GÜNDEM - 16 Temmuz 2021 Cuma 10:26

İstanbul'un 220 yangın gönüllüsü iş başında

A
A
A
İstanbul'un 220 yangın gönüllüsü iş başında

İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü bünyesinde eğitimlerini tamamlayan yangın gönüllüleri, Heybeliada da düzenlenen tatbikat sonrası kimliklerini aldı. İstanbul'da toplam 220 yangın gönüllüsü olduğu öğrenildi. Gönüllülerin alevlere müdahale ediş anı havadan görüntülendi.

Orman Genel Müdürlüğü tarafından 2019 yılında yangınlara etkin müdahale sağlamak için yangın gönüllüleri projesi başlatıldı. Bu kapsamda harekete geçen İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü başvuran adaylara eğitim veriyor. İstanbul’da özellikle Heybeliada, Kınalıada, Büyükada da etkin olarak yürütülen proje kapsamında, eğitimlerini tamamlayarak kişisel donanımlarını alan 220 tane yangın gönüllüsü var. Alt yaş sınırı 18 olan gönüllülük esasının üst sınırı bulunmuyor.

Gönüllülere uzman kişiler tarafından eğitim veriliyor
Gönüllü olmak için, ilk önce Orman Genel Müdürlüğü'nün belirlediği formu doldurarak başvuru yapmak gerekiyor. Başvuru yapan adaylar ,müdürlük tarafından kurulan komisyon tarafından belirlendikten sonra, yangınla mücadelede uzman ekipleri tarafından, eğitimlerde, yangına müdahale, ilk yardım, kişisel koruyucu donanımların kullanımı, iş güvenliği, orman yangınlarında kullanılan araçlarla ilgili teorik ve uygulamalı eğitimler veriliyor. Eğitim bittikten sonra yapılan sınavdan 70 ve üzeri not alan adaylar, yangın gönüllüsü olmaya hak kazanıyorlar ve kimlik ve kişisel donanım denilen, kıyafet baret, maske, çizme bulunan çantaları veriliyor.

Gönüllüler olası bir yangın anında, bölge müdürlüğü tarafından verilen kıyafetlerini giyip, kimliklerini alarak olay yerine gidiyorlar. Orada görev yapan, orman bölge müdürlüğü ekiplerinin talimatları doğrultusunda alevlere müdahale ediyorlar.

İstanbul'un 220 yangın gönüllüsü iş başında

Gönüllülerden tatbikat
Heybeliada yangın gönüllüsü olmak için başvuru yapan adayla tüm eğitimlerini tamamlayarak, gönüllü olmaya hak kazandı.Gönüllüler son olarak yapılan tatbikat ve bilgilendirme ile kimliklerini İstanbul Orman Bölge Müdür yardımcısı Erdal Şahan ve İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, Orman Yangınlarıyla Mücadele Şube Müdürü İkram Çelik'ten aldı. Gönüllülere ayrıca, içerisinde baret, yangın kıyafeti, çizme gibi kişisel donanımlarında bulunduğu bir çanta verildi. Olası bir yangın durumunda çantanın içerisinde bulunan kıyafet, çizme ve bareti takarak güvenli bir şekilde ekiplere yardıma gidebilecekler. Eğitimlerini tamamlayan 40 gönüllü artık yangın esnasında ekiplere yardım edebilecek.

Yangın gönüllü çalışmasının 2020 yılından itibaren başladığını belitten İstanbul Orman Bölge Müdür yardımcısı Erdal Şahan, “ Orman Genel Müdürlüğü’müzün 2019 yılında çıkarmış olduğu Orman yangın gönüllüğü yönetmeliği kapsamında 2020 yılından bu yana gönüllü eğitimlerini yapmaktayız. Bizim amacımız halkımızı orman yangınlarına karşı bilinçlendirmek. Orman yangınları söndürme çalışmaları esnasında da bilinçli bir şekilde orman teşkilatına karşı yardımcı olmalarını sağlamak. Toplu belli dönemlerde eğitimler planlıyoruz. Bu işin uzmanı orman mühendisi arkadaşlarımız ve yangın uzmanı arkadaşlarımız tarafından gerek orman yangınları gerekse orman yangınları söndürme anında ki iş güvenliği konularından eğitimler veriliyor. Orman yangınlarının nasıl söndürüleceği ve bu söndürme aşamaları çerçeveleri konusunda dikkat edilmesi gereken hususlar Kendilerine hem teorik hem de uygulamaları olarak anlatılıyor. Eğitim bitiminde de bir tatbikat yapılıyor. Adalar özelinde geçen yıl yaşamız olduğumuz bir yangında vatandaşımız bize yardımcı oldu. Bu yardım konusunu daha bilinçli ve daha proaktif hale getirebilmek amacımız” dedi.

İstanbul'un 220 yangın gönüllüsü iş başında

“220 tane gönüllümüz oluştu”
18 yaşını dolduran herkesin gönüllü olabileceğini belirten İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, Orman Yangınlarıyla Mücadele Şube Müdürü İkram Çelik, “18 yaşını doldurmuş herkes orman yangın gönüllüsü olabilir. Şuanda eğitimlerini yaparak kimliklerini ve kişisel donanımlarını teslim ettiğimiz yaklaşık 220 tane gönüllümüz oluştu. Müracaatlarımız var. Eğitimlere pandeminden dolayı bir aksama oldu ama Temmuz ayından itibaren hızlı bir şekilde eğitimlere başlıyoruz. Bütün bölge müdürlüğümüzde yaklaşık bin 600 yakın gönüllü talebi var. Eğitimleri genellikle kendi kurumumuza ait tesislerin ilk müdahale binaların olduğu, ormanla iç içe olduğu yerlerde tamamen yangın şartlarına uygun alanlarda bu eğitimleri veriyoruz” ifadelerini kullandı.
Heybeliada da Yangın gönüllülerinin yaptığı tatbikat hakkında bilgi veren Çelik, “Önce katılımcılara orman yangını nedir. Etkileyen faktörler nelerdir. Orman yangınları ile mücadele nasıl yapılır. Teknikleri nelerdir. Kullandığımız araçlar nelerdir. Onu anlattık. Daha sonra tatbikat olarak bir yangın çıktığı zaman yangını nasıl söndürmemiz gerektiği, nasıl hortum çekmemiz gerektiğini göstererek pratik olarak uyguladık. Buradaki amacımız şu; vatandaşımızın gönüllü olarak geldiği için bir alt yapısı olmadığı için bir günde veya iki günde, üç günde bu gönüllüleri tam orman yangınlarına hazır hale getirmemiz mümkün değil. Bunları periyodik olarak uygun şartlarda yeniliyoruz” diye konuştu.

"Bütün Türkiye’de bu gönüllülük sistemi geçerli”
Gönüllülük siteminin bütün Türkiye’de geçerli olduğunu belirten Çelik, “Prensip olarak 5’er kişilik gruplar olmasını istiyoruz. 5 kişilik bir grup olsun grubunda sorumlusu olsun. Bir söndürme timi olsun istiyoruz. Bunların bizde iletişim bilgileri var. Yangın olduğu zaman biz bunlara iletiyoruz. İletişim bilgisi ulaşmamış arkadaşımız, yangın gördüğü zaman çantasını, kimliğini alıp yangına gidip bizim ekiplerimize direkt yardımcı olabiliyor. Çünkü zaten verdiğimiz elbiselerle kişisel koruyucu donanımla, kimliklerle yangın gönüllüsü olduğu belli. İstanbul’da eğitim aldım diye sadece İstanbul’daki yangınlara değil gittikleri zaman kendi memleketlerinde, tatil yörelerinde de yangın çıktığı zaman oradaki yangınlara da destek olabilirler. Bütün Türkiye’de bu gönüllülük sistemi geçerli” dedi.

İstanbul'un 220 yangın gönüllüsü iş başında

"Sık sık orman yangınları ile karşılaşıyoruz"
Ada da ormanla evelerin iç içe olduğunu söyleyen Yangın Gönüllüsü Zeynel Meriç, “Adanın büyük bir çoğunluğunun orman alanı olduğu için burada sık sık orman yangınları ile karşılaşıyoruz. Orman yangını çok özel bir yangın. Çok dikkat edilmesi gereken , kuralları olan bir yangın. Orman Bölge Müdürlüğü bu konuda bir gönüllülük çalışması başlattı. Bizde bu eğitimi alarak orman yangın gönüllüsü olduk. Burada orman ve evler iç içe. Ormanın yanması bizim için zor bir durum” diye konuştu.

"1 yıldır gönüllü olarak çalışıyorum"
Bir yıldır yangın gönüllüsü olarak çalışan Züleyha Cömert, “ Ev hanımıyım. 1 yıldır gönüllü olarak çalışıyorum. Geçen sen çıkan yangına katıldım. Normal standart ayakkabılarımızla katıldık. Sonra bunu gerekli ekipmanlarla yapmamız gerektiğini düşündüğümüz için profesyonel olarak katılmayı düşündüm. Yangına nasıl müdahale etmemiz gerektiğini öğrendik” diye konuştu.

"Tüm adalıların illaki yangında yapacağı bir şey var"
60 yaşındaki Şükran Gürpınar, “ Kuruluşuyla birlikte burada görev aldım. Daha önce çok yangın yaşadık. Yangında bütün ada koşuştururuz ama bunu bilinçli bir şekilde yapmadığımızı gördük. En son Aşıklar yolundaki yangında görev aldık. Bu eğitimle beraber yapmamız ve yapmamız gerekeni öğrendik. Bence çok yararlı oldu. Tüm adalıların illaki yangında yapacağı bir şey var. Herkesin sıcak yangın içerisine girmesi gerekmiyor. Soğutmada olabilir. İnsanlara su taşımak olabilir bunların hepsi bir görevdir. Tehlike anında herkesin yapması gereken bir şey vardır” ifadelerini kullandı.

Zöhre Alagöz-Alper Suat Tutaşı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."