POLİTİKA - 16 Ekim 2018 Salı 15:08

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan af açıklaması

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan af açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Hırsızlık yaparak malına, vücudunu yaralayarak vücuduna kasteden daha pek çok suçu işleyerek milletin yüreğini yakan kişilerin adliyelerin bir kapısından girip diğerinden çıkmasına yol açmayacak bir çerçeveyi oturtmamız gerekiyor. Bakanlığımız bu konudaki hazırlıklarını sürdürüyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Hakim ve Cumhuriyet Savcısı Kura Töreni’nde konuştu.

AK Parti hükümetleri döneminde inşa edilen 245 adalet sarayı ile adalet teşkilatını yaptığı işin saygınlığına yakışır fiziki mekanlara kavuşturduklarını söyleyen Erdoğan, “Bugün pek çok ilçemizin ve ilimizin en özgün binaları adalet saraylarıdır. Hakim ve savcı sayımızı 17 bine çıkartarak mahkeme sayılarını arttırarak dosya yığılmalarının büyük oranda önüne geçtik. Sizlerle birlikte bugün bu sayı 19 bini geçmiş oluyor. Bakanlık personel sayısını 61 binden 140 bine çıkartarak mahkemelerin çalışmalarını kolaylaştırdık. İstinaf mahkemelerini faaliyete geçirerek hem Yargıtay ve Danıştay’daki yoğunluğu azalttık hem de kararların sonuçlanma süresini kısaltarak adaletin işleyişinin hızlanmasını sağladık. Kamu denetçiliği, arabuluculuk, uzlaştırma gibi yöntemlerle anlaşmazlıkların mahkemelere gelmeden çözülmesini sağlayacak alternatif yollar getirdik. Yargı sistemimizin yıpranmasına yol açan tartışmaları sona erdirecek pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik. Askeri mahkemelerin kaldırılmasından hakimler ve savcılar kurulunun yapısına kadar pek çok alanı kapsayan bu reformlar sayesinde yargının itibarını yükselttik” ifadelerini kullandı. 

Türkiye’yi 15 Temmuz darbe girişimine getiren süreçte yargı içindeki terör örgütü mensuplarının çok önemli rollerinin olduğuna dikkat çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

“Milletimizle birlikte bu darbe girişimlerini başarısızlığa uğrattık. Terör örgütünün diğer kurumlarımızdaki uzantıları gibi adalet teşkilatımızdaki militanlarının da kökünü kazıyoruz. Daha var. Bunlar virüs. Aynen vücuttaki virüsler gibi. Ama temizleyeceğiz. 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılması sürecinin tamamen demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yürütülmesinde ülkesinin ve milletinin emrinde görev yapan hakim ve savcılarımızın çok büyük katkısı vardır. Bugün tüm dünyaya göğsümüzü gererek Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük destanını anlatabiliyorsak bunu hakim ve savcılarımızın o gece gösterdikleri dirayete borçluyuz. O gece ülkesi ve milleti için göreve koşan, günler boyunca hiç dinlenmeden çalışan hakim ve savcılarımıza şükranlarımı sunuyorum. Adalet teşkilatımız içindeki tüm terör örgütü mensuplarını temizlediğimizde bazıları sandılar ki ortaya bir zafiyet çıkacak, hizmetler aksayacak. Oysa tam tersi oldu. Hakim ve savcılarımızın gayretleri, bakanlığımızın aldığı tedbirler kısa sürede yetiştirilerek adliyelerimizde göreve başlayan genç arkadaşlarımızla yargı her zamankinden daha güçlü hale geldi. Davalar daha kısa sürede sonuçlandırılıyor, yargı kararlarıyla ilgili tartışmalar giderek azalıyor, milletimizin bu önemli kuruma olan güveni giderek artıyor. Diğer kurumlarımız gibi yargımızın içinde de kesinlikle kamplaşmalara, yasa dışı örgütlenmelere kesinlikle izin vermeyeceğiz. Bize şu veya bu şahsın, grubun, ekibin emrinde değil, sadece ve sadece devletinin, milletinin emrinde kanunların gösterdiği istikamette görev yapacak hakimler, savcılar, adliye personeli lazım. Bağlılığı devlete olmayacak, adına hüküm verdiği milletine hizmet için çalışmayacak, tek ölçüsü hukuk ve adalet olmayacak hiç kimseye o kutsal çatı altında yer yoktur. Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz. Önümüzde 1960, 1980 darbesi, 28 Şubat dönemi ve FETÖ gibi örnekler dururken yargının, hukukun temel ilkeleri milletin hizmeti dışında bir yere irtibatlandırılmasını asla rıza gösteremeyiz. Bugün kura çekerek görevlerine başlayacak olan hakim ve savcılarımıza baktığımda şu anda karşımda tam bir Türkiye manzarası görüyorum. Her şehirden, her bölgeden, her kökenden, her meşrepten, her siyasi, sosyal, kültürel katmandan kardeşlerimiz hakim ve savcı olarak milletimize hizmet etmeye hazırlanıyor. Doğrusu da budur. Sizlere bu imkanları sağlayan ülkenize ve milletinize borcunuzu çok çalışarak, en adil, doğru ve en hakkaniyetli kararların altına imza atarak vermenizi bekliyoruz.

Bu ülkenin her bir vatandaşı adliye kapısından içeri girdiğinde hukuk önünde hakkını alacağını biliyorsa işte o zaman hep birlikte huzuru kalple hayatımıza devam edebiliriz. İşte o güne kadar hiç birimize durmak yok, dinlenmek yok. Her iş gibi yargının da gerisinde sağlam bir zihni ve kalbi temel almak zorundadır. Adalet arayışı ilk insanla birlikte başlayan ve kıyamete kadar sürecek olan bir mücadelenin adıdır. Tarihteki büyük devrimlerin gerisinde de hep adalet arayışı ve onun uygulamasına ilişkin talepler vardır. Dünyada gelip geçmiş tüm büyük düşünür ve devlet adamlarının üzerinde en çok kafa yordukları konuların başında da adalet kavramı gelir. Adalet ile hakikat, ahlak, devlet, toplum, birey, akıl, rejim, güç, erdem arasında ilişki kuran yüzlerce, binlerce özlü söz ver. Adalet Mülkün Temelidir sözü bunlardan biridir. Bir başka ifadeyle bizler, devletin temeline adaleti yerleştiren bir medeniyetin temsilcileriyiz. Adalet ile verilen bir hükmü ömür boyunca yapılan ibadete denk gören bir Peygamberin ümmeti olarak adaleti sadece devletin değil, hayatımızın da merkezine yerleştirmemiz şarttır. Adaletin ifası için gerisinde güçlü bir devlet mekanizmasının ve hukuka saygılı bir toplumsal sistemin bulunması gerekir. Ülkemizin yaşadığı en büyük felaketlerin başında geçmişte adalet teşkilatımızın çeşitli sebeplerle örselenmiş olmasının geldiğini düşünüyorum. Bir ülke için vicdanları yaralayan kararlara imza atan çarpık bir adalet sisteminin toplumun gözünde kaybettiği değer kadar ağır bir bedel yoktur. Türkiye bu bedeli defalarca ödemek zorunda kalmıştır. Bunun için adalet teşkilatımızın üzerine bu kadar titriyor, her meselesiyle yakından ilgileniyoruz. Bu hususu çözmeden diğer hiçbir hususun üstesinden gelemeyiz. Katettiğimiz mesele çok önemli ama önümüzde hala çözmemiz gereken sorunlar vardır.” 

Af teklifine ilişkin de bir değerlendirmede bulunan Erdoğan, “Kanunlarımızın uygulamasında milletimizi rahatsız eden, adalet duygusunun oluşmasına engel olan hususların bulunduğu bir gerçektir. Son af tartışmaları mahiyeti itibariyle bu rahatsızlığı daha da arttırmıştır. Bunun için arkadaşlarımızdan gündeme getirilen af tartışması ile uğraşmak yerine hem içeriğin hem uygulamanın mahşeri vicdana uygun hale getirilmesi yönünde bir çalışma başlatmalarını istedim. İnsanlarımızın, mesela hırsızlık yaparak malına, vücudunu yaralayarak vücuduna kasteden daha pek çok suçu işleyerek milletin yüreğini yakan kişilerin adliyelerin bir kapısından girip diğerinden çıkmasına yol açmayacak bir çerçeveyi oturtmamız gerekiyor. Bakanlığımız bu konudaki hazırlıklarını sürdürüyor. Hakim ve savcılarımız kürsü tecrübeleriyle, yüksek yargı organlarındaki arkadaşlarımız dosya birikimleriyle, akademisyenlerimiz teorik yaklaşımlarıyla bu çalışmaya katkı vereceklerdir. Yürütme olarak milletimizin beklentisi doğrultusunda bu hazırlığı yapmakla sorumluyuz. Nihai tasarruf yasama organımıza, meclisimize aittir” açıklamasında bulundu. 

Türkiye’nin büyük hedefleri olan bir ülke olduğunu ve hedeflere ulaşmak için pek çok riski göğüsleyerek tarihi bir mücadele yürütüldüğünü belirten Erdoğan, şöyle devam etti: 

“Attığımız her adım dostlarımızı ve kardeşlerimizi sevindirirken, ülkemiz ve milletimizle ilgili olumsuz düşünceleri olanları da inanın ürkütüyor. Bu süreçte kendi ülkemizde adaleti tesis etme yolunda mesafe kat ederken uluslararası alanda çok büyük adaletsizliklerle karşılaşıyoruz. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi gözümüzün önünden geçirdiğimizde 2004 yılından beri bize verilen hiçbir sözün tutulmadığını görüyoruz. Serbest dolaşım ve mali yardımlar başta olmak üzere diğer aday ülkelere sağlanan imkanlar Türkiye’den esirgenmiştir. Bu çifte standardın ne Avrupa Birliği hukukunda ne de vicdanlarda yeri olmadığı çok açıktır. Buna rağmen biz kendi yükümlülüklerimizi yerine getirerek kimsenin eline aleyhimizde kullanabilecekleri koz vermemeye gayret ediyoruz. Benzer bir adaletsizliği Suriye konusunda yaşadık. Terör örgütlerinin cirit attığı Suriye’den, ülkemize yönelik tehditler yıllarca görmezden gelindi. Kendi güvenliğimizi sağlamak için harekete geçtiğimizde önümüze çıkartılmadık engel bırakılmadı. Amerika yönetiminin son dönemde ülkemize yönelik tutumları da yine aleni bir adaletsizlik örneğidir. Bu ülke elini milletimizin kanına bulamış bir terör örgütünün elebaşını ve mensupların koruyup kollamakla kalmıyor aynı zamanda sınırlarımız boyunca bir başka terör örgütünü de palazlandırıyor. Türkiye’ye yönelik adaletsiz yaklaşımlar sergileyen daha başka ülkeler de var. Tüm bunlara karşı biz küresel adalet çağrımızı ısrarla her platformda dile getiriyoruz. Suriye krizinin tüm insani yükünü Türkiye’nin üzerine yıkanlar, yük paylaşımından kaçarak burada da bir adaletsizlik örneği sergiliyorlar. Sınırlarını kapatarak mültecileri Akdeniz’in serin sularında ölüme terk ederek kendi güvenliklerini sağladıklarını düşünenlerin elbette adalet umurlarında olmaz. Ama bu çarpıklık sürdürülebilir değildir. Hayatları kararan masumların feryadı ve ahı eninde sonunda bu felaketin müsebbiplerinin rahatlıklarını kaçıracaktır. Biz kendimizle birlikte tüm mazlumların ve mağdurların sesi, nefesi, güvencesi olmaya devam edeceğiz. Milletimizin yaptığı fedakarlığın, gösterdiği sabrın farkındayız. Bunların hiçbiri boşa gitmeyecektir. Bölgesel ve küresel değişimin ayak sesleri, sağırlaşmış kulakların, nasırlaşmış vicdanların dahi duymazdan, görmezden gelemeyeceği kadar güçlenmiştir. Türkiye Allah'ın izni ve yardımıyla bu süreçten alnının akıyla çıkacaktır. İşte o zaman ecdadımızın tarihe eklediği altın sayfalara bir yenisini daha ilave etmiş olacağız.”

İlker Turak - Derya Yetim
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Erzurum’dan Avrupa’ya staj için gidiyorlar Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nde onlarca öğrenci, farklı meslek gruplarında Avrupa’nın değişik ülkelerine staj amaçlı gönderiliyor. Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nin hazırlayıp sunduğu ve Türkiye Ulusal Ajansınca akredite edilerek finanse edilen proje çerçevesinde; kuaförlük dalında Barselona’ya beş öğrenci bir öğretmen, motorlu araçlar teknolojisi dalında Almanya’ya yedi öğrenci bir öğretmen ve aşçılık dalında Portekiz’e beş öğrenci bir öğretmen gidecek. Adeta Avrupa’da üs kurdular Oltu Mesleki Eğitim Merkezi öğrencileri stajlarının önemli bir bölümünü Avrupa Birliği ülkelerinde yapıyorlar. Merkez Müdürü Önser Yeğin’in göreve gelmesinden sonra yaptığı AB projeleriyle gündeme gelen Oltu Mesleki Eğitim Merkezi, Türkiye’de kendi türünde akredite olan iki Mesleki Eğitim Merkezi’nden birisi olmayı başardı. Adeta bir şubesini Avrupa ülkelerinde açan merkez, şimdiye kadar onlarca öğrencisine 14 günden bir yıla kadar sürelerle yurt dışında mesleki eğitim alma imkanı sağladı. 2 Mayıs 2024 tarihinde 5 öğrenci 1 öğretmen ile İspanya Barselona’ya kadın kuaförü dalında öğrenciler 21 günlük staj eğitimine gidecek. Motorlu Araçlar Teknolojisi alanından da ise yedi öğrenci 21 gün ile 90 günlük staj için Almanya’nın sanayi kenti olan Hamburg’da olacak. Bangkok’ta staj yapacaklar Oltu Mesleki Eğitim Merkezi’nin Müdürü ve Proje Koordinatörü Önser Yeğin, “9 Mayıs 28 Mayıs 2024 tarihleri arasında da beş öğrenci bir öğretmenimiz ile beraber Portekiz’e staj eğitimi için gidecekler. Aynı şekilde Kuyumculuk Teknolojisi alanı değerli taş işleme ve faset kesim teknikleri için 25 Mayıs -9 Haziran 2024 tarihleri arasında ise Tayland’ın başkenti Bangkok’a 2 öğrenci 3 öğretmen ile giderek burada değerli taşların işlenmesi sanatı ile alakalı eğitim alacaklar. Bu alanda bir ay içinde bir okuldan bu kadar yurt dışı faaliyeti gerçekleştirmek rekordur. Bir ayda 25 öğrenci ve beş öğretmenin yurt dışı iş ve işlemlerini gerçekleştirerek. Bu organizasyonu başarmanın sevincini tüm personel ve öğrencilerimizle haklı gurunu yaşıyoruz. Görev sürem burada 12 Temmuz 2024’te bitecek ve bu okuldan ilçemizin başka bir okuluna tayin olacağım. Bu zamana kadar en güzel hizmetleri yapmaya devam edeceğiz” dedi. 95 öğrenci staj imkanı buldu İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin, “Oltu Mesleki Eğitim Merkezi özellikle Oltumuzla ismi anılan taş işlemeciliğini tüm dünyaya tanıtması ve mesleki eğitiminde bir farkındalığı oluşturması açısından Merkez Müdürü Önser Yeğin’nin olağanüstü gayretlerini takdir ediyoruz. Türkiye’de bu kadar Mesleki Eğitim Merkezi içerisinde sadece iki mesleki Eğitim Merkezi’nden birisi olarak Türkiye Ulusal Ajansınca akredite edilmesi başlı başına önemli bir başarıdır” şeklinde konuştu. Oltu Mesleki Eğitim Merkez’inden şimdiye kadar AB ülkelerinde 25 öğretmen, 95 öğrenci 14 gün, 21 gün, 90 gün , 180 gün ve 365 gün sürelerle mesleki alanlarında staj eğitimi yaptı. Bir öğrenci Londra’da istihdam imkanı bulurken, dört öğrenci de Hollanda’da iş buldu. AB Staj hareketliliğine katılan tüm öğrenciler alanlarında istihdam edilmişlerdir. 2027 yılına kadar akredite olan Oltu Mesleki Eğitim Merkezi, AB ülklerine staj eğitimi için öğrenci göndermeye önümüzdeki yıl da devam edecek.
İstanbul Diş teline avantajlı alternatif: Şeffaf plaklar Hizalanmış dişlere ve sağlıklı bir gülüşe sahip olmak isteyen fakat diş teli kullanmaktan çekinenlerin sıklıkla tercih ettiği şeffaf plaklara dair merak edilenleri anlatan Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plakların çocukların kullanımına da uygun olduğunu vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Diş Hastanesi’nden Ortodontist Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu şeffaf plak tedavisinin kişiye özel planlanarak üretilen, takılıp çıkartılabilen şeffaf hizalayıcılar kullanılarak dişlerin kademeli olarak düzeltilmesini amaçlayan bir işlem olduğunu belirtti. Günde ortalama 22 saat takılmalı Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların neredeyse kimsenin fark etmeyeceği kadar ince bir yapıda olduğunun altını çizerek, “Diş yüzeyine eklenen ve ataçman adı verilen dolgu çıkıntıları üzerinden kuvvet uygulanarak dişleri düzeltir. Dişlerin hareket edebilmesi için uygulanan kuvvet devamlı olmalıdır. Bu sebeple ortodontik plakların beslenme zamanı ve diş fırçalarken çıkarılması haricinde günde ortalama 22 saat takılması gerekiyor. Şeffaf plaklar ilk takıldığında bir baskı hissedilebilir ancak kısa süre sonra alışmak mümkün” dedi. “Hem çocukların hem de yetişkinlerin kullanımına uygun” Bıyıklıoğlu, şeffaf plakların diş destek dokuları sağlıklı ise hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kullanılabileceğini belirterek “Diş çapraşıklığı, dişler arası boşlukların kapatılması, gülümseme estetiği planlaması, protez öncesi hazırlıklar gibi tedavi hedefleri için uygulanıyor. Tedavi sonrasında dişlerin eski haline dönmesini engellemek için tel tedavisinden sonra yapıldığı gibi dişler arkadan ince bir telle sabitlenir, bu tel dışarıdan görünmez.” dedi. “Ortodontist yönlendirmesi çok önemli” Şeffaf plak tedavilerinde sürecin ortodontistin ağızdan ölçü alması ile başladığını anlatan Bıyıklıoğlu, “Bu aşamada geleneksel ölçü yöntemleri kullanılabildiği gibi ağız içi tarayıcılar da tercih ediliyor. Alınan ölçü bilgisayar ortamına aktarılıyor ve dişler bilgisayar simülasyonu ile hareket ettirilerek şeffaf plaklar hazırlanıyor. Dişlerin hareket etmesi istenen pozisyona göre seri şekilde üretim yapılıyor. Ölçüler alındıktan sonra plakların hastaya teslim edilmesi kullanılan sisteme göre 4 haftayı bulabilir. Şeffaf plak tedavisinde her bir plak ortalama 7-10 gün kadar takılır, tedavinin devam ettiği süreçte ortodontistin yönlendirmesiyle gerekli diğer plaklara geçilir.” ifadelerini kullandı. Ağız hijyeni için oldukça faydalı Hastaların, günlük diş temizliğinde olduğu gibi plaklarını çıkartarak dişlerini ve plaklarını temizleyebileceklerini dile getiren Bıyıklıoğlu, “Plaklar sert olmayacak şekilde fırçalanabilir. Bu nedenle hastanın ağız hijyenini sağlaması bakımından bir sorun teşkil etmez. Hastaların daha önce bir tedavi görmüş olması (ortodonti, dolgu, kanal tedavisi, kuron kaplama vs.) şeffaf plak tedavisi için bir engel oluşturmaz. Şeffaf plak tedavileri geleneksel tel tedavileriyle kıyaslandığında daha fazla hasta kooperasyonu gerektirir.” şeklinde konuştu. Şeffaf plakların avantajları saymakla bitmiyor: Tedavi sonucu önceden görülüyor, yeme içme kısıtlaması gerektirmiyor Dr. Öğr. Üyesi Merve Kurt Bıyıklıoğlu, hastaların sıkça merak ettiği şeffaf plak kullanımının avantajlarını şu şekilde sıraladı: -Dijital olarak oluşturulan tedavi simülasyonu sayesinde hasta, tedavi sonucunu henüz tedavi başlamadan önce üç boyutlu olarak görülebiliyor. -Yemek yerken çıkarılabilir olması sayesinde yeme-içme kısıtlaması gerektirmez. -Diş fırçalarken çıkarılabilir olması braket tedavisine kıyasla fırçalamada kolaylık sağlar. -Spor, yüzme gibi aktivitelerde plaklar engel teşkil etmez. -Plakların varlığına alışma süreci geçtikten sonra konuşmada sorun oluşturmaz. “Uzaktan tedavi takibi sağlanabiliyor” Şeffaf plakların kontrol sürecinde hastaların genellikle 4 - 6 haftada bir rutin kontrollere çağırıldığını ve tedavi sürecine göre bu aralığın daha uzun veya kısa tutulduğu zamanlar da olabildiğini belirten Bıyıklıoğlu sözlerini, “Kontroller sırasında şeffaf plakların ağıza uyumunun kontrolü, dişlerin konumunun önceden planlanan simülasyondaki konumlarla karşılaştırılması, genel gidişatla ilgili hasta bilgilendirmesi gibi işlemler olur. Ayrıca şehir dışı/ yurt dışı hastalar için uzaktan tedavi takibi sağlanabilir.” şeklinde sonlandırdı.
Erzurum Erzurum Kadın Kooperatifi ve Köyden Gelsin’den işbirliği protokolü Erzurum’un Narman ilçesine bağlı Kilimli köyünde yöresel gıda ürünleri üzerine üretim faaliyetlerini sürdüren Köyden Gelsin ve Erzurum merkezde faaliyet gösteren Erzurum Kadın Kooperatifi örnek bir protokole imza attı. Protokolde imzalar, Erzurum Kadın Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Polat ve Köyden Gelsin işletme sahibi Ömer Karahan tarafından atıldı. Faaliyetlerinde doğal ve organik ürün üretimi ve satışını esas alan Erzurum Kadın Kooperatifi ve Köyden Gelsin, yöresel ürünlerin değerini ve kadın gücünü artırmaya yönelik yapılan anlaşmayla; köy dokusunu tüm doğallığıyla ürünlerine yansıtan Köyden Gelsin ürünlerinin Erzurum’da tek satış noktasının Erzurum Kadın Kooperatifi olacağını bildirdi. Protokolün; yerelde ticari işbirliğine destek vermek, yerel dokunun doğal ve organik standartlarda, ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtılmasına aracılık etmek, ürün portföyünü geliştirmek, kadın istihdamını ve kadın dayanışmasını artırmak, fiziki ve dijital ortamda satış/pazarlama faaliyetlerini birlikte yürütmek adına gerçekleştiği, bu protokolün sadece iki firmanın iş birliği anlamına gelmenin ötesinde, yöresel ürünlerin ticaretiyle yerel ve bölgesel kalkınmaya önemli katkılar sağlayacak nitelikte olduğu belirtildi. Erzurum Kadın Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Polat; “İmzalanan protokolle Erzurum Kadın Kooperatifi üye sayısının artması ve kooperatifin faaliyetlerinin genişlemesi, bölgedeki kadınların iş imkanlarını ve gelirlerini artıracak aynı zamanda, kooperatifçilik ruhu sayesinde kadınlar arasında dayanışma ve güç birliği artacaktır” dedi. Polat; “Bu protokolle yöresel ürünlerin değerlendirmesi konusunda örnek teşkil etmesi hedefiyle, Erzurum’un yöresel ürünlerinin ulusal ve uluslararası pazarda tanınması ve Erzurum’un turizm potansiyelinin artması da beklenmektedir. Erzurum Kadın Kooperatifi ve Köyden Gelsin arasındaki bu protokol, sadece iki firmanın iş birliği anlamına gelmenin ötesinde, önemli bir sosyal ve ekonomik kalkınma projesidir” dedi. Köyden Gelsin işletme sahibi Ömer Karahan ise; “Bu iş birliği, bölgedeki diğer küçük işletmelerin ve girişimcilerin de gelişmesine ilham kaynağı olacak ve yerel ekonomiye katkıda bulunacaktır. Köyden Gelsin ve Erzurum Kadın Kooperatifi arasındaki bu protokolle, her iki kuruluşun bilgi ve birikimlerini paylaşması Erzurum’un zengin kültürü ve gastronomisinin daha geniş kitlelere tanıtılabilmesine vesile olacak, yeni ürünler geliştirilerek mevcut ürünlerin kalitesi artırılacaktır” diye konuştu.
Gaziantep MÜZSAN organizasyonu ile bağlama öğrenen depremzede kursiyerlere sertifika verildi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen proje kapsamında Türkiye Müzisyenler ve Sanatçılar Federasyonu (MÜZSAN) organizasyonu ile bağlama çalmayı öğrenen 250 depremzede öğrenci düzenlenen törenle sertifikalarını aldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen ‘bağlama ve eğitim bizden, öğrenmek sizden’ projesi kapsamında Türkiye Müzisyenler ve Sanatçılar Federasyonu (MÜZSAN) organizasyonu ile depremden etkilenen 11 ildeki konteyner kentlerde yaşayan gönüllü öğrencilere bağlama kursu verildi. Depremzede 250 öğrencinin bağlama öğrenmesini sağlayan projenin finali ve sertifika töreni yapıldı. Gaziantep Şahinbey Kültür Merkezi’nde yapılan törene MÜZSAN Genel Başkanı Ahmet Onurlu, Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürü Selçuk Korkmaz, deprem bölgesindeki illerden gelen öğrenciler, velileri ve hocalar katıldı Onurlu’dan Bakan Ersoy ve ekibine teşekkür Törende konuşma yapan MÜZSAN Genel Başkanı Ahmet Onurlu, “Aylarca devam eden projemizin bugün sonuna geldik ve burada finali yapıp kursa katılan kursiyerlerimize katılım belgelerini veriyoruz. Daha önce dağıttığımız bağlamaları ile bu kursiyerlerimiz bağlama çalmayı öğrendiler ve bugün de bu belgeyi almaya hak kazandılar. Bu projede bizlerden desteklerini esirgemeyen başta Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bakan yardımcısı Nadir Alpaslan, Telif Hakları Genel Müdürü Erkin Yılmaz ve bakanlık çalışanları ile bu projede üstün gayret gösteren hocalarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Yapılan konuşmaların ardından bağlama kursiyerlerine katılım belgeleri teslim edildi. Tören sonrası MÜZSAN Genel Başkanı Ahmet Onurlu ve depremzede kursiyerler ile birlikte Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi ziyaret edildi. Ziyaret sırasında Halfeti Kaymakamı Zikrullah Erdoğan ile de bir araya gelen heyet, daha sonrasında tekne turuna katıldı, sıra gecesi eşliğinde doyasıya eğlendi. Program, günün anısına hatıra fotoğrafı çekilmesiyle son buldu.
Bayburt Bayburt’tan özel çocuklar ilk defa atlarla tanıştılar Bayburt’ta özel gereksinimli öğrenciler at çiftliğinde at binerek keyifli vakit geçirdiler. İlk defa atlarla tanışma fırsatı bulan çocukların heyecanlı ve mutlu halleri yüzlerde tebessüm oluştururken, özel çocukların at bindiği, doyasıya eğlendiği o anlar adeta yürekleri ısıttı. Bayburt Özel Eğitim Uygulama Okulunda eğitim gören öğrenciler için Bayburt Atlı Spor Kulübü ve Gençlik Merkezi işbirliğiyle Kurucakol köyünde bulunan at çiftliğinde at binme etkinliği düzenlendi. İlk defa at binen öğrenciler heyecanlı anlar yaşarken, etkinlikte çocuklarını yalnız bırakmayan veliler çocukların heyecanlarına ortak oldular. Öğretmenleri ve gençlik merkezi gönüllüleri kontrolünde ata binen çocukların mutlulukları yüzlerine yansırken, çocuklar çok mutlu olduklarını söylediler. Cirit kulüpleri olarak sadece cirit oynamadıklarını, sosyal ve kültürel etkinliklere de katkı sunduklarını söyleyen Bayburt Atlı Spor Kulübü Başkanı Arif Köprücü, "Bayburt Atlı Spor Kulübü ve Bayburt Gençlik Merkezi olarak özel kardeşlerimize özel bir etkinlik düzenledik. Özel çocuklar atla tanıştılar, ata bindiler. Bugüne kadar yaptığımız etkinlikler içerisinde en sevdiğimiz etkinlikler bu tür etkinlikler oluyor. Cirit kulüpleri olarak sadece cirit oynamıyoruz, aynı zamanda atlarımızla birlikte şehrimizdeki bu tür kültürel ve sosyal faaliyetlere de katılıyoruz" dedi. Özel öğrencilerin mutlu olduğunu, keyifli bir gün geçirerek, unutulmaz anlar yaşadıklarını belirten Gençlik Merkezi Gençlik Lideri Kadir Köprücü, "Özel öğrencilerimizi çiftliğimizde ağırladık. Onların bu özel ve güzel gününde yanlarında olmaktan onur ve mutluluk duyduk. Onların sevincini görmek, onların mutluluğunu görmek bizleri de gerçekten mutlu etti. Buradan herkese bu kardeşlerimize özel olduklarını hissettirmeleri gerektiğini ve her daim yanlarında olmaları gerektiğini söylemek istiyorum. Göründüğü gibi çocuklar çok mutlu oldular, atlarla tanıştılar, atları sevdiler, mutlu bir gün geçirdiler" ifadelerini kullandı. Düzenlenen etkinliğe Bayburt Özel Eğitim Uygulama Okulu Müdürü Mahmut Sarıaslan, Kop Atlı Spor Kulübü Başkanı Arif Köprücü, Gençlik Merkezi liderleri, gönülleri, öğretmenler, aileler ve çocuklar katıldı. Renkli görüntülere sahne olan etkinlik, toplu hatıra fotoğrafı çekilmesinin ve öğrencilere ikramlarda bulunulmasının ardından son buldu.
Mersin Sakinliği sevenler için Kızkalesi’nin en güzel zamanı Son günlerde havanın ısınmasıyla birlikte deniz suyunun 23 derecelere ulaştığı Akdeniz’in incisi Mersin’in en gözde mekanlarından Kızkalesi’nde sakinliği sevenler tatilini geçirmeye başladı. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde yer alan Korykos Antik Kenti’nin en önemli parçası olan Türkiye’nin turizm merkezlerinden Mersin’in Erdemli ilçesi sınırlarındaki ’Kızkalesi’nde en güzel zamanlar yaşanıyor. Havanın 28 derecelere ulaştığı bugünlerde deniz suyunun da 23 derece olmasıyla sakinliği sevenler tatillerini geçirmeye Kızkalesi’ne gelmeye başladı. Tatil şehirleri arasında denizi, altın sarısı kumuyla dikkat çeken Kızkalesi’nde tatilciler uygun fiyata tatil yapmanın fırsatını da yaşıyor. 5 gecelik tatil fiyatının otel ve pansiyonlarda 10 ile 15 bin TL’ye gelmesi de tatilcileri cezbediyor. Mayıs ayında tatile gelenler hem denizin, hem kumsalın tadını çıkartıyor. Günü birlik gelenler ise tekne turu yaparak Kızkalesi’ne giderek tarihi mekanı geziyor. "En güzel zamanları Şehir dışından tatil amaçlı gelen ve kendini dünyanın harika yerlerinden Kızkalesi’nde bulduklarını belirten Mehmet Uysal," Şuan en güzel zamanları. Çocuklarla birlikte harika bir zaman geçiriyoruz. Deniz çok güzel. Gelir gelmez denize girdim. İnsan dayanamıyor, Mart ayında da olsak girerdim denize o kadar güzel albenisi var ki. Dünyanın öbür ucundan insanlar geliyor. Oteller de fiyat olarak çok uygun. Gerçekten en güzel zamanları, yoğunlaşmadan herkese tavsiye ederim"dedi. "Kızkalesi dünyaya açılan turizm kapısı" Kızkalesi Kültür ve Turizm Derneği Başkan Yardımcısı Mehmet Şirin Öztop ise," Sakinliği tercih edenler için mayıs, haziran en güzel dönem. Kurban bayramıyla beraber Eylül’ün 15’ine kadar her yer dolu dolu geçeceği için sakinliği tercih edenleri şimdi bekliyoruz. Fiyatlar çok makul, herkesin bütçesine uygun konaklayacağı tesisler mevcut, alternatifler çok fazla"ifadelerini kullandı. İnsanların denize girmeye başladığına dikkat çeken Öztop," Denizin sıcaklığı 23 derece. Tabi Mersin tatil noktasında çok güzel bir yer. 321 kilometre kıyı şeridimiz mevcut. Başlı başına bir destinasyon. Bununla beraber Kızkalesi dünyaya açılan turizm kapısı. Gerçekten muazzam bir denizimiz var, 25 metreden sonra derinleşiyor. Denizin içinde de taş yok. Şuanda üstünde bulunduğumuz altın sarısı kumumuzda da taş yok. Tam denizin ortasında bir de karada kalemiz var. İki kale var, yüzlerde tarihi nokta var. Misafirlerin günlerini kültür turları ile zenginleştirecekleri inanılmaz alternatifler var" diye konuştu.