SAĞLIK - 04 Nisan 2016 Pazartesi 11:52

Cinsel travmalar, telefasi zor hasarlara yol açıyor…

A
A
A
Cinsel travmalar, telefasi zor hasarlara yol açıyor…

Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, cinsel travmaların telafisi zor hasarlara yol açtığını söyledi.

Cinsel travmaların kişilerin, ailelerin, arkadaşların ve toplumların konuşmaktan ve tartışmaktan en çok korktukları ve çekindikleri konuların başında geldiğini anlatan Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, “Sadece ülkemizde değil dünyanın bir çok yerinde cinsel taciz, istismar ve tecavüz gibi travmalara maruz kalmış kişilerin büyük bir çoğunluğu bu olayların acısını içlerinde saklayıp yaşar ve bu travmaların üstesinden gelmeye çabalarken genellikle çevrelerinden destek talep edemez ya da etseler bile böyle bir destek göremezler. Bu travmaları yaşamak başlı başına oldukça zor olsa da, olayı daha da zorlaştıran, travmaların ardından gelen süreçte kişinin bu durumu kimseyle paylaşamaması ve yeterli destek ve yardımı görememesidir” dedi.
REEM Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi;

CİNSEL TRAVMALAR
“Travma, kişinin çaresizlik ve korkunun en uç noktaları ile yüz yüze gelmesine yol açar. Kişi, kendisini tehlikeye sokan bu duruma uygun cevap veremediğinde travmatizasyon ortaya çıkar. Kişinin hayatı üzerindeki hakimiyetini tehlikeye girerek zarar görmesi ise travmatik yaşantılar olarak tanımlanır. Tecavüz, istismar, taciz gibi olaylar cinsel travmalar olarak bu travmatik yaşantıların içine dahil olur. Travmatik olaylarda kişi iç benlik uyumu ile dış çevre arasındaki dengeyi kaybeder. Yoğun heyecan ve korku yaşatan cinsel travmalar, kişinin hayatı üzerindeki kontrolünü kaybetmesine yol açabilir. Kişi günlerce bozulan bu dengeyle birlikte çeşitli psikolojik bozukluklar gösterebilir.

SADECE KADINLAR DEĞiL ERKEKLERDE CiNSEL iSTiSMARA UĞRUYOR
Yapılan araştırmalarda cinsel istismar vakalarının sadece \%15’inin bildirildiği düşünülmektedir. Cinsel istismara bilindiğinin aksine sadece kadınlar, değil erkeklerde uğramaktadır. Toplumda yanlış bilinen bir gerçek var. Cinsel istismar sadece fiziksel değildir ve farklı çeşitleri olabilir. Örneğin; kişinin kendi eşi ile bile olsa cinsel ilişkiye zorlanma, cinsel ilişki sırasında istenmeyen sapkın davranışlara zorlama, istenmeyen sözlü tacizler, kişinin istemediği cinsel diyaloglara girmek de bir tür cinsel tacizdir. Ancak tecavüzden farklı olarak cinsel taciz olayı, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin bir toplumda, herhangi bir kişiye sözel beğeni sunmak taciz sayılabilirken, diğer bir toplumda normal karşılanabilmektedir.
Şüphesiz, taciz, tecavüz, istismar gibi cinsel travmaların ne şekilde ve ne boyutta yaşandığı da önemlidir. Cinsel travmaların oluşturduğu psikolojik yansımalar, kişinin ruhsal yapısına bağlı olarak kişiden kişiye değişebilir. Cinsel travmalar, bireyin hayatında hatırlamak istemediği en çok korktuğu ve bu durumdan çekindiği travmalardır.

CİNSEL iSTiSMARA UĞRAYAN KiŞi BU TRAVMAYLA YILLARCA YAŞIYOR
Çoğu kadın bu cinsel travmalara maruz kaldığında genellikle yakınlarından çevresinden saklar, destek aramaz. Her toplumda karşılaşılan bu cinsel travmalarla baş etme konusunda yaşanılan kültürlerin de çok etkisi vardır. Özellikle kişisel hakların gelişemediği bazı kapalı toplumlarda, çoğu cinsel travmaların saklanması, kimseye söylenememesi de acı bir gerçektir. Kişi için travma anının zor olmasının yanısıra bunu paylaşamamak, destek görememek de zorlaştırır bu süreci. Araştırmalara göre cinsel saldırıların çoğunluğu mağdurun tanıdığı biri tarafından uygulanmaktadır. Bu durum kişinin başkalarıyla paylaşamamasını, yakın çevresine bunu açıklamasını zorlaştırmaktadır. Kişinin travma anındaki yoğun korku ve heyecanı paylaşamamış olması nedeniyle yapan kişinin hakkettiği yasal yükümlülüklerden ve cezalandırılmaktan kurtulması, kişinin travma sonrasında yaşayacağı sıkıntıların yoğunluğunu daha da artırmaktadır.
Yapılan çalışmalarda travmayı hatırlatan uyaranlara, mekanlara ve kişilere olay sonrası yakın olmanın travma etkisini arttırdığı tespit edilmiştir.
Etraftaki herkesin bu olayı bilmesi mağdura kendisini suçlu hissettirebilir ve utanç duyabilir. Tecavüz mağduru travmatize olduğu ve küçücük bir hatırlatıcı ile sanki olayı sil baştan yaşayıp acı çektiği için kendisine ait bu özel bilgiyi söylememe hakkına saygı duyulmalıdır ve kişi tecavüzü hatırlatan ayrıntılarla tetiklenmemelidir.

OLAYIN AÇTIĞI HASARLARDAN KURTULAK İÇİN UZMAN YARDIMI ŞART
Cinsel travmaya uğrayan bir kadın mutlaka travma anı ve travma sonrasında yaşanılan psikolojik reaksiyonlar için psikolojik destek alması gerekir. Psikolojik travmaya dair uygulanılan psikoterapi yöntemleriyle travma üzerine çalışmalar yapılmalıdır. Kişinin travma anı ve travma sonrasındaki sorunlarını anlama, açığa kavuşturma ve müdahale etme, çözüme kavuşturma konusunda profesyonel desteğe ihtiyacı vardır. Travma üzerine uzmanlaşmış yöntemlerle kişi daha hızlı toparlanma ve tedavi sürecine girer. Travma sonrasında ilk adım mağdura güvenli ortam oluşturmaktır. Psikoterapi yöntemleriyle birlikte hem travma anı için hem travma sonrası için gelişen semptomlar ortadan kaldırılabilir , travma anında oluşturduğu yanlış bilişleri analiz edilerek daha olumlu olanlarıyla yer değiştirilir.

Travma sonrasında tek tip tepkiler yoktur. Klinik olarak travma sonrası stres bozukluğu, akut stres bozukluğu, psikotik tepkiler, fobiler, takıntılar, uyku bozuklukları, madde kullanımı, depresyon, cinsel fonksiyon bozuklukları gibi ruhsal bozuklarlar ortaya çıkabilir. Kişi bu klinik sorunların yanında yoğun korkular yaşar. Tacizin tekrar olabileceği korkusu, travmanın her an gözünde olması, çaresizlik, rüyalarda sürekli travma anını görme, ve travma anı duygusundan çıkamama. Kişi bunların yanında toplumdan uzaklaşma kendini her şeyden soyutlama düşmüş benlik saygısı, güven problemleri içine de girebilir.” 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."