POLİTİKA - 17 Haziran 2018 Pazar 18:58

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Bay Muharrem bak yolsuzluktan bahsediyorsun, haddini bil'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Bay Muharrem bak yolsuzluktan bahsediyorsun, haddini bil'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce'yi eleştirerek, "Bay Muharrem bak yolsuzluktan falan bahsediyorsun haddini bil. Sen bizi yaptığımız yatırımlara kör müsün, görmüyor musun bu yatırımları. Adam tam kör. Adam soygundan bahsediyor. Haddini bil" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yenikapı’da düzenlenen AK Parti İstanbul mitingine katıldı. Kürsüye eşi Emine Erdoğan ile birlikte çıkarak kalabalığı selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından vatandaşla hitap etti.

“En baba mitingimizi İstanbul’da yapıyoruz” 

Konuşmasına Babalar Günü'nü kutlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün Babalar Günü. Tüm babaların Babalar Günü'nü tebrik ediyorum. Böyle bir günde biz de en baba mitingimizi İstanbul’da yapıyoruz. Muhteşem bir İstanbul var” ifadelerini kullandı. 

Seçime 6 gün kaldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ramazan Bayramı'nın ilhamı ile inşallah 6 günü başarılı şekilde sürdüreceğiz. Sonunda Rabbimden niyazımız şudur ki ‘Ya Rab, inşallah cumhurbaşkanlığı yönetim sistemini bizlerle güçlendir’. Sizler aracılığıyla fabrikasında, dükkanında ülkemiz için geleceğimiz için çalışan tüm kardeşlerimi selamlıyorum. Buradan kışın soğuğuna, yazın sıcağına aldırmadan fedakarca görev yapan güvenlik güçlerimizi selamlıyorum” diye konuştu.

“Usta neyse çırağı da o” 

Konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi eleştiren Erdoğan, “Ben birileri gibi konuşmayacağım. Yalanın bini bir para, hala atıyor. Çok da bu işte maharetliler. Usta neyse çırağı da o” şeklinde konuştu.

“Bay Muharrem bak yolsuzluktan bahsediyorsun, haddini bil” 

Muharrem İnce’nin yolsuzluk iddialarına sert tepki gösteren Erdoğan, “Bay Muharrem bak yolsuzluktan falan bahsediyorsun haddini bil. 2.5 milyar dolar borç ile devraldım ben İstanbul Belediyesi’ni. Ayrılırken 1.2 milyar dolarla devrettik, bunun yanında yatırımları yaptık. Biz buyuz. Önce tanıyacaksın. Sen bizi yaptığımız yatırımlara kör müsün, görmüyor musun bu yatırımları. Adam tam kör. Adam soygundan bahsediyor. Haddini bil. Biz Marmarayı, Avrasya tünelini neyle yapık, Yavuz Sultan Selim köprüsünü neyle yaptık, Osmangazi köprüsünü neyle yaptık. Bizde icraat var icraat, laf değil. 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yolun yapıldığı Türkiye’de 16 senede 20 bin kilometre bölünmüş yol yaptık. Ey bay Muharrem sen nerede geziyorsun. 25 havalimanı varken buna 29 daha ilave edildi. Bundan haberi var mı bay Muharrem. İnsan utanır sıkılır. Sen buralarda seyahat etmiyor musun? 23.5 milyar dolar IMF borcumuz vardı geldiğimizde. Bu borcu biz sıfırladık biz bay Muharrem, CHP değil. Merkez Bankası’nın döviz rezervi 27.5 milyar dolardı. Bir ara 138 milyar dolara kadar çıkardık. Şu anda 110 miyar dolar civarında. Soygunun yapıldığı ülkede böyle bir merkez bankası olabilir mi” dedi. 

İstanbul’a toplam 236 katrilyon liralık yatırım yapıldığını vurgulayan Erdoğan, “Daha bunlar nasıl yalan söylüyor. Şöyle soydular böyle soydular neyi soyduk, bu ne hayasızlık. İstanbul’a toplam 34 bin yeni derslik kazandırdık. Eğitim ve kültürde şehrimizin vizyonunu genişlettik. İstanbul’da üniversite sayısını 57’e ulaştırdık. Öğretmen ya belki anlar. Hey gidi Muharrem. 14 bin 500 kişilik yeni yüksek öğrenim yurt binaları açtık. İstanbul Atatürk Kültür Merkezi. Ne dedim. Biz burayı yıkacağız dedim. Yıktık mı yıktık. Şimdi Türkiye’nin bir numaralı opera binasını oraya yapıyoruz. Gittim geçenlerde gezdim son halini gördüm” ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına ara vererek Atatürk Kültür Merkezi projesini anlatan bir animasyonu da mitinge katılan vatandaşlara izletti. 

Taksim’de cami inşaatının da sürdüğünü söyleyen Erdoğan, “İstiklal Caddesi bitişinde sağ tarafta bir kilise var. Sol tarafa da oraya Ağa Camii'nin dışında hiçbir cami yok. Taksim özellikle Cuma günleri ciddi sıkıntılar yaşadı. Dedik ki buraya bir de cami yapalım. Şu anda İstiklal Caddesi’nin çıkışında yolun sol tarafına yaklaşık 5 bin kişilik bir cami yapılıyor. Kaba inşaatı bitmek üzere. Altında da yine aynı şekilde kitap, hat, ebru bu tür şeyler olacak. Ramazan’ın son günlerinde her ikisini de gezdim. Biz dertliyiz dertli. Bunların hepsi olacak. İstanbul’a bunlar yakışır” diye konuştu.

“İstanbul’da müzik müzesi ve sikke müzesi kuracağız” 

Tarihi Rami Kışlasına yapılacak kütüphane projesini de anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
“250 yıllık tarihi olan bir adım daha atıyoruz. Meşhur Rami kışlasını biliyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne 5 milyon cilt kitaplık kütüphane yapıyoruz. Rami kışlasını da 7 milyon cilt kitaplı bir kütüphaneye çeviriyoruz. Niye. Ankara’da 5 milyon olursa İstanbul’da daha fazla olması lazım. Şu anda çalışmalar devam ediyor. Biz yeniden İstanbul’u kültür sanat noktasında bir merkez haline dönüştürüyoruz. Bunlara sor ne yapacaksın diye şunu yapacağım dedikleri yok. Sadece Tayyip Erdoğan’a hakaret ediyor başka bir şey yok. Kuleli Askeri lisesini restorasyon yaparak müzeye dönüştürüyoruz. Ülkemizin birçok şehrinde tematik müzeler yapıyoruz. İstanbul müzik müzesi ve sikke müzesi kuracağız. Bir önemli müjde. Yaslı ada vardı ya. O yaslı adayı biz Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na çeviriyoruz.”

“Siz tarihe kendinizi affettiremeyeceksiniz” 

Demokrasi ve Özgürlükler Adası projesini görüntülerini barkovizyondan izleten Erdoğan, CHP’ye yüklenerek, “Menderes ve arkadaşları ipe götürülürken siz ne yaptınız? Arkadan siz de desteklediniz. Çünkü sizi buraya getiren zihniyet böyle emretti dediler. Siz tarihe kendinizi affettiremeyeceksiniz. Bu adayı biz bu hale getirdik. Allah’ın izni ile burada uluslararası toplantılar yapacağız burada. Bu toplantılarda adaya kapanacağız ve buradan netice alarak çıkacağız. Bu uluslararası camiada var ama bizde yoktu. Bunun ilk adımını burada atıyoruz. Biz buyuz bay Muharrem. Ben icraattan bahsediyorum. Sen de bir şeyden bahset” ifadelerini kullandı. 

Elazığ’a da bir millet bahçesi yapılacağı müjdesini veren Erdoğan, TOKİ tarafından hazırlanacak yeni projeyle millet bahçesine çevrilecek alana bir şehitler anıtı yapılacağını da kaydetti.  

Volkan Kayalar - Serdal Altıntepe - İsmail Coşkun - Tahsin Ay
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Erdoğan: “6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; ”6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır”dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi ‘nde 26. Dönem Adli Yargı ve 16. Dönem İdari Yargı Kura Töreni programında konuştu. Helikopter kazasında vefat eden, Reisi’ye ve İran Dışişleri Bakanı ile diğer yetkililere Allah’tan rahmet dileğinde bulunan Erdoğan, ”Bu elim kazadan duyduğumuz derin teessürü burada öncelikle ifade etmek istiyorum. Şahsım, ülkem ve milletim adına İran halkına baş sağlığı diliyorum. Kaza haberini aldıktan sonra süratle İran makamlarıyla irtibata geçerek tüm imkanlarımızla arama kurtarma çalışmalarına katkı vermeye hazır olduğumuzu ilan ettik. Akıncı insansız hava aracımız ile gece görüş kabiliyeti olan Cougar tipi helikopteri bölgeye sevk ettik. Arama kurtarma ekiplerimiz de İranlı kardeşlerimize yardımcı olmak üzere bölgeye intikal etmek suretiyle hemen yola çıktılar. Helikopterin enkazının tespiti yapıldıktan ve vefat edenlerin naaşlarına ulaşıldıktan sonra ekiplerimiz geri döndü” dedi. Reisi’yi ocak ayının 24’ünde Ankara’da resmi ziyaret kapsamında misafir ettiğini, bunun dışında farklı vesilelerle bir araya geldiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan,” Gerek ikili ilişkilerimizi, gerekse bölgemizi ilgilendiren konularda Sayın Reisi’yle çok yakın diyalog içinde olmuştuk. Görevde bulunduğu sürede İran halkının ve bölgemizin huzuru için verdiği samimi çabalara bizzat şahitlik ettim. Aynı şekilde İran Dışişleri Bakanı merhum Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Türkiye’yle ilişkileri döneminde başarılı bir diplomat olduğunu gördüm. Kendilerini şükranla ve hürmetle yad ediyoruz. İranlı kardeşlerimizin, bu süreci kadim ve güçlü devlet geleneklerine uygun şekilde suhuletle yöneteceklerine yürekten inanıyorum. Türkiye olarak biz de her zaman olduğu gibi bu zor günlerinde dost ve kardeş İran halkının yanında olacağız. Bir kez daha İran İslam Cumhuriyeti’nin dini lideri Sayın Ali Hamaney başta olmak üzere, dost İran halkına, hükümetine, merhumların acılı ailelerine en derin taziyelerimi iletiyorum” diye konuştu. Bugün 26.dönem adli yargı hakim ve cumhuriyet savcısı adaylarının kura töreni vesilesiyle bir arada olduklarını söyleyen Erdoğan,” 26.dönem yanında farklı dönem, adli ve idari yargı adaylarımızın da bir kısmının kurasını çekeceğiz. Böylece bugünkü kura törenimizle 1044 hakim ve cumhuriyet savcımızı ülkemizin dört bir yanındaki görev yerlerine yolcu edeceğiz. Kendilerine yeni görev yerlerinde şimdiden başarılar diliyorum. Hakim ve savcılarımızdan 81 vilayetiyle 85 milyon vatandaşıyla bu ülkeyi çok sevmelerini, bu devlete en güzel şekilde hizmet etmelerini istiyorum. Hepsi birbirinden başarılı, gayretli ve donanımlı bu genç kardeşlerimizin inşallah gittikleri yerlerde adalet sancağını yücelteceklerine inanıyorum. İnşallah biz de 21 yıldır olduğu gibi ülkeye ve millete karşı mesuliyetlerini hakkıyla ifa etmeye çalışan herkese destek vereceğiz” ifadelerini kullandı. Bugünkü kura töreniyle birlikte hakim, savcı sayısının 25 bine yaklaştığını, kaliteli insan kaynağının kamu ve özel sektör fark etmeksizin hayatın her alanında sistemin başarısının temel unsuru olduğunun altını çizen Erdoğan, ”Adalet sisteminin kusursuz işlemesinin de öncelikli şartı, nitelikli, yetişmiş ve yeterli personeldir. Bu anlayışla adalet hizmetlerinin standardını yükseltme yolunda bugüne dek attığımız adımların en başında personel sayımızın arttırılması vardır. İktidara geldiğimizde 9349 olan hakim, savcı sayısını iki buçuk kattan fazla arttırmak suretiyle mahkemelerimizin yükünü hafiflettik. Yardımcı personel sayımız 26 bin 274’ten 96 bin 650’ye, ceza infaz kurumlarındaki görevli sayısı ise 25 bin 407’den 83 bine çıktı. Adalet teşkilatımızın personel sayısı 2002 yılında göreve geldiğimizde 61 bin iken bugün bu rakam 204 bini buldu” şeklinde konuştu. Personelin yanı sıra mahkeme sayısı, bina, teknoloji ve diğer alanlarda da adalet camiasına güçlü destek verdiklerini ifade eden Erdoğan,” Yani merdiven altı sistemden bugünkü fiziki koşullara ulaştık. Mahkeme sayısı adli yargıda yüzde 99, idari yargıda yüzde 51 oranında arttı. Mahkeme kararlarındaki hataları en aza indirme ve temyizdeki yığılmayı önlemek amacıyla istinaf mahkemelerini kurduk. Bölge adliye mahkemelerini 15 yerde, bölge idare mahkemelerini 9 yerde faaliyete geçirdik. Adalet kurumlarının modern ve fonksiyonel mekanlara sahip olmasına hassasiyet gösterdik. İnşa ettiğimiz 284 adalet hizmet binasıyla hakimlerimize, savcılarımıza, avukatlarımıza yakışır modern çalışma imkanları sunduk” dedi. Bina ve kadro haricinde hayata geçirdikleri kanuni düzenlemelerle hukuk devletini güçlendirdiklerini, yargının tarafsız ve bağımsız hareket edebilmesinin yasal ve anayasal altyapısını oluşturduklarını dile getiren Erdoğan, “Hukuk sistemimize sirayet etmiş, adaletin tecellisi önünde engel teşkil eden vesayet araçlarını tek tek ortadan kaldırdık” dedi. Yargıda çift başlılığa son verilmesinden bireysel başvuru hakkına, hedef süreden elektronik devlet uygulamalarına, adli tıptan bilirkişiliğe, lekelenmeme hakkından ara buluculuk müessesesine, tutukluluk şartlarından ifade özgürlüğünün genişletilmesine, kadar çok geniş bir yelpazede adalete erişimi kolaylaştıran, adalet sisteminin işleyişini hızlandıran tarihi reformlara imza attıklarını belirten Erdoğan şunları söyledi; “Güven veren ve erişilebilir bir adalet’ hedefiyle bu alandaki çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Medeniyetimizin temel direği adalettir. Kutadgu Bilig ile Yusuf Has Hacib "Bir memleketin bağı ve kilidi iki şeyden ibarettir. Biri ihtiyatlılık biri kanun. Bunlar esastır" diyor. Anadolu’nun manevi mimarlarından mütefekkir ve mürşid Hazreti Mevlana Hazretleri de aynı şekilde adalet mefhumuna büyük önem vermiştir. "Mesnevi’nin özünü adalet hukuk ve zulüm kavramları oluşturur’ desek hatalı bir genelleme yapmış olmayız. Hazreti Mevlana adaleti şöyle tarif etmektedir. Adalet her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Külah da başa aittir. Her şey yerinde güzeldir. Ormanda, fakat zincire vurulmuş bir aslan, kum üstünde çırpınan bir balık, mahmur bir halde ötemeyen bülbül tabii özelliklerini kaybetmiştir. Üstat Necip Fazıl da, "Adalet hakkı yerine koymaktır" diyerek aynı hakikati ifade ediyor. Fikir ve gönül dünyamızın önderlerinin sözlerine, eserlerine, tavsiyelerine baktığımızda adaletin genellikle bu minvalde tanımlandığını görüyoruz.” Mağdur ve masum ile zalim ve mücrimi olması gereken yerlere koymanın adının adalet olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Halkımızın tabiriyle adalet suçlunun hapiste, masumun dışarıda olmasıdır. Suçun cezasız kalmadığı duygusunu toplumda yerleştirdiğimiz ölçüde, adaleti tesis etmiş, yani hakkı yerine koymuş oluruz. İnsanlar arasında cezasızlık algısının yaygınlaşması ise, adalete güveni sarsacak, toplumsal barışı dinamitleyecektir. Bu bakımdan güvenilir ve seri bir şekilde tecelli eden adalet, millet olarak birliğimizin beraberliğimizin, huzurumuzun güvencesidir. Şunu çok net ifade etmek isterim. Her mahkeme kararı sonrasında "Hak yerini buldu" anlayışı ne kadar güçlenirse toplum da kendini o derece emniyet hisseder. Özellikle bizim gibi yakın siyasi tarihinde adaletsizliklere tanık olmuş bir millet için hakkın yerini bulmasının önemi tartışma götürmez. Bu gerçeğe darbe ve terör davaları gibi kritik başlıklara bilfiil şahitlik ettik” dedi. “Milli iradeyi güçlendirme mücadelemizde, ülkemizdeki darbe geleneğiyle de hesaplaştık“ diyen Erdoğan,”Anayasayı değiştirerek darbecilerin yargılanmasını sağladık. İktidarlarımız döneminde cumhuriyet tarihinde ilk defa milli iradeye kasteden darbeciler yargılandı. Geç de olsa hak ettikleri cezaları aldılar. 27 Mayıs mağdurlarının zararlarını darbeden 60 sene sonra kurduğumuz bir komisyon vasıtasıyla tazmin ettik. 12 Eylül ve 28 Şubat’ta demokrasiye darbe yapanlar, milletin vicdanıyla birlikte bağımsız Türk mahkemeleri tarafından da mahkum edildi. Darbe suçunun asla cezasız kalmayacağı böylece anlaşılmış oldu. Aynı durum 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ele başları içinde geçerlidir. Milletin namuslarına emanet ettiği silahları o silahların asıl sahiplerine doğrultanlar, ihanetlerinin hesabını hukuk önünde verdiler. 253 üç insanımızı şehit edenler Allah’ın izniyle gün yüzü göremeyecekler. Yurt dışına kaçan alçakların da peşini asla ve asla bırakmayacağız. Son FETÖ’cü hain de yargıya hesap verene kadar enselerinde olacağız. Milletin kendilerine vermediği yetkiyi silah gücüyle, fezlekelerle veya diğer kanun dışı yollarla gasp etmeye yeltenenler bundan sonra da adaletin pençesinden kurtulamayacaklar. Vatanımızın bekasına, devletimizin bütünlüğüne, milletimizin birlik ve dirliğine, milli iradenin egemenliğine, vatandaşlarımızın huzuruna, refahına ve özgürlüklerine kim kastederse, dün olduğu gibi karşısında yine bizi bulacak, yargımızı bulacaktır” ifadelerini kullandı. Demokrasimize uzanan elleri kırmaktan çekinmediklerini, yine çekinmeyeceklerini kaydeden Erdoğan, ”Milletin muazzez iradesine kimsenin gölge düşürmesine müsaade etmeyeceğiz. Görevi, huzuru sağlamak olanların darbe şartlarının olgunlaşmasını beklediği ve tereyağından kıl çeker gibi darbe yapmakla övündüğü günler artık geride kalmış, eski Türkiye’de kalmıştır. Antidemokratik veya gayrimeşru yollara tevessül edenlerin, Türkiye’de varacağı tek yer mahkeme salonlarında hukuka hesap vermek olacaktır. 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili birkaç gün evvel açıklanan mahkeme kararlarını da bu zaviyeden değerlendiriyoruz. Burada bir gerçeğin altını öncelikle çizmek istiyorum. 6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır” dedi. Suriye’deki gelişmeleri bahane eden bölücü örgüt unsurlarının doğrudan devletimizin bekasını hedef alan bir isyan girişiminde bulunduklarını söyleyen Erdoğan,” Bu isyan girişiminde 37 insanımız şehir eşkıyaları tarafından katledilmiştir. Ülkemizin 35 ili 96 ilçesi ve 131 yerleşim biriminde sokaklar ,dükkanlar, okullar ateşe verilmiş masumların kanı akıtılmıştır. Bölücü canilerin katlettiği insanlar arasında ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları da vardır. 6-8 Ekim olaylarını kışkırtanlar, yönlendirenler azmettirenler milletimize böyle bir acıyı yaşatanlar bellidir. Hukuk, elbette bunlardan hesap sormak zorundadır. Siyasi dava denilerek terör kalkışmasının aklanmaya çalışılması her şeyden önce hukuka ve demokrasiye hakarettir. 6-8 Ekim olaylarını kimse mazur ve meşru gösteremez. Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz. Karar, kayıplarının acısıyla son 10 yıldır Kerbela’ya dönmüş yüreklere su serpmiş, adaletin tecellisine olan inancı yeniden güçlendirmiştir. İsyan girişiminden 10 yıl sonra geç de olsa hakkın yerini bulduğunu görüyor, bundan da mağdurlar ve demokrasimiz adına memnuniyet duyuyoruz. Sokakları kan gölüne çevirerek bu ülkede siyaset yapılmayacağını artık herkesin anlamasını ümit ediyoruz. Hukuk devleti ilkesinin yaşatılabilmesi için yargının her türlü taassuptan, hizipleşmeden azade olması şart. Siyasi ve ideolojik kamplaşmaların adalet sisteminde yol açtığı tahribatlar özellikle tecrübelerimizle çok iyi biliyoruz. Bunların tekrarına izin vermeyeceğiz. Yargımızın tarafsızlığını ve bağımsızlığını koruması ilk ve öncelikli şarttır dedi. Adalete güven ne kadar sağlam tesis edilirse ekonomi ve demokrasi de o derece hızlı mesafe alınacağının altını çizen Erdoğan şunları söyledi; “ Türkiye Yüzyılına giden yolun diğer alanlarla birlikte adaletin işleyişindeki eksiklerin giderilmesi olduğunun farkındayız. Ülkemizi aydınlık yarınlara ancak adalet sistemimizin kusursuz işleyişi hukukun eksiksiz tecellisi yargıyı güvenin pekiştirilmesiyle mümkündür. Bu hususlarda yaşanan ve yaşanacak sıkıntıların bizi yavaşlatacağını hedeflerimiz ile aramıza gireceğini asla asla göz ardı etmiyoruz. Adalet ve hukuk alanındaki reform iradesinin güçlü olmasını bu bakımdan kritik önemde görüyoruz. Adalet sistemimiz şeffaflaştırması hesap verebilirliğin artırtılması yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının tahkim edilmesi için bundan sonra da yeni adımlar atmayı sürdüreceğiz. Siyaset kurumunun bütün paydaşlarının bu doğrultuda yürütülen çabalara ben destek olmak olmaya çağırıyorum.”
Aydın Kuşadası müzeler kenti olma yolunda ilerliyor Belediye Başkanı Ömer Günel’in “müzeler kenti” projesi kapsamında Kuşadası’nda son dönemde art arda önemli adımlar atıldı. Necati Korkmaz Mikrominyatür Sergi Alanı, Mineral ve Fosil Müzesi, Rosemary Anı Evi ve Türk Kahvesi Evi ile Porselen Bebek Müzesi’ne ev sahipliği yapan Kuşadası’nda, müze sayısı kısa süre içerisinde 7’ye yükselecek. Türkiye’nin turizm başkenti Kuşadası, Belediye Başkanı Ömer Günel’in göreve gelmesinin ardından kültür turizmi alanında adından söz ettirecek önemli yatırımların adresi olmaya başladı. Kentin simgeleri olan Güvercinada Kalesi’nde Deniz Ticaret Tarihi Müzesi, Kervansaray’da ise Sikke ve Arkeoloji Müzesi kurmak için gerekli kararları alarak Türkiye’nin önemli koleksiyoncularıyla iş birliği protokolleri imzalayan Kuşadası Belediyesi, Yıldırım Caddesi’ne ise Fosil ve Mineral Müzesi’nin ardından bir de etnografya müzesi kazandırmak için çalışmalarını sürdürüyor. Milimetrik eserler hayranlık uyandırıyor Dünyanın sayılı mikro minyatür sanatçılarından olan Necati Korkmaz’ın mikroskop ve büyüteçler aracılığıyla görülebilen milimetrik boyutlardaki eserlerinin sergilendiği Kuşadası Belediyesi Necati Korkmaz Mikro Minyatür Sanat Merkezi ve Sergi Alanı, her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Kuşadası Belediyesi tarafından Tarihi Kale Kapısı’nın üstünde kente kazandırılan merkez, kruvaziyer gemileriyle gelen turistler başta olmak üzere 7’den 70’e her kesimin büyük ilgisi ile karşılaşıyor. 2019 yılında Tarihi Kentler Birliği (TKB) tarafından düzenlenen Müze Özendirme Yarışması’nda “Sanat ve Edebiyat Müzeleri” kategorisinde ödüle layık görülen Necati Korkmaz Mikro Minyatür Sanat Merkezi ve Sergi Alanı, ev sahipliği yaptığı eserler ile dikkat çekmeyi sürdürüyor. Merkezde sergilenen eserler arasında dünyanın en küçük Kur’an-ı Kerim’i, toplu iğne başına yapılmış dünyanın en küçük satranç takımı, saç telinin üzerine yapılmış yürüyen cambaz, içerisinde Türk klasik hat sanatının örneklerinin bulunduğu dünyanın en küçük hat kataloğu gibi birbirinden ilginç 42 eser bulunuyor. Fosil ve mineral müzesi ile geçmişe yolculuk Kentin tarihi bölgelerinden olan Yıldırım Caddesi’nde bulunan iki katlı tescilli binanın Kuşadası Belediyesi ve Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA) iş birliğinde restore edilmesiyle açılan Mineral ve Fosil Müzesi, zengin bir doğa tarihi koleksiyonu barındırıyor. Müzede tarih öncesi dönemden kalma mamut dişi fosili, kömürleşmiş denizlalesi fosili, taşlaşmış kalamar fosili gibi ilginç örneklerin yanı sıra yakut, elmas, altın, ametist ve kuvars gibi kıymetli ve yarı kıymetli mineraller de sergileniyor. Tarihi Kentler Birliği (TKB) tarafından düzenlenen Müze Özendirme Yarışması’nda Doğa Tarihi Müzeleri kategorisinde ödüle layık görülen Mineral ve Fosil Müzesi, Türkiye’nin ve dünyanın farklı bölgelerine ve zaman dilimlerine ait birbirinden ilginç fosil ve mineral örnekleriyle ziyaretçilerini geçmişte yolculuğa çağırıyor. Porselen bebek müzesi büyük ilgi görüyor “Müzeler kenti” projesi kapsamında geçtiğimiz yıl Tarihi Kervansaray’da Kuşadası Belediyesi tarafından kurulan Porselen Bebek Müzesi’nde, koleksiyoncular Meral ve Öğül Orhan tarafından 40 yılda toplanan ve 290 parçadan oluşan Alman ve Fransız üretimi porselen bebekler sergileniyor. Daha çok 1800 ile 1900 yılları arasında üretilen ve farklı boyutlarda olan porselen bebekler özellikle camdan olan renkli gözleri, saçları ve o dönemin modasına uygun kıyafetleriyle ziyaretçilerin beğenisini kazanıyor. Rosemary Anı Evi ve Türk Kahvesi evi Marina mevkiinde ziyarete açılan Rosemary Anı Evi’nde, Kuşadası’nda 1965-1978 yılları arasında yaşayan ve kentin doğal güzelliklerini koruyarak tüm dünyaya tanıtmak için uzun yıllar emek veren Rosemary Baldwin’in günlük hayatında kullandığı eşyalar sergileniyor. Aynı alanda bulunan Haluk Perk Kahve Evi ise ziyaretçilerini, yaklaşık 600 yıllık bir geçmişe sahip olan Türk kahvesinin tarihinde yolculuğa çıkarıyor. Haluk Perk Kahve Evi’nde Türk kahvesinin hazırlanmasında ve ikram edilmesinde kullanılan geleneksel eşyalar yer alıyor. Türkiye’nin ilk Deniz Ticaret Tarihi Müzesi UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Güvercinada Kalesi, Türkiye’nin ilk deniz ticaret tarihi müzesine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel ile koleksiyoner Haluk Perk arasında imzalanan protokolle, denizcilikle ilgili çeşitli objeler, deniz ticaretinin tarihi gelişiminde kullanılan ticari eşyalar, balıkçılık aletleri ile sikke, mühür ve biletlerden oluşan bir tarihi eser topluluğu, Deniz Ticaret Tarihi Müzesi’nde ziyaretçilerin ilgi ve beğenisine sunulacak. Dört asırlık Kervansaray tarihe ışık tutacak Kuşadası’nın bir diğer önemli simgesi olan kent merkezindeki 400 yüzyıllık Kervansaray ise Porselen Bebek Müzesi’nin ardından hazırlıkları sürmekte olan Sikke ve Arkeoloji Müzesi’nin de adresi olacak. Sikke ve Arkeoloji Müzesi için Başkan Ömer Günel ile koleksiyoncu Zeki Karaoğlu arasında iş birliği protokolü imzalandı. Protokol ile Zeki Karaoğlu’nun kişisel koleksiyonunda yer alan çeşitli arkeolojik eserler ve sikkelerden oluşan zengin bir tarihi eser topluluğu, Sikke ve Arkeoloji Müzesi’nde sergilenecek.
Eskişehir Arıköy’de arıcılık eğitimi alan genç kız böcek korkusunu yendi Turizm sektöründe çalışırken Sibirya ve Galler’de araştırma projelerinde görev alan Nilay Boyluoğlu, böcek korkusunu bir kenara bırakıp Odunpazarı Belediyesi tarafından hizmete açılan Arıköy’de eğitim alarak arıcılığa başladı. Eskişehir’de yaşayan Nilay Boyluoğlu, hayalinin her zaman doğa ile iç içe olmak olduğunu ve arıcılık yapma isteğinin bulunduğunu söyledi. Arıcılık hayalinin gerçekleşmesinin önünde bazı engellerinin bulunduğunu ifade eden Boyluoğlu, “Doğada olmak istiyorum. Hep kendimi arayan bir insandım, arıcılık yapacağım dedim ancak bazı engellerim vardı. Çok emek yoğun bir iş, kolay değil gerçekten. Ancak doğada olmayı, hayvanlarla çalışmayı seven herkes yapabilir diye düşünüyorum. Turizimciydim. Okulum bitti. Uzun bir süre yurtdışı projeleri ile ilgilendim. Sibirya’ya gittim. Tamamen sürdürülebilir bir projeydi. Daha sonra Galler’e gittim. O da ofis işi proje araştırma işiydi. Geçen yıl şubat ayında Türkiye’ye döndüm ve dedim ki, ben doğada olmak istiyorum. Çocukluğumdan kendimi bildim bileli örümcek ve böcek korkum vardı. Bütün korkularımı aşmaya karar verdim. Geçen yıl mart ayında Odunpazarı Belediyesi tarafından açılan arıcılık kursuna kayıt oldum. Böylece arıcılık serüvenim başlamış oldu. Eğitim veren hocalarımız çok donanımlı ve bilgiliydi. Temmuz ayında belediye tarafından hizmete açılan Arıköy’de uygulama eğitimlerine geçtik. Harika bir yer olmuş. Lavanta bahçesi, hobi evleri, arılar Böyle başladı serüven" dedi. “Arıcılığa ilgisi olan herkesi bu kurslara davet ediyorum" 10 kovanla başladığı arıcılık serüvenine bölme yaparak 20 kovana çıkarttığını belirten Boyluoğlu, “Uzun vadeli bir yola çıktım. Kovan sayımı arttırıp bu yolda ilerlemek istiyorum. Daha da büyümek istiyorum. Çevreme ve yakın çevreme şu an ulaştım. Arıcılık konusunda daha da büyümek istiyorum. Çok emek yoğun bir iş kolay değil gerçekten ancak doğada olmayı seven, hayvanlarla çalışmayı seven herkes yapabilir diye düşünüyorum. Öncelikle Odunpazarı Belediyesi’ne sunduğu imkânlar için çok teşekkür ediyorum. Arıcılığa ilgisi olan herkesi bu kurslara davet ediyorum. Ben çok faydasını gördüm. Arıcılığa ilgisi olan insanların bu kurslardan faydalanmalarını isterim” şeklinde konuştu.