POLİTİKA - 25 Haziran 2015 Perşembe 08:57

Cumhurbaşkanlığı iftarında kullanılan masa böyle hazırlandı

A
A
A
Cumhurbaşkanlığı iftarında kullanılan masa böyle hazırlandı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve beraberindeki heyete verdiği iftarda iddialara konu olan ‘masa’ ile ilgili, ''Yemeğin ve masanın hazırlanmasının maliyeti 3 bin 390 liradır. Kişi başı yemek maliyeti de 30 liradır.'' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve beraberindeki heyete verdiği iftarda iddialara konu olan ‘masa’ ile ilgili, “Yemeğin ve masanın hazırlanmasının maliyeti 3 bin 390 liradır. Kişi başı yemek maliyeti de 30 liradır. Gerçek maliyeti bu olan bir iftar yemeği milyon liralık rakamlarla kamuoyunun gündemine getirilmeye çalışıldı. Bu iddiaları ortaya atanlar ya hesap bilmiyorlar ya da niyetleri başka” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bingöl, Elazığ, Ardahan, Mardin, Şanlıurfa, Bitlis, Ankara, Sakarya, Adıyaman, Siirt, Erzurum, Sark ve Van illerinden gelen 350 muhtarla iftar programında bir araya geldi.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki gerçekleştirilen iftar programında muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan mübarek Ramazan-ı şerifin böyle bir anlamlı bir iftar sofrasında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başladı.
Ramazan ayının 7. gününe ulaşıldığını ve bir haftanın geride bırakıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını temennisinde bulundu.
Muhtarla ilk toplantıyı 27 Ocak’ta yaptığı toplantının bugün 7.’sini gerçekleştirdiklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaklaşık 400 kişilik gruplar halinde yaptığımız bu toplantılar vesilesiyle ülkemizin her köşesinden muhtarlarımızla birlikte olma hasret giderme imkanı bulduk. Bugünde 13 ayrı ilimizden gelen muhtarlarımızla birlikteyiz. İnşallah ülkemizdeki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelerek hasbihal etmesinin, soframızı paylaşmanın arzusu içindeyiz” diye konuştu.

“CUMHURBAŞKANLIĞI CAMİSİ 3 TEMMUZ’DA AÇILIYOR”
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda inşa edilen caminin açılışını 3 Temmuz Cuma günü dualarla gerçekleştireceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Camimizin bizim çalışma binasıyla arasında bir kongre merkezi yapıyoruz. Oda bittiğinde devletin çeşitli kurumları toplantılarını burada yapabilecekler. İçinde 2 bin kişilik salonuyla, toplantı odalarıyla büyük bir ihtiyacı giderecek. Ankara gibi yerde maalesef devlete ait böyle bir yerimiz bugüne kadar yoktu. Otellerde bu toplantılar yapılıyordu. Burası bitince artık bu ihtiyacı burada gidereceğiz. Ayrıca yine içinde 5 milyon cilt kitabın bulunacağı ülkemizin en büyük kütüphanesini yapacağız. Şuanda proje çalışmaları bitiyor inşallah 1.5, 2 yıl içerisinde bu kütüphanemizi yapacağız, 24 saat gençliğe, halka bu kütüphane açık olacak. Gelip burada derslerini çalışacaklar, eserleri burada takip edecekler” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok amaçlı bir sergi salonun yapılacağını ve bin veya 2 bin kişilik yemekli toplantıların yapılacağı bir salon olacağını kaydetti.
Türkiye genelinde 50 bine yakın muhtarın olduğunu bütün muhtarlarla bu toplantıları yapmayı hedeflediğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece burada Ankara’ya ve ülkemize çok faydalı olacağına inandığımız kapsamlı bir külliyeyi tamamlamış olacağız” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve beraberindeki ilim adamlarıyla birlikte yaptığı iftar programında maliyeti yüksek olduğu iddia edilen ‘masa’ hakkında sert açıklamalarda bulundu.

“BU BİNA BENİM Mİ? BUGÜN BURADA BEN VARIM YARIN BİR BAŞKASI”
“Doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşırmış” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Maalesef bu külliye konusunda tamamı da yalan, yanlış olan pek çok spekülasyon üretildi. Öncelikle tüm samimiyetimle ifade etmek isterim. Biz Türkiye’ye gücüne ve şanına yakışır bir devlet binası kazandırdığımızı inanıyoruz. Bundan da milletimiz adına gurur duyuyoruz. Fakat bir takım medya kuruluşları, bir takım meslek odaları ve bir takım siyasetçiler ki bu dünyada, bu ülkede bunların bir dikili ağacı yoktur, bir binaları yoktur. Ama lafları çoktur. Israrla millete ait bu bina üzerinden bize saldırmayı alışkanlık haline getirdiler. Ya bu bina benim mi? Bugün burada ben varın, yarın burada başka bir arkadaşımız olacak. Burası milletin evi. Milletin… Ziya Paşa’nın güzel bir sözü var, ‘Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri.’ Olay bu. Açıkçası ben bu konuları milletimin huzuruna getirmekten dahi imtina ediyorum, utanıyorum. Ama biz bu iddiaları cevaplamadıkça yalan ve iftira mekanizmasının cüretini her gün attırdığını görüyoruz.”

“TÜM İDDİLAAR YALANDIR, YANLIŞTIR VE İFTİRADAN İBARETTİR”
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve beraberindeki alimlerle birlikte yaptığı iftar yemeğinin maliyeti hakkında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Pazartesi günü Diyanet işleri başkanımız ve yanında eski Diyanet İşleri başkanları olmak üzere bir grup alimlerle birlikte yaklaşık 30 kişilik bir iftar sofrası burada bir araya gelmemize vesile oldu. Bir takım konuları burada açıklamak istiyorum. Bilindiği gibi bu iftardan yansıyan fotoğraf karesi üzerinden çok alçakça, ahlaksızca tamamen yalana ve iftiraya dayalı bir kampanya başlatıldı. Bir oda başkanı çıkıp veya oda mensubu iftarda kullanılan servis malzemelerinin, masanın ki o masa şuanda oturduğum masadır. İşte etrafında bütün muhtar kardeşlerim otuyorlar, sandalyelerin, masa örtüsünün, şurayı da ekrandan izlerseniz o masa nasıl kuruldu, burada izliyorsunuz şuanda. Çiçeklerin, vazoların ve yemeğin toplan maliyetinin 1 milyon liranın üzerinde olduğunu iddia etti. Yani eski rakamla bu ne demek, 1 trilyon. Kalem kalem verilen bu rakamların tamamı da yalandır, yanlıştır. Tüm iddialar iftiradan ibarettir. Sizin şahsınız da bu akşam da bu akşam ekranları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarıma sesleniyorum. Hicap duyuyorum ama anlatmak durumundayım. Bakın burada ben size o yemeğin maliyetini tek tek ifade ediyorum. Hepsinin faturaları elimizde. Maliyeti 240 bin olarak ifade edilen şu yemek masası var ya bu Sitelerdeki bir ustamız tarafından bakın 240 bin lira olarak ifade edildi, 4 bin 600 lira artı KDV’dir. Yani 5 bin lira maliyeti var ama 240 bin lira diye ifade ediliyor” diye konuştu.

“MİLYON LİRALIK OLARAK İDDİA EDİLEN YEMEĞİN MALİYETİ 3 BİN 390 LİRA”
İddiaları sert dille eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Masa bir portatif tabla, suntadan yapılan altındaki masa, demir profiller bunlar geçtiğimiz günlerde rahmetli olan Sayın Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminden kalmadır. 435 bin lira olduğu iddia edilen masanın çevresindeki şu sandalyeler Sayın Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı döneminden kalmadır ve böyle bir maliyet yoktur. Yani buranın eski demirbaşından kalan sandalyelerdir. Masa üzerinde ve çevresinde bulunan 32 bin lira maliyeti olduğu iddia edilen dekorlarda yine bir önceki dönemden kalmadır ve böyle bir maliyet söz konusu değildir. Yemekte kullanılan çatal, bıçak gibi servis malzemeleri yine rahmetli Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminden kalmadır. O akşam refakatçilerle birlikte misafirlerimiz için 110 kişilik iftar yemeği hazırlandı. Bu iftarda ikram edilen yemeğin tüm malzemeleri, bu külliyenin mutfağından temin edildi. Yemekler külliyenin aşçılarınca pişirildi. Servis külliyenin garsonlarınca yapıldı. Sofranın düzenlenmesi yine buranın personeli tarafından yapıldı. Yemeğin ve masanın hazırlanmasının maliyeti 3 bin 390 liradır. Kişi başı yemek maliyeti de 30 liradır. Gerçek maliyeti bu olan bir iftar yemeği milyon liralık rakamlarla kamuoyunun gündemine getirilmeye çalışıldı. Bu iddiaları ortaya atanlar ya hesap bilmiyorlar yada niyetleri başka” şeklinde konuştu.

“BUNUN HESABINI VERECEKLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iddiaları ortaya atanların niyetlerinin olduğunu bildiklerini, bu iftiraların tamamiyle hukuk önünde hesaplarını vereceklerinin altını çizdi. “Ben burada konuşayım burada kalsın yok. Hesaplaşacağız” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu medya gruplarının ne olduğunu, bunların niyetlerinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Nasıl bir yaşam içinde olduklarını çok iyi biliyoruz. Ama bunun hesabını verecekler. Şunu özellikle vurgulamak isterim, benim dönemimde cumhurbaşkanlığına alınan tabak, çatal, bıçak türü hiçbir malzeme yoktur. İhtiyacımız olduğu zaman tabi alacağız ama şuanda böyle bir alım yapılmamıştır. Cumhurbaşkanlığını hangi malzemelerle devralmışsak onlarla devam ediyoruz. İhtiyaç duyulduğunda elbette takviye yapılacaktır. Ama bunun iddia edilen rakamlarla ilgisinin bulunmadığını ve iddia edildiği şekilde olmadığını tüm milletimin çok iyi bilmesini isterim. Bakın burada bu akşam söylemek istemezdim” diye konuştu.

“ZENCİ TÜRK OLMAKTAN ŞEREF DUYUYORUM”
CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘altın klozet’ iddiaları hakkında da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Altın klozet meselesi başta olmak üzere ve bunu düşünün ana muhalefetin başındaki zat söylüyor. Sonrada ‘ben onu kast etmedim’ diyor. Nereyi kastettin ‘Kocaeli Valiliği’ni’ kastetmiş. Kocaeli Valisi şuanda Hatay Valisi çıktı açıklamayı yaptı. Bilirkişiler incelemeyi yaptıktan sonrada ‘bunun altın klozetle yakından uzaktan alakası yok.’ Ama ana muhalefetin başındaki zat Kocaeli’ni zikretmedi bizzat sarayı kendi ağzından ifadeleriyle dinledik, dinlendi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesiyle ilgili bu tür yalan ve iftiraların boyutu artık şahsımı aşmıştır. Şu anda Tayyip Erdoğan Cumhurun başkanı olarak buradadır, devleti temsilen buradadır. Bu iftiralar doğrudan Cumhurbaşkanlığı makamına, dolayısıyla devletin hükmi şahsiyetini zarar verir hale gelmiştir. Aslında burada mesele ne masa, ne sandalye, ne çatal, bıçak, ne yemek meselesidir. Burada mesele Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin millete mal olmuş olmasıdır. Bunların rahatsızlığı her zaman olduğu gibi yine milletin kendisindendir. Bugün burada 7. Defa muhtarlarımızla buluşuyoruz. Burada yaklaşık 7 aydır şehit yakınları, gazilerimizle, işçilerimizle, öğrencilerimizle, esnafımızla, toplumun her kesimden insanımızla bir araya geliyoruz. Asıl rahatsızlıkları işte bundan dolayı yani Cumhurbaşkanı halkıyla nasıl bütünleşir. Onları bu rahatsız ediyor. Şayet biz burada milletimizle bir araya gelip kucaklaşmak yerine sadece belli kesimleri ağırlayıp hani bunların ‘beyaz Türkleri’ var ya onları ağırlayıp çünkü onlar bize, size ‘zenci Türkler’ diyorlar. Bende öyle bir zenci Türk olmaktan şeref duyuyorum. O zaman böyle bir saldırıya maruz kalmazdık. Dertleri şimdi ortaya çıktı. Tüm hayatları millete hizmet verenleri engellemekle yapılan işlere takoz koymakla geçenler bizim muhtarlarımızla, milletimizle kucaklaşmamızı hazmedemiyorlar. Türkiye’nin doğrudan milletin oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak ilk günden bu yana hep aynı şeyi söyledim, söylemeye devam edeceğim, ‘ben tarafsız değilim, ben tarafı milletten yana olan bir Cumhurbaşkanıyım.’ Benim muhatabım doğrudan milletin ta kendisidir. Cumhurbaşkanlığı makamı milletin en üst düzey temsil makamıdır. Cumhurbaşkanını tanımayan milleti tanımamış olur. Cumhurbaşkanın meşruiyetine saldıran milletin iradesine saldırmış olur. Cumhurbaşkanına saygısızlık yapan millete saygısızlık yapmış olur. Meşruiyetini anayasadan, milletin desteğinden alan Cumhurbaşkanlığı makamının itibarını korumak sadece benim değil, tüm siyasi partilerin, tüm kurumların ortak sorumluluğudur. Bu konuda önümüzdeki çok daha hassasiyet gösterileceğine inanıyorum” dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Keşan’da trafik kazasında hayatını kaybedenler için yapılan anıt açıldı Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Karacaali köyünde 1998 yılında meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden 7 öğrenci ve 1 servis şoförü için kazanın meydana geldiği noktada yenilenen anıt törenle açıldı. Törende konuşan Karacaali Köyü Muhtarı Mustafa Kocaalili, "Paşayiğit İlköğretim Okulu’na taşımalı eğitim kapsamında giden öğrencilerimizi taşıyan servis aracının geçirdiği kaza sonucunda, henüz yolun başındaki 7 evladımız ve görevini yapan 1 şoförümüzü kaybettik. Bu acı olay, yalnız aileleri değil tüm Karacaali’yi ve bölgemizi derinden sarmıştır. Bugün açılışını yaptığımız bu anıt, kaybettiğimiz evlatlarımız ve şoförümüzün aziz hatırlarını yaşatmak, benzer acıların bir daha yaşanmaması için toplumsal hafızamızı ve farkındalığı diri tutmak amacıyla inşa edilmiştir" diye konuştu. Edirne İl Genel Meclisi Başkanı Çiğdem Gegeoğlu, kazada hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dilerken, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan da kazanın meydana geldiği günü anlattı. Keşan Kaymakamı Aziz Mercan ise yaşanan kazanın büyük bir acı olduğunu dile getirerek, "Buradan hepimiz gerekli dersi alıyoruz. Bu olayların yaşanmaması için elimizden ne geliyorsa gerekli gayreti göstereceğiz" dedi. Paşayiğit İlkokulu ve Ortaokulu öğrencilerinin, anıta çiçek bıraktığı tören, dua yapılmasıyla sona erdi. Törene, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin temsilcileri, kazada hayatını kaybedenlerin yakınları ve çok sayıda vatandaşlar katıldı.
Düzce Otobüs şoförlerinin duyarlılığı araç içi kamerasına yansıdı Düzce Belediyesi özel halk otobüsü şoförleri, rahatsızlanan yolcular için güzergahlarından çıkarak yolcuları hastaneye yetiştirdi. O anlar araç içi kamerasına yansıdı. Düzce Belediyesine bağlı Düzce Ulaşım A.Ş.’ye ait iki ayrı hatta görev yapan halk otobüsü şoförleri bir hafta arayla rahatsızlanan iki yolcuyu harekat merkezine haber verip güzergah dışına çıkarak Acil Servis’e ulaştırdı. İlk olay 7 Aralık’ta yaşandı. Düşmeye bağlı olarak yürüme güçlüğü çeken ve hastaneye gitmek isteyen genç kadını fark eden şoför İzzet Aydın, hastaneye yakın durakta indirmek yerine acil servisin kapısına kadar götürdü. "Harekat merkezine bildirip, güzergah değiştirdim" Olay günü yaşananları aktaran araç şoförü İzzet Aydın, "2013 yılından bu yana şoförlük yapıyorum. 7 numaralı hatta çalışıyordum. Krempark’ın oradan 3 kişi araca bindi. Bir tanesi ayağının üzerine basamıyordu. Geçmiş olsun dedim. Hastaneye gideceğiz dedi. Harekat merkezine bildirerek güzergah dışına çıkacağımı söyleyerek, hastayı hastaneye götürdüm. Araçta başka kimse de yoktu. Acilin önüne kadar götürüp, güzergahıma devam ettim" dedi. Bir diğer olay ise 12 Aralık Cuma günü gerçekleşti. Araca bindiğinde fenalaşan yolcuyu fark eden otobüs şoförü Suat Atmaca, Hastane Caddesi’ndeki duraktan "U" dönüşü yaparak güzergah dışına çıktı. Vakit kaybetmeden rotayı Atatürk Devlet Hastanesi Acil Servisine çeviren Atmaca kısa süre içerisinde Acil Servis önüne ulaştı. Otobüsten indirilip sedyeye alınan kadın yolcu, sağlık ekiplerine ulaştırıldı. "Vatandaşın sağlığı her şeyden önemlidir" diyen şoför Suat Atmaca, "Olay günü 18 nolu hatta çalışıyordum. Durağa yanaştığımda iki genç benden kolanya istedi. Ne olduğunu sorduğumda arkadaşlarının rahatsızlandığını söylediler. Harekat merkezini arayarak rotamdan çıkıp U dönüşü yaptım. Hastanede acil servise geldiğimizde servise bindirdik ve hastamızı sağlık ekiplerine teslim ettik. Bize periyodik eğitimler veriliyor, bu eğitimlerde bu sağlık konusunda da hassas davranmamız konusunda bilgilendirme yapılıyor. Bizimde çocuğumuz var, biz burada insanlık görevimizi yaptık" dedi. Yaşanan bu örnek davranışlar, Düzce Ulaşım A.Ş. bünyesinde görev yapan şoförlerin, yolcuların sağlığı ve güvenliği konusunda da sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini gösterdi. Şoförlerin duyarlılığı diğer yolcular tarafından da tebrik edildi.
Ankara Sanatçı Metin Şentürk TBMM’de engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplanan Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’na katılan sanatçı Metin Şentürk, engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı. Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu, AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplandı. Komisyona sanatçı ve Dünya Engelliler Birliği Kurucu Başkanı Metin Şentürk katıldı. Komisyonun açılışında konuşan Kasapoğlu, "Tüm Komisyon üyelerimizin ortak inancı, engelli bireylerimizin toplumun tam merkezinde yer alması; sanatta, sporda, siyasette, akademide, medyada, üretimde, istihdamda her bir noktada en merkezde yer alması, onların merkezde yer almasıyla birlikte toplumun bu anlamdaki algısı, bakışı çok güçlü şekilde değişiyor. Kullanılan dilden, ön yargıların kırılmasına kadar pek çok değişimi gözlemliyoruz. İşte, Metin Bey’in bu anlamdaki yolculuğu da hem sanat alanında hem de sivil toplumdaki mücadelesi bu açıdan çok kıymetli ve çok ama çok öğretici" diye konuştu. "9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu" Konuşmasına kendi hayat hikayesini anlatarak başlayan Metin Şentürk, "7 çocuklu bir ailede doğdum. Yalnız hayatın anneme acımasız şakaları enteresan bir şekilde devam etti. Baba tarafından genetik körlük vardı. 2 kız kardeşim, 2 erkek kardeşim, babam ve ben, hepimiz sağlam doğmamıza rağmen, 9 kişilik bir ailede 6 kişi zaman içinde yaşanan küçük problemlerden körlükle karşıya kaldı. 9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu. Bugüne kadar hayatımı kolaylaştıran yegâne unsurun bakış açısı olduğuna çok inandım. Bakış açınızı değiştirdiğinizde acınızı değiştirebiliyorsunuz" dedi. "Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım" Engelliliğin, engelliden ziyade aileleri için daha zor olduğuna inandığını dile getiren Şentürk, "Engelli hayatına bir şekilde alışıyor ama aileler için her uyanılan sabah aynı tabloyla karşılaşmak biraz daha farklı. Evlatlarının önündeki engelleri aileler, sonra yasalar, sonra da vicdanlar kaldırırsa bazı şeylerin çok daha iyi olacağına inanıyorum. Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım. Emeğimle, bedenimle, ruhumla ve gönlümle yanınızda olmaya hazırım. Şayet bu işe yarayacaksa, dediğim gibi, 7/24 ülkenin her tarafında emek veririm. Çünkü sonuç itibarıyla, benim bu ülkede bu kadar emek verme çabamın tek bir nedeni var. Askerlik yapamadığım bir ülkede askerliğimi bu şekilde tamamlıyorum, bu da benim hayata bakış açımın bir tarafı" ifadelerini kullandı.