KÜLTÜR SANAT - 24 Mart 2014 Pazartesi 10:13

İsmail Altunsaray: 'Hiç kimse Neşet Ertaş olamaz'

A
A
A
İsmail Altunsaray: 'Hiç kimse Neşet Ertaş olamaz'

Bozlak kültürünün ve Orta Anadolu müziğinin sevilen isimlerinden İsmail Altunsaray ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

İsmail Altunsaray bozlak deyince aklımıza ilk gelen isimlerden, Neşet Ertaş gibi bir ustanın hemşehrisi olan ve bozlak kültürünü layıkıyla yerine getiren getiren başarılı bir sanatçı. Neşet Ertaş’ın veliahtı olarak gösterilen sevilen sanatçı ile kahvaltı masasında başlayan sohbetimiz kahvelerimizi yudumlarken devam etti.

Yoğun konser programında bize vakit ayıran İsmail Altunsaray ile Neşet Ertaş’tan bağlamayla nasıl tanıştığına, bozlak müziğinin ülkemizdeki yeri ve albüm çalışmasına kadar birçok konuya değinerek keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

BAĞLAMA ÇALMAYA NASIL BAŞLADINIZ?

Bağlama çalmaya başlamamın küçük bir hikâyesi var. Ben 12 yaşında olduğum dönemlerde ablam İstanbul'da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde okuyordu. O dönemler benim müziğe olan yatkınlığımı fark etmiş olacak ki bana keman almak için bir müzik mağazasına giriyor. Öğrenci olduğundan dolayı kemanın fiyatı biraz fazla geliyor ve kemana göre daha ucuz olan bağlamayı alıyor ve bana hediye ediyor. Bağlamayla tanışmam bu şekilde oldu.

BAĞLAMA ÇALMANIZA AİLENİZDEN TEPKİLER VE DESTEKLER NASILDI?

Başladığım dönemlerde tepki oldukça fazlaydı destek pek göremedim. Çünkü müzik meslek olarak çok çabuk kabullenen bir iş değil. Zamanımın çoğunu bağlamaya ayırdığım ve derslerden uzak kaldığım için annem çok desteklemiyordu. Hatta ablamın aldığı bağlamayı 'yeter artık kıracağım sırtında' diyerek göz korkutmak ve uyarmak için sırtıma vurdu ve bağlamayı kırdı. Sonra k iki üç sene bağlamasız geçti ve bende dostlarımızın arkadaşlarımızın bağlamalarıyla idare ettim. Daha sonra peşini bırakmadım ve devam ettim.

ABDAL AŞİRETİNE MENSUP OLMAMANIZA RAĞMEN MUHARREM ERTAŞ, NEŞET ERTAŞ VE ÇEKİÇ ALİ GİBİ USTALARDAN FEYZ ALDINIZ MI?

Tabii ki zaten benim yetiştiğim topraklarda Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali, Neşet Ertaş gibi ustalar yöre halkı tarafından abdal aşiretine mensup ya da değil dinlenen, hazmedilmeye çalışılan ustalardır. Bizde o müziğin içerisinde doğduk büyüdük, kulaklarımız hep o müzikle doldu. Dolayısıyla tabii ki feyz aldık. Ayrıca istemeseniz de o müziğin içinde olmanız gerekir çünkü ben düğün geleneğinden gelen bir insan olduğum için, ekol olmuş ustaların yetiştiği ortamlarda büyüdüğüm için onları örnek alamamanız mümkün değil.

NEŞET ERTAŞ'IN VELİAHDI OLARAK GÖSTERİLİYORSUNUZ. BU KONUDA NELER SÖYLEYECEKSİNİZ?

Öncelikle Neşet Ertaş gibi ölmeden toprağa karışmış bir usta ile anılmak, onunla isminin yan yana gelmesi ve onunla aynı alanda söz edilmek benim için çok büyük bir gurur. Ama ben veliahtlık konusuna kim olursa olsun hiç bir zaman inanmadım ve inanmıyorum. Hiç Kimse Neşet Ertaş olamaz. Herkesin bir tarzı, bir kokusu, bir rengi var. Yaşadığımız çağa kendi imzasını atmış böyle büyük bir ustanın devamı olarak gelen hiç kimsenin olabileceğini düşünmüyorum. Bu tarz devam eder ama Neşet Ertaş'ın devamı veliahdı gibi söylemlerin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü hiç kimse Neşet Ertaş olamaz, hiç kimse Âşık Veysel olamaz, hiç kimse Davut Sulari olamaz. Neşet ustamın da çok güzel bir sözü var konuyla ilgili; 'Gölgeye girenin gölgesi olmaz' . O babasının gölgesinde kalsaydı Neşet Ertaş olamazdı. Bizlerde Neşet Ertaş'ın gölgesinde kalmamalıyız ki kendimiz olabilelim.

İsmail Altunsaray: 'Hiç kimse Neşet Ertaş olamaz'

HEM KONSERVATUAR EĞİTİMİ ALDINIZ HEM DE GELENEKSEL MÜZİĞE BAĞLI KALDINIZ. BU İKİSİNİ HARMANLAYARAK FARKLI BİR TARZA MI İMZA ATMAK İSTİYORSUNUZ?

Ben dediğim gibi hem düğün geleneğinden geldiğim ve abdal aşiretinden ustalarla aynı ortamda yetiştiğim için oradan alaylı bir eğitimim söz konusu. Bunun üzerine konservatuar eğitimini de bina edip ikisini harmanlayınca gerçekten hem alaylı müzik eğitimini konservatuarda analiz etme imkânına sahip oluyorsunuz hem de alaylı iken bilmediğiniz şeyleri konservatuar eğitimi alarak daha bilinçli hale getiriyorsunuz. Aslında ben hem alaylıyım hem mektepliyim diyebilirim ve birbirinden ayrı olduğunu da düşünmüyorum. Örneğin Mevlana'nın bir metaforu vardır; ‘Bir ayağıyla Anadolu'ya basıp diğer ayağıyla dünyayı gezmek’, bütün kültürlerden, bütün çiçeklerden bir bal almak gibi düşünmek gerekir bunu. Bende onun için yetişmiş olduğum Orta Anadolu müziğinden hiç kopmadan ama diğer kültürlerle de yüzleşerek ortaya yeni bir bakış ve düşünce sunmak için çaba içersindeyim diyebilirim.

TEKNOLOJİYİ KULLANARAK GENÇLERE DE HİTAP ETME GİBİ BİR DURUM SÖZ KONUSU MU?

Evet kesinlikle söz konusu. Ama hem teknolojiyi iyi kullanıp hem de gelenekten ayrı kalmamak lazım. Bir ayağımızı Mevlana'nın dediği gibi hep Anadolu'da tutmak gerekir. Çünkü diğer ayağınızı da kaldırdığınız zaman başka bir yörede oluyorsunuz, kendi toprağınızdan ayrı düşüyorsunuz. Kendi toprağınız azda olsa ben buradayım demeli.

BAŞTA KIRŞEHİR OLMAK ÜZERE TÜRK HALKININ BOZLAK KÜLTÜRÜNE BAKIŞ AÇISI SİZİ TATMİN EDİYOR MU?

Orta Anadolu yöresinin müziği diğer yörelere nazaran çok farklı. Anadolu'nun her yöresinde çok farklı müzik tarzları tavırları var. Hiç birini yermek için söylemiyorum bunu ama bizim yöremizin şöyle bir ayrıcalığı var; Biz ses sahası açısından daha geniş bir sahaya sahip yöreyiz. Bu yörede profesyonel olarak müziğin içerisinde olamayan, sadece dinleyici olan insanlar tarafından çok çabuk hazmedilecek bir yöre değil bizim yöremiz. Bunu daha rahat ve kolay bir şekilde o insanlara nasıl anlatabiliriz düşüncesinde olmak lazım. Bu konuda insanların müzikal bilincini biraz yükseltebilmek için onların daha kolay anlayabileceği seviyelerden hareket etmek lazım diye düşünüyorum. Örneğin Alevi müziği ve Güneydoğu müziği gerçekten çok popülerdi. Bütün insanlar tarafından kabul ediliyor ve anlaşılması kolay bir müzik tarzına sahipti. Bu konuda bizim de düzgün refleks geliştirmemiz gerekiyor. Bu alanda refleksini geliştirmiş isimlerden Erdal Erzincan, Erkan Oğur ve Cengiz Özkan gibi sanatçılar bu işin derinliğine inmiş kişilerden bir kaçı.

‘İNCİDİR’ ALBÜMÜNÜN ÜZERİNDEN 3 YIL GEÇTİ. YENİ BİR ALBÜM ÇALIŞMASI VAR MI?

Yeni albüm çalışmamız var. Yaklaşık bir ay önce başlamış bulunmaktayız. İnsan bir albüm yaptığı zaman o albümde neleri doğru yapmış neleri yanlış yapmışı çok daha net görebiliyor. Bir sonraki albümünüze de ışık tutuyor eski albümünüz. Bana çok ışık tutan bir albüm oldu ilk albümüm. Albüme olan ilgi, insanların size olan ilgisi sizi şımartabilir ama doğruyu bulma hedefinde bir insansanız o risklerden gerçekten arınıyorsunuz diye düşünüyorum. İnşallah Allah bize şımarma gibi bir şey nasip etmez. Her zaman daha iyiye diye bir felsefeyle yola çıkarak ikinci albümümüzün hazırlıkları devam ediyor.

ÖZELLİKLE ORTA ANADOLU’DA SÖZLÜ KÜLTÜRÜ HİÇE SAYIP ELEKTRO BAĞLAMA İLE SULANDIRILMIŞ GÜYA OYUN HAVASI KÜLTÜRÜNÜ NASIL YORUMLUYORSUNUZ?

Orta Anadolu’nun tamamında varlığını tüketime dair ürünler sunarak sürdüren hiçbir edebi değere ve alt yapıya sahip olmayan yakışıksız dost meclislerinde etrafımıza kontrolsüzce saçılan ayrıca geniş kitleler tarafından kabul görmesi, ticari getirisi ve kamu denetiminin yoksunluğundan aldığı cesaretle kültürümüze yaptığı her türlü müdahaleyi kendine hak gören müzikal olarak ise icra, entonasyon ve geleneksel form bilgisi ve belgesi vb. öğelerden uzak bir müzik empoze edilmek isteniyor ve üstelikte bizim kültürümüzün bir parçası denilerek empoze edilmek isteniyor. Birçok değerli ustaya kucak açmış olan Başkent’imiz Ankara büyükşehir olması, kozmopolitleşen yapısı, Orta Anadolu geleneksel kültürünün yeşerdiği ve saflığını koruyan birçok iline komşu olması ve aldığı sosyal ekonomik tabanlı göçlerin sonrasında ne yazık ki bu dejenerasyon halkasının da başkenti olmuştur Ankara. Yüzyıllardır hakikat elçileri, ustalarımız tarafından dilden dile aktarılmış ve gönülden gönüle köprüler kurmuş ve bu günlere taşınmış türkülerimize yapılan bu pervasız girişimleri Anadolu halk kültürüne yapılmış bir ihanet olarak görüyorum ben.

İsmail Altunsaray: 'Hiç kimse Neşet Ertaş olamaz'

KARİYER HEDEFİNİZ NEDİR? ŞU NOKTAYA GELİRSEM BU İŞİ BIRAKIRIM DEDİĞİNİZ BİR YER VAR MI?
Şu noktaya gelirsem bu iş biter diye asla bir şey olamaz çünkü bu iş ucu açık, sonu görünmeyen sonsuz bir yolculuktur. Elimiz ayağımız tuttuğu sürece bu işi yapacağım. Hedef olarak ise idealist albümler yapmayı istiyorum ilerde.
İnsanlar bu işi para için mi yoksa insanlar için mi yaptığımı soruyorlar. Ben ne para için ne de insanlar için yapıyorum. Çünkü bu işi yapıyorsanız gerçekten insanlara bir şey bırakmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Ben insanlığa bir şey bırakmak gerektiği düşüncesindeyim. Benim de bütün çabam insanlığa bir şeyler bırakmak.

KONSER PROGRAMINIZ NASIL DEVAM EDİYOR?
Konserlerimiz bu ara yoğun geçiyor. Anadolu’nun her tarafına gitmeye çalışıyoruz. Anadolu’nun her tarafında bizi dinleyen insanlar var. Diyarbakır’a kadar hatta Avustralya’da bile Hakkârili hayranlarım var. Bunları görmek benim için ayrı bir duygu. Bunun dışında üniversitelerde bahar şenlikleri konserlerimiz başlıyor önümüzdeki aylarda. Belediye festivalleri, özel geceler gibi yoğun konser programımız devam ediyor.

HAMZA İNÇ

İSTANBUL

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Hidayet Türkoğlu, FIBA Hall of Fame 2026 listesinde onurlandırıldı FIBA, Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu’nu, Hall of Fame’in 2026 yılı listesinde onurlandırdı. FIBA Hall of Fame; basketbola uzun yıllar boyunca sahada, özellikle milli takım düzeyinde sunduğu katkılarla iz bırakan, sporcu kimliğiyle uluslararası basketbol kültürüne değer katan isimleri onurlandıran prestijli bir yapı olarak kabul ediliyor. Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu da Hall of Fame’in 2026 yılı listesinde onurlandırdı. Türkoğlu, bu onura ilk kez bir Türk sporcunun, sporculuk kariyeri ve milli takım kimliği temel alınarak layık görülmesiyle Türk basketbol tarihinde önemli bir ilke imza attı. Türkiye’yi uluslararası basketbol sahnesine taşıyan öncü yöneticilerden Turgut Atakol, Türk basketbol tarihinde FIBA Hall of Fame onuruna, yöneticilik ve basketbolun kurumsal gelişimine sunduğu katkılarla 2007 yılında layık görülmüştü. Hidayet Türkoğlu’nun basketbolculuk kariyeriyle bu listeye dahil edilmesi ise, Ay-Yıldızlı formayla sergilediği istikrarlı performansın, liderliğinin ve Türk basketboluna kazandırdığı mirasın FIBA tarafından tescillenmesi anlamına geliyor. Listenin duyurulmasının ardından Hidayet Türkoğlu, "Dünya basketboluna iz bırakmış, farklı ülkelerden ve jenerasyonlardan değerli isimlerle birlikte FIBA Hall of Fame listesinde yer almak, benim için büyük bir gurur ve onurdur. Ay-Yıldızlı formayla çıktığım her maçta, bu ülkeyi en iyi şekilde temsil etme sorumluluğuyla sahadaydım. Bu yolculuk; sahada birlikte ter döktüğüm takım arkadaşlarımın, beni her zaman ayakta tutan ailemin ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Türk milletinin ortak emeğinin bir sonucudur. Basketbolu evrensel bir değer olarak büyüten, bu mirası gelecek nesillere taşıyan FIBA’ya, dünya basketboluna verdikleri katkılar için teşekkür ediyorum. Ay-Yıldızlı bayrağımızı böylesine seçkin bir platformda temsil etmek, tarif edilemez bir gururdur" değerlendirmesinde bulundu. Milli Takım formasıyla 1994-2014 yılları arasında 309 kez sahaya çıkan ve 3 bin 475 sayı kaydeden Hidayet Türkoğlu, uzun yıllar A Milli Erkek Basketbol Takımı’nın kaptanlığını üstlenerek Türk basketbolunun en önemli lider figürlerinden biri oldu. Türkoğlu; 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası ve 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası’nda gümüş madalya kazanan tarihi kadroların da parçası olarak önemli başarılara imza attı. NBA’de ilk 5’de maça çıkan ilk, 10 bin sayı barajını geçen tek Türk oyuncu olan Türkoğlu, 997 maçla "NBA’de en fazla maç oynayan Türk basketbolcu" ünvanını da elinde tutuyor. NBA’de Orlando Magic formasıyla 2008’de en iyi gelişme gösteren oyuncu (MIP) seçilen, 2009 NBA finali oynayan Türkoğlu, Magic’te yakaladığı istatistiklerle de kulüp tarihinde unutulmaz bir miras bıraktı. Hidayet Türkoğlu, 21 Nisan 2026 tarihinde gerçekleştirilecek resmi organizasyonla beraber Hall of Fame üyesi olarak Berlin’de onurlandırılacak.
Adıyaman Eşini, kızının yanında öldürüp kayıplara karıştı Adıyaman’ın Kahta ilçesinde önceki gün bir şahıs, boşanma aşamasındaki eşini, kızının yanında bıçakladığı anlar kameralara yansıdı. Şahsın, elini kolunu sallayarak olay yerinden uzaklaşarak gitmesi dikkatlerden kaçmadı. Olay önceki gün Kahta ilçesi Recep Tayyip Erdoğan Caddesi üzerinde yaşanmıştı. Edinilen bilgilere göre, M.A., boşanma aşamasında olduğu 45 yaşındaki eşi Emine Aluç’u sokak ortasında yakalayarak göğsünden ve boğazından bıçaklamıştı. Olay sırasında çiftin yanlarında bulunan ismi öğrenilemeyen kız çocukları da saldırgan tarafından elinden yaralanmış ve küçük kız annesini kanlar içerisinde görerek sinir krizleri geçirmişti. Çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine sağlık ekipleri ile birlikte çok sayıda polis ekibi sevk edilmiş Emine Aluç, sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Kahta Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Emine Aluç, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetmişti. Yaşanılan vahşet anlar ise bir vatandaşın cep telefonu kamerasına saniye saniye yansıdı. Yaşanan vahşet anlarda eşini çocuğunun yanında bıçaklayarak öldüren M.A’nın elini kolunu sallayarak soğuk kanlı tavırlarla olay yerinden uzaklaştığı görüntülere yansıdı. M.A.’nın olay yerinden kaçtığı, şahsın yakalanması için polis ekipleri tarafından geniş çaplı arama çalışması başlatıldığı bildirildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.