GÜNDEM - 15 Ekim 2020 Perşembe 14:48

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'En kısa sürede yükseköğretimde de eğitimi başlatacağız'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'En kısa sürede yükseköğretimde de eğitimi başlatacağız'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “YÖK Anadolu Projesi. Bu adla başlatılan çalışma, Anadolu’daki yeni gelişen üniversiteleri nispeten daha gelişmiş üniversitelerle eşleştirerek eksikliklerin hızla giderilmesini hedefliyor. Böylece gelişmiş üniversitelerimizin alt yapısı, yetişmiş akademik kadrosu ve birikimi Anadolu’daki henüz yolun başında olan üniversitelerimizin istifadesine açılmış olacaktır” dedi.

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 2020-2021 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Korona virüs salgını sebebiyle bir hayli zor şartlarda yürütülüyor olsa da akademik eğitim ve öğretimin kesintisiz devam etmesi çok önemlidir. Uzaktan eğitim tecrübesi elbette değerlidir, ama örgün eğitimin yerini tutmayacağı açıktır. İnşallah mümkün olan en kısa sürede diğer eğitim öğretim kademelerinde olduğu gibi yükseköğretimde de yüz yüze eğitim öğretimi başlatmayı hedefliyoruz” açıklamasında bulundu.

“Ücretsiz eğitim hayalini gerçeğe dönüştürdük”

Hükümete geldiklerinde söz verdikleri gibi 81 ilin tamamında üniversite kurulmasını sağladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, uzun yıllar boyunca eğitimin her kademesiyle birlikte yükseköğretimde de sıkıntımlar yaşamıştır. Gençlerimiz ve aileleri sadece belli şehirlerimizde bulunan üniversitelere ulaşabilmek için büyük fedakarlıklara katlanıyorlardı. Belki gafletten, belki kasıttan kaynaklanan sebeplerle üniversitelerin yaygınlaştırılmasına, gençlerimizin yükseköğretime erişiminin kolaylaştırılmasına engel olunuyordu. Hatta mesleki eğitimin önüne kesilerek bu çarpıklık daha aşağı kademelere doğru genişletiliyordu. Hükümete geldiğimizde ülkemizin her şehrinde üniversite kurma sözü verdik. Bu adımı attığımızda birilerinin nasıl tepki gösterdiğini, telaşlandığını dün gibi hatırlıyorum. Milletimizin desteği ve Meclisimizin gayretleri ile sözümüzü tuttuk, 81 ilin tamamında üniversite kurulmasını sağladık. Bugün ülkemizde faaliyet gösteren toplam 207 kamu ve vakıf üniversitemiz, 176 bin akademik personeli ile 8 milyon 267 bin öğrencimize eğitim öğretim veriyor. Üniversitelerimizin kontenjanlarının artması, giriş sınavlarındaki yığılmanın önüne geçti. Bunun yanında, bizim neslimiz dahil ülkemizde çok uzun yıllar boyunca gençlerin en büyük itiraz konusu olan harçları da biz kaldırdık. Ücretsiz eğitim hayalini gerçeğe dönüştürdük. Türkiye, kamunun tamamen ücretsiz yükseköğretim hizmeti verdiği dünyadaki nadir ülkeler arasındadır. Hiçbir evladımızın maddi imkansızlıklar sebebiyle yükseköğretimden mahrum kalmaması için yurtların kapasitesini artırmakta geç kalmadık ve süratle herkese burs veya kredi vermeye kadar pek çok yeniliğe imza attık. Bugün yurtlarımızın kapasitesi 700 bine, burs ve kredi alan öğrenci sayısı da 1 milyon 600 bine yaklaştı” diye konuştu.

“Üniversitelerimizin akademik cazibesini artıracak çalışmaları hızlandırıyoruz”

İhtisaslaşma başta olmak üzere üniversiteleri belirli alanlarda marka yapmaya yönelik çok sayıda programı hayata geçirdiklerini belirten Erdoğan, “En büyük özlemimiz de bu. Üniversitelerimizi araştırma üniversiteleri, bölgesel kalkınma odaklı üniversiteler gibi farklı misyonlar üstlenen yapılar halinde geliştirmeye çalışıyoruz. Böylece illerimizdeki üniversitelerimiz tek tip eğitim yapmak yerine şehirlerinin, bölgelerinin ve ülkenin ihtiyacına göre farklı alanlarda gelişen bir yapıya kavuşma yolunda ilerlemeye başladı. Bugün, 2006 yılından sonra kurulmuş üniversitelerimiz arasında dünyada ilk 800’ün arasına girmeyi başaranlar olduğunu görüyoruz. Dünyanın pek çok yerinde yabancı öğrenci sayısı azalırken ülkemizde bu rakamın 200 bini aşmış olması Türkiye’ye duyulan güvenin ifadesidir. Biz de bundan gerçekten mutluluk duyuyoruz. Bu güveni boşa çıkartmamak için üniversitelerimizin akademik cazibesini artıracak çalışmaları hızlandırıyoruz” şeklinde konuştu.

“YÖK Anadolu Projesi”

YÖK tarafından hazırlanan yeni bir projenin müjdesini paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “YÖK Anadolu Projesi. Bu adla başlatılan çalışma, Anadolu’daki yeni gelişen üniversiteleri nispeten daha gelişmiş üniversitelerle eşleştirerek eksikliklerin hızla giderilmesini hedefliyor. Böylece gelişmiş üniversitelerimizin alt yapısı, yetişmiş akademik kadrosu ve birikimi Anadolu’daki henüz yolun başında olan üniversitelerimizin istifadesine açılmış olacaktır. Aynı şekilde eşleşme yapılan üniversitenin öğrencileri, diğer üniversitenin programlarına iştirak edebilecektir. İnşallah bu programı bu akademik yılın ikinci döneminden itibaren hayata geçiriyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'En kısa sürede yükseköğretimde de eğitimi başlatacağız'

Bir başka önemli adımın daha haberini veren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

“Salgın döneminde kıymeti daha iyi anlaşılan bir başka önemli adım da YÖK Sanal Laboratuvar Projesi'dir. Bu proje ile fen, mühendislik, eczacılık gibi fakültelerin programlarında yer alan genel kimya ve fizik laboratuvarı dersleri sanal ortamda verilebilecektir. İlk olarak Dijital Dönüşüm Projesi’nde yer alan 24 üniversitede başlayacak bu çalışmadan 15 bin öğrenci yararlanabilecek.”

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetten ekonomiye, altyapıdan güvenliğe kadar her alanda küresel bir güç haline gelen veya gelme yolunda emin adımlarla ilerleyen bir Türkiye gerçeğinin olduğunu söyledi. Bu Türkiye’nin en büyük ihtiyacının her alanda yetişmiş insan gücü olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Özellikle kalkınmamızda kritik öneme sahip teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanılması kabiliyetine sahip insan kaynağında ciddi açığımız bulunuyor. Üniversitelerimiz başta olmak üzere çeşitli kurumlarımızın bu konudaki gayretlerini yakından takip ve takdir ediyorum. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın, Gençlik ve Spor Bakanlığımızın, Milli Eğitim Bakanlığımızın bu doğrultuda çeşitli çalışmaları bulunuyor ama toplamda henüz arzu ettiğimiz yere gelebilmiş değiliz. Çocuklarımızın ve gençlerimizin becerilerini, zekalarını, heyecanlarını, heveslerini doğru mecralara yönlendirmemiz şarttır. Hangi evladımızın hangi alanda yürümesi gerektiğini kademe kademe tespit ederek kendisine gereken imkanı ve desteği sağlamalıyız. Bunun içinde üniversitelerden liselere, ortaokullara, ilkokullara, hatta anasınıflarına kadar inen sağlam, etkin, işler bir sistem kurmalıyız. Geleceğimizi güvenle emanet edeceğimiz nesiller yetiştirmek için toplum olarak hep birlikte seferberlik anlayışı ile çalışmamız gerekiyor. Bu noktada gözden asla kaçırmamamız gereken hayati bir husus var. Tüm dikkatimizi vaktimizi çocuklarımızı geleceğe en iyi hazırlamak için verirken onların gönül dünyalarını zenginleştirmeyi de ihmal etmemeliyiz. Sadece maddi bilgiler ile donanmış manevi değerlerden yoksun bir nesil milletçe en büyük felaketimiz olur. Dünyada maddi zenginlikte çok ileriye gittiği halde manevi çöküş sebebi ile geleceğinden ümidini kesmek üzere olan toplumlar bulunuyor. Türkiye’yi inşallah böyle bir tehlike ile yüz yüze bırakmayacağız. İnsanlık tarihinin en kadim topraklarında yaşayan bir millet olarak maziden atiye kurduğumuz köprünün zenginliklerinin tamamına sahip çıkacak böyle bir nesiller silsilesi yetiştirmek istiyoruz. Bu topraklarda doğup büyüyen her evladımız medeniyetini, tarihini, kültürünü, bizi biz yayan değerleri en iyi şekilde bilmeli ve hayatına uygulamalıdır. Bu toprakları ve üzerinde kurduğumuz medeniyeti tıpkı Malazgirt’te, Niğbolu’da, Mercidabık’ta, Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde, 15 Temmuz’da olduğu gibi gerektiğinde canı pahasına savunacak şuurda nesillere sahip olmadıkça geleceğimize güvenle bakamayız” ifadelerini kullandı.

“Hedeflerimize ancak bilimin ve teknolojinin tüm dallarında en ileri seviyeye ulaşmak için çalışan ama aynı zamanda inancının, tarihinin ve kültürünün temel bilgilerine vakıf nesillerle ulaşabiliriz” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İnsan maddi birikimi ve manevi zenginliği ile bir bütündür. Ruhsuz bir beden ceset manevi zenginlikten yoksun bir zihinde robot hükmündedir. Biz robot değil insan, daha doğrusu insanı kamil yetiştirmenin peşinde olmalıyız. Bunun yolu da kendi varlığından başlayarak her şeyi sorgulayan araştıran tefekkür ve tezekkür ederek en doğruyu bulmaya çalışan nesiller yetiştirmekten geçiyor. Hem aile eğitimi hem mektep eğitimi bağlamında bu konuda ciddi eksikliklerimiz olduğuna inanıyorum. Önümüzdeki dönemde öncelikle ele almamız ve çözmemiz gereken yolumuz yollarımız gereken bütün bu konuların başında işte bu husus geliyor. Üniversitelerimizden bu hususta da öncülük ve destek bekliyoruz. Başta rektörlerimize tabi çok büyük görev düşüyor. Dekanlarımıza, hocalarımıza çok büyük görevler düşüyor. Sizler adeta Mimar Sinan ne ise siz de bütün bu gençlerimizin ruhlarını dokuyacak Mimar Sinanlarısınız. Öyle yetiştirecek öyle dokuyacaksınız ki bu nesli inşallah biz batı ile yarışta geri değil onlar vagon biz lokomotif önde gideceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'En kısa sürede yükseköğretimde de eğitimi başlatacağız'

Türkiye Cumhuriyeti’nin uzun bir demokrasi ve kalkınma mücadelesinin ardından bugün bulunduğu yere geldiğini belirten Erdoğan, “Sahip olduğumuz her kazamınım gerisinde çok büyük acılar, mücadeleler, bedeller vardır. İstiklal harbimizin ardından kurduğumuz cumhuriyetimizi yaşatmak ve büyütmek için attığımız her adımda içerde ve dışarda ayakları olan engellerle karşılaştık. Özellikle son yıllarda ardı ardına yaşadığımız saldırıların her biri aynı senaryonun farklı aktörlerle sahnelenen bölümlerinden ibarettir. Meseleye bu şekilde baktığımızda en büyük gücümüzün devlet ve millet olarak kendi içimizde birliğimizi beraberliğimizi sağlam tutmamız olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişimiz cumhuriyetin kuruluşunun ardından doğrudan milletimizin iradesiyle gerçekleştirdiğimiz en büyük yönetim reformudur. Demokrasimiz ve kalkınmamız bakımından ağır maliyetleri olan uzun darbe ve vesayet dönemlerinin ardından böyle bir değişimi tamamlamış olmamız çok büyük bir başarıdır. Ülkemizdeki her kişi ve kurumun bu kıymetli kazanıma sahip çıkması gerekiyor. Türkiye’yi yeniden siyasi ve kurumsal iç mücadeleler bataklığına sürüklemek isteyenlere bekledikleri fırsatı vermeyeceğiz. Tüm uğraşlara, bütün bunlara rağmen ülkemizi rayından çıkartamamış olmanın hırsı iye yeni arayışlara girenlere göz kırpmak için çırpınanlar olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar hep yaptığımız gibi milletten alamadığı gücü başka yerlerden devşirmeye çalışanların heveslerini kursaklarında bırakacağız” açıklamasını yaptı.

Libya’da, Suriye’de zulme sessiz kalınmayacağını kaydeden Erdoğan, “Somali’de zulüm var, seyir mi edelim. Azerbaycan’da bakıyorsunuz Ermenilerin zulmü var. Bunlar bizim kardeşlerimiz. Seyir mi edelim? Biz duramayız. Tarih boyunca ecdadımızın bize yıktığı bir mesuliyet var. Onun için biz durmaz ve oralarda da görevlerimizi yerine getirmenin gayreti içerisinde oluruz. Türkiye işte bu güzel tablodan aldığı üçle bölgesel ve küresel düzeyde hak ettiği yere gelmenin gayreti içindedir. Bu iklimde devletin çalışma ahengini, milletin huzurunu bozacak hiçbir beyanı, tutumu, davranışı iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değildir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, erken seçim tartışmalarına ilişkin ise şunları söyledi:

“Çıkıyorlar erken seçim. Ne erken seçimi ya. Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde belirlenen zamanın dışında bir seçime gidilir. Bunlar kabile devletlerinin yaptığı iştir. Bakarsınız 3 ayda bir 6 ayda bir seçime giderler. Gelişmiş bir ülkede gelişmekte olan bir ülkede siz böyle bir şeyi göremezsiniz. Amerika'da böyle bir şeyi görür müsünüz, Batı’da böyle bir şeyi görür müsünüz? Hayır. Türkiye artık eski Türkiye değil. Yeni Türkiye’de belirlenen zaman neyse, ilan edilen zaman neyse, şimdi de 2023’ün Haziran ayındadır ve 2023’ün Haziran ayında seçim yapılacaktır. Onu öne almak söz konusu değildir. Bunu bilmeleri lazım. Siyasi ve ekonomik bakımdan küresel bir yeniden yapılanma sürecinde bulunduğumuz şu dönemde hep birlikte gücümüzün enerjimizin vaktimizin tamamını hedeflerimize ulaşmak için kullanmalıyız. Dönem ne bireysel ne kurumsal taassup dönemi değildir. Hele hele siyaset dışı aktörlerin siyaseti yönlendirme gayretine girişmeleri gibi eski devir alışkanlıklarına milletimizin hiç tahammülü yoktur.”

Son günlerde bu çerçevede ortaya çıkan tatsız tartışmaları üzüntüyle karşıladığını sözlerine ekleyen Erdoğan, “Ülkemizin sorunlarının çözümüne, milletimizin beklentilerinin karşılanmasına hiçbir katkısı olmayan bu tür çıkışların ve polemiklerin taktirini milletimize bırakıyorum. Biz önümüze bakmaya, taahhütlerimizi yerine getirmeye, hedeflerimize ulaşmak için adım adım ilerlemeye devam edeceğiz. İnşallah 2023 yılında büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda önemli bir aşamayı daha geride bırakmış olacağız. Bir taraftan sismik araştırmalar yapıyoruz, bir taraftan da sondaj çalışmalarını yapıyoruz. Cumartesi günü bu sondaj gemimizle birlikte yapılan çalışmaları bizzat gemide ilgili arkadaşlarımla beraber ben de takip edeceğim. Temenni ederim ki yeni müjdeler oradan tespit eder ve açıklarız. Türkiye demokraside ve ekonomide ilerledikçe bu tür meseleler giderek küçülecek ve en nihayetinde tümüyle gündemimizden çıkacaktır” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Derya Yetim - İlker Turak - Emin Kuvat

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Malatya "İyilik Elçisi" Projesi gençlere yardımlaşma ve tarih bilinci aşılıyor Yeşilyurt Belediyesi Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ‘İyilik Elçisi’ Projesi kapsamında Beydağı Anadolu Lisesi öğrencilerine yönelik anlamlı ve farkındalık dolu bir program düzenlendi. Programda gençlere yardımlaşma, paylaşma ve toplumsal dayanışmanın önemi anlatılırken, sosyal sorumluluk bilincinin küçük yaşlarda kazanılmasının gerekliliğine vurgu yapıldı. Yeşilyurt Belediyesi, "iyiliğin izinde, bilinçle büyüyen gençler" yetiştirmek amacıyla sosyal, kültürel ve eğitici projelerini kararlılıkla sürdürmeye devam ediyor. ‘İyilik Elçisi’ Projesi kapsamında gerçekleşen gezi ve inceleme ziyaretine katılan Beydağı Anadolu Lisesi öğrencileri, Yeşilyurt Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren Hayır Çarşısını ziyaret etti. Burada yürütülen yardım faaliyetleri hakkında detaylı bilgiler alan öğrenciler, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılan desteklerin nasıl organize edildiğini yerinde görme fırsatı buldu. Emanet Çarşı’nın, dayanışma kültürünü güçlendiren ve iyiliği çoğaltan bir sosyal hizmet modeli olduğuna dikkat çekildi. Programın devamında öğrenciler için Savaş Müzesi, Tekstil Müzesi ve Cezaevi Müzesi gezileri düzenlendi. Gerçekleştirilen müze ziyaretleriyle gençler, Malatya’nın ve ülkemizin yakın tarihine, kültürel ve sosyal mirasına yakından tanıklık etti. Savaş Müzesi’nde milli mücadele ruhu ve fedakârlık duygusu ön plana çıkarken, Tekstil Müzesi’nde kentin üretim kültürü ve emeğin değeri anlatıldı. Cezaevi Müzesi gezisinde ise geçmişten günümüze toplumsal hafıza ve insan hikâyeleri üzerinden önemli mesajlar paylaşıldı. ‘İyilik Elçisi’ Projesi ile öğrencilerin hem sosyal sorumluluk bilinci kazanması hem de tarih ve kültürle bağ kurarak bilinçli bireyler olarak yetişmeleri hedefleniyor. Program sonunda öğrenciler, yardımlaşmanın ve paylaşmanın toplumsal birlikteliğin temel taşlarından biri olduğunu bir kez daha idrak ederken, tarih bilinciyle geleceğe daha güçlü adımlarla yürümenin önemini kavradı.
Diyarbakır DTSO Başkanı Kaya: "2026’da en büyük beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması" Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılının hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istedikleri düzeyde geçmediğini ifade ederek, 2026’ya yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu belirtti. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Mehmet Kaya, 2025 yılını değerlendirdi. Kaya, "Doğrusu 2025 yılı, hem ticaret hem de imalat ve sanayi sektörü açısından istediğimiz düzeyde geçti diyemeyiz. Bu süreci olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri, banka faiz oranlarının oldukça yüksek olmasıdır. Yüksek faiz oranları, işletmelerin büyümesini neredeyse imkansız hale getirmiştir. Burada iki durumu birlikte değerlendirmek gerekir. Birincisi, kredi kullanmış olan işletmeler, faiz oranlarının yüksekliği nedeniyle büyüme hedeflerinden vazgeçerek kredilerini kapatma yoluna gitmişlerdir. Bu durum, işletmelerin öz kaynaklarını nakde çevirmelerine ve dolayısıyla faaliyetlerini yavaşlatmalarına, hatta durma noktasına getirmelerine neden olmuştur. İkinci olarak ise büyümeyi hedefleyen işletmelerin, yalnızca öz kaynaklarıyla büyümelerinin mümkün olmaması ve krediye erişimde yaşanan zorluklar öne çıkmaktadır. Krediye ulaşabilen işletmeler ise yüksek faiz oranları ve düşük karlılık nedeniyle bu yoldan vazgeçmiş, bu da büyümeyi engellemiştir. Bu sürecin sonucu olarak özellikle istihdam kaybı yaşanmıştır. Diyarbakır için istihdam açısından büyük önem taşıyan, yoğun bir sektör olan hazır giyim ve tekstil sektöründe yaklaşık yüzde 30’a varan istihdam kaybı meydana gelmiştir. Bununla birlikte yalnızca istihdam değil, işletmelerin yaklaşık yüzde 30’unun faaliyetlerini durdurması gibi ciddi sonuçlar da ortaya çıkmıştır" dedi. 2026’da beklenti kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye kolay erişim 2026 yılına yönelik en büyük beklentilerinin kredi faiz oranlarının düşmesi ve krediye erişimin kolaylaşması olduğunu ifade eden Kaya, şu ifadeleri kullandı: "Kredi oranlarının düşmesi, bölgede sektörlerin hızlı bir şekilde gelişmesini sağlayacaktır. İlimizin sanayi altyapısı bu açıdan güçlüdür. Her türlü sanayi ürününü üretebilecek kapasitemiz, alanlarımız, altyapımız, beşeri sermayemiz ve genç nüfusumuz bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerin en önemli özelliklerinden biri, komşularıyla yaptıkları ticaretin yüksekliğidir. Barış süreci de tam olarak bunu etkileyecek bir unsurdur. Türkiye’nin güney komşularıyla yakalayacağı bir barış ortamı, en fazla sınır ve komşu illerin ticaretini ve ekonomisini olumlu yönde etkileyecektir. İhracat rakamlarına baktığımızda Irak’ın bu anlamda önemli bir örnek olduğunu görüyoruz. Irak, en çok ticaret yaptığımız ülkeler arasında hızla üst sıralara çıkmıştır. Aynı süreci Suriye için de yakalayabiliriz. Suriye’nin yeniden imarı ve kalkınmasında itici güç Türkiye, özellikle de bölge illeri olacaktır. Bu nedenle barış sürecinin en olumlu etkileyeceği alan ekonomidir. Bu süreç, hem Türkiye hem de güney komşularımız için önemli bir kalkınma modeli oluşturacaktır." 2026 yılı özellikle tüccarların, sanayicilerin ve imalatçıların arzu ettiği performansın yakalandığı bir yıl olmasını dileyen Kaya, "Barış sürecinin gelişmesi ve güney komşularımızla ilişkilerin güçlenmesi, hem ekonomimizin gelişmesine hem de yaşam kalitemizin artmasına katkı sağlayacaktır. Bu vesileyle hem üyelerimizin hem de halkımızın yeni yıla barış, huzur ve mutluluk içinde girmesini temenni ediyorum" diye konuştu.
Gaziantep Baba-oğul kalaycılık mesleğini yaşatmaya çalışıyor Gaziantep’te kalaycılık mesleğinin son temsilcilerinden Ömer Çetinkaya, oğlu Halil İbrahim Çetinkaya ile birlikte mesleğini yaşatmaya çalışıyor. Kentte yaşayan 59 yaşındaki Ömer Çetinkaya, son yıllarda az sayıda ustanın ayakta tutmaya çalıştığı kalaycılık mesleğini 23 yaşındaki oğlu Halil İbrahim Çetinkaya ile birlikte sürdürüyor. Çelik mutfak eşyalarının kullanımının yaygınlaşması ve teknolojik yenilikler karşısında çok az kişinin yaptığı meslekler arasında yer alan kalaycılığa çocuk yaşında 45 yıl önce Şahinbey ilçesindeki tarihi Bakırcılar Çarşısı’nda çırak olarak adım atan Ömer Çetinkaya, kalfalık ve ustalık sürecinin ardından kendi iş yerini açtı. Mesleğini oğlu Halil İbrahim Çetinkaya’ya öğreten Ömer Çetinkaya, oğlu ile birlikte kale altındaki iş yerinde mesleğini yaşatmaya çalışıyor. İlkokul öğrencisi olduğu dönemden bu yana babasına destek olan ve okuldan arta kalan zamanlarda da iş yerinde çıraklık yapan Halil İbrahim Çetinkaya, babasından mesleğin tüm inceliklerini öğrendi. Oğluna mesleği yaşatmaları için nasihatler veren ve aynı zamanda da mesleği her yönüyle uygulamalı olarak öğreten Çetinkaya, oğlu ile birlikte müşterilerden gelen bakır eşyaları kalaylıyor. Unutulmaya yüz tutmuş mesleklerini yaşatmaya çalışan baba-oğul, birlikte hem ekmek paralarını kazanıyor hem de mesleklerini ayakta tutup gelecek nesillere aktarmanın mücadelesini veriyor. Yıllardır aynı çatı altında omuz omuza ocak başında bakır eşyaları kalaylayan baba-oğul, mesleklerini geleceğe taşımak için adeta bir köprü görevi görüyor. 45 yıldır mesleğini severek yapan Çetinkaya, çocuğuna adeta miras olarak bıraktığı mesleğini 15 yıldır oğluyla beraber devam ettiriyor. Mesleğinde çırak bulamazken oğluyla aynı işi yapıyor olmanın mutluluğunu yaşadığını belirten Ömer Çetinkaya, başkalarının çocuklarına miras olarak para bıraktığı bir devirde kendisinin oğluna meslek bıraktığını söyledi. 45 yıl önce kendi iş yerini açtığı mesleğe aralıksız devam ettiğini belirten Ömer Çetinkaya, "1980’de bu mesleğe başladım. Bu meslekte çok değerli bir ustam vardı, mesleğimi ustamdan öğrendim. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın. Ustamın benim üzerimde büyük emeği var. Mesleğimiz kalaycılık ve bakır eşyaları kalaylıyoruz. Meslekte 40-45 yıl geride kaldı. İlkokulu bitirdim, 1980 yılında başladığım mesleğimi yıllardır severek yapıyorum. 1980 yılından beri Allah’a çok şükür başka bir meslek yapmadım. Bu meslekte bir çırağın yetişmesi için 15-20 yıl geçmesi lazım. Eleman sıkıntısı olduğundan dolayı ben de oğlumu getiriyordum. Yıllardan beri oğlumla beri beraber çalışıp mesleğimize devam ediyoruz" dedi. Babasının yetiştirdiği Halil İbrahim Çetinkaya da ilkokul öğrencisi olduğu dönemden beri babasının yanında çalıştığını belirterek, "Ben 8-9 yaşından beri bu meslekteyim. Okuldan sonra gelir babamın yanında çalışırdım. Tatillerde babamın yanında çalışırdım. Mesleği babamdan öğrendim. Babamın bana öğrettiği mesleği devam ettiriyorum. Eleman yoktu. Bende babamı yalnız bırakmak istemedim. Liseye kadar okudum. Lisedeyken okulu bıraktım. Babamla birlikte mesleğimize devam ediyoruz. Çok şükür bir ekmeğimizi yiyoruz. Kalay yapıyoruz. Çaydanlık, sürahi ve eski bakırları kalaylıyoruz. Baba mesleğini yapmak güzel. Babama yardımcı olduğum için çok mutluyum. Babamla birlikte güzel bir şekilde çalışıyoruz. Mesleğimiz çok güzel" diye konuştu.
Eskişehir Huzurevinde kalan yaşlılar için etkinlik Eskişehir’deki Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi’nde kalan yaşlı bireylerin keyifli vakit geçirebilmeleri adına bir etkinlik düzenlendi. Odunpazarı ilçesi Orhangazi Mahallesi’nde bulunan Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi’nde kalan yaşlı bireyler için etkinlik düzenlendi, Huzurevi sakinlerinin keyifli vakit geçirebilmesi adına düzenlenen program kapsamında sanatçı Yaşar Aydın huzurevinde sahne aldı. Söylenen şarkılar esliğinde dans edip vakit geçiren yaşlı bireyler bir yandan sosyalleşirken bir yandan ise stres attı. Ayrıca etkinliğe Orhangazi Mahalle Muhtarı Hüseyin Erdemir ve mahalle sakinleri de katılım gösterdi. "İnşallah bunun devamı gelir" Orhangazi Mahalle Muhtarı Hüseyin Erdemir etkinlikle ilgili şunları söyledi: "Yaşlı Çınarlarımız da burada sevinçlidir. Hepsi güzel, vakti güzel seviniyorlar. İnşallah bunun devamı gelir." "Her ay bir mahallemizi buraya getireceğiz" Sanatçı Yaşar Aydın, "İlk programımızda demiştik ki Orhan Gazi mahallemizin sakinleri, muhtarımız bugün Fethi Yılmaz Sezer Huzurevi bütün Huzurevleri bir yerde toplandı efendim. Çok da güzel bir bina oldu. Her şeyiyle mükemmel. Her ay bir mahallemizi buraya getireceğiz. Derneklerimiz, sivil toplum kuruluşları, organizedeki büyük fabrika sahiplerimiz ve çalışanları, ilçelerimiz, büyük köylerimiz örnek veriyorum; Ayvalı, Bardakçı, Cevizi gibi köylerimiz de buraya otobüslerle getirip bu güzel insanlarla buluşturacağız" dedi.
Erzurum ER-VAK Başkanı Güzel; "Sarıkamış Harekâtı yüce Türk milletinin hafızasında hüzünlü bir sayfadır" Erzurum Kalkınma Vakfı (Er-Vak) Başkanı Erdal Güzel, Sarıkamış Harekatı’nın 111. yıl dönümü münasebetiyle yaptığı açıklamada Türk tarihinin en trajik sahnelerinin yaşandığı bu savaş sırasında, beyaz karları kefenleri yapan Allahuekber şehitlerini unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını ifade etti. Güzel, çok uzun yıllar ülke gündeminden uzak tutulan ve karlar altında saklı kalan Allahuekber Şehitlerini 2003 yılında yaptıkları "Allahuekber şehitleri torunlarıyla buluşuyor" etkinliği ile gündeme taşıdıklarını ve uzun yıllar konunun takipçileri olduklarını belirterek ER-VAK’ın bu konuda büyük bir tarihi sorumluluğu yerine getirmenin haklı gururunu yaşadığını ifade etti. Sarıkamış Harekatı anma proğramlarıyla ilgili açıklamalarda da bulununan Güzel, tarihin seyri ve gerçekliği içerisinde bu proğramların yapılması gerektiğine dikkat çekerek Sarıkamış’ın o tarihlerde düşman işgalinde olduğınu, harekatın Erzurum’da planlandığını ve başlatıldığını, 3.Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa’nın mezarının Erzurum’da bulunduğunu hatırlatarak anma merasimlernin Kars Kapı Şehitliğin’den başlatılmasını arzu ettiklerini söyledi. Güzel onbinlerce Mehmetçiğin, toprağı vatan yapmak uğruna soğuğa, tifüse ve Ruslara karşı vermiş olduğu ve sonu hüzünle biten şanlı mücadelenin yıl dönümünde Allahuekber ve Soğanlı dağlarında bir hilal uğruna canlarını veren şühedayı saygı, rahmet ve minnetle andıklarını ifade etti.