MAGAZİN - 24 Mart 2017 Cuma 13:30

Çırpınırdı Karadeniz'i bir de Mine Dağ'dan dinleyin |Mine Dağ kimdir?

A
A
A
Çırpınırdı Karadeniz'i bir de Mine Dağ'dan dinleyin |Mine Dağ kimdir?

Mine Dağ’dan “Çırpınırdı Karadeniz”e muhteşem bir klip ve farklı bir yorum. Sosyal medyaya iddialı bir giriş yaptı.

Çırpınırdı Karadeniz muhteşem bir yorum ve etkileyici bir kliple yeniden sevenleri ile buluşuyor. 2645 İstanbul Müzik Abdullah Özdoğan’ın yapımcılığında, Mine Dağ’ın farklı yorumu ve Alişan Günay’ın klip yönetmenliğini yaptığı bu unutulmaz eser, müzik listelerinde üst sıralara iddialı bir giriş yapmaya hazırlanıyor.

MİNE DAĞ KİMDİR ?

1975 yılında Kahramanmaraş’ta doğan Mine Dağ eğitimini de bu ilde sürdürdü. Müzik hayatına amatör olarak başlayan Dağ, 1995 yılında Kahramanmaraş Musıki Cemiyeti’nde ud dersleri aldı. Korolarda solistlik de yapan Mine Dağ, 2003 yılından itibaren Mersin’de çeşitli mekanlarda sahne almaya başladı. Aynı zamanda Türkiye’nin çeşitli illerinde konserler de gerçekleştiren Dağ, kendine ait işletmesinde de müziğe katkıda bulundu. 2016 yılında ilk single çalışması müzikseverlerle buluşan Mine Dağ, çalışmalarını halen İstanbul’da sürdürmektedir.

ÇIRPINIRDI KARADENİZ’İN HİKAYESİ

Azerbaycanlı ünlü aydın ve yazar Ahmet Cevat, Türk insanının ruhunda derin izler bırakan, hüzün ile coşkunun , vefa ile iç içe girdiği bu etkileyici şiiri 1914’te kaleme alır.

Ahmet Cevdet, Kafkasya-Batum savaşında Osmanlı ordusuna gönüllü olarak katılır. Osmanlının Kafkasya’daki mücadelesinde fiilen yer asker olarak savaşır. Daha sonra Osmanlıya bağlılığı ve Türkiye’ye duyduğu sonsuz sevgi yüzünden Bolşevikler tarafından kurşuna dizilir.

Bu şiirin sahibinin hüzünlü yaşamı bu şekilde son bulur. Özellikle Türkiye ve Azerbaycan’ın gündeminde yer tutan “Çırpınırdı Karadeniz, bakıp Türkün bayrağına” dizeleriyle başlayan bu sözlerin yazarı Ahmet Cevat’ın hayatı gibi şiirin öyküsü de oldukça etkileyici ve hüzünlüdür.

Bakü işgal altındadır. 30 bin Müslüman Türk, Ermeni-Bolşevik çetelerce katledilmiştir. Osmanlı ordusu, Kafkas İslam Ordusu adı altında Azerbaycan’daki Müslüman- Türk ahalinin yok edilmesini engellemek üzere bölgeye gelir. Nuri Paşa’nın komutasındaki ordu, Azerbaycan’daki Müslümanları Ermeni-Rus çetelerinin elinden kurtarır. İşte Türk ordusunun o tarihlerdeki muazzam yardım ve başarı öyküsünü Azerbaycan’ın ünlü bestecisi, doğunun ilk opera bestekarı Üzeyir Hacıbeyli, müziğe döker. Bu şiirle Osmanlı ordusuna minnetini dile getirir. Üzeyir bey, Kafkasya İslam Ordusunun Bakü’yü 15 Eylül’de düşman işgalinden kurtardıktan sonra bu eseri, 1918 yılında Nuri Paşa ve kahraman askerlerine ithaf eder. Bakü’nün ilk kez başkent olması bu işgalin bitmesinden sonra gerçekleşir. Osmanlı Türk askerinin bu fedakarlığı, Azerbaycan’da yaşayanların hatırından hiçbir zaman çıkmaz. Zira Sovyet döneminde bile ninelerinin, dedelerinin gizlice torunlara anlattığı bu hikaye, Azerbaycan’daki Müslüman Türkler için derin anlam taşımaktadır.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."