GÜNDEM - 17 Ekim 2019 Perşembe 13:01

'Batı medyası Barış Pınarı Harekâtı’nı PKK-YPG’nin gözünden aktarıyor'

A
A
A
'Batı medyası Barış Pınarı Harekâtı’nı PKK-YPG’nin gözünden aktarıyor'

‘Barış Pınarı Harekâtı ve Medya Paneli’nde konuşan Doç. Dr. Yusuf Özkır, Batı medyasının harekâtı PKK-YPG’nin gözünden aktardığını söyledi.

İstanbul Medipol Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Kulübü, 'Barış Pınarı Harekâtı ve Medya' başlıklı panel düzenledi. TGRT Haber Spikeri Alper Altun’un moderatörlüğünü üstlendiği panele İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yusuf Özkır ve Öğretim Görevlisi Dr. Bora Bayraktar konuşmacı olarak katıldı. Medipol Medya Merkezi TV Stüdyosu’nda düzenlenen panelde, Türk Silahlı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Fırat’ın doğusuna yapılan Barış Pınarı Harekâtı ile Avrupa ve ABD’deki yansımaları değerlendirildi.

Özkır: "Batı medyası hukuki sınır ve gazetecilik ilkesi tanımıyor"
Doç. Dr. Yusuf Özkır, Barış Pınarı Harekâtı’na ilişkin Batı medyasında bilinçli bir çarpıtma olduğunu söyledi.
Avrupa ve ABD medyasındaki Türkiye karşıtlığının kökenlerinin epey geçmişe gittiğini belirten Özkır, "Bunun ekonomik, siyasi, dini ve tarihi kökenleri var. Terör örgütü olarak PKK, uzun bir zamandır Avrupa ülkeleri, BM, AB ve ABD’nin terör örgütleri listesinde bulunuyor. İçlerinde devlet kurumlarının da yer aldığı Batı medyası genel yayın politikalarını PKK-YPG-PYD savunuculuğu bağlamında şekillendiriyor. Bu tutumlarıyla gazeteciliğin evrensel hukuk kurallarıyla uyumlu ilkelerinin dışına çıkıyorlar. İkincisi, gazeteciliğin öngördüğü tarafsızlık ilkesi gereği Türkiye’nin tezlerinden de bahsedilmesi gerekirken, Batı medyası bir koro halinde ezberlenmiş sloganları PKK lehine seslendiriyor. Türkiye ne zaman kendi çıkarları doğrultusunda hareket etse, Batı kamuoyunun önemli bir bölümü bu durumu genel olarak kendi aleyhine görerek ona göre pozisyon alıyor, benzer iddiaları manşete taşıyor. Bu iddiaların ilkini DEAŞ bağlamında üretilen yalan haberler oluşturuyor. İddiaların ikincisini, Türkiye’nin sivilleri hedef aldığı yalanı oluşturuyor. Üçüncüsü ise ‘Türkiye Kürtleri hedef alıyor’ yalanı. Haberlerde ve köşe yazılarında terör örgütü PKK, YPG, PYD demek yerine ‘Kürtler’ ifadesi bilinçli olarak kullanılıyor" dedi.

Bayraktar: "Suriye ile ilişkiler hep iniş çıkışlı oldu"
Dr. Bora Bayraktar ise Türkiye’nin harekât ile birlikte Fırat’ın doğusunu PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerinden temizlemeyi hedeflediğini hatırlattı.

Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerinde iniş çıkışların yer aldığını kaydeden Bayraktar, şöyle devam etti: "Türkiye 910 kilometrelik en uzun kara sınırını Suriye ile paylaşıyor. Sınırın her iki yanında birbirleriyle akraba birçok aile bulunuyor ancak bu yakınlık iki devletin tarihsel süreçteki ilişkilerinde iniş çıkışa engel olamadı. İki ülke Hatay meselesi, Abdullah Öcalan ve Fırat Nehri gibi konularda karşı karşıya geldi. Suriye’de ilk protestolar başladığında Türkiye o dönem iyi ilişkiler içinde olduğu Esed yönetimine reform önerileri sundu ancak kabul edilmedi, sonrasında da köprüler atıldı. Suriye’de başlayan iç savaş bir boşluk doğurdu ve terör örgütleri bu toprakları hareket üssü olarak kullanmaya başladı. Suriye iç savaşının arka planında Avrupa’nın enerji güvenliği, Rusya, Türkiye ve İran’ın enerji geçişinde by-pass edilmesi, bunun Irak ve Suriye’nin kuzeyinden açılacak bir koridor ile Akdeniz’e taşınması vardı. Türkiye kendi sınırlarına hapsedilmek istendi. Bu kapsamda 2015-2016 terör dalgası, hendek kalkışması, DAEŞ’in alan hakimiyeti, 15 Temmuz Darbe Girişimi, 2017 Irak Kürtlerinin bağımsızlık referandumu, ABD’nin YPG üzerinden bölgeyi dizayn etmesi gibi projeler devreye sokuldu. Türkiye 15 Temmuz direnişi, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Pençe I- Pençe II, yurt içi terörle mücadele operasyonları, milli savunma projeleri, S-400 alımı, Soçi ve Astana süreçleriyle bu kuşatmayı yardı. Barış Pınarı Harekâtı operasyonunun başarıya ulaşması ile bu kazanım kökleşecektir".

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Türkiye’nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor Türkiye’nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergiliyor. Erzincan Kemaliye’deki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliyeli olan, Prof. Dr. Ali Demirsoy’un katkıları ile kuruldu. Müzeyle ilgili şu bilgilere yer verildi: “Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliye ilçesinde kurulan “Doğa Müzesinde Bilimsel Bir Gezinti” isimli proje kapsamında 2009 yılında kuruldu. Müzenin kuruluşuna Prof. Dr. Ali Demirsoy, Prof. Dr. Aydın Akbulut ve Öğ. Gör. Yusuf Durmuş öncelik etti. Bu müzede sergilenen örneklerin önemli bir kısmı 10 ayrı üniversiteden 48 bilim insanının görev aldığı “Kemaliye ve Çevresinin Biyoçeşitlilik Açısından İncelenmesi” projesi kapsamında bölgeden toplanan jeolojik ve biyolojik örneklerden oluşmakta. Kurulduğu tarihten bugüne bölge halkı, öğrenciler ve ekoturizm açısından önemli bir ilgi odağı oldu. Ülkemizin değişik bölgelerinden ve Kemaliye çevresinden alınan mineral, taş, toprak ve her türlü jeolojik materyal MTA’daki uzmanlara teşhis ettirilerek dolabların içindeki raflarda uygun kaplarda sergilenmekte. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş mineral, kristal, toprak, kayaç örnekleri sergilenmekte. Kemaliye ve çevresinin Gastropad, Bivalvia ve Echinodermata gruplarına ait fosil örnekleri teşhis edilerek, raflarda sergilenmekte. Bir hücreli bitki ve hayvanların mikroskop altında görüntülerinin sunulduğu bir bölüm bulunmakta. Karasal ekosistemin ilk canlı gruplarından olan likenler doğal ortamına uygun habitat ortamları hazırlanarak sergilenmekte. Yine Kemaliye’den toplanan ve teşhis edilen karayosunu örnekleri sergi panolarına yerleştirilerek sunulmakta. Omurgasızların önemli bir kısmı formol ve alkol içinde kavanozlarda etiketleriyle birlikte sunulmakta. Böceklerin büyük bir kısmı, bilimsel örnek hazırlama yöntemine göre içi boşaltılıp tahnit edilmiş, özel böcek iğnelerine geçirilerek panolarda (müze görsel materyali olarak) ya da parazitlere karşı özel korumalı, çekmeli müze dolaplarında saklanmakta. Müzenin en ağırlıklı kısmını böcekler ve herbaryum materyali oluşturmakta. Bölgenin ve ülkemizin tatlısularında ve denizlerinde yaşayan balık örnekleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek (formolalkol) görsel malzemeye dönüştürülerek sergileniyor. Aynı işlem amfibiler için de yapılmıştır. Farklı türlerden oluşan amfibi örnekleri alkollü kaplar içinde ve sergi dolaplarında teşhir edilmekte. Birçok zehirli yılın türünün bulunduğu sürüngen örnekleri de aynı yöntemle görsel malzemeye dönüştürülmüştür. Özellikleri, zehirleri ve korunma önlemleri konusunda bilgiler verilmiştir. Çeşitli fırsatlarla elde edilmiş kuş örnekleri tahnit edilerek sunulmaktadır. Kemaliye ve çevresinden 200 yakın kuş türünün (bir kısmı göçücü, transit) varlığı bilinmektedir. Bu kuş türlerine ilişkin tanıtıcı resimler ve tahnit malzemeleri önemli bir eğitim malzemesi niteliği taşımakta. Türkiye’deki yırtıcıların büyük bir kısmını barındıran yörede, memeliler önemli bir yer tutmaktadır. Soyu tehdit altında olan ayı, kurt, vaşak, sansar, dağ keçisi, porsuk, sincap, yedi uyur, fındık faresi, yer sincabı, çok sayıda küçük memeli ve kemirici türleri yörenin fauna elemanları olarak müzede halkın ve eğitim camiasının hizmetine sunulmuştur. Çeşitli şartlar altında elde edilmiş olan büyük ve küçük memeliler tahnit edilerek üç boyutlu sergilenmiştir. Ayrıca bu memelilerin postları ve bazılarının iskeletleri de sergilenmekte ve tanıtıcı bilgi verilemekte. Kemaliye ve çevresinden teşhis edilen 1000 kadar bitkinin en az yarısı, özellikle soğanlı bitkiler görsel olarak sunulmuştur. Bitkiler müze materyali olarak preslendikten sonra kartonlara yapıştırılmıştır. Bu örneklerin hepsi herbaryum örnekleri olarak özel dolaplarda bilim insanlarının kullanımına açıktır ve sergilenmekte”