EKONOMİ - 21 Haziran 2021 Pazartesi 16:49

Bitlis’ten ‘beyaz altın’ fışkırıyor

A
A
A
Bitlis’ten ‘beyaz altın’ fışkırıyor

Türkiye rezervinin yüzde 70’lik kısmına sahip Bitlis’te ‘beyaz altın’ olarak bilinen ponza madeni, ekonomiye yıllık 500 milyon lira katkı sağlıyor.

Dünya genelinde sadece İtalya, Yunanistan ve Türkiye'de bulunan ponza, diğer iki ülkede bitme noktasına geldi. Türkiye'de ise Afyonkarahisar, Isparta, Nevşehir, Erciyes ve Bitlis'te bulunan ponzanın rezervinin yüzde 70'lik bölümü Bitlis'te bulunuyor.

Günümüzde "beyaz altın" olarak adlandırılan ponza taşının Türkiye rezervlerinin çoğuna sahip olması, Bitlis'e ayrı bir önem katıyor. Ponza madeni başta savunma, inşaat, tarım, tekstil ve kimya olmak üzere birçok sektörde hammadde olarak kullanılıyor. Türkiye'de ağırlıklı olarak inşaat sektöründe yalıtım malzemesi olarak kullanılan ponza, Bitlis'ten yurdun birçok bölgesine gönderiliyor.

“Bölgenin kaderini değiştirebilir”

Ponza madeni rezerviyle ilgili bilgi veren Tatvan Ticaret ve Sanayi Odası (TATSO) Başkanı Bilal Adabağ, ponza ve perlit madeninin Bitlis ekonomisi için oldukça önemli bir kaynak olduğunu söyledi. Ponza madeninin bölgenin kaderini değiştirebilecek önemli bir maden olduğuna dikkat çeken Adabağ, “Madencilik sektöründe ponza, Bitlis için çok önemli bir kaynak. Özellikle Nemrut Kalderası ile Süphan Dağı'nın burada olması büyük bir önem kazanmakta. Bu alan ve çevresi volkanik tüflerden oluşuyor. Bu, madencilik açısından yöre için büyük bir nimet. Tatvan ve Adilcevaz arasında büyük bir yoğunlukta ponza ve perlit yataklarına sahibiz. Ponza madeninin dünya rezervinin yüzde 15'i Türkiye'de, ülkedeki rezervin yüzde 70'i ise Bitlis'te bulunmaktadır. Bu maden bölgemizin kaderini değiştirebilir" dedi.

Ponza madeninin ülkemizde bulunan yer altı kaynaklarının en önemlilerinden biri olduğunu dile getiren Adabağ, ponzanın dünyada ender görülen bir taş olduğuna vurgu yaparak, "Ponza, yapı ve özellikle yatılım malzemesi olarak kullanılan bir madde. Bu madde başta savunma sanayisi, inşaat sektörü, tarım sektörü, tekstil sektörü ve kimya sektörü olmak üzere birçok sektörde hammadde olarak kullanılabiliyor. Bu madene özellikle volkanik kalıntıların olduğu bölgelerde rastlamak mümkün, ancak neredeyse dünya rezervi tükenmek üzeredir. Türkiye'de ise ağırlıkla bu maddeye rastlamak mümkün. Bitlis dışındaki bölgelerdeki rezervler, genellikle asidik bir malzeme ama yüzde 70'lik rezervi Bitlis sınırında bulunan ponza madeni, bazik yapıya sahip. Buradaki madde, aynı zamanda ham ve homojen. Diğer bölgelerde ise bu madde karışık ve kirli haldedir. Burası hem yapı bakımından çok hafif, malzeme olarak da homojen bir madde. Türkiye’de üretilen ponzanın yaklaşık yüzde 90’ı inşaat sektöründe değerlendirilmektedir. Daha fazla katma değer sağlayan yeni kullanım alanlarında yeterince değerlendirilemediği için maalesef şu an ülke ekonomisine yapması beklenen katkının düşük olduğu söylenebilir. Ponzanın farklı ve yeni kullanım alanlarında değerlendirilmesi durumunda ülkemiz ve ilimizin ekonomisine önemli bir katkı yapacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Bitlis’ten ‘beyaz altın’ fışkırıyor

“TATSO-üniversiteler işbirliği ile ortak proje planlanıyor”

TATSO olarak Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) ve Hacı Bektaş Veli Üniversitesi ile ortak proje yapmayı planladıklarını kaydeden Bilal Adabağ, “Kentte bulunan yaklaşık 25'e yakın ruhsatlı işletme sadece bims üretimi yapıyor.

Daha öncesinde üniversite ile yaptığımız çalıştayda ponzanın farklı ürünlerde kullanılabileceğini gördük. Bu anlamda Bitlis Eren ve Hacı Bektaş Veli üniversiteleriyle ortak proje yapmayı planlıyoruz. Dünyada stratejik konumda olan ponza madeninden katma değeri yüksek ürünler üretmek istiyoruz. İnşaat sektörü yalıtım malzemesi olarak kullanabiliriz.

Ponza ve bims imalatçılarının bir kooperatif çatısı altında toplanıp Ar-Ge laboratuvarı kurarak farklı ürünler geliştirmek gerekiyor. Şu anda neredeyse kamyonunu 200 liraya satan ocak sahipleri var. Ocak sahipleri bu işten kar etmiyor, ülkemiz kazanmamış oluyor. Ham maddeyi içeride tutarak katma değeri yüksek ürün haline dönüştürüp öyle satmamız gerekiyor. Mineral sıva yaparak satabiliriz. Bir teneke mineral sıvanın fiyatı 300-400 lira iken bir kamyon ponzayı 200 liraya satıyoruz. Ponza çok büyük bir ekonomik potansiyel. Şu anda ekonomiye yıllık 500 milyon lira katkı sağlıyoruz. Bu 1 milyar liraya yükselebilir. 10 yıl önceki fiyatlarla şimdiki fiyatlar aynı. Bu konuda ciddi bir çalışmaya ihtiyaç var” şeklinde konuştu.

 

Hakan Okay
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, 5 yıllık hasreti sonlandırmak için parkede Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, THY Euroleague play-off serisi beşinci maçında Fransız ekibi Monaco ile deplasmanda karşılaşacak. Sarı-lacivertliler, seride öne geçerek 5 yıllık Final Four hasretini sonlandırmak istiyor. THY Euroleague play-off serisi beşinci maçında Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı, yarın TSİ 20.00’de Salle Gaston Medecin’de Monaco ile karşılaşacak. Geçtiğimiz cuma günü İstanbul’da oynanan müsabakayı Fransız ekibi 65-62 kazanarak seriyi 2-2’ye getirmişti. Yarın akşam oynanacak karşılaşmada parkeden galip ayrılan takım Dörtlü Final biletini cebine koyacak. Hedef 5 yıl sonra Final Four Fenerbahçe, 2015-2019 yılları arasında üst üste 5 kez kaldığı Final Four’da 2017 yılında şampiyonluk yaşadı. Sarı-lacivertliler bu süreçte 3 kez de final oynadı. Fenerbahçe yarınki mücadeleyi kazanması halinde bu başarıyı tekrarlayacak. 2020 yılında korona virüs sebebiyle sezon iptal edilirken, sonraki dönemlerde sarı-lacivertliler iki kez çeyrek final, bir kez de normal sezonda turnuvaya veda etti. Fenerbahçe Başantrenörü Sarunas Jasikevicius, son 3 sezonda Barcelona ile yer aldığı Dörtlü Final’ee bu kez de Fenerbahçe’yle gitmenin hesaplarını yapıyor. Dörtlü Final Berlin’de THY Euroleague’de şampiyonu belirleyecek Dörtlü Final organizasyonu, Almanya’nın başkenti Berlin’de yapılacak. Dörtlü Final, 24-26 Mayıs’ta Berlin’de Mercedes-Benz Arena’da düzenlenecek. Play-off serisini 3-0’lık sonuçla geçen Real Madrid, Olympiakos-Barcelona eşleşmesinin galibi ile yarı finalde karşılaşacak. Diğer eşleşmeyi ise Monaco - Fenerbahçe ile bugün oynanacak Panathinaikos - Maccabi Tel Aviv maçlarının galibi oluşturacak. İki takımda öne çıkanlar Euroleague’de bu sezon Fenerbahçe’de Nigel Hayes-Davis 14.3 sayı ve 4.8 ribaund ortalamalarıyla oynarken; Monaco’da Mike James 17.9 sayı, 5.1 asist ortalaması elde etti. Kırmızı-beyazlılarda Alpha Diallo 4.3 ribaund ortalaması ile ön plana çıkarken, sarı-lacivertlilerde Nick Calathes 4.9 asist ortalaması yakaladı. Eşleşmenin Fransa’da oynanan ilk maçını Fenerbahçe 95-91 kazanırken, ikinci müsabakadan ev sahibi takım 93-88’lük skorla galip ayrıldı. İstanbul’daki serinin üçüncü karşılaşmasını sarı-lacivertliler 89-78 kazanırken, son maçta rakibine 65-62 mağlup oldu.
Mersin Mersin ormanlarında fidan sayım programı başladı Mersin Orman Bölge Müdürlüğü, 2024 yılı gençleştirme programı kapsamında fidan sayımlarına başladı. Orman Genel Müdürlüğü Program kapsamında Mersin’de bulunan 2 bin 60,9 hektarlık gençleştirme alanında fidanların sayılacağı bildirildi. Bu alanın 96,9 hektarının sedir, bin 964 hektarının ise kızılçam ağaçlarından oluştuğu kaydedildi. Özellikle kızılçam ağaçlarındaki gençleştirme çalışmalarının geçen yılın sonbaharında tıraşlama metoduyla gerçekleştirildiği aktarıldı. Bölge Müdürlüğünde yapılan açıklamada: "Orman Genel Müdürlüğümüzce, ormancılık faaliyetlerimiz arasında yer alan orman ve orman kaynaklarını korumak, doğaya yakın bir anlayışla geliştirmek, ekosistem bütünlüğü içinde sürdürülebilir ve topluma çok yönlü faydalar sağlayacak şekilde yönetmekle görevliyiz. Görevlerimiz arasında yer alan Silvikültürel faaliyetlerimiz, biyolojik ömrünü tamamlayarak kesimlik çağa ulaşmış ormanlarda meşcerelerin devamlılığının sağlanması için kesilerek yerlerine biyotik ve abiyotik tehlikelere karşı sağlıklı ve stabil ormanların kurulmasını, en yüksek miktar ve kalitede sürekli olarak orman ürünleri üretiminin sağlanmasını, ormanın çeşitli ekolojik, ekonomik ve sosyokültürel fonksiyonlarının sürekli ve en iyi şekilde yerine getirilmesini kendisine gaye edinmiştir. Bu çerçevede Mersin Orman Bölge Müdürlüğümüzce Silvikültür Şube Müdürlüğü tarafından 2024 yılı gençleştirme programı kapsamında bölgemiz genelinde fidan sayımlarına başlandı" denildi.
Tokat Tokat’ta öğretmenler oyunla matematik becerilerini yarıştırdı Tokat’ta matematik öğretmenleri arasında heyecan verici bir yarışma düzenlendi. Öğretmenler özgün oyun ve etkinlikler geliştirmek için bir araya geldi. 25 projeyle katılım sağlanan yarışmada projeler arasından en başarılı 25’i seçilerek sergilenmeye değer bulundu. Tokat’ta “Matematik dersi öğretmenler arası özgün oyun ve etkinlik geliştirme” yarışması düzenlendi. Yarışmaya katılan 25 projede öğretmenler kıyasıya yarıştı. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde açılan standlarda, öğretmenlerin matematik öğretimini oyunlarla destekleyen 25 farklı proje sergilendi. Yapılan projelerin temel amacı öğrencilerin zihinden işlemleri pratik bir şekilde yapabilmesini sağlamak. İl milli eğitim müdürlüğü bu etkinlikle oyunla birlikte matematik becerilerini kalıcı hale getirerek, öğrenmeyi daha eğlenceli bir deneyim haline getirmeyi hedefliyor. “Oynayarak öğrenme, beceri temelli öğrenme açısından çok önemlidir” Yarışma hakkında bilgi veren Tokat Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Kır, “Bugün buradaki sergide ise öğretmenlerimizin matematik öğretme konusunda oyun temelli materyal geliştirme yarışmasına 214 başvuru oldu. Bunlardan 25 tanesi seçilerek sergilemeye değer bulundu. Burada yarışılacak. Bu yarışma sonucunda birinci, ikinci, üçüncü ortaya çıkacak. Bu oynayarak öğrenme, beceri temelli öğrenme açısından çok önemlidir” dedi. Yarışmaya katılan öğretmenler ise “Müdürlük olarak temel amacımız öğretmenler arasında materyal kullanımını, oyun ve etkinlik geliştirmelerini sağlamak ve bunu sınıflarda öğrencilerimize uygulamaktır” diye konuştu.
İstanbul Prof. Dr. Ovalı’dan ‘Kök hücre’ açıklaması: “Büyük ümit olmaktan artık çıkmalı” Kök hücreye yönelik çalışmalar sürerken Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ercüment Ovalı, “Yıllar geçti, hala aynı şeyi söylüyoruz; ileride işe yarayacak. Doğru kullanıldığında bazı hastalıklarda işe yarayabilir, hala kök hücreye çok fazla inanan gruplar var, olmalı da ama en çok uğraşan kişi olarak büyük ümit olmaktan artık çıkmalı diyorum. 1999 yılında kök hücreyi ürettiğimde benden fazla inanan yoktu ama o kadar kabiliyetli değil. Hücreyle gen tedavisinin beraber kullanıldığı modeller var, onlar daha da başarılı olacak” dedi. Kişinin kendisinden veya başka bir vericiden (donör) alınan kök hücrelerin hasta kişiye nakledilerek hastanın hasarlanan hücre, doku ve organlarının yenilenmesi için kullanılan bir tedavi olarak belirtilen kök hücre tedavisine yönelik birçok çalışma sürüyor. Kök hücreye ilişkin araştırmalar devam ederken Kök Hücre ve Hücresel Tedaviler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ercüment Ovalı, kök hücre tedavisine ilişkin açıklamalarda bulundu. “Büyük ümit olmaktan artık çıkmalı” 1998’li yıllarda kök hücre alanında önemli çalışmalar yapıldığını ifade ederek sözlerine başlayan Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ercüment Ovalı, “Hala aynı şeyi söylüyoruz; ileride işe yarayacak. Bugün geldiğimiz yolda artık daha mantıklı konuşmak zorundayız. Doğru kullanıldığında, doğru endikasyonlarda ve doğru dozlarda bazı hastalıklarda işe yarayabilir ama hayatı yeniden meydana getiren bir hücre hala yok. Dolayısıyla kök hücre doğru kullanıldığı yerlerde bunu tartışabiliriz, yeri var ama büyük ümit olmaktan bence artık çıkmalı. Sadece mevcut hücrelerden bir tanesi. Geçen 20 yıldan sonra benim kök hücreye bakış açım biraz daha değişti. Daha spesifik, daha olgun hücreler daha farklılaşmış, işini bilen hücreleri kullanmak bugün için daha önemli. Örneğin; insanların hayatını kurtaran kanser tedavisinde, malign melanom, lösemi, lenfomada hayat kurtaran hücreler söz konusu” dedi. “Kök hücreye eski inancımı korumuyorum" Kök hücre tedavisine yönelik geçmişteki inancını korumadığını söyleyen Prof. Dr. Ovalı sözlerini şöyle sürdürdü: “Kök hücre inflamasyonla, iltihapla giden, kronik yıkımla giden durumlarda yıkımı yavaşlatmak, inflamasyonu azaltmak için iyi bir hücre, bu amaçla kullanılabilir. ‘Verirsem kalbi, beyni, karaciğeri yeniden yaparım’ maalesef bu aradan geçen 25 yıl sonra hala bir gerçek değil. Bilim tartışılacak, 2 farklı görüş savaşacak, sonunda bir sentez çıkacak. Sonra o sentezin antisentezi de çıkacak bilim bu. Dolayısıyla benim deneyimim; Türkiye’de kök hücreyi ilk üreten insanım. 1999 yılında kök hücreyi ürettiğimde 2003 yılında bütün Türkiye’ye bunun nasıl üretileceğini anlattığımda o dönem kök hücreye benden daha fazla inanan kimse yoktu. Bunca yıllık tecrübemden sonra diyorum ki; belli yerlerde hala önemli işler yapabilir ama çok fazla ona görev yüklemeyin, o kadar kabiliyetli değil. Biz eskiden olgunlaşmamış, kök hücre dediğimiz hücreye güvendik. Şimdi ise matür yani bir iş için spesifikleşmiş, o işi yapmak için vücutta fonksiyon gelen hücreleri alıp o amaca uygun kullanmak artık daha doğru sonuçlar veriyor. Bir anda 3-4 tane hastalıkta hücre tedavisi onay aldı ve bütün ilaçları bir kenara itti. Onay alan hücrelerin hepsi matür; olgunlaşmış, işini bilen hücreler. Dolayısıyla işini bilen hücreleri kullanırsak daha başarılı olacağız. Hala kök hücreye çok fazla inanan, büyük işler yaptığını düşünen gruplar var, bence olmalı da diğer taraf mutlaka olmalı. Bizler savaşmalıyız ve böylece doğru yol çıkmalı ama en çok uğraşan kişi olarak kök hücreye eski inancımı korumuyorum” “2 grup şey kanserde bence taşları yerinden oynatıyor” Kanser tedavisine yönelik konuşan Prof. Dr. Ovalı, “Biri Car T Cell, ikincisi TIL (Tümörü infiltre eden lenfositler) adını verdiğimiz 2 grup şey kanserde bence taşları yerinden oynatıyor. Bu 2 tedavi de kanser tedavisinde taşları yerinden oynatan tedavi. Car T Cell başarısını ispatladı zaten. TIL ise malign melanomda başarısını ispatladı. Şimdi meme, akciğer, kalın bağırsak ve pankreas geliyor sonuçlarını hep birlikte bekleyeceğiz. Hücresel tedavi giderek büyüyor ama tarzı değişmeye başladı. Bir de hücreyle birlikte gen tedavisinin beraber kullanıldığı modeller var, onlar daha da başarılı olacak” dedi. “İşe yaramayacak diyorum, ‘Olsun, denemek istiyorum’ diyor, bunun nedeni yanlış reklamlar” Hastaların duyumlar üzerine tedavi talepleri olabildiğini aktaran Prof. Dr. Ovalı, “Hasta bazında reklam çok yayılmaya başladı, sosyal medyaya girdiğinizde ürünlerin, doktorların reklamlarını görüyorsunuz bu önemli bir sorun. Hücresel tedavi gerçek yerini bulabilsin, hak ettiği yere doğru gelebilsin, şimdi biraz medyatik pozisyonda. Hastaya yalvardım, inanın işe yaramayacak, yapmayın, o tedavinin maliyeti 500 bin TL. Yarım milyon para verecek ve diyorum ki işe yaramayacak ‘Ama olsun ben denemek istiyorum’ diyor, bunun nedeni bu yanlış reklamlar” ifadelerini kullandı.