GÜNDEM - 23 Eylül 2021 Perşembe 18:59

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Biz Türkiye olarak dürüst davranıyoruz ama Amerika maalesef dürüst davranmadı'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Biz Türkiye olarak dürüst davranıyoruz ama Amerika maalesef dürüst davranmadı'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin F-35 konusundaki tutumuyla ilgili, “Amerika’nın bunu uluslararası diplomaside, ilişkilerde doğru bir yere oturtması gerekir. Ama şu ana kadar bunu oturtamadılar. Biz Türkiye olarak dürüst davranıyoruz, duruşumuz dürüsttür ama Amerika maalesef dürüst davranmadı, davranmıyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti sonunda New York’taki Türkevi’nde gazetecilerle bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 76’ncı Genel Kurulu toplantılarına katılmak geldiği New York’taki programları tamamladıklarını belirterek, BM Genel Kurul toplantıları bu yıl ilk kez karma bir formatta gerçekleşti. Üye ülkelerin neredeyse üçte ikisi devlet ya da hükümet başkanı veya bakan düzeyinde fiziken katılım sağladı. Geçtiğimiz yıllardan farklı şekilde etkinliklerin bir bölümü çevrim içi olarak icra edildi. Bu kapsamda biz de BM Gıda Sistemleri Zirvesine ve BM Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu Toplantısına video konferansla katıldık. Amerika’daki temaslarımızda ilk olarak 19 Eylül Pazar günü Türk-Amerikan ve Amerika Müslüman toplumu temsilcileriyle bir araya geldik. Bu toplantıda hem ABD’de yaşayan vatandaşlarımızla ve Müslüman kardeşlerimizle kucaklaştık hem de daha adil bir dünya özlemimizi bir kez daha vurguladık” dedi.

20 Eylül’de Türkevi binasının resmi açılışını gerçekleştirdiklerini belirterek, “Bu güzel günümüzde bize BM Genel Sekreteri, çok sayıda devlet ve hükümet başkanı, dışişleri bakanı, üst düzey yerli ve yabancı misafirlerimiz ile dostlarımız eşlik etti. New York’un siluetine kazandırdığımız bu yeni başyapıtın Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan vatandaşlarımıza ve ülkemize hayırlı olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.” diye konuştu.

Ziyaret kapsamında pazartesi günü Dış Politika Derneği isimli düşünce kuruluşu ve SETA DC tarafından tertiplenen etkinliğe katıldıklarını belirten Erdoğan, “Bu toplantıda, dış politika alanındaki değerlendirmelerimizi Amerika Birleşik Devletleri’nde düşünce dünyasının önde gelen temsilcileriyle paylaştık. Ayrıca çeşitli Amerikan basın yayın kuruluşlarının temsilcilerine mülakat verdik” şeklinde konuştu.

“Ekonomi alanındaki temaslarımız çerçevesinde, Türk Amerikan İş Konseyi tarafından düzenlenen 11. Türkiye Yatırım Konferansı’na iştirak ettik” diyen Erdoğan, “Bu toplantıda, Amerikan iş dünyasının önde gelen temsilcileriyle ülkelerimiz arasındaki ekonomik ilişkileri değerlendirdik” dedi.

“Daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu, uluslararası topluma ne gibi sorumluluklar düştüğünü Genel Kurul kürsüsünden dile getirdik”

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu açılış oturumundaki konuşmasında, uluslararası barış ve güvenliği ilgilendiren meseleler hakkındaki görüşlerini açık yüreklilikle ortaya koyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu, bunun için uluslararası topluma ne gibi sorumluluklar düştüğünü Genel Kurul kürsüsünden dile getirdik. İnsanlığın, salgın tehdidi ve tabii felaketler ile bunların ağır sonuçlarının cenderesi altında bunaldığı bir dönemde, iş birliği ve dayanışmanın önemini tekrar hatırlattık. Afganistan’daki son gelişmeler başta olmak üzere Suriye’den Libya’ya, Kudüs ve Filistin meselesinden Kafkasya’ya, Türkistan’dan Kıbrıs’a kadar geniş bir alanda ülkemizin yaklaşımlarını ifade ettik” dedi.

“Paris İklim Anlaşması’nın onay sürecini tamamlayacakları müjdesini dünyayla paylaştık”

Birleşmiş Milletler Genel Kurul kürsüsünden, Paris İklim Anlaşması’nın onay sürecini tamamlayacakları müjdesini dünyayla ve Türk kamuoyuyla paylaştıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Dünyamızın bu hale gelmesinde en çok payı olanların, iklim değişikliğinin yol açtığı sorunların çözümünde de en çok katkı sağlaması gerektiği görüşümüzü açıkça muhataplarımıza söyledik. Orman varlığını artıran, nispeten modern teknolojik altyapısı sayesinde oldukça düşük karbon salımı değerlerine sahip bir ülke olarak bu konuda da üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız. Ülkemize söz verilen desteklerin sağlanmasıyla birlikte ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, Paris İklim Anlaşması’nda belirtilen hususlara uygun adımlarımızı atacağız. Karbon nötr hedefini, 2053 vizyonumuzun ilk ve en önemli hedeflerinden biri olarak milletimize armağan ediyoruz. Avrupa Yeşil Mutabakatına uyum için gereken eylem planını da devreye almış bir ülke olarak, bu süreci başarıyla yürüteceğimize yürekten inanıyoruz.”

“Son 3 gündür pek çok devlet, hükümet, uluslararası kurum ve sivil toplum kuruluşu temsilcisiyle görüşmeler yaptık” diyen Erdoğan, “Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin yanı sıra Hırvatistan, Slovenya, Gine Bissau, Polonya, Ukrayna, Finlandiya, Burundi ve Irak cumhurbaşkanları ile Birleşik Krallık, Gürcistan ve Arnavutluk başbakanlarıyla ve Libya Başkanlık Konseyi Başkanı ile görüşmelerim oldu. FIFA Başkanı ile de bir görüşme gerçekleştirdim. Bir başka ifadeyle, Amerika’da bulunduğumuz süre zarfında toplam 14 ikili görüşmemiz oldu. Bu görüşmelerin, Genel Kurul’a hitabımın hemen ardından gerçekleşen biri hariç tamamına, Türkevi binamız ev sahipliği yaptı. Ziyaretimizin ve temaslarımızın, güncel meselelere dair tutum ve önceliklerimizin, uluslararası camianın dikkatine getirilmesi bakımdan son derece verimli olduğuna inanıyorum” dedi.

“Burada bu bedeli ödemesi gereken Amerika’dır”

Türkiye'nin Afganistan'daki rolü ve stratejisinin ne olacağına ilişkin soru üzerine Erdoğan, “Burada önceki gün Amerika’nın önemli bir yayın organıyla yaptığımız mülakatta da söyledim; 20 yıl önce Amerika Afganistan’a niçin girdi? Afganistan’da ne işi vardı ve şimdi Afganistan’dan niye çıkıyor? Herhalde bunun bir bedelinin olması lazım? Ve bunca mülteci şu anda nereye gidecek? Türkiye’nin kapıları açması ve bunları kabul etmesi düşünülemez. Burası bizim için bir açık hava koridoru değil. Böyle bir şeyi kabullenmek öyle kolay da değil. Bunun bir maliyeti var, bir bedeli var. Amerika burada “kapılar açılsın ve Afgan halkı Türkiye’ye girsin” diyemez. Nitekim böyle bir şeye biz açık da değiliz, müsaade de etmeyiz. Afgan halkı bizim için kardeş halktır. Tarihe dayalı bir geçmişimiz var fakat bu kuru kuruya bir kardeşlik olmuyor. Aynı şeyi biz Suriye’de de yaptık. Aynı durum Irak'ta oldu. Bunları böyle toparladığımız zaman, geçmişten alırsak girip çıkanla neredeyse 10 milyona varan bir sayı söz konusu. Şu anda bunun 5 milyonu Türkiye’de kaldı. Burada bu bedeli ödemesi gereken Amerika’dır. Amerika’nın bununla ilgili adımlar atması lazım. Fakat şu ana kadar böyle bir hava görünmüyor. Amerika’nın bu noktada kapıları açmak gibi bir derdi şu anda yok gibi. Fakat kapsayıcı, kuşatıcı bir yönetim Afganistan’da oluşursa, bu yönetimle bazı görüşmelerimiz olabilirse ve gerçekten sağlıklı bir iletişim kurabilirsek, bundan sonra ne olabileceğinin adımlarını bu görüşmelerden sonra atabiliriz. Afganistan’da şu ana kadar bizim ciddi yatırımlarımız oldu; alt yapı ve üst yapı yatırımlarımız oldu. Bu yatırımlardan da rahatsız değiliz. Bundan sonraki süreçte de bu tür adımları atabiliriz. Ama Taliban’ın şu andaki yaklaşım tarzına bakıldığında kucaklayıcı, kuşatıcı bir yönetim maalesef oluşmadı. Şu anda sadece bazı sinyaller geliyor; bazı değişikliklerin olabileceği, yönetimde bazı kuşatıcı, kapsayıcı bir havanın oluşacağı istikametinde. Bunu tabi daha henüz görmüş değiliz. Eğer böyle bir adım atılabilirse o zaman birlikte neler yapabileceğimizi kendileriyle görüşme, konuşma noktasına gidebiliriz. Kaldı ki kendi içlerinde de şu anda bazı sıkıntılar yaşanıyor. Bu sıkıntıları aşabilirlerse ve ondan sonra Türkiye ile bazı görüşmeler olursa, adımlar atılabilirse bunları nasıl gerçekleştiririz, nasıl bir yol haritası belirleriz, ona bakar ona göre de Afganistan’la böyle bir adımı gerçekleştirmiş oluruz.”

“Bir Afrika ülkesi bile BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üye olma şansına sahip olmalı”

“Daha Adil Bir Dünya Mümkün” isimli kitabında BM'nin, özellikle de Güvenlik Konseyi'nin kapsamlı bir reforma ihtiyacı olduğu yönündeki görüşünü dile getirdiği hatırlatılarak sorulan bir soru üzerine Erdoğan, “Tabi umutsuz bu işler olmaz. Yola çıkarken bir umutla yola çıkıyorsunuz ve tüm dünyaya, tüm insanlığa bir sinyal veriyorsunuz. Nedir bu sinyal? Türkiye şöyle bakıyor; artık dünya Birinci Dünya Savaşı’nın şartlarında değil, İkinci Dünya Savaşı’nın şartlarında da değil. Öyleyse biz insanlığa bir sinyal verelim. 194 ülke hep birlikte bir dayanışma içerisinde olabilirsek, bu işin şartlarını zorlayabilirsek, tüm medya dünyası, STK’larla hep birlikte bu şartları zorlarsak o zaman yeniden bu daimi üyeler kendilerini kontrol etmek zorundadır. Bu 5 daimi üyenin iki dudağı arasında bir dünya düşünebilir miyiz, böyle bir şey olabilir mi? 10 geçici üye, 5 daimi üye, 15 kişi bir araya gelsinler, dünyayı istedikleri gibi yönlendirsinler; böyle bir şey olmaz! Zaten bundan bu 10 geçici üye de şikayetçi. Çünkü onlara “Kaldır elini, indir elini” diyorlar. Nasıl isterlerse öyle Böyle bir şey olabilir mi? Zaten oradaki 10 geçici üye de vitrin süsü olduğunu biliyor. Artık onlar da herhalde vitrin süsü olmaktan nedamet getirmektedir. O zaman öyle bir adım atalım ki, bu adımı atmakla bir defa daimi üyeleri zorlamamız lazım. Türkiye olarak biz zorlayacağız ve zorluyoruz. Bütün uluslararası toplantılarda da bunu söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz. Geçici üyelere de diyoruz ki, siz de zorlayın. Afrika’ya sesleniyoruz; “Afrika sen hep böyle mi gideceksin? Geçici üye olarak Birleşmiş Milletlerde bulunmak suretiyle ne yapıyorsunuz? Yapabildiğiniz bir şey var mı? Herhangi bir şeyi, oyunu değiştirebiliyor musunuz?” Yok. Öyleyse bu oyunu değiştirebilmek için biz diyoruz ki gelin hepinizin daimi üye olma şansınız olsun. Yani bunların hiç umursamadığı herhangi bir Afrika ülkesi bile BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üye olma şansına sahip olmalı. Bunu başarabildiğimiz zaman dünyadaki tüm devletlere gerçekten bir hak teslim edilmiş olur. Aksi takdirde, böyle bir dünya yaşanılır bir dünya değildir” dedi.

Bir gazetecinin “BM Genel Kurulu konuşmanızda da radikal, sizin ifadenizle devrimci bir öneri getirdiniz. Reformunun öncelikli olarak da Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisinin kaldırılmasından başlaması gerektiğini öneriyorsunuz. Diğer üyeleri bir araya getirip bu yönde bir uzlaşı sağlamak için siz bir adım atacak mısınız?” şeklindeki sorusu üzerine Erdoğan, “O radikal adımı zaten orada söylüyorum. Nedir o radikal adım? Bu konuda, 5 daimi üye dışındaki 189 ülkenin tamamı eğer kararlı adım atacak olursa o zaman biz bu daimi üyeleri köşeye sıkıştıracağız. Bu daimi üyeleri köşeye sıkıştırmak için bunun bir yol haritası var. Bu yol haritası nedir? Bu konuyla ilgili Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna yazılı dayatmalarla ve dünyada yoğun bir kovalamacayla, icabında olağanüstü genel kurul toplamak suretiyle bazı adımları atma şansını yakalayabiliriz” dedi.

“Bize sürekli S-400’ü dayatmalarını bir defa bizim kabul etmemiz mümkün değil”

Başta Suriye ve Afganistan’daki kaosun durdurulması istikrarın sağlanması ve bir insanlık dramı olan düzensiz göçün önlenmesi için BM’deki çağrısı hatırlatılarak, Afganistan ve Suriye bağlamında Türkiye-ABD ilişkilerinin seyrini nasıl gördüğünün sorulması üzerine Erdoğan, “Amerikan ilişkilerinde sağlıklı bir sürecin işlediğini doğrusu söyleyemem. Niye? Bakın biz F-35’leri aldık, 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık ve bu F-35’ler bize teslim edilmedi. Amerika önce bunu bir defa halletmeli. Bize S-400 konusunu bahane edip F-35’leri vermemek, her şeyden önce bir defa devletlerarası ilişkilerde ne diplomasi noktasında ne de münasebetler noktasında bir kimlik ortaya koymadır. Amerika’nın önce bunu bir defa düzeltmesi lazım. Tabi biz uluslararası hukuka dayalı olarak ne yapılması gerekiyorsa bunu yapacağız. Bize sürekli S-400’ü dayatmalarını bir defa bizim kabul etmemiz mümkün değil. Bizim için S-400 işi bitmiştir. Buradan geri adım atmamız da mümkün değil. Amerika’nın bunu uluslararası diplomaside, ilişkilerde doğru bir yere oturtması gerekir. Ama şu ana kadar bunu oturtamadılar. Biz Türkiye olarak dürüst davranıyoruz, duruşumuz dürüsttür ama Amerika maalesef dürüst davranmadı, davranmıyor. Bizim şu anda Amerika ile ilişkilerimizde zaten 20 milyar dolar civarında bir ticaret hacmimiz var. Bu ticaret hacmimizin artmasını biz arzu ediyoruz, ederiz de Savunma sanayiine yönelik de biz adımlarımızı atıyoruz ve atmaya da devam edeceğiz. Şunu da bilmeleri gerekir ki artık eski Türkiye de yok. Bu Türkiye başka bir Türkiye. Savunma sanayiinde de biz her geçen gün daha ileri gidiyoruz, daha ileri gideceğiz. Ama yarın “Niçin F-35’i almıyorsun?” diyemezler. Vermezsen almayız. O zaman biz daha başka kapılara da müracaat ederiz. Burada CBS ile yaptığım röportajda onlara da onu söyledim. “Yani başka yerlerden almayı mı düşünüyorsunuz?” diye sordu. “Gerekirse alırız” dedim. Sen bana şimdi Patriot vermeyeceksin, ondan sonra biz S-400’ü aldığımızda “Niye S-400'ü aldın?” diyeceksin. Türkiye kendini savunmasına yönelik ne gerekiyorsa onu alır. Gerekirse bunları üretmeye de başlar. Zaten şu anda başladık. Bundan sonra bunu daha da ileri safhalara taşıyacağız. İnşallah kendi insansız savaş uçaklarımızı da üreteceğiz. Bunu da görecekler. Bu adımları da inşallah atıyoruz. Temennim odur ki iki NATO ülkesi olarak birbirimizle hasmane değil, dostane davranalım. Ama iki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil. Benim Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak yaklaşık 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile olan münasebetlerimde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil. Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem” dedi.
“Türkiye bu yıl BM Genel Kurulunda ve açılışını yaptığı Türkevi ile uluslararası iş birliğine ve diplomasiye desteğini güçlü şekilde ortaya koydu. Ne yazık ki bazı ülkeler Afganistan, Suriye, düzensiz göç gibi konularda sorumluluktan kaçıyor. Özellikle ABD yönetimi her ne kadar görünürde diplomasi vurgusu yapsa da adeta benden sonrası tufan havasında. Mevcut resmi nasıl yorumluyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan şunları kaydetti:

“Tabi kendisi “benden sonrası tufan” dediyse, aynı şeyi ona da söylerler. Amerika şu anda eğer Afganistan’da bir şekillendirme yapamadıysa burada düşünmek lazım. Şu anda Afganistan’da Amerika’nın bir yönlendirme veya bir şekillendirme durumu olmuştur diyebilir miyiz? Hayır. İşte her şeyi bıraktı, gidiyor. Ama şimdi bir bedel çıkacak ortaya. Bu bedel nedir? Şu anda Taliban’ın elindeki silahlara baktığınız zaman, bu silahlar Amerika’nın silahları. Dolayısıyla bu bedeli de ödemek durumunda kalacaktır. Buradan bir yere daha geliyorum. Sayın Trump döneminde binlerce tır silah, mühimmat terör örgütlerine verildi. Bunları ben Sayın Trump’a defalarca ifade ettim, anlattım. Şimdi aynı durum Biden döneminde de var. Yine Biden terör örgütlerine silah, mühimmat, araç gereç taşımaya başladı. Biz bunu elimizi kolumuzu sallaya sallaya seyredecek değiliz. Dikkatle takip ediyoruz. Vakti saati geldiğinde de söylenmesi gereken neyse onu da kendilerine söyleriz” dedi.

“Biz bu tutumdan vazgeçmiş değiliz. Böyle bir şey yok”

Paris İklim Anlaşması'nın Meclis onayına sunulacağına yönelik açıklamaları ile Türkiye'nin bu konuda çekinceleri bulunduğu hatırlatılarak, "Türkiye çekincelerinden vaz mı geçti? Yoksa karşı tarafta bir tutum değişikliği mi oldu? Yoksa bu süreci zorlayacak yeni bir sürecin başlangıcından mı bahsediyoruz?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

“Biz bu tutumdan vazgeçmiş değiliz. Böyle bir şey yok. Ancak o dönem Hollande dönemiydi. Hollande döneminde de Sayın Şansölye Merkel’le üçlü bir konferansımız olmuştu. Bu üçlü konferansta da biz dedik ki “Türkiye gelişmiş ülkeyse ayrı değerlendirmek lazım. Eğer gelişmekte olan ülkeler kategorisindeyse ayrı değerlendirmemiz lazım. Her şeyden önce bunun kararını vermeniz lazım. Bu karara göre de bize yapmanız gereken ödemeyi de yapmanız lazım.” Tabi o zaman bunlar bu ödemeyi yapacaklarını söylüyorlardı ama bu olmadı. Şu anda geldiğimiz noktada ise tabi bütün incelemeleri ilgili arkadaşlar yapacaklar ve Meclis’in açılmasıyla birlikte de biz bunu Meclis’e taşıyacağız. Meclis’e taşıyarak, bu süreci özellikle Glasgow'da gündeme getireceğiz ve Türkiye olarak iklim değişikliği noktasında düşüncemizi Glasgow’da vereceğimiz mesajlarla da ortaya koyacağız.”

“Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini ve Suriye’deki durumu masaya yatıracağız”

İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki sivillere ve bölgede görev yapan Türk askerine karşı saldırılar hatırlatılarak, “29 Eylül’de Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geleceksiniz. Bu konuda nasıl mesajlar vermeyi düşünüyorsunuz? Bu zirveden herhangi bir sonuç bekliyor muyuz?” sorusuna Erdoğan, “29 Eylül’de nasip olursa Sayın Putin’le Soçi’de yapacağımız ikili görüşme gerçekten önem arz ediyor. Heyetler arası görüşme yok, Sayın Putin’le sadece ikili görüşme yapacağız. Bu tabi sadece İdlib’i içeren bir görüşme olmayacak. Aynı zamanda Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini ve Suriye’deki durumu masaya yatıracağız. Suriye’de nereye geldiğimizi, bundan sonraki süreçte de nereye geleceğimizi kendileriyle konuşacağız. Kimseyi üçüncü bir şahıs olarak yanımıza almadan bu görüşmeyi yaparken orada tabi Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız. Çünkü bölgede Türkiye ve Rusya önemli iki ülke. Önemli iki ülke derken bir şeyi daha ifade etmem lazım; biz Rusya ile ilişkilerde şu ana kadar herhangi bir yanlış görmedik. Ticaret hacmine baktığımız zaman iyi bir konumdayız ve sürekli ilerleyen bir ticaret hacmi var. Suriye’deki gelişmeleri daha iyi bir konuma taşıma noktasında zaman zaman bazı sıkıntılar yaşamıyor değiliz. Ama bunu da gerek şahsım, gerek Savunma Bakanım, gerek Dışişleri Bakanım attığımız adımlarla hemen telafi edebiliyoruz. Örneğin Sayın Putin Azerbaycan’da eğer devlet adamlığını tam manasıyla ortaya koymamış olsaydı, Azerbaycan’dan bu şekilde çıkılmazdı. Ama bunu ortaya isabetli kararlarla koyduğu için Azerbaycan’dan çok çok olumlu bir şekilde çıkma şansını yakaladık. Şu an itibarıyla da Azerbaycan’da yoğun bir çalışma devam ediyor. Örneğin Sayın İlham Aliyev istediği anda istediği gibi rahatlıkla Sayın Putin’le görüşüyor, konuşuyor. Ben hakeza öyle Çok kısa sürelerde irtibatlarımızı kurup görüşmelerimizi yapabiliyoruz. Tabi, çok daha önemlisi, şu anda attığımız adımlarla biz Iğdır’dan Azerbaycan’a yolu inşallah yapacağız. Buna demiryolu da dahil. Bu yolun yapımı çok çok önemli bir adım olacak. Bizim 5’li veya 6’lı platform dediğimiz olay vardı. Şu anda bu konuyla ilgili de Paşinyan’dan olumlu sinyaller geliyor. Şimdi bu olumlu sinyallerle beraber bu konuda da bazı adımları atacağız. Yani bölgeyi barış noktasında da iyi bir konuma taşıma fırsatını inşallah yakalamış olacağız. Ay sonunda Sayın Putin’le yapacağımız görüşmede bunlar da tabi konunun içinde yer alacak. Böylece Türkiye-Rusya ilişkilerinde inşallah çok daha güçlü, çok daha farklı bir döneme girmiş olacağız” yanıtını verdi.

Almanya’daki seçimler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya'da pazar günü seçimlerin yapılacağı hatırlatılarak Merkel'in Avrupa'da en uzun görev yapan liderlerden biri olduğunun söylenmesi üzerine, "Benim kadar olmadı” karşılığını verdi.
Merkel’in Türkiye ve Avrupa üzerindeki ilişkilerdeki etkisini nasıl değerlendirdiğine yönelik bir soru üzerine Erdoğan, “Şunu açık ve net söylemem lazım; bizim Merkel’le, Schröder’den sonra olumlu bir sürecimiz oldu ama Alman Şansölyeleri içerisinde bizim en başarılı bir yönetim tarzı Schröder’le oldu. Schröder’le bizim münasebetlerimiz gerçekten çok çok farklıydı. Tabi Schröder’den sonra Şansölye Merkel ile münasebetlerimizde de ilişkilerimiz fena değildi. Sık sık arar, sık sık ararım. O şekilde bu süreci işlettik, çalıştırdık. Tabi şu anda yani Armin Laschet alır almaz bilemiyorum ama Armin Laschet ile de ikili münasebetlerimiz iyiydi. Temennim odur ki gerçekten gerek Almanya'da yaşayan Türk vatandaşları ile alakalı gerekse Türkiye-Almanya ilişkilerindeki bundan sonraki süreci zengin kılacak bir iktidar iş başına gelsin. Çünkü bizim orada çok ciddi sayıda bir insan potansiyelimiz var ve bu insanlar orada çile çekmesinler. Böylece yeni bir süreci Türkiye-Almanya ilişkilerinde inşallah güçlü kılacak bir iktidarla devam ettirelim. Bu konuda da kim olursa biz onunla her zaman ilişkilerimizi, geleceğe çok çok güçlü bir şekilde sürdürmüş oluruz. Mesela attığımız bazı adımlar vardı. Savunma sanayiine yönelik Almanya'yla ilişkilerimiz vardı. Daha da önemlisi şu anda denizaltı gemilerinin makinelerinin aksamıyla alakalı attığımız alımlar vardı. Şimdi bu adımların başarılı bir şekilde sürmesi ve savunma sanayiinde de bunlarla beraber bizim güçlü yürümemiz, Türkiye-Almanya ilişkilerinde çok farklı bir yere isabet edecektir diye düşünüyorum. Her iki ülke için hayırlı olan iktidar hangisi ise o iş başına gelsin diyorum” dedi.

Sosyal medya düzenlemesi

Sosyal medya düzenlemesi çalışmalarının hangi aşamada olduğu ve hangi adımların atılması planlandığıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, “Şu anda bununla ilgili arkadaşlarımız gerek İletişim Başkanım gerek Medya Tanıtım Başkanım birlikte çalışmalarını sürdürüyorlar ve Meclis’in açılmasıyla birlikte de biz hazırlıklarımızı Meclis’e sunacağız. Böylece sosyal medya konusundaki atacağımız adımların ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Çünkü sosyal medyanın maalesef tahribatı çok açık ve net ortada. Bu tahribatın artık bitmesinden yanayım. Artık bu tahribatı bitirmenin vaktinin geldiğine inanıyorum. Arkadaşlarımız da hazırlıklarını yaptılar ve Meclis’e bunu sunacaklar” dedi.

“Biz diyoruz ki bu ülkede şu anda Cumhur İttifakı bu işin tek çözüm noktasıdır”

HDP Eski Eş Genel Başkanı Sezai Temelli’nin “Kürt sorununda çözümün adresi İmralı’dır” açıklamasının hatırlatılarak, “Selahattin Demirtaş’ın da bir açıklaması oldu, o da HDP’yi işaret etti. Sayın Kılıçdaroğlu da bu yönde bir açıklama yaptı; “Kürt sorununu HDP çözer” dedi. Seçimlerin yaklaşmasına yakın bir dönemde bu tür ittifaklar, bu tür açıklamalar nasıl değerlendirilir? Bir de HDP kendi arasında ikiye mi bölünüyor?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

“Hayırlı olsun. Bu konuyla eğer biz meşgul olursak yazık olur. Yani İmralı mıdır, değil midir, onların sorunu. Varsın onlar bu şekilde yola devam etsinler; yani HDP midir, şu mudur, bu mudur Biz diyoruz ki bu ülkede şu anda Cumhur İttifakı bu işin tek çözüm noktasıdır ve Cumhur İttifakı olarak da biz bu çözümün mücadelesini sürdürüyoruz. Çünkü bizim şu anda kitabımızda birlik var, beraberlik var, kardeşlik var ve bununla da bu yolda devam ediyoruz. “Yok Kürt sorununu çözmektir, yok şudur, yok budur” Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik. Eğer birliğe, beraberliğe, kardeşliğe inananlar varsa buyursunlar hep beraber yola devam edelim.”

“Muhalefetin son zamanlarda odaklandığı iki konu var. Birincisi, KHK’lılarla ilgili, hepsini aynı torbaya koyarak ortak şekilde “KHK’lı garibanları kurtaracağız” diyorlar. İkincisi de Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a eleştiri sınırlarını aşarak saldıranlar var. Muhalefetin bu tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, “Bir defa KHK ile ilgili “Ben bu işi çözeceğim” diyen kim? Ana muhalefetin başındaki zat. Sen ne zamandan beri yargı oldun? Bu yargının konusu. Bununla ilgili adımı yargı atar. Sana ne oluyor? Kim sana bu yetkiyi verdi? Velev ki iktidar olsan -böyle bir şansın var mı, yok mu o da ayrı- yargının yetkilerini elinden sen nasıl alıyorsun? Öyle bir şey var mı? Şu anda bunlar tamamen yargının kontrolü altında olan, yargının iradesinde olan bir konu. Adam öyle atıyor ki bazıları da buna inanıyor. Bunu kabullenmek asla mümkün değil. KHK ile ilgili konularda zaten zaman zaman yargıda bu gelişmeleri takip eden, kontrol eden bazı kararları da kesinlikle görüyoruz.

Ali Erbaş hocamızla ilgili konuya gelince, bir defa ana muhalefetin Ali Erbaş hocamıza, Diyanet İşleri Başkanımıza bu denli hakaret etme ne hakkı ne yetkisi vardır. Bu densizliktir, terbiyesizliktir. Zaten CHP’nin cemaziyelevveli de hep bizim din adamlarımıza hakaretle geçmiştir. Şimdi de aynısını Diyanet İşleri Başkanımıza hakaretle yürütüyorlar. Ama şunu bilsinler ki Diyanet İşleri Başkanımız yalnız değildir. Diyanet İşleri Başkanımız CHP’nin bu kendini bilmez tiplerinin hiçbir zaman muhatabı da olmamıştır, olmayacaktır. Diyanet İşleri Başkanımızı bu noktada biz asla yalnız bırakmayız. O makam önemli bir makamdır. Dolayısıyla bu makama hakaret edenler, bu ülkede dinini, diyanetini bilenlere hakaret etmiş olurlar. Yeni ortaya çıkmış olan birisi daha var; o da böyle sallayıp sallayıp duruyor. Dur bakalım; daha parti olduğun bile değil. Ana muhalefet, beraber bir şeyler yapıyorlar” dedi.

“Ticaret Bakanlığı olarak bunların üzerine üzerine gideceğiz”

Fahiş fiyat konusuyla ilgili bizzat ilgileneceğini söylediği hatırlatılarak “Bu konuyla ilgili tespit ettiğiniz problem başlıkları neler? Nasıl bir yol haritası izlenecek?” sorusu üzerine Erdoğan, “Bu konuda kısmen özellikle bu zincir marketlerin sınırsız uygulamaları var. Bu sınırsız uygulamalar karşısında biz de Ticaret Bakanlığı olarak bunların üzerine üzerine gideceğiz. Zincir marketlerin bu uygulamalarıyla mücadelede Ticaret Bakanlığımız gerekli olan her türlü tedbiri alıyor, alacak ve bunlara da gerekli operasyonları yapacaktır” dedi.

“Tek problem zincir marketler mi?” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ağırlıklı olarak iş orada toplanıyor. Bütün üreticiden tüketiciye olan yerde zincir marketlerin buradaki yoğun ürünleri toparlaması Bu da 5 tane zincir market. Bunlar bütün o ürünü toparlıyor. Bu 5 tane zincir marketin topladığı ürünle piyasalar alt üst oluyor. Bunlar eğer bu noktada daha adil davranırlarsa hem vatandaş uygun fiyatla ürün alabilecektir hem de üretici şu an itibarıyla kazanımını, parasını zamanında alma şansına ulaşacaktır” yanıtını verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Diyarbakır’da 200 bin çiçek toprakla buluşuyor Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, kendi tesislerinde zinya, petunya ve kadife türlerinde yetiştirdiği toplam 200 bin yazlık mevsimlik çiçeği kentin park, yeşil alan, kavşak ve refüjlerde değerlendirecek. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı, kentin daha yeşil ve estetik bir görünüme kavuşmasını sağlamak amacıyla çalışmalarına devam ediyor. Yazlık mevsimlik çiçek üretimini kendi imkanlarıyla yetiştiren Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı, yakın zamanda 200 bin adetten oluşan zinya, petunya ve kadife bitkisini Bağlar, Kayapınar, Sur ve Yenişehir ilçelerinin farklı alanlarında toprakla buluşturacak. Kentin iklimine ve toprağına uygun bitkilerin tercih edildiği çalışmalarda ayrıca 2 bin adet de lavanta, biberiye, gavura, yeşil ve gol taflan, süs narı ile ıtır yetiştirildi. Fidanlar vatandaşlara ücretsiz dağıtıldı Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı, yazlık mevsimlik çiçek dışında refüj ve kavşaklarda bitkilerin ekimi için söküm ve yer açma çalışmalarına da devam ediyor. Ayrıca 200 bin yazlık mevsimlik çiçek dışında fidanlık şefliğinde üretim çalışmalarını sürdürecek. Vatandaşların bitki talebini değerlendiren Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı, fidanlık alanında ürettiği 433 İran Çamı, Kara Selvi ve 119 adet çalıyı (lavanta, biberiye, gavura) ücretsiz dağıttı. Diyarbakır gül şehri olma yolunda ilerliyor Park ve Bahçeler Dairesi Başkanlığı, kentin gülle anılması için fidanlık şefliğinde üretim çalışmalarını sürdürüyor. İlk etapta farklı renk ve türde yaklaşık 4 bin adet gülü üreten ekipler, kentin park, refüj ve kavşaklarına ekmeye Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, kendi tesislerinde zinya, petunya ve kadife türlerinde yetiştirdiği toplam 200 bin yazlık mevsimlik çiçeği kentin park, yeşil alan, kavşak ve refüjlerde değerlendirecek.
Van Nöbetçi öğretmenden hayat kurtaran heimlich manevrası Van’ın Edremit ilçesindeki Şehit Nurettin Türkmen İlkokulunda nefes borusuna yiyecek kaçan öğrencinin imdadına nöbetçi öğretmen yetişti. Olay, 26 Nisan 2024 tarihinde Edremit ilçesindeki Şehit Nurettin Türkmen İlkokulunda yaşandı. 3’üncü sınıf öğrencisi Ömer Ali Kurucan (9), kantinden aldığı tostu yerken nefes borusuna ekmek parçası kaçtı. Kurucan, o sırada panik içinde nöbetçi sınıf öğretmeni Cüneyt Tuncil’in yanına koştu. Öğrencinin nefes alamadığını fark eden sınıf öğretmeni Tuncil, heimlich manevrasıyla cismi çıkararak öğrencinin nefes almasını sağladı. Öğretmenin öğrenciye müdahale anı ise güvenlik kamerasına yansıdı. “İlk yardım bilgisinin ne kadar önemli olduğunu gördük” Konuya ilişkin konuşan sınıf öğretmeni Cüneyt Tuncil, olayın gerçekleştiği gün nöbetçi olduğunu ve koridorları gezdiğini belirtti. O sırada karşısına çıkan bir öğrencinin kedisini uyardığını ancak ilk etapta fark etmediğini anlatan Tuncil, “İlk birkaç saniye fark edemedim açıkçası ama sonrasında boğazında bir şey olduğunu fark edince heimlich manevrasıyla çocuğun ağzındakini çıkartmaya çalıştık. Bu olayla ilk yardım bilgisinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha görmüş olduk. Tabii ki hizmet içi eğitimde Milli Eğitim Bakanlığımızın eğitimleri olmuştu. Uygulamalı olarak bize bunun gibi birçok ilk yardım bilgisi verilmişti. Açıkçası olayı izledikten sonra ne kadar önemli olduğunu gördüm. Yani ben o an olayın heyecanıyla çok şey yapamadım. Çocuğun hayatına dokunmak bizim için çok önemli” dedi. Yediği tostun nefes borusuna kaçtığını dile getiren Ömer Ali Kurucan ise “İlk olarak su içtim ama geçmedi. Daha sonra kapıda Cüneyt hocayı gördüm. Karnıma baskı yaptı ve boğazıma takılan ekmek çıktı. Beni kurtaran hocama çok teşekkür ederim” diye konuştu.
İstanbul Ertuğrul Doğan: “Boğaza o bayrağı asmak istiyoruz” Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan, camianın bir arada olduğu zaman aşamayacağı hiçbir engelin bulunmadığını söyleyerek, “Tek bir amacımız var, taraftarımıza şampiyonluk sevincini yaşatmak. Boğaza o bayrağı asmak istiyoruz” dedi. Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan, içinde bulduğumuz sezon ve Trabzonspor’un yeni dönem vizyonu, hedeflerini kapsayan bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Zorlu Center’da yapılan toplantıda açıklamalarda bulunan Doğan, sözlerine geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz’a, Allah’tan rahmet dileyerek başladı. 30 Nisan tarihinin Trabzon için önemli bir gün olduğunu aktaran Başkan Doğan, “8. şampiyonluğumuzun yıl dönümü. Önce kendi camiamıza bir mesaj vermek istiyorum. Trabzonspor camiası bir arada olduğu zaman aşamayacağı hiçbir engel yok. Şampiyonluğu gelenek haline getirmek istiyorsak her zaman bir arada olmak zorundayız. Bizim hocamızla bir olduğumuz gibi. Taraftarımızla bir arada olmak zorundayız. Bir arada olarak şampiyonluğu gelenek haline getiririz. Boğazda asılan bayrak konusunun sürekli hale gelmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Boğaza o bayrağı asmak istiyoruz” Şampiyonluk sürecinin en önemli kısmının ekonomi olduğu aktaran Ertuğrul Doğan, “Şampiyonluk sürecine giden yol bellidir. Önce önemli konu ekonomik anlamda hazır olmamız lazım. Benim de içinde bulunduğum yönetim, şampiyonluk sezonu öncesi kimleri alacağımızı, hangi profilde oyuncu alacağımızı hazırlamıştık. Sezon bitmesiyle, önceden anlaşılan oyuncuları takıma kazandırdık. Bunun ekonomik yapılanmasını, Trabzon içinde birlikteliği sağlamıştık. Hocamızın da dediği gibi beraber hücum, beraber defans yaparak, tüm dünyaya örnek olacak bir şampiyonluk yaşamıştık. Aynı şeyleri yapmak için yola çıktık. 4 aylık transfer dönemini yürütüyoruz. Hocamızın izleme ekibi, biz de ekonomik tarafı yönlendiriyoruz. Gelecek sezon taraftara tekrar şampiyonluk sevinicini yaşatmak için hazırlanıyoruz. Tek bir amacımız var, taraftarımıza şampiyonluk sevincini yaşatmak. Boğaza o bayrağı asmak istiyoruz” şeklinde konuştu. “Ben bu şehrin sokaklarında büyümüş biri olarak, en şerefli görevdeyim” Başkan Doğan, Trabzon şehrinin sokaklarında büyümüş birisi olduğunu vurgulayarak, “Ben bu şehrin sokaklarında büyümüş biri olarak, en şerefli görevdeyim. Kendim için söylüyorum. Sorumluklarımız var, bunları tek tek yerine getirmek istiyorum. Aynı zamanda taraftarlıktan geldiğim için onların neler istediği biliyorum. Şampiyonluk haricinde taraftarımızı hiçbir şey memnun etmez. Geldiğim noktada ise ligi en iyi yerde bitirmemiz gerekiyor. Bu şampiyonluk kupasının tekrar şehre gelmesi gerekiyor. Bunun olabilmesi için, ekonomiyi düzeltmemiz gerekiyor. Bununla ilgili ciddi çalışmalarımız var. 1 yıldır Trabzon’da başkanım. Bu ekonomik sorunlardan Trabzonspor’u bir şekilde çıkarmamız lazım. Önümüze daha iyi bakılabilmesi gerekiyor. En çok gündeme gelmesi gereken konu, altyapı ve ekonomidir. Bu ikisinde başarıyı sağlayabilirsek, sürdürebilir bir başarıya ulaşırız. Benim maddi desteğe ihtiyacım yok. Trabzonspor camiasının manevi desteğe ihtiyacı var. Buralarda ne yaparsan yap, sahada başarılı olmak zorundasın. İlk geldiğim günden beri ben bu borcu kapatmaya razıyım. Trabzonspor’un, bu kabuktan çıkması için ekonomik özürlüğe ulaşması gerekiyor. Bütün camianın desteğiyle önümüzdeki yıl tekrar zirveye ulaşan bir takım oluşturmak istiyoruz. Bunun olması için herkesin destek olması gerekiyor” diye konuştu. “Şampiyonluk için, gelecek sezon planlamasını şimdiden yapıyoruz” Gelecek sezon için hazırlıklara şimdiden başladıklarını da belirten Doğan, şunları dile getirdi: “Trabzonspor’un içinde olduğu bir geçiş dönemi yaşıyoruz. 140 milyon Euro’nun 120 milyon Euro’luk kısmı karşılıksız. Çok ciddi 3 proje üzerinde çalışıyoruz. İkisi sona gelmiş durumda. Bir aksilik olmadığı müddetçe Trabzonspor’un ileriki yıllarda ekonomik sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum. Çok farklı bir mücadele, bunu taraftarımızın iyi anlaması gerek. 35-40 milyon Euro’luk bir kadro kurmak zorundayız, 55-60 milyon Euro’yu bulan bir maliyetten söz ediyoruz. Gelirleri topladığınızda 15 milyon Euro’yu bulmuyor, her yıl bulunması gereken 35-40 milyon Euro para var. Hedefimiz şampiyonluk, bunun için de gelire ihtiyaç var. Biz de bunu planlıyoruz. Ekonomik yapılanma, altyapıda yapılanma.. Bunlar hemen çözülebilecek şeyler değil. Bunları yapabileceğimizi gösterdiğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki sene hedef şampiyonluk ve bunun için gelecek sezon planlamasını şimdiden yapıyoruz.” “Trabzonspor’un, TFF seçimiyle ilgili beklentisi yerine gelmiştir” 18 Temmuz tarihinde yapılması planlanan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Olağan Seçimli Genel Kurul’la alakalı düşüncelerini paylaşan Başkan Ertuğrul Doğan, “Hiçbir kulüp bu konuyu konuşmazken biz TFF’yi istifaya davet etmiştik. Trabzonspor’un talebi bir kongreye gitmesiydi. Seçim için şu an 18 Temmuz’u bekliyoruz. Trabzonspor’un bu konuyla alakalı beklentisi yerine gelmiştir. Öyle bir maçta sonra canımız yandığı için anlattığımız şeyler. Türk futbolunda adalet olmadığı için bunları söylüyoruz. İstanbul takımlarının kollanmasıyla oluşmuş bir yapıdır. Anadolu takımlarının sesinin daha çok çıktığı bir dönem olacak. Trabzonspor’un kafasındaki tek gerçek, kendi kulübüne ve sonrada Anadolu takımlarına çıkabildiği kadar sahip çıkmaktır. Federasyonunun bir noktada bunu yapamadığı için istifaya davet ettik. Trabzonspor ve Anadolu takımlarının ciddi yer aldığı bir federasyon dönemi olacağını düşünüyoruz. Gerçek anlamda Türk futbolunda adaletin olmadığını söylüyorum” değerlendirmesini yaptı. “Trabzonspor, haklının her zaman yanında olacaktır” Ertuğrul Doğan, Süper Lig’de bir süredir yabancı VAR hakeminin görev yapmasıyla ilgili fikirlerini de şöyle aktardı: “Şunu net söyleyebilirim, gerçekten hakem camiasının güvenilirliği konusunda tüm kulüplerin aklından bir sıkıntı olduğu çok net. Trabzonspor’un başında özelikle VAR’da akla hayale gelmeyecek şeyler oldu. Sahadaki adalet geçek anlamda sağlansın. Orta hakem bazen pozisyon gereği göremeyebiliyor. Bunlar hayatın doğal akışında olan şeyler. VAR’ın başında oturan ve defalarca izleyen kişinin verdiği yanlış karar bana mantıklı gelmiyor. Yabancı VAR hakemi doğruyu gösterecekse benim için geçerli. Hiçbir takımın taraftarı bunu hak etmiyor. Taraftarın kafasının şüphe olmasını doğru değil. Trabzonspor’un kendi için asla bir talebi olamaz. Rakiplerimizde aleyhine böyle kararlar verilmesini hak etmiyorlar. Bundan sonraki süreçte Trabzonspor, haklının her zaman yanında olacaktır.” “Devlet tarafından gayrimenkul anlamında Trabzonspor’un aldığı bir destek yoktur” Trabzonspor’un çok önemli 2 proje üzerinde yoğun bir çalışama gerçekleştirdiğinden de bahseden bordo-mavili kulübün başkanı, “Bunlardan bir tanesi Kartal projesidir. Şu an satın alımıyla alakalı son aşamasındayız. Trabzonspor bu mülkü Cumhurbaşkanımızın, İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde 29 yıl önce almıştır. Bu hep konuşuluyor, Trabzonspor ile alakalı siyaset destek veriyor diye. 29 yıl içerisinde Trabzonspor’un aldığı bunun dışında bir mülk yoktur. Ama o hiç destek almadığını söyleyen İstanbul kulüplerimizin aldığı arazi, arsaları, yerleri benim burada söylemem doğru olmaz ama çok ciddi bir miktarda kendilerine mülk kattılar. Bunu yadırgamıyorum bu arada, kendi camiaları adına iyi iş yapmışlardır. Kime destek veriliyor, kime destek verilmiyor anlamında yeri gelmişken camiam adına bunu söylemek zorundayım. Trabzonspor’un bu anlamda aldığı bir destek yoktur. İnşallah bizim de bu günden sonra devletimizden özellikle İstanbul’da, Trabzonspor’a bir tesis kazandırmak, altyapı, konaklama anlamımda bir yer talebimiz söz konusudur. Altyapısal anlamda yine bir proje geliştirmek için bir yer talebimiz söz konusudur. Trabzon’da da böyle taleplerimiz var. İstanbul Kartal’da son aşamaya gelmiş çok ciddi bir projemiz var. Yeri geldi diye söyleyeyim, yönetim anlamında böyle bir planlamamız var. İstanbul’da altyapı çalışma oluşturmak için, buradaki ailelerin çocuklarının eğitimi için, konaklayabileceği yeri sağlamaz lazım. Trabzon’da yaptığımız gibi bunu İstanbul’da sağlayabilmemiz lazım. Bunla alakalı yönetimin çalışmalarının sağlanması lazımdır. Kartal projesinde problem çıkarsa, bu zamana kadar yaptığımız gibi başkan olarak gerekeni yapacağım” açıklamasında bulundu. “Trabzon’un bir gerçeği var yarışmak zorunda” Ekonomik unsurun şu an kulüp için en önemli konu olduğunu ve Başkanlık dönemi öncesinde kulübe giren bir sponsorluk parası olmadığı söyleyen Başkan Doğan, “İçinde benimde hatalarımın bulunduğu süreç sonrası, Trabzonspor’un böyle bir kaosa sürüklenmemesi için göreve talip oldum. Düşmanımın bile yaşamasını istemeyeceğim bir süreçten geçtik. Zamanı geldiğinde bunları konuşacağız. Özellikle yönetim kurulundaki arkadaşlarımız arkamda durdu ve 1 yıl içinde 140 milyon Euro’yu geçen ve 120’si geri ödemesi olman bir para akışı sağladık. Planladığım tek nokta olarak blok halinde borçları kapatmak. Trabzon’un bir gerçeği var, yarışmak zorunda. Bu dediklerim yanlış anlaşılmasın. Bu hayatta geleceğim, gelebileceğim şerefli görevdeyim. Bu sıkıntılı dönemden çıkmak için elimizden geleni yapacağız. Transferle ilgili isim zikretmem doğru olmaz. Gelecek, gidecek oyuncular planlamasında hocamız değerlendirmeler yapıyor. Trabzonspor’un şu an devam eden lig ve kupa yarışı var. Hocamızla bilgi alışverişi yaparak bu süreç devam ediyor. Tekrardan taraftarımıza şampiyonluk sevinci yaşatmak istiyoruz. Bu bir birliktelik işidir. Gerçekten dediğim gibi biz bunu daha önce hocamızla beraber başardık. Ne yapacağımızı, ne edeceğimizi gerçekten biliyoruz. Başarı olur, olmaz bunlar ayrı konular. Sonuçta her doğru planlamanın ardından başarı gelecektir diye bir şey yok. Ama başarı ihtimaliniz çok yükseltir. Önce doğru planlamak lazım. Doğru insanla yola çıkmak lazım. Bunu her yerde söylüyorum, ben hocamın aklına, kalbine, gönlüne güveniyorum. Trabzonspor camiasıyla alakalı iyi niyetini biliyorum. Çok sıkıntı bir transfer dönemi yaşadık. Benim ve hocamızın üzerinde inanılmaz bir transfer baskısı kuruldu. Sanki biz bilmiyormuşuz gibi transfer yapmayı, sanki biz hayatımızda hiç transfer yamamışız gibi bir baskı oluştu. Bizim Trabzonspor sevgisini ve şampiyonluk hırsını kimseyle yarıştıracak halimiz yok. Ben tribünlerde, soyunma odasında büyüyen bir Trabzonsporluyum. Dolasıyla herkes kadar, ben Trabzonspor’un şampiyon olmasını istiyorum. Ama bu koltukta oturduğum zaman doğruyu yapmak zorundayım. Çünkü Trabzonspor’un bu şekilde harcayacak parası yok. Dediğim gibi benim dönemimde de bu hatalar yapıldı. Bu hataları azaltmak zorundayız. Orada hocamızda dik duruş gösterdi. Biz de yönetim olarak, alacaksak 1 adam alalım ama doğru adam alalım. Bu arada 2 tane doğru adam buluyorsak, 2 adam alalım. Ara transfer döneminde doğru adamı bulamadığımız için transfer yapmadık. Yani doğruyu bulduğumuza inansaydık 3’ü de yapardık. Hocama bu anlamda güveniyorum. Geçmiş dönemde hem ben hem hocam eksiklerimizi biliyoruz. Eğer hata yaptıysak bunları gördük, inceledik. Bu taraftar bunu hak ediyor. Biz bu süreci çok doğru yürütmek ve yaşatmak zorundayız" dedi. “Trabzonspor’u kim daha iyi yönetebiliyorsa, o yönetsin” Başkan Doğan, Trabzonspor’un faydası için borçların altından bir an önce sıyrılması gerektiğini söyleyerek, “Kongre sürecinde, bu Trabzonspor’u kim daha iyi yönetebiliyorsa, o yönetsin. Benim böyle dertlerim, sıkıntılarım olmaz. Bana yapılanı ben, benden sonra gelene yapmam. Bugün benim için çok değerli bir şerefli koltukta oturmak ama bir gün başka biri de bu koltukta oturacak. Ben o zaman, o kişinin tam yanında olacağım. Benim olunmadı ama ben olacağım” şeklinde konuştu. “Onuachu’nun kiralık transferi konusunda anlaşabilirsek, tekrar konuyu değerlendireceğiz” Paul Onuachu’nun gelecek sezonda kadroda olup, olmayacağıyla ilgili yönetilen soruya Doğan, “Onanchu’nun kulübüyle görüşmelerimiz devam ediyor. Kulübünün istediği formül, bonservisle satmak istiyorlar. Tabii çok ciddi bir maliyeti olan bir oyuncu. Trabzonspor’da böyle bir maliyetin altına girmesi söz konusu değil. Kiralık transferi konusunda anlaşabilirsek, tekrar konuyu değerlendireceğiz” cevabını verdi. “Mendy ile alakalı bize resmi teklif gelmedi” Trabzonspor’un sezon başında kadrosuna kattığı Batista Mendy’nin gelecek sezon için durumuna açıklık getiren Başkan Doğan, “Mendy ile alakalı bize resmi teklif gelmedi. Trabzonspor’un şu an onu satmak gibi bir hedefi yok. Çok ciddi bir ve farklı bir teklif gelmediği sürece satmak gibi bir düşüncemiz yok. Başka oyuncularıma teklifler var” cümlelerine yer verdi. Öte yandan Trabzonspor’un bir kolej okulu çalışması olduğunu da sözlerine ekleyen Ertuğrul Doğan, “Kolej alakalı bizim koyduğumuz önemli vizyonlardan birisi, Trabzon Belediyesi’nden yer tahsisi yapmasını talep ettik. Ben tek tek Trabzonlu iş adamlarını geçerek, parça parça destek talebinde bulanacağız. Koleji bulmadan önce bu şekilde faaliyete geçirmek istiyorum” diye konuştu.
Muğla Köyceğizli miniklerden örnek davranış Muğla’nın Köyceğiz ilçesi Beyobası Anaokulu öğrencileri yürek ısıtan bir davranışa imza attı. Beyobası Anaokulu 5/A Sınıfı öğrencileri öğretmenleri Neriman Gaspak rehberliğinde “Gülümse” adlı sosyal sorumluluk projeleri için toplumsal duyarlılıkların arttırılmasında paylaşma ve destek olma bilinci ile hareket ederek çocukluk çağı kanseri yaşayan ve hastanede tedavi gören çocukların iyileşme süreçlerinde moral ve motivasyonlarını yükseltmek, iyileşmelerine katkı sağlamak amacıyla çevre imkânlarını kullanarak, portakal bahçesinden topladıkları portakallar ve çıtlık bileklikleri Ümraniye Eğitim Araştırma Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde tedavi görmekte olan hastane sınıfına göndererek örnek davranış sergiledi. Öğrenciler hastane sınıfında eğitim gören kanser hastası 15 çocuğun gülümsemesine vesile olurken, onların duygularını paylaşarak, yaşadıkları bu zorlu mücadelede yalnız olmadıklarını hissetmelerini sağladı. Beyobası Anaokulu Müdürü Esra İlbaş, “Proje Yürütücüsü olan Okul Öncesi Öğretmeni Neriman Gaspak; 5/A Sınıfı öğrencileri ile Ümraniye Eğitim Araştırma Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde tedavi görmekte olan ve hastane sınıfında eğitim gören kanser hastası çocukların iyileşmelerinde moral ve motivasyonlarının arttırılmasına katkı sağlamak amacıyla hastane sınıfı öğretmeni ile iletişime geçmiştir. Hastane Sınıfı Öğretmeni hast “Öğrenerek İyileşiyoruz” projesi yürüttüklerini yapılacak faaliyetlerin projelerini de destekleyeceğini belirterek işbirliğine geçildi. Öğrencilerimizin yaptıkları çıtlık bilekleri ve topladıkları portakalları gönderdik. Gerçekleştirilen bu proje ile öğrencilerimiz toplumsal konularda sorumluluk alırken, çocukluk çağı kanserleri ile ilgili farkındalıkların geliştirilmesine katkı sağladılar. Aynı zamanda zorluk yaşayan insanlara yardım etmenin imkânlar doğrultusunda mümkün olabildiğini, göstererek arkadaşlarına, ailelerine, çevrelerine örnek oldular” diye konuştu.