SAĞLIK - 13 Eylül 2017 Çarşamba 12:12

'İdrar kaçırma sorunu iş hayatını olumsuz etkiliyor'

A
A
A
'İdrar kaçırma sorunu iş hayatını olumsuz etkiliyor'

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu, Türkiye'de yaklaşık 2,7 milyon kadın tarafından yaşanan idrar kaçırma sorununun kadınlar ve erkeklerde özgüven eksikliğine, benlik saygısının yitirilmesine, utanç duygusuna ve rezil olma düşüncesine yol açtığını ve tüm hayatı olumsuz etkilediğini söyledi.

Türkiye'de 40 yaş ve üzeri her 4 kadından 1'i idrar kaçırma sorunu yaşarken, 50 yaş ve üzeri her 10 erkekten 1'i ise idrar kaçırma sorunu yaşıyor. Özellikle 45 yaş üstü kadınlarda veya erkekler de idrar kaçırma problemleri fizyolojik sorunlarla sıkça ortaya çıksa da bazen psikolojik açıdan da ortaya çıkabiliyor. Bu anlamda idrar kaçırma sorununun psikolojik etkilerinin özellikle aktif çalışma hayatı içerisinde olan kadınları zorladığını belirten Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu, idrar kaçırma sorununun nedenlerini ve çözümlerini açıkladı.

"Çocuklukta yaşanan travmalar, idrar kaçırma sorunu olarak ortaya çıkabiliyor"

İdrar kaçırma problemleri psikolojik olarak da ortaya çıkabildiğini kaydeden Aydoğdu, "Kadın, erkek, genç, yaşlı ve çocuklarda her yaştan bireyde görülebilen bir sorundur. Psikolojik olarak idrar kaçırma sorunu özellikle kişinin çocukluğunda ya da sonraki dönemlerinde yaşadığı bazı durumlar sonucunda yetişkinliğinde ortaya çıkabilmektedir. Bunlar; tuvalet eğitiminde ceza yönteminin kullanılması, aileden birinin idrar kaçırma sorunu yaşaması, çocuğun şiddet olayına tanık olması, tuvalete zor yetişme durumları, kaza yaşanması, ebeveynin alt ıslatmaya karşı verdiği aşırı tepki, yeni doğan kardeşe karşı olan kıskançlık duygusunun ifadesi olarak, okulda başarısızlık, dayak, ailede ölüm, boşanma, göç, okul konusu ile ilgili travmalar, hastanede yatma, çocuğun alışkın olmadığı bir evde tuvalete gidememe durumu (tuvaletin evin dışında olması ya da evin içinde olması), aşırı temiz ve düzenli annenin baskıcı tuvalet eğitimine karşı duygusal tepki gibi durumlardır" dedi.

"Sorun, kadınları duygusal açıdan ve iş hayatı anlamında zorluyor"

İdrar kaçırma sorununun kadınlar ve erkeklerde özgüven eksikliğine, benlik saygısının yitirilmesine, utanç duygusuna ve rezil olma düşüncesine yol açtığını ve tüm hayatı olumsuz etkilediğini belirten Aydoğdu, psikolojik destek alındığı sürece idrar kaçırma sorunu ve diğer sorunların ortadan kalktığını, kadınların özellikle duygusal olarak bu sorundan zarar gördüğünün altını çizdi.

Psikolog Yasemin Aydoğdu, idrar kaçırma sorununun kadınları duygusal olarak zorladığını belirterek, "Çoğu kadında utanç duygusu ve sıkıntı oluşturur. Bazı kadınlarda günlük hayatını kısıtlayacak kadar şiddetli de olabilir. Özgürlüklerini sınırlandırarak yaşam kalitelerini düşürmektedir. Temizlik yaparken, yolda yürürken, bir eşyayı kaldırırken, insanların yanında güldüğünde, hapşırdığında idrar kaçırabilen kadın toplum içine çıkmaktan kaçınabilmektedir. Bu sorunu yaşayan kadınlar sık sık idrara çıkma, tuvalete gecikirse idrar kaçırma sorunu yaşadığından, dışarıda gezerken tuvalet bulma arayışına girmektedirler. Bu tip durumlar kadınların keyfini kaçırmaktadır. İdrar kaçırma iş hayatını da olumsuz etkilemektedir. Dikkat gerektiren işlerde, uzun süreli toplantılarda, aklı devamlı idrarını kaçırmakta veya tuvalete yetişmekte olan kadın işine odaklanamamaktadır. Geceleri de sık sık tuvalete gitmek durumunda olduklarından uykularını alamazlar ve dinlenememiş olabilirler" ifadelerini kullandı.

İdrar kaçırma sorununda ürolog muayenesi normal çıkan veya gerekli ilaçları kullanmalarına rağmen halen idrar kaçırmaya devam eden birey gruplarının psikologlara başvurabileceklerini belirten Aydoğdu, Hipnoterapi yöntemi ile kişinin çocukluğunda ya da sonraki dönemlerinde idrar kaçırmasına sebep olan durumlar, bilinçaltı düzeyde ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir. Yaşadıkları olayların olumsuz tarafları açıklanır ve yeniden yorumlanır, olumlu yönleri konuşulur, sorunu oluşturan düşünceler değiştirilir, telkinlerle devam edilir ve idrar kaçırma sorunu ortadan kaldırılır" dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Sokaklarda her koşulda şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor Eskişehir’de ‘Sanat Güneşi’ olarak tanınan sokak sanatçısı, 14 yıldır yağmur çamur demeden şarkı söylemeye devam ediyor. Eskişehir’de yaşayan Ali Rıza Işık, yaklaşık 14 yıldır sokak müzisyenliği yaparak geçimini sağlıyor. Eskişehirliler tarafından ‘Sanat Güneşi’ olarak tanınan müzisyen, duayen sanatçı Zeki Müren’in şarkılarını söyleyerek, vatandaşların ilgisini topluyor. Bülent Ersoy, Ferdi Özbeğen ve Müzeyyen Senar’a ait şarkıları da seslendiren Işık, sıcakta, soğukta ve yağmurda da şarkı söylemeyi bırakmıyor. Her an her yerde şarkı söyleyebilmenin büyük bir mutluluk olduğunu dile getiren ‘Sanat Güneşi’, vatandaşların onu bir ağabey gibi sevdiğini, kendisinin hasta olmasından çekindiklerini ve yağmurda şarkı söylememesi konusunda uyardıklarını söyledi. Sevenlerinin uyarılarına rağmen yağmur altında şarkı söylemeye devam eden Ali Rıza Işık, yağmurdan kaçan vatandaşlara müzik ziyafeti yaşattı. “Yağmur çamur demeden kar da olsa soğuk da olsa dışarıda şarkı söylüyorum” Yoğun yağmur yağışında şarkı söyleyerek vatandaşlara keyifli anlar yaşatan ‘Sanat Güneşi’ lakaplı Ali Rıza Işık, ömrü yettikçe şarkı söylemeye devam edeceğini belirtti. Söylediği şarkılarla hem kendisinin hem de vatandaşların mutlu olduğunu ifade eden Işık, “Müziğe başlayalı 14-15 sene oldu, yağmur çamur demeden, kar da olsa soğuk da olsa dışarıda şarkı söylüyorum. Vatandaşlar ‘Yağmur yağıyor kendini kolla’ diyorlar, sanata ve sanatçıya ilgi gösteriyorlar. Ben emekli olmadığım için bu işi mecbur yapmak zorunda kalıyorum ama yaptığım işi çok seviyorum. Beni, Eskişehir’in çok değerli orkestraları yetiştirdi, Allah razı olsun. Biz direkt sanatçı olmadık yani. Bazı vatandaşlar şaşırıyor, ‘Bu nasıl iş?’ diyorlar, bazıları da basit gibi görüyorlar. Akşam 19.00-20.00’e kadar şarkı söylüyorum. İlerdeki bir mağazanın önüne sahneye ilk kurduğumda enteresan bir olay olmuştu. Mikrofon sehpasını kurup şarkı söylediğim sırada bir genç kadın annesiyle birlikte geçerken, ‘Anne bak, para kazanmanın kolay yolunu bulmuş’ dedi. Ben de şarkıyı kapatıp, ‘Hanımefendi çok basitse buyurun gelin, siz okuyun ‘ dedim. Müzik hayatıma 1975’te başladım, bana ‘Sanat Güneşi’ diyorlar. Kimileri, ‘Biz Bodrum’a gittik, Zeki Müren’in evini gezdik ve oraları gördük. Sen de bizim Sanat Güneşimizsin’ diyorlar ve sağ olsunlar çok memnun oluyorlar. Vatandaşların genellikle memnun kalarak, ‘Zeki Müren ölmedi, sen yaşatıyorsun’ diyorlar. Kimisi de ‘Playback mi yapıyorsun’ diye soruyor ama ben üzülmüyor ve kızmıyorum çünkü beni sanatçıyla bir tutuyorlar ben de mutlu oluyorum” dedi.
Adana Cezaevinden çıkıp kaybolan engelliyi ailesi sokak sokak arıyor Kahramanmaraş’ta akrabasına kürekle vurup yaralayan zihinsel engelli Erdal Türk, tutuklanarak Adana’daki cezaevine gönderildi. Burada bir süre kalan engelli, daha sonra serbest bırakıldı. Cezaevinden çıktıktan sonra kaybolan engelli adamı ailesi 10 gündür sokak sokak arıyor. Kahramanmaraş’ın Göksün ilçesine bağlı Karadut Mahallesi’nde yaşayan yüzde 80 zihinsel engelli Erdal Türk (48), Ekim ayında hem akrabası hem de komşusu olan Ahmet Türk ile tartıştı. Bu tartışma üzerine engelli adam Ahmet Türk’ün kafasına kürekle vurdu ve Türk hastaneye kaldırıldı. Yaklaşık 18 gün boyunca hastanede kalan Ahmet Türk, tedavisinin ardından taburcu edilirken Erdal Türk ise önce gözaltına alındı ardından da çıkartıldığı mahkemece tutuklandı. Engelli raporunu yeniletmediği ortaya çıktı Ailesinin ‘Bu adam engelli’ dediği Erdal Türk’ün tutuklanmadan önce ise yüzde 80 engelli olduğunu gösteren raporu deprem nedeniyle yeniletmediği, olay gününde ise Türk’ün raporunun gününün geçmiş olduğu öğrenildi. Adana’ya sevk edildi Bir süre Kahramanmaraş Cezaevi’nde kalan Erdal Türk, yaklaşık 4 hafta önce Adana Kürkçüler Cezaevi’ne nakledildi. 22 Kasım’da engelli adam tahliye edildi. Ancak iddiaya göre ailesine haber verilmedi. Tahliye oldu, kayboldu Erdal Türk’ün ailesinin, akrabalarının cezaevinden çıktığından 1 gün sonra haberi oldu. Erdal Türk’ün Kahramanmaraş’a da dönmemesi üzerine aile polise kayıp başvurusunda bulundu. Polis her yerde Erdal Türk’ü ararken enişte Celal Türk ve 4 akraba daha Adana’ya geldi ve 10 gündür onlarda her yerde Erdal Türk’ü arıyor. “Aile perişan” Celal Türk, “10 gündür akrabamızdan haber yok. Bu adam zihinsel engelli. Raporunu yeniletmediğimiz için tutuklandı ama daha sonra serbest bırakıldı. Bırakıldığından haberimizde olmadı. Olsa biz gelir alırdık akrabamızı. Şuanda sırra kadem basmış durumda. Hiçbir yerde bulamıyoruz. Her gördüğümüz kişiye soruyoruz ama haber yok. Biran önce akrabamızı bulmak istiyoruz. Kahramanmaraş’ta annesi ve diğer aile üyeleri de perişan durumda” ifadelerini kullandı.
Kayseri Sağlık çalışanları Filistin için yürüdü Kayseri’de hekimler, diş hekimleri, eczacılar, sağlık çalışanları ve öğrencileri İsrail’in Filistin’e yaptığı soykırımı kınamak ve Gazze’deki sağlık çalışanlarına destek vermek amacıyla sessiz yürüyüş gerçekleştirdi. Kayseri’de hekimler, diş hekimleri, eczacılar, sağlık çalışanları ve öğrencilerin İsrail’in Filistin’e yaptığı soykırımı kınamak ve Filistin’e destek verme amacıyla düzenlediği sessiz yürüyüş, Seyyid Burhaneddin Hz. Türbesi’nde başlayarak Gevher Nesibe Müzesi önünde sonlandırıldı. Yürüyüş sonrası açıklamada bulunan Konuyla ilgili açıklama yapan hekim Akif Tahiroğlu; “Biz ömrünü insanlığa hayat vermeye adamış hekimler olarak; yaşamı, yaşatmayı ve barışı temsil eden beyaz önlüklerimizle bugün burada yüzyıllardır hastaların şifa bulduğu, ilmi insanlığın faydası için üreten; Moğolların dahi dokunmaya cesaret edemediği Gevher Nesibe Şifahanesi ve Gıyasiye Tıp Medresesi önünde hasta, hekim, çocuk, yaşlı demeden masum sivilleri, yerleşim yerlerini, ambulansları, hastaneleri; tüm dünyanın gözleri önünde bombalayan ve hedef alan İşgalci İsrail’in soykırımına ’dur’ demek ve zulmün karşısında tüm imkanlarımızla her daim bu yolda yürüyeceğimizi sessiz çığlıklarımızla haykırmak için doktorlar, diş hekimleri, eczacılar, sağlık çalışanları ve öğrencileri olarak bir araya geldik. İşgalci İsrail, 75 yıldır insan hayatını, uluslararası hukuku hiçe sayma politikasını tüm dünyanın gözleri önünde ısrarla sürdürmüş, 7 Ekim’den bu yana sıklaştırdığı saldırıları ile büyük bir katliamı tüm dünyanın gözleri önüne sermiştir. İsrail yönetimi, Gazze’de insanları su, elektrik, gıda, sağlık gibi temel insani ihtiyaçlarından mahrum bırakmakta; hiçbir kınamaya, uluslararası karara aldırmadan Filistin’de soykırım yapmaktadır. Ayrım gözetmeksizin yapılan bombardımanlar ve yapılan kara harekatları ile tüm savaş kuralları ihlal edilerek hastaneler, okullar, hatta Birleşmiş Milletler’in sığınakları dahi vurulmuş; 6 binden fazlası çocuk, 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 binin üzerinde sivil, acımasızca katledilmiş ve daha sayıları dahi bilinmeyen nicesi, enkaz altında bırakılmıştır” diye konuştu. Tahiroğlu, Gazze’deki sağlık çalışanlarının yanında olduklarını belirterek; "39 bebek küvöze oksijen sağlanmasına dahi imkan verilmeyerek öldürülmüştür ve daha nice hasta oksijen, ilaç, temiz su ve gıda sağlanamadığından öldürülmüştür. Ameliyatlar dahi elektriksiz, anestezisiz yapılmak zorunda kalınmış, içindeki tüm hastalar ve sağlık çalışanlarıyla birlikte hastaneler adeta bir mezarlığa çevrilmiştir. Şimdiye kadar 26 hastane, 55 sağlık merkezi tamamen hizmet dışı kaldı. 56 ambulans hedef alındı, 207 sağlık çalışanı şehit edildi. Başta Şifa Hastanesi Müdürü Muhammed Ebu Silmiyye olmak üzere onlarca doktor tutuklandı ve mesleklerini icra etmelerine imkan verilmedi. ’Uluslararası Toplum’ aldatmasıyla Gazze’de sağlık sistemi bilinçli, sistematik ve planlı bir şekilde hedeflenerek yok edilmek istendi. Hastaneler, hastalar, doktorlar ve sağlık çalışanları gibi en insani unsurlar bile saldırı altındayken işte biz hekimlere ve sağlıkçılara hem sağlık alanında hem de toplumsal alanda büyük sorumluluklar düşmektedir. Biz de hem bu zulmü yapanları hem de buna sessiz kalanları insanlık için sessiz yürüyüşümüzle protesto ediyoruz. Gazze’deki sağlık çalışanlarının yanında olduğumuzu ve var gücümüzle desteklediğimizi bugün burada tüm dünyaya ilan ediyoruz. Normalleştirmeyeceğiz. Sindirilmeyeceğiz. Sabırla ve azimle, hekimler olarak zulme karşı dur diye haykıranlar olacağız” dedi.
Eskişehir Sokaklarda her koşulda şarkı söyleyerek geçimini sağlıyor Eskişehir’de ‘Sanat Güneşi’ olarak tanınan sokak sanatçısı, 14 yıldır yağmur çamur demeden şarkı söylemeye devam ediyor. Eskişehir’de yaşayan Ali Rıza Işık, yaklaşık 14 yıldır sokak müzisyenliği yaparak geçimini sağlıyor. Eskişehirliler tarafından ‘Sanat Güneşi’ olarak tanınan müzisyen, duayen sanatçı Zeki Müren’in şarkılarını söyleyerek, vatandaşların ilgisini topluyor. Bülent Ersoy, Ferdi Özbeğen ve Müzeyyen Senar’a ait şarkıları da seslendiren Işık, sıcakta, soğukta ve yağmurda da şarkı söylemeyi bırakmıyor. Her an her yerde şarkı söyleyebilmenin büyük bir mutluluk olduğunu dile getiren ‘Sanat Güneşi’, vatandaşların onu bir ağabey gibi sevdiğini, kendisinin hasta olmasından çekindiklerini ve yağmurda şarkı söylememesi konusunda uyardıklarını söyledi. Sevenlerinin uyarılarına rağmen yağmur altında şarkı söylemeye devam eden Ali Rıza Işık, yağmurdan kaçan vatandaşlara müzik ziyafeti yaşattı. “Yağmur çamur demeden kar da olsa soğuk da olsa dışarıda şarkı söylüyorum” Yoğun yağmur yağışında şarkı söyleyerek vatandaşlara keyifli anlar yaşatan ‘Sanat Güneşi’ lakaplı Ali Rıza Işık, ömrü yettikçe şarkı söylemeye devam edeceğini belirtti. Söylediği şarkılarla hem kendisinin hem de vatandaşların mutlu olduğunu ifade eden Işık, “Müziğe başlayalı 14-15 sene oldu, yağmur çamur demeden, kar da olsa soğuk da olsa dışarıda şarkı söylüyorum. Vatandaşlar ‘Yağmur yağıyor kendini kolla’ diyorlar, sanata ve sanatçıya ilgi gösteriyorlar. Ben emekli olmadığım için bu işi mecbur yapmak zorunda kalıyorum ama yaptığım işi çok seviyorum. Beni, Eskişehir’in çok değerli orkestraları yetiştirdi, Allah razı olsun. Biz direkt sanatçı olmadık yani. Bazı vatandaşlar şaşırıyor, ‘Bu nasıl iş?’ diyorlar, bazıları da basit gibi görüyorlar. Akşam 19.00-20.00’e kadar şarkı söylüyorum. İlerdeki bir mağazanın önüne sahneye ilk kurduğumda enteresan bir olay olmuştu. Mikrofon sehpasını kurup şarkı söylediğim sırada bir genç kadın annesiyle birlikte geçerken, ‘Anne bak, para kazanmanın kolay yolunu bulmuş’ dedi. Ben de şarkıyı kapatıp, ‘Hanımefendi çok basitse buyurun gelin, siz okuyun ‘ dedim. Müzik hayatıma 1975’te başladım, bana ‘Sanat Güneşi’ diyorlar. Kimileri, ‘Biz Bodrum’a gittik, Zeki Müren’in evini gezdik ve oraları gördük. Sen de bizim Sanat Güneşimizsin’ diyorlar ve sağ olsunlar çok memnun oluyorlar. Vatandaşların genellikle memnun kalarak, ‘Zeki Müren ölmedi, sen yaşatıyorsun’ diyorlar. Kimisi de ‘Playback mi yapıyorsun’ diye soruyor ama ben üzülmüyor ve kızmıyorum çünkü beni sanatçıyla bir tutuyorlar ben de mutlu oluyorum” dedi.