ASAYİŞ - 21 Şubat 2017 Salı 17:54

Dursun Çiçek davasında sanıklar ifade vermeye başladı

A
A
A
Dursun Çiçek davasında sanıklar ifade vermeye başladı

Ergenekon davasında delil kabul edilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı’’ belgesinde CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek’in ıslak imzası bulunduğu iddia edilerek kumpas kurulduğu gerekçesiyle açılan davada, aralarında Adli Tıp Uzmanları’nın da bulunduğu 15’i tutuklu 18 sanık hakim karşısına çıktı.

CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çicek’e, Ergenekon davasında delil kabul edilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı’’ belgesinde ıslak imzası bulunduğu iddia edilerek kumpas kurulduğuna ilişkin dava Çağlayan Adliyesi’nde başladı. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen olan davada, eski Adli Tıp Kurumu Başkanı Cengiz Haluk İnce ve dönemin Jandarma Kriminal Daire Başkanı emekli albay Burhanettin Cihangiroğlu’in ve Adli Tıp Uzmanlarının bulunduğu 15’i tutuklu 18 sanık hakim karşısına çıktı. Şikayetçiler Dursun Çiçek ve Serdar Öztürk davada hazır bulunurken, Çiçek’in avukatlığını kızı İrem Çiçek üstlendi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise duruşmaya gelmedi. Duruşmada Başbuğ’u avukatı İlkay Sezer temsil etti.

"İlk 2 raporda kanaatimizi tamamen yansıttık"

Mahkemede iddianamenin okunmasının ardından, ıslak imzanın CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek’e ait olduğu iddia edilen ikisi orijinal ikisi fotokopi 4 raporda imzası olan Lokman Başer, ifade verdi. Sanık Başer, söz verilmeden savunmasına başlaması üzerine mahkeme başkanı, “Yavaş ol merdivenleri teker teker çıkacağız” dedi. Ardından sanığa da, “Sorguya neden sizden başladığımı biliyorsunuz değil mi?” dedi. Devamında Başer, “İlk 2 raporu fotokopilerinden düzenledim. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılık ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından gönderildi. Belge ilk geldiğinde Tuncay Çınar yanıma geldi ve Daire Başkanımız Çetin Seçkin’in bizi çağırdığını söyledi. Ardından Tuncay Çınar ve Şube Müdürü Hasan Karasu ile birlikte biz onlarla birlikte Adli Tıp Kurumu Başkanı Haluk İnce beyin odasına gittik. Sonra bize Genelkurmay başsavcılığından belge geldi, rapor gecikmesin dedi. Onun dışında bize bir baskı olmadı. Daireye döndüğümde ise belge bana zimmetlendi. O tarihte belgenin kura çekilmesine dair bir tartışma olmadı. İlk 2 rapor da kanaatimizi tamamen yansıttık. Ancak asıl raporu orijinal olan 3’üncü ve 4’üncü rapor üzerinden yaptık. Bu 2 rapor içinde asıl raporu 4’üncü belge üzerinden yapıldı” dedi.

"Fotokopinin aslı ile aynı olduğu kanaatine vardık"

İfadesinin devamında fotokopi olarak kendisine zimmetlenen belgenin imza pikselli bir yapısı olduğunu belirten Başer, “Tuncay bey ile raporu ikimiz hazırladık. Belgeyi inceledik, fotokopi olduğunu gördük. Raporu Tuncay beyin odasına hazırladık Çetin beye sunduk. Aynı belgeyi 2009 tarihinde yeniden inceledik. Çünkü savcılık istedi. Aynı mahkemeden geldiği için tekrar incelemek zorundayız. Haluk beyin yan odasında toplantı oldu. O dönem doçentti. Yanında Tuncay, Çetin bey ve başkan yardımcıları vardı. Haluk İnce’nin odasında toplantıya çağrıldık. İmza fotokopi belge olduğu için bilgisayar ile taşınabileceğini düşünüyorduk. Bu yüzden Tuncay bey fotokopi belge için böyle bir belge olmaz" ifadelerini kullandı.

Üçüncü raporun belgenin aslının incelenmesiyle hazırlandığını ifade eden sanık Başer, "O sırada 3 günlük doğum iznimi kullanıyordum. Bu sırada kuruma uğramadım. İznimin son günü Kurum Başkan Yardımcısı Yüksel Aydın Yazıcı aradı. Cumartesi saat 10.00 gibi kurumda olmamı istedi. Yüksel bey belgenin aslının geldiğini söyledi, belgeyi aldım ve daireye gittim, çelik kasaya koydum. 19 Ekim 2009'da belgenin aslı üzerinden incelememizi yaptık. Fotokopi belgelerin aslı ile aynı olduğu kanaatine vardık. Şahsın eli ürünü olduğu kabulünün gerektiği sonucuna vardık. Kanaati raporlaştırdık" şeklinde konuştu.

Kendisine herhangi bir baskı ve telkin yapıldığını söyleyen Kendisine herhangi bir baskı ve telkin yapılmadığını ifade eden Başer, mahkeme başkanının firari Savcı Zekeriya Öz ile İstihbarat Daire Başkanlığı Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in belgenin gönderildiği dönemde Adli Tıp Kurumu'na geldikleri yönündeki sorusuna "Geldiklerini medyadan duydum. Herhangi bir kurum çalışanından bu konunda duyum almadım" diye yanıt verdi. Sanık Lokman Başer, "15 Temmuz darbe girişimine kalkışanları lanetliyorum" diyerek tahliyesini talep etti.

"Herhangi bir sahtecilik bulgusuna rastlamadım"

Tutuklu sanıklardan Adli Tıp Uzmanı İsmail Çakır ise belge ile Dursun Çiçek'in adına atılı imzayı incelediğini belirterek, "Herhangi bir sahtecilik bulgusuna rastlamadım. Dosyada mevcut mukayese imza örneklerini kendi arasında inceleme konusu imza ile inceledim. Uygunluk ve benzerlik tespit ettim. Bu tespitlerim doğrultusunda Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğunun kabulü gerektiği kanaatine vardım" ifadelerini kullandı. Bu kanaati oluştururken herhangi bir kişi, kurum, FETÖ/PDY veya başka bir örgütten etkilenmediğini söyleyen Çakır, "Örgüt adına herhangi bir işlem yapmadım. Hakkımdaki şikayet ve iddiaları kabul etmiyorum. Bilimsel çalıştığımın şahitlerinden biri de benden imza konusunda bilimsel mütalaa alan şikayetçi avukatı İlkay Sezer beydir" dedi.

"Slow müzik CD'leri alıyordum, bunların içinden biri FETÖ CD'si olabilir"

2000 yılında Adli Tıp Kurumu'na asistan olarak girdiğini ve 2004 yılında Adli Tıp uzmanı olduğunu söyleyen tutuklu sanıklardan Adli Tıp Uzmanı Gürol Berber ise, “Ses ve görüntü inceleme bölümünde görevliyim. İş yoğunluğu vardı. Hem ses ve görüntü inceleme hem de fizik ihtisas belge inceleme Dairesi'nden dosya almaya başladım. Ben genişletilmiş kuruldaydım. Belgenin geldiğini Lokman arkadaşımız söyledi. Belgenin önceki inceleme aşamalarını bilmiyorum. Dosyayı sırayla bize teslim etti. Herkes yazmış olduğu görüşü toplantıda devam ettirdi" diye konuştu. Sanık Berber’e mahkeme başkanının evinde FETÖ liderine ait şiir CD’nin bulunduğunu sorulması üzerine ise, “Slow müzik CD’leri alıyorum. Bunların içinden biri olabilir” dedi. Adli Tıp Kurumu’nda neden kaldı sorusuna ise Berber, “Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde ilk 3’e girdim. Kurumda kalmamın nedeni eşime aşık olmamdır” şeklinde konuştu. 

Doğan Can Cesur
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kars TAB Gıda 2000’inci restoranını Kars’ta açtı Hızlı servis restoran işletmecisi TAB Gıda, Türkiye’de 2000’inci restoranını Kars’ta açarak ekonomiye katkısını ve sunduğu istihdam imkanlarını daha da güçlendirdi. Hızlı servis restoran operatörü TAB Gıda, Edirne’den Kars’a uzanan büyüme vizyonu doğrultusunda, çatısı altındaki 7 markadan, ekosistem şirketlerinden ve dijitalleşme yatırımlarından aldığı güçle yeni restoran açılışlarına devam ediyor. Şirket, Burger King markasıyla Kars’ta 2000’inci restoranını açarak Türkiye’nin her noktasını kapsayan büyüme stratejisinde önemli bir dönüm noktasına imza attı. Restoran, şirketin hizmet kalitesinin yanında oluşturacağı işgücü ve ekonomik hareketlilikle de bölgeyi destekleyecek. "Her yıl restoran portföyümüzün yüzde 10’u kadar yeni restoran açarak ülkemizin her yerinde büyümeyi sürdürüyoruz" Açılışı değerlendiren TAB Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Kurdoğlu, "Türkiye’nin lider hızlı servis restoran operatörü olarak 30 yılı aşan yolculuğumuzda kendimize her zaman yeni hedefler koyarak daima ileri gitmeyi benimsedik. Bu kapsamda, her yıl portföyümüzün yaklaşık yüzde 10’una karşılık gelen sayıda yeni restoran açmayı sürdürüyoruz. İstanbul’da tek bir restoranla başladığımız hikâyemiz, bugün Türkiye’nin dört bir yanına yayıldı. Bu yolculukta 2000’inci restoranımızı Kars’ta açmanın gururunu yaşıyoruz. Türkiye’deki mutfak tercihlerinin yüzde 85’ini kapsayan yedi markamızla güçlü bir büyüme hikâyesi yazmaya devam ediyoruz. Büyürken hem ülkemizin ekonomisine destek oluyoruz hem de restoranlarımızla daha fazla istihdam oluşturuyoruz. Büyüme başarımızda; stratejik karar alma yetkinliğimiz, operasyonel verimliliğimiz, pazar dinamiklerini ve tüketici eğilimlerini doğru okuyabilmemiz ve yüksek inovasyon kapasitemiz kadar gıda işletmeciliği konusundaki ihtiyaçlarımızı kendi bünyemizde karşılamamıza imkân tanıyan ekosistem şirketlerimizin önemli payı bulunuyor. Şirket olarak uzun vadeli bakış açımızla yatırımlarımızı istikrarlı biçimde sürdürürken paydaşlarımız için kalıcı değer üretiyoruz. Dünya çapında sevilen markaları, gıda ve hijyen standartlarından ödün vermeden Türkiye’deki tüketicilerin beklentilerine uygun yeniliklerle sunma kabiliyetimizin yanı sıra, kendi oluşturduğumuz ve yakın coğrafyalardan başlayarak yurt dışına da açtığımız markalarımız da uzun yıllardır pazarda öncü konumda olmamızın temel unsurları arasında yer alıyor. TAB Gıda’da markalarımızın dengeli yapısı, müşteri odaklı inovasyonlarımız ve dijitalleşme yatırımlarımız bizi güçlü bir şekilde ileri taşıyor. Ekosistem şirketlerimizin sağladığı benzersiz destekle, önümüzdeki dönemde de sürdürülebilir değer oluşturarak büyümeye devam edeceğiz" dedi. "Teknoloji yatırımlarımızla, Franchise sistemimizle ve operasyonel gücümüzle liderliğimiz ve sürdürülebilir büyümemiz güçlenerek devam ediyor" Şirketin teknoloji yatırımları, sürdürülebilir ve dengeli iş modeliyle büyümeye devam ettiğinin altını çizen TAB Gıda Yönetim Kurulu Başkan Vekili Korhan Kurdoğlu ise şöyle konuştu: "Şirketimizde inovasyon kapasitemizin yanında, franchise ekosistemimiz, güçlü operasyon yapımız, entegre ekosistemimiz, markalarımızın rekabet gücü ve uzun vadeli yatırım disiplinimizle bugün bir kilometre taşına daha imza attık. 2000’inci restoranımızın Kars’ta açılması, uzun vadeli büyüme modelimizin bir yansıması. Türkiye’nin her noktasında ekonomiye katkı sağlayacak, istihdam oluşturacak, teknolojik yeniliklerle hizmet sunacak ve bölgesel potansiyeli harekete geçirecek yatırımlar yapmaya devam ediyoruz. Restoranlarımız işimizin kalbinde yer alıyor ve bu bilinçle onları birer deneyim alanına dönüştüren önemli yatırımlar yapıyoruz. Yalnızca lezzetli ve kaliteli ürünler sunan noktalar olarak görmediğimiz restoranlarımızı, veriye dayalı çalışan, teknolojiden beslenen ve müşterisini yakından tanıyan modern ve dijital deneyim merkezlerine dönüştürüyoruz. Aynı zamanda franchise ağımızı güçlendiriyoruz ve markalarımızı daha fazla yatırımcıyla buluşturmayı sürdürüyoruz. Sadece restoran sayısı açısından değil; teknolojiyi etkin kullanma ve yenilikçi çözümler geliştirme konusunda da öncü bir yaklaşımı sürdürüyoruz. Hedefimiz, yalnızca Türkiye’de değil, dünya genelinde teknoloji ve yapay zekâ kullanımında sektörün lider şirketleri arasında yer almak. Entegre tedarik zincirimiz, güvenilir ve yüksek operasyonel standartlarımız ve teknolojik ilerlemeyi merkeze alan yönetim yaklaşımımız ve bu yetkinlikleri hayata geçiren insan kaynağımız sayesinde büyüme hedeflerimizi yerine getiriyoruz. Kars’ta açılışını yaptığımız 2000’inci restoranımızla beraber, sunduğumuz fırsatları, üstün hizmet kalitemizi, markalarımızın gücünü ve istihdam olanaklarımızı ülkemizin her köşesine taşımayı sürdüreceğiz. Ülkemizdeki varlığımızı daha da genişletirken sürdürülebilir büyüme yolculuğumuzda da kararlılıkla ilerleyeceğiz." 2 bin restoran ve 22 bini aşkın çalışanla Türkiye ekonomisine destek Yapılan açıklamaya göre, bugün 2000’e ulaşan restoran sayısıyla şirket, Türkiye’nin yanı sıra Gürcistan, Kuzey Makedonya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de restoranlar işletiyor. Franchise operasyonları dahil 22 bini aşkın çalışan istihdam eden şirket, Türkiye ekonomisine sunduğu önemli katkıları her gün artırıyor. Şirket bünyesinde, Burger King, Sbarro, Popeyes, Arby’s ve Subway gibi dünya çapında başarılı olmuş markalar ve Usta Dönerci ve Usta Pideci gibi şirketin sıfırdan oluşturduğu iki marka olmak üzere toplam 7 marka bulunuyor. Ana hissedarı TFI TAB Gıda Yatırımları’nın kurduğu birbiriyle entegre çalışan dev gıda ekosistemi sayesinde şirket, gıda tedarikini ve lojistik operasyonlarının büyük bölümünü kendi içinde karşılayarak Türkiye’den dünyaya örnek olan bir iş modeliyle çalışmaya ve büyümeye devam ediyor.
Denizli Tüp mide ameliyatı hastalara konfor ve ağrısız bir tedavi imkanı sunuyor DENİZLİ (İHA) – Denizli’de aşırı kilolarından kurtulmaları için ağrısız tüp mide ameliyatı uygulanan iki hasta, sağlıklı kilo kaybını günlük yaşamlarını daha rahat sürdürerek sağladı. Ağrısız tüp mide ameliyatları hakkında bilgi veren Öğr. Üyesi Prof. Dr. Onur Birsen, "Ağrısız tüp mide ameliyatı olarak da bilinen perigastrik blokaj yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz sleeve gastrektomi (tüp mide) ameliyatlarında, hastalar ameliyat sonrasında çok daha kısa sürede sağlığına kavuşmakta ve belirgin şekilde daha az ağrı hissetmektedir. Perigastrik blokaj tekniği, ameliyat sırasında mide çevresindeki sinir hatlarına uygulanan bölgesel bir anestezi yöntemi olup, hastanın ameliyat sonrası ağrı kontrolünü önemli ölçüde iyileştirir. Bu sayede hastalar hem erken yürüme olabilmekte hem de normal yaşantılarına daha hızlı dönebilmektedir. Ayrıca bu yöntemin kullanılması, ameliyat sonrası narkotik ağrı kesicilere duyulan ihtiyacı azaltarak hem daha konforlu hem de daha güvenli bir iyileşme süreci sağlamaktadır. Sleeve gastrektomi zaten kapal) olarak uygulandığı için hastaların iyileşme süreci kısa olsa da, perigastrik blokaj sayesinde bu konfor bir adım daha ileri taşınmaktadır. Kısacası, uyguladığımız bu yöntemle hastalarımız ameliyat sonrası dönemi daha rahat geçirirken, hızlı ve güvenli bir şekilde sağlıklarına kavuşmaktadır. Bu yöntemi son olarak iki hastamıza başarıyla uyguladık ve her iki hastamızın da ameliyat sonrası süreci son derece rahat ve konforlu geçirdiğini gözlemledik" dedi. "Kilolarım yüzünden yaşadığım zorluklar artık geride kaldı." Ameliyat sonrası kilo vermeye başlayan hasta Erkan İpek de iyileşme sürecini şu sözlerle anlattı: "Ameliyat olmaya karar vermeden önce endokrin bölümünde uzun süre tedavime devam ettim. Bu süreçte 50 kilo verdim fakat kısa sürede geri aldım. Ardından akupunktur denedim, 35 kilo verdim ama 45 kilo geri aldım. Daha sonra diyetisyen eşliğinde diyetler yaparak 40 kilo vermeyi başardım; fakat 50 kilo geri aldım. Tüm bu denemelerden sonra artık ameliyatsız bu sorunun çözülemeyeceğini anladım ve ameliyat olmaya kesin olarak karar verdim. Kilolu olmak normal hayatımı her anlamda etkiliyordu; ayakkabılarımı bağlayamaz hale gelmiştim, nefes nefese kalıyordum ve gerçekten büyük bir eziyet çekiyordum. Kilolu olmak hem fiziksel hem de ruhsal açıdan oldukça zor ve sağlığım açısından ciddi riskler taşıyordu. Bu nedenle bu ameliyat benim için bir dönüm noktası oldu. Ameliyattan sonra toparlanma sürecim beklediğimden daha rahattı. Ağrılarım minimum seviyedeydi. Şu an kendimi daha hafif, daha enerjik ve daha umutlu hissediyorum." Ameliyat olan diğer hasta Rafet Akbaş ise "Kilo artık vücuduma zarar vermeye başlamıştı. Nefes almakta zorlanıyor, yürürken hemen yoruluyor, günlük işlerimi bile yapamaz hale geliyordum. Üstelik abimin daha önce Onur Hoca’da ameliyat olup gözlerimin önünde nasıl değiştiğine birebir şahit oldum. Kısa sürede verdiği kilolarla hem sağlığına kavuştu hem de hayatına çok daha konforlu bir şekilde devam etmeye başladı. Bu değişimi görünce, benim için de en doğru kararın ameliyat olduğuna inandım. Ameliyattan sonra şu an çok rahatım, kendimi daha özgür hissediyorum. Artık geleceğe dair umutlarım daha güçlü" ifadelerini kullandı.
Eskişehir Ankara’dan gelen "Kurbağa Adamlar" da kayıp öğretmenin arama çalışmasına katıldı Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden Koruma Şube Müdürlüğü Su Altı Grup Amirliği bünyesindeki "Kurbağa Adamlar" isimli 6 dalgıç polisinde katıldığı 43 kişilik ekip, AFAD Eskişehir İl Müdürlüğü koordinesindeki Porsuk Çayı’nın içinde ve kenarında 7 gündür kayıp olan 51 yaşındaki Türkçe öğretmenini bulmak için arama çalışmalarını sürdürüyor. Eskişehir’de 7 gün önce kaybolan Türkçe öğretmeni Tuncay Arslan’ı bulmak için son görüldüğü yer olan Porsuk Çayı’nın Gökmeydan Mahallesi kısmında yapılan aramalara bugün Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden Koruma Şube Müdürlüğü Su Altı Grup Amirliği bünyesindeki "Kurbağa Adamlar" isimli 6 dalgıç polisi de katıldı. Aramalara Eskişehir İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nden 13, Ankara Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü Su Altı Grup Amirliği bünyesindeki Kurbağa Adamlar’dan 6, Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü’nden 3, Odunpazarı Belediyesi Arama Kurtarma Ekibi’nden (OBAK) 6, Dorlion Arama Kurtarma’dan (DAK) 4, MEB Arama ve Kurtarma Birimi’nden (AKUB) 5, itfaiyeden 3, ve Sivil Arama Kurtarma Derneği’nden (SARTEM) 2 çalışan olmak üzere toplam 43 kişilik ekip Türkçe öğretmenini bulmak için çalışma yaptı. Ekiplerin kıyı taraması da sürerken, özel kıyafetli dalgıçlar Tuncay Arslan’ın balçıkla dolu su içinde aradı. Kayıp öğretmenin yakınlarının da çalışmaları yakından takip ettiği bölgede gözlendi. AFAD Eskişehir İl Müdürü Aslan Mehmet Coşkun çalışmaları sahada koordine edip yakından takip ediyor.