GÜNDEM - 02 Ocak 2015 Cuma 17:35

'Basın özgürlüğü AK Parti döneminde gelişti'

A
A
A
'Basın özgürlüğü AK Parti döneminde gelişti'

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Prof. Dr. Atilla Yayla, SETA Vakfı tarafından düzenlenen Basın Özgürlüğü Tartışmaları konulu panelde AK Parti döneminde basın özgürlüğünün geliştiğini ve 14 Aralık operasyonunun medyaya karşı yürütülmediğini aksine medyanın da kumpasın bir parçası olduğunu söyledi.

SETA İstanbul Koordinatörü Doç. Dr. Fahrettin Altun’un moderatörlüğündeki Basın Özgürlüğü Tartışmaları paneli Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Dr. Atilla Yayla, Türkiye gazetesi yazarı Ceren Kenar ve SETA Medya ve İletişim Direktörü İsmail Çağlar’ın katılımıyla gerçekleşti. Türkiye’de bütün sıkıntılarına rağmen AK Parti döneminde basın özgürlüğünün geliştiğini ve çoğulculuğun arttığını belirten Atilla Yayla, “Medyayla Menderes, Demirel ve Özal da kavga etti. Son olarak Erdoğan ediyor. Türkiye’de diz boyu ahlaksızlık var. Kimse kendi günahını görmüyor. 5816 sayılı yasa olduğu sürece Hürriyet, Sözcü ve Cumhuriyet gibi gazetelerin ifade özgürlüğü demesine inanmam. Gülen medyasının da günahlarını biliyoruz. 14 Aralık operasyonu medyaya karşı bir operasyon olarak yargılanamaz. Öyle olması için medya organlarının çalışamaz hale getirilmesi gerekir. Savcıların iddiası doğruysa, olayların medyayla ilgisi yok ve medyanın da parçası olduğu korkunç bir kumpas var. Gülen medyasına göre ise 17 Aralık süreci yolsuzluk operasyonudur. Öyle olsa dahi demokratik iktidar, demokratik yollarla gidip gelmelidir. Medyada çok büyük problemler var ancak her şeye rağmen iyiye gidiyor” dedi.

“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN BİR TÜREVİDİR”
Basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünün bir türevi olarak değerlendiren Atilla Yayla ifade özgürlüğünü, “Kişilerin toplumsal olaylarla ilgili kanaatlerini bir tehlikeyle karşılaşmadan çeşitli yol ve yöntemlerle açıklayabilmesidir” şeklinde tanımladı. İfade özgürlüğünden bağımsız, basın özgürlüğü olamayacağını belirten Yayla, “Basın organları genellikle hükümetle çatışma içindedir ve baskı gördüklerini söylerler. Bunun aksine genellikle devletle de iyi ilişki kurmaya çalışırlar. Hatta kritik zamanlarda devletin bir uzantısı gibi görünürler. Özgürlüğü korumak için çoğulculuk gerekir. Örnek verecek olursak Hürriyet gazetesi yazarları arasında çoğulculuk görmek gerekir, çünkü okurlarının yüzde 30’u AK Parti seçmenidir. Ama Aydınlık’tan bunu beklemeyebiliriz çünkü hitap ettiği kitle bellidir” dedi.

“TÜRKİYE’DE MEDYA ÇOK SESLİ”
Türkiye’de medyanın çok seslilik parametresine uyduğunu belirten Ceren Kenar, “Türkiye’de medya özgürlüğü alanında yasal, kurumsal, patronaj ilişkileri ve siyasi müdahaleler gibi engeller var. Son 10 sene içinde medyaya başka aktörler girdi ve çoğulculaşma başladı. Türkiye hakkındaki tüm resmi görebilmek için gün içinde birçok gazeteyi okumanız gerekiyor. Son 10 senede medya ve ifade özgürlüğüne ilişkin 301’in kalkması, yabancı sermayenin yatırımın kolaylaştırılması, TRT Şeş, Kürt-Ermeni-Gayrı Müslim, Alevi açılımı, dindarların temsili, genel liberalleşme ve demokratikleşme gibi olumlu adımlar atıldı. 2011 yılına kadar muhalefetin temel argümanı Türkiye’nin bir İslam devletine gittiğiydi ancak bu kaygılar boş çıkınca hak ve özgürlük anlamında despotik bir yapı olduğu söylendi. Burada ciddi anlamda bir tespit sorunu var” dedi.

Türkiye medyasının, ciddi anlamda kötü bir kalite ve performans gösterdiğini belirten Kenar, “Gazetecilerin temel görevi öncelikle olan resmi çekmektir. Resim, gerçeğe ne kadar yakınsa o kadar iyi gazeteciler oluruz. Türkiye, Twitter’ın erişime kapalı olduğu 1 hafta boyunca uluslararası mecrada basın özgürlüğü anlamında çok puan kaybetti. Ancak YouTube’un kapalı olduğu süre boyunca bu durum puanlamaya yansımadı. Bu tarz puanlamalara, Türkiye’den raportörler de katılıyor ve onlar kendi duygularını katıyorlar. Türkiye’de gazetecilerin mesailerinin yüzde 70-80’i beğenmediği gazetecilerin ne kadar kötü olduğunu söylemekle geçiyor. Bunu ne Arapça ne de İngilizce yayın yapan medyada gördüm” ifadelerini kullandı. Ceren Kenar, attığı tweetten dolayı gözaltına alınan gazeteci Sedef Kabaş ile ilgili olarak ise “Sedef Kabaş meselesinin son derece yanlış olduğunu düşünüyorum. O tweette bir hedef gösterme olduğunu görmedim” şeklinde konuştu.

“MEDYA TARTIŞMALARI SIĞ OLUYOR”
14 Aralık operasyonuyla aslında medya özgürlüğünün konuşulmadığını belirten ve yayın yasakları hakkında bilgi veren İsmail Çağlar, “14 Aralık operasyonunu medya özgürlüğü açısından değerlendirip buradan hükümete saldırmak çok kolay olduğu için tartışma bu eksende yürüyor ve medya tartışmaları sığ oluyor. Her yıl ortalama 40 yayın hakkında yasak kararı verildi. Son dönemde dış işleri dinlemeleri, MİT tırlarının durdurulması, Reyhanlı saldırısı, Aktütün baskını ve Mısır konsolosluğu personelinin IŞİD tarafından rehin alınması konularında yayın yasağı yaşandı. Yayın yasağının somut meseleler için mesleki standartların oturmadığı durumlarda faydalı ve istenilebilecek bir enstrüman haline geldiğini görüyoruz. Rehine krizinde, ‘Hükümet, IŞİD’e terörist diyemiyor çünkü rehineler var’ yönünde yayınlar yapıldı ve hükümetin, IŞİD’e terörist demesini, IŞİD’in de rehineleri öldürmesini isteyenler bile oldu” dedi.

“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GELİŞİM KAT ETTİ”
Bugün fail-i meçhul gazeteci cinayetlerinin olduğu dönemlerdeki gibi basının zorla susturulduğu yönünde bir intiba oluşturulduğunun altını çizen Fahrettin Altun, “Türkiye’de basın özgürlüğünün birtakım sorunları olabilir fakat tarihsel süreç içerisinde baktığımızda aslında basın özgürlüğünün mesleki, hukuki ve ifade özgürlüğüyle ilişkisi boyutları itibariyle bir gelişim kat ettiği ortadadır. Türkiye’de 2000 sonrasında uluslararası boyutu da olan farklı bir iktidar mücadelesinin ortaya çıktığını biliyoruz. Bu konu içerisinde basın özgürlüğü bir aparat olarak kullanılıyor. Bugün fail-i meçhul gazeteci cinayetlerinin olduğu dönemlerdeki gibi basının zorla susturulduğu yönünde bir intiba var. Bu son derece yanlış. Bugün aslında 7 tutuklu gazetecinin olduğu ve bu tutuklamaların görüşleri sebebiyle olmadığı ortadadır. 14 Aralık operasyonuyla beraber bu tartışma canlandı. Oysa göz ardı edilen husus, basınla ilgili faaliyetlerin merkezde olmadığı meselesidir. Toplum içinde basın mensubunun diğer insanlardan bir üstünlüğü yoktur. Basın mensupları da diğer insanlar gibi hukuki kovuşturmalara uğrayabilirler, soruşturulabilirler ve ceza almaları gerekiyorsa da alabilirler” ifadelerini kullandı.

FAHRETTİN ALTUN’DAN BÜLENT KENEŞ’E CEVAP
Dün öğlen saatlerinde Basın Özgürlüğü Tartışmaları panelinin duyuru tweetini attıktan sonra Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş’in hakaret içerikli tweetler attığını belirten Fahrettin Altun, “Bu durumun basın özgürlüğünü dışında başka bir boyutu var. Eleştirinin her zaman olması gerekiyor ama hakaret sözkonusu olduğunda başka bir durum ortaya çıkıyor” dedi.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Meclis üyesini sıkıştırıp, aracı yumrukladı… O anlar kamerada Bursa’da Osmangazi Belediyesi Meclis Üyesi Özlem Bodur, trafikte yol verme tartışması sonrası saldırıya uğradı. İddiaya göre yol vermediği gerekçesiyle öfkelenen şüpheli sürücü, Bodur’u takip ederek aracına saldırdı. O anlar kameraya yansırken, şüpheli çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Edinilen bilgiye göre, Hamitler Mahallesi Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı üzerinde seyir halinde olan Özlem Bodur, yol verme meselesi nedeniyle tanımadığı bir sürücünün tepkisiyle karşılaştı. İddiaya göre şüpheli sürücü, bu nedenle trafikte Bodur’u sıkıştırarak sinkaflı el hareketlerinde bulundu. Sıkıştırma nedeniyle durmak zorunda kalan Bodur, bu sırada araçtan inen şahıs A.G.’nin saldırısına uğradı. Şüpheli önce aracın aynasını kırdı, ardından araca yumruk atıp olay yerinden uzaklaştı. O anlar kameraya yansırken, şüphelinin "Seninle görüşeceğiz, seni öldürürüm" şeklinde tehditlerde bulunduğu iddia edildi. Olay sonrası polis merkezine başvuran Osmangazi Belediyesi Meclis Üyesi Özlem Bodur, maddi zarar oluşmadığını ancak hakaret ve tehditlere maruz kaldığını belirterek şikâyetçi oldu. Yapılan araştırmada söz konusu aracın sahibinin A.G. olduğu tespit edildi. Şüpheli A.G.’nin ifadesinde suçlamaların bir kısmını kabul ettiği öğrenildi. Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda adliyeye sevk edilen şüpheli A.G., çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan, olayın ardından AK Parti ve MHP’li milletvekillerinden ve Meclis üyelerinden Özlem Bodur’a destek mesajları geldi. Milletvekilleri, trafikte şiddetin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak sürecin yakından takip edileceğini ifade etti.
Aydın Bir kişinin öldüğü kaçak define olayında 1 tutuklama Aydın’ın Efeler ilçesinde iddiaya göre define aramak için kaçak kazı yaparken girdiği tünelde mahsur kalan şahıs ekiplerin saatler süren arama çalışmasının ardından ölü olarak bulunurken, tünelin dışında bekleyen diğer şahıs ise jandarmadaki işlemlerinin ardından sevk edildiği adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay, sabaha karşı Kalfaköy Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, define aramak için kaçak kazı yaptıkları iddia edilen şahıslardan biri açtıkları tünele girdi. Dışarıda kalan T.Y. (44) içerideki Sezer Ayhan (32) isimli arkadaşından uzun süre haber alamayınca durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine bölgeye jandarma, AFAD, UMKE, Jandarma Arama Kurtarma Ekibi (JAK) yönlendirildi. Kısa sürede bölgeye gelen ekipler tünel içerisindeki Ayhan’a ulaşmak için çalışma başlattı. Yaklaşık 20 metre uzunluğundaki tünelin uzun ve dar olması ekiplerin çalışmalarını güçleştirirken, saatler süren kurtarma çalışmalarının ardından Ayhan ölü olarak bulundu. İzmir İl Afet Müdürlüğü’nden getirilen temiz hava besleme sistemi ile mahsur kaldığı tünelden ölü olarak çıkarılan Ayhan’ın cansız bedeni hastane morguna kaldırılırken, kesin ölüm nedeni yapılacak olan otopsinin ardından belli olacak. Tutuklandı Tünel dışında kalan T.Y. isimli şahıs jandarma ekipleri tarafından gözaltına alındı. Jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen T.Y. çıkartıldığı adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi.
İstanbul Emre Belözoğlu: "Minimum 7-8 oyuncuyla beraber değişmesi gereken bir takımımız var" Kasımpaşa Teknik Direktörü Emre Belözoğlu, minimum 7-8 transfer yapılması gerektiğini söyledi. Trendyol Süper Lig’in 17. haftasında Kasımpaşa deplasmanda oynadığı Galatasaray’a 3-0’lık skorla yenildi. Mücadelenin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Kasımpaşa Teknik Direktörü Emre Belözoğlu, "Galatasaray’a karşı yapabileceğimiz net bir şekilde detaylandırdığımız yerler vardı. Oyunu tutmak adına bence elinden geldiğince uygulamaya çalışan bir oyuncu grubum var. Oyunu 1-0 tuttuk. Galatasaray geçiş yaparken, topu kaptırdığınızda geçişe geçişte güçlü bir takım. Set hücumunda güçlü bir takım. İki tarafı da çok iyi oynayabilen bir takım. Bunun hazırlığını yapmıştık. 1-0 giderken 65-70’te hamle yaptık. Hamlenin karşılığında da biraz daha cüretkar oynamaya çalıştık. Böyle olunca da biraz daha onların daha rahat alan bulmasını vesile oldu. Hücum anlamında isteklerimizi yapamadık. Defans anlamında belli alanlarda Galatasaray’ı sıkıştırdık. Oyuncularımın isteğini, arzusunu görebiliyorum. Devreyle beraber değişmemiz gerekiyor. Kasımpaşa ilk defa sahasında maç kazanmadan devreyi bitirdi. O yüzden takımımızda değişim kaçınılmaz gibi duruyor. Hemen yarından itibaren 3 gün antrenman yapacağız. 2 Ocak’ta kampa gideceğiz. Minimum 7-8 oyuncuyla beraber değişmesi gereken bir takımımız var. İnşallah bunu yaparız" diye konuştu. Gelmeden önce kadroyla ilgili ekibiyle değerlendirme yaptığını ifade eden Belözoğlu, "Buna rağmen en iyisini yapmak için buradayız. Kadroyu güçlendireceğimizi düşündüğümüz bir devre arası var. Bence Kasımpaşa’nın bunu yapması gerekiyor. Kerem (Demirbay) iyi bir oyuncu. İsmi geçen oyunculardan biri de o. Topu tutmada, yönlendirmede o benim istediğim oyunu ortaya çıkabilecek bu tarz oyunculara ihtiyaç var gibi görünüyor. Ceyhun Bey’le görüştük, başkanlarımızla görüştük. Takımın güçlenmesi adına bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum. 17 maçın minimum 8-9 galibiyet çıkarabilecek bir takım inşa edeceğiz. Şikayet edecek durumda değilim. Şikayet etmemeliyim bu kadroya geldiysem. Bugün planlarımızın bazıları tuttu, bazıları tutmadı. Karşımıza güçlü bir takım vardı" şeklinde konuştu. "Elimde peynir, domates varken, kimse benden sucuklu ya da sosisli pizza beklememeli" Elindeki kadroyla iyi işler çıkarmaya çalıştığını vurgulayan Emre Belözoğlu, "Elindeki malzemeyle en iyi lezzeti çıkarabilecek oyunu yapmak durumundayım. Elimde peynir, domates varken, ben sadece peynirli domatesli en güzel pizzayı yapmalıyım. Kimse benden sucuklu ya da sosisli pizza beklememeli. Bu işin gerçeği budur. Teknik adamlar bir şeyleri konuşurken biraz daha gerçekçi yaklaşmalılar. Ben burada elimdeki mevcutla bile en iyi neyi yapabilirim, bunun derdindeyim. Ofansif anlamda kesinlikle değişmemiz gereken, gelişmemiz gereken yerler var" ifadelerini kullandı. Her çalıştırdığı takımın kendisine tecrübe olduğunu aktaran Belözoğlu, "Elimizdeki güce göre en lezzetlisini yapmak zorundasınız. Ankaragücü’yle yaşadığımız süreç tamamen bence hakemlerin organize ettiği bir süreçti. Antalyaspor, geçen sene bence yine ligin en sıkıntılı kadrolarından bir tanesiydi ama bence iyi iş çıkardık. Lige çok iyi başladık. 4 maçta 9 puan aldık. Camia mutsuz, 4 maçın 4’ünü de kazanmamız gerekiyor diyorlardı. Ben o yüzden bıraktım. Çünkü bazen ülkede gerçeklerle karşılaşmak istemeyen bir grupla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Gerçekçi bakacağız. Bunları tecrübe olarak görüyoruz. Teknik adamlık kariyerimde iyi de gitse kötü de gitse hedeflerimden vazgeçmeden yoluma devam edeceğim. Bu bir tecrübe. Hep böyle bakarım" diyerek sözlerini tamamladı.