EKONOMİ - 08 Eylül 2018 Cumartesi 08:32

Emeklilikte yaşa takılana formül

A
A
A
Emeklilikte yaşa takılana formül

Yüzbinlerce kişi 1999'da çıkan kanun nedeniyle hak ettiği halde yaşa takılıp emekli olamıyor. Türkiye gazetesi yazarı İsa Karakaş bu sorunla ilgili bir yazı kaleme aldı.

İşte o yazı:

“EYT” kısaltmasının açılımını artık izah etmeye bile gerek yok... Zira 18 yılı aşkın süreden beri toplumda bu kısaltmayı duymayan bilmeyen kalmadı.
Hemen her gün yazılı-görsel-sosyal ve diğer tüm medyada en çok yer alan ve sadece sonradan konulan “yaş” engeli nedeniyle geciktirilen emeklilik haklarına bir an önce kavuşmak isteyen emeklilik mağdurlarından oluşan bir topluluk.
Hemen hemen tüm aileleri ilgilendiren bir sorun. Hâl böyle olunca “Yaşa takılanlar ne zaman emeklilik haklarına kavuşacak, bu konuda son gelişmeler ne?”… Bu sorular ile benzeri sorular okuyucularımızın en çok sormakta olduğu soruların başında gelmektedir.
Şimdiye kadar kadınların, annelerin, stajyerlerin, taşeron işçilerinin, sözleşmelilerin ve daha birçok kesimin sorunlarına tercüman olduk.
Emeklilikte yaşa takılan değerli okuyucularımızın da haklı taleplerine elbette tercüman olmaya devam edeceğiz…

Sorunun kaynağı bir gece ansızın 1999 yılında çıkarılan kanun
Kısaca “EYT” olarak kendilerini tarif eden, emeklilikle ilgili tüm şartları yerine getirmesine rağmen yaşa takılanlar haklı olarak sürekli yakınmaktadır.
Keza 1999 Marmara depremi esnasında maalesef çalışanların-emekçilerin görüşüne bile başvurmadan, hukukun temel kurallarından “müktesep hak” ilkesini de gözetmeden yürürlüğe konulan kanun ile yaşa takılanlar da âdeta bu depreme maruz kalmış gibi oldular...


2008 SGK reformunda EYT mağdurları oluşturulmadı

2008 yılında sosyal güvenlik sistemiyle ilgili olarak emeklilik şartları dâhil olmak üzere Cumhuriyet tarihimizin en köklü düzenlemeleri yapılmıştı.

Bu düzenlemeler yapılırken mevcut çalışanların emeklilik şartlarına “yaş” engeli gibi hiçbir zorlaştırıcı şart getirilmemesine, çalışanların mağdur edilmemesine hassasiyetle davranıldı.
Bu konuda çıkarılan kanun maddelerinin yürürlük tarihleri esas alınarak “30 Nisan 2008” tarihi baz alınarak düzenleme yapılmıştı. Buna göre belirtilen tarihten önce bir gün bile çalışanın emeklilik şartları zorlaştırılmadı, yaş engeli de konulmadı. Böylece mevcut çalışanların müktesep hakları korunmuştu.
30 Nisan 2008 tarihinde sonra ilk defa işe girecek olanların ise ta 2035 yılından sonra emeklilik primlerini dolduracağı tarihe göre emeklilik yaşı yükseltilmişti.


EYT için çözüm: 2008 yılı reform bakış açısı

1999 yılında yapılan düzenlemelerde 2008 yılında açıkladığımız şekilde düzenleyici kanunun yürürlüğe girmesinden önce mevcut çalışanların müktesep hakları korunmuş olsaydı bugün EYT mağdurları oluşmazdı.
Peki bu mağduriyet nasıl giderilebilir? Çözüm son derece basit. Tek bir kanun maddesi bile yeterli. O da herkesin ilk sigorta girişinin yapıldığı tarihteki emeklilik şartlarıyla emekli edilmesidir.
Bunun için de aynen 2008 sosyal güvenlik reformunda olduğu gibi yeni düzenlemeden sadece bu yeni düzenlemelerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra işe ilk defa girenlerin etkilenmesi şeklinde olabilecektir.
Dolayısıyla 1999 yılında mağduriyete neden olan 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girmeden önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna (SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı…) bağlı olarak sigortalı bir işe girenlerin bu kanuna değil, işe girdikleri tarihlerdeki emeklilik şartlarına tabi tutularak sorunun çözülmesi gerekmektedir.
Maalesef bu konu kamuoyunda yanlış anlaşılmaktadır. Zira EYT’liler erken emeklilik ya da ayrıcalık değil işe girdikleri tarihlerde geçerli olan emeklilik koşulları neyse sadece onu müktesep hak olarak talep etmektedirler…
Bugünlerde gerek kamuoyunda gerekse birçok parti ve milletvekilleri tarafından bu kıymetli vatandaşlarımızın sorunları konusunda pozitif gelişmeler oluşmuştur. Ayrıca değişik partilere mensup milletvekilleri tarafından verilen birçok kanun teklifleri de umutları artırmıştır. Herkese sağlıklı emeklilikler diliyorum...



“BAŞIN DÜŞERSE DARA İSA KARAKAŞ’I ARA”

Şemay Ulu Hanım, isteğe bağlı sigortaya 31.10.2018 tarihinde son verin. Aksi takdirde SSK yerine Bağ-Kur’dan daha zor şartlarla emekli olacaksınız. Yaşınız dolacağı 17.09.2019 günü emeklilik dilekçenizi verebilirsiniz.


Malul aylığım kesilir mi?


Kemik kanseri nedeniyle malulen emekli olmuştum. Uzun tedaviler sonucunda iyileşme oldu. SGK gönderdiği yazıda beni kontrole çağırıyor. Acaba maaşımı keser mi? Nuri Aygün
Nuri Bey, öncelikle geçmiş olsun. SGK malulen emekli olanları kontrol muayenesine tabi tutmaktadır. Yapılan bu muayene sonucunda malullük durumunun ortadan kalktığının anlaşılması hâlinde aylık kesilmektedir.


Bağ-Kur’um silindi mi?

İsa Ağabey, 2017 ve öncesine ait 4 yıl 5 aylık Bağ-Kur borcum vardı. SGK af müracaatı hiç yapmadım. Silindi mi? Ersin Erkan
Ersin Bey, borcunuzu yapılandırmadıysanız, hiç merak etmeyin SGK kanunen kendiliğinden bu borcunuzu durduracaktır.

“Emeklilik umudu olanın hayalleri vardır, hayalleri olanın ise her şeyi var demektir”

İsa Karakaş / Türkiye gazetesi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."