ÇEVRE - 07 Temmuz 2021 Çarşamba 15:36

Doğa harikası Titreyengöl yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

A
A
A
Doğa harikası Titreyengöl yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

Antalya’da bulunan 3 bin metrekarelik alana sahip Titreyengöl yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Manavgat Irmağından ve denizden yeterli su basılmaması gölün su seviyesinin her geçen gün azalmasına neden oluyor.

Titreyengöl’ün kıyılarından başlamak üzere yüzeyi yosunlarla kaplanırken göl ortasında da yosun adacıkları oluştu. Su seviyesinin düşmesiyle birlikte çirkin görüntüler ortaya çıkarken, göl çevresinde bulunan 5 yıldızlı otellerde konuya duyarsız kalıyor.

Manavgat Sorgun mahallesinde çevresinde çok sayıda 5 yıldızlı turistik tesis bulunan, karabataktan pekin ördeğine kadar farklı türlerde pek çok kuş türünü bünyesinde barındıran yaklaşık 3 bin metrekarelik alana sahip Titreyengöl, her geçen gün biraz daha yok oluyor.

Doğa harikası Titreyengöl yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

Bölgede tatilini geçiren yabancı ve yerli turistlerin yanı sıra Manavgat halkının yoğun ilgi gösterdiği yerlerden birisi konumunda bulunan Titreyengöl, Manavgat Irmağı ve denize çok yakın bir mesafede olmasına ve bağlantısı bulunmasına rağmen susuzluktan kurumaya başladı.

Manavgat ırmağından gelen tatlı su ile denizden gelen tuzlu suyun karışması nedeniyle oluşan titremeden dolayı Titreyengöl ismini alan ve Manavgat’ın doğal güzelliklerinden biri olan göl, Manavgat Irmağından yeterli su bırakılmaması ve denizden su basılmaması nedeniyle zor günler yaşıyor. Gölün su seviyesi her geçen gün biraz daha düşüyor. Kıyılarını tamamen yosunların kapladığı, atılan çöplerin ve şişelerin yosunların üzerinde kalarak çirkin görüntüler oluşturduğu gölün ortasında oluşan yosun adacıkları büyümeye devam ediyor.

Doğa harikası Titreyengöl yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

"Taze su gelmezse ölen bitkiler dibe çöküyor"

Akdeniz Üniversitesi Kemer Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof.Dr. İsmet Balık, Titreyengöl’ün Manavgat’ın en önemli turizm destinasyonlarından biri olduğunu söyledi. Titreyengöl’ün son 10-15 yıldır özellikle yaz aylarında su seviyesi ve içindeki kirlenme nedeniyle gündeme geldiğini dile getiren Balık, “Bölgenin iklimi dolayısıyla yazın erken gelmesi, ışığın bol olması ve Titreyengöl’ün bir taraftan suyun girmesi diğer taraftan çıkışın olmaması nedeniyle, kör bağırsağı andırıyor. Girdisi var ama çıktısı yok. Çıktısı olmayınca su sınıyor ve içeride bitki üremesi artıyor. Bu bitkiler sonbahara doğru çürüyüp dibe çöküyor. Ertesi sene bu bitkiler önceki seneye göre fazlasıyla üremeye devam ediyor” dedi.

"Göl, ırmağa bağlıdır"

Daha önce gölün etkilenmemesi için denizden göle su basıldığını hatırlatan Balık, “Su denizden su basma işlemi yapılmıyor. Manavgat Irmağı’ndan yeterli su girmediği zaman, yaz aylarında bu tür olumsuzlukların yaşanması normal. Irmağın debisi azalmadığı sürece gölde su kesilmesi olmaz. Eğer ırmakta debi azalırsa, gölünde su seviyesi düşecektir. Göl, ırmağa bağlıdır. Irmaktan su geldikçe, geri dönüşüm olacaktır” diye konuştu.

Doğa harikası Titreyengöl yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

"Taze su verilmeli"

Çıkışı olmayan bu gölde içerideki suyun bir kaç kez tahliye edilmesinin önemli olduğunun altını çizen Balık, “Eğer bu suyu tahliye etmezseniz, taze su vermezseniz içeride bitki üremesi devam eder. Kısa vadede göl için, göldeki pompalar çalıştırılarak denizden taze su verilebilir. Irmak ağzında kanal tıkanmış ve su girişi azalmış olabilir. Göle su girmesi arttırılabilir. Denizden su vermek yerine kalıcı olan çözüm, yaklaşık 130 bin metrekarelik bu gölün suyunu yaz aylardınsa birkaç kez denize doğru tahliye edebiliriz. Yada pompalar aracılığıyla ırmaktan taze su vermemiz gerekir. Bu kirli suyu tahliye etmezsek yada ırmaktan taze su girişini arttırmazsak, bu aşırı bitki örtüsünü yok etmek mümkün değil” diye konuştu.

Doğa harikası Titreyengöl yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

"Bataklığa dönüşebilir"

Titreyengöl’e taze su girmesinin çok önemli olduğuna değinen Balık, “Aşırı bitki üremesi devam eder ve tabana çökelme olur. Bu göller giderek derinliğini kaybedecek ve zamanla bataklığa dönüşecek. Daha sonra yok olacak belki ileride tarım arazisine dönüşecek. Bunu hiç arzu etmeyiz” dedi.

Arif Kaplan-Akif Yılmaz
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir 6 gündür kayıp olan öğretmeni bulmak için çalışmalar devam ediyor Eskişehir’de 6 gündür kayıp olan 51 yaşındaki Türkçe öğretmeni Tuncay Arslan’ı, bulmak için AFAD Eskişehir İl Müdürlüğü koordinesindeki 40 kişilik ekip, havadan ve Porsuk Çayı’nın içinde arama çalışmalarını sürdürüyor. Eskişehir’de 6 gün önce kaybolan Türkçe öğretmeni Tuncay Arslan’ı arama çalışmaları devam ediyor. Öğretmenin son görüldüğü yer olan Porsuk Çayı’nın Gökmeydan Mahallesi kısmında Eskişehir İl Afet Ve Acil Durum Müdürlüğü’nden 9, Odunpazarı Belediyesi Arama Kurtarma Ekibi’nden (OBAK) 5, Dorlion Arama Kurtarma’dan (DAK) 4, MEB Arama ve Kurtarma Birimi’nden (AKUB) 5, Şişecam’ın Acil Vaka Ekibi (SAVE) 4, itfaiyeden 6,Tepebaşı Arama Kurtarma (TAK) 5 ve Sivil Arama Kurtarma Derneği’nden (SARTEM) 2 çalışan olmak üzere toplam 40 kişilik ekiple aramalar, öğretmenin kaybolmasının 6’ıncı gününde devam etti. Havadan dron ve su da ise hem ekiplerin girmesi hemde botlarla yapılan aramalar sabah saatlerinde başladı. Ankara’dan ve Bursa’dan getirilen özel burunlu köpeklerin işaret ettiği yerde arama çalışmaları yoğunlaştı. Ekiplerin kıyı taraması da sürüyor. Tuncay Arslan’ın yakınlarının da çalışmaları yakından takip ettiği bölgede gözlendi. AFAD Eskişehir İl Müdürü Aslan Mehmet Coşkun çalışmaları sahada koordine edip yakından takip ediyor.
Kahramanmaraş MADO’dan "Salep Manifestosu" MADO, Anadolu’nun kadim lezzetlerinden biri olan salebe yönelik yaklaşımını "Salep Manifestosu" ile kamuoyuyla paylaştı. Manifestoda salebin bir içeceğin yanı sıra, kültürel miras, doğaya saygı ve sürdürülebilir üretim vurgusu öne çıktı. MADO tarafından yapılan açıklamada, salebin Anadolu’nun bin yıllık topraklarında, Torosların eteklerinde yetişen orkide köklerinden elde edildiği hatırlatılarak, her fincanın bu coğrafyanın belleğini taşıdığı ifade edildi. Salebin geçmiş ile gelecek arasında bağ kuran bir sembol olduğuna işaret edildi. Kültürel miras olduğu da vurgulandı. Manifestoda, MADO’nun salebi yalnızca bir ürün değil, kültürel bir miras olarak ele aldığı belirtildi. Bu kapsamda Türkiye’de tescilli salep yetiştiriciliği yapan ilk markalardan biri olunduğu, kendi tarlalarında üretim yapıldığı ve orkide koruma ile yaygınlaştırma projelerinin yürütüldüğü kaydedildi. Salep üreticilerine alım garantisi sunularak sürdürülebilir tarımın desteklendiği aktarıldı. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı ile üniversitelerle iş birlikleri gerçekleştirildiği, Salep çalıştayları ve farkındalık programlarıyla üreticiler, öğrenciler ve kamuoyunun bilgilendirildiği ifade edildi. "Katkısız ve sürdürülebilir üretim" Doğallık ve saflık başlığı altında, ürünlerde katkı maddesi ve sentetik aroma kullanılmadığı belirtilirken, salep orkidesinin doğadaki dengesini korumak amacıyla kontrollü kök kullanımı ve sürdürülebilir hasat uygulamalarının hayata geçirildiği bildirildi. Manifestoda, gerçek salebin sabır ve ustalık gerektirdiği vurgulandı. MADO üretim sürecinde geleneksel yöntemlerin çağdaş tekniklerle birleştirildiği, her aşamanın deneyimli ustalar tarafından denetlendiği belirtildi. Salep kıvamı ve aromasının nesiller boyu korunan orijinal MADO reçetesiyle sağlandığı, bu bilgi birikiminin usta-çırak eğitim programlarıyla aktarıldığı kaydedildi. MADO’nun salebi yalnızca kış mevsimiyle sınırlamadığına dikkat çekilen açıklamada, Türkiye’de soğuk salep ürününü ilk kez ticarileştiren marka olduğu hatırlatıldı. Soğuk salep ve incirli, Antep fıstıklı, Türk kahveli gibi yeni çeşitlerle genç neslin damak zevkine hitap edildiği ifade edildi. "Her Mevsim Salep" vizyonu doğrultusunda global lansmanlar gerçekleştirildiği bildirildi. MADO, Salep Manifestosu kapsamında salebi çeşitlendirmeyi, geliştirmeyi ve yeniliklerle zenginleştirmeyi sürdüreceğini açıkladı. Soğuk salep çeşitleri ve farklı tat kombinasyonlarıyla salebin geleceğin içeceği haline getirilmesinin hedeflendiği belirtilirken, salebin Türk mutfak kültürünün evrensel elçisi olarak dünyaya tanıtılacağı vurgulandı. Orkide koruma ve sürdürülebilirlik konusunda da daha kapsamlı adımlar atılacağı ifade edildi.