KEMAL ÖZGÜLER
İSTANBUL
Davanın iddianamesinde, 17 Ağustos 2008'de 156 Jandarma İmdat hattına Bursa'da Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan Beteks Tekstil isimli firmada silahlı çatışma çıktığı, 40 kişinin silahla fabrikayı bastığı yönünde bir ihbar yapıldığı belirtildi. İhbarın üzerine Jandarma Komutanlığı'nca olay yerinde yapılan incelemede fabrikada herhangi bir silah atma olayı olmadığının tespit edildiği belirtildi. Beteks firmasının ilk sahibi Yücel Bodur ile Mehmet Şerif Akkuş'un fabrika üzerinde hak talep ederek ortak olduklarını beyan ettikleri, ihbarı ise Beteks tekstil firmasını Yücel Bodur'dan satın alan Kemal Yıldız'ın oğlu Cengiz Yıldız'ın yaptığının belirlendiği, bunun üzerine Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma başlatıldığı ifade edildi.
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen hazırlık soruşturması aşamasında kendisini emekli asker olarak tanıtan bir şahsın karakol komutanını arayarak konu ile ilgili bilgi istemesi üzerine yapılan araştırma sonucunda bu kişinin emekli öğretmen binbaşı Can Özeray olduğunun tespit edilldiği anlatıldı. Olaya ilişkin fabrikaya ait kamera görüntülerinin incelenmesi sonucunda organize suç örgütünün varlığı konusunda kuvvetli şüphe oluştuğu, Beteks firma sahibi Kemal Yıldız ve fabrika çalışanlarının ifadesinin alındığı, mahkeme kararıyla şüphelilerin 3 ay süre ile iletişimlerin dinlendiği belirtildi. Müşteki Kemal Yıldız'ın kolluk birimine müracat ederek kendisini albay olarak tanıtan Can Özeray'ın Bursa Orduevi'nde buluşma teklif etmesi üzerine görüşme yaptıklarını söylemesinin ardından Orduevi'ndeki kamera görüntülerinden müştekilere teşhis işlemi yaptırıldığı ifade edildi.
Ergenekon soruşturmasında tutuklandıktan sonra kanser nedeniyle hayatını kaybeden Kudusi Okkır, savunmasında Özeray'dan 'Can albay' diye bahsetmişti. 'Can albay' isimli şahsın beden eğitimi öğretmenliği yaptığını bildiğini, kendisi ile herhangi bir samimiyetinin olmadığını aktaran Okkır, "Ankara gezisinden sonra da ilginç bir durum ortaya çıkmıştı, İstanbul'da tanışan arkadaşlar Ankara'daki dernek ile iş birliği yapmak üzere tanışmıştı. Ancak bu dernek ile ilişkimiz kalmayınca sadece birbiri ile tanışan arkadaşlar haline düştük. Yaz başında İstanbul ilindeki arkadaşlar ile dostluk ve arkadaşlar sınırlarını aşmayan piknik gezileri ve Hüseyin Görüm'ün işyerinde buluştuk. Bu buluşmalara zaman zaman farklı arkadaşlar da gelip gitti. Bu toplantılarda Muzaffer Tekin, ben, Hüseyin Görüm, Rafet ve Can Albay, Zekeriya Öztürk ve şu an ismini hatırlayamadığım birçok insan gelip gitti" şeklinde ifade vermişti.








