SAĞLIK - 27 Şubat 2020 Perşembe 08:54

Baş dönmesi önemli hastalıkların ilk habercisi olabilir

A
A
A
Baş dönmesi önemli hastalıkların ilk habercisi olabilir

Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Burak Ömür Çakır genelde insanların önemsiz bir rahatsızlık olarak gördüğü baş dönmesinin kalp krizi, beyne pıhtı atma, beyin ve beyincik tümörleri gibi önemli hastalıkların ilk bulgusu olabileceğini söyleyerek uyarılarda bulundu.

Uzmanlar günlük hayatta çoğu insanın yaşadığı fakat çok fazla üstüne düşmediği halk arasında baş dönmesi olarak bilinen vertigoya dikkat edilmesi gerektiği noktasında hemfikir. Kişilerin baş dönmesini bir hastalık olarak gördüğü fakat uzmanlar tarafından hastalık öncesi bir bulgu kabul edilen vertigonun birçok önemli hastalığın habercisi olabileceğine dikkat çekiliyor. Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Burak Ömür Çakır da aynı şekilde yaşanan baş dönmesi rahatsızlığının kalp krizinden beyin tümörüne kadar birçok önemli hastalığın bulgusu olabileceğine dair uyarılarda bulundu.

Baş dönemsine sebep olan hastalıklar nelerdir?

Öncelikli olarak baş dönmesinin hastalık değil, hastalıklar sonucunda oluşan bir belirti olduğunu dile getiren Prof. Dr. Burak Ömür Çakır bu rahatsızlığa neden olan hastalıklar hakkında da bilgilendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Çakır, “Baş dönmesine neden olan hastalık teşhis edilirse yüzde doksan oranında başarıyla kontrol altına alınabilir. Baş dönmesine neden olan birçok hastalık var. Bunların en başında toplum içinde iç kulak kristallerinin yerinden oynaması olarak bilinen kristallerin dağılıp başka bir bölgede toplanması ve başımızı hareket ettirdiğimizde ortaya çıkan baş dönmesidir. Vertigoyu etkileyen diğer hastalıklara bakacak olursak, iç kulak tansiyonu, denge sinirinin iltihabı ve özellikle kadınlarda sıklıkla gördüğümüz hormonel nedenlerle migrene bağlı baş dönmesi en sık tanı koyduğumuz hastalıklardır. Aynı zamanda beyin tümörleri, beyincik tümörleri veya iç kulak sinirlerine baskı yapan bir tümör de baş dönmesine neden olabilir ” diye konuştu.

Vertigo hayati tehdit bulundurmayan bir bulgu

Önemli hastalıkların ilk bulgusu olabileceği gibi genellikle vertigonun yüzde 95 oranında hayati tehdit bulundurmayan bir bulgu olduğunu belirten Çakır, “Özellikle başımızı kaldırıp yukardan bir şey almaya kalktığımız zaman veya ayakkabımızın bağcığını bağlamaya çalıştığımızda ortaya çıkan baş dönmesi başın hareketinden dolayı oluşur. Günümüzde insanın dengesiz olması, yoğun çalışma ortamında bulunması baş dönmesini tetikleyen bir durum. Doğru bir uzmana başvuru yapıldığı takdirde yüzde 90 oranında rahatsız edici semptomları kontrol altına alabilirsiniz. Baş dönmesi eğer kişide daha önce varsa, tekrarlıyorsa, kişinin hareketsiz kalması lazım. Eğer ilk kez bir baş dönmesi yaşıyorsa zaman kaybetmeden acil servise başvurması gerekir. Kalp krizi veya beyne bir emboli atma olayının bile ilk baştaki bulgusu baş dönmesi olabilir” ifadelerini kullandı. 

Kristal dağılması 10 dakikalık bir manevra tedavisi sonucunda atlatılıyor

Baş dönmesine en çok sebep olan kulaktaki kristallerin dağılma hastalığının artık çok çabuk tedavi edildiğinden de bahseden Çakır, “Hastalarda en çok rastlanan Kristal dağılmasının tedavisi 10 dakikalık bir manevra sonucunda çözülebiliyor. Ayrıca bulgunun ilaçsız tedavisinin de mümkün. Kristal dağılmasını hangi kulakta ve 3 yarım daire kanalından hangisinde olduğunu tespit ettikten sonra, teşhise yönelik özel bir manevrayla 10 dakika içinde yüzde 95 oranında tedavi edilir” diye belirtti. 

Spor yapın, dans edin ve hareketten vazgeçmeyin

Son olarak baş dönmesine sebebiyet veren hastalıklar için korunma yollarından ve özellikle ilerleyen yaşlarda denge problemine karşı sporu hayatımızdan asla çıkarmamamız gerektiğini söyleyen Çakır, “Sporu hayatımızdan çıkarmamamız lazım. Su içmek ve beslenme alışkanlığımız çok önemli. Su alışkanlığımız pek fazla yok. Bazen insanlar günde yarım litre su içiyor bu yetersiz. Normal şartlarda 70 kg'lık bir insanın günde ortalama 2 litre su içmesi gerekiyor. Aynı zamanda iç kulak tansiyonu, denge sinirinin iltihapları, beyinle ve iç kulakla ilgili kanlanma bozukluklarında sigara kullanımı çok riskli. Kısaca sigarayı bırakacağız. Spor yapıp bolca su tüketmeye çalışacağız. Bunlara dikkat edersek vertigonun önüne geçebiliriz. Fakat ilerleyen yaşlarda kas, kemik zayıflığı ve hareketsizlikten ortaya çıkan denge bozukluğunun tedavisi çok zor olabiliyor. Çok hareket edersem kristallerim dağılır dengem yine bozulabilir diye yanlış bir inanış var. Spor yapın, dans edin ve sürekli hareket edin. Hiçbir şey yapamıyorsanız sabah yataktan kalktığınızda, sağ sola sallanın. İnsan hareket ettikçe baş dönmesi ve denge bozukluğu daha az olur” diyerek sözlerini sonlandırdı.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."