POLİTİKA - 25 Ocak 2015 Pazar 18:44

Davutoğlu: 'Türkiye’de sadece 2 parti var'

A
A
A
Davutoğlu: 'Türkiye’de sadece 2 parti var'

Başbakan Ahmet Davutoğlu: 'Türkiye’de aslında çok parti var zannediliyor. Ama aslında iki parti var. Biri, bu millet için misyonu ve vizyonu olan, 77 milyonu bağrına basan AK Parti ve ülkemizin belli yerlerinde siyaset yapmaya çalışan diğer partiler” dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, kimsenin Türkiye’nin kardeşliğini tehlikeye atmasına izin vermeyeceklerini belirterek, “Bu baş bu gövdedeyken, bu yürek bu bedendeyken Allah şahittir ki bir gün dahi Kürt, Türk ayrımı, Alevi, Sünni ayrımı yapılmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin Batman İl Başkanlığı’nın 5. Olağan Kongresi’nde konuştu. Konuşmasına salondaki partilileri selamlayarak başlayan Davutoğlu, kitlenin coşkusuna hitaben, “Bir kez daha ümidimiz arttı. Bir kez daha geleceği ümitle bakmaya başladık” ifadelerini kullandı. Partililerin, “Vur vur inlesin, bütün dünya dinlesin” sloganları atması üzerine Davutoğlu, “Özellikle de çözüm sürecini baltalamak isteyen içerideki hainler dışarıdaki düşmanlar da dinleyecek. Bakın aziz Batmanlılar Türkiye’de aslında çok parti var zannediliyor. Ama aslında iki parti var. Biri, bu millet için misyonu ve vizyonu olan, 77 milyonu bağrına basan AK Parti ve ülkemizin belli yerlerinde siyaset yapmaya çalışan diğer partiler” diye konuştu.

“DİMDİK AYAKTAYIZ”

Çözüm sürecine ilişkin açıklamalarda bulunan Davutoğlu, süreçten aşk ve muhabbet ile bahsederken aslında bir rüyalarının olduğunu söyleyerek, “O rüya ne biliyor musunuz? O rüya Türkiye’yi bir kardeşler diyarı, özgür ve demokratik bir bölge yapma yanında bütün bu bölgeyi tekrar medeniyetin merkezi yapma rüyası. Bu, topraklarda kardeşliği tohum olarak eken yiğit insanların rüyasıdır. Biz bunu devraldık. Batmanlılar bizi böyle heyecanla beklemişlerse ister Pensilvanya çeteleri olsun, isterse 6-7 Ekim’de Kobani’yi bahane ederek bölgeyi kan gölüne çevirmeyi hedefleyenler olsun. Hepsinin karşısındayız, dimdik ayaktayız. Bakın rüya demişken size bir iki güzel hatıra bahsedeyim. Birisi seneler önceydi. 1990’lı yılların sonlarında ailemle birlikte Urfa’dan Diyarbakır’a, sonra da Hasankeyf’e geldim. Hasankeyf’e aşık oldum. Sonra Batman’a geldim dostlarla kucaklaştık. Siirt’e gittim. Bir öğrencimin evinin damında yattım. Gök kubbeye baktım. Bu sırada Rabbime niyazda bulundum. ‘Bu kadar berrak bir gök kubbeye bu kadar berrak bir yeryüzü lazım. Bize bunun öncüsü olmayı nasip et’ diye dua ettim” dedi.

“PARALEL DE KALLEŞTİR”

Sık sık konuşması sloganlarla kesilen Davutoğlu, partililerin “Türk Kürt kardeştir, ayrımcılar kalleştir” şeklinde slogan atması üzerine de, “Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan ve de paralel de kalleştir” diye yanıt verdi. Artık Kürtçe’nin özgür olduğunu ve al bayrak altında bundan sonra kimsenin dili, kültürü ve adeti ile dışlanmayacağını vurgulayan Davutoğlu, “Herkes adalet için de bu topraklarda hayat sürecek. Bu bizim taahhüdümüzdür. Edirne’ye de, Hakkari’ye de, Artvin’e de, Muğla’ya da taahhüdümüzdür” diye konuştu.

“KOBANİ’Yİ BAHANE ETTİLER”

Çözüm sürecinin ekonomiye yansımaları üzerine değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, “Bakın Irak o kadar zengin kaynaklara rağmen neredeyse çökmüş durumda. Suriye her türlü zulmün görüldüğü, şehirleri tarumar edilmiş bir ülke. Neden biliyor musunuz? Oradakiler kardeşliklerini unuttukları için. Birbirlerine düşüp, Arap, Kürt, Türkmen, Sünni ve Şii dedikleri için. Ama bizde istikrar var. Şimdi biz bunu neye borçluyuz. Biz bunu her şeyden önce demokrasimize ve kardeşliğimize, atalarımızdan aldığımız kültüre borçluyuz. Türkiye’yi de bu hale getirmeye çalışmışlardır. Geçtiğimiz 3 yıl içinde biz süreci başlattıktan sonra süreç zirveye doğru giderken tam da 2013 Mart’ında Gezi provokasyonları yaptılar. Sonra 17-25 Aralık kumpasları ile paralel çeteyi devreye soktular. Zannettiler ki biz bu tehditlerden yılıp geri çekileceğiz. Milletimiz Türkiye’de kardeşliğin arkasında durduğu gibi sürecin de arkasında durdu. 30 Mart seçimlerinde ve 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kaos isteyenlere dersini verdi. Halk ‘Ben kardeşlikten istikrardan, huzurdan, adaletten yanayım’ dedi. 10 Ağustos seçimlerinden sonra ikimiz de sizlere söz verdik. Ve dedik ki ne olursa olsun kardeşlik yolunda başlattığımız süreci başarıya ulaştıracağız. Kim ne fitne yaparsa yapsın demokrasiyi egemen kılacağız. Bu ülkeyi başı dik, onurlu, özgür insanların yeni Türkiye’si yapacağız. Yeni Türkiye herkesin onurla dolaştığı, özgürlüklerin olduğu bir ülkedir. Hemen çalışmaya başladık. Haziranda çıkardığımız yasayı uygulayabilmek için kurullar kurduk. Biz böylesine ciddi bir gayret içine girmişken 6-7 Ekim’de bu çeteler değişik şekillerde karşımıza çıktılar. Sürece darbe vurabilmek için Kobani’deki kardeşlerimizin acısını bahane ettiler” dedi.

“EKONOMİYE DE DARBE VURMAYA KALKTILAR”

Kobani’den 3 günde 197 bin kişiyi Türkiye’ye aldıklarına dikkat çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Kobani için şunu da söyledik; onların namusu, onuru, güvenliği bizim namusumuzdur, bizim güvenliğimizdir. Ama ayrım yapmadık. Kardeşlerimizin hepsine aynı şekilde muamele yaptık. Halep’ten gelenlere de aynı şekilde kucağımızı açtık. Onlar 6-7 Ekim’de HDP’nin başlattığı provokasyonla halkı sokağa döktüler. 3 gün kardeşlerimiz evlerinden çıkamaz hale geldiler. Bunu da Kobani için yapmış olduklarını iddia ettiler. Halbuki eğer Türkiye güçlüyse, Batman, Diyarbakır, Şanlıurfa zenginse sınırımızın ötesindeki Iraklı, Kürt, Türkmen, Arap kardeşlerimize yardım edebiliriz. Oradaki kaosu içeriye getirmenin ne anlamı vardı. Süreç ivme kazanmış, bölgeye yönelik ciddi yatırımlar başlamışken sadece sürece değil, ekonomiye de darbe vurmaya kalktılar.”

“100 MİLYON TL ÖDENEK GÖNDERDİK”

Geçen yıl 137 büyük fabrikanın Batman’a yatırım yapmak için teşvik başvurusunda bulunduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:

“İşadamlarımız, bütün büyük girişimciler artık bölgeye huzur ve barış geliyor diyerek yönlerini doğuya, güneydoğuya, Hakkari’ye, Batman’a Siirt’e dönmüşlerdi. Yatırımlar için teşvik müracaatlarında bulunuyorlardı. 6-7 Ekim’de bu ekonomiye de darbe vurmaya çalıştılar. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz onarmaya, inşa etmeye devam edeceğiz. 100 milyon lirayı aşkın buraya ödenekler gönderdik. Her türlü çalışmayla buraları ihya ettik, etmeye devam edeceğiz. Çünkü biz inşa etmeye, onarmaya, beraber olmaya geliyoruz. Çünkü varlığınız varlığımızdır. Eğer buralarda huzur varsa Türkiye’nin her yerinde huzur olur. Şimdi bizim rüyamızı bütün bu bölgede anlatacağız. Kongrelerimizle seçim, mitinglerimizle anlatacağız.”

“BATMAN’I ENERJİ ŞEHRİ YAPACAĞIZ”

Büyük projelerle 2023’e hazırlandıklarına da işaret eden Davutoğlu, “Suriye ve Irak’ta ne kadar olumsuzluk yaşanırsa yaşansın biz Batman’ı bir tarım ve enerji şehri haline getirmeye kararlıyız. 600 bin TL ihracat vardı. Şimdi 88 milyon dolar ihracat var. Aslında bu bile Batman için küçük. Bizim zihnimizdeki Batman’a küçük. Birkaç yıl içinde 1 milyar dolar ihracat istiyoruz. Batman Üniversitesi’ni kurduk. İstiyoruz ki Batman önemli bir bilim havzası haline gelsin. Çok büyük projeleri Batman’da hayata geçirmeye kararlıyız. GAP tamamlanıyor, yeni bir aşamaya geçiyor. Batman’da iki büyük barajla aslında Mezopotamya’nın kaderini değiştireceğiz. Birincisi Silvan Barajı. Bu baraj üzerinden 245 bin hektar alan sulanacak. Ilısu Barajı da tamamlanacak. Ama başta da zikrettim. Hasankeyf’e hayran oldum, aşık oldum. Gelirken Batman Üniversitesi rektörü ile konuştuk. İnşallah Hasankeyf’i bütün varlığı ile yeni mekanına taşıyacağız. Bir taraftan gelişmiş, kalkınmış, küresel bir şehir olma yolunda Batman, diğer taraftan tarihi miras. Her ikisini de koruyacağız. Batman’ı kısa sürede Gaziantep’in başardığı, başarı hikayesinin merkezi yapacağız inşallah. Baktık ki bu heyecan bu salona sığmıyor. İnşallah en kısa sürede yeni bir kapalı spor salonu ve 15 bin kişilik bir stadyumu Batman’a kazandıracağız. Batman’ı bir sağlık merkezi yapacağız. AK Parti iktidara geldiğinde OSB emekleme aşamasındaydı. Şimdi ikinci OSB’yi yapacağız” dedi.

“AYRIMCILIĞA İZİN VERMEYECEĞİZ”

Birilerinin Türkiye’yi Suriye ve Irak’ın durumuna getirmek istediğine vurgu yapan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şimdi HDP’ye sormak istiyorum. 6-7 Ekim olayları ile ne kazandınız. Yakarak, yıkarak ne elde ettiniz. Diyarbakır’da olaylarda katledilen kardeşlerimizin aileleri ile görüştük. Ne elde ettiniz. Dün sayın Selahattin Demirtaş Konya’daydı. Hoşgeldi sefa geldi. Türkiye’nin her yerinde konuşabilir. Ama siz neden seçimler yaklaşırken baskı kurmaya çalışıyorsunuz? Neden baskı ile halkın iradesine darbe vurmak istiyorsunuz? AK Parti oldukça kimse baskı kuramayacak. Demokrasi hepimize lazım. Kamu güvenliği hepimize lazım. Bütün kardeşlerimize soğukkanlı ve mutlaka milli iradeye güvenerek, sabırla mücadele etmeleri tavsiyesinde bulunuyorum. Türkiye’de birileri Suriye ve Irak’ta olduğu gibi burası Türklerin, burası Kürtlerin, burası Sünnilerin, burası Alevilerin diyebilir. Ben buradan 77 milyonu temsilen söylüyorum Hakkari ne kadar Kürt ise o kadar Türk’tür, Edirne ne kadar Türk ise o kadar Kürt’tür. Eğer bir tek kardeşimize Türkiye’nin batısında bir şehirde bir zarar gelse ona o zararı veren kimse ondan hesap sorarız. Ama bu zarar Şırnak’ta, Diyarbakır’da, Cizre’de, Batman’da da verilse ondan da hesap sorarız. Hiçbir zaman da bu hainlere ve işbirlikçilerine karşı boynumuz eğilmeyecek. Kimsenin bu ülkenin kardeşliğini tehlikeye atmasına izin vermeyeceğiz. Bir kez daha sizlere bütün muhabbetim ile taahhüt ederek söylüyorum. Bu baş bu gövdedeyken, bu yürek bu bedendeyken Allah şahittir ki bir gün dahi Kürt-Türk ayrımı yapılmasına izin vermeyeceğiz, Alevi-Sünni ayrımı yapılmasına izin vermeyeceğiz. Suriye’de Halep’in, Hama’nın, Irak’ta Musul’un, Bağdat’ın halini gördükten sonra dışarıda emperyalistler, içerideki uşakları ne kadar çaba sarf ederlerse etsinler Diyarbakır’da, Van’da, Şırnak’ta ve altını çizerek söylüyorum Cizre’de özgürlük ve güvenlik hakim olacak.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”