GÜNDEM - 14 Eylül 2020 Pazartesi 10:46

Bakan Soylu: 'Terör örgütünün bütün psikolojisini çökerttik'

A
A
A
Bakan Soylu: 'Terör örgütünün bütün psikolojisini çökerttik'

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Bu yıl sadece 35 kişi dağa çıktı. Terör örgütünün bütün psikolojisini çökerttik"dedi.

Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde bir otelde düzenlenen Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı Toplumsal Olaylarda Müzakere Kursu açılış törenine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Aktaş, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin, Sahil Güvenlik Komutanı Tuğamiral Ahmet Kendir, Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanı Cüneyt Ünal ve 81 ilin güvenlik şube müdürleri katıldı.

"Avrupa ve ABD’nin sağlık sistemi, bizden kesinlikle daha iyi değil"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, program yaptığı konuşmada, “ Dünya nüfusunun dörtte üçü, küreselleşmenin çorak tarafında kalmıştır. 2,2 milyar insan, sağlıklı şekilde suya erişemiyor. 4,2 milyar insan da güvenli şekilde sağlık hizmetine erişemiyor. Göçün tehdidini artık batılı ülkeler de yaşamaktadır. Küresel terör örgütlerinin eylemlerine karşı sadece Ortadoğu’da değil, Avrupa’nın büyük başkentlerinde de tedirginlik var. 2008-2009 global ekonomik krizinde gördük ki, gelişmiş ülkeler her an ekonomik bir çöküş yaşama ve dünyayı da batırma riski içindedir. Virüs salgını da bize gösterdi ki, standartlarına kavuşmak istediğimiz Avrupa ve ABD’nin sağlık sistemi, bizden kesinlikle daha iyi değil. Vatandaşlarına maske dağıtmaktan aciz kaldılar, yoğun bakım üniteleri kilitlendi ve açıkça yardım istediler. Aynı medeniyet, dünyaya son birkaç yüzyıldır çağdaş normlar ve evrensel değerler belirliyordu” diye konuştu.

“Binlerce vatan evladını şehit verdik”

Türkiye’nin 40 yıldır PKK terör örgütüyle mücadele ettiğini hatırlatan Soylu, “Binlerce vatan evladını şehit verdik, insanların çocukları okul önlerinden dağa kaçırıldı, mağaralarda heder edildi. Bu örgütün malum partiyle ilgisini herkes biliyor, hatta o aileler o partinin önünde bir yıldır eylem yapıyor. O partinin belediye binalarında örgütün bir temsilcisinin olduğunu, eş başkanlık sisteminin doğrudan örgütün talimatı olduğunu, çukur barikat eylemlerinde bizzat malum partili belediyenin araçlarının kullanıldığını, belediye araçlarının bırakın çukur kazmayı, bizzat bombalı eylemlerde kullanıldığını herkes biliyor, resmi raporlarda bunların hepsinin kaydı var, zaptı var ama müdahale ettiğiniz zaman, burada kanunu uyguladığınız zaman, ilginç şekilde bu normları koyan, güya uluslararası medeniyet dengeleri belirleyen batılı ülkelerden de, kendi içinizdeki bir kesimden de, muhalefet kisvesi altında tepki alıyorsunuz” ifadelerini kullandı.

“Kılıçdaroğlu Ankara’da siyaset yapmak kolay değil mi?”

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sert eleştirilerde bulunan Soylu, “Neymiş, ana muhalefet partisi lideri Demirtaş’ın hapishanede yattığı günleri şeref madalyası olarak nitelendiriyormuş. Buradan ana muhalefet partisine sesleniyorum, bu ülke kolay kazanılmadı. Yazıklar olsun, ayıptır. Belediyeleri pişpişleyip terör örgütüne silah taşıyanlara alkış tutan, sokağa çıkıp yakıp yıkın talimatı veren birinin şeref madalyası alacağı bir ülke değildir burası, yazıklar olsun. Ayıptır, biz ne anlatacağız Allah’ınızı severseniz. İki gün önce Samsun Havza’da Yüzbaşı Mahmut’u toprağa verdik. Dünyanın hangi ülkesinde bir yüzbaşı terörist almak için mağaraya indi? Kemal Kılçdaroğlu evinde rahat rahat uyuyorsan şu anda toprağın altında yatan Yüzbaşı Mahmut sayesindedir. Kolay değil mi Ankara'da siyaset yapmak? Kolay size Ankara’da siyaset yapmak. Ne anlatacaksınız, yalandan şehit ailelerine telefon açıp başsağlığı verenler, üzerindeki sorumluluğu saldığınızı mı zannediyorsunuz?” açıklamısında bulundu.

Bakan Soylu'dan Anaysa Mahkemesi Başkanına işe tek başına gidip gelme teklifi

Anayasa Mahkemesi Başkanına da seslenen Bakan Soylu, “Güvenlik soruşturmasını kaldıralım ne olacak, FETÖ’cüler girsin, PKK’cılar girsin. Polis korumalarına ne gerek var ya özgürce bisikletle işe git gel bakalım. Tamamen her şey güvenlik altında ya hadi git. Ben varım, sen var mısın. Kendi arabamla tek başıma gitmeye ben varım, sen var mısın? Bu ülke büyük bir mücadele içinde geçiyor, bizi zorluk içinde bırakmayın, bizi naçar bırakmayın. Yapmayın, etmeyin bu ülkeye. Son aldığınız karar, şehirler arası yollar her türlü eylem ve etkinliğe açıktır. İyi açarız, dertlerini Anayasa Mahkemesi Başkanına anlatsınlar. Güvenlik soruşturmaları iptal, bu devirde kim girerse girsin. Bu ülkede PKK yok, bu ülkede FETÖ’ de yok, bu ülkede DEAŞ’de yok, ne olacak. Beyefendiler sırça köşklerinde oturacaklar, her türlü işi yapacaklar, evlatlar şehit olacak, şehit cenazelerinde de üzülecekler” şeklinde konuştu.

Görevden alınan belediye başkanları

Görevden uzaklaştırılan PKK destekli belediye başkanlarına ilişkin bilgi verilen Bakan Soylu, “Bakın 2014 mahalli idareler seçiminden sonraki süreçte terörle iltisakı dolayısıyla görevden uzaklaştırılan belediye başkanları hakkında mahkemece verilen hapis cezaları nedir? Alıyorsunuz görevden HDP destekli, PKK destekli, bu meseleyi ana muhalefet meşru bir çizgiye oturtmaya çalışıyor. 'Demokrasiye aykırı davranıyorsunuz, seçilmiş insanları görevden alıyorsunuz' diyorlar. Seçilmişlik bir dokunulmazlık değildir. Terör örgütü ile ilişki hakkı mı getiriyor, PKK’ya destek hakkı mı getiriyor? PKK örgütü ile beraber ülkenin canını yakmayı doğru mu kılıyor, haklı mı kılıyor? Ben size kısa bir bilanço vereyim: 2014-2019 döneminde uzaklaştırılan belediye başkanlarından 94 kişiden 63’ü hakkında ilk derece mahkemelerinin verdiği ceza toplam 628 yıl 908 ay 323 gün... Bunların bir üst derece mahkemelerde kesinleşen cezaları ise toplam 126 yıl, 230 ay ve 62 gündür. Devam etselerdi görevlerine, almasaydık. 13 ve 14 yaşındaki kız çocuklarını dağa getirselerdi ne olacak sanki? Aynı şekilde 2019 sonrasında görevden alınan 47 kişiden 10 tanesi için ilk derece mahkemelerin verdiği ceza toplamı 66 yıl 90 ay 15 gündür. Bunların da bir üst mahkemede kesinleşen cezaları ise toplam 26 yıl 28 aydır” ifadelerine yer verdi.

"Murat Karayılan denen alçaklar çocuklara tecavüz mü etsin?"

Bakan Soylu, çocuklar dağa gitmelerine göz yummayacaklarını ifade ederek, “Murat Karayılan denen o alçaklar, o namussuzlar bu çocuklara tecavüz mü etsinler? Bu yıl kaç kişi dağa çıktı biliyor muşunuz? Şu ana kadar 35 kişi çıktı. İkna ile gelenlerse 700’ü aştı, terör örgütünün bütün psikolojisini çökerttik. Bu memleket hepimizin memleketidir. Kolluk Gözetim Komisyonunu oluşturduk. Sakın komisyon deyince 5-10 kişilik birim anlaşılmasın. Taşralar ve merkezle birlikte toplam 2 bin 689 personel görevli olduğu ciddi bir yapıdan bahsediyoruz. Bu ayın 20’sinde tam bir yıl olacak. Kolluk Gözetim Komisyonumuza bu zamana kadar toplam 25 bin 51 adet başvuru yapılmış, bu başvurulardan 9 bin 541 tanesi sonuçlandırılmış, 15 bin 510 başvurunun da değerlendirilmesi devam etmektedir. Bu başvurular neticesinde 30 bin 476 personele işlem yapılmış, sonuçta 3 bin 27 adet dosya için disiplin cezası verilmesine, 178 adet dosya için de soruşturma izni verilmesine karar verilmiştir” sözlerine yer verdi.

Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması oluşturmaya yönelik fitneler

Güvenlik riski yüksek bir coğrafyada yaşanıldığının altını çizen Soylu, “Ülkemize yönelik terör tehdidi olsun, jeopolitik hesaplar olsun, PKK’nın bu ülkeyi etnik kimlik üzerinden bölme planları olsun, geçmişte maruz kaldığımız Çorum-Maraş olayları gibi Alevi-Sünni, Türk-Kürt çatışması oluşturmaya yönelik fitneler olsun, yıl dönümünü idrak ettiğimiz 12 Eylül darbesini ve ona zemin hazırlamak için kurgulanmış kardeş kavgaları olsun,15 Temmuz hain darbe girişimi ve onun öncesinde devlete sızmış bir çetenin attığı nifak tohumu olsun, işte bunların hepsi bizim güvenlik alanımızı çok boyutlu düşündürmeye zorlamaktadır. HDP’de aklı başında, tek bir aklı başında bir insan yok mu? Anasından babasından edep almış, vicdanı olan bir tek kişi. Bu milleti birbirine düşürmekten ne medet umuyorsunuz? Bir kızımızın hayasızca geleceğiyle oynayan bir güvenlik görevlisi, ahlaksız adamın ırkı, etnik kökeni mi olur?” sözlerini belirtti.

Eylem yapmanın önünde herhangi bir engel yoktur

2018 yılında 771’i kanuna aykırı olmak üzere toplam 46 bin 389 eylem gerçekleştirildiğini söyleyen Soylu, “2019’da 846’sı kanuna aykırı olmak üzere 51 bin 525, 2020’de 9 Eylül itibariyle 368’i kanuna aykırı olmak üzere 21 bin 841 toplumsal eylem ve etkinlik gerçekleştirilmiştir. Kanuna aykırı toplantı, gösteri ve yürüyüş rakamları ve bunlara müdahale oranlarına bakıldığında ise 2018 yılında müdahale edilen kanuna aykırı eylem sayısı 378 ve müdahale oranı yüzde 0.8, 2019’da müdahale edilen kanuna aykırı eylem sayısı 339 ve müdahale oranı yüzde 0.7, 2020 yılında 9 Eylül itibariyle müdahale edilen kanuna aykırı eylem sayısı 113 ve müdahale oranı yüzde 1 olarak belirlenmiştir. Buradan iki sonuç çıkar. Birincisi, bu ülkede kanuna uyulduğu şekilde resmi izinleri almak suretiyle toplantı, yürüyüş ve eylem yapmanın önünde herhangi bir engel yoktur. Rakamlar gösteriyor ki biz bu konuda başarısız değiliz. Bir çizgimiz var ve bu çizgimizi daha yukarı taşımalıyız” bilgilerini verdi.

AYM’nin şehirler arası yollarda toplantı ve yürüyüş kararı

AYM'nin "şehirler arası karayollarında gösteri ve yürüyüş düzenlenemez" hükmünü iptal ettiği kararına yönelik eleştirilerde bulunan Bakan Soylu, şu ifadeleri kullandı:

“Henüz daha gerekçe yazılma aşamasında olan bu kararın uygulamada ne gibi sorunlara yol açacağını en iyi burası biliyor. Enteresan bir işle karşı karşıyayız. Yani anlamıyorum, hakikaten anlamıyorum, bu ülkeyi nereye götürmek istiyor AYM? Şartlar, şekiller. Şu özgürlüktür, bu özgürlük değildir. Burada bir şey yapılmak isteniyor, sadece terör örgütüne yakınsa kamuya girmesin, kim girerse girsin. FETÖ’ye iltisaklıysa intibaklıysa kamuya girmesin. Sayın AYM Başkanı size söylüyorum, şehit cenazelerinde bir yaşındaki çocukların gözyaşlarını ben yaşıyorum. O annelerle babalarla bizler konuşuyoruz. Canı yanan biziz.”

İrfan Çalışkan - Erdinç Türkcan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Akay Grup, Ekonomist Dergisi ‘‘Anadolu 500’’ listesinde 93. sırada yer aldı Akay Grup, Ekonomist Dergisi tarafından bu yıl 22’ncisi düzenlenen "Anadolu 500" araştırmasında önemli bir başarıya imza atarak 39 sıra yükselip 93. sırada yer aldı. Van’dan listeye giren tek şirket olma özelliğini taşıyan Akay Grup, bölgesel kalkınmanın önde gelen temsilcilerinden biri olarak faaliyet alanlarını hızla genişletmeye devam ediyor. Grup bünyesinde yer alan DoubleTree by Hilton Van Oteli ile turizm sektöründe güçlü bir konuma sahip olan Akay Grup, bunun yanı sıra teknoloji ve enerji alanlarındaki yatırımlarıyla da dikkat çekiyor. Dünyaca ünlü birçok global markanın Türkiye distribütörlüklerini yürüten şirket, 2025 yılında yenilenebilir enerji alanında önemli bir adım attı. Akay Grup İcra Kurulu Başkanı Umut Akay, elde edilen başarıya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Sürdürülebilir hedeflerimiz doğrultusunda büyüme trendimizi istikrarlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Bu başarıda emeği geçen çalışanlarımız başta olmak üzere tüm iş ortaklarımıza ve paydaşlarımıza teşekkür ederiz. Akay Grup olarak hem bölgemize hem de ülkemize değer katan yatırımlar yapmayı sürdüreceğiz." Ekonomist’in Anadolu 500 sıralamasında elde edilen bu önemli başarı, Akay Grup’un güçlü finansal performansının yanı sıra farklı sektörlerdeki stratejik hamlelerinin de bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Akay Grup hakkında 1970’li yıllardan bu yana faaliyet gösteren Akay Grup; turizm, teknoloji, enerji ve distribütörlük alanlarında yatırımlar yapan, bölgesel ve ulusal ölçekte büyümeyi hedefleyen bir şirketler topluluğudur.
Bilecik Osmaneli ayva lokumu Türkiye’ye açıldı Bilecik’in Osmaneli ilçesinde belediye tarafından üretilen tescilli ürünü ’Ayva Lokumu’ Türkiye’ye açıldı. Osmaneli Belediyesi Ayva Lokumu ve Yöresel Ürün Üretim Merkezi 2024 tarihinde taşındığı yeni üretim alanıyla birlikte büyük bir başarı hikâyesine imza attı. Aradan geçen yaklaşık 1,5 yıllık sürede üretim kapasitesi, istihdam ve ciroda dikkat çekici bir büyüme sağlandı. Yeni üretim yerine taşınmadan önce günlük 500 adet olan üretim kapasitesi, yapılan yatırımlar ve modern üretim altyapısı sayesinde bugün günlük 5 bin adede ulaştı. Aynı dönemde tesisimizde çalışan personel sayısı 6 kişiden 33 kişiye yükselerek önemli bir istihdam artışı sağlandı. "Yıllık 3,5 milyon TL olan ciro" Konu hakkında açıklama yapan Osmaneli Belediye Başkanı Bekir Torun, "Üretimdeki bu büyüme ekonomik verilere de yansıdı. Yıllık 3,5 milyon TL olan ciro, yeni tesisle birlikte 40 milyon TL seviyesine çıkarak Osmaneli’nin yerel üretimdeki gücünü bir kez daha ortaya koydu. Osmaneli Ayva Lokumu ve yöresel ürünlerimiz bugün başta zincir marketler olmak üzere birçok yerel market raflarında Türkiye’nin dört bir yanındaki tüketicilerle buluşuyor. Ayrıca yeni üretim tesisimizle birlikte 3 büyük zincir marketle daha satış anlaşması imzalanarak ürünlerimizin erişim ağı genişletildi. Osmaneli Belediyesi olarak yerel üretimi desteklemeye, markalaşmayı güçlendirmeye ve hemşerilerimize yeni istihdam alanları oluşturmaya kararlılıkla devam ediyoruz" dedi.
İzmir "Çameli pelemiri" bitki literatürüne kazandırıldı Emekli Fen Bilgisi Öğretmeni Rıfat Özdemir’in doğa yürüyüşü sırasında dikkatini çeken pelemir bitkisinin yeni bir tür olduğu ortaya çıktı. Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi ve Herbaryum Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Yıldırım ve ekibinin değerlendirmeleri sonucunda bitkiye, "Cephalaria cameliensis", Türkçe olarak da "Çameli pelemiri" ismi verildi. Türkiye florası, bilim insanlarının yürüttüğü dikkatli arazi ve laboratuvar çalışmaları sayesinde her yıl yeni türlerle zenginleşmeye devam ediyor. Bu keşiflerin en yenisi, Denizli’nin doğaya saygısıyla bilinen sakin ilçesi Çameli’den geldi. Yaklaşık iki yıldır süren Biyoçeşitlilik Envanteri çalışmaları sırasında fark edilen ve detaylı incelemeleri tamamlanan bitki, Cephalaria cameliensis adıyla bilim dünyasına tanıtıldı. Bitkinin keşif sürecini anlatan Prof. Dr. Hasan Yıldırım, "Yeni tür ilk olarak, bölgenin doğasını yakından takip eden ve arazi gözlemleriyle çalışmalara değerli katkılar sunan emekli öğretmen Rıfat Özdemir tarafından fark edildi. Ardından Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümünden Prof. Dr. Ramazan Süleyman Göktürk ile birlikte yürüttüğümüz kapsamlı morfolojik değerlendirmeler, bitkinin mevcut türlerle örtüşmediğini ortaya koydu. Türün yakın akrabalarından ayrıldığı noktaları moleküler düzeyde netleştiren ISSR analizleri ise Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ergun Kaya tarafından titizlikle gerçekleştirildi. Bilimsel çalışmanın tamamlanmasıyla birlikte türün bilim için tamamen yeni olduğu kanıtlandı ve makale, taksonomi alanının saygın dergilerinden Phytotaxa’da yayımlanarak uluslararası literatüre girdi" dedi. "Tür, yoğun otlatma baskısı nedeniyle tehlikede" Prof. Dr. Yıldırım, "Araştırma sonuçlarına göre Cephalaria cameliensis, yalnızca Denizli-Çameli ve Muğla-Fethiye arasında yer alan dar bir coğrafyada, 1350-1850 metre arasındaki habitatlarda yayılış gösteriyor. Türün genel görünümü, yaprak yapısı ve çiçek özellikleri; Cephalaria saldaensis, Cephalaria dirmilensis ve Cephalaria lycica gibi yakın türlerden belirgin farklar taşıyor. Moleküler analizler de bu ayrımı güçlü şekilde destekleyerek türün bağımsız bir takson olduğunu doğruladı. Türün yaşam alanının sınırlı olması ve bölgede gözlenen yoğun otlatma baskısı nedeniyle, Cephalaria cameliensis’in IUCN kriterlerine göre ‘Tehlikede (EN)’ kategorisinde değerlendirilmesini öneriyoruz" diye konuştu. "Ülkemiz bu bitki için önemli bir merkez" Türün dünyadaki dağılımına değinen Prof. Dr. Yıldırım, "Cephalaria cinsi dünya genelinde yaklaşık 100 tür ile temsil edilen, Akdeniz Havzası’ndan Orta Asya’ya ve Güney Afrika’nın Cape bölgesine kadar uzanan geniş bir yayılışa sahip bir gruptur. Türkiye ise bu cins için önemli bir çeşitlenme merkezi olup, yakın dönem çalışmalarla birlikte en az 47 türün varlığı kesin olarak ortaya konmuştur; bu türlerin neredeyse yarısı endemiktir. Son tanımlanan Cephalaria cameliensis ve Cephalaria dumanii türlerinin de eklenmesiyle Türkiye’deki toplam Cephalaria tür sayısı 49’a yükselmiş, böylece ülkemizdeki endemik Cephalaria türlerinin sayısı da 25’e ulaşmıştır. Bu artış, Anadolu’nun cins içindeki küresel önemi ve yüksek endemizm oranını daha da belirgin hâle getirmektedir" dedi. Prof. Dr. Yıldırım, "Çameli, doğasını korumayı bilen, misafirperver insanlarıyla her zaman yanımızda olan özel bir ilçe. Bu keşif, hem Anadolu’nun eşsiz ekolojik mirasını hem de yerel halkın duyarlılığının bilime nasıl katkı sağlayabileceğini bir kez daha gösterdi. Çalışmamızın gerçekleşmesinde sundukları desteklerden ötürü Çameli Belediyesine ve Belediye Başkanı Cengiz Arslan’a teşekkür ediyoruz. Doğanın saklı güzelliklerini gün yüzüne çıkaran bu tür keşiflerin artması, Anadolu biyotasının henüz keşfedilmeyi bekleyen zenginliğini gözler önüne seriyor" diye konuştu.
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet." (HFV-