GÜNDEM - 20 Kasım 2016 Pazar 11:06

Ceza değil eğitim evi

A
A
A
Ceza değil eğitim evi

İstanbul Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu özel izinle kapılarını açtı, parmaklıklar ardından topluma kazandırılmaya çalışılan genç yüzlerin mücadelesi görüntülendi. 12-18 yaş arası 301 çocuk ve gencin bulunduğu cezaevinde suça sürüklenme sebepleri arasında hırsızlık ve cinayet ilk sırada. Pakistan, Afganistan ve Irak gibi yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlülerin arasında Suriyeliler ise büyük çoğunlukta.

Pek çoğu ya “arkadaş mağduruyuz” ya da “suçsuz yere yatıyoruz” sözleriyle özetliyor, tel örgülerle çevrili yüksek duvarların ardındaki koruma memurlarıyla geçen hayatlarını. Küçük yaşta çeşitli sebeplerden dolayı suça sürüklenmiş çocuk ve gencin topluma kazandırılmaya çalışıldığı İstanbul Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, özel izinle kapılarını açtı, BM tarafından kabul edilen 20 Kasım Dünya'da Çocuk Hakları Günü'nde özgürlüğe hasret yüzler görüntülendi.

İlk sırada hırsızlık
Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Orhan Toyğar cezaevinde en yaygın suçlar arasında hırsızlığın olduğunu belirterek; “ Hırsızlık, gasp ve uyuşturucu ardından da cinayet üçüncü sırada yer alıyor” dedi.

Ceza değil eğitim evi

22 Suriyeli 7 Afgan
33 yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlüden ilk sırada, ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan ancak çeşitli gerekçelerle suça sürüklenmiş Suriyeliler yer alıyor. Cezaevi Müdürü Toyğar; “Suriyelilerin beraberinde 7 Afganistan,1 Irak, 1 İran,1 Fas ve 1 Tacikistan uyruklu tutuklu ve hükümlü var” diye konuştu.

2016 itibari ile 2 bin 644 kitap okundu
Ceza İnfaz Kurumunda çocuklar, mesleki ve sosyal eğitimi için bilgisayar, bağlama, cam ve ahşap boyama, diksiyon, berberlik, tekstil, iş ve sosyal hayatta iletişim, basketbol olmak üzere 11 çeşit kurstan yararlanıyor. 250 katılımın sağlandığı kursların dışında ayrıca 5 bin 565 kitabın bulunduğu kütüphanede bu yıl okunan kitap sayısı 2 bin 644.

Ceza değil eğitim evi

“İçerisi dışarıdan daha iyi” mantığını ötelemeliyiz”
Cezaevinde elde ettikleri kazanımları dışarıda avantaja çevirebilmeleri için toplumun her kesimine görev düştüğüne dikkat çeken Cezaevi Müdürü Toyğar şunları söyledi: “Sadece cezaevleri ile iş bitmiyor. Buradan çıktıktan sonrada o çocuklara gençlere destek verilmesi gerekiyor, takip edilmesi, korunup kollanması gerekiyor. Burada ki öğrendiklerini dışarıda uygulanma imkânlarının sağlanması gerekiyor. Belli bir noktaya kadar denetim serbestlik müdürlüğü vasıtasıyla yapılmaya çalışılıyor, çocuk evleri vasıtasıyla yapılmaya çalışılıyor ama sadece kamu kurumlarının desteği ile bitmez. Üzülerek söylüyorum ki bir kısım çocuklar burada bulunmaktan memnun gibi görünüyor. Dışarıda buradaki imkanlara sahip olmayan çocuklarda var. Hatta sürekli suça sürüklenen çocuklar var, sürekli girip çıkanlar var. Giderken tekrar dönmeyi düşündüğünü söyleyerek çıkanlar var. Özellikle dışarıda bu çocuklara buraya dönmemeleri için yardımcı olunması gerekiyor. Burayı daha cazip görmemeleri gerekiyor. Yani yapılacak çok iş var. Basit kolay bir konu değil titizlikle üzerinde durulması gerekiyor. Gerek kamu gerekse özel kesim, herkesin bu konuda üzerine düşen vazifeyi yapması, hassasiyeti göstermesi gerekiyor.”

Alev Hamitoğulları - Murat Ergin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van’da "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" düzenlendi Van İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mide kanserine dikkat çekmek amacıyla düzenlenen "Mide Kanseri Farkındalık Semineri" gerçekleştirildi. İpekyolu İlçe Kütüphanesi’nde düzenlenen seminerde, mide kanserinin risk faktörleri, erken tanının önemi ve korunma yolları ele alındı. Program kapsamında halka yönelik bilgilendirici sunumlar yapıldı. Programda endoskopi taramaları hakkında bilgilendirme yapılırken, seminere katılan muhtarlar ve vatandaşlar da merak ettikleri konular hakkında uzman hekimlerden bilgi alma imkânı buldu. Seminerde konuşan Van İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, halkla bire bir temas halinde olan muhtarların toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesinde çok önemli bir role sahip olduğunu belirtti. İl Müdürü Op. Dr. Tosun, "Bu nedenle öncelikle muhtarlarımızı bilgilendirerek, onların halkla temasını artırmayı; vatandaşlarımızın bu kanser türüne yakalanmadan önce neler yapması gerektiğini ve hastalığa yakalanmış bireylerin nasıl takip edilmesi gerektiğini anlatmayı amaçlıyoruz. Bugün bu konuları, kıymetli hocalarımız bizlere aktaracak. Sizlerle birlikte bizler de bu eğitimden faydalanacağız. Van özelinde halk sağlığını doğrudan etkileyen bu ve benzeri önemli konularda, paydaşlarımızla birlikte eğitim ve bilgilendirme çalışmalarımıza devam edeceğiz" dedi. "Sıcak çay masum çıktı" Bölgeye özgü mide kanseri risk faktörlerinden bahseden Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrah Prof. Dr. Sabahattin Çelik ise "Mide kanseri için araştırdığımız birkaç faktör vardı. Bunlardan ilki otlu peynir, tuzlu balık, sıcak çay ve tandır maruziyetiydi. Bu çalışmada sıcak çay masum çıktı; bu faktörle ilgili herhangi bir olumsuzluk tespit edilmedi. Ancak otlu peynirin günlük 150 gramdan fazla tüketilmesinin kanser riskini iki kat artırdığı belirlendi. Bu çalışma, birçok dergide yayımlandı" diye konuştu. Genel Cerrah Dr. Ezgi Sönmez’in sunumuyla devam eden seminer, Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Remzi Kızıltan, Dr. M. Salim Demirci ve Radyasyon Onkolojisi Uzman Dr. İlyas Anıl Kılınç’ın yöneltilen soruları yanıtlamasıyla sona erdi. Seminere İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Muhammed Tosun, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Remzi Sarıkaya, akademisyenler, uzman hekimler, sağlık personeli ve muhtarlar katıldı.
Muğla Menteşe’de çocuklar İngilizceyi eğlenerek öğreniyor Muğla Menteşe’de faaliyet gösteren Uluslararası Gençlik Merkezi, çocukların dil gelişimine ve akademik başarılarına katkı sağlamak amacıyla düzenlediği İngilizce Konuşma Kulübü ve Akademik Destek programını başarıyla tamamladı. Menteşe Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü bünyesindeki Uluslararası Gençlik Merkezi, çocuklara yönelik örnek bir eğitim çalışmasına imza attı. Program iki temel sütun üzerine inşa edildi: Pratik iletişim becerileri ve okul müfredatına uyumlu akademik destek. Konuşma kulübü etkinliklerinde çocuklar; oyunlar, grup çalışmaları ve günlük hayat senaryolarıyla İngilizceyi teoriden pratiğe döktü. Bu etkinliklerle öğrencilerin Kelime dağarcıklarının zenginleştirilmesi, Doğru telaffuz alışkanlığı kazanmaları, Yabancı dilde özgüvenli iletişim kurmaları sağlandı. Programın diğer ayağında ise öğrencilerin okul derslerindeki performanslarını artırmaya yönelik çalışmalar yürütüldü. Dil bilgisi, okuma-anlama ve kelime pekiştirme seanslarıyla öğrencilerin okuldaki sınav başarılarına doğrudan katkı sunuldu. Bireysel ihtiyaçlara göre yapılan yönlendirmeler sayesinde çocuklar, zorlandıkları konuları uzmanlar eşliğinde aşma fırsatı buldu. Gençlik Merkezi yetkilileri, erken yaşta yabancı dil öğreniminin kişisel gelişimdeki kritik rolüne dikkat çekerek şunları kaydetti: "Çocuklarımızın yabancı dile karşı olumlu bir tutum geliştirmesi en büyük önceliğimiz. Eğlenceli ve etkileşimli yöntemlerle hem derslerine destek oluyor hem de dünya ile iletişim kurabilecekleri bir kapı aralıyoruz. Bu tür gelişim odaklı projelerimiz önümüzdeki dönemde de artarak devam edecek "ifadesi kullanıldı.
Samsun 800 milyonluk umut, depresyon riski taşıyor Yılbaşı ikramiyesi beklentisiyle kurulan hayallerin psikolojik zararlarına dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Akif Taşdemir, "İnsanlar bilet değil, umut satın alıyor. Umut satın almak, küçük gibi görünse de çok derin bir psikolojik etkiye sahiptir. Bazı insanlar bu durumdan dolayı derin depresyona sürüklenebilir" dedi. Yılbaşı özel çekilişinde büyük ikramiyenin 800 milyon TL olarak belirlenmesini ve bunun insanların psikolojisine etkisini değerlendiren Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Akif Taşdemir, ikramiyenin çıkmaması durumunda bazı kişilerin ruh halinde ümitsizlik ve yoğun hayal kırıklığı yaşanabileceğini söyledi. "Hayal kurmak insana mutlu hissettiriyor" Dr. Taşdemir, "Piyango bileti satın almak, altında ekonomik, psikolojik, sosyal ve kültürel nedenleri olan bir davranış biçimidir. İnsanlar bilet değil, umut satın alıyor. İnsanlar istatistiksel olarak o paranın kendilerine çıkma ihtimalinin farkındadırlar. Umut satın almak küçük görünse bile çok derin bir psikolojik etkiye sahiptir. İnsanlar bu umudu ucuza satın aldıkları için bir hayal kuruyorlar. Hayal kurmak insana mutlu hissettiriyor. ’Bu bilet bana çıkarsa borçlarımı öderim, yeni bir iş kurabilirim, çevremdeki insanların hayatını değiştirebilirim’ gibi hayal kurmak insanları mutlu edebiliyor. İnsanlar, ’almayacağım bilete ikramiye çıkarsa’ diye kaçırma korkusuyla da yöneliyorlar. Bundan dolayı birçok insan hayal kırıklığına uğruyor" diye konuştu. "Yoğun bir hayal kırıklığı sonrasında depresyonu tetikleyebilir" İkramiyenin çıkmamasının herkeste aynı etkiyi oluşturmadığını belirten Taşdemir, "Aslında birçok insanda o ikramiyenin çıkmaması derin bir hayal kırıklığı oluşturmuyor. O biletin üstüne kurduğu hayaller boşa gittiğinde ilk başta derin bir iç çekiş ve hayal kırıklığı yaşayabilir. Birçok insan bunu mantıkla onarır. ’Zaten bana çıkma ihtimali çok düşüktü, hayırlısı böyleymiş’ diye düşünebilir. Bazı insanlar bu durumdan dolayı derin depresyona sürüklenebilir. Bardak dolmuştur ve taşmak için son bir damlayı bekliyordur. Yoğun bir hayal kırıklığı sonrasında depresyonu tetikleyebilir. Bu, insanların çok azında görülen bir durumdur" şeklinde konuştu. "Umut ile bağımlılık arasındaki çizgi çok ince" Yoksulluk süresi uzadıkça insanların risk algısının değişebildiğine dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Taşdemir, "Yoksul insanların yoksulluk süresi uzadıkça, maalesef başka bir çıkış yolu ümidi insanların zihninde kalmıyor. Birikim veya çalışma ile bu gidişatı değiştiremeyeceklerini düşünüyorlar. Kısa bir yoldan çıkış arayışına giriyorlar. Bu durum, insanların bu umuda sıkı sarılmasına sebep olabiliyor. Yoksul insanların yoksulluk süresi uzadıkça onların risk algıları da değişebiliyor. ’Battı balık yan gider’ misali ’son parayı da buna harcayayım’ diye düşünebilirler. İkramiye çıkmayınca diğer bilet tarihini bekleyerek, ’bu sefer olmadı ama bir dahaki sefere olabilir’ diyerek boş bir ümide tekrar kapılabilirler. Umutla bağımlılık arasındaki kısa çizgi budur" ifadelerini kullandı.