GÜNDEM - 17 Mart 2018 Cumartesi 17:55

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Diyarbakır’la et ile tırnak gibiyiz'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Diyarbakır’la et ile tırnak gibiyiz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır ile etle tırnak gibi olunduğunu belirterek, kentin uğradığı tüm sıkıntıları, maruz kaldığı tüm zulümleri geride bırakarak, aydınlık geleceğe doğru emin adımlarla ilerleyeceğini vurguladı.

 Yaptıkları reformlarla demokratikleşmenin güçlendirilmesi konusunda cesur adımlar attıklarını ve demokratikleşmenin hiç bitmeyecek bir yolculuk olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Ülkemizde hangi kesimin sorunu varsa çözümü için mücadele etmek boynumuzun borcudur. Ama kat ettiğimiz mesafeyi de asla gözden ırak etmemeliyiz. Türkiye’nin sessiz devrimini inkar etmek bu millete ve devlete yapılacak en büyük haksızlıktır” dedi. 

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Diyarbakır İl Başkanlığının 6’ncı Olağan Kongresi’ne katıldı. Seyrantepe Kapalı Spor Salonu’nda yapılan kongrede konuşan Erdoğan, Diyarbakır’ın 16 Nisan halk oylamasında maalesef yüzde 32’lik “evet” oranıyla beklentilerinin çok altında kaldığını belirterek, kongrenin Diyarbakır’da yepyeni bir dönemin müjdecisi olacağını ifade etti. Diyarbakır’ı sevdiklerini, Diyarbakır’ın da kendilerini sevdiğini dile getiren Erdoğan, "Diyarbakır ile aramıza kimsenin girmesine de izin vermeyeceğiz. Bizim Diyarbakır ile aramızdaki kardeşlik hukuku öyle düne, önceki güne dayanmaz. Bizim kardeşlik hukukumuz Hazreti Adem ile başlamış, sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed’in ümmeti olmakla perçinleşmiş, coğrafyamızdaki bin yıllık birlikteliğimizle de mühürlenmiştir. Bizim Diyarbakır ile muhabbetimiz buzdan heykel gibi güneşi görünce eriyen türden değil. Biz Diyarbakır ile etle tırnak gibiyiz. Biz Diyarbakır ile aynı bedenin iki yarısı gibiyiz. Hangi yarımız olmazsa diğeri de eksik kalır. Onun için Diyarbakır ile birlikteliğimiz inşallah hep devam edecek" diye konuştu.

"Diyarbakır’a çok büyük yanlışlar yapıldı" 

Diyarbakır’ı, okuduğu İbrahim Halil Demir’e ait, “Medeniyetler abidesi ey Diyarbekir” şiirindeki gibi bildiklerini anlatan Erdoğan, şunları söyledi: 

"Diyarbakır uğradığı tüm sıkıntıları, maruz kaldığı tüm zulümleri geride bırakarak, aydınlık geleceğe doğru kararlı adımlarla ilerleyecek. Gerçekten Diyarbakır zor günler geçirdi. Diyarbakır’a geçmişte çok büyük yanlışlar yapıldı. Birazda bu yüzden Diyarbakır terör örgütlerinin cirit attığı bir yer haline geldi. AK Parti'yi kurma çalışmalarımız sırasında bölgeyi ziyaret ettiğimizde, buradaki dostlarımıza, ‘Hükümete geldiğimizde bizden ne isterseniz’ diye soruyordum. Aldığımız cevap, ‘Olağanüstü hali kaldırın, başka bir şey istemeyiz’ oldu. O dönemin OHAL’i ile bugünü karıştırmayın. Bugün OHAL yetkilerinin yüzde 5’i bile kullanılmıyor. Özellikle hak ve özgürlükler konusunda en küçük bir kısıtlama bile söz konusu değil. İktidara geldiğimizde, daha ilk ayda OHAL’i kaldırdık. Bürokratik vesayeti kırdıkça, demokrasimizin güçlendirilmesi konusunda daha cesur adımlar attık. Hükümetlerimiz döneminde özgürlük ve demokrasi çıtasını yükseltmek için eskiden talep edilen ne varsa hemen hemen hepsini harekete geçirdik. Devlet Güvenlik Mahkemeleri gibi özel yargılama usullerini kaldırmaktan, işkenceye sıfır tolerans uygulamasına kadar pek çok reforma imza attık. Yanlış uygulamalara birer birer son verdik. Yerleşim yerlerinin isimlerinden, çocuklara istenilen adların verilmesine kadar pek çok konu vardı. Farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi, bunlarla film ve müzik yapılması, akademik çalışması yapılması gibi talepler birer birer hayata geçirildi. Demokratikleşme elbette hiç bitmeyecek bir yolculuktur. Zaman geçtikçe, şartlar değiştikçe elbette beklentiler ve taleplerde değişecektir. Ülkemizde hangi kesimin sorunu varsa çözümü için mücadele etmek boynumuzun borcudur. Ama kat ettiğimiz mesafeyi de asla gözden ırak etmemeliyiz. Türkiye’nin sessiz devrimini inkar etmek bu millete ve devlete yapılacak en büyük haksızlıktır. Biz kimsenin kökenine, meşrebine, doğduğu yere bakmayız. Rizeli Tayyip Erdoğan’dan bir kuldur, Diyarbakırlı Mehmet de Allah’ın bir kuludur. Şayet illa bir üstünlük sebebi arayacaksak, bakacağımız yer takva olacaktır. Hal böyleyken birilerinin illa kökeninden dolayı bir takım ayrıcalıklar, ilave haklar istemesini vicdana kabul ettirmek mümkün değildir. Ülkemizde sadece Kürt olduğu için baskı gören, haksızlığa uğrayan kim varsa, Tayyip Erdoğan olarak onun yanında yer alır, onunla birlikte mücadele ederim. Ülkemizde sırf inancından dolayı ayrımcılığa maruz kalan varsa onun da yanında olurum.”

"İnlerine gireriz dedik, girdik" 

Türkiye’nin 81 milyon vatandaşı ve 81 vilayetiyle bir bütün olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: 

"Kimsenin ötekileştirmesi ve dışlaması söz konusu olamaz. Tek millet, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Arap’ı, Çerkez’i, Gürcü’sü ve Roman’ı ile 81 milyon tek millet. Tek bayrak. Tek vatan, vatanımızı böldürmeyiz. Yok PYD, PKK böyle bir şey olamaz. 780 bin kilometrekare ile tek vatan. Tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka devletimiz yoktur. Öyleyse biz bu yolda emin adımlarla yürüyeceğiz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Mesele bu. Devlet kurmanın, devleti yaşatmanın öyle kolay olmadığını çevremizde yaşanan hadiseler bizlere gösteriyor. Onun için ne dedik, ‘kimse bu ülkeyi bölmeye gayret etmesin. İnlerine gireriz dedik.’ Cudi’de girdik, Gabbar’a girdik, Bestler Dereler’de girdik, ‘gerekirse Kandil’de de gireriz’ dedik ve orada da girdik. Bu dört ilke, ülke ve millet olarak istiklalimizin teminatıdır. Bunlardan birinin bile yıpratılmasına rıza gösteremeyiz."  

“Sadece Sur’a 2 katrilyon harcadık”

Adeta yepyeni bir Diyarbakır ortaya çıkardıklarını, özellikle Suriçi’nin Diyarbakır’ın tarihe ve kültürüne yakışır bir hale getirildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Vicdansızlar, siz nasıl Diyarbakırlısınız. Nasıl Kürdüm diyorsunuz da güzelim camileri yıkıyorsunuz. Sizde vicdan yok mu, nasıl bunu yaptınız. Şimdi yeniden inşa ediliyor. Nereden nereye. Sadece Suriçi’ndeki çalışmalar için 2 katrilyon harcadık. Helal olsun. Diyarbakır’a bu yakışır. Yaklaşık 3 bin 700 hasarlı binada yaşayan vatandaşlarımızın yüzde 78’i ile anlaşma sağlandı. Evleri kullanılamaz hale gelen vatandaşlara kira ve eşya yardımı yaptık. 5 bin 637 konutun büyük bir bölümü tamamlandı, kalanları da hazirana kadar bitiriliyor. Hazreti Süleyman Cami çevresinin düzenlemesini yaparak şehrimize önemli bir değer kazandırdık. Gazi ve Melikahmet caddeleri üzerinde bulunan yaklaşık 3 bin dükkan ve iş yerinin çehreleri yeniden yapılarak, şehrimizin ekonomisine kazandırıldı. Teröristlerin özellikle hedef aldığı Kurşunlu Camii başta olmak üzere tarihi eserlerin restorasyonu önemli ölçüde bitirildi. Şimdi Suriçi’nin kanalizasyon, yağmursuyu ve içmesuyu alt yapılarını tamamladık. Sur’un etrafını çeviren yolla ilgili çalışma da 3 aya kadar bitiyor. Ulu Cami ve diğer eserlerin etrafındaki güzelleştirme çalışmaları da tamamlandı. Dicle Vadisi’nde 340 dönüm araziyi hizmete sunduk, artık oralar sizin mesire yerleriniz. Diyarbakır taş evlerine özel bir proje uyguladık. Bin 500 evin yapımı için çalışmaya başladık, 350’sini tamamladık. Diyarbakır’a bu yakışır, daha güzel olacak. Geriye kalanların temelini de bugün atacağız. Bunlar da bir yıl içinde tamamlanıp, hak sahiplerine teslim edilecek."

“Kazanan terör değil, hizmet olmuştur” 

Belediyelerin neler yaptığının ortada olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şu ifadelerde bulundu:
“Diyarbakır belediye hizmetlerinin adını bile unutmuştu. Belediyede hizmet verilmediği gibi yolu düşen vatandaşların da anasından emdiği süt burnundan getiriliyordu. Şimdi ise millete hükümdarlık değil, hizmetkarlık etmeye geldik. Onlar öldürmek için biz ise yapmak, yaşatmak için mücadele ediyoruz. Sizlerin de desteğiyle kazanan terör değil hizmet olmuştur. Tabi Diyarbakır’a yaptıklarımız sadece bunlardan ibaret değil. 15 yılda Diyarbakır’a 24 katrilyon liralık yatırım yaptık. Hem de bu yatırımlar terör örgütüne, onun müteahhitlerimizi tehdit etmesine, öldürmesine, yatırımcıları kaçırmak için elinden geleni yapmasına rağmen gerçekleşti. Terör örgütü sadece ülkemizin birliğine ve kardeşliğine değil, gelişmesine, kalkınmasına ve büyümesine de düşman. Her şeye rağmen Diyarbakır’ı da bölgemizi de hizmetsiz bırakmadık. Her alanda hizmetlerle donattık.”

“Türkiye Kupası finali Diyarbakır’da oynanacak” 

5 bin 300 yatak kapasiteli yurt yaptıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Diyarbakır stadyumunu 33 bin kişilik kapasitesiyle şehrimize yakışan bir eser oldu. İnşallah burada şampiyonluk maçı oynanacak. Son hazırlıklar süratle bitirilecek. Türkiye Kupası’nın finali orada oynanacak. 9 Mayıs 2018’deki final karşılaşması burada yapılacak. Sağlıkta 16’sı hastane olmak üzere 42 sağlık tesisi yaptık. Kayapınar’da büyükşehir hastanesi yapıyoruz, hazırlıkları sürüyor. Yakında inşaatına başlanacak. 16 bin 850 konut inşa ederek, kentin çehresini değiştirdik. Hızlı trenden Diyarbakır’ın mahrum kalması düşünülemezdi, bir yandan Şanlıurfa-Mardin, bir yandan Elazığ tarafına iki ayrı tren hattı kuruyoruz. Diyarbakır Havalimanını kapasitesini yıllık 5 milyon yolcuya çıkardık. Silvan Barajı sadece ülkemiz değil, dünya çapında bir projedir. Bittiğinde Dicle üzerindeki en büyük sulama amaçlı baraj burası olacaktır. Bölgenin ekonomisine yıllık 1,2 milyar lira ilave katkı sağlayacak. Dicle Barajı’ndan getirdiğimiz su ile içme suyu sorununu da çözdük. Son 15 yılda Diyarbakır’daki çiftçilerimize ödediğimiz destek yaklaşık 4 katrilyon lira. Görüldüğü gibi her alanda Diyarbakır’ı tarihinde görmediği hizmetlerle buluşturduk, buluşturuyoruz.”

“Yatırım sorununun tek nedeni terör” 

Bir şehrin, bölgenin ve ülkenin kalkınmasının, büyümesinin ve istihdamın artmasının birinci şartının huzur olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bir yerde huzur yoksa devlet ne kadar imkan sağlarsa sağlasın oraya yatırımcı gelmez. Görüyorsunuz devlet olarak biz okul yapmışız, hastane, yol, konut, baraj yapmışız, her şeyi yapmışız. Diyarbakır’ın her köşesinde bir fabrika yoksa, insanlar iş değil iş yerleri çalıştıracak insan aramıyorsa burada düşünmemiz gerekiyor. Bölgede yıllardır yaşanan yatırım sorununun tek bir sebebi var o da terör. Unutmayın para ürkektir, en küçük bir sıkıntı, en küçük bir zorlama parayı hemen kaçırır. Bugün bırakınız dışarıdan yatırım gelmesini, Diyarbakır’ın kendi sermaye sahipleri dahi buraya yatırım yapmıyor. Ne zaman Diyarbakır ve terör aynı anda anılmaz, işte o zaman bu şehir yatırımla dolar taşar. Biz terörün önüne geçmek için her yolu denedik. Eğer sorun gerçekten demokrasi ve özgürlük meselesi olsaydı, 2009’dan sonra yaptığımız reformlardan sonra bu şehirde hiçbir silahın patlamaması gerekirdi. Reformların en zirve noktasında terör örgütü meydan okumaya kalktı. O zaman baktık ki bunlar tekdir ile uslanmıyor işte o zaman köteği devreye soktuk. Terör örgütü ülkemizin neresinde teşebbüse giriştiyse güvenlik güçlerimiz hepsini sildi süpürdü, teröristleri açtığı çukurlara gömdü” dedi.

“Afrin’in 4’te 3’ü kontrolümüze girdi” 

Afrin’de etkisiz hale getirilen terörist sayısının 3 bin 569 olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabi artık Afrin’in neredeyse 4’te 3’ü kontrolümüzün altına girmiş vaziyete. İnşallah müjdesi yakın, fetih yakın. Artık benim oradaki kardeşlerim evlerine topraklarına girecekler. Yetti artık.
Bütün bu sabırlardan sonra şimdi fetih nasip olacak. Şehitlerimiz var. Ama onlar biliyorlar ki biz o yüce makama doğru gidiyoruz. Bu şehirden bir gencimizin ifadesiyle, denizi olmadığı halde her gün insanların boğulduğu Diyarbakır artık geride kaldı. Artık vatandaşlarımızın hukukunu, milletimizin birliğini tehdit etmeye kalkarsa askerimiz, polisimiz hazırda bekliyor. Adı ister PKK, ister FETÖ olsun, arkasında hangi gücün olduğu da fark etmez, istikbalimizi tehdit eden kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız, hemen başını ezeceğiz. Artık Türkiye’nin İzmir’i, Erzurum’u, Trabzon’u, Diyarbakır’ı ve tüm şehirleriyle bu hale gelmemesi için hedeflerimiz doğrultusunda yürümeyi sürdüreceğiz. Diyarbakır’ı ülkemizin en önemli ticaret, sanayi, kültür ve spor merkezlerinden biri haline getirmedikçe bize durmak haramdır.”  

Mehmet Pişkin - Emrah Kızıl - Murat Başal
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Aktaş ve Gürkan’dan Bozbey’e cevap Alinur Aktaş Ak Parti İl Başkanı Davut Gürkan ile birlikte yaptığı basın toplantısında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in gündeme getirdiği iddiaları cevaplandırdı. Ak Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan "Biz sayın Başkanı çok iyi tanıyoruz önceki belediye döneminden, ama şimdi onu tüm Türkiye tanımaya başladı. Bozbey daha başkanlığının birinci ayında icraatlarıyla Bursa’nın adını ve itibarını karaladı" dedi. Gürkan ayrıca Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i hedef alıp "Birinci ayın sonunda havlu atan, bahaneler üretip seçim vaatlerini yerine getirmeyen bir büyükşehir başkanına Türkiye ilk kez şahit oluyor" diye konuştu. Bursa Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Alinur Aktaş şahsına yapıldığını ve asılsız olduğunu belirttiği iddialara cevap vermek için Ak Parti Bursa İl Başkanlığında Davut Gürkan ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Alinur Aktaş’tan önce söz alan Ak Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, "Biz isterdik ki güzel Bursa’mızın adı projelerle anılsın. Vatandaşa dokunacak işler, yatırımlarla anılsın. Bursa’mızın adı günlerdir; alışık olmadığımız adam kayırmacılığıyla liyakatsizlikle, aile belediyeciliği ile anılmaya başladı. Şunu net ifade etmemiz gerekiyor, aslında biz sayın Başkanı çok iyi tanıyoruz. Önceki belediye döneminden, ama şimdi onu tüm Türkiye tanımaya başladı. Bozbey daha başkanlığının birinci ayında icraatlarıyla Bursa’nın adını ve itibarını karaladı" dedi. "Ne yazık ki Bursa Büyükşehir Beledyesi CHP tipi liyakat anlayışının sembolü haline geldi" Bursa kamuoyunun Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in kendisinden seçim meydanlarında verdiği sözleri tutmasını beklediğini belirten Ak Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, "Maalesef Bozbey Türkiye’ye ilk defa namzet olan isimle aile belediyeciliği kurmanın telaşına düştü. 31 Mart seçimlerinden sonra CHP’li belediyelerde çok düzey üst düzey atamanın eş dost kontenjanından gerçekleştiğine yakından şahit olduk. Ne yazık ki Bursa Büyükşehir Beledyesi CHP tipi liyakat anlayışının sembolü haline geldi. Bir kaç haftadır süren eş dost akraba atamaları, sayın Bozbey’in öz yeğenini Burkent başkanı atamasıyla tüm Türkiye’nin gündemine düşmüş oldu. En başta bu atamayı savunmaya kalksa da bu işler hiç mi çalışmayacak diyerek pişkinliğini gösterse de geri adım atmak zorunda kaldı. Geri adım atarken bile doğru ifadeler kullanılmaması kendi yandaş medyasını bile isyan ettirir hale geldi. Sadece düşünme aşamasındaydı, neticelenmemişti diye gerçek olmayan beyan kullanıldı, kamuoyundan özrü bile çok görüp yalan söylemiş oldu. Sadece düşünmüştük dediği atamayı 4 mayıs günü Burkent yönetim kurulu toplantısında ortaya çıktığını biliyoruz. Aynı gün yeni yönetimi makamında kabul etti. Bursa ve Türkiye’ye gerçeği olmayan beyanda bulunmaya gerek yoktu. Özür dilemek zor olmasa gerek" dedi. "Bozbey Büyükşehir Belediyesi’ni aile şirketi gibi yönettiği her adımda biz karşısında olacağız" 4 mayıs tarihinde yapılan atamanın yapıldığı toplantı tutanaklarını basın mensuplarına dağıtan Davut Gürkan sözlerine şu şekilde devam etti: "4 Mayıs Cumartesi günü alınan yönetim kurulu kararı ile Furkan Bozbey’e 3.şahıslar lehine kefalette bulunmaya, kredi sözleşmeleri ile şirketi borç altına sokacak karşılıklı taahhüt yetkisi, şirketin mallarının ipotek ve satılmasına kadar bütün bu yetkiler verilmişken, bunlar olmadı diyerek gerçek olmayan beyanı kullanmak bir Büyükşehir Belediye Başkanı’na yakışmadı. Daire Başkanı olarak atadığınız baldızınız sayın Sezen Uğurlu’nun atamasından ne zaman vazgeçeceksiniz. Daire Başkanı olarak atadığınız milletvekili Kayıhan Pala’nın eşinden ne zaman vazgeçeceksiniz? Bursa Büyükşehir Belediye Meclis üyesi ve aynı zamanda Burfaş Yönetim Kurulu Başkanı yaptığımız Yalçın Işıkyıldız’ın eşi Dış İlişkiler Daire Başkanı atamasından ne zaman vazgeçeceksiniz? Mesele isimlerle sınırlı değil. Biz Büyükşehir Belediye Başkanı’nı iyi tanıyoruz. Nilüfer Belediyesi dönemindeki çok soru işaretli icraatlarından tanıyoruz. Sayın Bozbey Büyükşehir Belediyesi’ni aile şirketi gibi yönettiği her adımda biz karşısında olacağız." Diğer büyükşehirlerinde belediye başkanlarının mal varlıklarını paylaştıkları halde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Bozbey’in halen kamuoyuna mal varlığını açıklamadığını belirten Gürkan, "20 yıl belediye başkanlığı yapmış başka bir işi olmayan sayın Bozbey’in seçim döneminde paylaşmaktan imtina ettiği mal beyanı nedir? Seçilince paylaşır diye bekledik, Bozbey’in valilikle paylaştık dediği mal beyanını kamuoyu bekliyor. Gizlenecek saklanacak bir şeyiniz var mı diye sormak istemiyoruz. Bir an önce hem kendisi hem Nilvak başkanı eşi ve yönetim kurulu üyelerinin mal beyanlarını bekliyoruz. Bu rezaletler ortaya çıkınca Bozbey bir basın açıklaması yaptı ancak bu toplantının suçluluk psikolojisi ile olduğunu biliyoruz" dedi. "Cumhur İttifakı olarak biz destek vermeseydik Bozbey su indirimini meclisten geçiremezdi" Cumhur İttifakının meclis çoğunluğunu elinde bulundurması dolayısıyla yapılan icraatları denetleme yetkisinin olduğuna dikkat çeken Gürkan, "Seçim sonuçları belli olduktan sonra, milletimiz mecliste büyük çoğunluğu bize verdi. Bu aynı zamanda bizim kontrol görevimiz olduğu, yapılan icraatları denetlememizle alakalı görevimiz var. Biz seçim sonuçları ilan edildikten sonra ilk beyanatta Bursa’nın hayrına her türlü kararı destekleyeceğimizi ve yardımcı olacağımızı söyledik. Ama daha ilk meclis üyesinde Cumhur İttifakı olarak vermiş olduğumuz bir onay vardı. Kendisinin seçim döneminde su indirimi ile ilgili bir söz vardı. Biz de hemşehrilerimizin faydasına olacağını düşündüğümüzden dolayı destek verdik. Cumhur İttifakı destek vermeseydi meclisten geçiremezdi. Cumhur ittifakına bir teşekkür beklediğimizi ifade etmek isterim" dedi. "Birinci ayın sonunda havlu atan, bahaneler üretip seçim vaatlerini yerine getirmeyen bir büyükşehir başkanına Türkiye ilk kez şahit oluyor" Temeli atılan Atatürk Kapalı Spor Salonu projesinin daha fazla büyütmek gerekçesiyle durdurulmasına da değinen Ak Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, "Büyütme ile beraber kendi dönemleri sonuna kadar tamamlayacaklarını zannetmiyorum. Artacak maliyet kaleminden habersiz değiller. Katı atık entegre tesisini iptal etmişler. Bu Bursa’nın vizyon projesi idi. Seçim döneminde kendileri Hamitler’i kapatıp çözüm yolu bulacaklarını söylemişlerdi. Hamitler çöplüğünü kapatabilmeniz için böyle bir katı atık tesisine ihtiyacınız var. Durdurduğunuz an bu işler sakıt olacaktır. 2017 yılında başlayan bir süreç. 5 yıl izinleri sürdü. Bunların bir çoğunda mahkeme ile CHP bu tesisi durdurdu. Üzülmüştük ama Bursa’nın vizyon projesi önce vatandaşlarımıza verilen söz olan Hamitler Çöplüğünün kapatılması, bakalım nasıl kapatacaklar. Eminim bu kadar bakanlıklardan izin alma sürecini kendi dönemlerinde Birinci ayın sonunda havlu atan, bahaneler üretip seçim vaatlerini yerine getirmeyen bir büyükşehir başkanına Türkiye ilk kez şahit oluyor. Beyanatlarında, yapılan yatırımlarla alakalı 25 milyar lira harcandı diyor. Nereye harcandı diyor. Alt başlıklar ve yapılan hizmetler yazıyor. 120 kilometre metro ve hafif raylı sistem sözü vermiştir. Her ay 2 kilometre yol yapması lazım. Her mahalleye kreş sözü vermişti. 19 kilometre metro, 110 kilometre hafif raylı sistem ve 2100 kreş yapabilirdi diyor. Bu başlıkların her biri 25 milyarın çok üstünde. Bilgi veren arkadaşlar yanlış bilgi veriyor. Bugün 19 kilometre metro 600 milyon dolar, 110 kilometre hafif raylı sistem 55 milyar lira civarında. Ne tarafından tutalım... Biz bahsetmiş olduğu yatırımları ak belediyecilikle yaptık. Çınarcık Barajı’ndan kavşaklardan, tesislerden yollardan bakarsanız o söylenenden fazla hizmetler ortaya çıkacaktır. Metro yapmamak için, kreşleri yapmamak için bahaneler aramaya birinci aydan başladı. 5 yıl sonunda kendi eş başkanlarının bir ifadesi vardı, biz de seçim döneminde hatırlamıyorum ifadesini duyacağız" dedi. "Bütçe faaliyetleri bu kadar ortadayken, başka beyanlarda bulunmak hoş olmasa gerek" Bozbey’in seçim vaadi olarak her emekliye 2 bin lira yardım yapacağını söylediğini de hatırlatan Davut Gürkan, "Bursa’da 720 bin emekli var. Her emekliye 2 bin TL yardım yapacağını söylemişti. Her ay 1 milyar 400 milyon tutar. Ya emekli sayısı ile kandırdılar ya da Bursa’daki emekli sayısını öğrenmek için SGK kurumunu aramadılar. Vaat verirken dikkatli olmak lazım, 5 yıl içinde bunların gerçekleşip gerçekleşmediğini göreceğiz. Bu vaatlerin gerçekleştirilemeyeceğini nereden öngörüyoruz. 20 yıldır kendi yönettikleri Nilüfer’de maaşların ödenmediğinden biliyoruz. Her ay 2 kilometre metro, her ay 700 bin emekliye 2 bin lira yardım yapılacağını aklımız almıyor. Bu vaatlerin takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyorum. Belediye meclislerinde her yıl bütçe görüşmeleri olur. Her yıl belediyenin ne kadar borcu ve alacağı varsa müzakere edilir, anlatılır, muhalefetin şerhi görüşülür. Bütün partili meclis üyeleri vardır. Bütün bilgi ve belgeler faaliyet raporları, müzakerelerde var. Belediye başkanlığını kazanan birisinin bütçesini bilmediği başkan adaylığı mı söz konusu, eğer böyleyse vay haline. Hiç bir belediye başkanı bütçesini bilmediği öngöremediği işlerde vaatlerde bulunamaz. Siz bu vaatleri bütçeye bakmadan söylediyseniz yanlış tarafta başladınız demektir. Hiç bir saklı gizlisi olmayan, buralar resmi kurumdur. Resmi beyana aykırı belge, bilgi olmaz. Bütçe faaliyetleri bu kadar ortadayken, başka beyanlarda bulunmak hoş olmasa gerek. Bozbey’in başarısızlığa kılıf aramaya ilk aydan başlandığını düşünüyorum. Yönetemeyeceğinizi düşünüyorsanız, anahtarı kapının altına bırakın biz devam ederiz demişti bir başkanımız. Biz de bunu söylüyoruz" diye konuştu.
İstanbul Sıfır otomobilini şüphe üzerine ekspertize soktu, aldığı raporla şaşkına döndü Pendik’te yaşayan Uğur Can adlı vatandaş, Kartal’daki bir bayiden sıfır kilometre aldığı otomobiline şüphe üzerine ekspertiz incelemesi yaptırdı. İncelemede aracın boyanmış olduğunu, kaportasında işlem yapıldığını ve vidalarında oynama olduğunu tespit ettiğini ifade eden Can, bayinin aracın değişimini kabul etmemesi üzerine olayı yargıya taşıdı. Pendik’te yaşayan Uğur Can, Kartal’da bulunan Öztek adlı bayiden Peugeot marka bir otomobili 1 milyon 135 bin TL’ye satın aldı. 29 Ocak’ta otomobilini teslim alan Can, bir gün sonra otomobilinde boya kabarıklıkları olduğu gerekçesiyle aracı ekspertize götürdü. Ekspertiz raporlarında iddiaya göre otomobilinin sonradan boyanmış olduğunu, kaportasındaki vidalarda oynanma olduğunu ve kaportanın bazı bölgelerinde işlem yapıldığını tespit etti. Bunun üzerine bayiye giden Can, aracının kusurlu olduğunu belirterek değişim talep etti. İddiaya göre bayi yetkilileri aracın kusurlu olmadığını, değiştirilmeyeceğini ve müşterinin bu durumdan dolayı değer kaybı yaşamayacağını belirtti. Bunun üzerine Uğur Can olayı yargıya taşıdı. Firma yetkilileri ise basın mensuplarına olaya ilişkin açıklama yapmayacaklarını belirtti. "Ekspertiz sonucunda aracımda kusurlarla karşılaştım" Olayla ilgili konuşan Uğur Can, “Ben bu aracın Aralık ayında ödemesinin büyük bir kısmını yaptım. Bana yaklaşık 1 buçuk ay sonra 29 Ocak’ta bana teslim edildi. Akşam 16.00 sıralarında teslim edildiği için o anın heyecanı ile aracı dikkatli bakmadan teslim aldım. Herhangi bir kusur olduğunu düşünmedim. Sabah arabaya binerken boya pütürcüklerinden kuşkulandım ve bayinin yakınındaki bir ekspere götürdüm aracımı. Ekspertiz sonucunda aracımda kusurlarla karşılaştım. Bayiye götürerek kusurları gösterdim fakat sadece aracının boya mikron değerleri ile ilgilendiler. Bunları fotoğrafladılar ve genel merkeze ileteceklerini söylediler. Konuyla açıkçası ilgilenmediler. Aracın değer kaybı olmayacağını mağdur olmamam için de firmadan resmi bir yazı talep edileceğini, değer kaybı oluşturmayacağını söyleyerek süreci geçiştirdiler. Kendilerinden değişim talep ettim fakat satış sorumlusu bu araçta herhangi bir kusur olmadığını direterek süreci genel merkeze postaladılar ve süreci yavaşlattılar" dedi. Can şöyle devam etti: "Aracın kaportasındaki bütün vidalarla ciddi derecede oynanmış, arka kaportayla derin şekilde oynanmış, aracın kaportasında ayar işlemi yapılmış, yer yer eziklikler söz konusu. Eksper raporunda boyalı olarak görünüyor. Boya mikron kalınlığı sadece kaputta 250’yi görmekteyken bagajda 360’ı çamurluklarda 50-80 arası değişiyor. Yani aracın genelinde bir boya kusuru var. Ben raporu elime aldım, bayiye bu kusurları gösterdim. Fakat bayi olayı sadece genel müdürlüğe iletmemi söyledi. Yaklaşık 4 hafta kadar genel merkez beni oyaladıktan sonra ‘araçta herhangi bir sorun yoktur’ şeklinde tarafıma dönüş yapıldı. Ben hukuki süreci başlattım, dava yoluna gittim. Arabuluculuk süreci oldu, avukatım değer kaybı talep etti. Fakat bayi avukatı, bunda bir kusur olmadığını savundu. Sonuç alamadık, dava yoluna gideceğim. Ben aldığımda fiyatı 1 milyon 135 bin TL idi. Tarafıma şeffaf bir satış yapılmadı. Öncelikle bu aracın kusursuzu ile değiştirmelerini talep ettim, fakat bayi bu duruma yanaşmadı. Kendilerinden aracı değiştirmelerini talep ediyorum fakat sonuç olumsuz olacağından dolayı dava yoluna gittim” diye konuştu.