SAĞLIK - 21 Mart 2020 Cumartesi 15:08

Büyüközer: 'Felaketin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması gereklidir'

A
A
A
Büyüközer: 'Felaketin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması gereklidir'

Koronavirüs (kovid-19) ile ilgili açıklamalarda bulunan Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, felaketin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması gerektiğini ayrıca Allah'tan yardım talep edilmesi gerektiğini vurguladı.

Tüm Dünya'yı etkisi altına alan koronavirüs salgını hakkında açıklamalarda bulunan GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, "Virüs, yaşamak için bitki, hayvan veya bakterilere ihtiyaç duyan cansız bir parazittir. Cansız olmalarının nedeni, canlılığın gereksinimi olarak görülen vücut yapısını (organizasyonu) sürdürebilmelerini sağlayan iç aktiviteden (metabolizmadan) yoksun olmalarıdır. Virüsler, enfekte ettikleri yapının dışındayken bir protein zırh içine hapsolmuş bir genetik malzemeden (RNA veya DNA) ibarettirler. Bir yapıyı enfekte ettiklerinde ise protein zırhları dağılır ve DNA/RNA'dan ibaret olurlar. Organizasyon ve iç aktivite kriterlerini aynı anda ve sürekli olarak sağlamadıkları için cansız olarak kategorize edilirler; ancak birçoklarınca 'canlılığın eşiğindeki cansızlar' olarak değerlendirilirler.

Virüslerin sadece proteinden bir kılıfları ve genetik malzemeleri vardır; dolayısıyla canlı bir yapı olmaksızın varlıklarını sürdüremezler. Bu nedenle canlı olmayan yüzeylerde, çoğu zaman kısa sürede (birkaç saat ila birkaç gün içinde) parçalanarak dağılırlar. Antibiyotiklerin virüsler üzerine etkisi yoktur. Virüsler çok küçüktür ve kendiliklerinden metabolizmaları olmaması nedeniyle kendi başlarına üreme yetenekleri yoktur. İçlerine girdikleri yapıları zorlayarak, adeta, yeni virüs üretmek için kullanırlar. Sonrasında da, yapı hücreyi imha ederek hastanın vücudunda hızla çoğalmaya devam ederler." ifadelerine yer verdi.

"Rabbimiz bizi açlık ve korku ile imtihan ediyor" 

"Allah kendi mülkünde, kendi yarattığı kullarını bugüne kadar asude bir şekilde yaşattığı yurtlarında korku ve endişe içerisinde yaşatıyor. Bu bir küresel musibetten başka bir şey olabilir mi?" diyen GİMDES Başkanı, "Kutsal kitabımızda hikmetleri ile anlatılan çeşitli kavimlere, tarihin çeşitli zamanlarında uygulanmış musibetleri okumuyor muyuz? Mühim olan bu musibetlerden ders almak ve yüzümüzün akıyla çıkabilmek Biz mutlaka sizi biraz korku, biraz açlık yahut mala, cana veya mahsullere gelecek noksanlıkla imtihan ederiz. Sen sabredenleri müjdele! Kendilerine yapılan öğütleri unutunca, biz kötülükten men edenleri kurtardık ve zalimleri, Allah'a karşı gelmelerinden ötürü şiddetli azaba uğrattık. Biz de açık seçik mûcizeler olmak üzere onların üzerine tûfan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim olmakta direndiler" ifadelerini kullandı.

"Gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini almalıyz" 

Virüs gelecek diye nefes almaktan korktuklarını belirten Dr. Büyüközer, "Virüs gelecek diye nefes almaktan dahi korkuyoruz. Hâlbuki korkunun, ecele bir faydası olmayacağını neden bilmiyor gibi davranıyoruz? Bir felaketin bir tehdidin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini alacağız muhakkak, ancak tesirini ve yardımını Allah'tan talep edeceğiz. Aşırı telaşın yerine Müslümanca muhasebemizi yapmalıyız, geçmişte yaptığımız yanlışlarımızı hatırlamalı güzelce bir nasuh tövbesi yapmalıyız. Bundan sonramız için yeni bir yol haritası yapmalıyız. Ümmet için dualar yapmalıyız. Ümmet için kalıcı hizmetlerin yapılmasında öncüler olmalıyız..Rabbimiz bizi sıratı müstakimde sabit durmayı nasip buyursun.Her türlü felaketlerden bizi muhafaza buyursun." dedi.

"Ağaçtan düşen bir yaprak bile, ilâhî kaderle düşer" 

Ağaçtan düşen bir yaprağın bile, ilâhî kaderle düştüğü, Kuran'ı Kerim’de beyan edildiğini ifade eden Dr. Büyüközer, "Allah elbette dünyada da cezalandırır. Cezalandırdığını ve kıyamete kadar da cezalandıracağını Kuran'ı Kerimi’nde bildiriyor. Hayatta en çok korkulan ve ilâhî bir tehdit olarak bilinen büyük olaylar; tufanlar, kasırgalar, depremler, kıtlıklar, yıldırımlar, düşman işgalleri ve bulaşıcı hastalıklar ilâhî birer gazap tecellileridir. 'Tabiat olayları' olarak görülen bu tip olaylar, gelişigüzel olmayıp birçok sebep ve hikmetlere bağlıdır. Bu tip acı hâdiseler, insanların isyanları ve günahları sebebiyle meydana gelir. Ve ilâhî nizamın bir emri ile tahakkuk safhasına girer. Allah, zalim değildir. Fakat bu felâketlerin, kulların hak etmesiyle zuhur ettiği bir gerçektir. İlâhî nizama ve yaradılış esaslarına karşı koyanların, Allah'ın ilâhî intikamının acı tatbikatı ile karşılaşmaları kaçınılmazdır." dedi.

"Tüm planların üzerinden Allah'ında bir planı vardır" 

Dr. Büyüközer şöyle devam etti: "ABD’nin bir planı var deniyor, AB’nin bir planı var deniyor, Çin’in bir planı var deniyor, Rusya’nın bir planı var deniyor. Herkesin bir planı varsa hepsinin üzerinde Allah'ın da bir planı olamaz mı?. O’nun planı var şimdi önümüzde. Hepimiz tutukluyuz bu yüzden O’nun mülkünde. Başkanlıktan, bakanlara, diyanetten müftülüklere bu planda adeta gardiyanlık görevini sadakatle yürütüyorlar. Talimat üstüne talimat yayınlıyorlar. İkinci bir emre kadar, Camiler kapansın, Cuma namazları kılınmasın, insanlar birbirine sarmaş dolaş olmasın, tokalaşmasın, aralarında en az 1 metre mesafe olsun, uzaktan baksınlar birbirlerine, sokaklarda dolaşmasınlar, her türlü toplantılar yasaklansın, herkes evde otursun. Bu talimatlara uymanın vatandaşlık görevi olduğu aksi davrananların adeta vatan haini olacağı şiddetle vurgulanıyor.
Tamam! bu görev şuuruna karşı değiliz. Ama ister istemez soruyor insan; alkollü içkiler koronavirüs kadar tehlikeli değil mi? Alımda satımda almış başını giden faizcilik koronavirüs kadar tehlikeli değil mi? Sapkın ilişkileri uygulayan, yayan şahısların serbestçe dolaşmaları koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, Fuhuş yuvaları koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, Sigara koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, Genetik yapıları değiştirilmiş ürünleri tükettirmek koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, MSG’li ürünlerin zararlı oldukları bilindiği halde üretimine izin vermek koronavirüs kadar tehlikeli değil mi?, Rabbimizin haram ve necis olduğunu beyan ettiği hayvanın katkı maddelerini içeren ilaçları, aşıları tükettirmek korona kadar tehlikeli değil mi?. Bu ve daha birçok sorular cevapsız kalıyorken ve bu illetler sebebi ile yılda 10 binlerce insanımız ölürken, koronavirüs için kopartılan bu yaygara, çıkartılan ayyuka kusura bakmayın insana ciddiyet duygusu vermiyor. Biliyorum Kral çıplak diyen insanlar sevilmez. Ama sevilmese de her devirde kral çıplak diyecek doğrucu Davutlar çıkmaya devam edecektir."

"Ümmet için kalıcı hizmetlerin yapılmasında öncüler olmalıyız" 

Dr. Büyüközer son olarak şunları kaydetti: "Allah’ın önceki ümmetler için uyguladığı yasası, bu toplumlar için de aynen vuku bulur ve bunları da benzer bir akıbetle karşı karşıya bırakır. Peygamberlerin helâk olan kavimlerine uygulandığı gibi, peygamber bulunmayan toplumlar da isyankârlıkta aşırıya gidip artık cezalandırılmayı hak edince, öncelikle büyük helakin habercisi niteliğinde bazı küçük cezalarla uyarılırlar. Bu cezalar, A‘râf suresinde de belirtildiği gibi öncelikle bugünkü imtihanımız koronavirüs! Şu hale bakın tesettürlüsü, tesettürsüzü hanım efendiler; sakallısı, sakalsızı beyler, genci ihtiyarı marketlere hücum ettik, rafları bir gece ve bir gündüzde talan ettik. Bir felaketin bir tehdidin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini alacağız muhakkak, ancak faydasını Allah'tan talep edeceğiz."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Hakim ve savcı adaylarına “İş Hayatında İletişim ve Diksiyon” ile “Etkili ve Hızlı Okuma” kursu Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde Silifke Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü tarafından Cumhuriyet Savcılarına, hâkimlere ve hâkim-savcı adaylarına yönelik düzenlenen ve "İş Hayatında İletişim ve Diksiyon" ile "Etkili ve Hızlı Okuma" kursları tamamlandı. Cumhuriyet Başsavcısı Selman Eskiler kursların kapanış konuşmasında, "Silifke Adliyesinde görevli Cumhuriyet Savcıları, hâkimlerimiz ve hâkim-savcı adaylarımızın gönüllülük esasına dayalı olarak mesleki ve kişisel gelişim alanlarında bilgi, beceri ve yetkinliklerini arttırmak gayesiyle çeşitli kurs planlamaları yaptık. Yargı camiasında görev yapan birçok meslektaşımız vermiş oldukları kararlar öncesi hem dijital hem de basılı materyaller ile uzun süreli ve yoğun bir şekilde okuma faaliyetinde bulunmaktadırlar. Bu nedenle okuma süreçlerinde okuma tekniklerini öğrenmeleri ve mesleki anlamda bir takım kolaylıklar edinmeleri adına planlamış olduğumuz ’Etkili ve hızlı okuma’ kursumuz ile iş hayatları boyunca protokol ilişkileri, söyleşi, konferans, ziyaret gibi sosyal ve kültürel etkinliklerine katkı sağlamasını umduğumuz ’İş hayatında iletişim ve diksiyon’ kursumuz tamamlanmıştır. Düzenlenen eğitimler sonucunda katılımcıların yeni bilgiler edinmesi ve bir takım becerilerinde belirgin bir şekilde artış gözlemlenmiş olması bizleri mutlu etmiştir. Bu vesileyle söz konusu eğitimleri veren eğitmenlerimize, eğitimleri başarıyla tamamlayan Cumhuriyet Savcısı, hâkim ve hâkim-savcı adaylarımıza, ayrıca eğitime katkıları sebebiyle Silifke Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederim" dedi. Silifke Adalet Sarayında Esra Kara ve Serdar Türe tarafından pratik ve uygulamalı toplam 72 saat ders verildi.
Aydın Filmlere konu olan incir reçelinde kullanılan ilekler tezgahları süslüyor Filmlere konu olan incir reçelinin yapımında kullanılan ilekler, pazar tezgahlarını süslüyor. Tezgahlarda çok sık bulunmayan ilekleri gören bazı vatandaşlar da merakından tezgaha geliyor. Dünyanın en kaliteli incirlerinin yetiştiği Aydın’da, “deli ilek” olarak bilinen küçük ilekler de pazar tezgahlarını süslemeye başladı. Genellikle ilekler incir ağaçlarını sineklendirmek ve kaliteli incir elde etmek için satın alınırken, bazı vatandaşlar da ilek reçeli yapmak için tercih ediyor. İncir reçeli yapımında kullanılan deli ilekler tezgahlarda yerini alırken, vatandaşlar da yoğun ilgi gösteriyor. Gelen talepler doğrultusunda küçük ilekleri satmaya başladığını ifade eden üretici Raziye Ay; “Bu küçük ilekleri genelde reçel yapmak için alıyorlar. Biz normalde bu küçük ilekleri hep ayıklar sebzelerin içine dökerdik. Bir keresinde soran oldu getirdim. O günden sonra talep artmaya başladı. İlekleri kaynatıp, acı suyunu aldıktan sonra kabuğunu soyarak şerbet içerisinde bekletiyorlar ve reçele dönüştürüyorlar. Biz de talep olunca getirip satmaya başladık. Normalde büyük ilek satışları olur zaten pazarlarda. Çünkü bu ilekler incir ağaçlarına asılıyor ve sinek çıkarıyor. Tabi bunlar biraz daha küçük. Deli ilek olarak biliniyor. Şuan daha yeni fidanların ileklerini de getirip satıyoruz” dedi. Küçük ilekleri bilmeyen bazı vatandaşların da merak ederek tezgaha geldikleri ifade eden Ay, “Tezgahta zaten küçük ilekleri gören vatandaşlar merak edip soruyor, dikkat çekiyor. Alıp reçel yapıyorlar. Seveni de çok. Biz de talebi karşılıyoruz. Bugün sabah da pazara gelmeden isteyenler var diye topladım ve buraya getirdim. Kilosunu da piyasaya uygun şekilde 40 TL’den satıyoruz. Çok şükür işlerimiz güzel. Zaten tüm ürünlerimiz organik. Kendi bahçemizde yetiştirdiğimiz ürünleri satıyoruz” şeklinde konuştu.
Erzurum Erzurum’dan Avrupa’ya staj için gidiyorlar Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nde onlarca öğrenci, farklı meslek gruplarında Avrupa’nın değişik ülkelerine staj amaçlı gönderiliyor. Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nin hazırlayıp sunduğu ve Türkiye Ulusal Ajansınca akredite edilerek finanse edilen proje çerçevesinde; kuaförlük dalında Barselona’ya beş öğrenci bir öğretmen, motorlu araçlar teknolojisi dalında Almanya’ya yedi öğrenci bir öğretmen ve aşçılık dalında Portekiz’e beş öğrenci bir öğretmen gidecek. Adeta Avrupa’da üs kurdular Oltu Mesleki Eğitim Merkezi öğrencileri stajlarının önemli bir bölümünü Avrupa Birliği ülkelerinde yapıyorlar. Merkez Müdürü Önser Yeğin’in göreve gelmesinden sonra yaptığı AB projeleriyle gündeme gelen Oltu Mesleki Eğitim Merkezi, Türkiye’de kendi türünde akredite olan iki Mesleki Eğitim Merkezi’nden birisi olmayı başardı. Adeta bir şubesini Avrupa ülkelerinde açan merkez, şimdiye kadar onlarca öğrencisine 14 günden bir yıla kadar sürelerle yurt dışında mesleki eğitim alma imkanı sağladı. 2 Mayıs 2024 tarihinde 5 öğrenci 1 öğretmen ile İspanya Barselona’ya kadın kuaförü dalında öğrenciler 21 günlük staj eğitimine gidecek. Motorlu Araçlar Teknolojisi alanından da ise yedi öğrenci 21 gün ile 90 günlük staj için Almanya’nın sanayi kenti olan Hamburg’da olacak. Bangkok’ta staj yapacaklar Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nin Müdürü ve Proje Koordinatörü Önser Yeğin, “9 Mayıs 28 Mayıs 2024 tarihleri arasında da beş öğrenci bir öğretmenimiz ile beraber Portekiz’e staj eğitimi için gidecekler. Aynı şekilde Kuyumculuk Teknolojisi alanı değerli taş işleme ve faset kesim teknikleri için 25 Mayıs -9 Haziran 2024 tarihleri arasında ise Tayland’ın başkenti Bangkok’a 2 öğrenci 3 öğretmen ile giderek burada değerli taşların işlenmesi sanatı ile alakalı eğitim alacaklar. Bu alanda bir ay içinde bir okuldan bu kadar yurt dışı faaliyeti gerçekleştirmek rekordur. Bir ayda 25 öğrenci ve beş öğretmenin yurt dışı iş ve işlemlerini gerçekleştirerek. Bu organizasyonu başarmanın sevincini tüm personel ve öğrencilerimizle haklı gurunu yaşıyoruz. Görev sürem burada 12 Temmuz 2024’te bitecek ve bu okuldan ilçemizin başka bir okuluna tayin olacağım. Bu zamana kadar en güzel hizmetleri yapmaya devam edeceğiz” dedi. 95 öğrenci staj imkanı buldu İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin, “Oltu Mesleki Eğitim Merkezi özellikle Oltumuzla ismi anılan taş işlemeciliğini tüm dünyaya tanıtması ve mesleki eğitiminde bir farkındalığı oluşturması açısından Merkez Müdürü Önser Yeğin’nin olağanüstü gayretlerini takdir ediyoruz. Türkiye’de bu kadar Mesleki Eğitim Merkezi içerisinde sadece iki mesleki Eğitim Merkezi’nden birisi olarak Türkiye Ulusal Ajansınca akredite edilmesi başlı başına önemli bir başarıdır” şeklinde konuştu. Oltu Mesleki Eğitim Merkez’inden şimdiye kadar AB ülkelerinde 25 öğretmen, 95 öğrenci 14 gün, 21 gün, 90 gün , 180 gün ve 365 gün sürelerle mesleki alanlarında staj eğitimi yaptı. Bir öğrenci Londra’da istihdam imkanı bulurken, dört öğrenci de Hollanda’da iş buldu. AB Staj hareketliliğine katılan tüm öğrenciler alanlarında istihdam edilmişlerdir. 2027 yılına kadar akredite olan Oltu Mesleki Eğitim Merkezi, AB ülklerine staj eğitimi için öğrenci göndermeye önümüzdeki yıl da devam edecek.
İstanbul Diş teline avantajlı alternatif: Şeffaf plaklar Hizalanmış dişlere ve sağlıklı bir gülüşe sahip olmak isteyen fakat diş teli kullanmaktan çekinenlerin sıklıkla tercih ettiği şeffaf plaklara dair merak edilenleri anlatan Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plakların çocukların kullanımına da uygun olduğunu vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Diş Hastanesi’nden Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plak tedavisinin kişiye özel planlanarak üretilen, takılıp çıkartılabilen şeffaf hizalayıcılar kullanılarak dişlerin kademeli olarak düzeltilmesini amaçlayan bir işlem olduğunu belirtti. Günde ortalama 22 saat takılmalı Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların neredeyse kimsenin fark etmeyeceği kadar ince bir yapıda olduğunun altını çizerek, “Diş yüzeyine eklenen ve ataçman adı verilen dolgu çıkıntıları üzerinden kuvvet uygulanarak dişleri düzeltir. Dişlerin hareket edebilmesi için uygulanan kuvvet devamlı olmalıdır. Bu sebeple ortodontik plakların beslenme zamanı ve diş fırçalarken çıkarılması haricinde günde ortalama 22 saat takılması gerekiyor. Şeffaf plaklar ilk takıldığında bir baskı hissedilebilir ancak kısa süre sonra alışmak mümkün” dedi. “Hem çocukların hem de yetişkinlerin kullanımına uygun” Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların diş destek dokuları sağlıklı ise hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kullanılabileceğini belirterek “Diş çapraşıklığı, dişler arası boşlukların kapatılması, gülümseme estetiği planlaması, protez öncesi hazırlıklar gibi tedavi hedefleri için uygulanıyor. Tedavi sonrasında dişlerin eski haline dönmesini engellemek için tel tedavisinden sonra yapıldığı gibi dişler arkadan ince bir telle sabitlenir, bu tel dışarıdan görünmez.” dedi. “Ortodontist yönlendirmesi çok önemli” Şeffaf plak tedavilerinde sürecin ortodontistin ağızdan ölçü alması ile başladığını anlatan Bıyıklıoğlu, “Bu aşamada geleneksel ölçü yöntemleri kullanılabildiği gibi ağız içi tarayıcılar da tercih ediliyor. Alınan ölçü bilgisayar ortamına aktarılıyor ve dişler bilgisayar simülasyonu ile hareket ettirilerek şeffaf plaklar hazırlanıyor. Dişlerin hareket etmesi istenen pozisyona göre seri şekilde üretim yapılıyor. Ölçüler alındıktan sonra plakların hastaya teslim edilmesi kullanılan sisteme göre 4 haftayı bulabilir. Şeffaf plak tedavisinde her bir plak ortalama 7-10 gün kadar takılır, tedavinin devam ettiği süreçte ortodontistin yönlendirmesiyle gerekli diğer plaklara geçilir.” ifadelerini kullandı. Ağız hijyeni için oldukça faydalı Hastaların, günlük diş temizliğinde olduğu gibi plaklarını çıkartarak dişlerini ve plaklarını temizleyebileceklerini dile getiren Bıyıklıoğlu, “Plaklar sert olmayacak şekilde fırçalanabilir. Bu nedenle hastanın ağız hijyenini sağlaması bakımından bir sorun teşkil etmez. Hastaların daha önce bir tedavi görmüş olması (ortodonti, dolgu, kanal tedavisi, kuron kaplama vs.) şeffaf plak tedavisi için bir engel oluşturmaz. Şeffaf plak tedavileri geleneksel tel tedavileriyle kıyaslandığında daha fazla hasta kooperasyonu gerektirir.” şeklinde konuştu. Şeffaf plakların avantajları saymakla bitmiyor: Tedavi sonucu önceden görülüyor, yeme içme kısıtlaması gerektirmiyor Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu, hastaların sıkça merak ettiği şeffaf plak kullanımının avantajlarını şu şekilde sıraladı: -Dijital olarak oluşturulan tedavi simülasyonu sayesinde hasta, tedavi sonucunu henüz tedavi başlamadan önce üç boyutlu olarak görülebiliyor. -Yemek yerken çıkarılabilir olması sayesinde yeme-içme kısıtlaması gerektirmez. -Diş fırçalarken çıkarılabilir olması braket tedavisine kıyasla fırçalamada kolaylık sağlar. -Spor, yüzme gibi aktivitelerde plaklar engel teşkil etmez. -Plakların varlığına alışma süreci geçtikten sonra konuşmada sorun oluşturmaz. “Uzaktan tedavi takibi sağlanabiliyor” Şeffaf plakların kontrol sürecinde hastaların genellikle 4 - 6 haftada bir rutin kontrollere çağırıldığını ve tedavi sürecine göre bu aralığın daha uzun veya kısa tutulduğu zamanlar da olabildiğini belirten Bıyıklıoğlu sözlerini, “Kontroller sırasında şeffaf plakların ağıza uyumunun kontrolü, dişlerin konumunun önceden planlanan simülasyondaki konumlarla karşılaştırılması, genel gidişatla ilgili hasta bilgilendirmesi gibi işlemler olur. Ayrıca şehir dışı/ yurt dışı hastalar için uzaktan tedavi takibi sağlanabilir.” şeklinde sonlandırdı.