GENEL - 30 Haziran 2008 Pazartesi 18:09

Barış Akarsu davası sonuçlandı

A
A
A
Barış Akarsu davası sonuçlandı

Şarkıcı Barış Akarsu'nun kazada öldüğü torba kavşağı ile ilgili Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava sonuçladı. Dava karayolları lehine sonuçlanırken, dosya Yargıtay'a gönderildi

Barış Akarsu'nun babası Selahattin Akarsu, Karayolları'nın yolda kusuru bulunduğuna dikkat çekerek, İçişleri Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü'ne dava açmaya hazırlanıyor. İçişleri Bakanlığı'nın kazalarda sorumlu olduğunu iddia eden baba Selahattin Akarsu, "Emniyetin görevi sadece ehliyet, ruhsat sormak değildir. Trafik güvenliğini de korumalıdır. Ancak bu yapılmadı ve benim oğlum öldü. İçişleri Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü hakkında 'Görevi ihmal'den suç duyurusunda bulunacağım" dedi. Selahattin Akarsu ayrıca, Türk adaletinin sorunu çözmemesi halinde AİHM'ye gideceğini belirtti.   

Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki davalara müdahil olarak katılamayan baba Selahattin Akarsu ile Yüksek Trafik Güvenliği Kurumu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Türkoğlu Muğla Adliyesi'ne gelerek sonuçlanan dava hakkındaki belgeleri aldılar. Yüksek Trafik Güvenliği Kurumu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Türkoğlu, Karayolları Genel Müdürlüğü'nün, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne bağlı Trafik Denetleme Birimi'ne yanlış sunum yaptığını belirterek, bu nedenle kazalara sebebiyet verdiğini söyledi.

 

 

"Kavşakta sinyalizasyon sistemi yok"

Ahmet Türkoğlu, "Karayolları Barış Akarsu'nun öldüğü Torba Kavşağı'nı denetlemediği ve eksiklikleri tamamlamadığı için suçludur. Kavşakta sinyalizasyon sistemi yok. Yokuş aşağı inen taşıtları yavaşlatmaya yarayan tedbirler alınmamış. Ayrıca araçların birbirlerini görmelerini engelleyecek şekilde bir peyzaj çalışması yapılmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğü Torba Kavşağı'nı mevcut tehlikelere karşı önlem almadan hizmete sokmuştur. Bu bir cinayettir. Orada onlarca insan öldü. Bir de bunun üstüne Karayolları 2. Bölge Müdürü Erol Altın çıkıp 'Kavşakta sorun yok' diyor. Sorun yoksa bunca insan neden ölüyor. Başkalarının canının yanmaması için İçişleri Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü'nü dava edeceğiz" diye konuştu.  

 

Dava 1 yıl sürdü  

 

Şarkıcı Barış Akarsu'nun ölümü ile ilgili davanın Muğla 1. Ağır Ceza mahkemesinde sonuçlandığını ve onay için Yargıtay'a gittiğini belirten Yüksek Trafik Güvenliği Kurumu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Türkoğlu, "Baba Selahattin Akarsu, oğlunun ölümünün ardından büyük bir yıkım yaşadı. Ölümden sonra etkinlikler, kampanyalar düzenlendi, taziyeler yaşandı. Bu nedenle davalara müdahil olarak katılamadı. Ve bu süre içinde dava sonuçlandı. Biz davanın içeriğini bilmiyoruz. Ancak kamyon şoförüne 3 kişinin ölümüne sebebiyet vermekten 5 yıl hapis cezası verildi. Kavşağın sorunu hakkında bir ifade yok. Ancak davada sadece Genel Müdürlüğü'nün görüşü alınmışsa karar yanlıştır. Bu nedenle kavşağın düzeltilmesi için Bodrum Asliye Hukuk mahkemesine başvuracağız. Torba Kavşağını mahkeme kararıyla düzeltilmesini sağlayacağız" dedi.  

 

Karayolları kan gölü oldu

 

Baba Selahattin Akarsu ise oğlunun ölüm acısını hala yaşadığını belirterek, "Oğlum gencecik yaşında hatalı bir kavşak yüzünden canından oldu. Torba kavşağında başka Barışlar ölmesin istiyorum. Bu kavşağın çözümü için hiç mi çözüm yolu bulunamıyor? Bu kavşak yüzde 100 sorunsuz hale getirilene kadar savaşım sürecektir. Orada yaşanan tüm ölümler sonrasında kavşağa gideceğim ve yanlışı yeniden haykıracağım. Karayolları kan gölüne döndü. Bu soruna biran önce çözüm bulunsun. Eğer Türkiye'de hukuk sorunu çözmezse, Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gideceğim" diye konuştu. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."