GÜNDEM - 31 Ocak 2015 Cumartesi 16:14

Devrimci kadınların gündemi: 'Öcalan’ın erkeksiliği'

A
A
A
Devrimci kadınların gündemi: 'Öcalan’ın erkeksiliği'

Devrimci Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) tarafından düzenlenen Kadın Kongresi, Diyarbakır’da gerçekleşti. Kongrede konuşan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Selma Irmak, “Dünyada hiçbir erkek, kadınları Öcalan kadar peşinden koşturamadı, bu kadar kadın ruhuna giremedi" dedi.

DÖKH’ün Kayapınar Spor Salonu’nda düzenlediği 1. Kadın Kongresi, PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, DTK Eşbaşkanı Selma Irmak, HPD Milletvekilleri Sebahat Tuncel, Nursel Aydoğan, Irak, Suriye, İran ile Ortadoğu ve bazı Avrupa ülkelerinde gelen çok sayıda kadının katılımıyla yapıldı.

“KADINLAR GERİ SİSTEME KARŞI KOBANİ’DE, KERKÜK’TE, ŞENGAL’DE MÜCADELEYİ YÜKSELTMİŞTİR”

Saygı duruşu ile başlanan kongrenin açılış konuşması PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah yaptı. Abdullah, kongrede Kürtçe yaptığı konuşmasında Kobani’de elde edilen zaferi dile getirerek, IŞİD ile savaşan kadınlardan örnek verdi. Abdullah, "Biz buradan tüm direnişçi kadınları selamlıyoruz. 1. Kadın Kongresi’ni, kadının emeği ve direnişi üzerinden geliştiriyoruz. Kürt toplumu, bugün tüm dünya kadınlarına öncülük etti. Kadınlar geri sisteme karşı Kobani’de, Kerkük’te, Şengal’de mücadeleyi yükseltmiştir. Eğer kadının öz savunma gücü yoksa siyasetten, adaletten, özgürlükten de söz edemeyiz. Kadınlar bugün tarihini yeniden yazıyor. Bu tarih, kadının binlerce yıllık tarihidir. Direnerek can veren, işkencelerden geçirilen fabrikalarda cayır cayır yakılan kadınların tarihidir" diye konuştu.

“BUGÜN BİNLERCE ŞENGALLİ KADINLARIN AKIBETİ BİLİNMİYOR”

Kürt kadınları olarak ciddi bir kırım ile karşı karşıya olduklarını vurgulayan Abdullah, IŞİD’in Şengal’deki katliamlarına dikkat çekerek, "Eğer biz Şengalli kadınları iyi örgütleyebilseydik, belki bu kadar kadın katliamdan geçmezdi. Bugün binlerce Şengalli kadının akıbeti bilinmiyor. Bu bizler açısından bir öz eleştiri konusudur. Bunun için özgürlük mücadelemizi üçüncü çizgi olarak daha da yükseltmemiz gerekiyor. Eğer biz Kürt kadınları örgütlü olmasaydık, belki farklı bir konumda olacaktık. Kadın devrimi olmazsa, ulusal devriminde gerçekleşmeyeceği aşikardır. Rojava devrimi bunun en somut örneğidir. Kadın karar gücü olmalıdır. Kadını ikinci derecede gören kadını geri, zayıf gören yaklaşımlar Rojava direnişi ve devrimi şahsında yerle bir olmuştur" şeklinde konuştu.

“ROJAVA’DA BİR KADIN DEVRİMİNİ GERÇEKLEŞTİRDİK”

Abdullah’ın konuşmasının ardından DTK Eşbaşkanı Selma Irmak, bir konuşma yaparak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kadınlar olarak çok uzun bir yoldan geldiklerini aktaran Irmak, özellikle Kürt kadınları kadın mücadelesinde aşındığı yolun engeller dolu bir yol olduğuna vurgu yaptı. Kürt kadın mücadelesini dünyanın 30 yıldır takip ettiğini dile getiren Irmak, “Bu yolu yürürken, hiçbir kadın of demedi, bu yolun güçlülerinden dolayı hiçbir kadın geri dönmedi. Hiçbir kadın bu zorluklara boyun eğmedi. O nedenle bugün Rojava’da bir kadın devrimini gerçekleştirdik. Bugün toplumun dönüşmesi, demokratikleşmesi, eril zihniyetin bertaraf edilmesinde kadın asıl özneyi oynuyor. Artık hiçbir hesap kadınsız yapılamıyor. Toplum, kadın nezdinde bir toplum dönüşümünü görüp, benimsedi” dedi.

“DÜNYADA HİÇBİR ERKEK, ABDULLAH ÖCALAN KADAR KADINLARI PEŞİNDEN KOŞTURAMADI”

Kürt kadınlarının PKK’ya katılmasını büyük bir devrim olarak yorumlayan Irmak, “Bunu gerçekleştirmek hiç kimsenin harcı olamazdı. Bunu ancak, toplumun dışına çıkabilen, ipini koparabilen, kadının ruhuna girebilen biri yapabilirdi. Ancak o kişi kadını dağa çıkarabilirdi. Bırakın evinden sokağa çıkarmayı, dağ başında elinde silahla savaşıyor. Kadının kırılgan, umutsuz, çaresiz, gözü yaşlı, kadını ikinci sınıf insan haline getiren mücadele etmeyen yanıyla da, mücadele eden bir noktaya ancak ipini koparan biri getirirdi. Baştan başa felsefe haline gelen biri getirebilirdi. Dünyada hiçbir erkek kadınları bu kadar, peşinden koşturamadı, bu kadar yürütemedi, büyütemedi, bu kadar kadın ruhuna giremedi. Ancak öyle biri kadını bu noktaya getirebilirdi, şu anda İmralı’da müzakere masasında belki de bu kongreyi izleyen Abdullah Öcalan’a bu kongremizi atfediyoruz” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."