SAĞLIK - 29 Haziran 2017 Perşembe 13:24

Damar sertliğine dikkat!

A
A
A
Damar sertliğine dikkat!

Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Başhekimi ve Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nail Bulakbaşı Ateroskleroz - Damar Sertliği ile ilgili açıklamada bulundu.

Damar sertliğinin günümüzün en sık görülen hastalıklarından biri olduğunu belirten Bulakbaşı, söz konusu hastalığın özellikle obezite, kötü beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik, aşırı alkol tüketimi ve genetik özellikler nedeniyle gittikçe daha sık ve daha genç yaşta görülmeye başladığına dikkatleri çekti.

Ateroskleroz ilerleyici bir hastalıktır

“Damar sertliği, kalp krizine bağlı ölümlerin temel nedenidir. Yaygınlaşmasındaki en temel neden, yukarıda sayılan ve modern yaşamın ivmelendirdiği, insülin direncindeki artışın neden olduğu obezite ve tedavi edilmediği takdirde ardından ortaya çıkan tip 2 diyabet hastalığıdır. Obez hastalarda sıklıkla izlenen ateroskleroz, insülin direnci (diyabet) ve hipertansiyon birlikteliği, “metabolik sendrom” olarak da adlandırılan klinik tablonun en temel üç saç ayağını oluşturmaktadır.” diyen Bulakbaşı, Atreoskleroz’un özellikle atardamarların duvarlarındaki değişik tabakalarda kalınlaşma ve sonrasında içerisinde pıhtı oluşumu ya da kalsifikasyon gelişimine bağlı damar lümeninde daralma ile seyreden ilerleyici bir hastalık olduğunu belirtti.

Başhekim Prof. Dr. Nail Bulakbaşı,“Tutulan atardamarın beslediği organlara giden kan akımının azalmasını sağlayan damar lümenindeki daralmaya (stenoz) bağlı gelişen organ beslenmesindeki azalma (iskemi) yanında, bu aterosklerotik odaklardan kaynaklanan pıhtıların daha uç damarları tıkaması (emboli) sonucu doku ölümlerine (infarkt) de neden olabilir. Bu nedenle ateroskleroz, günümüzde ölüm veya vücutta kalıcı hasar oluşturan myokard infarktı, inme veya uç organ kayıpları gibi birçok hastalığın gelişmesinin temel nedenidir" dedi.

Hastalığın tanısında kullanılan yöntemler nelerdir?

Teşhis ve tanı koyulurken kullanılan yöntemlere dikkat çeken Prof. Dr. Nail Bulakbaşı, "Özellikle beyine giden boyun damarları başta olmak üzere, aorta ve ondan çıkan kol ve bacak damarları ile koroner (kalp) arterlerde ateroskleroz gelişimine bağlı darlık ve tıkanmalar, günlük pratikte sıklıkla rastladığımız bulgulardır. Koroner arterler dışındaki diğer arterlerde ortaya çıkan aterosklerotik değişikliklerin tanısında kullanılan ilk yöntem Ultrason (US) ve Renkli Doppler Ultrason (RDUS) incelemeleridir. US ve RDUS’da şüpheli veya yetersiz bulguların elde edildiği durumlarda ve özelikle de tedavi amaçlı radyolojik girişimsel işlem veya cerrahi planlanan olgularda yapılması gereken tanısal yöntem, kol toplardamarından kontrast madde verilerek yapılan BT (Bilgisayarlı tomografi) anjiografi (BTA) incelemesidir. BTA incelemesi, aterosklerotik damar hastalığının derece ve yaygınlığı konusunda en doğru ve en güvenilir sonuçları veren radyolojik görüntüleme yöntemidir. Koroner arterlerde dâhil olmak üzere tüm vücut damarlarına uygulanabilen BTA yönteminde, hem damar lümenindeki darlık derecesi hem de darlığa neden olan duvar patolojisinin tipi ve yaygınlığı kolaylıkla görüntülenebilir" ifadelerini kullandı.

Yeni mr sekansları hastalığın tanısında geniş olanaklar sunmaktadır

Bu alanda kullanılan diğer bir radyolojik yöntem olan Manyetik Rezonans Anjiografi (MRA) incelemelerine değinen Bulakbaşı, "Yeni MR sekansları ile, kontrast madde kullanılmaksızın koroner damarlarda dahil olmak üzere tüm vücut damarlarının gösterilmesi artık mümkün olmaktadır. MRA yanında beyin ve kalp gibi yaşamsal organlarda, kontrast verilerek yapılan perfüzyon (canlılık) teknikleri ile bu organlarda ateroskleroza bağlı gelişen beslenmesi bozulmuş (iskemik) alanlar, ölü (infarkt) alanlardan rahatlıkla ayırt edilebilmektedir. BTA’ya oldukça iyi bir alternatif olan bu yöntem özellikle kontrast madde kullanımının uygun olmadığı (böbrek yetmezliği, diyaliz, bazı kanser hastaları gibi) hastalarda veya çocuklar gibi radyasyon riskinin yüksek olduğu yaş gruplarında etkin bir şekilde kullanılmaktadır" şeklinde konuştu.

Erken tanı ve tedavi riskleri azaltmaktadır

Son olarak erken tanı ve tedavinin yararlarına vurgu yapan Bulakbaşı, "Aterosklerotik damar hastalığı hem dünyada hem de ülkemizde en sık görülen ve en sık kalıcı veya ölümcül hasarlara neden olabilen bir hastalıktır. Bu hastalığın erken tanı ve tedavisi ile bu kalıcı hasar ve ölüm riski çoğu hastada ileri derecede azaltılabilmekte, hatta bazı hastalarda ise tama yakın ortadan kaldırılabilmektedir. Bu nedenle vücudun diğer sistemleri gibi kalp ve damar sistemimizin de rutin kontroller ile takibi ve erken tanı konan lezyonların zamanlı tedavisi ile bu büyük risk ileri derecede azaltılabilir" dedi.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Türkiye’nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor Türkiye’nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergiliyor. Erzincan Kemaliye’deki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliyeli olan, Prof. Dr. Ali Demirsoy’un katkıları ile kuruldu. Müzeyle ilgili şu bilgilere yer verildi: “Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliye ilçesinde kurulan “Doğa Müzesinde Bilimsel Bir Gezinti” isimli proje kapsamında 2009 yılında kuruldu. Müzenin kuruluşuna Prof. Dr. Ali Demirsoy, Prof. Dr. Aydın Akbulut ve Öğ. Gör. Yusuf Durmuş öncelik etti. Bu müzede sergilenen örneklerin önemli bir kısmı 10 ayrı üniversiteden 48 bilim insanının görev aldığı “Kemaliye ve Çevresinin Biyoçeşitlilik Açısından İncelenmesi” projesi kapsamında bölgeden toplanan jeolojik ve biyolojik örneklerden oluşmakta. Kurulduğu tarihten bugüne bölge halkı, öğrenciler ve ekoturizm açısından önemli bir ilgi odağı oldu. Ülkemizin değişik bölgelerinden ve Kemaliye çevresinden alınan mineral, taş, toprak ve her türlü jeolojik materyal MTA’daki uzmanlara teşhis ettirilerek dolabların içindeki raflarda uygun kaplarda sergilenmekte. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş mineral, kristal, toprak, kayaç örnekleri sergilenmekte. Kemaliye ve çevresinin Gastropad, Bivalvia ve Echinodermata gruplarına ait fosil örnekleri teşhis edilerek, raflarda sergilenmekte. Bir hücreli bitki ve hayvanların mikroskop altında görüntülerinin sunulduğu bir bölüm bulunmakta. Karasal ekosistemin ilk canlı gruplarından olan likenler doğal ortamına uygun habitat ortamları hazırlanarak sergilenmekte. Yine Kemaliye’den toplanan ve teşhis edilen karayosunu örnekleri sergi panolarına yerleştirilerek sunulmakta. Omurgasızların önemli bir kısmı formol ve alkol içinde kavanozlarda etiketleriyle birlikte sunulmakta. Böceklerin büyük bir kısmı, bilimsel örnek hazırlama yöntemine göre içi boşaltılıp tahnit edilmiş, özel böcek iğnelerine geçirilerek panolarda (müze görsel materyali olarak) ya da parazitlere karşı özel korumalı, çekmeli müze dolaplarında saklanmakta. Müzenin en ağırlıklı kısmını böcekler ve herbaryum materyali oluşturmakta. Bölgenin ve ülkemizin tatlısularında ve denizlerinde yaşayan balık örnekleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek (formolalkol) görsel malzemeye dönüştürülerek sergileniyor. Aynı işlem amfibiler için de yapılmıştır. Farklı türlerden oluşan amfibi örnekleri alkollü kaplar içinde ve sergi dolaplarında teşhir edilmekte. Birçok zehirli yılın türünün bulunduğu sürüngen örnekleri de aynı yöntemle görsel malzemeye dönüştürülmüştür. Özellikleri, zehirleri ve korunma önlemleri konusunda bilgiler verilmiştir. Çeşitli fırsatlarla elde edilmiş kuş örnekleri tahnit edilerek sunulmaktadır. Kemaliye ve çevresinden 200 yakın kuş türünün (bir kısmı göçücü, transit) varlığı bilinmektedir. Bu kuş türlerine ilişkin tanıtıcı resimler ve tahnit malzemeleri önemli bir eğitim malzemesi niteliği taşımakta. Türkiye’deki yırtıcıların büyük bir kısmını barındıran yörede, memeliler önemli bir yer tutmaktadır. Soyu tehdit altında olan ayı, kurt, vaşak, sansar, dağ keçisi, porsuk, sincap, yedi uyur, fındık faresi, yer sincabı, çok sayıda küçük memeli ve kemirici türleri yörenin fauna elemanları olarak müzede halkın ve eğitim camiasının hizmetine sunulmuştur. Çeşitli şartlar altında elde edilmiş olan büyük ve küçük memeliler tahnit edilerek üç boyutlu sergilenmiştir. Ayrıca bu memelilerin postları ve bazılarının iskeletleri de sergilenmekte ve tanıtıcı bilgi verilemekte. Kemaliye ve çevresinden teşhis edilen 1000 kadar bitkinin en az yarısı, özellikle soğanlı bitkiler görsel olarak sunulmuştur. Bitkiler müze materyali olarak preslendikten sonra kartonlara yapıştırılmıştır. Bu örneklerin hepsi herbaryum örnekleri olarak özel dolaplarda bilim insanlarının kullanımına açıktır ve sergilenmekte”