ASAYİŞ - 07 Mayıs 2015 Perşembe 11:06

Hacker seçmen listesini indirdi, sahte polis dolandırdı

A
A
A
Hacker seçmen listesini indirdi, sahte polis dolandırdı

Adana'da kendilerini polis ve savcı olarak tanıtıp vatandaşları dolandıran 5 kişilik çetenin bir hackera para karşılığı internet üzeriden seçmen listesini indirtip adreslere ulaşarak vatandaşları dolandırdığı ortaya çıktı. Zanlılar çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Edinilen bilgiye göre, Adana Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü'ne bağlı Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri son günlerde Türkiye genelinde kendilerini sahte polis ve savcı olarak tanıtan şahısların vatandaşları dolandırması olayı artınca harekete geçti. Yeni çıkan yasa gereği dolandırıcılık "katalog" suçlardan çıktığı için teknik ve fiziki takip yapamayan polis, dolandırıcılık olaylarının meydana geldiği yerleri didik didik aramaya başladı. Bu arada polis çalışma yaparken Ayfer Yağ (56) isimli bir kadını arayan dolandırıcılar kendilerinin polis olduğunu söyleyip, "Dün Adana'da kuyumcu soyuldu, buradan para ve yüklü miktarda altın alındı. Biz bu konuyla ilgili çalışma yapıyoruz, altınların ve paraların sizde olduğu söyleniyor.

Biz sizi tanıyoruz düzgün bir ailesiniz, böyle bir soyguna karışmış olmanız mümkün değil ancak yine de altınları alıp kuyumcuya göstermemiz, paraların da seri numaralarına bakmamız gerekiyor. Ayrıca bu çok gizli bir operasyon, en yakınınıza bile bahsetmeyin" dedi. Bunun üzerine kadın paranın bankada olduğunu, altınların ise evde olduğunu söyledi. Zanlı, altınları parka getirmesi gerektiğini, parayı ise bankadan çekip verdiği adrese otomobilin altına koymasını istedi. Kadın 1.5 kilo altını poşete koyup parka gelerek şahsa verdi. Daha sonra da bankaya gidip 24 bin lirayı çekip, verilen adreste otomobilin altına poşetle koydu. Dolandırıcı gelip buradan parayı alarak kayıplara karıştı. Ayfer Yağ beklemeye başladı ancak kendisini tekrara kimse aramayınca dolandırıldığını anlayıp polise başvurdu.

POLİS PARAYI VE ALTINI ALAN ZANLIDAN ÇETEYE ULAŞTI
Polis, kadının şikayetçi olması üzerine burada bulunan güvenlik kamerası görüntüsü ve görgü tanıklarıyla yapılan görüşmelerde parayı alan şahsın eşkalini belirledi. Yapılan eşkal belirlemesinin ardından şahsın robot resmi çizilerek, Adana'nın her tarafından aranmaya başlandı. Yapılan çalışmalar sonucunda şahsın Burak D. (26) olduğu belirlendi. Polis yaptığı çalışma sonucunda Burak D.'yi İncirlik'te yakaladı. Şahıs gözaltına alınarak emniyete getirildi. Zanlının ifadeleri üzerine ona yardım ettiği ileri sürülen İsa E. (32), İsmail T. (21), İsmail M. (19) ve İsmail D. (27) de Menekşe Mahallesi'nde gözaltına alındı. Polis zanlıların yakalandığı evde yaptığı aramada dolandırıcılıkta kullanıldığı tahmin edilen 10 sim kart, 12 eski tip cep telefonu, polis telsizi, 2 bilgisayar ele geçirdi. Zanlıların eski telefon kullanarak takip edilmenin önüne geçmeye çalıştıkları öğrenildi. Ayrıca zanlıların 2 bilgisayarında yapılan aramada isim ve telefon listeleri ortaya çıktı. Listede Türkiye genelinde özellikle zenginlerin yaşadığı yerlerdeki kişilerin isim ve telefon rehberi olduğu belirlendi. Ele geçirilen telefonun birinden Eskişehir ve Denizli'de iki kadının aranarak dolandırılmak istendiği de ortaya çıktı.

HACKER KİRALAYIP SEÇMEN LİSTESİNİ ELDE ETTİLER
Ayrıca polis, yaptığı incelemede zanlıların Türkiye'deki herkesin adres bilgisine ulaştığını tespit etti. Zanlıların bu listeye ise genel seçimler yaklaşırken internet üzerinden yayınlanan seçmen listelerinden ulaştığı belirlendi. Zanlıların para ile hacker kiraladığı ve internet üzerinden bütün Türkiye'nin seçmen listesini indirip adresleri tespit ettiğini ve hackerlara yine internetten adreslerin ev telefonlarını buldurup listeledikleri, buna göre dolandırıcılık yaptıkları ortaya çıktı.

ZANLILARIN LÜKS YAŞAMI
Yakalanan 5 zanlının hiçbir iş yapmadığı, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesiyle bağlantısı olduğu ve lüks bir yaşam sürdükleri belirlendi. Zanlılarla birlikte 2 lüks otomobil ele geçirildi. Zanlıların daha önce PKK tehdidiyle dolandırıcılık yaparak parayı banka ve PTT'ye yatırdıkları ancak son zamanlarda “soyguna karıştınız” bahanesiyle kandırıp eve giderek ellerinde telsiz, üzerlerinde polis yeleği ile para ya da altınları aldıkları belirlendi.

Sağlık kontrolünden geçirilen zanlılar, sorgulanarak adliyeye sevk edildi. Zanlılar sağlık raporu alınırken kendilerini görüntülemek isteyen basın mensuplarına "Serbest kalırsak görürsünüz hepinizi mahkemeye vereceğiz" diyerek tehdit etti. Zanlılar daha sonra adliyeye götürüldü. Savcı karşısına çıkan zanlılar tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Zanlıların 5'i de mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

POLİS TEKNOLOJİYİ KULLANAMIYOR, ZANLILAR SONUNA KADAR KULLANIYOR
Polis, yeni çıkan yasa göre dolandırıcılık olayları "katalog" suçlardan çıktığı için bu tip olaylarda mahkemeden teknik ve fiziki takip için izin alamıyor. Bu nedenle teknolojik olarak zanlılar takip edilemiyor. Bu durum da zanlıların işini kolaylaştırıyor. Dolandırıcılar ise hacker bile kullanıyor.  

FATİH KEÇE

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”
Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde kültür söyleşilerine Prof. Dr. Halil Berktay konuk oldu Eskişehir’de ‘Kültür Söyleşileri’ kapsamında düzenlenen ’Tarih ve İdeoloji’ başlıklı söyleşi Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi (İBF) Şener Şen Salonu’nda gerçekleştirildi. Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜDAM) Müdürü Prof. Dr. Haşim Şahin’in moderatörlüğünü yaptığı etkinliğe İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Berktay konuk oldu. Söyleşiye İBF Dekanı Prof. Dr. Bülend Aydın Ertekin başta olmak üzere çok sayıda akademisyen ve öğrenci de katılım gösterdi. “Tarihçilik ve tarih yazıcılığı bugün ile geçmiş arasında sürekli bir ilişkidir” Tarihçinin özelliklerinden ve tarihi ideolojilerden kurtarmanın mümkün olup olmadığına değinen İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Berktay konuşmasında şunlara yer verdi: “Bilimde objektiflik apriori değildir aposteoridir. İyi bilim insanı ise sadece yanıldığını kabul etmekle kalmaz, yanıldığının düzeltilmesinden sevinç duyar. Kendisini aşağılanmış hissetmez gerçeğe daha fazla yaklaşmak uğruna hatasının düzeltilmesinden sevinç duyar. Sadece gerçeği bilmek söz konusu değildir. Tarihte niyet ve bağlayıcı meslek etiği önemlidir. Tarihçilik ve tarih yazıcılığı bugün ile geçmiş arasında sürekli bir ilişkidir; geçmişin nötr bir şekilde incelenmesi yerine bugün ile geçmiş arasında sürekli diyalogdur ve bu ilişki bugünden kurulur. Günümüz olayları, ideolojik politik cereyanları tarihi belirli bir ortamla kuşatır ve ona bazı fikirleri, konuları, temaları ilham eder. Duyarlılıklar doğrultusunda her nesil kendi tarihine ilişkin sorular sorar. 1960-1968 Paris Vietnam savaşı ve protestoları birer dalgalanma örnekleri. 1950’lerin sonundan itibaren birçok İlkçağ Tarihine yönelen genç araştırmacılar, kölelik ve köle isyanını çalışıyor çünkü 1960’ların, o dönemin solcu terminolojisi, aşağıdan yukarı patlak veren isyanları, özellikle klasik Atina’nın ve Roma’nın kölelik düzeni ve köleleri ile zihinsel ve duygusal bir bağlantı kuruyorlar. Böylelikle İlkçağ Tarihçiliğinde yoksulluk, sınıflar, sınıfsallaşma, köylü isyanları gibi konular öne çıkar. Sovyetler Birliği çökünce ve bütün Doğu Avrupa’daki komünist tek partili rejimleri de transformasyona uğratınca demokrasiye geri dönüş gerçekleşti. Bunun sonucunda İlkçağ Tarihçiliğinde, ilkçağ demokrasisi yeniden değer kazandı.” ‘Tarih ve İdeoloji’ söyleşisi soru-cevap kısmının ardından İBF Dekanı Prof. Dr. Bülend Aydın Ertekin’in Prof. Dr. Halil Berktay’a teşekkür belgesi ve hediye takdim etmesiyle sona erdi.