyal amaçlarını kamufle etmek için faydalanmaktadır” açıklamalarında bulundu. "Uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan haber ajanslarının basınla birlikte sömürgeciliğin keşif kolunu oluşturduğunu bildiren Altun, "İletişim ve medya alanında Batı tahakkümünün tartışma konusu olması ancak 1970’lerle birlikte mümkün olmuştur. 1970’lerde çok sesli ve çok kültürlü enformasyon akışı talepleri yükselmeye başlamıştır. Türkiye, o dönemde bu taleplere cevap vermeye çalışmış, ne var ki bu gücü ancak 2010’lardan sonra kendisinde bulabilmiş ve TRT World başta olmak üzere uluslararası medya markalarını bünyesinden çıkarabilmiştir. Buradaki en temel amaç, uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” ifadelerini kullandı. "Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız" TRT’nin Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri yerinde ve zamanında ulaştırma mücadelesi verdiğine dikkat çeken Altun, “Örneğin bugün Amerikan üniversitelerinde yaşanan İsrail protestoları Batılı medya tekelleri tarafından görmezden gelinmektedir. TRT bu olayları en başından itibaren yerinde izlemekte ve böylelikle uluslararası alanda bir hakikat mücadelesi vermektedir. TRT gibi kurumlarımız, üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin İsrail’in soykırımına karşı uluslararası ayaklanmasını bütün dünyaya aktarmaya çalışmaktadır. Bu çok önemli bir çabadır. Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız” diye konuştu. “Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi” Günümüzdeki iletişim ekosisteminin bir ayağı uluslararasılaşma ise diğer bir ayağı da dijitalleşme olduğunu belirten Altun sözlerini şu şekilde konuştu: “Dijitalleşme öncesi medya ekosisteminde tek yönlü iletişim sözkonusuydu. Gazeteler, televizyonlar, dergiler yayınlarıyla özne durumundaydı; hedef kitlenin ise bunları okumak veya izlemek dışında bir seçeneği yoktu. Günün sonunda dijitalleşme olgusunun hayatımıza girmesiyle birlikte medya kuruluşları, kitleyi pasif bir tüketici değil, aynı zamanda bir özne olarak kabul etmek zorunda kaldı. Bununla birlikte dijitalleşme kuşkusuz yeni meydan okumaları beraberinde getirdi. Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi. Bu yönüyle dijitalleşme medya sektöründe hem yeni imkanları beraberinde getirdi, hem de ciddi risklerin gün yüzüne çıkmasına yol açtı. TRT bu süreçte, dijitalleşmenin hem imkanlarından yararlanmayı hem de risklerini yönetmeyi tercih etti. TRT gerek habercilik alanında gerekse de dizi ve film yayıncılığı alanında birçok yeni dijital marka üretti. Bu itibarla, TRT, tabii başta olmak üzere dijital platformları, çok yönlü ve çeşitli iletişim kanallarıyla dijital medya konusunda öncü bir kuruluş olmuştur.” “TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” TRT’nin bugün Türkiye İletişim Modeli’nin en önemli taşıyıcı unsurlarından biri olduğuna dikkat çeken Altun, “Bu vasfıyla TRT, öyle inanıyorum ki hak ve adalet eksenli iletişim ve medya kültürümüzü en doğru şekilde Türkiye Yüzyılı’nda taşımayı sürdürecektir. Son yıllarda hayata geçirdiği çalışmalarla ve yaptığı atılımlarla TRT, bu kapasiteye, bu birikim ve tecrübeye ziyadesiyle sahiptir. İnanıyorum ki TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” şeklinde konuştu. “Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız” Dünyada itibarlı şekilde sözünü söyleyecek, değişime duyarlı ve fakat ona yön veren bir yayıncılık anlayışını temsil etmenin gerekliliğine ifade eden Altun, “Televizyon dizisi ve sinema yapımlarını daha da nitelikli hale getirmeli, bunları kültürel diplomasinin ve Türkiye’nin yumuşak gücünün etkili birer enstrümanı dönüştürmeliyiz. Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız. Küresel medya dilini, imtiyazlı elitlerin dayattığı ezber tanımlardan, kavramlardan ve hakikat nazarında karşılığı olmayan söylemlerden arındırmalıyız. Hakikat kriziyle ve bunun en önemli ayaklarından birisi olan dezenformasyonla mücadele etmeyi sürdürmeliyiz; bu mücadelede, hızlı ve etkin çözümler sunacak araçlar geliştirmeliyiz” dedi. Altun, kamuoyunu ‘tüketim toplumu’, yayıncılığı ise ‘tüketim metası’ olarak kayıtlayan çarpık anlayışa karşı, medya içeriklerini toplumun kültürel ve entelektüel derinliğini artıracak şekilde üretmeye devam etmesi gerektiğine dikkat çekti. Altun konuşmasının sonunda 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı tebrik etti. Altun, Nisan ayında Beşiktaş’ta bir gece kulübünün inşaatı esnasında çıkan yangında can veren 29 işçi kardeşi de bu vesileyle rahmetle andı. Altun, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı vesile kılarak taşkınlık oluşturmak isteyen, provokasyon peşindeki kimi marjinal çevrelerin bu işçi kardeşlerimizin hatırlamamasına elbette şaşırmadıklarını ve bu ikiyüzlü duruşu kabul etmediklerinin altını çizdi. Altun, ideolojik saplantılar, siyasi aidiyetler hakikatle olan ilişkimizi asla perdelememesini sahici olmalı, hakikat için mücadele edilmesini belirtti.