GÜNDEM - 07 Ağustos 2017 Pazartesi 09:26

Bir kabak çekirdeğiyle hayatları karardı |Manisa haberleri

A
A
A
Bir kabak çekirdeğiyle hayatları karardı |Manisa haberleri

Manisa’da anneannesi ile parkta oyun oynarken yemeye çalıştığı bir kabak çekirdeğinin nefes borusuna kaçması sonucu uzun süre nefessiz kalarak beyin hücreleri ölen minik Beyza, 3 yıldır yatağa mahkum bir hayat yaşıyor. İlk iki yıl ellerindeki bütün imkanları kullanarak kızlarının tedavilerini sürdüren aile ise artık tedaviye yetişemediklerini belirterek Sağlık Bakanlığından evde fizik tedavi imkanının sağlanmasını istedi.

Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde yaşayan Gürcan ailesinin minik kızları Beyza, henüz 26 aylıkken anneannesi ile birlikte parkta oynadığı sırada yemeye çalıştığı bir kabak çekirdeğinin boğazına takılması sonucu uzun süre nefessiz kalarak beyin felci geçirdi. Yaşıtları gibi oldukça hareketli bir kız çocuğu olan minik Beyza bugün 5 yaşında ve son 3 yılını serabrel palsi rahatsızlığıyla yatağa ve cihazlara bağlı olarak geçiriyor. Karnından beslenen ve solunum yapabilmesi için trakeostomi takılan minik Beyza’nın yeniden eski sağlığına kavuşabilmesi için bütün birikimlerini harcayan ailesi ise artık masraflara yetişemez duruma geldi. Kızlarında enfeksiyon riski olduğu için fizik tedavi merkezlerine gidemediklerini ve evde bire bir fizik tedavi uygulanmasını gerektiğini anlatan aile, bu uygulamanın pahalı olması nedeniyle karşılayamaz duruma geldiklerinden dolayı Sağlık Bakanlığından yardım istedi.

Tek isteğinin kızlarının yeniden eski sağlığına kavuşması olduğunu kaydeden baba Mustafa Gürcan, “Evladımın eski sağlığına kavuşarak vatanına, milletine faydalı bir birey olmasını istiyorum. Bu yaşadığı kaza sonrası tekrar sağlığına kavuşmasını istiyorum. Artık yetemiyoruz. Maddi açıdan pahalı bir hastalık olduğu için yetemiyoruz” dedi.

“Son 3 yıldır cehennemi yaşıyoruz”

Kızı Beyza’nın anneannesi ile birlikte parkta vakit geçirirken yemeye çalıştığı bir kabak çekirdeğinin nefes borusuna kaçarak tıkadığını ve hastaneye kaldırıldığını anlatan baba Mustafa Gürcan, “Kızım Beyza anneannesi ile birlikte parkta oynarken kabak çekirdeği boğazına yapışıp rahatsızlandı. Hastaneye eks durumunda kaldırıldı. Hayata tekrar geri getirilmeye uğraşıldı. O da uzun sürdüğü için beyin hücreleri ölerek beyin felci oldu. Şu an tam 3 yıl oldu. 17 Temmuz 2014 tarihinde akşam saat 22.30 sıralarında oldu. 3 yıldır adeta cehennemi yaşıyoruz. Yaşadığımız son 3 yıl tek kelimeyle cehennem gibiydi. Toplumdan neredeyse koptuk. Artık sadece onun için vardık. Ailece elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Eşim de ben de memur olduğumuz için işten kalan zamanlarımızı kızımıza harcıyoruz. Asıl bize bu konuda yardımcı olan anneanne ve dededir” şeklinde konuştu.

“Tek isteğimiz evde fizik tedavi alması”

Son 3 yıldır maddi ve manevi olarak ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalıştıklarını anlatan anne Fevziye Gürcan, “Yetemediğimiz yerler de oluyor. Örneğin ilk iki yıl fizik tedavi aldırabildik ama son bir yıldır fizik tedavi aldıramıyoruz. Trakeostomimiz olduğu için ve ciğerimiz açık olduğundan dolayı enfeksiyon riskimiz çok yüksek. Herhangi bir fizik tedavi merkezine de gidemiyoruz çünkü enfeksiyon riski nedeniyle kabul edilmiyoruz. Şu an istediğimiz Beyza’nın yoğun bir şekilde fizik tedavi alması. Bu da ancak şu durumda ev ortamında olabiliyor. Yatılı olan yani hastane tarzı yerlerde hastane enfeksiyonu nedeniyle uzun süre kalamıyoruz. Onun dışında günlük götürüp getirebileceğimiz yerlerde fizik tedavi toplu alanlarda olduğu için kabul edilemiyoruz. Fizik tedavi merkezleri kabul etmiyor zaten. Bunun tek yolu şu an evde bire bir fizik tedavi alması. Trakeostomimiz olmasa merkezlere gitme şansımız daha iyi olur, gidebileceğiz en azından ama bu şu an pek mümkün görünmüyor” diye konuştu.

Trakeostomi cihazının solunumda yaşadığı sıkıntı nedeniyle takıldığını anlatan anne Gürcan şunları söyledi:

“Trakeostomi, solunumda sıkıntı yaşadığı için, solunum yapması amacıyla takıldı doğrudan ciğere açılan bir alet. Şu an tam olarak gelişmediği için henüz çıkması mümkün değil ama ileride fizik tedavi ile beyni uyararak hücrelerin yeniden canlanmasını umut ediyoruz. Fizik tedavi ile beyin uyarıldıkça solunum merkezi de çalışarak trakeostomiden de kurtulmayı planlıyoruz. Yani şu an önceliğimiz o. Trakeostomiden kurtulmamız demek hem bizim giderlerimizi azaltacak hem de çocuğumun rahat bir fizik tedavi almasını sağlayacak. Şu an Beyza’nın aspirasyon cihazını sürekli aspire etmemiz gerekiyor. Bunun için aspirasyon sondası, eldiveni, spancı, boyun bağı, boğazındaki solunum için takılan aletin belirli aralıklarla değişmesi gerekiyor. Bunların hepsi gerçekten ciddi masraflar. Rutin kontrollerine götürmemiz gerekiyor. Yurt dışından getirdiğimiz 3 tane iğnemiz var mesela. Bunların ikisini Türk Eczacılar Birliğinin aracılığıyla birini de doktorumuzun aracılığıyla getirdik. Bunların hepsi para. Sonuçta biz de iki kişi çalışıyoruz ama evimiz kira bir çocuğumuz daha var. Biz de her aile gibi geçinip yaşamak zorundayız. Belli bir noktadan sonra da tıkanıp kalıyorsunuz. Ciddi anlamda sıkılıyoruz ve artık yetemiyoruz. Şu an en büyük derdimiz en büyük eksiğimiz fizik tedavi. Sağlık Bakanlığından istediğimiz en büyük şey fizik tedavi. Evde fizik tedavi için bize yardımcı olunmasını istiyoruz.”
Torunu Beyza’nın kendi yanında bu duruma düşmesi nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu dile getiren anneanne Necla Atala ise 3 yıldır kızı ve damadı işteyken torununun gündüz bakımını üstlendiğini anlattı.

Sadık Cangel 

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Türkiye’nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor Türkiye’nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergiliyor. Erzincan Kemaliye’deki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliyeli olan, Prof. Dr. Ali Demirsoy’un katkıları ile kuruldu. Müzeyle ilgili şu bilgilere yer verildi: “Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliye ilçesinde kurulan “Doğa Müzesinde Bilimsel Bir Gezinti” isimli proje kapsamında 2009 yılında kuruldu. Müzenin kuruluşuna Prof. Dr. Ali Demirsoy, Prof. Dr. Aydın Akbulut ve Öğ. Gör. Yusuf Durmuş öncelik etti. Bu müzede sergilenen örneklerin önemli bir kısmı 10 ayrı üniversiteden 48 bilim insanının görev aldığı “Kemaliye ve Çevresinin Biyoçeşitlilik Açısından İncelenmesi” projesi kapsamında bölgeden toplanan jeolojik ve biyolojik örneklerden oluşmakta. Kurulduğu tarihten bugüne bölge halkı, öğrenciler ve ekoturizm açısından önemli bir ilgi odağı oldu. Ülkemizin değişik bölgelerinden ve Kemaliye çevresinden alınan mineral, taş, toprak ve her türlü jeolojik materyal MTA’daki uzmanlara teşhis ettirilerek dolabların içindeki raflarda uygun kaplarda sergilenmekte. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş mineral, kristal, toprak, kayaç örnekleri sergilenmekte. Kemaliye ve çevresinin Gastropad, Bivalvia ve Echinodermata gruplarına ait fosil örnekleri teşhis edilerek, raflarda sergilenmekte. Bir hücreli bitki ve hayvanların mikroskop altında görüntülerinin sunulduğu bir bölüm bulunmakta. Karasal ekosistemin ilk canlı gruplarından olan likenler doğal ortamına uygun habitat ortamları hazırlanarak sergilenmekte. Yine Kemaliye’den toplanan ve teşhis edilen karayosunu örnekleri sergi panolarına yerleştirilerek sunulmakta. Omurgasızların önemli bir kısmı formol ve alkol içinde kavanozlarda etiketleriyle birlikte sunulmakta. Böceklerin büyük bir kısmı, bilimsel örnek hazırlama yöntemine göre içi boşaltılıp tahnit edilmiş, özel böcek iğnelerine geçirilerek panolarda (müze görsel materyali olarak) ya da parazitlere karşı özel korumalı, çekmeli müze dolaplarında saklanmakta. Müzenin en ağırlıklı kısmını böcekler ve herbaryum materyali oluşturmakta. Bölgenin ve ülkemizin tatlısularında ve denizlerinde yaşayan balık örnekleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek (formolalkol) görsel malzemeye dönüştürülerek sergileniyor. Aynı işlem amfibiler için de yapılmıştır. Farklı türlerden oluşan amfibi örnekleri alkollü kaplar içinde ve sergi dolaplarında teşhir edilmekte. Birçok zehirli yılın türünün bulunduğu sürüngen örnekleri de aynı yöntemle görsel malzemeye dönüştürülmüştür. Özellikleri, zehirleri ve korunma önlemleri konusunda bilgiler verilmiştir. Çeşitli fırsatlarla elde edilmiş kuş örnekleri tahnit edilerek sunulmaktadır. Kemaliye ve çevresinden 200 yakın kuş türünün (bir kısmı göçücü, transit) varlığı bilinmektedir. Bu kuş türlerine ilişkin tanıtıcı resimler ve tahnit malzemeleri önemli bir eğitim malzemesi niteliği taşımakta. Türkiye’deki yırtıcıların büyük bir kısmını barındıran yörede, memeliler önemli bir yer tutmaktadır. Soyu tehdit altında olan ayı, kurt, vaşak, sansar, dağ keçisi, porsuk, sincap, yedi uyur, fındık faresi, yer sincabı, çok sayıda küçük memeli ve kemirici türleri yörenin fauna elemanları olarak müzede halkın ve eğitim camiasının hizmetine sunulmuştur. Çeşitli şartlar altında elde edilmiş olan büyük ve küçük memeliler tahnit edilerek üç boyutlu sergilenmiştir. Ayrıca bu memelilerin postları ve bazılarının iskeletleri de sergilenmekte ve tanıtıcı bilgi verilemekte. Kemaliye ve çevresinden teşhis edilen 1000 kadar bitkinin en az yarısı, özellikle soğanlı bitkiler görsel olarak sunulmuştur. Bitkiler müze materyali olarak preslendikten sonra kartonlara yapıştırılmıştır. Bu örneklerin hepsi herbaryum örnekleri olarak özel dolaplarda bilim insanlarının kullanımına açıktır ve sergilenmekte”